CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendilerinin sokağa çıkmasını istediğini ancak bu baskıya rağmen sokağa çıkmayacaklarını belirterek, “otoriter yönetimi sandık yoluyla değiştireceklerini” kaydetti.
Kılıçdaroğlu, 2022 yılının gazetecilerle yaptığı ilk değerlendirme toplantısında ekonomi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları, CHP’li belediyelere ilişkin tartışmalar, cumhurbaşkanlığı adaylığı gibi çok sayıda konu başlığına ilişkin soruları yanıtladı.
DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberine göre; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün yaptığı “Sokaklara döküleceklermiş, ya siz 15 Temmuz’u görmediniz mi? Cumhur İttifakı sizi gideceğiniz yere kadar süpürecektir” açıklamasını hayretle karşıladığını belirten Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın “hayal dünyasında yaşadığını” yorumu yaptı.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın bu sözlerini “gülümseyerek karşıladığını” belirterek, şöyle konuştu:
“Biz tam tersine arkadaşlara ‘sokaklara çıkmayacaksınız, sabırla sandığı bekleyeceksiniz’ diyoruz. Ama beyefendi hayal aleminde yaşadığı için… Etrafındaki danışmanları da mı söylemiyor? Beni dinlemesini beklemiyorum tabii ama hayal dünyasının dışına da çıkması lazım. Hangi taşkınlık? Tam tersine sakince bekleyeceksiniz, otoriter yönetimi demokratik yolla değiştireceksiniz diyoruz. O bizim sokağa çıkmamızı istiyor ama çıkmayacağız, baskı kuracak, zorlayacak ama çıkmayacağız.”
“Sokağa çıkmayacağız” sözünden kastettiğinin kontrolsüz şekilde çıkılıp, şiddet olaylarına neden olmak olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, demokratik yollarla izin alınan gösteri ve miting tarzı faaliyetlerin doğal olduğunu belirtti. CHP lideri, “Onlar özel bir çatışma alanı yaratmak istiyorlar, biz o tuzağa düşmüyoruz. 15 Temmuz’u da onun için söylüyor, onun hayal ettiği o” diye konuştu.
Yatırım ve istihdam için yeni proje hazırlıyoruz
AKP iktidarının ekonomiyi iyi yönetemediğini ve ülkenin savrulduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın ekonomideki sorunların çözümüne yönelik olarak vatandaşlara nasıl güven vereceğinin sorulması üzerine ise iktidara gelmeleri durumunda atacakları adımları sıraladı.
Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde ilk bir haftada Stratejik Planlama Teşkilatı’nın kurulacağını ve Türkiye’nin bütün rakamlarını talep edeceklerini söyleyerek, ikinci adım olarak Ekonomik ve Sosyal Konsey’i toplayacaklarını, o sırada çiftçilerin ve esnafların kredi faizlerini de sileceklerini kaydetti.
İstihdam ve yatırım alanında Türkiye’nin güçlü olabileceği alanlarla ilgili parti yetkililerinin bir hazırlık yaptığını ve yakında bu yeni projeyi açıklayacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İktidara gelip, Erdoğan’ı yolcu ettiğimizde yerine gelecek olan cumhurbaşkanı bir numaralı kararnamenin gereğini yapmak zorunda. Yani devletin üst düzeydeki bütün bürokratlarının istifa etmesi gerekiyor. Siz oraya yeni isimler atamak durumundasınız. İktidara gelince kimleri atayalım diye oturup düşünemezsiniz. Yok öyle bir şey. Bugünden her şeyin planını yapıyoruz. Süratli şekilde atamalar yapılacak.”
Kılıçdaroğlu, bu atamalarda parti ayrımı gözetmeyerek, liyakate göre davranacaklarının da altını çizdi.
“Zamları geri alabilecekler mi?”
Ekonominin ne kadar kötüye gittiğini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisinin de iyi bildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Köpük alma söylemi politik bir söylem. Zamları geri alabilecekler mi? Erdoğan ekonomiyi de Türkiye’yi de yönetemiyor. Buna kapasitesi yok. Freni patlayan bir kamyona bindirdi 84 milyonu, yokuş aşağı gidiyoruz” dedi.
Kılıçdaroğlu, “ülkenin yönetilemez durumda olması nedeniyle” Erdoğan’ın erken seçime gitmek zorunda olduğunu dile getirerek, “faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisinin iflas ettiğini söyledi.
CHP lideri sözlerini şöyle sürdürdü:
“Faizler düşmedi, aksine yükseldi. Bir bankaya gidin, kredi çekmek isteyince göreceksiniz faizler 17’den 25’e çıktı. Tüketici kredisi alacaksanız, bir Eylül’e bakın bir de şimdi bakın, faizler artmış. Devletin 5 yıllık borçlanma kağıtlarına bakın, o da çıktı. En büyük kazığı yiyen de yine Hazine’nin kendisi.”
Kılıçdaroğlu, çok sayıda yolsuzluk dosyasının bulunduğunu, bunların devletin hafızasında yer aldığını ve zamanı gelince bunların gereğini yapacaklarını ifade ederek, “20 Aralık’ta olanları ve 128 milyar meselesini unutacağımızı kimse düşünmesin, günü gelecek bütün ayrıntılar paylaşılacak” diye konuştu.
“İstanbul’daki kamu zararı 13 milyardan fazla”
Kılıçdaroğlu, iktidarın ekonomideki kötü gidişi unutturmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili iddiaları ortaya atarak gündemi değiştirmeye çalıştığını da belirtti.
Bir soruşturma açılacaksa belediye için çalışacak kişilere iyi hal kağıdı veren Adalet Bakanlığı için açılması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bizim belediyeler zaten sürekli denetleniyor, buna alışıklar” dedi.
Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanlığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin önceki başkanlık dönemi ile ilgili el konulan 34 yolsuzluk dosyası ile ilgili hiçbir gelişme olmamasını da eleştirerek, bu dosyaların sonuçlarının nerede olduğunu sordu.
“İstanbul AKP’nin yandaşlarını yemlediği büyük bir havuzdu, ciddi rant vardı orada” diyen Kılıçdaroğlu, sadece bu 34 dosya ile ilgili İstanbul için tespit edilen toplam kamu zararını 13 milyar 202 milyon TL olarak açıkladı.
“Cumhurbaşkanı için kim değil, nasıl sorusu sorulmalı”
Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın adayının kim olacağı ile ilgili tartışmalar hakkında da konuşarak, “Cumhurbaşkanı adayının devleti tanıması lazım, devleti tanımayan birisinin çıkmasını doğru bulmam” yorumu yaptı.
Millet İttifakı’nın kendisine “aday ol” demesi durumunda bundan tabii ki onur duyacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama yanlış yapıyoruz. Hep kimin aday olacağını tartışıyoruz. Oysa nasıl bir cumhurbaşkanına ihtiyaç duyulduğunun halka sorulması lazım, anketlerde de bunun sorulması lazım. Bu ülke nasıl bir cumhurbaşkanı istiyor, bunun tartışmasının yapılması lazım.”
Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanına devletin teslim edileceğini ve bu nedenle güven vermesi gerektiğinin altını çizerek, “Ya şöyle bir şey olursa? Seçildi, geldi. (Bu kişi) ‘Ne kadar güzel, bütün yetkiler bende, bu güçlendirilmiş parlamenter sistem de nereden çıktı’ derse ne olacak?” değerlendirmesi yaptı.
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın adaylığı ile ilgili olarak da “İstiyorsa tabii ki 100 bin imza toplayıp o da aday olabilir, bizim bir baskımız yok. Kendi yönettiği ilin hassasiyetlerini dikkate alarak bir politika yapıyor, ona da saygı duymak gerekiyor bir anlamda” diye konuştu.