HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay, “Ekonomik kriz, yönetememe sorununun sonucu olduğu için iktidarın istifa etmesi ve erken seçime gitmesi gerekiyor. Muhalefetin bu konuda bu ortak önerge ile tavrını ortaya koyması gerekiyor. Bu konuda üzerimize düşeni yapacağımızı söylemiştik.” dedi.
Haber Merkezi / Günay, “Türkiye’de yönetememe krizinin sonucu olarak ekonomik kriz can yakıyor. Türkiye yeni yıla zamlarla girdi. Asgari ücrete yüzde 50 zam yaptık diye övünenler elektriğe bir gecede yüzde 50-127 arasında zam yaptı. Doğalgaza, akaryakıta yaptıkları zamlarla asgari ücrete yapılan zammı anlamsızlaştırdılar. Türkiye halklarını açlıkla, sefaletle ve yoksullukla yüz yüze bıraktılar.” ifadelerini kullandı.
Ebur Günay, “Kendileri saraylarda ışıltılar içinde yaşamaya devam ederken, Türkiye halklarına karanlık bir gelecek, ödenemeyen faturalar, zam dolu bir gelecek bıraktılar. TMMOB’u verilerine göre temel ihtiyaç fatura bedelleri 997 TL, Ankara’da ise 1025 TL. Bu birçok şeyi ifade ediyor. Bu yoksulun, işçinin cebine, sofrasına yansıması ve açlıkla yüz yüze kalmasını ifade ediyor.” ifadelerini kullandı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Sözcüsü Ebru Günay, partinin genel merkezinde düzenlenen haftalık basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Günay’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Kadın özgürlük mücadelesinin önemli temsilcileri ve öncülerini yitirişimizin yıl dönümündeyiz. Sakine Cansız, Leyla Şaylemez, Pakize Nayır, Sêvê Demir, Fatma Uyar, ve Fidan Doğan’ın katledilişlerinin yıl dönümündeyiz. Bir kez daha yürüttükleri kadın mücadelesi ve anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Katledilişlerinin yıl dönümünde her birini minnetle anıyoruz. Bizlere büyük bir direniş mirası bıraktılar ama maalesef bütün kadın cinayetlerinde olduğu gibi dosyaları cezasızlıkla yüz yüze bırakıldı, failler korundu. Ama bizler her bir fail ortaya çıkıncaya, her bir kadın cinayeti aydınlatılıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğimizin bir kez daha sözünü veriyoruz.
“Partimize saldıranlar eğitilmiş ve azmettirilmiş kişiler”
Bizler yeni yıla partimize yönelik saldırılarla girdik. Deniz Poyraz Davasının görüldüğü günden bir gün önce Bahçelievler ilçe binamıza bir saldırı gerçekleştirildi. Bir kez daha fail korundu ve daha sonra serbest bırakıldı. Partimize yönelik yapılan bütün saldırılarda saldırganlar eğitilmiş, azmettirilmiş saldırganlardır. Biz hiçbir saldırıyı tekil, serserinin tekinin saldırısı olarak asla kabul etmiyoruz, bütün saldırılar örgütlü, planlanmış ve taammüden hazırlanmış saldırılardır. Partimize yönelik düşmanlık politikaları, yapılan saldırılar ve iktidarın sürekli partimizi hedef göstermesi partimizi hedef haline getiriyor. Bu saldırılar azmettirici olarak iktidarı ve ortağını gösteriyor. Bir tweet attığı için insanları günlerce gözaltına alınan yargı, partimize silahla girenlere ve arkadaşlarımızı katletme girişimine rağmen herhangi bir etkin soruşturma yürütmeden, arkalarındaki gizli güçleri ortaya çıkarmadan onları serbest bırakıyor. Bu yargının da failleri koruduğu ve cezasızlık politikası uygulandığının göstergesi.
“Partimize yönelik saldırılardaki karanlık güçleri tanıyoruz”
Bizler Deniz Poyraz dosyasında da katilin ne kadar profesyonel ve eğitilmiş olduğunu duruşma salonundaki aymazlığı, pişkinliği ve soğukkanlılığı ile gördük. Her bir saldırı örgütlüdür, partimizi güçlendirerek o katillerin arkasındaki karanlık güçleri açığa çıkaracağız. Bizler o karanlık güçleri tanıyoruz, Hrant Dink cinayetinden tanıyoruz, Hatun Tuğluk’un cenazesine yönelik saldırılardan tanıyoruz. Bizler onlara karşı mücadele etmeye, kirli yüzlerini her yerde Türkiye toplumuna anlatmaya devam edeceğiz. HDP geleneği direnişten gücünü alır, asla korkularla yılmaz ve geri atmaz, mücadele etmeye ve dimdik ayakta durmaya devam eder.
“Nefret dilinden başka söyleyecek sözü olmayanlar çareyi HDP’ye saldırmakta buluyor”
İktidarın küçük ortağı bir kez daha partimizi hedef gösterdi. Bir kez daha sağa sola talimatlar buyurdu. Türkiye’deki sorunlarına dair Türkiye toplumunun yaşadığı sorunlara dair söyleyecek tek bir sözü olmayanlar partimize saldırıyor. Sorunlara çözüm önerisi olmayanlar, halkın taleplerine kulak tıkayanlar, çözümü olmayanlar partimize saldırmaya çalışıyor. HDP sizin geliştirmeye çalıştığınız faşizminiz önündeki en büyük engeldir. HDP bu topraklarda direniş ve hakikattir, demokrasinin teminatı, kadınların ve gençlerin teminatıdır. İşçinin, yoksulun geleceğidir. Bu nedenledir ki HDP ayakta ve siz HDP’den korkuyorsunuz. HDP hakikatleri yüzünüze söylemeye devam edecek. HDP’nin haykırdığı hakikatler Türkiye toplumunda karşılık buluyor. Halkımız cevabını size sandıkta verecektir. Bunun korkusuyla partimize saldırıyorlar, gittiklerinin ve gideceklerinin farkındalar. Türkiye toplumuna söyleyecek sözü olmayanlar, nefret dilinden başka söyleyecek sözü olmayanlar, çareyi HDP’ye saldırmakta, HDP kapatılsın demekte buluyorlar. Bu yüzden HDP her gün büyüyerek bugüne geldi. Türkiye’nin demokratikleşmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizler gücümüzü hakikatten, bize miras kalan direnişten alıyoruz. Biz bu mirası asla yere bırakmayacağız. Bu ülkeye barış, kardeşlik ve demokrasi gelene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizler HDP olarak sizlerin korkulu rüyanız olmaya devam edeceğiz, sizlerin önünde engel olmaya devam edeceğiz. Bunu bu ülkenin haklarına sözümüz olarak yineleyelim.
“Cezaevleri ölüm evlerine dönmesin”
Türkiye’nin kangrenleşmiş sorunları devam ediyor. Cezaevleri, Türkiye’nin aynası olarak can yakıcı biçimde çözüm bekliyor. Önceki gün grup toplantımıza çocukları cezaevinde olan anneler Türkiye’nin dört bir tarafından gelip taleplerini dile getirdiler. Cezaevlerinin ölüm evlerine dönmesinden kaynaklı kaygılarına çözüm bulmanın muhatabını arayıp durdular ama Adalet Bakanı ve iktidar anneleri dinleme gereği bile duymadılar. Ama anneler buna rağmen STK’larla ve siyasi partilerle görüştüler. Bu ülkenin vicdanı olan kesimlerle görüştüler ve seslerini duyurdular. Anneler çocuklarının infazlarının ertelenmesini istemiyor, hasta çocuklarının tahliye edilmesini, cezaevlerinin ölüm evlerine dönüşmesini istemiyor. Bu konuda bir açıklama dahi yapmayan Adalet Bakanı kaygılı anneleri dinlemedi, anneleri polisin şiddeti ile karşı karşıya bıraktı. Bu aynı zamanda sorunlara yaklaşımın göstergesiydi. Ama cezaevlerinde yaşananlar ve annelerin haykırışları bir hakikat ve iktidarı rahatsız etmeye devam edecek.
“Ekonomik kriz yönetememe sorununun sonucudur, iktidar istifa etmelidir”
Bütün bunlar yaşanırken Türkiye’de yönetememe krizinin sonucu olarak ekonomik kriz can yakıyor. Türkiye yeni yıla zamlarla girdi. Asgari ücrete yüzde 50 zam yaptık diye övünenler elektriğe bir gecede yüzde 50-127 arasında zam yaptı. Doğalgaza, akaryakıta yaptıkları zamlarla asgari ücrete yapılan zammı anlamsızlaştırdılar. Türkiye halklarını açlıkla, sefaletle ve yoksullukla yüz yüze bıraktılar. Kendileri saraylarda ışıltılar içinde yaşamaya devam ederken, Türkiye halklarına karanlık bir gelecek, ödenemeyen faturalar, zam dolu bir gelecek bıraktılar. TMMOB’u verilerine göre temel ihtiyaç fatura bedelleri 997 TL, Ankara’da ise 1025 TL. Bu bir çok şeyi ifade ediyor. Bu yoksulun, işçinin cebine, sofrasına yansıması ve açlıkla yüz yüze kalmasını ifade ediyor. Bu konuda çözüm önerilerimizi defalarca ifade etmiştik, bir kez daha ifade edelim. Temel ihtiyaç faturalarının hane başına düşen ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz karşılanması, en düşük emekli maaşının asgari ücret sınırına getirilmesi, öğrenci burslarına zam yapılması gibi temel, toplumu rahatlatacak ihtiyaçlar söz konusu. Ekonomik kriz, yönetememe sorununun sonucu olduğu için iktidarın istifa etmesi ve erken seçime gitmesi gerekiyor. Muhalefetin bu konuda bu ortak önerge ile tavrını ortaya koyması gerekiyor. Bu konuda üzerimize düşeni yapacağımızı söylemiştik.
“Türkiye içeride ve dışarıda savaş politikalarına son versin”
Bizler HDP olarak Türkiye’nin içerde ve dışarda bir savaş hükümetine dönüştüğünü, buradan beslenerek güç yaratmaya çalıştığını bir çok kez ifade ettik. Bu politikalara karşı bulunduğumuz her zeminde tavır aldık. Barış siyasetinden yana tavrımızı ortaya koyduk. Hükümetin meclise getirildiği savaş tezkerelerine hayır dedik. Kuzeydoğru Suriye’de işlenen savaş suçlarını yüksek sesle ifade ettik. Bu konudaki en çarpıcı gelişme James Jeffrey’in yaptığı itiraftı. 20019 yılında Türkiye’nin Girê Spî ve Serakaniye’de düzenlediği askeri operasyonlarda Türkiye ile birlikte hareket eden silahlı grupların savaş suçu işlediğini itiraf etti. Bunu defalarca söylemiştik. Türkiye dış politika siyaseti ile savaş suçu işliyor, halklar lehine sonuçlar yaratmıyor. Bunun NATO üyesi bir ülkenin yetkilisi tarafından itiraf edilmesi önemlidir, hakikati dile getiriyor. Türkiye yöneticilerine sesleniyoruz; Kuzeydoğu Suriye halklarına karşı savaşa son verin ve Kuzeydoğu Suriye halklarının taleplerine kulak verin, barışçıl bir politika yürütün. Aksi halde yürüteceğiniz politika çetelere, IŞİD’e, ÖSO’ya yarayacak, kadınlar, gençler ve çocuklar için ölüm ve gözyaşından başka bir şey ifade etmiyor.”