İstanbul Beylikdüzü Belediyesi’nin düzenlediği 14 tesisten oluşan temel atma töreninde konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Şunu ifade etmek isterim: Devletin sahibi, 84 milyondur. Kimse çıkıp da ‘Devletin sahibi benim’ diyemez. 84 milyon, devletine sahip çıkmak için, yeri geldiği zaman şehit olur. Yeri geldiği zaman alın teri döker” dedi.
Haber Merkezi / “Biz toplumu kaynaştırmak istiyoruz. Toplumu barıştırmak istiyoruz” diyen Kılıçdaroğlu, “Siyasiler elbet birbirlerini eleştirir. Bu işin doğasında var zaten. Ama biz, kalkıp devletimizi eleştirmeyiz. Devlet, bizim devletimiz. Bayrak, bizim bayrağımız.” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, “İnşallah bu ayrımcılıklarım tamamını ortadan kaldıracağız” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile birlikte Beylikdüzü Belediyesi’nin düzenlediği kreşten lojistik merkezine, polis merkezinden Kuran kursuna kadar 14 tesisten oluşan temel atma törenine katıldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, törende yaptığı konuşma şöyle:
“Efendim çok teşekkür ederim. Sayın Genel Başkanım, değerli dostlarım, ben uzun uzun protokol saymayayım zaten Belediye Başkanımız bu konudaki görevi yerine getirdi. Ama iki değerli partinin yöneticilerini burada görmek, vatandaşlarımızı burada görmek hepimizi mutlu ediyor.
Bizi mutlu etmeyen ise devlete teslim edilen bir kamu kuruluşu olan belediyenin yaptığı ve kendi devletine teslim etmek istediği binaları teslim alacak kişilerin burada olmaması. Sayın Genel Başkanımız bu konuda son derece güzel bir çerçeve çizdi. Şunu ifade etmek isterim, devletin sahibi 84 milyondur. Kimse çıkıp da devletin sahibi benim diyemez. 84 milyon; devletine sahip çıkmak için yeri geldiği zaman şehit olur, yeri geldiği zaman alın teri döker ve sadece kendi coğrafyamızda değil dünyanın hangi coğrafyasında olursak olalım kendi ülkemizin geleceği için, bayrağımız için her türlü özveride bulunur.
Hizmet yapıyorsunuz, hizmet almak istemiyorlar. Teslim etmek istiyorsunuz, teslim almaktan korkuyorlar. Eğer bir yönetim, bir kamu kuruluşunun kendileri için yaptığı bir binayı teslim almaktan korkuyorsa o ülkeyi sağlıklı ve tutarlı yönetemez. Yönetme gücünü kaybetmiştir. Biz toplumu kaynaştırmak istiyoruz, toplumu barıştırmak istiyoruz. Sayın Genel Başkanımız da gayet güzel ifade etti, siyasiler elbet birbirlerini eleştirirler bu işin doğasında var zaten. Ama biz kalkıp devletimizi eleştirmeyiz. Devlet bizim devletimiz, bayrak bizim bayrağımız, polis bizim polisimiz, Belediye Başkanları bizim Belediye Başkanlarımız. Gücü nereden alıyorlar? Halktan alıyorlar, milletten alıyorlar. Siz milletten güç alan kişiyi devre dışı bırakmak istiyorsunuz, ayrımcılık yapmak istiyorsunuz. Sayın Genel Başkanım, inşallah bu ayrımcılıkların tamamını ortadan kaldıracağız, 84 milyonu barıştıracağız.
Polis bizim polisimiz bunu en iyi geçmişte İçişleri Bakanlığı da yapan Sayın Genel Başkanımız bilir. Büyük bir özveriyle görev yaparlar polisler. Biz evimizde rahat uyuyorsak polislerin bizim güvenliğimizi sağlamalarındandır. Her gittiğim yerde, her yaptığım toplantıda polislerin olayını gündeme getirirken onlara 3 bin 600 ek gösterge verilmesini her yerde, her ortamda savunurum. Bir polis arkadaşımız şunu söylemişti, “Polisler şehit olmaktan korkmaz, vatanları için yeri geldiğinde şehit olurlar zaten. Ama emekli olmaktan korkuyorlar” demişti. Çünkü çalışırken aldığı aylığın, emekli olduğu zaman yüzde 50’sini kaybediyor. Bu insan, hayatını koyuyor ortaya. Bu insan hayatını koyuyorsa bu devletin o polise sahip çıkması lazım. Sadece görevini yaparken değil, emekliyken de yaşam standardında büyük bir düşüşün olmaması lazım, böyle bakmak gerekiyor.
Aynı zamanda karakol yapılıyor, teslim alan yok. Neyse belki teslim edilmiştir. Güzel bir müftülük binası da yapılmış, güzel bir kuran kursu da yapılmış, güzel bir taziye evi de yapılmış. Kim istemez çocuklar daha güzel bir ortamda, daha şık bir ortamda, daha aydınlık bir ortamda kendi dinlerini öğrenebilsinler diye. Hepimizin ortak arzusudur bu. Neden teslim almıyorsunuz, neden korkuyorsunuz? Ki Müslümanlık, inancımız, insana değer veren, bilime değer veren, kadına değer veren bir inançtır. Bu inancın sahibi olanlar ayrımcılık yapmazlar. Bu inancın sahibi olanlar kul hakkı yemezler. Bu inancın sahibi olanlar fakirin fukaranın yanında dururlar. Bu inancın sahibi olanlar bilimin, bilginin peşinde koşarlar. Bu inancın sahibi olanlar bilerler ki, cennet kadınların ayakları altındadır. Bu inancın sahibi olanlar bilirler ki, eğer Dicle’nin kıyısında iki koyun kaybolmuşsa onun sorumlusunun devlettir. Bu inancın sahibi olanlar bilirler ki, devletin dini adalettir. Peki biz bunu nasıl anlatacağız? Hiçbir din adamı ayrımcılık yapamaz, yapmamalıdır.
Belediye Başkanı arkadaşlarıma şunu söyledim Sayın Genel Başkanım: “Seçildiğiniz andan itibaren hiçbir ayrımcılık yapmayacaksınız. Efendim bu mahalleden bize oy çıkmadı biz oraya hizmet götürmeyelim. Hayır hizmeti götüreceksiniz. Sadece bir pozitif ayrımcılık yapacaksınız fakir mahallelere yapacaksınız. Oralara kreş açacaksınız, yolunu, köprüsünü, her türlü ihtiyacını karşılayacaksınız.” Yine bir şey daha söyledim: “Bütün ibadet yerlerini tertemiz yapacaksınız. Kilisesidir, havrasıdır, cemevidir, camisidir bütün bunları tertemiz. Allah’a ibadet etmek istiyorsa tertemiz bir mekanda gitsin ibadetini yapsın diye.” Bizim felsefemiz, bizim dünyaya bakışımız böyle. Onlar ayrıştırıyorlar, onlar bölüyorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar şafağa az kaldı. Bunların tamamını çözeceğiz, az kaldı.
Efendim hepinize çok teşekkür ederim. Bu güzel binaları Türkiye’ye kazandıran, bu ülkeye kazandıran, polisimize kazandıran, diyanetimize bu güzel binaları kazandıran iki Belediye Başkanımıza da, burada hizmet veren Beylikdüzü Belediye Başkanımız ve Büyükşehir Belediye Başkanımız burada ve diğer Belediye Başkanlarımız da burada. Bütün Belediye Başkanlarımız aynı inançla, aynı gururla, aynı özveriyle halka hesap vererek görev yapmaya çalışıyorlar. Herkese de sizin huzurunuzda Sayın Genel Başkanım teşekkür etmek isterim. İnşallah yolumuza böyle devam edeceğiz. Yolumuz aydınlık hiç kimse endişe etmesin. Sağ olun, var olun efendim.”
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, daha sonra İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile birlikte Bağcılar’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi 30 Kreşin Toplu Temel Atma Töreni’ne katıldı. Kılıçdaroğlu, burda yaptığı konuşmada ise özetle şunları söyledi;
“Sayın Genel Başkanım, bir anne olarak çocuğun eğitimini ve kreşin önemini çok güzel anlattınız. Benim yapacağım katkı şu; bir toplumu, bir aileyi, bir kitleyi, bir grubu yücelten temel faktör eğitim, bir toplum eğitimli olduğu süre içinde başarılı olur, büyük başarılara imza atar. Sadece okuma yazma açısından değil, kültürel hayattan tutun, sosyolojik hayatın bütün aşamalarında başarılı olur.
Eğitimin başarısının öznesi öğretmen, o nedenle öğretmenle öğrenciyi buluşturmak aslında bir anlamda Ferhat ile Şirin’i buluşturmaya benzer.
Çocuklar kreşe başlayacaklar. Burada okumayı yazmayı olmasa bile harfleri öğrenecekler, burada beraber şarkı söylemeyi öğrenecekler, burada masal anlatmayı öğrenecekler, burada beraber uyumayı öğrenecekler, beraber yaramazlık yapmayı öğrenecekler, parkta oturacaklar, konuşacaklar ve şakalaşacaklar. Burada şiirler, şarkılar öğrenecekler. Çocuk akşam eve gittiği zaman annesine ve babasına o şarkıyı ve şiiri söyleyecek. Hatta komşuları geldiği zaman annesi çocuğuna, “oğlum, kızım kalk şu şiiri bir oku bakayım, şu şarkıyı söyle” diyecektir.
Dolayısıyla eğitim, hayatımızın olmazsa olmaz bir parçasıdır. Ama eğitim konusunda biz iyi bir sınav verdik mi? Biz derken iktidar iyi bir sınav verdi mi? Hayır iyi bir sınav vermedik. 4+4+4 sistemi geldi Sayın Genel Başkanım; kalkınma planlarında yok, milli eğitim şuralarında görüşülmemiş, bakanlar kurulunda görüşülmemiş, Milli Eğitim Bakanlığının haberi yok, 5 milletvekili kanun teklifi veriyor hiçbirisi eğitimci değil. Ve biz milyonlarca çocuğumuzu denek olarak kullandık, sonra hatalı olduğunu fark ettik onu dönüştürmeye, eksikliklerini gidermeye çalıştık ama bir kuşağı yok ettik.
Ve başka temel bir sorunumuz daha var. Bizim evlatlarımız, bu ülkenin evlatları, gencecik pırıl pırıl evlatlarımız acaba yurtdışına gidersem daha iyi yaşar mıyım diye bir arayış içinde. İktidar sahiplerinin bunu düşünmesi lazım. Neden bu evlatlarımız kendi ülkelerinde çalışıp, alın teri döküp kazanarak, istedikleri gibi tweet atarak özgürlük içinde Türkiye’de yaşamıyorlar da veya yaşatamıyoruz da neden yurtdışına gitmeyi istiyorlar? Bunun üzerinde de iktidar sahiplerinin durduğunu düşünmüyorum.
Ama şundan eminim, Sayın Genel Başkanım da ifade etti. 13. Cumhurbaşkanını Millet İttifakı seçtikten ve o koltuğa oturduktan sonra 6 ay içinde Türkiye’nin bütün çarkları dönecek, 6 ay içinde bu ülkeye özgürlük gelecek, 6 ay içinde bu ülkeye huzur gelecek. 6 ay sonra bu ülkede hep beraber şöyle düşüneceğiz, “Ya bir kabustan mı uyandık” diyeceğiz. Evet bir kabustan uyanacak Türkiye. Birbirimize farklı gözlerle bakmayacağız. Hiç kimsenin kimliğini, hiç kimsenin yaşam tarzını, hiç kimsenin inancını sorgulamayacağız. Bakacağız onun çocuğu kreşe gidiyor mu, gitmiyor mu? Böyle bir imkanı var mı yok mu? Yoksa onu yapacağız.
Büyükşehir Belediye Başkanımız hatırlattı. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir tek kreşi bile yokmuş. 16 milyonluk bir kenti yönetiyorsunuz bir kreşiniz bile yok. Ama hedef koydu Sayın Başkanımız, kreş sayısını 150’ye çıkaracağız. Bugün 30’unun temelini atıyoruz. Katkıda bulunan iş dünyasından çok sayıda saygıdeğer insanlar var, onlara da buradan gerçekten yürekten teşekkür ediyorum. Bu, bir duvarı yapmak için tuğlayı tuğla üstüne koymaya benzer. Dolayısıyla ne kadar çok kreşimiz olursa fırsat eşitliğini o kadar iyi yakalayabiliriz. Ne kadar çok kreşimiz olursa anne huzur içinde çocuğunu getirip kreşe teslim edecektir, beslenmesi olacaktır, öğretmeni olacaktır, şarkısı olacaktır, türküsü olacaktır, anne huzur içinde sokağa çıkabilecektir, taziyeye gidebilecektir, düğüne gidebilecektir, komşuya gezmeye gidecektir ve asla acaba çocuğum rahat mı diye düşünmeyecektir. O da bilecek ki, çocuğumu kreşe bıraktığım andan itibaren ben çok rahatım, çocuğumun karnı doyuyor, öğretmenler öğle saatlerinde uyutuyor, uyandıktan sonra arkadaşlarıyla oturuyor, konuşuyor, geziyor, eğleniyor diye. Böyle bir avantajı sağlayacaksınız. Bu avantajı sağlayan bütün Belediye Başkanı arkadaşlarıma yürekten teşekkür ederim.
Bir şey söyledim Sayın Genel Başkanım, “Pozitif ayrımcılığa düşük gelirli olan bölgelerden başlayacaksınız” diye. Bu temel atma töreninin, özellikle Bağcılar’da olması benim açımdan da, sanıyorum Sayın Genel Başkanımız açısından da son derece değerlidir. Burada kişi başına gelirin düşük olduğunu biliyoruz, yeşil alanın çok az olduğunu biliyoruz ama burada kreş açmak, buradaki anneleri en azından rahatlatmak bir aşamada rahatlatmak çok ama çok değerli. O açıdan yürekten kutluyorum. Efendim hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun diyorum efendim.”