Fazıl Hüsnü Dağlarca Kimdir? Hayatı, Eserleri

26 Ağustos 1914 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Fazıl Hüsnü Dağlarca, 15 Ekim 2008 yılında Marmara Üniversitesi İstanbul Hastanesi’nde kronik böbrek yetmezliği ve kateter enfeksiyon sebebiyle 94 yaşında hayatını kaybetti.

Haber Merkezi / Babası subay olduğu için ilk öğrenimini Konya, Kayseri, Adana ve Kozan’da, orta öğrenimini Tarsus ve Adana ortaokulunda tamamladı. Kuleli Askeri Lisesi’ni ve Harp Okulu’nu bitirdi. ön yüzbaşı iken 1950 yılında kendi isteği ile ordudan ayrıldı.

Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü’nde, Çalışma Bakanlığı’nda İş Müfettişi olarak çalıştı (1960). İstanbul Aksaray’da Kitap Kitabevi’ni kurdu, yönetti. Türkçe adlı bir dergi çıkardı (1960-1964). Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu üyesiydi.

İlk yazısı bir hikâyedir, 1927’de Yeni Adana gazetesinde yayınlandı Yavaşlayan Ömür adlı ilk şiiri 1933’te İstanbul dergisinde çıktı. Aile, Ataç, Çağrı, Devrim, İnkılapçı Gençlik, Kültür Haftası, Türkçe, Türk Dili, Türk Yurdu, Varlık, Vatan, Yeditepe, Yücel, Yenilik, Yön, gibi dergi ve gazetelerde şiirlerini yayımladı.

Toplumculuğunun temelinde insana ve insan hayatına saygı yatan Dağlarca, bu yüzden hiç bir edebî akım ve kişiden etkilenmeden kendi kozasını ördü. Çok yazan ve üreten bir şair kimliğiyle, bağımsız kalarak hiçbir şairden etkilenmemiş, hiçbir akımın etkisinde kalmayarak şiirlerini yazmıştır. Onun sanat anlayışını şu cümlesi özetler: “Sanat eseri hem bir saat gibi içinde bulunduğumuz zamanı, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü işaret etmelidir.”

Şiirlerinde mağara devri insanlarından günümüz insanına dek insanın, iç ve dış dünyasını benzersiz anlatımıyla işledi. İlk yapıtından başlayarak Türk şiirine yepyeni bir anlam, kavrayış ve ses getirmiştir. Şiirimizin en verimli sanatçısıdır, şiirini sürekli olarak yenileyen özelliği ile Türk Şiirinin Ses Bayrağı nitelemesine değer görüldü.

Bugüne kadar kendisine bir çok ödül verilen şair 1967’de ABD’deki Milletlerarası Şiir Forumu tarafından “En iyi Türk Şairi” seçildi.

Eserleri;

Şiir;

Havaya Çizilen Dünya (1935)
Çocuk ve Allah (1940)
Daha (1943)
Çakırın Destanı (1945)
Taş Devri (1945)
Üç Şehitler Destanı (1949)
Toprak Ana (1950)
Aç Yazı (1951)
İstiklal Savaşı- Samsun’dan Ankara’ya (1951)
İstiklal Savaşı- İnönüler (1951)
Sivaslı Karınca (1951)
İstanbul-Fetih Destanı (1953)
Anıtkabir (1953)
Asu (1955)
Delice Böcek (1957)
Batı Acısı (1958)
Mevlana’da Olmak (Gezi) (1958)
Hoo’lar (1960)
Özgürlük Alanı (1960)
Cezayir Türküsü (Fransızca, İngilizce ve Arapça çevirileriyle birlikte, 1961)
Aylam (1962)
Türk Olmak (1963)
Yedi Memetler (1964)
Çanakkale Destanı (1965)
Dışarıdan Gazel (1965)
Kazmalama (1965)
Yeryağ (1965)
Vietnam Savaşımız (İngilizcesiyle, 1966)
Kubilay Destanı (1968)
Haydi (1968)
19 Mayıs Destanı (1969)
Vietnam Körü (destan-oyun) (1970)
Hiroşima (Fransızca,İngilizce çevirileriyle, 1970)
Malazgirt Ululaması (1971)
Kınalı Kuzu Ağıdı (1972)
Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1973)
Horoz (1977)
Hollandalı Dörtlükler (1977)
Çukurova Koçaklaması (1979)
Nötron Bombası (1981)
Yunus Emre’de Olmak (1981)
Çıplak (1981)
İlk Yapıtla 50 Yıl Sonrakiler (1985)
Uzaklarda Giyinmek (1990)
Dildeki Bilgisayar (1992)

Ödülleri;

1946 CHP Şiir Yarışması üçüncülüğü
1956 Yeditepe Şiir Armağanı Asu kitabıyla
1958 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü Delice Böcek kitabıyla
1966 Milli Talebe Federasyonu Turhan Emeksiz Şiir Armağanı Delice Böcek ile
1977 Sedat Simavi Vakfı Ödülü’nü Peride Celal ile bölüştü, Horoz şiir kitabıyla
1967 International Poetry Forum (Uluslararası Şiir Forumu, Pittsburg
Amerika) tarafından “En İyi Türk Şairi” seçildi
1974 Struga (Yugoslavya) Şiir Festivalleri’nde Altın Çelenk ödülü

Paylaşın

Fatma Türk Kuşkaya Kimdir? Hayatı, Eserleri

26 Ekim 1946 yılında Kocaeli’nin Gölcük İlçesinde dünyaya gelen Fatma Türk Kuşkaya, Sekreterlik, muhasebecilik, öğretmenlik, radyo ve televizyon programcılığı yaptı. “Burcu Burcu” adlı şiiri Cengizhan Sönmez tarafından bestelenerek TRT repertuarına girdi.

Haber Merkezi / “Poezie Turca Moderna Antologie” de Romenceye çevrilen şiirleri yer aldı. Türkiye Yazarlar Sendikası, Aydili Sanat Derneği, Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği, Türkiye Edebiyatçılar Derneği üyesidir. İlk şiirleri 1963 yılında Gölcük Doğuş Gazetesi’nde yayımlandı.

Şiirleri, öyküleri ve deneme yazıları Akademi Gökyüzü, Akköy, Aydili, Ayrıntı, Çağdaş Yaşam, Çınaraltı, Damar, Düşlük, Gökyüzü, Güzel Yazılar, İnsancıl, Kar, Sanat Yaprağı, Sesleniş, Siyah Beyaz, Şarköy Sanat, Şehir, Tay, Türk Dili, Üvercinka, Yalın Ses vb. gibi dergilerle Posta ve Kocaeli’nde çıkan gazetelerde yayımlandı.

Ödülleri: Kocaeli Şiirleri Yarışması’nda ikincilik, Prestij Haber ve Van 100.Yıl Üniversitesi Şiir Yarışması’nda birincilik, Anadolu Halk Bilimleri Akademisi Yaşar Kemal Öykü Yarışması’nda üçüncülük ödülü kazandı.

Eserleri;

Şiir;

Turnalar Şafağı (1996)
Umut Tohumları (1997)
Zamansız (2000)
Su Sus (2012, Karabük Kültür ve Sanat Derneği, Tay Dergisi Yayınları)

Öykü Kitapları;

Sen Hiç Aşık Oldun mu Leyla? (2017)

Katkıda Bulunduğu Kitaplar;

Hayatı Dokuyanlara- Emekçi Kadınlara Şiirler
Kocaeli Yöresi Güldestesi
Kocaelili Şairler Antolojisi
Kocaeli Edebiyatçıları Derlenimi
Kalpleri Küçük Bir Bahçe Onların- Kayıplar İçin Şiirler
Kraliçe Olbia’dan Sultan Anne’ye Geçmişten Günümüze Gölcük’te Kadın
Tarihte Gölcük & Gölcük’te Tarih
Güngör Gençay’ın Ardından
Bir Portre Afşar Timuçin
Güne Düşen Benekler
Geçmişi Çağırmak

“Ağlama”

Gelişini duyuyordum karanlığın
beklerken ıssızlığı. Bilirim
azgın dalgalar kıyıya vurur gider
kayaları aşındırsa da su

kahin olmaya gerek yok
kendinden kurtulan herkes bilir
karanlığın ne doğuracağını
doğan her neyse
sonsuza dek yaşayamayacağını

tüm evren ağlıyor olsa bile
ezilenlerin türküsü kanlı göğüslerde
açar bilirim
acının bahçelerinde tomurcuklanır
karanlıktan ışığa geçişte
hiç durmadan büyür
sona ermesin diye insanlık.

“Kir kan kir”

Ömrümde hiç üşümediğim kadar
üşüdüm bu yaz
Kahretsin!boşlukta soğudu dünya

bulutları sıyırıp
ardından güneşi çıkarmayı
ne çok isterdim

birikmişler yıkansın!

“Su sus”

I-
Kar suları sızınca en yakıcı duygularıma
Bırakmadım umudun elini
İçime kıvrılan yalnızlığıyla yazın
Geri geldim

Selam sabaha değen Kardinal’ler
Selam Cümbüşşeker’ler
Geceleri uykusuzluk çeken
Kabına sığmaz düşler

2-
Yakınlığın yolunda aşk serpintisi akşamsefaları
Dokunuşumuz içten sevişmemiz bedensiz
Birikmiş iç içeyiz
Kımıltısız dünyama can verdi deniz

3-
Ağustos girmişse kanıma
Bir de Afanoz’ların karası
Hafız Ali günahlar bırakmıyor yakamı

Doymuyorum güneşle öpüşmeye
Dudağımın kıyısında
Işık kırıntıları

4-
Keçi çanları saklandı mı dağın ardına
Ayçiçekleri utanır
Tutku şarap kokulu ürperişlerde
Anılar diri ama uzak
Darmadağın parçalarım

Çekildi iç denizler
Yerine tuz
Sustukça susuzum
Susadıkça sus

5-
Son güller
Güvercin yumurtaları
Devleşen görüntüler
Buruk bir gülümseyiş Eylül

Yalnızlık
Karanlık kuyudaki aç yaratık
Bedenimde törpülüyor tırnaklarını
Kıpırtısız acıyı dinliyorum
Koynuna sokulduğum dinginliği
Geceye armağan yıldızları
Ayın tüm hallerini
Belki birkaç dalga yaratabilirim

Paylaşın

Fatma Özel Arabul Kimdir? Hayatı, Eserleri

20 Mart 1945 yılında Hatice Baise Hanım ile Lütfi İsmail Kayatürk’ün kızı olarak İstanbul’da dünyaya gelen Fatma Özel Arabu, 4 Kasım 2014’te vefat etti ve Kuşadası’na defnedildi. İzmir Lisesi’nden mezun oldu (1963).

Haber Merkezi / Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki öğrenimini üçüncü sınıfta iken bıraktı. Sanat ve Ekinde Sesimiz dergisinde yazı işleri (1975-1976), Yenigün gazetesinde istihbarat (1979) müdürlüğü görevinin yanı sıra TRT’de drama yazarılığını yürüttü (1972- 1988). Radyo oyunları yazan Arabul’un eserleri Ankara, İstanbul ve İzmir radyosunda (TRT) seslendirildi.

Radyoda ve TRT televizyonunda eğitim programlarının hazırlanması sürecinde görev aldı. Ankara Radyosu “Uykudan Önce” programlarının masal saati programını başlattı. Otantik masal derlemeciliğinin yanı sıra özgün masallarıyla TRT-TV de yayınlanan Adile Naşit’in masal programlarını hazırladı.

Cumhuriyet Çocukları ile gençlik programı senaryo yazarlığına başladı ve ardından TRT, TRT-INT kanallarında gösterime giren dört bölümlük Güneşin Battığı Yer adlı dizi tv senaryosu ile ödül aldı. Rüzgârlı Kadın adlı oyunuyla 1987 İnönü Vakfı Tiyatro Ödülü’nü, Gecenin Tadı adlı oyunu ile 1995 yılı Sanat Kurumu Övgüye Değer Yazar Ödülü’nü kazandı.

Rüzgârlı Kadın, Foto Bahar ve Denizin Dibinde Zil Sesi adlı oyunları İngilizceye çevrildi. Ayçiçeği adlı masal kitabı Azeri Türkçesine aktarılarak yayımlandı. Bakü Devlet Tiyatrosu’nda Foto Bahar oyunu sahnelendi. Türkiye Yazarlar Sendikası ve Edebiyatçılar Derneği üyeliğinde bulunmuştur.

Özel Arabul, daha çok oyun yazarı kimliği ile ön plana çıkan bir yazardır. Sayısı İki yüzü aşan uyarlama ve özgün radyo oyunu kaleme alan Arabul, Türk edebiyatında tiyatro oyunları ve masallarıyla tanındı.

Şiirleri Yazko Edebiyat, Varlık, Soyut ve Türk Dili dergilerinde yayımlandı. Şiirlerini 1974 yılında Yılan Uykusu adlı kitabında bir araya getirdi. Aşk, özlem ve yalnızlık gibi bireysel temalar şiirlerinde hakimdir. Oyunlarında ise şiirlerinden farklı olarak birey-toplum çatışması üzerinde durduğu söylenebilir. Arabul oyunlarında, zaman zaman folklorik malzemeleri kaynak olarak kullanmıştır.

Eserleri;

Şiir: Yılan Kuyusu (1974).

Oyun (Sahne oyunları): Mendilimde Gül Oya (oyn.1986, İzmir Devlet Tiyatrosu), Rüzgârlı Kadın (oyn.1988, İstanbul Devlet Tiyatrosu. bas. 1989), Gecenin Tadı (oyn.1995, Ankara DT. bas. 1997), Foto Bahar (oyn.1997, Ankara DT. bas. 1998).

Çocuk oyunu: Deniz Dibinde Zil Sesi (oyn.1999, müzikli oyun, İzmir DT).

Masal; Ayçiçeği (1976), Güneşe Uçan Kuş (1987), Düş Pazarı.

Paylaşın

Fatma Nur Kimdir? Hayatı, Eserleri

26 Aralık 1958 yılında Trabzon’un Sürmene İlçesinde dünyaya gelen Fatma Nur, ilkokul, ortaokul ve liseyi Sürmene’de okudu. Trabzon Fatih Eğitim Enstitüsünü 1979’da bitirdi ve Isparta’nın Senirkent ilçesine bağlı Uluğbey köyünde öğretmen olarak göreve başladı.

Haber Merkezi / 1982’de aynı şehrin Sütçüler ilçesine bağlı Çandır köyüne atandı. 1984’ten 2003’te emekli olana kadar Ordu’nun Ünye ilçesinde Türkçe öğretmeni olarak görev yaptı. Emekli olduktan sonra yedi yıl Ankara’da özel eğitim kurumlarında çalıştı. 1980’de büyük kızı Filizgül, 1985’te küçük kızı Çağlagül doğdu.

Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği tarafından 2002’de mansiyon ödülünü kazanan yazar, yazın faaliyetlerini sürdürmektedir. Fatma N, 1995’ten itibaren şiir ve yazılarını Akatalpa, Akköy, E, Çağdaş Türk Dili, Göçebe, Lacivert, Son Yeni Biçem, Şiir Odası, Yeni Biçem, Varlık ve Yasakmeyve gibi dergilerde yayımladı.

Şiir ve yazılarında Fatma Kıroğlu, Fatma N. Kıroğlu, Fatma Nur adlarını kullandı. Ankara’da özel bir dersanede öğretmenlik yaptığı yıllardaki gözlemlerini Dersane Günlüğü (OKS ve ÖSS Öyküleri) adıyla 2006’da Fatma N. Kıroğlu adıyla çıkardı. Zaman zaman öyküler kaleme almış olsa da Fatma N.’nin odağı şiir oldu. Şairin ilk şiir kitabı Heyelan 2006’da yayımlandı.

Heyelan, Geçitte, ve Fakat Geldim adlı kitaplarının üçünde de uzun birer şiir yer almaktadır. Çocukluk ve gençlik yıllarını Sürmene ve Ünye’de geçirmiş olan şairin şiirlerine Karadeniz’in dili, coğrafyası ve iklimi yansımıştır. Kadın olmanın halleri ve zorlukları üzerine düşünen sanatçının eserlerindeki başlıca temayı kadın sorunları oluşturur. Fatma N., az yazmakla birlikte kendine ait bir şiir dili kurmuş bir şairdir.

Paylaşın

‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de Gelecek Partisi Çatlağı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e ilişkin yürüttükleri çalışma kapsamında hedeflenen son redaksiyon toplantısı iki haftadır yapılamayınca, kulislerde imza krizi yaşandığı iddia edildi.

DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün haberine göre; 6 muhalefet partisinin genel başkan yardımcıları, ortak metin için 21 Aralık’ta TBMM’de bir araya gelirken, toplantı sonrasında yapılan açıklamalarda tüm başlıklarda uzlaşıldığı belirtilmişti. Parti temsilcilerinin 28 Aralık’ta son olarak redaksiyon için toplanacakları ve sonrasında ortak metnin genel başkanlara sunulacağı açıklanmıştı.

Ancak o günden bu yana TBMM’de bir toplantı yapılmaması Ankara kulislerini de hareketlendirdi. Muhalefet bloku içerisinde yer alan bazı partilerin üst düzey yöneticilerinden alınan bilgiye göre, Gelecek Partisi, “Ortak metin çalışması, ittifak görüntüsüne neden oluyor” endişesini dile getirdi. İddiaya göre Gelecek Partisi yetkilileri, bu gerekçeyle “Son toplantıyı ve ortak metne imza atılmasını bir süre askıya alalım” talebinde bulundu.

İkna çabası sürüyor

Buna karşın başta CHP, Demokrat Parti ve bazı İYİ Partili yetkililerin ortak metni imzalaması için Gelecek Partisi’ne yönelik ikna çabası içerisinde oldukları belirtildi. Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, 6’lı toplantılarda çok güzel bir ürün ortaya çıktığını ifade etti. Üstün, “Bu ürünün, çıkan bu ortak metnin, heba olmasını hiç kimse istemez, Gelecek Partisi hiç istemez” dedi.

“Akamete uğrayacağını tahmin etmiyorum”

Ortak metinle ilgili parti başkanlık kuruluna kapsamlı bir sunum yaptığını ve genel başkanın da bazı notlar aldığını ifade eden Üstün, “Metin üzerinde ciddi bir çalışma yürüttük. Varsa değişiklik önerileri, liderler toplantısında sunulabilir. Biz bu metnin ilk yazarıyız, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemini ete kemiğe büründüren parti, Gelecek Partisi’dir” ifadelerini kullandı. Üstün, “Redaksiyon toplantısı henüz neden yapılamadı?” sorusunu ise şu sözlerle yanıtladı: “Redaksiyon toplantısı her zaman yapılabilir. Metin kamuoyuna tam sunulacak noktaya geldiğinde yapılabilir. Bizim 6 partinin temsilcileri açısından son aşamaya geldi. Yapılacak işlem neredeyse kalmadı gibi.”

Üstün, “Gelecek Partisi, ortak metne imza atmak istemiyor mu?” sorusu üzerine de, çalışmaya son şeklinin genel başkanlar tarafından verileceğini belirterek, şunları söyledi: “Parti liderleri, imza atılıp atılmayacağını, çalışmanın kamuoyuna ne şekilde sunulacağını kendi aralarında belirleyecektir. Süreci şu ana kadar sağlıklı yürüttük. Zaman zaman yavaşlar, zaman zaman hızlanır. Sadece bizim karar vereceğimiz konular değil. Partilerin kendi iç programları var. Böylesi önemli bir çalışmanın akamete uğrayacağını tahmin etmiyorum.”

Üstün: “İttifak görüntüsü” endişemiz yok

Üstün, “Gelecek Partisi, ittifak görüntüsü içerisinde yer almaktan endişe duyuyor mu?” sorusu üzerine de şunları söyledi: “Biz bu meselenin bir siyasi ittifakla alakalı olmadığını söylüyoruz. Bir siyasi ittifak arayışı başka bir şeydir, böylesi bir konuda iş birliği yapmak da başka bir durumdur. Bu aslında siyasi partiler arasında iş birliğidir. İş birliği ile siyasi ittifakları ayırmak lazım. Bu anlamda bir endişemiz yok. İttifak süreçleri olacaksa bunlar ayrı zeminde yürür.”

Uzlaşılan ilkeler ortak metne işlendi

6 muhalefet partisinin, seçim sonrasında parlamenter sisteme dönüşe ilişkin yol haritası ve ilkelerin belirlenmesi amacıyla ilkini Eylül ayında başlattığı toplantılara CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya ve Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp katılıyordu. “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” önerisi doğrultusunda yasama, yürütme ve yargı alanlarında kapsamlı düzenlemelere gidilmiş, bu alanlarda önemli olan ve üzerinde uzlaşılan ilkeler öngörülerek ortak metne işlenmişti.

Paylaşın

Nezle Geçirmek Kovid’e Karşı Koruma Sağlayabilir

Nature Communications adlı bilim dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma sıradan bir nezleye yakalanan kişinin geliştirdiği antikorların Kovid 19’a karşı da bir ölçüde koruma sağlayabileceğine işaret ediyor.

Araştırmada, Kovid’e yakında yakalanmış biriyle aynı evde yaşayan 52 kişi inceleniyor. Bu kişilerden nezle sonrası bağışıklığı güçlendiren antikorlar geliştirenler, Kovid’e daha zor yakalanıyor görünüyor.

Uzmanlar hiç kimsenin tek başına bu tür bir bağışıklığa bel bağlamaması gerektiğini, aşının kritik önem taşıdığını özellikle vurguluyorlar. Fakat bu araştırmanın bulgularının yine de insanın bağışıklık sisteminin virüsle nasıl savaştığını anlamakta faydalı bilgiler sunduğunu düşünüyorlar.

Covid-19 hastalığına bir tür koronavirüs sebep oluyor ve başka tip koronavirüslerin sebep olduğu nezleler de var. Dolayısıyla bilim insanları bu araştırmayı bazı koronavirüs tiplerine karşı bağışıklık kazanılmasının diğerlerine karşı da koruma sağlayıp sağlamadığını incelemek için yürüttüler.

Yine de yakında nezle olmuş birinin otomatik olarak Kovid 19’a karşı da korunduğunu düşünmesinin yanlış olacağını, çünkü bütün nezlelere koronavirüs tiplerinin sebep olmadığını hatırlatıyorlar. Londra’daki Imperial College’ın bilim ekibi koronavirüse maruz kalan insanların bazıları Kovid olurken diğerlerinin neden hastalığa yakalanmadığını araştırmayı amaçladı.

‘Yeni aşı yaklaşımı’

Araştırmalarında insan vücudunun bağışıklık sisteminin çok hayati bir parçasını oluşturan T hücrelerine odaklandılar. Bu T hücrelerinden bazıları belli bir tehdit örneğin nezle virüsü ile enfekte olmuş her türlü hücreyi öldürme işlevi görüyor.

Nezle geçtikten sonra bu T hücreleri bir tür hafıza bankası gibi vücutta kalıyor ve virüsle bir daha karşılaşıldığı anda harekete geçmeye hazır bekliyorlar. 2020 yılının Eylül ayında, araştırmacı ekip henüz aşı olmamış ama hemen yakın zamanda Kovid 19 olmuş birisiyle birlikte yaşayan 52 kişiyi izlemeye aldı.

Grubun yarısı 28 gün içinde birlikte yaşadıkları kişiden Kovid’i aldı, diğer yarısı hastalığa yakalanmadı. Hastalığa yakalanmayanların üçte birinin kanlarında belli bir hafıza taşıyan T hücrelerinin yüksek miktarda bulunduğu dikkat çekti.

Bu T hücreleri muhtemelen vücut, Kovid 19’a yol açan koronavirüse yakın özellikte ama sık rastlanan türden bir nezleye yol açan bir başka virüsle karşılaştığında üretilmişti. Araştırmacılar, deneklerin hastalığa yakalanmamasında evlerin ne kadar havadar olduğu gibi bir çok diğer faktörün de etkili olmuş olabileceğini kabul ediyor.

Reading Üniversitesi’nden Dr. Simon Clarke bunun küçük ölçekli bir araştırma olmasına karşın bağışıklık sisteminin virüsle nasıl mücadele ettiğini kavramak bakımından faydalı olduğunu ve gelecekte aşı geliştirmekte yararlı olabileceğini söyledi.

Dr Clarke “Bu veriler olduğundan farklı yorumlara yol açmamalı. Hastalığa yakalanan, ağır geçiren ya da ölen hiç kimsenin koronavirüs kaynaklı bir nezle geçirmemiş olması pek mümkün değil, ve yakında nezle olmuş birinin Kovid 19’a yakalanmayacağını düşünmesi de büyük hata olur. Çünkü nezlelerin sadece yüzde 10-15’i koronavirüs kaynaklı” dedi.

Imperial araştırmasını raporlayan Profesör Ajit Lalvani de en önemli korumanın aşı olduğunda hemfikir. “Vücudun neyi doğru yaptığını öğrenmek yeni aşı tasarımlarını kolaylaştırıcı bir bilgi olabilir” diyor. Şu anda kullanılan aşılar özellikle virüsün dış yüzeyindeki protein çıkıntılarını hedef alıyor. Fakat bu çıkıntılar virüsün her yeni varyantında biraz daha değişiyor.

Ama vücudun ürettiği T hücreleri virüsün içindeki proteinleri hedef alıyor ve bunlar varyanttan varyanta değişmiyor. Bu da Profesör Lalvani’ye göre T hücrelerinin işlevinin benzerini yerine getirebilecek aşıların Kovid’e karşı daha kapsamlı ve uzun vadeli koruma sağlayabileceği anlamına geliyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Salgın Döneminde Çocuklara Karşı İşlenen Cinsel Suçlar Arttı

İzmir Barosu, çocukların maruz kaldığı cinsel suçlara ilişkin 2020-2021 verilerini açıkladı. Buna göre 2021’de bir önceki yıla göre kent genelinde cinsel suç mağduru çocukların sayısı arttı. 1 Ocak 2020-31 Aralık 2021 tarihleri arasını kapsayan verilere göre, kent genelinde ‘çocuğun cinsel istismarı suçu’ 1078’den 1874’e, ‘reşit olmayanla cinsel ilişki suçu’ 336’dan 340’a, ‘cinsel taciz suçu’ 336’dan 359’a çıktı. Veriler, cinsel suç̧ mağduru çocuklar için Baro tarafından yapılan zorunlu avukat görevlendirmelerinin sayısından derlendi.

Verileri derleyen İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nden Avukat Zerrin Şenyıl Kale, Corona virüsü salgınında kısıtlamalar nedeniyle eve kapanmanın çocuklara karşı işlenen cinsel suçların artışına neden olduğunu kaydetti. VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Kale, “Ev içi ortamlar çocuklar için her zaman güvenli olamıyor. (Salgında) çocuklar destek mekanizmalarına ulaşamadılar. Özellikle İzmir ilimizde rehber öğretmenlerimizin bu konudaki rolü çok büyük. Çocuklar genelde ya arkadaşlarına ya öğretmenlerine ya da ailede çok güvendikleri birine bunu anlatabiliyorlar. Çünkü cinsel istismarı dile getirmek çok zor bir olay. Rehber öğretmenlerimiz bu konuda eğitimli. Okulda farklı nedenlerle öğretmenlerine başvuran çocuklar konuştuklarında öğretmenler bunu açığa çıkarabiliyor. Öğretmenlerin bildirim yükümlülüğü var. Corona’da bu da mümkün olmadı. Okulların kapalı kalması, kısıtlamalar, çocukların sokağa çıkamaması yüzünden çocuklara erişmekle yükümlü olan kişiler de çocuklara erişemedi. Çocuklar sağlık ve eğitim hakkından mahrum kaldı. Bunlar beraberinde aile içi ve yakın çevreden gördükleri, maruz kaldıkları istismar sayılarını artırdı” dedi.

“Ne yazık ki devletin böyle bir veri tabanı yok”

Devletin bu kapsamdaki suç verilerini toplamadığı için bu sayıların en az olduğuna dikkat çeken Kale, “Gerçekten de bu istatistikler bize durumun son derece vahim olduğunu ortaya koydu. Bu sadece İzmir iline özgü bir istatistik. Neredeyse iki katına çıkan bir sayı sözkonusu. Ne yazık ki devletin böyle bir veri tabanı yok. Çocuklara yönelik şiddet suçlarıyla ilgili olarak ulusal bir veri tabanı oluşturulması gerekiyor. Böyle bir veri tabanı olmadığı için de olayın vahameti anlaşılamıyor” dedi.

Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerin bu suçlar kapsamında veri toplanmasını zorunlu kıldığını dile getiren Kale, “Aslında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Lanzarote Sözleşmesi gibi tarafı olduğumuz bütün uluslararası sözleşmeler ve bunların ek protokolleri devlete bu konuda veri toplama yükümlülüğü yüklemektedir. Ancak ne yazık ki biz 2017’den beri bu konuda sağlıklı verilere ulaşamıyoruz” sözlerini kullandı. Kale, çocuklara karşı cinsel suçları önlemek için ulusal eylem planı oluşturulabilmesi amacıyla ülke genelinde bu verilerin mutlaka çıkarılması gerektiğini de söyledi.

“Gerek jandarma gerek emniyet kendi içinde bir suç tanımlaması yapıyor”

Adalet Bakanlığı’nın en son 2020 yılına ait açıkladığı Adalet İstatistikleri ’ne göre, 2020 yılında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) cinsel dokunulmazlığa karşı suçları hüküm altına alan maddelerinden TCK ve özel kanunlar uyarınca ceza mahkemelerine acılan davalarda işlenen suç sayısı toplamda 40 bin 819. Bu sayı hem çocuklara hem de yetişkinlere karşı işlenen cinsel suçları kapsıyor. İstatistiklerde çocukların cinsel istismarı suçu 17 bin 948, reşit olmayanla cinsel ilişki suçu 1211 ve yetişkinleri de kapsayan cinsel taciz suçu 14 bin 107 kez işlenmiş görünüyor. Ancak Kale, Bakanlığın sanıklara ait uyruk, yaş grubu ve cinsiyete göre kamuoyuyla paylaştığı bu istatistikler üzerinden, işlenen suçların ne kadarının kovuşturma aşamasına yansıdığını ne kadarının soruşturma aşamasında kaldığının bilinemediğini belirtti.

Çocuklara karşı işlenen cinsel suçlara devlet kurumlarının yaklaşımında da sıkıntı olduğu için verilere yansımadığını söyleyen Kale, “Gerek Jandarma Genel Komutanlığı gerek Emniyet Müdürlüğü kendi içinde bir suç tanımlaması yapıyor. Örneğin ‘aile düzenine karşı suçlar’ diyor. Aile düzenine karşı suçların aslında altında yatan çocuğun cinsel istismarı da olabiliyor. Örneğin İzmir’de zorla evlendirilmek istenen bir kız çocuğu 2017’de emniyet birimlerine başvurmuştu. Ama sonuçta o anne baba, aile düzenine karşı suçlar bölümünde yer alan ‘aile yükümlülüğünü yerine getirmemek’ suçundan ceza aldı. Biz erken yaşta zorla evlendirmelerin bir cinsel istismar olduğunu biliyoruz. Yani eğer bu çocuk güvenlik birimlerine başvurmamış olsaydı, bu çocuk cinsel istismara maruz bırakılmış olacaktı” dedi.

“Koruyucu, önleyici mekanizmalar kurulması bizim için ivedi”

Çocuklara yönelik cinsel istismar suçunun bir şiddet suçu olduğunu söyleyen Kale, “Aslında cinsel istismar küresel bir sorun ama önlenebilir bir toplumsal sorun. Bunun temelinde şiddetin olduğunu gözden uzak tutmamamız gerekiyor. Hak temelli politikalar geliştirilmemesi bunun artış nedenlerinden birisi. Toplumdaki yanlış çocuk algısı yani çocuklarla yetişkinler arasında hiyerarşiye ve güce dayalı bir ilişki kurulmuş olması, çocukların katılma haklarına saygı duyulmaması bunun nedenlerinden bazıları. Çocukların fikri sorulmuyor. Çocukların susması bekleniyor, itaat etmesi bekleniyor. Bu anlamda, yapılan çalışmalar, cinsel istismarın yüzde 70’inin, çocukların yakın çevresinden, güvendiği kişilerden geldiğini ortaya çıkarıyor. Çocukların güven ilişkisi duyduğu kişiler tarafından istismara maruz bırakılması, söyleyememelerine de yol açıyor” diye konuştu.

Türkiye’nin cinsel istismar suçunda dünyada üçüncü sırada geldiğini öne süren Kale, cinsel istismarın yaşanmadan önlenebilmesi için koruyucu mekanizmaların geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Kale, “Koruyucu, önleyici mekanizmalar kurulması, harekete geçirilmesi bizim için ivedi. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Lanzarote Sözleşmesi zaten bunu önceler. Öncelikle koruma ve önleme. Bunun için çok etkin mekanizmaların kurulması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın koordineli bir şekilde hareket etmesi gerekiyor. Örneğin mahallelerde çocukların kolay erişebildikleri sosyal destek birimleri, başvuru mekanizmaları kurulabilir. Bu hiç zor değil. Oralarda psikologlar görevlendirilebilir” dedi.

Çocuk Bakanlığı kurulması için çağrıda bulunan Kale, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesindeki Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün yeterli olmadığını söyledi. Çocukların ulaşabileceği acil çağrı hattı kurulması gerektiğini de belirten Kale, siber zorbalığa karşı ise Türkiye’de henüz mevzuat oluşturulmadığını kaydederek bir an önce harekete geçilmesini istedi.

“Sorun mevzuatta değil uygulamada”

Türkiye’de yargı aşamasında ise sorunun mevzuatta değil uygulamada olduğunun altını çizen Kale, “Aslında yasalarımız çok iyi, yasalarımızda sorun yok. Yargı aşamasında soruşturmanın etkin sürdürülememesi, mevzuata uygun bir şekilde çocukların lehine delillerin toplanmaması sıkıntı. Yani orada sanık odaklı hareket ediliyor ne yazık ki. Çocuk adalet sisteminde çocuk odaklı hareket etmek zorundayız. Cezasızlık politikası ne yazık ki Türkiye’de son yıllarda kamu vicdanını yaralayan bir hale dönüşmüş durumda. Özelikle bu aflarla, sık sık dile getirilen infaz yasalarıyla ve iyi hal indirimleriyle çeşitli şekillerde cezalarda indirim sağlanıyor. ‘Nasıl olsa, yargılama sonucunda çok az bir cezaya mahkum oldu. Ben söylesem ne olacak?’ denmesini de beraberinde getiriyor” dedi.

Bu suçlar kapsamında yargılama sırasında çocuklara yönelik koruma politikalarının olmadığını da sözlerine ekleyen Kale, “Çocukların cinsel istismarı soruşturma ve kovuşturma aşamasına girdiği andan itibaren korumanın başlaması gerekiyor” dedi. Kale, bu konudaki haberlerde çocuğun kimliğinin hiçbir şekilde açığa çıkarılmaması ve fail odaklı habercilik yapılması için medya kuruluşlarını da uyardı.

(Kaynak: Amerika’nın Sesi)

Paylaşın

Fenerbahçe, Kadıköy’de Adana Demirspor’a Boyun Eğdi

Süper Lig’in 20. haftasında Fenerbahçe ile Adana Demirspor, Şükrü Saraçoğlu’nda karşı karşıya geldi. Mücadeleyi 34. dakikada Gökhan İnler ve 46. dakikada Belhanda’nın attığı gollerle konuk ekip 2-1 kazandı.

Haber Merkezi /  Fenerbahçe’nin tek golünü ise 29. dakikada penaltıdan Valencia kaydetti. Fenerbahçe, bu sonuçla 32 puanda kaldı. Adana Demirspor ise puanını 33’e yükseldi. Süper Lig’in 21. haftasında Fenerbahçe deplasmanda Antalyaspor ile karşılaşacak. Adana Demirspor evinde Kayserispor’u ağırlayacak.

Karşılaşmadan dakikalar;

13. dakikada İrfan Can Kahveci’nin ceza sahası dışından şutunda kalecinin güçlükle müdahale ettiği top yan direkten oyun alanına döndü. Atağın devamında Valencia’nın altı pas içinden şutunda kaleci Muric’in güçlükle çıkardığı meşin yuvarlak Adana Demirspor savunması tarafından kornere gönderildi.

17. dakikada Belhanda’nın savunma arkasına attığı topu ceza sahası içinde kontrol eden Assambalonga’nın şutunu kaleci Berke çelerken, Kim Min-Jae’ye çarpan top kornere çıktı.

27. dakikada Fenerbahçe penaltı kazandı. Sağdan İrfan Can Kahveci’nn ortasında penaltı noktasında topa yükselen Valencia, Svensson tarafından düşürülünce hakem penaltı noktasını gösterdi. 29. dakikada topun başına geçen Valencia, meşin yuvarlağı ve kaleciyi farklı köşelere gönderdi: 1-0.

34. dakikada ceza sahası dışında topla buluşan Gökhan İnler’in şutunda meşin yuvarlak ağlarla buluştu. 1-1 46. dakikada Kaan’ın soldan ceza sahası içine gönderdiği ortada arka direkte topla buluşan Belhanda meşin yuvarlağa kayarak vurdu ve kaleci Berke’ye de çarpan top ağlarla buluştu. 1-2

60. dakikada soldan Novak’ın ortasına ceza sahası içinde yükselen Zajc’ın kafa vuruşunda top kalecide kaldı. 68. dakikada ceza sahası dışı sol çaprazdan kazanılan serbest vuruşta Mesut Özil’in ortasına penaltı noktası civarında iyi yükselen Serdar Dursun’un kafa vuruşunda meşin yuvarlak üstten az farkla auta gitti.

85. dakikada Fenerbahçe savunmasının hatasıyla ceza yayı üstünde topu önünde bulan Yunus Akgün’ün rakibinden sıyrıldıktan sonra yaptığı vuruşta kaleci Berke topu iki hamlede kontrol etti. 90. dakikada sağdan Svensson’un yerden ortasına penaltı noktası civarında müsait durumda bulunan Akintola’nın şutunda top direk dibinden dışarı çıktı.

Stat: Şükrü Saraçoğlu

Hakemler: Halil Umut Meler, Volkan Nariç, Esat Sancaktar

Fenerbahçe: Berke, Osayi, Kim min-jae, Szalai, Novak (Rossi dk. 84), Sosa, Zajc (Meyer dk. 84), İrfan Can Kahveci (Serdar Dursun dk. 59), Mert Hakan (Ferdi Kadıoğlu dk. 72), Pelkas (Mesut dk. 59), Valencia

Adana Demirspor: Muric, Svensson, Tayyip, Samet, Kaan Kanak (Tarık Çamdal dk. 86), Stambouli (Sinan Kurt dk. 79), Gökhan İnler, Yunus Akgün, Belhanda (Akintola dk. 66), Vargas (Bjarnason dk. 66), Assombalonga

Goller: Valencia (dk. 29) (Fenerbahçe), Gökhan İnler (dk. 34), Belhanda (dk. 46) (Adana Demirspor)

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Günlük Vaka Sayısı 65 Binin Üzerinde

Kovid 19’da son 24 saatte 65 bin 236 yeni vaka tespit edilirken, 141 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Maske, ağzı ve burnu kapatacak şekilde takılmalı; sosyal mesafeye daha çok dikkat edilmelidir.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 403 bin 104 test yapılırken, 65 bin 236 yeni vaka tespit edildi. 141 kişi hayatını kaybederken, 38 bin 242 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan uyarı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Omicron varyantının hızlı bulaştığını belirtmiştik. Bu özellik, kişisel tedbirlerin önemini artırdı. Maske, ağzı ve burnu kapatacak şekilde takılmalı; sosyal mesafeye daha çok dikkat edilmelidir. Teste bile ihtiyaç duymamak, hastalığın en hafifinden de çok daha iyi değil mi?

Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Osmaniye’yi, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Manisa takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Bakanlığın 9 Ocak verilerine göre, dün 384 bin 49 test yapılmıştı. Dün, 61 bin 727 vaka tespit edilirken, 173 kişi hayatını kaybetmiş ve 35 bin 163 kişi sağlığına kavuşmuştu.

Paylaşın

Boğaziçi Eylemleri Davasında Beş Kişi Hakkında Yakalama Kararı

Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) eylemlerinde gözaltına alınan 97 kişinin yargılandığı davada savunmalar verildi. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuksuz yargılanan öğrencilerden bazıları ve avukatları katıldı.

BBC Türkçe’de yer alan habere göre; Mahkemede savunma yapan öğrenciler, olay tarihinde basın açıklamasına yapılan çağrıyı sosyal medyadan duyduklarını ve üniversitenin Güney Kampüs Kapısı önüne gittiklerini söyledi.

Avukat sanık Ezgi Önalan, “1 Şubat günü eylem olacağını öğrendiğimizde avukat arkadaşlarla öğrencilerin yanında olalım dedik. Bir öğrencinin üzerinde birçok polis olduğunu görüp yanına gittiğimde ben de gözaltına alındım. Bizim suç duyurularımız soruşturmaya ve kovuşturmaya konu olmalıydı. Adli sicil ile ilgili olarak da devam eden soruşturmalar ve yargılamalar, hatta beraat ile sonuçlanan davalar bile, kanaat oluşturması için dosyaya konuluyor. Bunun hukuksuz olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Mahkeme, 5 sanık hakkında yakalama kararı çıkarılmasına karar verdi. Mahkeme sanık avukatlarının beraat talebinin reddine karar vererek duruşmayı erteledi.

Boğaziçi Üniversitesindeki eylemlerde, 1 Şubat günü basın açıklaması yapmak isteyen öğrencilere yapılan müdahalede, Etiler, Bebek ve üniversitenin Güney Kampüsünde 108 kişi gözaltına alınmıştı. Emniyetteki işlemleri tamamlanan 10 kişi serbest bırakılmış, 98’i ise İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edilmişti. Bir kişinin 18 yaşından küçük olması nedeniyle dosyası ayrılmış, 97 kişi hakkında ise iddianame hazırlanmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, 97 şüphelinin ‘toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet’ suçundan 1,5 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istenmişti.

Paylaşın