Meksika Usulü Tavuk Salatası, Malzemeleri, Hazırlanışı

Meksika Usulü Tavuk Salatası, herkesin mutlaka tatması gereken bir lezzettir. Yapımı o kadar zor olmayan tarifimiz ellerinizle buluştuğunda daha da lezzetlenecektir. Öyleyse hemen verilen adımları takip edin ve bu kolay tarifi sevdikleriniz için yapın! 

Haber Merkezi / Ortalama 45 dakikada hazırlayacağınız bu tarifi denedikten sonra yorum bölümüne değerlendirebilirsiniz.

Malzemeleri;

  • 2 mısır koçanı
  • 1 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 300 gr. tavuk göğsü
  • 2 büyük avuç roka
  • 1 kırmızı soğan, ince dilimlenmiş
  • 1 adet çeri domates, yarıya veya dörde bölünmüş
  • 2 avokado, doğranmış
  • 1 su bardağı kişniş yaprağı
  • 1/4 su bardağı sızma zeytinyağı
  • 1 limon suyu
  • Tuz ve taze çekilmiş karabiber

Hazırlanışı;

  • Mısırın kabuğunu soyun, yağ ile fırçalayın ve ardından bir tavada pişirin,
  • Mısırı ocaktan alın ve yeterince soğuyunca ağır bir bıçağın arkasını kullanarak çekirdekleri koçanından kazıyın,
  • Tavuğu haşlayın ve ardından ısırık büyüklüğünde parçalar halinde dilimleyin,
  • Ardından büyük bir tabakta roka, soğan, domates, mısır, avokado ve kişniş ile birleştirin
  • Üzerine yağ, limon suyu gezdirin ve tuz ve taze çekilmiş karabiberle tatlandırın,
  • Taze mısır koçanları yoksa dondurulmuş mısırda kullanabilirsiniz,
  • Afiyet olsun…
Paylaşın

Trabzonspor, Kupada Çeyrek Finalde

Ziraat Türkiye Kupası son 16 turu karşılaşmasında Denizlispor, Trabzonspor’u konuk etti. Denizli Atatürk Stadyumu’nda oynanan müsabaka, Trabzonspor’un 2-1’lik üstünlüğüyle sonuçlandı.

Haber Merkezi / Trabzonspor’a galibiyeti getiren golleri 8. dakikada Hüseyin Türkmen ve 77. dakikada Kouassi kaydetti. Denizlispor’un tek sayısı ise 58. dakikada Mustafa Çeçenoğlu’ndan geldi.

Karşılaşmadan dakikalar;

7. dakikada Trabzonspor’un sol kanattan kullandığı köşe vuruşunda savunma araya girdi, dönen topa Murat Akpınar vurdu, kaleci gole izin vermedi.

Trabzonspor, 8. dakikada Hüseyin Türkmen’in golüyle 1-0 öne geçti. Trabzonspor’un sol kanattan kullandığı serbest vuruşta Yusuf Erdoğan, ön direğe doğru ortasını yaptı. Topa yükselen Hüseyin Türkmen vuruşunu yaptı ve fileleri havalandırdı.

19. dakikada Trabzonspor savunmasından dönen topa ceza sahası içerisinde sert bir şekilde vuran Erdal, meşin yuvarlağı sağ direğin yanından dışarı gönderdi. 23. dakikada Muhammed Eren’in savunma arkasına gönderdiği topla buluşan Bekir’in, ceza sahası içerisinde rakiplerini çalımladıktan sonra vurduğu meşin yuvarlak kaleciye çarpması sonucu az farkla kornere gitti.

30. dakikada Enis’in kornerden kullandığı topa iyi yükselen Murat Cem, yaptığı kafa vuruşunda topu az farkla üst direkten dışarı gönderdi. 48. dakikada sağ kanatta topu alan Yusuf Erdoğan, ortasını içeriye doğru gönderdi, savunma topu karşıladı ve pozisyonu engelledi.

Denizlispor 58. dakikada Mustafa Çeçenoğlu’nun golüyle skora dengeyi getirdi. Sağ kanattan Erdal’ın arka direğe doğru gönderdiği topta Mustafa topu içeriye çevirmek istedi. Kaleye yönelen top çizgiyi geçti ve maçın skoru 1-1’e geldi.

69. dakikada Trabzonspor, Kouassi ile golü buldu ancak ofsayt gerekçesi ile gol geçerli sayılmadı. Sol kanattan Murat Cem’in ortasında arka direkte Jean Kouassi yükseldi ve topu ağlara gönderdi. Pozisyonda ofsayt bayrağı kalktı.

77. dakikada ceza sahası dışından topu alan Berat’ın pasıyla buluşan Murat Cem, bekletmeden meşin yuvarlağı savunma arkasına sarkan Kouassi’ye bıraktı. Kaleciyle karşı karşıya kalan Kouassi meşin yuvarlağı ağlara yolladı. 1-2

Stat; Denizli Atatürk

Hakemler; Alper Ulusoy, Cevdet Kömürcüoğlu, İlker Takpak

Denizlispor; Abdülkadir, Erdal (Mehmet Eren dk. 90), Muhammet (Schwechlen dk. 73), Ahmet, Özer (Emre dk. 81), Lopes, Bekir Turaç (Ömer dk. 73), Bünyamin (Gökhan dk. 73), Muhammed Eren, Mustafa, Asım

Trabzonspor; Erce, İsmail, Ahmetcan, Hüseyin Türkmen, Serkan (Da Silva dk. 78), Berat, Murat Cem (Siopis dk. 78), Yusuf, Yunus (Bakasetas dk. 63), Kouassi, Enis (Puchacz dk. 69)

Goller; Hüseyin Türkmen (dk. 8), Kouassi (dk. 77) (Trabzonspor), Mustafa (dk. 58) (Denizlispor)

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan ‘Elektrik Zammı’ Çıkışı: Faturamı Ödemeyeceğim

Sosyal medya hesabından açıklama yapan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Erdoğan 31 Aralık’ta imzaladığı zamları geri çekinceye kadar ben hiçbir elektrik faturamı ödemeyeceğim” dedi. Kılıçdaroğlu, açıklamasında, “Bir dilim kuru ekmeğinize kim göz dikti?” diye sordu.

Haber Merkezi / Öğlen saatlerinde sosyal medyadan paylaşımda bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Sevgili Halkım, Bu akşam saat 22.00’de önemli bir konuyu konuşmak üzere sizi evime davet ediyorum. Burada buluşmak üzere…” ifadelerini kullandı.

Saat 22.00’de de CHP Lideri Kılıçdaroğlu, beklenen videoyu yayınladı. Evinden çektiği videoyla halka seslenen Kılıçdaroğlu, “Neden elektrik faturalarınız şişirildi? Bir dilim kuru ekmeğinize kim göz dikti? Bu zulme ancak birlikte son verdirebiliriz. Buyurun bu ibret tablosunu konuşalım…” dedi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, yayımladığı videoda ise şu ifadeleri kullandı; “Bu akşam uzun zamandır dile getirdiğim saraya fon oluştur diye defalarca çağrı yaptığım Karakış şartları ve elektrik faturalarıyla ilgili bazı ivedi çözümleri sizlerle paylaşacağım.

Çok zor zamanlardan geçtiğinizi pekala biliyorum. Sevgili yurttaşlarım durumun buraya gelmemesi için bu vurdumduymazlara aylarca seslendim. Bu saraylılar temel bir insan hakkı olan haysiyet hakkını ve insana yaraşır bir yaşam hakkını sizlere tanımıyor.

Saraylılar zengin hayatın tadını çıkarırken milyonlarca insan dayanılmaz bir şekilde artan yoksulluk ve geçim sıkıntısına tahammül etmek zorunda bırakılıyor. Aylardır bugünlerin kapıda olduğunu her fırsatta söyledim. Her fırsatta kara kış çağrısı yaptım. Adım adım ne yapılması gerektiğini anlattım. Dinlemediler dinlemediler. Geldik fırtınanın gözüne.

Öncelikle neden bunlar başımıza geliyor. Onu bir netleştirmek istiyorum. Sonra da acil önlemleri kanamayı durduracak adımları açıklayacağım. Tüm bu durumların kökeninde aynı hikaye yatıyor. Elektrik özelleştirmelerine de bakacak olursanız çok tanıdık isimleri orada da görürsünüz. 5’li çeteyi oraya da soktu Erdoğan. O çete ne yaptı, soydu süpürdü. Bu soygun biraz uzun hikaye. Ama çok isterlerse onu da anlatırız.

Soru şu: Ne yapılıyor bu paralarla. Son videomda on binlerce trollden bahsettim. Finanse edilen yandaş medyadan bahsettim. Eğitim vakfı yapılı maskeli parelel yapılardan bahsettim. Saraylı hayatından bahsettim. İşte bu paralar sizin cebinizden ödeniyor sevgili halkım.

Eskiden de öyleydi ama şimdi tek bir farkla. Elinizdekini avucunuzdakini artık çok hızlı bir şekilde almak zorundalar. Bundan dolayı bu kadar agresif bir biçimde üstünüze geliyorlar. Kasa ekside. Erdoğan 31 Aralık’ta imzaladığı zamları geri çekinceye kadar ben hiçbir elektrik faturamı ödemeyeceğim.

Paylaşın

Afrika’da 20 Milyondan Fazla Kişi Kıtlıkla Karşı Karşıya

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Doğu ve Güney Afrika Bölge Direktörü Muhammed Malik Fall, basın mensuplarına yaptığı açıklamada Eritre, Etiyopya, Kenya ve Somali’deki insani krizin arttığını söyledi.

Fall, “Eritre, Etiyopya, Kenya ve Somali’de gelecek altı ay içerisinde 20 milyondan fazla kişi acil insani yardıma ihtiyaç duyacak” diye konuştu.

Bölgede son 40 yılın en kurak döneminin yaşandığına dikkati çeken Fall, iklim krizine bağlı şiddetli kuraklığın su sıkıntısını da beraberinde getirdiğini ve çiftlik hayvanlarının da bu nedenle hayatını kaybettiğini kaydetti.

En çok çocuklar etkileniyor

Kuraklık nedeniyle insanların göç ettiğini, gıda sıkıntısının yaşandığını ve salgın hastalıkların yayıldığını belirten Fall, bu durumdan en fazla çocukları etkilendiğini vurguladı.

Eritre, Etiyopya, Kenya ve Somali’deki kuraklık nedeniyle 5,5 milyon çocuğun yetersiz beslendiğini belirten Fall, “Gelecek üç ay içerisinde yağmur yağmazsa bu sayı iki katına çıkacak” dedi.

BM’den de uyarı geldi

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı da (WFP), Afrika Boynuzu’nda tahminen 13 milyon insanın şiddetli açlıkla karşı karşıya olduğunu açıkladı. WFP, ailelerin evlerinden çıkmaya zorlandıklarını ve bunun topluluklar arasında artan çatışmaya yol açtığını da söyledi.

Peşpeşe üç yağış döneminde de beklenenin altında yağış alınması nedeniyle kıta genelinde görülen aşırı kuraklık, özellikle güney ve güneydoğu Etiyopya, güneydoğu ve kuzey Kenya ile güney-orta Somali‘deki kırsal nüfusu ve çiftçi popülasyonlarını olumsuz etkiledi. Ortalamanın ardında yağış tahminleri, önümüzdeki aylarda da zaten korkunç hale gelmiş koşulları daha da güç hale getirebilir.

WFP Doğu Afrika Bölge Bürosu bölge müdürü Michael Dunford “Hasatlar mahvoldu, çiftlik hayvanları ölüyor ve tekrarlayan kuraklıklar Afrika Boynuzu’nu doğrudan etkilediğinden açlık artıyor” dedi. Dunford, söz konusu bölgelerde yaşayan toplulukların geleceğe yönelik direncini inşa etmek için acil insani eylem ve tutarlı desteğin gerektiğine vurgu yaptı.

Afrika’da kuraklık

Kıta, 2011’de güçlü ve uzun bir kuraklık yaşamış, bölgede 250 bin insan hayatını kaybetmiş, Kenya ve Etiyopya gibi ülkelerde kitlesel göçler yaşanmıştı. Hayvan ölümlerinin sayısına ilişkin ise bir rakam belirtilmemişti.

Uzmanlara göre, iklim değişikliğine bağlı yağış rejiminin düzensizliği ve yağış azlığı nedeniyle 2020 itibariyle başlayan kuraklığın ise 2011’de yaşanandan çok daha ağır geçmesi bekleniyordu.

Aralık 2021 itibariyle, bölgede art arda geçen yağışsız mevsimlerin ardından yaşanan ciddi kuraklık yüzünden su kaynakları tükenme noktasına gelmiş, mera kaybı nedeniyle mahsuller büyük ölçüde azalmış ve bölgede toplu hayvan ölümleri yaşanmaya başlamıştı. Somali hükümeti, 23 Kasım’da etkisini artıran kuraklık nedeniyle ülke genelinde “acil durum” ilan etmiş, uzun süredir kuraklığa bağlı açlık ve susuzluk yaşanan ülkede ikisi çocuk 3 kişinin yaşamını yitirdiğini açıklamıştı.

Bunlara ek olarak, temel gıda fiyatlarındaki artışlar, enflasyon ve tarım işçiliğine yönelik düşük talep, insanların gıda satın alma kabiliyetini azalttı.

Kuzey Kenya, Somali’nin çoğu ve güney Etiyopya’daki kuraklık koşullarının en azından 2022’nin ortalarına kadar devam edeceği belirtilirken, Birlemiş Milletler (BM) verilerine göre, 2020’nin sonlarından bu yana mevsimsel yağışların üçüncü kez yeterli miktarda alınamadığı ülkede milyonlarca kişi acil yardıma ihtiyaç duyuyor.

Kuraklık nedeniyle çok sayıda hayvan da hayatını kaybediyor. Kuraklık, Afrika’nın birçok bölgesindeki göçebe çobanları, sığırları için su ve taze otlak bulmak amacıyla korunan vahşi yaşam alanlarına gizlice girmeye de zorluyor.

Vahşi yaşam koruyucularına göre, kuraklık nedeniyle milli parklara su ve otlak için yasadışı şekilde sokulan sığır sürüleri vahşi yaşam üzerinde yeni bir baskı oluşturarak Serengeti’deki antiloplar gibi hayvanların hayatlarını tehlikeye atıyor.

Afrika’nın iklim krizindeki payı

1 milyarlık nüfusuyla dünya nüfusunun yüzde 15’ini barındıran Afrika, iklim krizini tetikleyen küresel emisyonların sadece yüzde 3’ünden sorumlu. Ancak krizden en fazla etkilenen ülkeler bu kıtada bulunuyor.

Afrika ülkelerinin de içinde bulunduğu yoksul ülkelerin tarihsel karbon salımındaki payı çok düşük. Güncel salımlarda da dünyanın en zengin yüzde 1’i, en yoksul yüzde 50’sinin toplamından daha fazla karbon salımına yol açıyor.

BM Ekim 2021’de, Afrika genelinde 100 milyondan fazla “aşırı yoksul” insanın, 20 yıl içinde kıtanın birkaç buzulunu da eritebilecek şekilde hızlanan iklim değişikliği tehdidi altında olduğu konusunda uyarmıştı.

Öte yandan, en yoksul ülkeler geçinmek ve gıda için doğaya daha fazla bağımlı olduğundan, iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkabilmek için yeterli maddi kaynağa sahip olmadıklarından aşırı hava olaylarının etkilerine daha açıklar.

Son 50 yılda aşırı hava olaylarından kaynaklı ölümlerin üçte ikisi en yoksul 47 ülkede gerçekleşti. Bu olaylara kuraklık, yangınlar ve seller de dahil.

İngiltere merkezli Cambridge Sürdürülebilirlik Komisyonu’nun BM verilerine dayandırdığı Nisan 2021 tarihli raporuna göre, iklim değişikliğiyle mücadele için dünyanın en zenginlerinin yaşam tarzlarını köklü biçimde değiştirmeleri artık bir zorunluluk.

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Günlük Can Kaybı 270’e Dayandı

Kovid 19’da son 24 saatte 108 bin 563 yeni vaka tespit edilirken, 266 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Hastalığı daha ağır geçirenler yaşlılarımızla kronik hastalığı olanlar. Çözüm tedbir ve aşı.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 452 bin 363 test yapılırken, 108 bin 563 yeni vaka tespit edildi. 266 kişi hayatını kaybederken, 88 bin 647 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan uyarı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Omicron’un ilk etkileyip, yayılım gösterdiği şehirlerde vaka sayıları ciddi düşüş gösteriyor. Diğer şehirlerimizde de durumun benzer şekilde seyretmesi bekleniyor. Yine aynı şekilde, hastalığı daha ağır geçirenler yaşlılarımızla kronik hastalığı olanlar. Çözüm tedbir ve aşı.

Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Osmaniye’yi, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Manisa takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Paylaşın

DSÖ Açıkladı: Omicron Vakalarında Düşüşe Geçildi

Dünyada hakim varyant haline gelen Omicron’da pek çok ülkede tepe noktasının görülmesi sonrasında vaka sayıları düşmeye başladı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) açıkladığı haftalık raporda, vaka sayılarında geçen haftaya göre yüzde 17’lik, ölümlerde ise yüzde 7’lik düşüş kaydedildiğini bildirildi.

Raporda, Omicron varyantının dünya çapında vakaların yüzde 97’sini oluşturduğu, eski hakim varyant olan Delta vakalarının yüzde 3 civarına gerilediği kaydedildi. Omicron varyantının ilk görüldüğü ülkelerde vaka sayılarında Ocak’tan itibaren düşüş gözlendiğine de işaret edildi.

DSÖ raporuna göre 31 Ocak-6 Şubat döneminde dünya çapında 19 milyon yeni vaka kaydedildi, ölümlerin sayısı ise 68 binin altına düştü. Gerçek rakamların, kayıtlı vaka sayılarından çok daha yüksek olabileceği de hatırlatıldı.

DSÖ’nün Doğu Akdeniz bölgesi olarak adlandırılan ve Türkiye’nin güney ve güneydoğusunu kapsayan bölgesi dışında tüm bölgelerde vaka sayılarının düştüğü kaydedildi. “Doğu Akdeniz” bölgesindeki yüzde 36’lık vaka artışında İran, Afganistan ve Ürdün’ün etkisi olduğu belirtiliyor.

Türkiye’de artış eğilimi

Türkiye ve Rusya’nın da dahil olduğu Avrupa bölgesinde ise Fransa ve Almanya’da vaka sayılarındaki düşüşün etkisiyle yüzde 7’lik azalma görüldü. Dünya çapında enfeksiyonların yüzde 58’i ve ölümlerin yüzde 35’i Avrupa’da kaydedildi.

Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı verilerine göre 31 Ocak’ta 93 bin 261 olan vaka sayısı 8 Şubat itibarıyla 111 bin 96’ya, ölü sayısı 182’den 241’e yükseldi. Kuzey ve Güney Amerika’yı kapsayan bölgede vaka sayıları yüzde 36’lık düşüş gösterdi. ABD’de vaka sayılarında bir önceki haftaya göre yüzde 50 ile büyük düşüş yaşandı.

Aşılar etkili mi?

Yoğun aşılama kampanyalarına sahne olan ülkelerde de vaka ve ölüm sayılarının yüksek olması, uygulanan aşıların etkililiği tartışmalarını da beraberinde getiriyor. DSÖ raporunda aşıların Omicron varyantına karşı etkisiyle ilgili sınırlı veri bulunduğuna işaret edilerek ilk yapılan dozların ağır hastalık, semptomatik hastalık ve enfeksiyona karşı etkisinin azaldığı tahminine yer verildi. Buna karşılık hatırlatma dozlarının, aşının etkisini yüzde 75’e yükselttiği, ancak etkinin üç ila altı ay içinde azaldığı yönündeki tahminlere de işaret edildi.

DSÖ verilerine göre, koronavirüsün Çin’de ortaya çıktığı 2019 yılı Aralık ayından bu yana dünya çapında 5,7 milyon kişi virüs nedeniyle yaşamını yitirdi, 392 milyon kişi virüse yakalandı. Dünya çapında toplam 10 milyar 250 milyon doz aşı yapıldı.

DSÖ’nün Omicron varyantıyla ilgili ilk uyarıyı yaptığı Kasım ayı sonundan bu yana ise dünya çapında 500 bin kişi Covid nedeniyle yaşamını yitirdi, virüs varyantı 130 milyon kişiye bulaştı. DSÖ yetkilisi Abdi Mahamud, “Etkili aşıların bulunduğu bir çağda yarım milyon insanın ölmesi gerçekten trajik bir durum” diye konuştu.

DSÖ korona uzmanı Maria Van Kerkhove de “Hala pandeminin ortasındayız. Bu virüs tehlikeli olmayı sürdürüyor” diyerek dünyada pek çok ülkede Omicron dalgasında tepe noktaya henüz ulaşılmadığına işaret etti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Transseksüel Kadınların Annelik Hakkı İçin Emsal Karar

Fransa’nın güneyindeki Toulouse kentindeki temyiz mahkemesi, transseksüel kadınların annelik hakkına ilişkin uzun süren bir dava sonucunda emsal bir karar aldı. Kararın Fransa’daki çok sayıda ebeveyni ve ebeveyn olmak isteyen kişileri rahatlattığı kaydedildi.

Kentteki temyiz mahkemesi, 52 yaşındaki transseksüel bir kadının cinsiyet değiştirme ameliyatı olmadan önce erkek olarak sahip olduğu çocuğun resmen annesi olmasına hak verdi. Mahkeme kararıyla birlikte “Claire” takma ismini kullanan kadın, çocuğunun doğum belgesine ikinci anne olarak eklenecek.

Uzun süren bir hukuk mücadelesi

Claire’in cinsiyet değiştirdikten sonra kızının doğum belgesine annesi olarak kayıtlara geçme talebi 2014 yılında reddedilmişti. Montpellier’deki temyiz mahkemesi de 2018 yılında Claire’in doğum belgesine “anne” ya da “baba” olarak değil, “biyolojik ebeveyn” olarak yazılmasını uygun görmüştü. Ancak bu karardan da memnun olmayan Claire, hukuk mücadelesini 2020 yılında bir üst mahkemeye daha taşıdı.

“Biyolojik ebeveyn” ifadesinin Fransız hukukunda yeri olmadığına kanaat getiren üst mahkeme, davayı Toulouse’daki mahkemeye havale etti. Toulouse’deki temyiz mahkemesi de bu vakada iki annelik soyunun olabileceğine dikkat çekerek Claire’in, kızının doğum bölgesine ikinci anne olarak eklenebileceğine karar verdi.

Fransa hukuku için emsal karar

Claire’in avukatı Clelia Richard, söz konusu kararın çığır açan bir adım olduğu değerlendirmesinde bulundu. Bu kararın Fransa hukukuna yansıması olacağına dikkat çeken Richard, Claire’in kızının böyle bir durumdan etkilenen tek çocuk olmadığını söyledi. Richard, kararın Fransa’daki çok sayıda ebeveyni ve ebeveyn olmak isteyen kişileri rahatlattığını kaydetti.

Paylaşın

‘TL Mevduat’ta Reel Kayıp 25 Yılın Zirvesine Çıktı

TÜİK verilerine göre ocak ayında aylık olarak yurtiçi üretici fiyatları endeksine indirgendiğinde TL mevduat faizi yüzde 8,33, tüketici fiyatları endeksine indirgendiğinde ise yüzde 8,87 reel olarak kaybettirdi.

Yılın ilk ayında hangi finansal yatırım aracı tercih edilse de maalesef yüksek enflasyon nedeniyle her araç reel kayıp yaşattı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ocak ayında aylık olarak yurtiçi üretici fiyatları endeksine indirgendiğinde TL mevduat faizi yüzde 8,33, tüketici fiyatları endeksine indirgendiğinde ise yüzde 8,87 reel olarak kaybettirdi. Ocakta tüketici enflasyonu yüzde 48,69’a, üretici enflasyonu ise yüzde 93,53’e yükselmişti. Yıllık olarak bakıldığında ise TL mevduat faizi yatırımcısına Yİ-ÜFE’ye indirgendiğinde yüzde 40,64, TÜFE’ye indirgendiğinde ise yüzde 22,75 kayıp getirdi.

Enflasyona endeksli ürün ihtiyacı

Dünya’dan Şebnem Turhan’ın haberine göre; 1997’den beri hesaplanan reel getiri oranlarına göre TL mevduat yatırımcısı yıllık olarak 25 yılın en ağır reel kaybını yaşarken aylık kayıpta ise geçen yıl aralık ayının ardından tasarrufunda en ağır erimeyle karşı karşıya geldi.

Reel kayıpların ardından her ne kadar yeni Türkiye Ekonomi Modeli kapsamında en önemli araç olarak dövize endeksli TL mevduat ürünü sunulsa da yüksek enflasyon nedeniyle analistler, yatırımcının enflasyon korumalı yeni ürünlerin kapsama alınmasını bekliyor.

Tüm finansal araçlar üretici ve tüketici enflasyonunun son 19 yılın zirvesine yerleşmesinin kaybını yaşadı. Aylık en düşük kayıp, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 7,56, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 8,10 oranlarıyla BIST 100 endeksinde gerçekleşti. Öyle ki analistler yüksek enflasyonda yerli yatırımcının kendine koruma aracı olarak Borsa İstanbul’a yatırımı öne çıkarıyordu.

Yine, üretici fiyatları endeksi ile indirgendiğinde; mevduat faizi (brüt) yüzde 8,33, külçe altın yüzde 8,81, Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 8,88, Euro yüzde 9,45 ve dolar yüzde 9,62 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde mevduat faizi (brüt) yüzde 8,87, külçe altın yüzde 9,34, DİBS yüzde 9,41, Euro yüzde 9,98 ve dolar yüzde 10,14 oranında yatırımcısının tasarrufu eridi.

Yıllıkta Yİ-ÜFE’ye indirgendiğinde kazanan yok

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde dolar TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 23,08 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağladı. Ancak dolar Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 5,44 oranında yatırımcısına kaybettirdi.

Diğer yatırım araçları yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; külçe altın yüzde 8,03, Euro yüzde 12,07, BIST 100 endeksi yüzde 32,13, mevduat faizi (brüt) yüzde 40,64 ve DİBS yüzde 48,29 oranlarında reel kayıp yaşattı. TÜFE ile indirgendiğinde ise külçe altın yüzde 19,70 ve euro yüzde 14,45 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; BIST 100 endeksi yüzde 11,67, mevduat faizi (brüt) yüzde 22,75 ve DİBS yüzde 32,69 oranlarında yatırımcı kaybetti.

Ocakta son yılların zirvelerini gören enflasyon oranlarına karşılık Merkez Bankası politika faizinin yüzde 14 seviyesinde olması ve Türkiye’nin en yüksek negatif reel faizi veren ülke konumuna çıkması Devlet İç Borçlanma Senetleri’nin yatırımcısına yüksek kayıplar yaşatmasına neden oldu. Her ne kadar dolar/TL sakin bir ay geçirse de DİBS’te negatif reel getiri olması yabancı yatırımcının zaten az olan ilgisini daha da kaybetmesi sonucuna yol açtı ve talep azaldı. DİBS’te yabancı yatırımcı payı yüzde 4’ün altında bulunuyor.

TÜİK verilerine göre külçe altın, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 4,60, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 15,85 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu.

Paylaşın

Babacan’dan ‘Erdoğan’ın Adaylığı’ Yorumu: Anayasa’da Bir Hüküm Var

Erdoğan’ın 3. dönem adaylık tartışmasıyla ilgili açıklamada bulunan Ali Babacan, “Hukukçuların kahir ekseriyeti Cumhurbaşkanı’nın şu anda ikinci döneminde olduğunu söylüyor. Anayasa’da bir hüküm var: Cumhurbaşkanının ikinci döneminde eğer meclis seçim kararı alırsa, bir dönem daha hak oluşuyor. Örneğin Mayıs 2023’te yapılacak bir seçim bile teknik gerekliliği yerine getirebilir.” dedi.

Haber Merkezi / Babacan, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “Bu konuda bir hukuk tartışması olabilir ama siyasi perspektiften baktığımızda, sayın Erdoğan’ın bir kere daha cumhurbaşkanı olmasını engelleyecek olan vatandaşlarımızdır, seçmendir. Vatandaşımız ‘Bu senin son dönemin, müsait bir yerde iniyorsun’ diyecektir.” ifadelerini kullandı.

Babacan 12 Şubat Cumartesi günü, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çağrısıyla yapılacak 6 liderin katılacağı yemekle ilgili, “Cumartesi günkü toplantı şu anda güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmalarımızın gelmiş olduğu noktanın bir teyidi ve bundan sonraki sürecin istişaresi ile ilgili bir toplantı olacak. Umarız ki verimli olur, ülkemiz için hayırlı sonuçlar doğurur” dedi.

Sağlık çalışanlarının dün gerçekleştirdiği iş bırakma eylemine değinen Babacan, hekimlerin yurtdışına gitmesi için Sağlık Bakanlığı’ndan alması gereken ‘iyi hal belgesi’ istatistiklerini yayınladı. Geçen sene 1405, bu ilk ayında ise 197 hekimin bu belgeyi aldığını söyledi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan partisinin genel merkezinde düzenlenen haftalık değerlendirme toplantısında konuştu. Babacan özetle şu ifadeleri kullandı:

“Resmen ‘hekimler göçü’ yaşıyoruz. Kendi ellerimizle yetiştirdiğimiz insan gücümüzü, kendi çocuklarımızı Amerika’ya, Avrupa’ya bedavadan hediye ediyoruz. Çünkü Türkiye’de liyakate, başarıya, emeğe değer verilmiyor. Hak ve özgürlüklerin esamisi okunmuyor. İktidardaki otoriter ortaklık, bu ülkenin insanlarına, kaliteli bir yaşam ve insanca çalışma imkânı tanımıyor.

Krizlerin ortağı ikide bir Türk Tabipleri Birliği’nin kapatılmasını istiyor. Ağzından şimdiye kadar bu ülkeye hayrı dokunacak tek bir söz bile duymadık. ‘Ülkenin şu sorununa şu çözümünü bulmak için şöyle bir projem var’ dediğini duydunuz mu? Varsa yoksa hamaset, hakaret. Tam bir kriz üretim merkezi. Sayın Bahçeli’ye bir kez daha çağrı yapıyorum. Eğer sağlık çalışanlarımızın çalışma koşullarını iyileştirecek bir öneriniz varsa ortaya koyun. Sizin hiç fikriniz, projeniz yok mu? Ona buna saldırmayı bırakın da halk sağlığının faydasına bir fikriniz varsa söyleyin.

“Ülkenin yerinden yönetilmesi gerekiyor”

Isparta’yı izledik. Bir şehir günlerce karanlığa gömülebilir mi? Kışın ortasında soğukta, karanlıkta yüz binlerce insan bırakılabilir mi? Cumhurbaşkanı aslında hiçbir şeyi yönetemiyor. 84 milyonluk, Avrupa’nın en büyük topraklarına, en geniş tarım arazilerine, en genç nüfusuna sahip bir ülke bir kişinin dağarcığı ve karar verme yetisiyle yönetilemez. Yetkinin Ankara’dan yerele doğru delege edilmesi gerekiyor. Bu ülkenin yerinden yönetilmesi gerekiyor.

En ufak kriz Ankara’ya geldiğinde Ankara felç oluyor. Allah korusun, memleketin başına daha kötü işler gelse, iç güvenlik, dış güvenlik meselesi başımıza gelse demek ki bunlar tamamen felç olacaklar. Hiçbir şey yapamayacaklar.

“Benzin 8 küsur lira değilse aradaki fark Erdoğan zammıdır”

Bir yılda benzine yüzde 111, mazota yüzde 133 zam yapıldı. Dolar kurundaki artış yüzde 88. Dolar bazına vurduğumuzda benzine yüzde 12, mazota yüzde 24 zam olduğunu görüyoruz. Aradaki fark tamamen kur artışı. Eğer Erdoğan faizi de döviz kurunu da patlatmasaydı, 15 liranın üzerine çıkan benzin ve mazot fiyatları 7 liradan 8 liraya çıkacaktı. Mazot ve benzin 8 küsur lira değil de 15 küsur liraysa, aradaki fark Erdoğan zammıdır. 7 liradan 8 liraya dünya enflasyonu; 8 liradan 15 liraya Erdoğan zammıdır.

Hukukçuların kahir ekseriyeti Cumhurbaşkanı’nın şu anda ikinci döneminde olduğunu söylüyor. Anayasa’da bir hüküm var: Cumhurbaşkanının ikinci döneminde eğer meclis seçim kararı alırsa, bir dönem daha hak oluşuyor. Örneğin Mayıs 2023’te yapılacak bir seçim bile teknik gerekliliği yerine getirebilir. Bu konuda bir hukuk tartışması olabilir ama siyasi perspektiften baktığımızda, sayın Erdoğan’ın bir kere daha cumhurbaşkanı olmasını engelleyecek olan vatandaşlarımızdır, seçmendir. Vatandaşımız ‘Bu senin son dönemin, müsait bir yerde iniyorsun’ diyecektir.

“Umarız ki Anayasa Mahkemesi adaletin yanında durmaya devam eder”

AİHM, 2021 yılında en çok insan hakkı ihlalini Rusya, Ukrayna ve Türkiye’de tespit etti. Lig bu. Ülkemiz en çok, ifade özgürlüğünü ihlal etmekten kusurlu bulundu. Anayasa Mahkemesi’nde esastan incelenen dosyaların yüzde 97’si ihlal kararıyla sonuçlanmış. 2013-2021 yılları arasındaki ihlal kararlarının yüzde 76’sı adil yargılanma hakkının ihlali. AYM’nin ‘Türkiye’de adil yargılanma yok artık’ dediği noktadayız. AYM’nin üye yapısı değişiyor. Umarız ki önümüzdeki kritik süreçte adaletin, hukukun, hakkın yanında durmaya devam eder.

“Yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü ilk 90 dakikamızın işidir”

Seçimlerden sonra kurulacak hükûmetin ilk 90 ve 360 gününde yapacaklarımızı eylem planlarıyla açıklıyoruz. Yargı bağımsızlığının sağlanması da ifade özgürlüğünün önünü açılması da bırakın 90 ve 360 günü, hükûmetin ilk 90 dakikasının işidir. Vatandaşlarımız, hükûmeti kurduğumuz gün güzel bir futbol maçı seyretme süresinde, ifade özgürlüğünün önünün nasıl açıldığını, yargıya giden talimat yollarının nasıl kapandığını hep beraber görecekler.”

Paylaşın

TİP’in Yasa Teklifi Yeniden Gündemde: Yanan Cebin Değil Kombin Olsun

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Ekim 2021’de faturalardaki yükün yurttaşlar lehine ortadan kaldırılmasını öngören “Cep dostu fatura yasası teklifini” bir kez daha gündeme getirdi. TİP, teklifin hala Meclis’te beklediğini duyurmasının ardından “Faturayı topluma değil, kendi ceplerini doldurmanın peşindekilere keseceğiz” açıklaması yaptı.

Ayrıca “Yanan cebin değil kombin olsun” sloganıyla söz konusu teklife ilişkin detayların yer aldığı bir bilgilendirme mesajı paylaşan TİP, Türkiye’nin neden bir fatura yasasına ihtiyaç duyduğunu şu sözlerle anlattı:

“Türkiye İşçi Partisi olarak, önü arkası kesilmeyen zamlara karşı TBMM’ye bir yasa teklifi sunduk. Elektrik, su, doğalgaz ve internete erişim temel insan hakkıdır. Enerji kaynaklarımız ve hizmetlerimiz özelleştirildi. Bu yasayla fiyatları çığ gibi büyüyen hizmetlere ulaşımı kolaylaştıracak bir çözüm üretmeyi amaçlıyoruz.

“Ancak sorunun kaynağının da farkındayız: Özelleştirilmiş ve sadece kar odaklı yönetilen enerji şirketlerini kamulaştıracağız! Bu hizmetlerin kar güdüsüyle değil, toplumun faydası için çalışmasını sağlayacağız. Türkiye toplumu kendi enerji hizmetleri üzerinde söz sahibi olmalıdır. Faturayı topluma değil, kendi ceplerini doldurmanın peşindekilere keseceğiz!”

Teklif neleri içeriyor?

TİP Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil teklifin neler içerdiğini Ekim’de verdiği kanun teklifini için düzenlediği basın toplantısında şu şekilde anlatmıştı:

“Enerji şirketlerini daha fazla kar edecek diye, halkın daha fazla yoksullaştığı düzenin tersine dönmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hane geliri 18 bin-13 bin TL arasında olanlar vergisiz, hane geliri 13 bin-11 bin TL arasında olanlar vergisiz artı yüzde 10 / yüzde 30/ yüzde 50 destek, hane geliri 11 bin 7 bin TL arasında olanlar vergisiz artı yüzde 60 / yüzde 63 yüzde 65 destek, hane geliri 7 bin-5 bin 500 TL arasında olanlar vergisiz artı yüzde 75/ yüzde 85/ yüzde 95 destek, hane geliri 5 bin 500-0 TL olanlar vergisiz artı yüzde 100 destek alacaklar.”

Sera Kadıgil, “Tüm bunların kaynağının nereden karşılanacağı” şeklindeki soruya ise şöyle yanıt vermişti: “Tüm yolsuzlukları, israfları, talanı bir yana bırakıyorum. Mesela 2018 yılında çıkartılan bir teşvik kanunu var. Yüzde 50 indirim uygulanıyor bazı sanayi kollarına ve bu kanundan 34 şirket faydalanmış. 34 şirkettin devlete tahmini maliyeti ise 1 buçuk milyar TL.

Yani şirketlerden 1 buçuk milyar az almayı kabul edebiliyoruz. Ama asgari ücretle çalışan insandan yüzde 30 vergi alıp üstüne de şirketlere kar üzerine kar ettiriyoruz. Kaynak çok basit arkadaşlar, patronlardan alacaksınız halka vereceksiniz. İnsanlar daha az fatura ödeyecek ve şirketler biz zahmet daha az kar edecek.”

“Temel insan hakkı”

Söz konusu toplantıda enerjiyi, 21. yüzyılda insanların yaşamlarını sürdürebilmesinin kurucu bir unsuru olarak gördüklerini ve enerji hakkını, temel insan haklarından biri olarak kabul ettiklerini vurgulayan Kadıgil, şöyle devam etmişti:

“Hane geliri net asgari ücretin 6,5 katı veya altında ise belirlenen ortalama tüketim miktarlarının altında elektrik, su, doğalgaz ve internet tüketilmesi halinde, bu faturalar vergilerden ve katkı paylarından muaf olmalıdır.

Hane geliri net asgari ücretin 4,75 ile 4,25 katı arasında ise belirlenen ortalama tüketim miktarlarının altında elektrik, su, doğalgaz ve internet tüketilmesi halinde, hane gelirine göre belirlenmesi suretiyle fatura bedellerinin yüzde 10’u ile yüzde 50’sine kadar olan kısmı Hazine tarafından karşılanmalıdır.

Hane geliri net asgari ücretin 4,25 ile 3 katı arasında ise fatura bedellerinin yüzde 60’ı ile yüzde 65’ine kadar olan kısmı Hazine tarafından karşılanmalıdır.

Hane geliri net asgari ücretin 3 ile 2 katı arasında ise fatura bedellerinin yüzde 75’i ile yüzde 95’ine kadar olan kısmı Hazine tarafından karşılanmalıdır.

Hane geliri net asgari ücretin 2 katı veya altında ise fatura bedellerinin tamamı Hazine tarafından karşılanmalıdır. Elektrik, su, doğalgaz ve internet ücret tarifelerinde yapılacak yıllık zam oranı asgari ücrete yapılacak yıllık zam oranını geçmemelidir.”

(Kaynak: bianet)

Paylaşın