DİSK-AR, TÜİK’i Yalanladı: Gerçek İşsiz Sayısı 8 Milyon 365 Bin

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Aralık 2021’de geniş tanımlı işsiz sayısının bir önceki aya göre 314 bin arttığını, geniş tanımlı işsizlik oranının ise yüzde 22,6 olduğunu açıkladı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Aralık 2021’e ilişkin işgücü istatistiklerini açıklamasının ardından DİSK-AR’ın İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu da yayımlandı.

Rapora göre geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 22,6, gerçek işsiz sayısı 8 milyon 365 bin oldu. DİSK-AR, dar tanımlı genç işsizliğinin yüzde 20,8, dar tanımlı genç kadın işsizliğinin yüzde 26,1, geniş tanımlı kadın işsizliğinin de yüzde 29,6 olduğunu açıkladı.

TÜİK’e göre mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 11,2, mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsizlik oranı (âtıl işgücü) ise yüzde 22,6 seviyesinde gerçekleşti.

TÜİK’e göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı (mevsim etkisinden arındırılmış) 2021 Aralık ayında bir önceki aya göre 2 bin kişi artarak 3 milyon 794 bin kişi oldu.

DİSK-AR tarafından hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise Aralık 2021’de 8 milyon 365 bin kişi olarak gerçekleşti.

Raporda, cinsiyete göre işsizlik oranlarında kadın işsizliğinin tüm işsizlik türlerinde en yüksek kategori olarak görülmeye devam ettiği vurgulandı.

Erkek işsizliği 159 bin azaldı

Mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı erkeklerde yüzde 9,9 iken kadınlarda yüzde 13,8’e yükseldi. Son 1 yılda kadın işsizliği 164 bin artarken, erkek işsizliği 159 bin azaldı.

Geniş tanımlı işsizlik (âtıl işgücü) ise erkeklerde yüzde 18, kadınlarda ise yaklaşık yüzde 30 oldu. Geniş tanımlı kadın işsizliği ile geniş tanımlı erkek işsizliği arasındaki fark ise 10,8 puan.

İŞKUR verilerine göre kayıtlı işsiz sayısı Aralık 2020 ve Aralık 2021 arası bir yıllık dönemde 2 milyon 959 binden 3 milyon 171 bine yükselerek 212 bin kişi arttı. TÜİK’e göre ise son bir yılda dar tanımlı işsiz sayısı bu dönemler arası 159 bin azaldı. Böylece iki veri arasındaki işsizlik sayısı farkı 371 bin oldu.

DİSK-AR buna dair “Ancak TÜİK yıllık işsizlik verilerinde bu eğilim yer almadı. TÜİK’in yıllık işsizlik verilerinin salgın dönemindeki işten çıkarma yasağı nedeniyle karşılaştırılabilir olmadığını ve yıllık karşılaştırmada ciddi sorunlar olduğunu düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Paylaşın

FT’den Erdoğan ve Türkiye Analizi: İmamoğlu Ve Yavaş Detayı

İngiltere merkezli uluslararası ekonomi gazetesi Financial Times’ın deneyimli isimlerinden David Gardner, son dönemde Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz ve siyaset ile ilgili dikkat çekici bir makale kaleme aldı.

Makalede, “Tarih, sonunda Erdoğan’ın kapısını çalabilir” başlığı kullanılırken, “Erdoğan, daha önce hiç olmadığı kadar gücünün hiç sınırı yokmuş gibi davranıyor fakat aynı zamanda son 20 yıldır olmadığı kadar da kırılgan gözüküyor. Yıllık enflasyon yüzde 50’ye yakın arttığında ki bu Erdoğan döneminin en yüksek seviyesi, TÜİK başkanını kovdu. Artan gıda ve enerji fiyatları, anketlerde AKP’ye desteği düşürüyor” yorumu yapıldı.

Parlamenter sistem yerine Rusya’dakine benzer bir başkanlık sistemi getiren Erdoğan hakkında Gardner, “Tek adam rejimi onun hatalar yapmasına sebep oldu. AKP’nin bütün kurucu ortaklarıyla arası bozuldu ve ciddi ekonomi uzmanlarını uzaklaştırdı” dedi. Ekim ayında aralarında ABD’nin de olduğu 10 batılı diplomatı istenmeyen adam ilan etmekle tehdit eden Erdoğan’ın bu tehdidini geri çektiğini yazan Financial Times yazarı, “Fakat yıkıntı halindeki ekonomi politikasından vazgeçmedi. Merkez Bankası’nı faiz indirimine zorladı ve TL’nin dolar karşısında geçen yıl yüzde 44 değer kaybetmesine ve enflasyona sebebiyet verdi” yorumunu yaptı.

Makalede, “Erdoğan’ın refah, eğitim ve sağlık alanlarında yaptıklarını sağlayan ekonomik büyüme ucuz kredi, tüketim ve dizginsiz inşaatta bağlıydı. Bu durum pandemiden çok önce yok oldu. Bu kriz, muhalefetin kalbinde sonunda Erdoğan’ı yenme ve parlamenter demokrasiyi getirme umudunu artırıyor” yorumu yer aldı.

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş

AKP için modern zamanların en başarılı iktidar partisi yorumu yapılırken, “Erdoğan, AKP yönetimini içini boşalttı. Temel ilkeleri terk edildi” denildi. Makalede, “Burada sorulması gereken soru, muhalefetin uygun bir adayın arkasında birleşebilecek olması ve Erdoğan’ın itiraz edemeyeceği bir seçim dalgası yaratması olacak” yorumu yapıldı.

Makale, “2019 yılında AKP yerel seçimlerde Türkiye’deki büyük şehirleri kaybetti. Erdoğan, seçimi yeniden yaptı. CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu iki seçimde de kazandı. Mansur Yavaş da Ankara’yı kazandı. Şimdi ikisi de anketlerde Erdoğan’ın önünde” yorumuyla devam etti.

Financial Times’ta yayınlanan analizde, “Muhalefetin Erdoğan’ı yenme konusundaki güveni artıyor. Yakında bunu nasıl yapacaklarını anlatacaklar” denildi.

Paylaşın

Akşener’den Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Adaylığına Yeşil Işık

Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik ‘çıksın karşıma’ resti sonrası adaylığa bir adım daha yaklaştığı, Akşener’in de ‘Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığına itiraz etmeyeceği’ öğrenildi. Akşener’in de bu konuda kararı ‘CHP’ye bıraktığı, gerek Kılıçdaroğlu’nun adaylığı gerekse CHP’nin göstereceği bir başka isme itiraz etmeyeceğinin’ altı çizildi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik “Biz erken seçim istiyoruz. Hem de hemen. Erken seçim olsun ve Erdoğan karşıma çıksın, onu sandıkta göndereyim” sözleri sonrası, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile görüşmesi siyaset kulislerini hareketlendirdi.

Selda Güneysu’nun Cumhuriyet’te yer alan haberine göre, “Kılıçdaroğlu, adaylığa bir adım daha yaklaştı.” Akşener’in de “Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığına itiraz etmeyeceği” öğrenildi. Akşener’in de bu konuda kararı “CHP’ye bıraktığı, gerek Kılıçdaroğlu’nun adaylığı gerekse CHP’nin göstereceği bir başka isme itiraz etmeyeceğinin” altı çizildi.

Ancak Akşener’in, “Eğer Cumhurbaşkanlığı seçimi kaybedilirse, bunun CHP’ye faturası ağır olur” dediği iddia edildi. İyi Parti kanadı, Akşener’in, “Başbakanlığa adayım” şeklindeki açıklamalarını anımsattı. İyi Parti’nin stratejisini çok önceden kurduğu ve “Akşener’in bu açıklamayla Millet İttifakı’nın önünü açtığı” ifade edildi.

Ortak aday olmalı

Ayrıca, altı muhalefet liderinin 12 Şubat’ta ilk kez bir araya geleceği toplantıda ana gündem maddesinin “aday belirleme” değil, “farklı ideolojilere sahip partilerin iktidara geldikten sonra izleyeceği ortak yol haritasının tespiti” olacağı öğrenildi. Siyaset kulislerinde gözler; CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin genel başkanlarının cumartesi günü yapacağı görüşmeye çevrildi.

Paylaşın

Ali Babacan’dan Dikkat Çeken ‘Üçüncü İttifak’ Yorumu

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Bugün HDP ve sol partilerin oluşturduğu üçüncü bir ittifak var. Bunu ciddiye almalıyız. Bu grupların oluşturduğu ittifakı dışlamak gerçekçi siyaset olmaz. Bunu sadece oy anlamında söylemiyorum. Ülke gerçekleri açısından da önemini vurguluyorum” ifadelerini kullandı.

T24 yazarı ve gazeteci Murat Sabuncu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın gazetecilere yaptığı açıklamaları bugünkü köşesine taşıdı. Sabuncu, HDP ile ilgili görüşünü dile getiren Babacan’ın, “HDP ve sol partilerin oluşturduğu üçüncü İttifakı dışlamak gerçekçi siyaset olmaz” dediğini aktardı.

Murat Sabuncu’nun T24’te yer alan yazınının bir bölümü şöyle:

Muhalefetteki altı siyasi partinin genel başkanı cumartesi günü bir araya gelecek. Bu toplantıdan sadece ‘fotoğraf’ verilerek ayrılınması da bazılarının ‘isim konuşulacak’ gibi beklenti yaratması da doğru değil. Tabii bir de genel başkan yardımcısı düzeyinde “Siyaseti değiştirecek bir şey çıkmaz” diyerek (İYİ Partili Ümit Özlale) umutsuzluk yaratmak ya da masada ‘el artırmak’ isteyenler var ama o ayrı bir yazı konusu.

Masaya oturacak liderlerden DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan bir grup gazeteci ile arasında liderler toplantısının da olduğu konularla ilgili soruları yanıtladı. Bunlardan öne çıkanları aşağıda başlık başlık yazacağım.

Millet İttifakı

DEVA Partisi Millet İttifakı’na uzak bir yerde durmuyor. İttifaktaki partilerle ikili görüşmeler hatta çalışmalar yapıyor. Peki cumartesi gününden sonra DEVA Partisi’ni resmi olarak ittifakın içinde kabul edebilir miyiz?

Babacan şöyle yanıtlıyor:

Millet İttifakı dört partiden altı partiye çıkacaksa ortak ilke ve değerler metnine ihtiyaç olacak. Ardından seçimlere kadar ve seçildikten sonraki dönemi planlamak gerekiyor. Vatandaşa bu ittifak seçimi kazanırsa ne olacağının çok net bir şekilde anlatılması gerekiyor. Bunun için de önce partilerin çok net olması gerekiyor. İttifak diye yola çıkıp yolda itilafa düşmek riski de olur sonra. Ve bu Türkiye’ye büyük zarar verir. Biz seçim sonrası olabilecek senaryoları çalışıp her birine göre bir model belirliyoruz. Kimileri 2023 seçiminden sonra sistemi hızla değiştirip kısa bir süre sonra yeniden seçim olasılığını konuşuyor. Bu kadar büyük sorunlar varken halkın önüne kısa süre sonra yeniden sandık koymak doğru olur mu düşünmek gerekir. Eğer partiler anlaşırsa beş yılı planlanmış, ilkeleri ortaya konmuş bir koalisyon olarak da konumlanabiliriz. Milletimize beş yıllık sürede fiilen değişene kadar parlamenter sistem tarzı bir yönetimle devam edileceğini anlatabiliriz.

Ali Babacan isim konusunu konuşmasa da bir konunun altını net çiziyor. ‘Cumhurbaşkanının niyeti’…Onun cümlesiyle aktarayım:

Seçilecek cumhurbaşkanının niyetinin sağlam olması lazım. Erdoğan gitti Merdoğan geldi olmamalı.
Babacan’ın ‘niyet’ dediği konu şu anki sistemde ‘sonsuz’ yetkilere sahip makamın seçilecek kişi tarafından ‘bugünkü gibi yönetilme’ riski. Anladığım kadarıyla cumhurbaşkanı adayından çok seçilecek kişinin yetki ve görevlerini, ittifak (ya da Babacan’ın tanımıyla koalisyon) ortaklarıyla paylaşma konusu. ‘Güçsüz bir cumhurbaşkanı değil’ ama ‘gücünü, yönetimi ortaklarıyla paylaşan’ bunu da seçildikten sonra değil seçimden önce belirleyip halka açıklayan bir yapı kurulmasını istiyor.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem

Babacan 2020 yılının aralık ayında bitirdikleri bir parlamenter sistem çalışması olduğunu daha önce söylemişti. Hatta bunu 2021 ocak ayında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile paylaştığını da… 2022 Şubat’ın ortasındayız. Altı partinin belki de en kolay uzlaşacağı konu hala açıklanmadı. Bu konuda

Babacan şunları söyledi:

Bizim çalışmamız uzun süredir hazır. Altı partinin yöneticileri eylül ayında bir araya gelerek iki ayda hepimizin mutabakat sağladığı bir metne de ulaştılar. Ancak bu hâlâ halka açıklanmadı. Geciktik bu konuda. Yaklaşık 23 sayfalık kapsamlı bir çalışma. İçinde siyasi etik yasası dahil önemli vurgular var. Artık bunun açıklanması ve yeni oluşacak yapının temel taşlarından birinin anlaşılması lazım.

Üçüncü ittifak

Endişeli muhafazakârlar, endişeli modernler, sol, Kürt hareketi… Herkes kendi baktığı ya da durduğu yerden ‘ötekinden’ çoğu haklı sebeplerle bir kuşku duyuyor. Babacan bu durumun değişmesi gerektiğini düşünüyor:

Bugün HDP ve sol partilerin oluşturduğu üçüncü bir ittifak var. Bunu ciddiye almalıyız. Bu grupların oluşturduğu ittifakı dışlamak gerçekçi siyaset olmaz. Bunu sadece oy anlamında söylemiyorum. Ülke gerçekleri açısından da önemini vurguluyorum. Biz HDP ile de her zaman buluşuyoruz, konuşuyoruz. Herkesle konuşmalı, herkesi dinlemeli.

Ali Babacan ‘kimseyi geride bırakmamak konusunda’ kararlı. Ancak altı liderin masasında HDP’ye oldukça mesafeli duran İYİ Parti Lideri ile nasıl bir diyalog yaşanacak merak ediyorum.

Paylaşın

HDP’li Günay: Zalimin Karşısında Mazlumun Yanında Olmaya Devam Edeceğiz

Elektrik zamları protestolarından, işçi emekçi protestolarına, Cemevlerinin ayrımcılığa hayır diyen sesinden, sağlık emekçilerinin yaşamak ve yaşatmak istiyoruz seslerine kadar protestoların tamamının son derece meşru, haklı talepler olduğunu belirten HDP’li Ebru Günay, “Halkın taleplerini sahiplenen, meşru talepleri destekleyen partimizi yandaş basın kriminalize etmeye çalışıyor. Soygun düzeninin üstünü bize saldırarak kapatmaya çalışıyorlar. Bizler zalimin karşısında mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz.” dedi.

Haber Merkezi / Ebru Günay, “HDP olarak bir kez daha hakları, insani geçim koşulları, fatura soygunları ve enflasyon karşısında maaşları eriyen tüm işçi ve emekçilerin, ayrımcılığa dur diyen Alevilerin, halk sağlığı için mücadele eden sağlık emekçilerinin ve tüm halkımızın demokratik mücadelesinin, taleplerinin yanındayız, yanında olmaya ve birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Günay, “Türkiye siyasi tarihi boyunca AKP MHP ittifakı kadar işçi haklarına bu kadar pervasızca saldıran, yok sayan, düşmanlık yapan başka bir iktidar görmedi. OHAL’i  Allah’ın lütfu olarak gören bu iktidar 83 milyonun gözüne bakarak işverenlere, işçiler greve gidemiyor müjdesini verdi. 2002 yılından bu yana işgücü piyasasını esnekleştirme, güvencesizleştirme politikalarıyla saray iktidarının hiç şaşmayan pusulası haline geldi. Bu pusula bir avuç yandaşa milyarlar verirken toplumun tamamını yoksullaştırıyor. Tüm emekçiler alanlarda direniyor. Yemek Sepeti, Migros Depo ve pek çok alandaki emekçiler günlerdir ekmeklerine ve alın terlerine sahip çıkmak için alanlardalar. Bizler de direniş alanlarındayız. İşçilerle, emekçilerle yan yana mücadele etmeye devam ediyoruz” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Günay, şunları söyledi:

“AKP iktidarının halka dayattığı zam, zulüm devam ediyor. Son birkaç ayda yapılan zamlarla Türkiye toplumu kara kışa mahkum edildi. Zamlar sadece elektrik ile sınırlı değil. Yurttaşlar, doğalgaz, akaryakıt, köprü, otoyollar ve bu sebeple tüm tüketim kalemlerine yapılan yüzde 100’lük zamlarla karanlık, açlık ve geçim sıkıntısı ile karşı karşıyalar. Açlık ve sömürü çarkı dayanılmaz bir noktaya gelmiştir.

“Yurttaşlar sokakta ‘soygun var’ diyerek itiraz ediyor”

Ülkenin neredeyse her noktasında yurttaşlar birer soyguna dönüşen faturalara karşı artık yeter diyerek alanlara çıkmaktadır. Sokak bunun adını çok net ortaya koymuştur. Sokak soygun var diyerek itiraz ediyor. “Hükümet istifa” diyerek seslerini yükseltmeye devam ediyor Elektriğe yapılan zamlardan sonra dört bir yanda fatura yakma, dağıtım şirketlerini ve iktidarı protesto etme ve yürüyüşler düzenleme devam ediyor. Doğubayazıt’tan Muğla’ya, Urfa’dan Tatvan’a, Silvan’dan Antalya’ya, Kızıltepe’den Yüksekova’ya kadar ülkenin birçok yerinde yurttaşlar isyanını yükseltiyor. Son 30 yılın en soğuk kışını yaşıyoruz ama yurttaşlar ısınamıyor. Özellikle işyerlerine gelen elektrik faturaları yoksulluğa, hukuksuzluğa yol açıyor. Yurttaşlar faturaları bankadan kredi çekerek ödemek zorunda kalıyor. Önce gıdasından, ilacından kısıyor, yetmiyor bankalardan kredi çekerek, yani yeniden borçlanarak borç ödüyorlar.

Sokak acılarımızla dalga geçen iktidara soygun var diyerek itiraz ediyor. “Hükümet istifa” diye seslerini yükseltmeye devam ediyor. Saray’ın ışıltılı avizeleri yansın diye Isparta’da bir yurttaşımız donarak can verdi. Hava sıcaklığının -11 derecelere indiği Isparta’da elektrik kesintileri yaşandı. Sorunu günlerce çözemedi bu iktidar, çözümü ise yandaş basına Isparta yasağı koymakta buldu. Ama Isparta halkının elektriksiz kalması ise bir gerçek, bu hakikati asla örtemezler. Isparta Türkiye’de elektrik faturalarıyla yaşanan krizin bir alarm noktasıdır. Kurumlar uyarıyor, elektrik mühendisleri odasından özelleştirme uyarısı yapıldı. Bütün ülkenin akıbeti Isparta gibi olacak. Isparta’nın karanlıkta kalmasının sebebi AKP iktidarıdır. Bugün dünyanın en pahalı elektriğini, doğalgazını akaryakıtını kullanan ülke Türkiye’dir. HDP olarak çözüm önerilerimiz net. Elektrik üretim ve dağıtım hizmetleri kamulaştırılmalı, elektrik faturalarına 2018’den bu yanı yapılan bütün zamlar geri çekilmelidir. Sokaklarda protesto eden, kiraların iki katı faturaya maruz kalan yurttaşların talepleri çok net: AKP iktidarı, Türkiye halklarını soktuğu bu karanlığa karşı istifa etmeli.

“Elektrik zulmüne maruz kalan Cemevleri ticarethane değil ibadethane merkezidir”

Elektrik zulmüne bir diğer tepki ise Cemevlerinden geldi. Çok haklı bir itiraz; “Cemevleri ticarethane değildir” diyerek faturaları ödemeyeceklerini duyurdular. Cemevleri birer ibadethane merkezidir. Toplum ve bütün dünya ülkeleri bu realiteyi kabul ediyor. Cemevleri Alevilerin ibadethanesidir, fakat iktidar bu gerçeği kabullenmiş değil. Alevi kurumları yıllardır birer ticarethane gibi görülmekte ve bugün ise 50 bin TL’ye varan elektrik faturalarıyla karşı karşıyalar. Bu faturalar inkarın açık göstergesidir. Bu sadece maddi bir zulümdür ama sadece maddi bir zulüm değil Alevi toplumuna dönük ayrımcılığın açık kanıtıdır. Alevi kurumları bu ayrımcılığa karşı çıkıyorlar. Bugün de elektrik faturalarını ödemeyeceklerini duyurdular. Bu son derece meşru ve haklı bir protestodur. Buradan ayrımcılığa ve zam zulmüne karşı tepkisini ortaya koyan Alevi kurumlarının yanında olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.

Sağlık çalışanlarının beyaz önlük eylemleri devam ediyor. Türkiye’de sağlık emekçileri bir günlüğüne iş bıraktı, “geçinemiyoruz emeğimizin karşılığını alamıyoruz, nefes alamıyoruz” diyen sağlık emekçileri hastanelerin önünde bir araya geldiler. Sağlık emekçileri ise günlerdir haykırıyor ve “Haklarımız sağlansın güvence altına alınsın, güvencesizliğe son verilsin, çalışma koşullarımız düzeltilsin, sağlıkta şiddete son verilsin, nitelikli sağlık hizmeti vermemizin koşulları oluşturulsun. Ücretlerimiz iyileştirilsin ekonomik koşullarımız düzeltilsin” diyorlar. Sağlık çalışanları aylardır “emek bizim söz bizim” diye haykırıyorlar. Defalarca Meclis’e de geldiler, eylem gerçekleştirdiler. Bizler de onlarla beraber alandaydık, yan yanaydık. Ancak AKP-MHP iktidarı sağlık emekçilerinin taleplerini görmüyor. Biliyorsunuz iktidar sağlık çalışanlarını dinlemeyerek apar topar bir yasa tasarısı getirdi. HDP olarak sağlık emekçilerinin talepleri dinlenerek tasarının yeniden düzenlenmesini istedik. İktidar sağlık çalışanlarının haklı taleplerinin önünde duramadı. Daha iyisini getireceğiz dediler ama sürüncemede bıraktılar. Ülke yangın yeri ancak iktidar Meclis’te iki haftadır tatil halinde. Sağlık çalışanlarının artık sabrı kalmadı. “Bizi oyalamayın, hakkımız olanı istiyoruz, bıçak kemiğe dayandı” diyorlar. HDP olarak sağlık çalışanlarının özlük hakları başta olmak üzere bütün taleplerini karşılayacak bir yasa teklifinin Meclis’e getirilmesi ve gündem edilmesi yönünde çağrımızı yineliyoruz. HDP olarak sağlık emekçilerinin talepleri doğrultusunda tasarının yasalaşması için sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Meclis’in biran önce bu tasarıyı gündeme alması için çalışmaya devam edeceğiz. Alanlarda yan yana durduk Meclis’te de bu talepleri sonuna kadar savunmaya, mücadele etmeye, sağlık emekçilerinin Meclis’teki sesi olmaya devam edeceğiz.

“Zalimin karşısında mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz”

HDP olarak halkın haklı taleplerini sonuna kadar destekliyoruz. Yanlarında mücadele etmeye devam ediyoruz. Elektrik zamları protestolarından, işçi emekçi protestolarına, Cemevlerinin ayrımcılığa hayır diyen sesinden, sağlık emekçilerinin yaşamak ve yaşatmak istiyoruz seslerine kadar protestoların tamamı son derece meşru, haklı talepler. Halkın taleplerini sahiplenen, meşru talepleri destekleyen partimizi yandaş basın kriminalize etmeye çalışıyor. Soygun düzeninin üstünü bize saldırarak kapatmaya çalışıyorlar. Bizler zalimin karşısında mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz. Hiç kimse buna engel olamaz. HDP olarak bir kez daha hakları, insani geçim koşulları, fatura soygunları ve enflasyon karşısında maaşları eriyen tüm işçi ve emekçilerin, ayrımcılığa dur diyen Alevilerin, halk sağlığı için mücadele eden sağlık emekçilerinin ve tüm halkımızın demokratik mücadelesinin, taleplerinin yanındayız, yanında olmaya ve birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.

Türkiye siyasi tarihi boyunca AKP MHP ittifakı kadar işçi haklarına bu kadar pervasızca saldıran, yok sayan, düşmanlık yapan başka bir iktidar görmedi. OHAL’i  Allah’ın lütfu olarak gören bu iktidar 83 milyonun gözüne bakarak işverenlere, işçiler greve gidemiyor müjdesini verdi. 2002 yılından bu yana işgücü piyasasını esnekleştirme, güvencesizleştirme politikalarıyla saray iktidarının hiç şaşmayan pusulası haline geldi. Bu pusula bir avuç yandaşa milyarlar verirken toplumun tamamını yoksullaştırıyor. Tüm emekçiler alanlarda direniyor. Yemek Sepeti, Migros Depo ve pek çok alandaki emekçiler günlerdir ekmeklerine ve alın terlerine sahip çıkmak için alanlardalar. Bizler de direniş alanlarındayız. İşçilerle, emekçilerle yan yana mücadele etmeye devam ediyoruz.

“Herkesin direnişleri desteklemesi en büyük sorumluluktur”

Kimi zaman sağlık emekçileri ile birlikte özlük haklarımızı istiyoruz. Kimi zaman Yemek Sepeti emeklileriyle alın terimize sahip çıkmaya devam ediyoruz. Buradan da tüm halkımıza duyarlılık çağrısında bulunmak istiyoruz. Bu hak direnişinin yanında olmak, kazanım elde etmenin biricik yoludur. İşçiler kazanırsa tüm toplum kazanır. Bu nedenle Yemek Sepeti’nden sipariş vermemek, eylemde olan kargo şirketlerini kullanmamak, işçileri sömüren markalardan ayakkabı ve çorap dahil bir şey almamak, herkesin bu direnişi desteklemesi için en büyük sorumluluğudur. İşçilerin haklarını alması ve sefaletin ortadan kalkması için işçilere destek vereceğiz. İşçilerle direniş alanlarında olmaya devam edeceğiz. İşçilerin hak, alın teri ve onur direnişlerini desteklemeye devam edeceğiz.

Grevlerde, inşaatlarda, tarlalarda, fabrikalarda emeğin sömürüldüğü her yerde, direnişin olduğu her yerde, mücadele etmeye devam edeceğiz. Bunun adını sokak çok net koydu. “Soygun var” dedi. Dört bir yandan “soygun var” sesleri yükseliyor, çünkü yangın var, cepler yanıyor, elektrik yanmıyor, gelecek yanıyor diyerek sokaklardalar. Bizler halkımızın haklı taleplerinin iktidar tarafından bir an önce duyulması gerektiği çağrımızı yapıyoruz. HDP olarak haklı talepler için direnişte olan herkes ile yan yan omuz omuza mücadele etmeye devam edeceğiz.

“Gençlik Meclisimizi sindirmeye çalışanlar, gençliğin Amed Kongresine baksınlar”

Tüm bunlar olurken HDP’ye saldırılar da devam ediyor. Özellikle gençler kendi geleceklerini ve umudu görmesinden kaynaklı HDP’de siyaset yürütüyorlar ama AKP iktidarı bundan kaygılı, korkuyor. Hep yaptığı gibi baskı, zor ve korkutma yöntemleri deniyor. Gençlik Meclisimizi hukuk dışı baskılarla sindirmeye çalışıyorlar ama Gençlik Meclisimizin Amed’de gerçekleştirdiği kongre tüm bu olan bitene verilmiş en güzel cevaptı. Son olarak Gençlik Meclisi üyelerimiz ve aileleri, bilgilendirme ve önleme faaliyetleri adı altında kendilerini polis olarak tanıtan bir grup tarafından aranıyorlar. Soruyoruz; hangi resmi kurum aileleri ve gençlik üyelerimizi çay içmeye çağırıyor? Hukuk devletinde her şey hukuk sınırları içinde yürütülür. Bu korsanvari, çetevari yöntemler kabile devletinin sonucudur. Kendisini bilgilendirme, önleme faaliyetleri grubu olarak tanıtan bu kurum hangi bakanlığa bağlıdır? Bunlar saldırıları organize eden gruplardır. Bir grup çete olmaktan başka bir şey değiller. Buradan yetkilileri bu grubun faaliyetlerine son vermesi için açıklama yapmaya davet ediyoruz. HDP “genç başladık, genç başaracağız” diyen bir parti. Sizin bu politikalarınız, Gençlik Meclisimiz açısından asla sonuç vermeyecektir. Türkiye’de HDP’siz bir gelecek tahayyülü yapılamaz. Partimiz toplumun en geniş kesimlerinin kendisini ifade edebileceği en geniş demokrasi ittifakını hayati önemde görüyor. Türkiye halkları siyasete entegre olmuş partilerden bıkmıştır. Bu yüzden HDP etrafında bir araya gelen demokrasi güçleri, gençler ve kadınlar değişim istiyor. Bu sesi yükseltmeye devam ediyor.

“Mecalleri kalmamış diyenler kongrelerimize baksınlar”

Her geçen gün daha fazla anlaşılıyor ki hem iktidar hem de muhalefet iktidar odaklı benzer uygulamalar peşine takılmaktadır. Bu yüzden HDP olarak yan yana yürüyeceğimiz ittifaklarımızla gerçek bir alternatif olacak çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu çalışmaları fabrikalarda, sokaklarda yürüterek demokrasi mücadelesini yükselteceğiz. Ne kapatma ne de başka saldırılar Türkiye’nin her yerine yayılmış HDP fikriyatını engelleyemeyecektir. HDP kadınlarla, gençlerle, tüm demokrasi güçleri ile mücadele birliğini oluşturarak mücadelesini sürdürecektir. HDP’nin gelecek umudunu hazmedemeyenler, mecalleri kalmamış diyorlar. Mecali kalmamış diyenler kongrelerimize baksınlar diyorum. Daha yakın bir zamanda Batman, Adana, Adıyaman, Dersim’de yaptığımız kongrelere bir dönüp baksınlar. Halkımızın nasıl yan yana, bizimle omuz omuza mücadele ettiğini bir kez daha görsünler. Bunlar yetmiyorsa gelecekteki kongrelerimize baksınlar. 12 Şubat’ta Nusaybin, 13 Şubat ‘ta İzmir, 20 Şubat’ta Mersin kongrelerimize baksınlar. HDP’nin Türkiye halkalarına nasıl bir umut olduğunu, mecali kalmamış diyenler kendi gözleri ile görsünler.”

Paylaşın

3 Bin Futbol Sahası Büyüklüğünde Orman, Yangınlarda Yok Oldu

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2020’de yaşanan orman yangınları ile bu yangınlara müdahalede görev yapan personel ve araç sayılarının açıklanması istemiyle verdiği soru önergesini bir yıl sonra yanıtladı.

Bakan Pakdemirli, 2020’de Türkiye’de 3 bin 399 orman yangını çıktığını, bu yangınlarda 20 bin 971 hektar orman alanının zarar gördüğünü söyledi. Pakdemirli, 6 idari helikopter, 2 amfıbik uçak ve 27 yangın söndürme helikopterinin orman yangınlarıyla mücadelede görev yaptığını ifade etti.

Hava aracı kiralama işlemlerinin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre yapıldığını anlatan Bakan Pakdemirli, Bakanlık tarafından uçak satın alınmadığını, orman yangınlarıyla mücadelede kullanılan uçaklardan kiralama yöntemiyle hizmet alındığını söyledi.

THK’nin uçakları için gerekçe: Eski

THK’nin uçaklarının kiralanmamasıyla ilgili soruya da yanıt veren Pakdemirli, THK’nin CL-215 tipi uçaklarının eski teknoloji, piston motorlu verimi düşük uçaklar olduğunu belirtti ve şöyle konuştu:

“Piston motorlu uçakların kullanmış olduğu yakıttan dolayı (piston motorlu uçakların kullanmış olduğu avgas yakıtı havaalanında bulunmamaktadır) sıklıkla ikmal sorunları ile karşılaşılmaktadır. Bu uçaklar yangınlarda etkili ve verimli olarak çalıştırılamadığından dolayı yangınlara müdahalede zafiyet oluşturmaktadır. Bu sebeplerle son yıllarda yangınlara daha etkili şekilde müdahale edilebilen Turboprop veya Turbofan motorlu uçaklar kullanılmaktadır.”

Kiralanan amfıbik uçakların Milli Savunma Bakanlığı’na verilmesinin söz konusu olmadığına değinen Bakan Pakdemirli, “Bakanlığımız tarafından, ihtiyaç duyulması halinde yeni helikopter ve uçak kiralama işlemleri yapılacaktır. Şu aşamada yeni kiralama yapılması planlanmamıştır. 30 Temmuz 2021 itibariyle, 6 idari helikopter, 39 yangın söndürme helikopteri ve 3 amfıbik uçak ile yangınlara havadan müdahale edilmektedir” açıklamasında bulundu.

“En aza indirmek kamunun sorumluluğu”

Pakdemirli’nin soru önergesine verdiği cevapları değerlendiren Ömer Fethi Gürer “Her orman yangını binlerce yetişmiş ağacı yok ederken doğa ve doğal dengeyi bozmaktadır. Orman yangınları birden çok nedenden çıkmaktadır. En aza indirmek kamunun sorumluluğudur. Bakanlık liyakat ve deneyimi önceleyen kadrolarla dünde yaşanmış eksiklikleri de doğru değerlendirip geleceğe en iyi sonuç verecek düzenlemeleri saptayıp hazırlıklı olmalıdır. Yangın başladığında söndürmek genişlemesine göre daha kolay olacağı için erken mücadele önlem takip denetim müdahale sistemleri tüm baştan yeniden ele alıp planlamalıdır. Orman yangınlarının yaşanmaması için çalışmalarda işin uzmanı herkesim görüş ve önerisi de dikkate alınmalıdır” dedi.

Gürer, önergesinde şu soruların yanıtlanmasını istemişti:

  • Ülkemizde yaşanan orman yangınlarıyla binlerce ağaç ne yazık ki yok olmuştur. 2020 yılında yangın çıkan bölge sayısı kaçtır?
  • Ülke genelinde yanan alanlar toplamı kaç hektardır? 2020 yıllarında çıkan yangınlara müdahale amaçlı kullanılan uçak ve helikopter sayısı ne kadardır?
  • Ülkemizde THK’ya ait olan, 9 adet Bombardier CL-215 model yangın söndürme uçağının olmasına rağmen, Rusya’dan yangın söndürme uçağı alınmasının nedeni nedir?
  • THK’ya gereken destek sağlanarak mevcut uçakların yangın için kullanılması hususunda çalışmalar yapılmakta mıdır?
  • Yetişmiş personel varlığı, hangarları, teknik donanımına rağmen THK’yı güçlendirmek yerine yeni uçak alınmasını nedir? Rusya’dan alınan BE-200 serisi amfibik uçak sayımız kaçtır?
  • Rus uçaklarının, FAA (Amerikan Federal Havacılık İdaresi) veya EASA’dan (Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı) tip sertifikası olmamasına rağmen, bu uçakların alınmasının nedeni nedir?
  • THK’ne ait olan, 9 adet Bombardier CL-215 model yangın söndürme uçağının kullanılmamasının nedeni nedir?
  • Bakanlığınızın, BE-200 serisi amfibik uçaklarını Milli Savunma Bakanlığına vermesi nedeni ile yeni yangın söndürme uçağı kiralayacağı doğru mudur?
  • Orman yangınlarında müdahale için hazır tutulan uçak ve helikopter sayısı kaçtır?

2021’deki orman yangınları

  • Türkiye için 2021 orman yangınları açısından bir felaket yılı oldu. 28 Temmuz’da 2021’de Antalya Manavgat’ta başlayan yangınlar, Akdeniz, Ege, Marmara, Batı Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu’ya yayıldı.
  • 12 Ağustos itibariyle 49 ilde 299 orman yangını çıkmıştı. Yangınlarda 8 kişi hayatını kaybetti. Ölen hayvanların sayısına ilişkin bir veri ise aradan geçen aylarda verilmedi.
  • Yangınlara Rusya’dan kiralanan 3 söndürme uçak yetişemeyince Azerbaycan, Ukrayna, Rusya, İspanya, Hırvatistan, Katar ve İran personel ve araç desteği sağladı.
  • Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Türk Hava Kurumu’nun (THK) uçaklarını kullanmaması ise eleştiri konusu oldu.
  • Yangınların yerleşim yerlerine sıçraması nedeniyle yüzlerce köy ve kasabadan binlerce kişi kara ve deniz yoluyla tahliye edildi.
  • Sadece Manavgat’ta 56 bin 663, Marmaris’te 12 bin 935, Bodrum’da 11 bin 898, Köyceğiz’de 1629 ve Gündoğmuş’ta 685 olmak üzere toplam 83 bin 810 hektarlık alan yandı.
  • Bu yangınların büyüklüğü İstanbul’un yüzölçümünün yüzde 15’inden daha büyük ve 118 bin futbol sahası büyüklüğünde.
  • Türkiye Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre de 1988-2019 arasında çıkan 68 bin 579 adet yangında 336 bin 824 hektarlık alan yanmış durumda. Bu veri, yılda ortalama 2 bin 143 adet yangına ve 10 bin 526 hektar alanın tahribine tekabül ediyor.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Türkiye, Demokrasi Endeksinde 103. Sırada

İngiliz araştırma ve analiz şirketi Economist Intelligence Unit’in (EIU) hazırladığı 2021 Demokrasi Endeksi’ne göre dünyada demokrasideki gerileme 2021’de de sürerek yeni bir olumsuz rekor kırdı.

Raporda pandemi sürecinde hükümetlerin uygulamaya koyduğu kapanma önlemleri ve seyahat kısıtlamalarına işaret edilerek sivil hakların gelişmiş demokrasilerde de otoriter rejimlerde de askıya alındığı, pandeminin iki yıldır demokrasideki gerilemenin başlıca kaynağı olduğu belirtildi.

Türkiye 103’üncü oldu

Dünya ülkelerinin “tam demokrasiler”, “kusurlu demokrasiler”, “melez rejimler” ve “otoriter rejimler” olarak sınıflandırıldığı endekste Türkiye bu yıl da “melez rejim” kategorisinde değerlendirildi.

2020’ye göre bir basamak yükselerek 167 ülke arasında 103’üncü sırada yer alan Türkiye’nin demokrasi endeksi ise, 10 tam puan üzerinden 4,35 olarak puanlandı. Endeks değerlendirmelerinde seçim süreçleri ve çoğulculuk, hükümetin işleyişi, siyasi katılım, demokratik siyasi kültür ve sivil özgürlükler olmak üzere beş ölçüt temel alındı.

En demokratik ülke Norveç

Endekse göre dünya nüfusunun üçte birinden fazlası otoriter rejimlerde yaşarken tam demokrasilerde yaşayanların oranı yüzde 6,4’e geriledi. On tam puan üzerinden değerlendirilen küresel demokrasi endeksi 2020’de 5,37 iken 2021’de 5,28’e düşerek şimdiye kadarki en düşük seviyesine geriledi.

Dünyanın en demokratik ülkeleri 9,75 puanlık skorla Norveç, 9,37’lik skorla Yeni Zelanda ve 9,27’lik skorla Finlandiya olurken endekste son sırayı 0,32’lik skorla Afganistan aldı. Afganistan’dan sonra demokrasi açısından en kötü durumdaki ülkeler 1,02’lik skorla Mynamar ve 1,08’lik skorla Kuzey Kore olarak sıralandı.

Korona kısıtlamaları

Raporda korona pandemisine karşı getirilen kısıtlamaların, küresel demokrasideki keskin düşüşte önemli rol oynadığı belirtildi.

Pek çok vatandaşın acil durum önlemleri ve devlet erkinin genişletilmesine tolerans gösterdiği, ancak kapanma ve aşı zorunluluğu gibi politikaları destekleyenlerle devlet müdahalesi ve bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı çıkanlar arasında kutuplaşma yaşandığı kaydedildi. 2021 yılı başlarında en az 86 ülkede pandemi bağlantılı protesto gösterilerinin düzenlendiğine işaret edilen raporda, kısıtlamalara karşı protestoların yıl sonuna doğru aşı karşıtı hareketle birleştiği ve dünya çapında ivme kazandığı belirtildi.

“Batı modeli önündeki en önemli sınama Çin olacak”

Raporda, gelişmiş demokrasilerde vatandaşların mevcut sistemden duydukları hoşnutsuzluğun arttığına işaret edilirken 2022 yılı ve ötesinde Batı modeli demokrasilerin önündeki en önemli meydan okumanın Çin’den geleceği değerlendirmesinde bulunuldu.

Kırk yıllık hızlı ekonomik büyüme süreci sonrasında Çin’in dünyanın en büyük ikinci ekonomisi haline geldiğine işaret edilen raporda, Çin’in on yıl içinde ABD’yi geçerek birinci sıraya yerleşeceği öngörüsünde bulunuldu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

TÜİK’e Göre İşsizlik Düşmeye Devam Ediyor

TÜİK’in verilerine göre; 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 1,6 puanlık azalışla yüzde 20,8, istihdam oranı 0,6 puanlık artışla yüzde 34,1 oldu. Bu yaş grubunda işgücüne katılma oranı ise bir önceki aya göre 0,2 puanlık azalışla yüzde 43,0 seviyesinde gerçekleşti.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Aralık 2021’e dönemine ilişkin işgücü istatistiklerini açıkladı.

Buna göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2021 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre 2 bin kişi artarak 3 milyon 794 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,1 puanlık azalış ile %11,2 seviyesinde gerçekleşti.

İstihdam edilenlerin sayısı 2021 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre 236 bin kişi artarak 30 milyon 141 bin kişi, istihdam oranı ise 0,3 puanlık artış ile yüzde 47,0 oldu.

İşgücü 2021 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre 238 bin kişi artarak 33 milyon 935 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,3 puanlık artış ile yüzde 52,9 olarak gerçekleşti.

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 1,6 puanlık azalışla yüzde 20,8, istihdam oranı 0,6 puanlık artışla yüzde 34,1 oldu. Bu yaş grubunda işgücüne katılma oranı ise bir önceki aya göre 0,2 puanlık azalışla yüzde 43,0 seviyesinde gerçekleşti.

Aralık ayında istihdam edilenlerin sayısı bir önceki aya göre tarım sektöründe 10 bin kişi azalırken sanayi sektöründe 108 bin kişi, inşaat sektöründe 5 bin kişi, hizmet sektöründe 134 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin yüzde 16,8’i tarım, yüzde 21,7’si sanayi, yüzde 6’sı inşaat, yüzde 55,4’ü ise hizmet sektöründe yer aldı.

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2021 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre 0,5 puan artarak yüzde 22,6 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 15,4 iken, potansiyel işgücü ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 18,7 olarak gerçekleşti.

İşsizlik oranı yüzde 11,3, istihdam oranı yüzde 46,0 oldu

İşsizlik oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 1,7 puan azalarak yüzde 11,3 oldu. İşsiz sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre 195 bin kişi azalarak 3 milyon 749 bin kişi olarak gerçekleşti.

İstihdam oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 4,3 puan artarak yüzde 46,0 oldu. İstihdam edilenlerin sayısı 3 milyon 223 bin kişi artarak 29 milyon 550 bin kişi oldu.

İşgücüne katılma oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 4,0 puan artarak yüzde 51,9 oldu. İşgücüne katılan sayısı 3 milyon 27 bin kişi artarak 33 milyon 298 bin kişi olarak gerçekleşti.

Tarım dışı sektörde kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 18,3 oldu

Aralık ayında sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların toplam çalışanlar içindeki payını gösteren kayıt dışı çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı ayına göre 0,1 puan azalarak yüzde 27,8 olarak gerçekleşti. Tarım dışı sektörde kayıt dışı çalışanların oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 0,5 puan artarak yüzde 18,3 oldu.

Paylaşın

Vegan Et Nedir Ve Gerçek Etten Daha Mı Sağlıklıdır?

Gerçek et gibi görünen vegan etler bir kez daha gündemde. Bitki bazlı et kavramı Amerika’da başlarken, kısa zamanda tüm dünyaya yayıldı. Türkiye’de bu trenden nasibini aldı. Vegan etler ülkemizde de giderek popüler hale geliyor.

Haber Merkezi / Bu tür etler, hayvansal etlerinin özelliklerini taklit eder. Et lezzetini kaybetmek istemeyen veganlar için birçok şirket vegan et üretmeye başladı.

Vegan etler, ölçülü ve dengeli bir beslenmenin parçası olarak yenildiğinde genellikle daha sağlıklı kabul edilir. Vegan etlerin besin içeriği hakkında konuştuğumuzda ise, içinde daha fazla protein, daha az doymuş yağ ve daha az kolesterol bulunmaktadır.

Ancak, vegan etler hayvansal kökenli etlere göre daha yüksek sodyum içeriğine sahiptir ve bu da onları lezzetli kılmak ve raf ömrünü uzatmak için kullanılır. Bu durum, bitki bazlı etlerin veya vegan etlerin ölçülü olarak yenmesinin tek nedeni olabilir. Vücudunuzda biriken fazla sodyum, felç ve yüksek tansiyon riskini artırabilir.

Vegan eleri hayvansal kaynaklı etlerle karşılaştırırsak, şüphesiz ondan daha sağlıklıdır ancak ölçülülük ve denge burada anahtardır. Vegan etleri her zaman ölçülü tükettiğinizden ve aşırıya kaçmadığınızdan emin olmalısınız.

Paylaşın

Ağız Kokusundan Kurtulmaya Yardımcı Olabilecek 5 Doğal Yöntem

Sabahları uyandığımızda gece boyunca bakteri oluşumundan kaynaklı nefesimiz kokar. Bu ortak bir sorun ve hepimizin bu sorunla başa çıkması gerekiyor. Ancak bazı insanlar, kalıcı ağız kokusuna sahiptir.

Haber Merkezi / Ağız kokusu, ağızda bakterilerin birikmesinden kaynaklanır. Koku genellikle bakterilerin, yediğimiz gıdalardaki şekerleri ve nişastaları parçalamasıyla oluşur. Bazı durumlarda diş eti hastalığı veya diş çürümesi gibi ciddi diş problemleri de bu soruna neden olabilir.

Ağız kokusu sorunundan kurtulmanın en iyi çözümü düzenli olarak diş kontrollerine gitmek olsa da, zamanla test edilmiş bazı çözümler de sorundan kurtulmanıza yardımcı olabilir. İşte ağız kokusu probleminize yardımcı olabilecek 5 doğal yöntem;

Karanfil

Karanfil, mutfağımızda bulunan ve ağız kokusundan kurtulmaya yardımcı olabilecek yaygın bir bitkidir. Antibakteriyel özellikleri ağızdaki bakteri sayısını azaltır ve kanama ve diş çürümesi gibi diğer diş sorunları riskini azaltır. Ağız kokusu probleminden kurtulmak için ağzınıza birkaç parça karanfil atıp çiğnemeniz yeterlidir.

Su

Gün içinde az su içmek de ağzınızın kokmasına neden olabilir. Su, bakterilerin ağızdan atılmasına yardımcı olur ve ayrıca ağızda çoğalmasını engeller. Nefesinizi taze tutmaya yardımcı olur. Bu nedenle, nefesinizin çok koktuğunu hissediyorsanız, bol su için. Nefesinizin ferahlatıcı kokması için suyunuza yarım limon da sıkabilirsiniz.

Bal ve tarçın

Hem bal hem de tarçın, ağzınızdaki bakteri üremesini azaltmaya ve diş etinizi sağlıklı tutmaya yardımcı olabilecek güçlü anti-inflamatuar ve anti-bakteriyel özelliklere sahiptir. Dişlerinize ve diş etlerinize düzenli olarak bal ve tarçın ezmesi uygulamak diş çürümesi, diş eti kanaması ve hatta ağız kokusu riskini azaltabilir. Her iki bileşen de kesinlikle güvenlidir ve mutfakta kolayca bulunabilir.

Tarçın kabuğu

Tarçın kabuğu, ağız kokusu sorunundan kurtulmanıza da yardımcı olabilir. Karanfil gibi tarçın da ağızda kokuya neden olan bakterilerin çoğalmasını önleyen antibakteriyel özellikler içerir. Sadece küçük bir parça tarçın kabuğunu ağzınızda birkaç dakika tutmanız yeterlidir, sonra atabilirsiniz.

Tuzlu su gargarası

Ilık tuzlu su ile gargara yapmak ağızda bakterilerin çoğalmasını engelleyebilir, nefesinizin ferahlatıcı kokmasını sağlayabilir. Tuzlu su, kokuya neden olan bakterilerin ağızda çoğalmasını zorlaştırır. Dışarı çıkmadan önce 1/4 ila 1/2 çay kaşığı tuzu bir bardak suya karıştırmanız ve onunla gargara yapmanız yeterlidir.

Paylaşın