Elektrik zamları protestolarından, işçi emekçi protestolarına, Cemevlerinin ayrımcılığa hayır diyen sesinden, sağlık emekçilerinin yaşamak ve yaşatmak istiyoruz seslerine kadar protestoların tamamının son derece meşru, haklı talepler olduğunu belirten HDP’li Ebru Günay, “Halkın taleplerini sahiplenen, meşru talepleri destekleyen partimizi yandaş basın kriminalize etmeye çalışıyor. Soygun düzeninin üstünü bize saldırarak kapatmaya çalışıyorlar. Bizler zalimin karşısında mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz.” dedi.
Haber Merkezi / Ebru Günay, “HDP olarak bir kez daha hakları, insani geçim koşulları, fatura soygunları ve enflasyon karşısında maaşları eriyen tüm işçi ve emekçilerin, ayrımcılığa dur diyen Alevilerin, halk sağlığı için mücadele eden sağlık emekçilerinin ve tüm halkımızın demokratik mücadelesinin, taleplerinin yanındayız, yanında olmaya ve birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Günay, “Türkiye siyasi tarihi boyunca AKP MHP ittifakı kadar işçi haklarına bu kadar pervasızca saldıran, yok sayan, düşmanlık yapan başka bir iktidar görmedi. OHAL’i Allah’ın lütfu olarak gören bu iktidar 83 milyonun gözüne bakarak işverenlere, işçiler greve gidemiyor müjdesini verdi. 2002 yılından bu yana işgücü piyasasını esnekleştirme, güvencesizleştirme politikalarıyla saray iktidarının hiç şaşmayan pusulası haline geldi. Bu pusula bir avuç yandaşa milyarlar verirken toplumun tamamını yoksullaştırıyor. Tüm emekçiler alanlarda direniyor. Yemek Sepeti, Migros Depo ve pek çok alandaki emekçiler günlerdir ekmeklerine ve alın terlerine sahip çıkmak için alanlardalar. Bizler de direniş alanlarındayız. İşçilerle, emekçilerle yan yana mücadele etmeye devam ediyoruz” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Günay, şunları söyledi:
“AKP iktidarının halka dayattığı zam, zulüm devam ediyor. Son birkaç ayda yapılan zamlarla Türkiye toplumu kara kışa mahkum edildi. Zamlar sadece elektrik ile sınırlı değil. Yurttaşlar, doğalgaz, akaryakıt, köprü, otoyollar ve bu sebeple tüm tüketim kalemlerine yapılan yüzde 100’lük zamlarla karanlık, açlık ve geçim sıkıntısı ile karşı karşıyalar. Açlık ve sömürü çarkı dayanılmaz bir noktaya gelmiştir.
“Yurttaşlar sokakta ‘soygun var’ diyerek itiraz ediyor”
Ülkenin neredeyse her noktasında yurttaşlar birer soyguna dönüşen faturalara karşı artık yeter diyerek alanlara çıkmaktadır. Sokak bunun adını çok net ortaya koymuştur. Sokak soygun var diyerek itiraz ediyor. “Hükümet istifa” diyerek seslerini yükseltmeye devam ediyor Elektriğe yapılan zamlardan sonra dört bir yanda fatura yakma, dağıtım şirketlerini ve iktidarı protesto etme ve yürüyüşler düzenleme devam ediyor. Doğubayazıt’tan Muğla’ya, Urfa’dan Tatvan’a, Silvan’dan Antalya’ya, Kızıltepe’den Yüksekova’ya kadar ülkenin birçok yerinde yurttaşlar isyanını yükseltiyor. Son 30 yılın en soğuk kışını yaşıyoruz ama yurttaşlar ısınamıyor. Özellikle işyerlerine gelen elektrik faturaları yoksulluğa, hukuksuzluğa yol açıyor. Yurttaşlar faturaları bankadan kredi çekerek ödemek zorunda kalıyor. Önce gıdasından, ilacından kısıyor, yetmiyor bankalardan kredi çekerek, yani yeniden borçlanarak borç ödüyorlar.
Sokak acılarımızla dalga geçen iktidara soygun var diyerek itiraz ediyor. “Hükümet istifa” diye seslerini yükseltmeye devam ediyor. Saray’ın ışıltılı avizeleri yansın diye Isparta’da bir yurttaşımız donarak can verdi. Hava sıcaklığının -11 derecelere indiği Isparta’da elektrik kesintileri yaşandı. Sorunu günlerce çözemedi bu iktidar, çözümü ise yandaş basına Isparta yasağı koymakta buldu. Ama Isparta halkının elektriksiz kalması ise bir gerçek, bu hakikati asla örtemezler. Isparta Türkiye’de elektrik faturalarıyla yaşanan krizin bir alarm noktasıdır. Kurumlar uyarıyor, elektrik mühendisleri odasından özelleştirme uyarısı yapıldı. Bütün ülkenin akıbeti Isparta gibi olacak. Isparta’nın karanlıkta kalmasının sebebi AKP iktidarıdır. Bugün dünyanın en pahalı elektriğini, doğalgazını akaryakıtını kullanan ülke Türkiye’dir. HDP olarak çözüm önerilerimiz net. Elektrik üretim ve dağıtım hizmetleri kamulaştırılmalı, elektrik faturalarına 2018’den bu yanı yapılan bütün zamlar geri çekilmelidir. Sokaklarda protesto eden, kiraların iki katı faturaya maruz kalan yurttaşların talepleri çok net: AKP iktidarı, Türkiye halklarını soktuğu bu karanlığa karşı istifa etmeli.
“Elektrik zulmüne maruz kalan Cemevleri ticarethane değil ibadethane merkezidir”
Elektrik zulmüne bir diğer tepki ise Cemevlerinden geldi. Çok haklı bir itiraz; “Cemevleri ticarethane değildir” diyerek faturaları ödemeyeceklerini duyurdular. Cemevleri birer ibadethane merkezidir. Toplum ve bütün dünya ülkeleri bu realiteyi kabul ediyor. Cemevleri Alevilerin ibadethanesidir, fakat iktidar bu gerçeği kabullenmiş değil. Alevi kurumları yıllardır birer ticarethane gibi görülmekte ve bugün ise 50 bin TL’ye varan elektrik faturalarıyla karşı karşıyalar. Bu faturalar inkarın açık göstergesidir. Bu sadece maddi bir zulümdür ama sadece maddi bir zulüm değil Alevi toplumuna dönük ayrımcılığın açık kanıtıdır. Alevi kurumları bu ayrımcılığa karşı çıkıyorlar. Bugün de elektrik faturalarını ödemeyeceklerini duyurdular. Bu son derece meşru ve haklı bir protestodur. Buradan ayrımcılığa ve zam zulmüne karşı tepkisini ortaya koyan Alevi kurumlarının yanında olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
Sağlık çalışanlarının beyaz önlük eylemleri devam ediyor. Türkiye’de sağlık emekçileri bir günlüğüne iş bıraktı, “geçinemiyoruz emeğimizin karşılığını alamıyoruz, nefes alamıyoruz” diyen sağlık emekçileri hastanelerin önünde bir araya geldiler. Sağlık emekçileri ise günlerdir haykırıyor ve “Haklarımız sağlansın güvence altına alınsın, güvencesizliğe son verilsin, çalışma koşullarımız düzeltilsin, sağlıkta şiddete son verilsin, nitelikli sağlık hizmeti vermemizin koşulları oluşturulsun. Ücretlerimiz iyileştirilsin ekonomik koşullarımız düzeltilsin” diyorlar. Sağlık çalışanları aylardır “emek bizim söz bizim” diye haykırıyorlar. Defalarca Meclis’e de geldiler, eylem gerçekleştirdiler. Bizler de onlarla beraber alandaydık, yan yanaydık. Ancak AKP-MHP iktidarı sağlık emekçilerinin taleplerini görmüyor. Biliyorsunuz iktidar sağlık çalışanlarını dinlemeyerek apar topar bir yasa tasarısı getirdi. HDP olarak sağlık emekçilerinin talepleri dinlenerek tasarının yeniden düzenlenmesini istedik. İktidar sağlık çalışanlarının haklı taleplerinin önünde duramadı. Daha iyisini getireceğiz dediler ama sürüncemede bıraktılar. Ülke yangın yeri ancak iktidar Meclis’te iki haftadır tatil halinde. Sağlık çalışanlarının artık sabrı kalmadı. “Bizi oyalamayın, hakkımız olanı istiyoruz, bıçak kemiğe dayandı” diyorlar. HDP olarak sağlık çalışanlarının özlük hakları başta olmak üzere bütün taleplerini karşılayacak bir yasa teklifinin Meclis’e getirilmesi ve gündem edilmesi yönünde çağrımızı yineliyoruz. HDP olarak sağlık emekçilerinin talepleri doğrultusunda tasarının yasalaşması için sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Meclis’in biran önce bu tasarıyı gündeme alması için çalışmaya devam edeceğiz. Alanlarda yan yana durduk Meclis’te de bu talepleri sonuna kadar savunmaya, mücadele etmeye, sağlık emekçilerinin Meclis’teki sesi olmaya devam edeceğiz.
“Zalimin karşısında mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz”
HDP olarak halkın haklı taleplerini sonuna kadar destekliyoruz. Yanlarında mücadele etmeye devam ediyoruz. Elektrik zamları protestolarından, işçi emekçi protestolarına, Cemevlerinin ayrımcılığa hayır diyen sesinden, sağlık emekçilerinin yaşamak ve yaşatmak istiyoruz seslerine kadar protestoların tamamı son derece meşru, haklı talepler. Halkın taleplerini sahiplenen, meşru talepleri destekleyen partimizi yandaş basın kriminalize etmeye çalışıyor. Soygun düzeninin üstünü bize saldırarak kapatmaya çalışıyorlar. Bizler zalimin karşısında mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz. Hiç kimse buna engel olamaz. HDP olarak bir kez daha hakları, insani geçim koşulları, fatura soygunları ve enflasyon karşısında maaşları eriyen tüm işçi ve emekçilerin, ayrımcılığa dur diyen Alevilerin, halk sağlığı için mücadele eden sağlık emekçilerinin ve tüm halkımızın demokratik mücadelesinin, taleplerinin yanındayız, yanında olmaya ve birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.
Türkiye siyasi tarihi boyunca AKP MHP ittifakı kadar işçi haklarına bu kadar pervasızca saldıran, yok sayan, düşmanlık yapan başka bir iktidar görmedi. OHAL’i Allah’ın lütfu olarak gören bu iktidar 83 milyonun gözüne bakarak işverenlere, işçiler greve gidemiyor müjdesini verdi. 2002 yılından bu yana işgücü piyasasını esnekleştirme, güvencesizleştirme politikalarıyla saray iktidarının hiç şaşmayan pusulası haline geldi. Bu pusula bir avuç yandaşa milyarlar verirken toplumun tamamını yoksullaştırıyor. Tüm emekçiler alanlarda direniyor. Yemek Sepeti, Migros Depo ve pek çok alandaki emekçiler günlerdir ekmeklerine ve alın terlerine sahip çıkmak için alanlardalar. Bizler de direniş alanlarındayız. İşçilerle, emekçilerle yan yana mücadele etmeye devam ediyoruz.
“Herkesin direnişleri desteklemesi en büyük sorumluluktur”
Kimi zaman sağlık emekçileri ile birlikte özlük haklarımızı istiyoruz. Kimi zaman Yemek Sepeti emeklileriyle alın terimize sahip çıkmaya devam ediyoruz. Buradan da tüm halkımıza duyarlılık çağrısında bulunmak istiyoruz. Bu hak direnişinin yanında olmak, kazanım elde etmenin biricik yoludur. İşçiler kazanırsa tüm toplum kazanır. Bu nedenle Yemek Sepeti’nden sipariş vermemek, eylemde olan kargo şirketlerini kullanmamak, işçileri sömüren markalardan ayakkabı ve çorap dahil bir şey almamak, herkesin bu direnişi desteklemesi için en büyük sorumluluğudur. İşçilerin haklarını alması ve sefaletin ortadan kalkması için işçilere destek vereceğiz. İşçilerle direniş alanlarında olmaya devam edeceğiz. İşçilerin hak, alın teri ve onur direnişlerini desteklemeye devam edeceğiz.
Grevlerde, inşaatlarda, tarlalarda, fabrikalarda emeğin sömürüldüğü her yerde, direnişin olduğu her yerde, mücadele etmeye devam edeceğiz. Bunun adını sokak çok net koydu. “Soygun var” dedi. Dört bir yandan “soygun var” sesleri yükseliyor, çünkü yangın var, cepler yanıyor, elektrik yanmıyor, gelecek yanıyor diyerek sokaklardalar. Bizler halkımızın haklı taleplerinin iktidar tarafından bir an önce duyulması gerektiği çağrımızı yapıyoruz. HDP olarak haklı talepler için direnişte olan herkes ile yan yan omuz omuza mücadele etmeye devam edeceğiz.
“Gençlik Meclisimizi sindirmeye çalışanlar, gençliğin Amed Kongresine baksınlar”
Tüm bunlar olurken HDP’ye saldırılar da devam ediyor. Özellikle gençler kendi geleceklerini ve umudu görmesinden kaynaklı HDP’de siyaset yürütüyorlar ama AKP iktidarı bundan kaygılı, korkuyor. Hep yaptığı gibi baskı, zor ve korkutma yöntemleri deniyor. Gençlik Meclisimizi hukuk dışı baskılarla sindirmeye çalışıyorlar ama Gençlik Meclisimizin Amed’de gerçekleştirdiği kongre tüm bu olan bitene verilmiş en güzel cevaptı. Son olarak Gençlik Meclisi üyelerimiz ve aileleri, bilgilendirme ve önleme faaliyetleri adı altında kendilerini polis olarak tanıtan bir grup tarafından aranıyorlar. Soruyoruz; hangi resmi kurum aileleri ve gençlik üyelerimizi çay içmeye çağırıyor? Hukuk devletinde her şey hukuk sınırları içinde yürütülür. Bu korsanvari, çetevari yöntemler kabile devletinin sonucudur. Kendisini bilgilendirme, önleme faaliyetleri grubu olarak tanıtan bu kurum hangi bakanlığa bağlıdır? Bunlar saldırıları organize eden gruplardır. Bir grup çete olmaktan başka bir şey değiller. Buradan yetkilileri bu grubun faaliyetlerine son vermesi için açıklama yapmaya davet ediyoruz. HDP “genç başladık, genç başaracağız” diyen bir parti. Sizin bu politikalarınız, Gençlik Meclisimiz açısından asla sonuç vermeyecektir. Türkiye’de HDP’siz bir gelecek tahayyülü yapılamaz. Partimiz toplumun en geniş kesimlerinin kendisini ifade edebileceği en geniş demokrasi ittifakını hayati önemde görüyor. Türkiye halkları siyasete entegre olmuş partilerden bıkmıştır. Bu yüzden HDP etrafında bir araya gelen demokrasi güçleri, gençler ve kadınlar değişim istiyor. Bu sesi yükseltmeye devam ediyor.
“Mecalleri kalmamış diyenler kongrelerimize baksınlar”
Her geçen gün daha fazla anlaşılıyor ki hem iktidar hem de muhalefet iktidar odaklı benzer uygulamalar peşine takılmaktadır. Bu yüzden HDP olarak yan yana yürüyeceğimiz ittifaklarımızla gerçek bir alternatif olacak çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu çalışmaları fabrikalarda, sokaklarda yürüterek demokrasi mücadelesini yükselteceğiz. Ne kapatma ne de başka saldırılar Türkiye’nin her yerine yayılmış HDP fikriyatını engelleyemeyecektir. HDP kadınlarla, gençlerle, tüm demokrasi güçleri ile mücadele birliğini oluşturarak mücadelesini sürdürecektir. HDP’nin gelecek umudunu hazmedemeyenler, mecalleri kalmamış diyorlar. Mecali kalmamış diyenler kongrelerimize baksınlar diyorum. Daha yakın bir zamanda Batman, Adana, Adıyaman, Dersim’de yaptığımız kongrelere bir dönüp baksınlar. Halkımızın nasıl yan yana, bizimle omuz omuza mücadele ettiğini bir kez daha görsünler. Bunlar yetmiyorsa gelecekteki kongrelerimize baksınlar. 12 Şubat’ta Nusaybin, 13 Şubat ‘ta İzmir, 20 Şubat’ta Mersin kongrelerimize baksınlar. HDP’nin Türkiye halkalarına nasıl bir umut olduğunu, mecali kalmamış diyenler kendi gözleri ile görsünler.”