21 Mart 1916 yılında Kırklareli’nin Lüleburgaz İlçesinde dünyaya gelen Cahit Irgat, 5 Haziran 1971 yılında İstanbul’da vefat etti. Şairin cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi. Şairin tam adı Cahit Saffet Irgat’tır. Babasının görevi gereği bir süre Anadolu’da kaldıktan sonra, okul çağında geri geldiği Lüleburgaz’da ilkokulu bitirdi. Öğrenimine Vefa Ortaokulu, İstanbul Muallim Mektebi ve mezun olacağı Edirne Öğretmen Okulu’nda devam etti.
Haber Merkezi / Yükseköğrenim için kaydolduğu Ankara Devlet Konservatuarı’ndan ise son sınıfta ayrıldı. Daha öğrencilik yıllarındayken edebiyata yönelen ve okul temsillerinde rol alan Irgat, müfettiş olarak okula gelen Reşat Nuri Güntekin ve öğretmeni heykeltıraş Ratip Âşir’in teşviklerinin de etkisiyle oyunculuğu meslek olarak seçti. Oyunculuğa ilk olarak 1935’te Raşit Rıza Tiyatrosu’nda başladı. Bundan altı ay sonra ise İstanbul Şehir Tiyatrosu’na girdi. Yıllar içinde ödenekli ve özel çeşitli tiyatrolarda çalıştı.
Bir dönem hayat arkadaşlığı yaptığı Cahide Sonku ile kurdukları “Cahitler Tiyatrosu” gibi farklı tiyatroların kuruluşuna öncülük etti. Fransız hükûmetinden aldığı bursla 1948’de Paris’e gitti ve burada bulunduğu zaman zarfında oyunculuğunu geliştirecek çalışmalar yaptı. Kısa süreli bulunduğu Londra’da da meslekî deneyimi için tiyatro faaliyetlerini yakından takip etti. Kendisini esasen şair ve tiyatrocu olarak gören Irgat’ın 1940’tan itibaren sinema oyunculuğu ve dublajları da vardır.
Şair olarak adı ilk “Bu Akşam da” şiiriyle 1 Nisan 1935 tarihli Varlık’ta Cahid Saffet imzasıyla görüldü. Varlık dışında edebî çalışmaları ve yazıları Servet-i Fünun-Uyanış, Çığ, Görüş, Gündüz, Yücel, SES, Ant, Küllük, Yürüyüş, Dost, Yaprak, Yeryüzü, Yelken, Yeni Ufuklar, Yeni Edebiyat, Pınar, Beraber, Gün, Yığın, Yirminci Asır, Yeditepe, Tan, Akşam, Ulus, Milliyet vd. yayın organlarında yer aldı. İlk şiirleri arasından yaptığı seçki, Bu Şehrin Çocukları başlığıyla 1945’te kitaplaştırıldı. Bunu Rüzgârlarım Konuşuyor (1947) ve Ortalık (1952) adlı şiir kitapları takip etti.
Siyasi gerekçelerle şiirlerinden dolayı hakkında dava açılan şair, Rüzgârlarım Konuşuyor’a yönelik davadan mahkûmiyet alsa da cezanın infazından afla kurtuldu; Ortalık’a açılan davadan ise beraat etti. Bütün şiirlerini, yeni şiirlerle birlikte Irgatın Türküsü (1969) adını verdiği kitabında bir araya topladı. Bu kitabın şairin ölümünden sonraki baskısına, kitaplarında daha önceden yer almamış şiirleri de eklendi. Irgat’ın şiir kitapları dışında Geri Dönemezsin (1948) adlı bir romanı vardır. Ayrıca “İnsan Kafesi” (1971) başlıklı bir diğer romanı Milliyet gazetesinde tefrika olarak kalmıştır. Anılarını ise Akşam gazetesinde yayımlamış ve bu anılar, ölümünden sonra Çok Yaşasın Ölüler (2011) adıyla kitaplaştırılmıştır.
Irgat, ilk evliliğini 1949 yılında, İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı hocalarından Mina Urgan ile yaptı. Bu evlilikten Mustafa ve Zeynep adını verdikleri iki çocukları dünyaya geldi. İkinci eşi Neriman Akad’la 1964’te evlendi.
Cahit Irgat’ın edebiyatla uğraşısı asıl olarak şiirle olmuştur. Edebiyat tarihimizde adı, Attilâ İlhan’ın ifadesiyle “gerçeklik savaşının fedailer mangasından” olarak 1940 Kuşağı şairleri arasında anılır. Şair olarak kendisini tanıtan asıl şiirleri onu, toplumcu (sosyalist) gerçekçi olarak adlandırılan bu kuşağa yaklaştırsa da özellikle ilk dönem şiirlerinde, arkadaşlık da kurduğu Cahit Sıtkı’nın, Orhan Veli’nin şiirlerinden esintiler vardır. Şiiri üzerine yapılan pek çok değerlendirmede bu poetik etkiler üzerinde durulmuş; şiirinin “Garipçilerin şiir anlayışı ile toplumcu gerçekçilerin dünya görüşünü birleştirme” doğrultusunda bir poetik yönelim gösterdiği belirtilmiştir.
Nihayetinde Irgat’ın kimi şiirleri Garip şiirinin humor, yaşama sevinci gibi bazı özelliklerini taşısa da genel olarak şiirini bireycilikten öte kavgacı bir toplumculuğa oturtmasıyla onlardan ayrılmaktadır ve şiirine zamanla her türlü etkinin uzağında özgün bir bireşim kazandırabilmiştir. Şiirlerinin hareket noktası ve odağı dış dünya, özellikle de sorunsallaştırdığı toplum ilişkilerdir. Öyle ki toplumdaki çelişkilerden kaynağını alan bir duyarlılık birçok şiirine egemendir. Bu duyarlılık, yalnız içinde yaşanılan toplumu gözeten bir sınırlılıkta değil, daha geniş coğrafyalardaki hayatlara uzanan bir kapsamda açığa vurulmuştur. Ayrıca Irgat’ın şiirleri bir nevi, topluma bakışını kuşatan ideolojisinin içinden seslenir.
Hakkında dava açılan ve toplatılan ikinci kitabı Rüzgârlarım Konuşuyor’daki şiirler, daha bütüncül ve baskın olarak bunu somutlamaktadır. İnsanoğlunun yaşantısında gözlemlediği mutsuzluğu ve kötülüğü sınıfsal temelde şekillenen toplumsal ilişkilere bağlamıştır. Hatta doğayı olumladığı şiirleri dahi soyut yaşama sevincini duyumsatmadan öte yeryüzündeki her türlü olumsuzluğu toplumsal ilişkilerdeki bozukluğa indirgemek, bu doğrultudaki farkındalığı güçlendirmek içindir. Emeğin övgüsü, ekonomik eşitsizlik, savaş acıları, adalet ve hürriyet yokluğu/mücadelesi gibi toplumcu gerçekçi şiire vergi izlekler Irgat’ın şiirinde önemli bir yer tutar.
İlk kitabı Bu Şehrin Çocukları’ndan son şiirlerine kadar bu izlekler, yoğunluğu değişmekle birlikte, şiirinin taşıyıcı ögelerinden olmuştur. Şiirlerine bütün olarak bakıldığında şairin, insanoğlunun sorunlarının çözümüne ilişkin iyimserlik-kötümserlik gelgiti yaşadığı gözlemlenmektedir. Ancak bu gelgitte geleceğe iyimser bakış ve mutlu gelecek için mücadelenin daha baskın bir yer tuttuğu açıktır. Bu da şiirini “toplumcu” söylemin “ilerici” sanat ilkesine bağlayan bir adımdır. Irgat’ın şairliğinin bir başka öne çıkan yanı şiirini, şehrin sesi olarak kurgulaması; şehri özellikle de çocuklar, emekçiler, yoksullar, ezilenler ile konuşturmasıdır.
Anlatım açısından yalın, doğrudan bir söyleyiş şiirlere egemendir. Yer yer imgesel, sembolik kullanımlarla dolaylı bir anlatıma başvurulan şiirlerde dahi karmaşık imge örgüsüne çok az rastlanır. Dilin uzlaşımsal anlamlarını çok zorlamayan bu şiir diline şair, halk söyleyişlerini de katmıştır. Kısa şiire ilgisi, bir başka dikkat çekici yanıdır. Genellikle bireysel konuları işlediği ilk zamanki şiirleri ölçülü, uyaklı olsa da kendisine asıl şairlik kimliği kazandıracak şiirleri serbest tarzdadır. Düzensiz ses tekrarları dışında sözcük ve mısra tekrarları şiirlerde, ahenk oluşturmaya yönelik sıkça başvurulan bir yol olmuştur.
Yayımlanmış tek romanı olan Geri Dönemezsin (1948) kısmen otobiyografik bir nitelikte olup şiirlerinde işlenen “toplumcu” temalara benzer bir içeriğe sahiptir. Bireysel olanın toplumsallık çıkarımı içinde eritilerek işlendiği romanda kötü aile yapısından başlayarak bozuk düzen, ezilmiş insanlar yazarın odağındaki konular olmuştur. Milliyet gazetesinde tefrika olarak yayımlanmış “İnsan Kafesi” (1971) romanı ise 1945’ler Türkiye’sinin siyasi ve sosyal açıdan sorgulandığı, yazarın hayatından izler de taşıyan bir içeriğe sahiptir. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)