Aile Hekimleri İş Bırakıyor

Aile hekimleri seslerini duyurmak için 17-18 Şubat’ta iş bırakıyor. Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Balbay, “Taleplerimiz gayet açık, Aile Sağlık merkezleri ticarethane hastalar ise müşteri değildir” dedi.

Aile hekimleri, Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nin geri çekilmesi ve özlük haklarında iyileştirme yapılması talebiyle 17-18 Şubat’ta iş bırakacak. Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Taner Balbay, 30 Haziran 2021 tarihinde yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nin geri çekilmesi gerektiğini söyledi.

Birgün’den Nisa Küçük’ün haberine göre; İlgili yönetmelikte sağlık çalışanları açısından sıkıntılı maddelerin yer aldığını dile getiren Balbay, “İlgili yönetmelikte, basına demeç vermek bile cezalandırılıyor” dedi. Yönetmeliğe göre basına 2 defa demeç veren aile hekimi alacağı cezalarla işsiz kalma tehdidiyle karşılaşıyor.

Aile hekimlerinin hem işveren hem işçi olduğunu kaydeden Dr. Balbay şunları ifade etti: “ASM’nin elektriğini, suyunu, doğalgazını, kirasını ve içeride gördüğünüz tıbbi malzemelerini aile hekimleri ödüyor. ASM’lerin giderlerini karşılayamaz noktaya geldiğinde yanlarında çalışan personeli işten çıkarmak durumunda kalabiliyor. Türkiye’de 15-20 bin kişinin işsiz kalma ihtimalleri var. Kamu hizmeti veren ASM’lerin niteliğinin düşmemesi için cari giderlere enflasyonu karşılayan bir zam yapılmalı.”

İsmini vermek istemeyen bir aile hekimi ise iş bırakma nedenlerinden bir tanesinin de şiddet olduğunu dile getirdi. Sağlıkta etkin bir şiddet yasası istediklerini kaydeden aile hekimi, “Halkla ilk basamakta yüz yüze temas ettiğimiz için şiddete maruz kalma ihtimalimiz de çok yüksek oluyor, şiddetle burun burunayız” dedi.

Cari giderlerin yetersiz olduğunun altını çizen aile hekimi, “Her ASM, kamu binasında olmuyor. Benim çalıştığım merkez özel bir binada ve aylık kiramız 4 bin TL. Personelin giderleri ve merkezin internet ve diğer giderleriyle birlikte cari gider aybaşında bitiyor, hatta yetmiyor. Böyle nasıl sürecek bilmiyorum” diye konuştu.

Paylaşın

AK Parti, Kendi Oy Oranını Açıkladı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen, fahiş faturalar ve zamlar sonrası partisinin oy oranında düşüş meydana geldiğini belirterek, “Önce 37 küsura düştü, şu an da 34-36 aralığında bir yerde seyrediyor” dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen, A Haber’de konuk olduğu programda partisine ilişkin kendi yaptırdıkları anket çalışmalarının sonuçlarını açıkladı. Fahiş faturalar ve zamlar sonrası AKP’nin oy oranında düşüş meydana geldiğini söyleyen Şen, şu ifadeleri kullandı:

“Bir Teyo Pehlivan vardı ya. O derdi; ‘bende yalan da yok hilaf da.’ Ben Ak Parti’nin oy oranı neyse onu söylerim. Düştüyse düştü derim. Çıktıysa çıktı derim. Benim böyle bir huyum var. Şimdi bu dolar operasyonuna, Türkiye bir karşı operasyon yaptı ve dolar düştü. AK Parti o sıralar yüzde 40’ın altındaydı. Yüzde 36, 37, 38 civarındaydı.

Tek araştırma yapmıyorum. Her ay yapıyorum, karşılaştırıyorum. Doların 18 lira olduğu dönem 40’ın altındaydı, paketten sonra 40’ın üstüne çıktı. Bir süre orada devam etti. Sonra bu fiyatlarla, faturalarla, şunlarla, bunlarla tekrar geriye düştü. Önce 37 küsura düştü, şu an da 34-36 aralığında bir yerde seyrediyor. Tek sayı demiyor olmamın sebebi bu. 3-4 araştırmaya bakıyorsunuz hepsi farklı diyor. O aralıkları söylüyorum.”

“Muhalefet kendini sorgulamalı”

Vatandaşları sevindireceğini iddia ettiği yeni paketin ardından AKP’nin oy oranının da yükseleceğini belirten Şen, “Çalışmalar devam ediyor. Pazartesi günü Kabine toplanacak ve orada açıklanacak. Yarın Bakan’ımız ekonomik paketini açıklayacak. Bir kısım vatandaşın derdine derman olacak önlem paketi açıklanacak. Bu düzenleme sonrası AK Parti tekrar yükselme trendine girecektir. Hâlâ AK Parti birinci parti. İkinci partiyle arasındaki fark her zaman yüzde 10-15 arasında. Muhalefet kendini sorgulamalı” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

ABD, AB Ve NATO’dan Ukrayna Zirvesi

Bu hafta içerisinde Moskova ile Batı arasında süren diplomatik temasların ardından, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği (AB) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) yetkilileri, bugün “Genişletilmiş 5’li Grup” çerçevesinde telefon görüşmesinde bir araya geldi.

Görüşmeye ABD Başkanı Joe Biden, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İtalya Başbakanı Mario Draghi, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Polonya Devlet Başkanı Andrzej Duda, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, AB Konsey Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen katıldı.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada ‘‘Görüşmede Rusya’nın Ukrayna civarındaki askeri mevzilenmesinden duyulan kaygı dile getirildi ve diplomatik çözüm arzusu vurgulandı’’ ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada liderlerin Rusya’nın Ukrayna’ya karşı saldırgan tavrından caydırılması için işbirliği içinde çalışma konusunda hemfikir oldukları kaydedildi. Buna Rusya’ya askeri gerilimi arttırmayı tercih etmesi durumunda büyük sonuçlar ve ciddi ekonomik maliyet getirecek önlemler uygulanmasının dahil olduğu belirtildi.

Beyaz Saray ayrıca liderlerin Rusya’nın gerilimi daha da tırmandırması halinde NATO’nun doğu kanadında savunma konumunu güçlendirmeye hazırlıklı olduklarını da görüştüklerini kaydetti.

Görüşmenin ardından Elysee Sarayı’ndan yapılan açıklamadaysa ‘‘Liderler, gerilimi azaltmak için diplomasiye, diyaloğa ve caydırıcılığa öncelik verme isteklerini yinelediler’’ denildi. Açıklamada Ukrayna’nın egemenliği ile toprak bütünlüğüne ve Donbass’ta kalıcı çözüm için Normandiya formatındaki çalışmalara desteğin yinelendiği belirtildi.

Ayrıca 10 Şubat’ta Belarus’ta başlayan Rus askeri tatbikatlarının ele alındığı ve liderlerin bu durumu yakından takip ettikleri kaydedildi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Moskova’ya giderek Rusya lideri Vladimir Putin ile kesin sonuç vermeyen 6 saatlik görüşmesinin ardından, Rusya’nın Karadeniz’e 6 savaş gemisini göndermesi ve Belarus ile ortak askeri tatbikata başlaması üzerine diplomatik çabalar da hızlandı. Putin ile Normandiya formatı çerçevesinde Minsk Anlaşması’nın yeniden canlandırılabileceğini savunan Macron’a karşı, Amerikan yönetimi, bir kez daha Rusya’nın Ukrayna’yı her an işgal edebileceği uyarısında bulundu.

Perşembe günü, Berlin’de toplanan Normandiya Dörtlüsü (Rusya, Ukrayna, Fransa, Almanya) diplomatlarının 9,5 saat süren görüşmesinden de bir sonuç çıkmadığı açıklandı.

ABD Başkanı Joe Biden’ın Amerikan NBC televizyonunda Ukrayna’daki Amerikalılar’dan ülkeyi derhal terketmelerini istemesinin ardından, Kanada Dışişleri Bakanlığı da yeniden kendi vatandaşlarına “Ukrayna’dan derhal ayrılmaları” çağrısı yaptı.

Bu çağrıdan bir kaç dakika sonra ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Rusya’nın her an Ukrayna’yı işgal edebileceği” endişesini yineledi. Blinken, Rusya’nın Ukrayna sınırına daha fazla asker yığdığını ve “Kış olimpiyatları sırasında dahi bir işgalin gözardı edilemeyeceğini” dile getirdi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de, Cuma günü öğle saatlerinde, aynı yönde açıklamalarda bulundu. Avrupa’da “yeni bir silahlı çatışmanın gerçek bir risk olduğunu” tekrar eden Stoltenberg, “Uyarı süreleri azalırken, Rus birliklerinin sayısı artıyor. Bana göre, Ukrayna’nın Ruslar tarafından işgali tek olası senaryo değil. Olasılıklar arasında Kiev hükümetini devirme girişimi veya karma (hibrit) bir siber saldırı ihtimali de var” diye konuştu.

(Kaynak: Amerika’nın Sesi)

Paylaşın

IŞİD, Şu Anda Ne Kadar Güçlü, Akıbeti Ne Olacak?

Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) lideri Ebu İbrahim el Haşimi el Kureyşi, Suriye’nin kuzeybatısındaki sığınağında ABD’nin düzenlediği bir askeri operasyonu sonucunda öldü. Peki yerine kim geçebilir? Örgüt şu anda ne kadar güçlü? Akıbeti ne olacak?

Ebu İbrahim el Haşimi el Kureyşi, saklandığı evden hiç ayrılmadı. Suriye’nin kuzeybatısında bulunan İdlib vilayetindeki göze çarpmayan evinin ifşa olma korkusu nedeniyle video ve sesli mesaj yayınlamayan tek IŞİD lideriydi. Bölgede, eski adı El Nusra Cephesi olan ve terör örgütü El Kaide’nin uzantısı hükmündeki Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) hâkim. Aslında HTŞ ve IŞİD birbirlerini düşman olarak görüyorlar. Ebu İbrahim el Haşimi el Kureyşi’nin komşularının bile bitişikteki evde kimin kaldığını bilmediği söyleniyor. Görünüşe göre, IŞİD lideri bu gizli barınağından doğru, terör örgütünün “geri dönüşünü” planlıyordu.

Ancak ABD istihbarat örgütleri yine de Ebu İbrahim el Haşimi el Kureyşi’nin nerede olduğunu tespit etmeyi başardı: Türkiye sınırındaki Atmeh kasabasında. Selefi Ebu Bekir el Bağdadi de ölümünden önce İdlib bölgesinde saklanmıştı. Halefinin de aynı bölgede gizleneceğini pek kimse tahmin etmemişti. İfşa olan IŞİD lideri, ABD’li kaynakların aktardığına göre, yakalanacağını anlayınca aile bireyleriyle birlikte kendini havaya uçurdu.

Peki Ebu İbrahim el Haşimi el Kureyşi’nin ölümünün IŞİD üzerinde nasıl bir etkisi olacak ve terör örgütü bugün ne kadar güçlü?

IŞİD liderinin ölümü ne anlama geliyor?

El Kaide lideri Usame Bin Ladin, örgütün Irak kolunun yöneticisi Musab el Zerkavi ve eski IŞİD lideri Ebu Bekir el Bağdadi: Her üç terör örgütü lideri de ABD operasyonları sonucu öldürülmüştü. Ancak bu yöneticilerin yerini hemen yeni liderler aldı ve söz konusu örgütler kısmen yeniden yapılanarak varlığını sürdürdü.

Bu gerçekten yola çıkan uzmanlar, el Kureyşi’nin öldürülmesinin de IŞİD ideolojisinin sonunu getirmeyeceği konusunda hemfikir. Berlin merkezli Alman Bilim ve Politika Vakfı (SWP) terör uzmanlarından Guido Steinberg, “El Kureyşi’nin ölümü yine de örgüte vurulmuş ağır bir darbedir” diyor.

Ebu İbrahim el Haşimi el Kureyşi hakkında, Iraklı olmasının dışında fazla bir şey bilinmiyor. İlahiyat alanında yüksek lisans yaptığı ve bir süre Irak’ın eski diktatörü Saddam Hüseyin döneminde Irak ordusunda görev aldığı söyleniyor. En az 2007’den beri de IŞİD bünyesinde aktif olduğu tahmin ediliyor.

Selefi Ebu Bekir el Bağdadi, 2019’daki ölümünden önce onu halefi ilan etmişti. Bugüne kıyasla örgüt o dönem çok daha güçlüydü. El Kureyşi’nin ölümü, IŞİD’in sözde “hilafet” gücünü yitirdiği, Irak ve Suriye’de çok sayıda savaşçıyı kaybettiği bir dönemde gerçekleşti. Steinberg, el Kureyşi’nin sadece operasyonel meselelerle ilgilenmekle kalmayıp, aynı zamanda IŞİD destekçileri için dini bir otorite konumunda olduğunu söylüyor. IŞİD için dini yetkinlik konusu çok önemli bir kriter olduğu için uygun vasıflarda yeni bir liderin kısa sürede ikame edilmesi kolay olmayabilir. Bu nedenle örgütün bir yönetim boşluğu ile karşı karşıya kalması da muhtemel.

Halefi kim olabilir?

Terör uzmanı Guido Steinberg de “Ebu İbrahim el Haşimi el Kureyşi’nin yerini doldurmak zor olacak” diyor. Dini bir otoriteye sahip olan, aynı zamanda askeri ve operasyonel olarak da ehil bir kişi bulmanın kolay olmamasının en önemli nedeni, örgütün lider kadrosundaki ciddi kan kaybı. Yıllardır süren çatışma ve operasyonlar nedeniyle, liderlik potansiyeline sahip pek çok üst düzey isim birer birer öldürüldü. Bu nedenle, olası adayların çemberi de oldukça dar. Guido Steinberg, “IŞİD son üç yılda özellikle Irak’ta güç kazandığı için yeni liderin de Iraklı olması kuvvetle muhtemel” tahmininde bulunuyor.

IŞİD nerelerde aktif ve ne kadar güçlü?

Günümüzde IŞİD, Irak’ın kuzey ve kuzeybatısı ile Suriye’nin doğusunda aktif olmaya devam ediyor. Ancak yakın geçmişte özellikle Suriye’de kuzeydoğudan, yani özerk Kürt yönetim bölgesinden doğru faaliyette bulundu. Bazı uzmanlar örgütün 4 bin ile 6 bin kadar savaşçıya sahip olduğunu tahmin ederken, kimi kaynaklar Suriye ve Irak’ta yaklaşık 10 bin kadar IŞİD milisinin bulunduğundan hareket ediyor. Bunun yanı Suriye ve Bölgesel Kürt yönetiminin kontrolündeki kamp ve hapishanelerde bulunan IŞİD mensubu binlerce tutuklu ve bunların on binlerce aile üyesi de hesaba katıldığında, örgütün potansiyel gücünün aslında daha büyük olduğu söyleniyor.

Buna ek olarak IŞİD, 2014’ten itibaren farklı ülkelerde örgütün yerel uzantılarını oluşturdu. Bunlardan özellikle Afganistan, Libya ve Yemen’deki yapılanmaların nispeten güçlü olduğu söylenebilir. Guido Steinberg’e göre yine de IŞİD, 2014-2016 dönemiyle mukayese edildiğinde hayli zayıflamış durumda. O yıllarda örgüt bünyesinde 30-40 bin savaşçı olduğu tahmin ediliyor. IŞİD’in kontrolü altındaki bölgelerdeki toplum nüfus 9 milyonu buluyordu.

Artık o günler mazide kaldı. Örgüt, günümüzde uluslararası ağını kontrol etmede giderek artan sorunlar yaşıyor. Bu nedenle artık daha merkeziyetsiz bir yapıya büründü. Steinberg, herşeye rağmen çeşitli IŞİD grupları arasında temaslar olduğunu varsayıyor: “Öldürülen liderin Türkiye sınırına bu kadar yakın bir yerde bulunması, IŞİD’in uluslararası temaslara büyük önem verdiğinin önemli bir göstergesi.”

IŞİD varlığını sürdürebilecek mi?

Alman terör uzmanı, önümüzdeki aylarda ve yıllarda, örgütün bu temasları sürdürmesinin çok daha zor olacağı öngörüsünde bulunuyor: “Bunda ne ölçüde başarılı olacağı, her şeyden önce Irak ve Suriye’de güçlenmeye devam edip etmeyeceğine, hatta yeraltından çıkıp yeni bir toprak yönetimine başlayıp başlayamayacağına bağlı. Ancak bu şimdilik zor görünüyor.”

IŞİD liderinin ölümü, ABD makamlarının saklanma yerleri de dahil olmak üzere, teröristler hakkında ayrıntılı ve kesin istihbarat bilgilerine sahip olduğunu da bir kez daha kanıtladı. Ancak terör örgütünün, Irak ve Suriye’deki siyasi istikrarsızlıktan yararlanmaya devam ettiği de bir sır değil. Steinberg, “Bu yüzden hâlâ IŞİD tümüyle yok edilemiyor” diyor.

Örgütün varlığının devam etmesinin en önemli koşullarından biri de finansmanın sağlanması. IŞİD bunun için muhtemelen birkaç yüz milyon dolara ihtiyaç duyuyor. Bu gerçekten hareketle Guido Steinberg, örgütün geleceğine dair şu öngörüde bulunuyor: “Her ne kadar eskiye oranla zayıflamış olsa da, IŞİD’in en azından Irak, Suriye ve Afganistan gibi ülkelerde önümüzdeki yıllarda da çok önemli bir güç unsuru olarak kalacağı gerçeğine hazırlıklı olmalıyız.”

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Fitch Ratings, Türkiye’nin Kredi Notunu Düşürdü

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türkiye’nin kredi notunu BB-’den B+’ya indirdiğini, görünümünü ise “negatif” olarak teyit ettiğini açıkladı. Fitch, ayrıca, Türkiye’de enflasyonun yıl sonuna kadar yüzde 38 olacağı öngörüsünde bulundu.

Bloomberg HT’nin aktardığına göre, Fitch son yayımladığı raporda, “daha sık ve yoğun politika odaklı” finansal stres dönemlerinin, Türkiye’de yüksek enflasyonu, düşük dış likiditeyi ve zayıf politika güvenilirliği açısından kırılganlıkları artırdığını açıkladı.

Raporda, takip edilen politikanın (hedeflenen kredi ve sermaye akışı önlemleri de dâhil olmak üzere) enflasyonu düşürmesinin beklenmediği belirtildi.

“Güven geliştirme kapasitesi sınırlı”

Fitch, Türkiye’nin genişletici para politikası bileşiminin etkilerine de değindiği raporda, “Türkiye’nin genişletici para politikası bileşimi (negatif reel faiz oranları da dâhil) enflasyonu yüksek seviyelerde tutabilir, güven ortamını baskılayabilir ve uluslararası rezervler üzerindeki baskıları yeniden alevlendirebilir” ifadelerini kullandı.

Siyasi gelişmelerin, Merkez Bankası’nın politika faizini yükseltme kabiliyetini sınırladığını belirten raporda, yeni ekonomik enstrümanın yüksek enflasyon ortamında güveni sürdürülebilir bir şekilde geliştirme kapasitesinin “sınırlı olduğu” kaydedildi.

Enflasyon tahmini

Fitch söz konusu raporda, Türkiye’de enflasyonun yıl sonuna kadar yüzde 38’e, 2022’de ortalama yüzde 41’e ve 2023’te yüzde 28’e ulaşacağı öngörüsünde bulundu.

Son değerlendirme nasıldı?

Fitch Ratings, 2 Aralık 2021’deki değerlendirmesinde, Türkiye’nin kredi notunu “BB-” olarak teyit etmiş, kredi not görünümünü ise, “erken” olarak nitelendirdiği parasal gevşemenin yurtiçi güvende bozulmaya neden olduğunu belirterek “durağan”dan “negatif”e çevirmişti.

Kredi notları hakkında

Kredi derecelendirme notlarına göre ülkeler listesi, üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu tarafından açıklanan, uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu gösterir. Üçü de ABD merkezli bu kuruluşlar, Standard&Poor’s (S&P), Fitch ve Moody’s’tir.

S&P ve Fitch için BBB-, Moody’s için Baa3 ve yukarısı yatırım yapılabilir seviye olarak kabul edilir. S&P ve Fitch için BB+, Moody’s için Ba1 ve aşağısı ise yatırım yapılamaz spekülatif derece sayılmakta ve çoğunlukla “çöp” olarak adlandırılır.

Fitch ile aynı yönteme sahip S&P derecelendirme skalası, en iyiden en kötüye, şöyle: AAA, AA, A, BBB, BB, B, CCC, CC, C, D. BBB’nin altındaki tahviller spekülatif veya yüksek riskli sayılır.

Paylaşın

ABD: Rusya, Ukrayna’ya Her An Saldırabilir

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in karar vermesi halinde Rusya’nın Ukrayna’ya askeri bir operasyonu her an başlatabileceğini söyledi.

Jake Sullivan Beyaz Saray’da düzenlenen günlük basın toplantısında konuştu ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Sullivan ellerindeki istihbarata göre Rusya’nın Ukrayna’ya karşı her an askeri bir harekat başlatmaya yetecek sayıda gücü olduğunu belirtti; Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Pekin Kış Olimpiyatları sona ermeden işgal emrini verebileceğini söyledi. Ulusal Güvenlik Danışmanı istihbaratın ayrıntılarına girmedi.

“Geleceği tahmin edemeyiz” diyen ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan hala Ukrayna’da bulunan Amerikalılar’a önümüzdeki 24-48 saat içinde ülkeden ayrılmaları çağrısında bulundu.

“İşgal hava saldırısıyla başlayabilir”

Rusya’nın Ukrayna’ya olası işgalinin hava saldırısıyla başlayabileceğini belirten Sullivan bu durumun Ukrayna’dan ABD vatandaşlarının ayrılmasını zorlaştıracağını söyledi.

Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan, ABD istihbaratının Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Pekin Kış Olimpiyatları sona ermeden işgal emri verebileceğini değerlendirdiğini belirtti. Sullivan Rusya’nın bölgedeki askeri varlığı göz önüne alındığında Ukrayna’nın başkenti Kiev’e yönelik bir saldırının da olasılık olduğunu ifade etti.

Jake Sullivan, “Rus işgalinin uyruğuna bakılmaksızın sivilleri hedef alabilecek havadan bombardıman ve füze saldırılarıyla başlaması olası. Başkan ayrılma imkanı varken ayrılmamayı tercih eden insanları kurtarmak için Amerikan askerlerinin hayatını onları savaş bölgesine göndererek riske atmayacak. O nedenle insanlara sorumlu bir seçim yapmaları çağrısında bulunuyoruz” dedi.

Biden transatlantik liderlerle görüştü

ABD Başkanı Joe Biden Cuma günü transatlantik liderlerle video konferans görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmeye Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, İtalya Başbakanı Mario Draghi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Polonya ve Romanya liderlerinin yanı sıra Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula con der Leyen, AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg katıldı. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan batı ülkelerinin ve NATO’nun birlik ve uyum içinde olduğunu vurguladı.

Irak savaşı istihbaratı karşılaştırması

Putin’in henüz net olarak işgal emri verip vermediğinin net olmadığını belirten Jake Sullivan ABD Başkanı Biden’ın krizle ilgili olarak yakın zamanda Rus liderle telefon görüşmesi yapmasını beklediğini belirtti.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, ABD’nin 2003’te Irak savaşını haklı çıkarmak için kullandığı istihbarat durumuyla şu anki istihbarat durumu arasında temel bir fakın olduğunu söyleyerek “O zaman ABD istihbaratı tam da bu kürsüden bir savaş başlatmak için kullanılmıştı. Şu anda biz bir savaşı önlemeye çalışıyoruz” dedi.

Sullivan, “2003’te niyetler, gizli şeyler, görülemeyen şeylerle ilgili bilgi vardı. Bugünse Ukrayna sınırına yığılmış 100 binden fazla Rus askerinden söz ediyoruz. Her şey sosyal medyada, haber sitelerinde. O nedenle kendi gözünüzle gördüğünüze inanabilirsiniz” diye konuştu.

Polonya’ya 3 bin ilave asker

Reuters’ın özel haberine göre ABD önümüzdeki günlerde Polonya’ya 3 bin asker daha göndermeyi planlıyor. Reuters’a açıklama yapan ancak ismini vermeyen yetkililer Amerika’nın Kuzey Carolina eyaletindeki Fort Bragg üssünde bulunan 82. Hava İndirim Tugayı’ndan birliklerin gönderileceğini söyledi. Askerlerin Polonya’ya önümüzdeki hafta ulaşması bekleniyor.

Paylaşın

HDP’li Paylan’dan Demokrasi Güçlerine ‘Erken Seçim’ Çağrısı: Hazırlıklı Olmalıyız

HDP’li Garo Paylan, Diyarbakır’da yaptığı temaslar sırasında demokrasi güçlerine erken seçime hazırlıklı olunması çağrısında bulunarak, “Biz, bu yaz ya da sonbaharda bu iktidar bir seçime girmek zorunda kalacak diye düşünüyoruz. Çünkü ekonomik kriz derinleşecek, sosyal hareketler de derinleşecek. Görüyorsunuz insanlarımız isyan etmeye başladılar ve bu isyanlarının ve itirazların büyüyeceğini düşünüyoruz. Bu açıdan yakın bir vadede en geç 13 ay da bir seçim olacak. Ben yaz ya da sonbaharda bir seçim bekliyorum.” ifadelerini kullandı.

HDP’li Paylan, açıklamasının devamında, “Bu altüst oluş döneminde biz hazır olursak demokrasi güçleri hazır olursa bu krizden sonra biz iktidarda oluruz. Biz bu ülkeyi yönetiriz. Neden kötü bir yönetiminden başka kötü bir yönetime geçsin bu ülke? Faşist bir iktidar hala yüzde 40 oy alarak iktidar olmayı hedefliyor. Muhalefete de bakıyoruz millet ittifakı içerisinde ciddi bir demokrasi iddiası yok.” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Diyarbakır ziyaretinin 4’üncü gününde Amed Emek ve Demokrasi Platformu üyeleriyle bir araya geldi. Ziyarete Paylan’ın yanında HDP Diyarbakır İl Örgütü Eşbaşkanları Zeyyat Ceylan ve Gülistan Atasoy, DBP Diyarbakır İl Örgütü ve HDP Diyarbakır İl Örgütü yöneticileri katıldı.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Diyarbakır 1 No’lu Şubesi’nde gerçekleşen ziyarette konuşan Paylan, Diyarbakır’da sosyal ve toplumsal birçok kesimi ziyaret ettiklerini ve bazı sorun ve sıkıntıları yerinde tespit ettiklerini söyledi.

“Türkiye’de derin bir ekonomik kriz var ama Diyarbakır’da bir ekonomik buhran var” diyen Paylan, bu durumu yaptıkları tespitlerde gördüklerini belirtti. Türkiye genelinde tüm illerde sahada tespitlerde bulunduklarını aktaran Paylan, Diyarbakır’da yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlara ilişkin “Dokunduğumuz her insandan bin ah işittik” dedi. İşçinin geçinemediğini, işverenin giderlerini karşılayamadığını, çiftçinin gübre alamadığını, hayvan üreticisinin yem alamadığını yine emeklinin ay sonunu getiremediğinin altını çizen Paylan, son dönemde gündemde olan elektrik zamları sebebiyle esnafların da üç katına varan faturaları ödemek zorunda kaldığını vurguladı.

“Kara kışı yaşıyoruz”

Esnafın hem giderlerinin 3 katına çıktığını hem de işlerinde 4’te 1 oranında düşüşün yer aldığını dile getiren Paylan, kentte yaptıkları izlenimleri şöyle aktardı:“ Şuanda şehrimizde hem bir ekonomik durgunluk var hem de fahiş zam ve faturalar var. Tüm toplumsal kesimleri saran bir ekonomik buhran ile karşı karşıyayız. Biz iktidarı, ‘Bu yoldan vazgeçin’ diye defalarca kez uyardık. Özellikle geçen yıl bütçe görüşmelerinde ‘Saraylara, savaşlara, yandaşlara para aktarmaktan vazgeçin, bir avuç yandaşınızı zenginleştirmekten vazgeçin gelin kaynakları emekçilere, işçilere, emeklilere, işsizlere doğru aktaralım. Atanamayan öğretmenleri atamak, emeklilikte yaşa takılanları emekli etmek, Kredi Yurtlar Kurumuna (KYK) borçlu gençlerimizin borçlarını silmek, ay sonunu getiremeyen emeklilere daha iyi emekli maaşları vermek, işçilerini daha iyi emek ve gelir koşullarında yaşaması için kaynak aktaralım’ dedik ama tüm taleplerimizi reddettiler. Bize, ‘Her şey dört dörtlük, biz bu yola devam edeceğiz’ dediler. Bütçeden kaynakları saraylara, savaşlara, yandaşlara aktardılar ve şimdi kara bir kış geçiriyoruz.”

Erdoğan’ın, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” sözlerini hatırlatan Paylan, bunun ardından iktidarın faizleri suni olarak düşürmeye kalkması üzerine dolar ve enflasyonun patladığını, kredi faizlerinin ise beklenenin aksine yükseldiğini kaydetti. Türkiye’de yaşayan yurttaşların net yüzde 75’inin borçlu olduğunu ifade eden Paylan, “Özellikle dar gelirli işçiler emekçiler borçluyken onların tabii ki faiz ve borç yükünü arttırdı” dedi.

“Erken seçim kapıda”

Platform ile ekonomik alanda yaşanan sorunları konuşmak ve çözüm yolları bulmak için bir araya geldiklerini ifade eden Paylan, devamında şöyle konuştu: “Bizim sahada gördüğümüz durumlar çok vahimdi. Buradaki örgütlü güçleri de dinlemek üzere bu toplantıyı organize ettik. Biz artık bu iktidara, ‘Siz yanlış yapıyorsunuz, yanlış yoldasınız’ demenin bir anlamı olmadığını düşünüyoruz. Bu iktidar artık miadını doldurdu. Ama 3 ay ama 13 ay sonra bu ülkede seçim olacak. Biz, bu yaz ya da sonbaharda bu iktidar bir seçime girmek zorunda kalacak diye düşünüyoruz. Çünkü ekonomik kriz derinleşecek, sosyal hareketler de derinleşecek. Görüyorsunuz insanlarımız isyan etmeye başladılar ve bu isyanlarının ve itirazların büyüyeceğini düşünüyoruz. Bu açıdan yakın bir vadede en geç 13 ay da bir seçim olacak. Ben yaz ya da sonbaharda bir seçim bekliyorum.

“Demokrasi güçleri hazır olmalı”

Buna da biz demokrasi güçleri olarak hazır olmalıyız diyoruz. HDP olarak da demokrasi ittifakımızı genişletme iddiasındayız ve yeni dönemde demokrasi ittifakının bu ülkenin yönetiminde olması gerektiğini düşünüyoruz. 1994 yılında yine böyle bir ekonomik kriz oluştu. O ekonomik krizden sonra Refah Partisi o dönem bu ekonomik krizden iktidar olarak çıkmıştı. 2001 yılındaki ekonomik krizden AKP çıktı, tek başına iktidar oldu ve 20 yıldır neoliberal politikaları sürdürüyor. Yurttaşlarımızı daha borçlu hale getirdi ve şuanda yurttaşlarımız Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da oldular. Şimdi yine bir altüst dönemi yaşıyoruz. Bu altüst oluş döneminde biz hazır olursak demokrasi güçleri hazır olursa bu krizden sonra biz iktidarda oluruz. Biz bu ülkeyi yönetiriz. Neden kötü bir yönetiminden başka kötü bir yönetime geçsin bu ülke? Faşist bir iktidar hala yüzde 40 oy alarak iktidar olmayı hedefliyor. Muhalefete de bakıyoruz millet ittifakı içerisinde ciddi bir demokrasi iddiası yok. Oysa biz demokrasi güçleri olarak ekolojik ve kadın özgürlükçü, demokratik bir yaşamı hayal ediyoruz. Hepimizin işi, hepimizin aşı olsun diyoruz ve bu ülkenin kaynakları hepimize yeter diyoruz. Daha çok üreterek ve hakça paylaşarak herkese refah sağlayabileceğimizi görüyoruz. Kaynaklar yüzde 1’e akmasın tam tersine halka emekçilere doğru aksın diyoruz. Bunun olacağı ekonomik bir düzen sağlayabiliriz.”

(Kaynak: MA)

Paylaşın

Sedef Kabaş Hakkında İstenen Ceza Belli Oldu

Tutuklu gazeteci Sedef Kabaş hakkında iddianame hazırlandı. Buna göre Kabaş hakkında “Zincirleme şekilde Cumhurbaşkanına hakaret ettiği” gerekçesiyle 7 yıla kadar hapis talep edildi.

7 yıla kadar hapis talebine ek olarak Sedef Kabaş hakkında bakanlar İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’na yönelik sözleri nedeniyle “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlamasıyla toplam 4 yıl 8 aya kadar hapsi istendi.

İddianamede, Sedef Kabaş hakkında savcılıkça re’sen soruşturma başlatıldığı kaydedildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatları tarafından da şikayet dilekçesi verildiği belirtilen iddianamede, CİMER aracılığıyla ve savcılığa dilekçe sunularak da “pek çok şikayette bulunulduğu, bu şikayetlerin aynı mahiyette olması nedeniyle birleştirildiği” anlatıldı.

Sedef Kabaş’ın “televizyondaki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik tahkir içeren ifadelerini, Twitter hesabı üzerinden de yinelediği” belirtilip, “şüphelinin alenen müştekinin kişilik haklarına saldırmayı alışkanlık haline getirdiği, müştekinin şeref, onur ve haysiyetine yönelik ağır ifadeleri tekrar tekrar kullanarak suç işleme yönündeki iradesini yinelediği” belirtilerek, “yapılan suç duyurusuna karşılık açılan soruşturmanın da suçun aynı olması nedeniyle” birleştirildiği belirtildi.

Sedef Kabaş’ın programda yaptığı konuşmasının dökümüne yer verilen iddianamede, polis ifadesinde “hakaret kastının olmadığını, canlı yayında sarf etmiş olduğu bir atasözü olduğunu, bir durumu anlatmak için kullandığını, anlamı güçlendirmek için kullandığı bir metafor olduğunu, Cumhurbaşkanı dahil kimseyi kastetmediğini” diyerek suçlamayı reddettiği vurgulandı.

Paylaşın

Türkiye Barolar Birliği, Elektrik Zamlarına Karşı Dava Açtı

Türkiye Barolar Birliği (TBB), elektrik faturalarındaki fahiş zamlara karşı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun kararlarının iptali için dava açtı. TBB, elektriğin kamu yararına uygun bir şekilde tüketiciye sunulması gerektiğini belirtti.

Türkiye Barolar Birliği (TBB), konuya ilişkin açıklamada şu ifadeleri kullandı; “Elektrik, ticari bir mal değil, kamusal ve toplumsal bir hizmettir ve bu sebeple de yaşam ve tüketici hakkı olarak kamu yararına uygun şekilde tüketiciye sunulmalıdır. Elektrik Piyasası Kanunu’nun 1. maddesi ile Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 1. maddesine göre; elektriğin tüketicilere ve topluma yeterli, kaliteli, sürekli, çevreye uyumlu şekilde ve düşük maliyetli verilmesi gerekmektedir.

Bu durum, aynı zamanda sosyal hukuk devletinin de gereğidir. Anayasa’ya, mevzuata, evrensel tüketici haklarına, kamu yararına ve sosyal devlet anlayışına tamamen aykırı, fahiş elektrik zamları getiren Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararlarının yürütmesinin durdurulması ve iptali amacıyla Türkiye Barolar Birliği tarafından iptal davası açılmıştır. Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.”

Elektrik Piyasası Kanunu MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasının sağlanmasıdır.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Günlük Can Kaybı 250’yi Aştı

Kovid 19’da son 24 saatte 95 bin 065 yeni vaka tespit edilirken, 253 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Hatırlatma dozu aşısını yaptırmayanlar yerli aşımıza güvensin. Hastalık hafif atlatılıyor düşüncesiyle risk almayalım.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 458 bin 142 test yapılırken, 95 bin 065 yeni vaka tespit edildi. 253 kişi hayatını kaybederken, 85 bin 758 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan uyarı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; TURKOVAC, Şehir Hastaneleri, Eğitim ve Araştırma Hastaneleri başta olmak üzere 81 ilimize ulaştırılmış durumda. Turkovac’ı bekleyenler zaman kaybetmesin. Hatırlatma dozu aşısını yaptırmayanlar yerli aşımıza güvensin. Hastalık hafif atlatılıyor düşüncesiyle risk almayalım.

18 yaş ve üzeri nüfusun aşılanması verilerinde 1’inci doz Türkiye ortalaması yüzde 92.72, 2’nci doz ortalaması yüzde 84.75 olarak ölçüldü. Ayrıca, 1’inci dozda 57 milyon 553 bin 305, 2’nci dozda 52 milyon 606 bin 514 ve 3’üncü dozda 26 milyon 92 bin 490 olmak üzere toplam 143 milyon 845 bin 934 aşı uygulandı.

En az 2 doz aşı olan kişi sayısının en yüksek olduğu iller; Osmaniye, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Manisa olurken, 2 doz aşı yapılan kişi sayısının en düşük olduğu iller ise Şanlıurfa, Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ oldu.

Paylaşın