Bayram Balcı kimdir? Hayatı, Eserleri
15 Şubat 1963 yılında Ankara’da dünyaya gelen Bayram Balcı, çocukluğu ve ilk gençlik yılları Ankara, Altındağ’da geçti. Çalışkanlar Ortaokulu’nu bitirdi. Lise birinci sınıfa kadar Ankara’da okudu. Altındağ Yıldırım Beyazıt Lisesi’ndeki siyasal olaylar nedeniyle bu okuldan kaydı silinince Mersin’de Teyfik Sırrı Gür Lisesi’nde devam etti.
Haber Merkezi / Çukurova Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde okurken, siyasal nedenlerle tutuklanıp cezaevine konuldu. Beş yıl sonra serbest kalınca, bir süre Suriye ve Yunanistan’da gezdi. Mersin’de 1991’de gazeteciliğe başladı ve başta Urfa olmak üzere, Diyarbakır, Van, Mardin, Adana ve İstanbul’da 10 yıl gazetecilik yaptı. İstanbul’da bir grup arkadaşıyla Virtüel Yayınları’nı kurdu.
Şiire ortaokul yıllarında başladı. İlk şiiri 1985’te Cumhuriyet Dergi’de çıktı. Şiirleri ve düzyazıları daha sonra Temmuz, Karşı Edebiyat, Varlık, Akatalpa, Edebiyat ve Eleştiri, Ütopiya, Defter, Karşı Edebiyat, Temmuz, Cumhuriyet Dergi, Kavram Karmaşa, Öteki-siz ve Mecmua gibi dergilerde yayımlandı. Mersin’de Akdeniz Lirikleri adlı fanzini, Ankara’da Yeni Şiir, İstanbul’da Ağır Ol Bay Düzyazı adlı şiir dergilerini arkadaşlarıyla birlikte yayımladı.
Yapıtları; Canıma Değmez Hayat, Yerdibi
“Kırık Boşluk”
bir acıdan başka bir avcıya savuruyor hayat bizi
bir ayrılıktan bir dğerine uçuyor kanatsızlığımız
her aşk bir şeyler (de) eskitiyor ömürden
ne giden farkına varıyor kırdığı dalın kanadının
ne kalan anlıyor zamanın sarkacında takılı kalanı
her aşk biterken kendini eskitiyor ömürden
kırılmış bir kalbin neresi kanar en çok
nedir ki acıyan bir aşkın tecrübesi solan bir gülden öte
nihavent bir şarkıdır candan kopan uyumsuz bir telek
elbet dalında kızarır kiraz ve yatağında sağılır acı
bilinmez yine de kaç kez kırılır bir kalp tek bir sözle
soğansız laleler gibi büyür hiçlik zamanın terkisinde
adını unutamadıklarımız unutuyor en çok bizi
zaman saati yutuyor tiz çığlıklarla geçiyor ömür
kimse umursamıyor dalından kopan yaprağın ağrısını
hayatı ve aşkı pusuluyor tutunamadığımız anlar
insanı aslında en çok hiçbir şey kırıyor
bense evvelden bir çelebiyim
aşkın terkisinde gezinen
intihar eden bir kedi gibi
boşluğa bıraktım kendimi
“Girdap”
ömrün içinde büyüyen nasır
jiletini gençlik hevesleriyle parlatır
değdiği her tende solar yüz
kendi kabusuna aldanır ustalık
hayata isyan eden dilin suçu olmaz
kırılır sözün bahara teşne kapıları
hayta çocuklar aşkın evinde kaybolur
her şeyi olduğundan başka gösterir pıhtı
kangrene döner kıskanç serzenişler
yüz arındığı aynada derinleştirir uçurumu
beklenti kıyılarında sel gider kum kalır
değdiği her yüzde solar ömür iklimleri
deniz de utanır kendi çıplak teninden
dalgalarıyla saklar kızaran yüzünü
ne ki yara soğuyunca acısı da çoğalır
kendi varoluşuna aldanışı kutsayanlar
eşiğinde gezinir sahici infilakların
sulara zehrini katar yalnızlık
ilahlar da ölür zaman girdabında
ikmale kalan ömrün çaresi olmaz