Bahçeli’den “Normalleşme” Tepkisi: Türkiye’de Anormal Bir Şey Yok

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “siyasette normalleşme” tartışmalarına ilişkin, “Bir şeyin ‘normalleşmesi’ için evvel emirde anormalliğin kötü müttefikinden sağlanmalıdır. Halbuki Türkiye’de anormal bir şey yoktur” dedi ve ekledi:

“Kaldı ki, siyaset ve yönetimde istikrarın hakim olduğu, hukukun üstünlüğü ile ilgili yasal ve anayasal hükümlerin havi bulunduğu ülkemizde normal olmayan sadece siyasi tellallar ihanet taraftarlarıdır. Yumuşamadan bahis açılıyorsa böyle bir şeye ihtiyaç hissediliyorsa önce neyin sert, nelerin sertlik ihtiva ettiği açıklığa kavuşmalıdır.”

Bahçeli, konuşmasının devamında, “Elbette kutuplaşalım kavgaya tutuşalım demiyoruz, elbette tokalaşmak varken yumruklarımızı sıkalım da demiyoruz ama normalleşme ve yumuşama kelimelerinin her meselenin başına iliştirilip milli kimliğimizden, egemen çıkarlarımızdan Türkiye Yüzyılı hedeflerimizden ödün isteniyorsa hiç kimse boşuna çabalamasın bizim böylesi uçuk kaçık garabet yumuşamaya karnımız toktur. Normalleşmesi milli ve ahlaki normlara uyması gereken muhalefet partileridir” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis’teki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Devlet Bahçeli’nin konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle:

“İstanbul, 571 yıl önce zincirlerinden kurtulmuştur. 571 yıl önce sevdalısı Türk milleti ile kavuşmuştur. Zulmün zilletin ve eziyetin kalesi Bizans, Fatih’in mücahitliği ile yıkılıp gitmiştir. Fethimizin emanetleri zayi edilemeyecektir… Bizans heveslerini İstanbul üzerinde dolaştırmayı düşünen, gizli proje hazırlayan iç ve dış operasyon maşalarından İstanbul mutlaka korunacaktır. Ayasofya’nın camiye dönüşmesi ile uykuları kaçanların heveslerini kursaklarında bırakmaya devam edeceğiz.

İstanbul’un kötü yönetimi fethin mirasını çarçur etmektedir. Lafa gelince israftan şikâyet edenlerin belediye bütçesini har vurup harman savurması, taş üstüne taş koymaktan aciz olması, yandaş gazetecileri Roma’ya sözde festival adına gerçekte ise sefaya götürmesi ayıplı bir zihniyetin defolu uygulamalarından başka bir şey değildir. Özel uçak kiralanıp, 7 değil, 17 değil tam 37 gazetecinin yer aldığı, toplamda 73 kişilik kafileden oluşan ballı börekli Roma seyahatinden sonra İBB’nin müsriflikten bahsetmesine hiç kimse itibar etmeyecektir.

İstanbul can çekişmektedir. İstanbul kent uzlaşısı çatısı altında DEM’lenenlerin istismarına istilasına ve tahribatına ne yazık ki mahrum olmuştur. İstanbul’u yüzüstü bırakanların siyasi yüzsüzlüğü ise eninde sonunda yüzlerine vurulacaktır. Unutulmasın ki zulüm 1453’te başladı diyenlerin alayı düşman kampında toplanan Bizans uşaklarıdır. Ve bizim bunlarla hesabımız er ya da geç görülecektir. İstanbul sevdamızın sancağı, kabul edilmiş dualarımızın mükafatı umutlarımızın vahasıdır. MHP’nin hedefi 2053’te Türkiye’nin lider ülke ve süper güç olmasıdır. İstanbul Türkiye yüzyılında hak ettiği yere yerleşecektir. Bu kutlu hedef zillete düşenlerle, yabancı çıkar odaklarına taklalar atanlarla değil, vatansever ve milletseverler tarafından gerçekleşecektir.

İsrail’in Filistinli masumlara yönelik kanlı saldırıları aralıksız devam etmektedir. Sınır tanımayan insanlık değerleriyle savaş hukukuyla bağdaşmayan katliamlara her gün yenileri eklenmektedir. Gazze’deki tablo kahredici boyutlardadır. Uluslararası Adalet Divanı’nın geçen hafta aldığı bir kararla Refah’a düzenlenen saldırıların derhal durdurulması istenmiş fakat İsrail buna aldırış etmemiştir.

Çok sayıda masum acımasızca katledilmiştir. Bu bölgede hayata tutunmaya çalışan kadınlar bebekler resmen ateş altına alınarak yakılmıştır. İsrail savaş uçaklarıyla ölüm saçmıştır. Netanyahu yani caniyahu başta olmak üzere İsrail yönetimini tüm öfkemle lanetliyorum. Netanyahu için tutuklama kararının uygun zamanda icra edileceği, her savunmasız insanın hesabını verecekleri kaçınılmaz bir akıbettir. Beklentimiz İsrail’in katil Başbakanı ve Savunma Bakanı hakkında ülkemizin bir an evvel yakalama kararı çıkarmasıdır.

Soykırım karşısında sessiz kalanlar üstelik aleni destek sağlayanlar dünya barışına İsrail’le birlikte müştereken karşıdır. Artık ekonomik diplomatik ve ticari nitelikli önleyici tedbirler yerine cezalandırıcı, seri ve zincirleme askeri yaptırımları esas alan köklü müdahalelerin tam vaktidir. Yalnızca itiraz edip kınama mesajlarıyla oyalanmak yerine somut ve sonuç alıcı adımların kuvvet kullanılarak atılmasından başka bir seçenek zannederim kalmamıştır.

İslam ülkeleri ayağa kalkmalıdır. Gazzeli çocuklar açlıktan kırılıp bayramlık kıyafet yerine kefen giyerken milyar dolarlar için de kulaç atan, Allah’tan korkuyu sadece sözde hatırlayan bazı İslam ülkelerinin bohem yöneticileri, gece yastığa başlarını koyduklarında gerçekten huzur duyabiliyorlar mı? Cumhurbaşkanımızın yüzde 10’u kadar Filistin davasının arkasında durabildiler mi? Türkiye öncü rolünü üst seviyeye taşımalı, masumların lehine doğrudan devreye girmelidir.

“Türkiye Siyonist barbarlıkla yüzleşmeli”

3 ülkenin tanıma kararı milletimizin yüreğine su serpmiştir. Başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti mutlaka tanınmalıdır. İnsan haklarına bağlıyım diyen hiçbir devlet duyarsız kalamaz, kalmamalıdır. Filistin’in tanınması çığ gibi büyümelidir. Filistin topraklarından soykırımcı İsrail bir an önce çekilmelidir. ABD insani ve tarihi sorumluluktan kaçmamalıdır. Tutuklama talebine ABD’nin tepkisi bir zırvadır. Türkiye Siyonist barbarlıkla yüzleşip, masumların lehine doğrudan devreye girmelidir.

İspanya, İrlanda ve Norveç’in Filistin devletini 28 Mayıs’ta tanıyacaklarını açıklamasını adalet ve insanlık değerleri etrafında kenetlenen ülke ve toplumları umutlandırmış, milletimizin yüreğine de su serpmiştir. Ne yurt içinde ne de komşu coğrafyalarda ihanete geçit yoktur. ABD’nin komşu coğrafyalarda terör örgütlerine verdiği destek Türkiye’nin güvenliğine aşırı tehdittir.

Bir şeyin ‘normalleşmesi’ için evvel emirde anormalliğin kötü müttefikinden sağlanmalıdır. Halbuki Türkiye’de anormal bir şey yoktur. Kaldı ki, siyaset ve yönetimde istikrarın hakim olduğu, hukukun üstünlüğü ile ilgili yasal ve anayasal hükümlerin havi bulunduğu ülkemizde normal olmayan sadece siyasi tellallar ihanet taraftarlarıdır. Yumuşamadan bahis açılıyorsa böyle bir şeye ihtiyaç hissediliyorsa önce neyin sert, nelerin sertlik ihtiva ettiği açıklığa kavuşmalıdır.

Elbette kutuplaşalım kavgaya tutuşalım demiyoruz, elbette tokalaşmak varken yumruklarımızı sıkalım da demiyoruz ama normalleşme ve yumuşama kelimelerinin her meselenin başına iliştirilip milli kimliğimizden, egemen çıkarlarımızdan Türkiye Yüzyılı hedeflerimizden ödün isteniyorsa hiç kimse boşuna çabalamasın bizim böylesi uçuk kaçık garabet yumuşamaya karnımız toktur. Normalleşmesi milli ve ahlaki normlara uyması gereken muhalefet partileridir.

Acıkan yanağından, susayan dudağından, yumuşayan durgunluğundan belli olur. Özgür beyin durgun olup olmadığını bilmiyorum ama yumuşama için önce DEM’den korkusuyla yüzleşmesini, Türk milleti ve Türkiye ortak paydasında adam gibi duruş göstermesini kendisine tavsiye ediyorum. Saçma sapan sorularla abuk sabuk iddialarla seviyesiz ve ölçüsüz ifadelerle bizim geri adım atacağımızı düşünüyorsa yanıldığını, çürük tahtaya küflü çivi çakmakla meşgul olduğunu bir gün mutlaka anlayacaktır. Demirtaş’ı savunanların bize normalleşme cakası satması, 6-8 Ekim ihanetini aklamaya çalışanların yumuşama masalı anlatması kümese girip tavuk haklarını savunacağım diyen tilki kadar inandırıcıdır!”

Grup toplantısı çıkışında sokak hayvanları düzenlemesine ilişkin soruyu yanıtlayan Bahçeli, “Türkiye’de bu konuyu herkes tartışıyor, tartışmak yerine çözüm bulunmalı” dedi.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir