Aytekin Karaçoban kimdir?
23 Ağustos 1958 yılında Kırşehir’de dünyaya gelen şair ve çevirmen Aytekin Karaçoban, 1970 yılında Kırşehir Gazi İlkokulu’ndan mezun oldu. 1973 yılında bitirdiği Polatlı Ortaokulu’ndan sonra Ankara Gazi Orman Çiftliği Lisesi’nde öğrenimine devam etti ve bu liseden 1976 yılında mezun oldu.
Haber Merkezi / 1984 yılında Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünde yükseköğrenimini tamamladı. Daha sonrasında iki yıl boyunca bu fakültede araştırma görevlisi olarak çalışan sanatçı, 1988 yılında Fransa, Rouen Üniversitesi’nde Fransız Direniş Şiiri 1940-1945 adlı yüksek lisans tezini sundu. Aynı yıl Fransa, Bordeaux’ta yaşamaya başladı. 1992 yılından sonra sosyal danışmanlık yaptı. Sanatçının Fransızca-Türkçe şiir çevirileri vardır. Bir dönem Yakamoz Dergisi’nin editörlüğünü üstlendi. Halen Fransa, Bordeaux’da yaşamına devam ediyor.
Yayımlanmış ilk şiiri ‘’Yeni Türkü’’ olan sanatçının eserleri 1978 yılından itibaren çeşitli dergilerde yayımlandı. Sombahar, Dize, Türkiye Yazıları, Düşlem, Edebiyat 81, İzlek, Yeni Biçem, Poetik’us, Edebiyat ve Eleştiri, Şiirlik, Promete, Akdeniz, Sanat Rehberi, Kum, Su, Yapıt Pencere, Kavram ve Kargaşa, Amida, Şiir Odası, Yazın, Yeni Türkü, Adam Sanat gibi pek çok yerli ve yabancı dergide yazdı. 1998 yılında Anlık Görüntüler adıyla basılan eseri 2000 yılında Fransızca’ya çevirisi yapılarak yayımlandı. Bazı eserlerinde A. Tekin adını kullandı.
“Bir Picasso Tablosu”
Picasso’nun delici deli gözleri önünde küllerimizden
doğuşumuzu koyduk bir tablosuna. Sildik kentin
uzayını. Cam, çelik ve plastik eski bir öyküydü artık.
Sokak lambalarının perdeyle oyunundan gölgeleri
çaldık, tenimize yapıştırdık geometrinin orkestrası eşliğinde.
Geniş açı senin kollarındı. Dar açı benim dortop
sokuluşum. Eşkenar dörtgen üçüncü bir birleşme
noktası arayışımızdı. Teğet senin dağlarından getirdiğin
yakıcı kardı. Üçgen benim getirdiğim peribacalarıydı.
Düz çizgi senin ardına kadar açık düş gücündü.
Kırık çizgi benim tökezleyen şiirimdi. Nokta zamansız,
yersiz yolculuğumuzun başlangıç yeriydi.
Fonda Afganlara vuruyordu bu kez Amerika.
Fonda bir örümcekti insan; düşkırıklığımızı
örüyordu. Fonda belleğini gevişliyordu İsrail.
Fonda yine açlığın kölesiydi Afrika. Fonda kuleler
yıkılıyordu, insana güvenimiz yakılıyordu.
Picasso delici deli gözlerini kırpmadan tablomuza bakıyordu.
“Söz Üzerine Çeşitlemeler”
I
Ağzımdaki yaprağa suyunu sıçratan ırmak
Çık bedenimden
Sokaklarda dolaş
İnsanlarla karşılaş
İyileştir kendini
Ruhunu temizleyerek
Uzaklara gidişin değil beni benden ayıran
Yanıbaşımda dokunamayışımdır terine, tenine
Anlamın orta yerindeki derin kuyunun
Üstü beton kapakla örtüldüğü yerde
II
Onca yıkımda ayakta kalabildiysen
Taş gibi sağır
Taş gibi suskun olduğundan değil
Biz şairler insan bozkırının ortasında
Sana kervansaray olduğumuzdandır
Zaman yıktıkça yeniden kurulan
III
Şafakta ufkun kan oturmuş gözünde
Göğün yeleğine döş iğnesi yapıyor kendini kerkenez
İçimden yükselen kuru yaprak çıtırtısı
Sesimin altında yanıp duran ateşten geliyor
Kerkenezle yarışa giriyorsun ağzımın uzayında
Köklerin dallara yürüyen gururu gibi çıkıyorum
Dilin ıssız rıhtımlarından
Basamak basamak
Adım adım
Geniş bir solukla senin sırrını fısıldıyorum akşama kadar
Suskunluk uygarlığının barbar çocuklarına
Ve hiç kimsenin önünde yapmadığımı yapıyorum
Diz çöküyorum senin ve doğurgan günümün önünde