Hatimoğulları’ndan Erdoğan Ve Bahçeli’ye: Çözümünüz Ne?

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” çağrıyla başlayan yeni çözüm süreci tartışmalarına ilişkin konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Soruyoruz: Var mı bir demokratik çözümünüz? Umutsuzum diyen Cumhurbaşkanı, barışa dair projeniz nedir? Bu soruna dair yaklaşımınız nedir? Bunu 85 milyon merak ediyor” dedi ve ekledi:

“Bizler geçtiğimiz salı günü İmralı’ya gitmek için başvurduk, henüz bir yanıt alamadık. Takipçisiyiz bu sürecin. Erdoğan yine geçtiğimiz gün şunu söyledi. Cesur olacağız, yeni adımlar atacağız dedi. Bizler de bir cesaret örneği olarak İmralı’nın kapılarını açın diyoruz, sayın Öcalan’la görüşmeler sağlansın diyoruz, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun barışına hep beraber çalışalım diyoruz.”

Suriye’deki son gelişmelere ilişkin de konuşan Tülay Hatimoğulları, şu ifadeleri kullandı: “Maalesef yine savaşın büyük bedelini bölgenin halkları en ağır şekilde ödüyor. Halep’ten Tel Rıfat’a kadar devam eden çatışmalarda on binlerce insan göç yolunu tutmaktadır. Uluslararası güçlere çağrıda bulunuyorum: İnsani koridorların oluşturulması herkesin sorumluluğudur. Bu arada, İsrail ile Lübnan arasındaki barış antlaşmasının mürekkebi kurumadan, Suriye cephesi kaynamaya başladı.

El Nusra ve HTŞ gibi tüm dünyada terör örgütü olarak kabul edilen gruplar, Suriye Milli Ordusu’nun ilerlemesine imkan tanıyan koşullardan faydalanıyor. Suriye’nin önemli kentlerinden Halep’e giren bu gruplar, çeşitli etnik ve dini toplulukların yaşadığı mahallelerde zorla hükmetmeye çalışıyorlar. Tel Rifat’a yönelik çete saldırıları da devam ediyor. Bu durumu 2011’den beri izliyoruz ve şimdi bu filmin yeni sahnelerine tanık oluyoruz.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Hatimoğulları’nın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Küresel hegemonya mücadelesi giderek kızışıyor. Bu kızışmalar birçok yerde sıcak çatışmalara dönmüş durumdadır. Dünya kapitalist sistemin krizi her geçen gün daha da derinleşmektedir. Bu krizi aşmak için oluşturulan ittifaklar ve yeni kamplaşmalar söz konusudur. Ticaret savaşları, enerji hakları, jeopolitik rekabet, yapay zeka üzerinden gerilimler gittikte artıyor. Soğuk savaştan bu yana en sıcak süreçlere tanıklık ediyoruz. Bu kaosun odağında ise tarihi kırılmaların yaşandığı Ortadoğu var. Bitmeyen çatışma ve savaşların yaşattığı kırılmalar her yerde taşları yeniden, yeniden oynatıyor. Ortadoğu’da düzensizlik üzerine yeni bir düzen ikame edilmeye çalışılıyor.

HTŞ ve SMO, El Kaide ve IŞİD’in uzantıları olan bu örgütler kimin vekalet savaşını yürütüyor. Halep; Arapların, Kürtlerin, Ermenilerin, Sünnilerin, Alevilerin barış içinde yaşadığı bir kent. Ve bu kente bu çeteler çökmeye çalışmaktadır. Tel Rıfat’a göre çete savaşları sürüyor. Biz bu filmi 2011’de izlemiştik, şimdi bu filmin yeni sahneleri çekiliyor. Lübnanlaşma riski bugün Türkiye dahil, bütün ülkeler için bir tehlikedir. Türkiye’de iktidarın bu konuyla ilgili çıkaracağı önemli dersler olduğunu düşünüyoruz. Neo Osmanlıcı hayallerinizden vazgeçin.

Ülkeyi daha bir beter felakete sürükleyeceksiniz. Rojava’ya yaşayan Kürtlere mızrak, Türkiye’deki Kürtlere zeytin dalı olmaz, olamaz. 1 Ekim’den itibaren MHP Genel Başkanının bazı mesajları oldu ve biz de acaba bir fırsat olarak baktık, bakmaya devam ediyoruz. Ortadoğu’daki her gelişmede Kürtlerin kazanımlarını hedef alan bir akıl, doğru bir akıl değildir. Bu akıl, Ortadoğu’da kaosu derinleştiren bir akıldır. Sınırın öte tarafındaki Kürtlere saldırarak iç barışı sağlamak mümkün değildir. Yayılmacı hayallerle, neo Osmanlıcı politikalarla Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmaya çalışmak Türkiye’ye fayda getirmedi, getirmez de.

IŞİD’in pratiği ve anlayışını sergileyen HTŞ’nin Türkiye’de ve dünyada zarar üreteceği bilinmelidir. HTŞ’yi, SMO’yu bizlere güzelleme yaparak anlatmaya çalışmayın. Bizler bu pratiğini gayet iyi biliyoruz. Döner bu tehlike sizi vurur, Reyhanlı sınır kapısında SMO’nun maaşları yatmadığında Türk bayraklarını nasıl yaktıklarını hatırlatmak isterim. Dünyanın neresinde olursa olsun Kürt halkı ve Kürt halkının özgürlük mücadelesinin yanında olan haklar, hem Kürt halkının kazanımları hem de demokratik bir Ortadoğu için mücadele etmeye devam edecektir. Bu saldırılar hepimize ve geleceğimize dönüktür.

Biz DEM Parti olarak bölgede yaşanan kaosun, hangi güçler tarafından çıkarıldığını gayet iyi biliyoruz. Bizim safımız belli, biz demokrasi ve özgürlükten yanayız. Sözde değil özde demokratik bir Ortadoğu inşasından yanadır. Dünya nükleer savaş gibi bir tehdidin altındayken, çare barıştır, barış bütün sınırlar için en önemli güvenlik yöntemidir. Türkiye 911 kilometrelik sınırında barışı sağlayabilirse güvendedir. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, çeteler ve onların arkasındakiler güçler yenilecektir.

“Yurttaş aç ve sefalet içinde”

Türkiye ekonomisi için tehlike çanları çalıyor. Ekonomi resesyona girmiştir. Artık Türkiye ekonomisi için alarm zilleri olabildiğince yüksek çalmaktadır. Düşünebiliyor musunuz, siz çarşıya markete gidiyorsunuz ve biber 120 TL, domates 80 TL… Biz ekonomiyi uçurduk diyen ey iktidar, sizin meyve sebze fiyatından haberiniz var mı? Siz yurttaşın ne kadar aç ve sefalet içinde olduğunun farkında mısınız? Sanki bu ekonomiyi bu kadar kötü yöneten başka birisiymiş gibi ‘biz bu ekonomiyi düzelteceğiz’ mesajı vermekten hicap duymuyor musunuz? DEM Parti 85 milyon yurttaşın derdiyle demleniyor. DEM Parti açlıkla, yoksullukla mücadele ediyor. Herkes iş, aş bulsun diye mücadele ediyor. Çocuklar istismara uğramasın, katledilmesin, kadınlar erkekler tarafından katledilmesin diye mücadele ediyor.

1 Ekim’den beri Türkiye’nin gündeminde MHP Genel Başkanının yaptığı açıklamalar var, Kürt sorunuyla ilgili belirsiz açıklamalar devam ediyor. Toprak ölümden yoruldu, tencere sefaletten yoruldu. O nedenle artık bu sefalet, bu çatışma bitsin istiyoruz. Biz onurlu bir barış için dilimizi büyük bir ciddiyetle kurduk. Ar damarı çatlamış kesimler DEM eş başkanları çözüm istemiyor diye veryansın ediyorlar. Değerli Türkiye halkları bunlar külliyen yalandır. Bir de DEM Parti’de umut görmeyenler varmış. Bunlar sözde barışı dillendirenlerin, barışa mesafesini gösteriyor. DEM Parti bu kürsüde büyük bir onurla ve özgüvenle, kararlılıkla diyoruz ki, DEM Parti Kürt sorununun onurlu bir barış çerçevesinde çözümünde taraftır ve üzerine ne düşüyorsa yapmaya hazırdır.

“Sizin çözümünüz ne?”

Asıl biz soruyoruz: Var mı bir demokratik çözümünüz? Umutsuzum diyen Cumhurbaşkanı, barışa dair projeniz nedir? Bu soruna dair yaklaşımınız nedir? Bunu 85 milyon merak ediyor. Bizler geçtiğimiz salı günü İmralı’ya gitmek için başvurduk, henüz bir yanıt alamadık. Takipçisiyiz bu sürecin. Erdoğan yine geçtiğimiz gün şunu söyledi. Cesur olacağız, yeni adımlar atacağız dedi. Bizler de bir cesaret örneği olarak İmralı’nın kapılarını açın diyoruz, sayın Öcalan’la görüşmeler sağlansın diyoruz, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun barışına hep beraber çalışalım diyoruz.

Yine bugün bu kürsüde, bazı konuşmalar gerçekleşti. Yine MHP Genel Başkanı “DEM Parti nerededir?” diye sordu. Öncelikle şunu söylemek istiyoruz ki, tehdit dilinden vazgeçin, tehdit ederek diyalog kurulamaz, bunu bilince çıkarın. Ve duymak isteyen kulaklar için tekrar ediyoruz, DEM Parti demokrasidir, çözümdür, DEM Parti ortak vatandaşlıkta inkarın karşısındadır. DEM Parti farklılıklarımıza rağmen bir arada yaşayabildiği bir Türkiyelilik kimliğini savunmaktadır. DEM Parti sizden daha Türkiyelidir, bunu hepiniz bilesiniz. DEM Parti Ankara ve Diyarbakır’dır, halkların bahçesidir. Ve biz asıl soruyu kendilerine sormak istiyoruz, siz bu barış sürecinin neresinde duruyorsunuz? Barış canınızın istediği anda, onu aparat olarak kullanacağınız bir şey değildir, barış cesurların işidir, ferasettir barış.

Biz DEM Parti olarak bu ülkenin onurlu barışı için, demokratik bir Ortadoğu için hep birlikte çalışmaya adayız. Onurlu barışın rotasını şaşırmadan, büyük bir cesaretle, derin okyanuslarda yüzmeye hazırız. Barışa giden yolları kapatırlarsa, bizler yeniden kanatlanacağız ve barışın rotasında uçmaya devam edeceğiz. Tıpkı ağzında zeytin dalı bir güvercin gibi.”

Paylaşın

Dar Gelirlinin “Gıda Enflasyonu” Yüzde 86,2

DİSK-AR’ın  TÜİK verilerinden yararlanarak yaptığı hesaplamaya göre; emeklinin gıda enflasyonu yüzde 67 olurken, dar gelirlinin gıda enflasyonu ise yüzde 86,2 oldu.

Haber Merkezi / Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi DİSK-AR, kasım ayı enflasyon verileri sonrası her ay olduğu gibi değerlendirme yayımladı. “Enflasyon çok yüksek, yoksulun enflasyonu daha da yüksek!” başlıklı değerlendirmede şu ifadelere yer verildi:

“TÜİK verilerine göre TÜFE’deki değişim 2024 Kasım’da bir önceki aya göre yüzde 2,24 ve bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 47,09 oldu. 2024 yılının ilk on bir ayında ortalama fiyat artış oranı ise yüzde 42,91 olarak gerçekleşti.

2024 Kasım döneminde en yüksek fiyat artışı yıllık yüzde 92,5 ile eğitim oldu. İkinci en yüksek fiyat artışının görüldüğü harcama grubu yıllık yüzde 74,45 artışla konut olurken üçüncü harcama grubu ise yüzde 60 ile lokanta ve oteller oldu. Gıda enflasyonu da ortalama enflasyonun üzerinde gerçekleşti ve yüzde 48,57 oldu.

TÜİK, Kasım 2024 döneminde gıda enflasyonunu yüzde 48,57 olarak açıkladı. Ancak bu enflasyon halkın hissettiği gerçek enflasyonu yansıtmaktan oldukça uzak bir oran. DİSK-AR’ın  TÜİK verilerinden yararlanarak yaptığı hesaplamaya göre emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 67 oldu. Üçüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 54,2 olurken, düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 67,8 ve en yoksul yüzde 20’lik gelir grubun gıda enflasyonu ise yüzde 86,2 olarak gerçekleşti.

Son bir yıllık seriye baktığımızda ortalama resmi enflasyon ile en yoksul kesimin enflasyonu arasında ciddi bir fark olduğu ortaya çıkıyor.

Yüksek gelir gruplarının daha düşük gıda enflasyonu hissettiği görülüyor. Dördüncü (yüksek) yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 47,3 olurken, en yüksek gelir grubunun gıda enflasyonu ise yüzde 34,1 oldu. Böylece en yoksul gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 86,2 olurken, en yüksek gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 34 düzeyinde kaldı. Bu durum enflasyonun gelir gruplarına, farklı toplumsal kesim ve sınıflara göre önemli ölçüde farklı hissedildiğini ortaya koyuyor.

Gıda enflasyonunda olduğu gibi resmi ortalama enflasyon oranları da düşük gelirlilerin, emekçilerin günlük yaşamda karşılaştığı ve hissettiği oranlar değildir. Uluslararası alanda Avrupa, ABD, Almanya ve Japonya Merkez Bankaları gibi çeşitli kuruluşlar tarafından hissedilen/algılanan ve beklenen tüketici enflasyonu düzenli olarak yayımlanıyor. Ancak TÜİK, aylık Tüketici Eğilim Anketi gerçekleştirmesine rağmen, bunun çıktısı olan “hissedilen/algılanan enflasyon”u açıklamıyor. TÜİK, uluslararası kuruluşların yaptığı gibi halkın hissettiği/algıladığı enflasyon oranı ve beklenen enflasyonu da elinde hazır bulunan verileri işleyerek yeni bir veri olarak yayımlamalıdır.  TÜİK ayrıca gelir gruplarına göre enflasyon farklılaşmasını da açıklamalıdır.

TÜFE ve gıda fiyatları endeksi artmaya devam ediyor. 2005 Kasım’da 122 olan TÜFE endeksi, Kasım 2024’te 2657’ye yükseldi. 2005 Kasım’da 116 olan gıda fiyatları endeksi ise 2024 Kasım’da 3792’ye yükseldi. Kasım 2005’te yüzde 7,6 olan yıllık enflasyon oranı Kasım 2024’te yüzde 47,09 oldu. Kasım 2005’te yüzde 5,7 olan yıllık gıda enflasyonu ise Kasım 2024’te yüzde 48,5’e yükseldi.

Öte yandan son yıllarda gıda enflasyonu ile genel enflasyon arasındaki fark açılmaya başladı. Kasım 2005’te TÜFE’yle benzer seyreden gıda fiyatları endeksi Kasım 2024’te TÜFE’nin 1135 puan üstüne çıktı.

TÜİK veri saklamaya devam ediyor

TÜİK madde fiyat listesini Haziran 2022’den bu yana açıklamadığı için ürün ve hizmet bazında ortalama fiyatlar tam olarak bilinmiyor. TÜİK, DİSK tarafından açılan ve kazanılan davaya rağmen yargı kararını uygulamayı reddetti. Bu nedenle enflasyon oranını hesaplanmasına kaynak teşkil eden madde fiyat listesi görülemiyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığın hukuksuz işleme koymama kararı, TÜİK’in madde sepeti ve ortalama madde fiyatlarına ilişkin veri setini açıklama yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumları keyfi olarak hareket edemez. TÜİK’in yöneticileri Anayasa ve yasalar gereği mahkeme kararlarını gecikmesizin yerine getirmek zorundadırlar.”

Enflasyon, ENAG’a göre yüzde 86,76, TÜİK’e göre yüzde 47,09

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Kasım ayı enflasyon oranlarını açıkladı. Buna göre Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), Ekim ayına göre yüzde 2,24 arttı. Yıllık artış ise yüzde 47,09 olarak kayıtlara geçti.

TÜİK verilerine göre, son bir yılın ortalamaları dikkate alındığında tüketici fiyatları yüzde 60,45, yurt içi üretici fiyatları ise yüzde 42,6 arttı.

Geçen yılın Kasım ayı ile kıyaslandığında fiyatların en fazla arttığı gruplar yüzde 92,49 ile eğitim ve yüzde 74,45 ile konut oldu. En az fiyat artışı ise yüzde 26,24 ile ulaştırma ve yüzde 31,45 ile giyim ve ayakkabıda kaydedildi. Aylık değişimlerde ise en fazla fiyat artışı yüzde 5,1 ile Gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yaşandı. Giyim ve ayakkabı grubunda ise Ekim ayı ile kıyaslandığında Kasım’da yüzde 0,25 fiyat düşüşü olduğu kaydedildi.

Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) verilerine göre ise, tüketici fiyatları Kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 4,06, geçen yılın Kasım ayına göre de yüzde 86,76 arttı. ENAG’ın geçen ay için hesapladığı yıllık enflasyon ise yüzde 89,77 olarak açıklanmıştı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek enflasyon rakamlarıyla ilgili “Hizmet enflasyonundaki gerileme ve iyileşen enflasyon beklentileri katılıkları azaltmada önemli mesafe katettiğimizi gösteriyor” değerlendirmesini yaptı.

Paylaşın

Saadet Partisi Lideri Mahmut Arıkan: Din Alıp Cennet Satanlarla Mücadele Edeceğiz

Saadet Partisi Lideri Mahmut Arıkan, AKP iktidarının, 22 yıldır, “nas, başörtüsü, imam hatip liseleri” üzerinden inancı istismar ettiğini belirterek, “İnancın üzerine bir ambargo olduğunu, bir tutsaklık olduğunu, ifade etmek isterim. Benim bu ifadem özellikle bizim mahallede çok tepki görecektir. Ama din alıp cennet satanlarla da mücadele edeceğiz” dedi.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a çağrıyla başlayan süreci de değerlendiren Arıkan, MHP Lideri’nin AKP’nin iktidara geldiği 2002 erken seçimi, başkanlık sistemine geçiş, başörtüsü yasağının kaldırılması gibi süreçlerdeki rolüne dikkat çekti.

Bahçeli’nin Öcalan çağrısının bu nedenle önemli olduğunu ve görmezden gelinemeyeceğini ifade eden Arıkan, ancak Kürt sorununun çözüm adresi olarak Meclis’i gösterdi.

Saadet Partisi’nin yeni genel başkanı Mahmut Arıkan, bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı. BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın aktardığına göre; Mahmut Arıkan, kongre yarışı, partisinin yeni yol haritası, iktidar partisiyle ilişkileri, ittifak politikasına kadar, gündeme ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.

14 Mayıs 2023 seçimlerinde parlamentoya giren Arıkan, Saadet Partisi teşkilatlarında genç yaşlarda siyasete başlayan bir isim, ancak ulusal ölçekte kamuoyunun yakından tanıdığı bir siyasetçi değil. Arıkan gençliğinin ve tanınırlığının düşük olmasının avantaj olduğu görüşünde:

“Hatırlarsınız, Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Milli Görüş gömleğini çıkardım’ dediğinde Erbakan hocamızın yaşıyla alakalı da bazı cümleler kurmuştu. Hadi buyurun, genç bir genel başkan olarak sahada olacağım. Siyasette yeni yüzlere ihtiyaç var. Bagajı olmayan, siyasette gelecek vizyonunu önyargılardan arındırılmış şekilde ortaya koyacak bir siyaset yapmaya çalışacağız. Türkiye’nin en büyük partisi kararsızlar. Bu oran yüzde 34-35’leri buldu. Demek ki yeni yüzlere ihtiyaç var. Biz de o kararsız seçmenin oyunu alabilmek için bir gayret içerisinde olacağız.”

Geçmişte denenen formüllerin başarıyı getirmediğini, 22 yıl sonra da iktidarın yüzde 52 oy aldığını anımsatan Arıkan, “Demek ki aynı şeyleri yaparsak yüzde 52 alıyorlar, orası hep duruyor. Yüzde 52’yi yüzde 49 yapmanın yollarını bizim bulmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

İttifak: Partisinin yeni dönem hedefini “iktidar olmak” diye açıklayan Arıkan, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde iktidara gelmenin ancak “50+1” oy oranına ulaşmaktan geçtiğini ve bu durumun ittifakı zorunlu kıldığına işaret etti. 2018 yılında CHP ve Demokrat Parti ile yaptıkları ittifakı anımsatan Arıkan, bütün partilerle önyargısız olarak ittifak görüşmelerine açık olduklarını vurguladı:

“Bugünden çıkıp ben şurayla ittifak yapacağım, burayla ittifak yapacağım demenin çok mantıklı olmadığı kanaatimdeyim. Bugünden nasıl olur bilmiyorum ama ön yargısız ve bagajsız tüm ittifak görüşmelerine açık olacağız biz.”

Cumhur İttifakı’ndan kopan Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, geçen hafta Saadet Partisi ile temel konularda aynı düşündüklerini belirtip, ileride bir “işbirliği” konusunda rezervleri olmadığını söylemişti.

Genel Başkan seçilmesinden sonra Erbakan’ın kendisini arayıp kutladığını, Yeniden Refah’tan da bir heyetin hayırlı olsun ziyaretinde bulunduğunu belirten Arıkan, bu partiyle ilişkiler konusunda mesafeliydi: “Bütün siyasi partilere bakışımızla Yeniden Refah’a bakış arasında bir fark yok. Hani Süleyman Soylu Meclis’te Sırrı Süreyya Önder’e dedi ya ‘hakkınızı helal edin’ Önder de, ‘O iş ayrı’ dedi. O iş ayrı. Yani diğer görüşmelerimizden onun farkı yok. 160 partiye nasıl bakıyorsak, onlara da öyle bakıyoruz.”

Arıkan “İttifak” konusunda, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne de kapılarının açık olup olmadığı sorusuna ise “Ne söyleyeceğine bağlı. Ülkenin yeni dönemiyle alakalı, neler ortaya konacak, bunlar üzerinden yürüyebiliriz” yanıtını verdi. Ancak, AKP ile ittifak konusunda “ümitvar” olmadığını belirtip ekledi:

“Kongremize katılan siyasi partilerin hepsini arayıp teşekkür edeceğim. Oradan biri iletişim kanalını açmaya çalışacağım. Gurur, ego yapmanın zamanı değil. Ülke elden gidiyor. Suriye’de, Gazze’de yaşananları hep beraber görüyoruz. Bütün dünya yeniden şekillenirken, Ortadoğu’da haritaları yeniden çizme hazırlığı yapılırken bizim ego yapma, birbirimizle çekişme şansımız yok. Bu cümleleri kullanırken de biraz tedirgin oluyorum. Sanki AK Parti’ye yeşil ışık yakıyormuş algısının oluşmasını istemem.”

İktidar partisinden henüz kendisini kutlamak için arayan olmadığını belirten Arıkan, 22 yıllık iktidarı değiştirmek için yeni bir siyaset anlayışının egemen olması gerektiğini dile getirdi. Arıkan, “Bunun için konuşabilmemiz gerekiyor. Bir futbol takımı mantığıyla değil, yanlışa en sert tepkiyi vererek, kısmen, nadiren de yapılan doğruları tebrik etmek seçmenle barışmayı sağlıyor” dedi.

Siyasetin normalleşmesi gerektiğini, ancak CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Erdoğan’la görüşmesiyle başlayan sürecin yanlış tartışmalara yol açtığına işaret eden Arıkan, “diyalog” vurgusu yaptı:

“Benim kastım o normalleşme değil. Yanlışa en sert muhalefet yapmak. Diğer partilerin de hakkına girmek istemem ama Meclis’te de iktidarı en rahatsız eden grup Saadet-Gelecek Grubu. Sayımız az olmasına rağmen yaptığımız etkili muhalefet, geçmişinden bu yana kodlarını iyi bildiğimiz AK Parti’nin hatalarını yüzlerine karşı konuşabilmemiz oranın kimyasını bozuyor. Bu da yapılabilmeli, nadiren yapılan doğru işlerde tebrik edilmeli diye düşünüyorum.”

Son dönemde siyasi kulislerde, DEVA Partisi ile ortak grup kurma konusunda ilerleme sağlanamaması üzerine, grubu olmayan muhalefet partilerinin bir “çatı parti” formülü üzerinde çalıştığı konuşuluyor.

“Çatı parti” formülünün 2023’ten bu yana masada” olduğunu belirten Arıkan, grubu olmayan siyasi partilerin etkin muhalefet yapması, hem de Türkiye’nin “iki parti arasında sıkışmış siyasetten kurtulması için” “çatı parti” formülüne olumlu baktıklarını anlattı:

“Bu her zaman masada, Sayın Davutoğlu’yla, Sayın Babacan’la bir buçuk yıldır görüşme halindeyiz. Bu masada olmaya devam edecek. Bunun Türkiye için bir kazanım olacağını düşünüyorum. Yeni nesil siyasette onu da başaracağız inşallah.”

Saadet Partisi lideri Millet İttifakı’nın dağıldığını, CHP ile de şu anda bir ittifak durumunun söz konusu olmayacağına işaret ederek, Türkiye’de bir “ikinci yol” oluşturacaklarını vurguladı.

Arıkan’ın, gerek kongre konuşmasında, gerekse söyleşi boyunca, yeni dönem parti siyasetine ilişkin en çok kullandığı ifade “yeni nesil siyaset” oldu. Bunu açmasını istediğimizde, önümüzdeki günlerde detaylarını bir “tanıtım” programıyla açıklayacağını belirtti, ancak ipuçlarını da verdi:

“Bu kutuplaştırıcı siyasetten arındırılmış bir dil geliştireceğiz. 22 yıldır iktidarı, bir türlü iktidardan edemeyen dili biraz daha güncelleyerek, oraya oy veren yüzde 52’lik bloğun oyunu alabilecek bir dil geliştireceğiz. Bu kutuplaştırıcı dilden uzak bir siyaset diyoruz. Kongre konuşmasında da özgürlük üzerine beş noktaya dikkat çektik. İnancı, adaleti, ekmeği, umudu, ülkeyi özgürleştireceğiz, dedik. Mecelle ’deki en önemli şeylerden tabirlerden biridir. Bir kötülüğü öncelikle def etmek, iyiliğe gayret göstermekten daha önemlidir. Öncelikle yanlışı bertaraf etmenin yollarını aramak durumundayız.”

Partide “ortak aklı” egemen kılmaya özen göstereceğini vurgulayan Arıkan, yakın dönemde hayata geçireceği bazı projeleri ise şöyle anlattı:

“Bugün 270 bin üyemiz var. Onların görüşlerini alacağımız bir platform oluşturduk. ‘Yeni nesil siyaset’ ve ‘ilk 100 gün Saadet Partisi ne yapmalı’ adı altında bütün üyelerimizin kanaatlerini toparlayacağız. Yapay zekâdan da destek alacağız. Bu veriler önümüzdeki süreçte siyasetimizin belirleyicisi olacak. ‘Az toplantı, çok saha çalışması, olarak da bir başlık belirledim. Bütün bu teşkilatlarımızla sahada olacağız.

AKP iktidarının, 22 yıldır, “nas, başörtüsü, imam hatip liseleri” üzerinden inancı istismar ettiğini savunan Arıkan, “İnancın üzerine bir ambargo olduğunu, bir tutsaklık olduğunu, ifade etmek isterim. Benim bu ifadem özellikle bizim mahallede çok tepki görecektir. Ama din alıp cennet satanlarla da mücadele edeceğiz” diye konuştu.

Arıkan, yeni nesil siyasetin ilk provasını da 24 Kasım’daki kongrede yaptıklarını ifade etti. Genel Başkan adaylarının yönetim listelerinde rakiplerine yer vermesini, Birol Aydın, Mustafa Kamalak’la kongre salonundan “kol kola beraber çıkmalarını” örnek gösterdi.

Bahçeli’nin “Öcalan” çağrısı: MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a çağrıyla başlayan süreci de değerlendiren Arıkan, MHP Lideri’nin AKP’nin iktidara geldiği 2002 erken seçimi, başkanlık sistemine geçiş, başörtüsü yasağının kaldırılması gibi süreçlerdeki rolüne dikkat çekti.

Bahçeli’nin Öcalan çağrısının bu nedenle önemli olduğunu ve görmezden gelinemeyeceğini ifade eden Arıkan, ancak Kürt sorununun çözüm adresi olarak Meclis’i gösterdi.

AKP grubunun da parlamentodaki hiçbir siyasi partinin de bu çağrının nedenlerine ilişkin bilgi sahibi olmadığını vurgulayan Arıkan, “cezaevindekiler”den ziyade, Meclis’in muhatap alınması gerektiğini vurguladı:

“Öcalan üzerinden de bu sürecin götürülmesini ben de çok sağlıklı görmüyorum. Bütün bu problemi DEM Parti’ye indirgenmesini de ben çok doğru buluyorum. Yani Kürt vatandaşlarımızı temsil eden tek parti Dem parti değil, AK Partisi, MHP’si, CHP’si, Saadet Partisi hepsi Kürt vatandaşlarımızdan oy alıyorlar. DEM Parti muhatap olması gereken aktör ama tek aktör olmasını doğru bulmuyorum.”

Paylaşın

Şimşek’ten Enflasyon Yorumu: Önemli Mesafe Katettik

Enflasyon verilerini değerlendiren Mehmet Şimşek, “Hizmet enflasyonu aylık yüzde 1,6 ile 2021 yılı Kasım ayından bu yana en düşük seviyesinde gerçekleşti ve yıllık hizmet enflasyonundaki düşüş eğilimi devam etti” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Hizmet enflasyonundaki gerileme ve iyileşen enflasyon beklentileri katılıkları azaltmada önemli mesafe kat ettiğimizi gösteriyor.”

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Kasım ayı enflasyon oranlarını açıkladı. Buna göre Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), Ekim ayına göre yüzde 2,24 arttı. Yıllık artış ise yüzde 47,09 olarak kayıtlara geçti. TÜİK verilerine göre, son bir yılın ortalamaları dikkate alındığında tüketici fiyatları yüzde 60,45, yurt içi üretici fiyatları ise yüzde 42,6 arttı.

Geçen yılın Kasım ayı ile kıyaslandığında fiyatların en fazla arttığı gruplar yüzde 92,49 ile eğitim ve yüzde 74,45 ile konut oldu. En az fiyat artışı ise yüzde 26,24 ile ulaştırma ve yüzde 31,45 ile giyim ve ayakkabıda kaydedildi.

Aylık değişimlerde ise en fazla fiyat artışı yüzde 5,1 ile Gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yaşandı. Giyim ve ayakkabı grubunda ise Ekim ayı ile kıyaslandığında Kasım’da yüzde 0,25 fiyat düşüşü olduğu kaydedildi.

“Önemli mesafe katettik”

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından enflasyon rakamlarını değerlendirdi. Şimşek, “Kasımda yıllık enflasyon yüzde 47,1 gerçekleşti, mayısa göre gerileme 28,4 puan oldu. Son iki aydır yüksek seyreden gıda enflasyonuna rağmen yıllık mal enflasyonu yüzde 40’ın altına geriledi.” dedi.

Şimşek, paylaşımına şöyle devam etti: “Hizmet enflasyonu aylık yüzde 1,6 ile 2021 yılı Kasım ayından bu yana en düşük seviyesinde gerçekleşti ve yıllık hizmet enflasyonundaki düşüş eğilimi devam etti. Hizmet enflasyonundaki gerileme ve iyileşen enflasyon beklentileri katılıkları azaltmada önemli mesafe kat ettiğimizi gösteriyor.”

“Tek haneli rakamlara yeniden ulaşıncaya kadar…”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da, sosyal medya hesabından enflasyon rakamlarına ilişkin açıklamada bulundu. Cevdet Yılmaz, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Programımıza duyulan güven neticesinde dezenflasyon sürecini tesis etmeye devam ediyoruz. Tüketici fiyatları kasım ayında yüzde 2,24 oranında yükselirken, ekim ayına göre yıllık enflasyon 1,5 puan düşüşle yüzde 47,09 seviyesine gerilemiştir. Böylece 2024 yılı mayıs ayına göre yıllık enflasyondaki azalış 28,4 puana ulaşmıştır.

Hizmet enflasyonunda ekim ayında belirgin bir şekilde başlayan yavaşlamanın, kasım ayında da devam ettiği görülmektedir. Sözleşme yenileme oranının düşmesinin de etkisiyle aylık kira enflasyonu kasım ayında gerilemiştir. Kira fiyat artışlarındaki düşüş eğiliminin önümüzdeki dönemde sürmesini ve hizmet grubu enflasyonundaki düşüşe olumlu katkı vermesini bekliyoruz.

Geçici arz koşullarına bağlı olarak işlenmemiş gıda enflasyonu yüksek seyrini sürdürürken, gıda dışı aylık tüketici enflasyonunda ise daha olumlu bir seyir izlenmiştir. Kasım ayında enflasyonun ana eğiliminde düşüş devam etmiş, B ve C endekslerindeki aylık artışlar 1,5 seviyelerinde gerçekleşirken, yıllık enflasyon sırasıyla 45,68 ve 47,13 seviyesine gerilemiştir.

Yurt içi üretici fiyatlarındaki ılımlı seyir, tüketici fiyatları üzerindeki maliyet yönlü baskının giderek hafiflediğini göstermektedir. Firmaların fiyatlama davranışlarında görülen iyileşme tüketici enflasyonuna olumlu yansımaktadır. Uygulanan dezenflasyonist politikalara duyulan güvenin artması, enflasyondaki düşüşle birlikte enflasyon beklentilerinin de iyileşmesine katkı sağlamaktadır.

Toplumsal refahı ilerletmek, ekonomide öngörülebilirliği artırmak, kaynakların daha adil ve etkin dağılımını gerçekleştirmek için ekonomi programımızı kararlılıkla uyguluyoruz. Dezenflasyon sürecinin önümüzdeki aylarda da devam etmesini bekliyoruz. Tek haneli rakamlara yeniden ulaşıncaya kadar enflasyonla mücadelemizi çok boyutlu, koordineli ve kararlı bir şekilde sürdüreceğiz.”

Paylaşın

Suriye’de “Tarih Tekerrür Edebilir” Uyarısı

Suriye’deki son gelişmeleri değerlendiren Uluslararası Kriz Grubu (ICC) kıdemli analisti Nanar Hawach, “tarih tekerrür edebilir” uyarısında bulundu. Türkiye İslamcı muhalifleri desteklerken ABD, SDG’yi destekliyor. Esad rejiminin en büyük destekçileri ise Rusya ve İran.

Silahlı grupların Suriye’nin en büyük ikinci kenti olan Halep’i ele geçirmelerinin yankıları sürüyor. 2016 yılından bu yana muhalif grupların rejime karşı başlattıkları en büyük saldırının Suriye iç savaşını yeniden alevlendirdiği, isyancıların Halep’ten sonra yöneldikleri Hama ve Tel Rıfat’ta çatışmaların sürdüğü, silahlı muhaliflerin bir sonraki durağının Şam olabileceği bildiriliyor.

Güvenlik uzmanları, Esad rejiminin karşı saldırı hazırlıkları yaptığına dikkat çekerek önümüzdeki günlerde çatışmaların daha da şiddetlenebileceği öngörüsünde bulunurken gelişmelerin Türkiye’nin de müdahil olduğu bölgesel bir savaşın fitilini ateşleyebileceği endişesini dile getiriyorlar.

Suriye, 13 yıldır çok farklı silahlı grupların güç mücadelesine sahne oluyor. Bunlar arasında radikal cihatçı gruplar, Batı medyasında “Erdoğan’ın müttefiki” olarak adlandırılan İslamcılar ve ayrıca ABD destekli, ana omurgasını PKK’nın Suriye uzantısı olarak görülen YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) gibi oluşumlar bulunuyor.

Suriye’nin geleceğine dair tasavvurları çok farklı olsa da bu gruplar ortak bir hedefi paylaşıyor, Beşar Esad diktatörlüğünün sona ermesini istiyorlar.

Bu nedenle muhalif grupların oluşturduğu ve Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) öncülük ettiği ittifakın geçen hafta başlattığı saldırılarda Halep’i ele geçirmesi, son yıllarda gücünü yeniden konsolide ettiği ve uluslararası meşruiyetini de yeniden tesis etmekte olduğu düşünülen Beşar Esad üzerinde adeta darbe etkisi yarattı.

İran ve Rusya’nın desteği sayesinde 13 yıldır Esad rejiminin yıkılmasını önleyen Suriye ordusu, muhalif grupların saldırılarına hazırlıksız yakalanmış görünüyor.

Beşar Esad’a meydan okuyan ittifaka öncülük eden HTŞ kim?

El Kaide kökenli HTŞ, yaklaşık 30 bin savaşçısıyla bölgedeki en etkili silahlı güç konumunda ve cihatçı bir yapı olarak Suriye topraklarındaki hakimiyetini genişletmesi endişelere yol açıyor. İlk ismi El Nusra Cephesi olan bu yapı, El Kaide’nin Suriye kolu olarak Ebu Muhammed Colani tarafından kuruldu.

IŞİD ile kıyasıya bir rekabet içine girerek bölgede güçlenen, daha sonra Esad’a yardıma yetişen İran ve Rusya’nın bu yapıyı hedef alması sonucunda İdlib’e çekilmek zorunda kalan bu yapının lideri Ebu Muhammed Colani, 2016 yılında El Kaide ile ilişkilerini sonlandırdıklarını açıkladı, 2017 yılında da HTŞ’yi kurduğunu ilan etti.

HTŞ, Suriye’nin “son muhalif kalesi” haline gelen İdlib bölgesini kontrol ediyor. Birleşmiş Milletler’e (BM) göre bu bölge iç savaştan kaçan, yerinden edilmiş yaklaşık 4 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapıyor. Hem ABD hem Türkiye’nin terör örgütleri listesinde yer alan HTŞ, son yıllarda cihatçı örgüt imajını daha ılımlı bir çizgiye dönüştürme çabasında.

HTŞ, El Kaide’nin küresel cihatçı yönelimi yerine odağının Suriye olduğunu, Suriye’de İslami bir yönetim istediğini ancak diğer dinlere de saygılı olduğunu savunuyor. Hatta Halep’i ele geçirdikten sonra HTŞ, kentteki kiliseler de dahil olmak üzere kültürel ve dini mekanları koruyacaklarını, diğer dinlere mensup olan kent halkına saygılı olunacağını duyurdu.

Esad rejiminin, İran ve Rusya’nın desteğini alarak HTŞ’nin Halep hamlesine İdlib’i yoğun bir karşı saldırı ile hedef alma ihtimali, sadece Türkiye için değil AB içinde endişe oluşturuyor. Bunun bu bölgede yaşayan milyonlarca yerinden edilmiş Suriyelileri harekete geçirerek Türkiye’ye ve daha sonra da Avrupa’ya yeni bir mülteci dalgasını tetiklemesinden endişe ediliyor.

Türkiye, Rusya ve İran arasındaki Astana Süreci uyarınca aslında Ankara İdlib’i silahsızlandırma sorumluluğunu üstlenmişti. Ancak mevcut gelişmeler, HTŞ’nin son yıllarda İdlib’deki hakimiyetini muhalif güçleri Esad’a yeni bir isyana hazır hale getirmek için kullandığı izlenimini güçlendirdi.

Halep’in ele geçirilmiş olunması, HTŞ’ye Suriyeli muhalifler nezdinde “kurtarıcı” ünvanını kazandırdı. Ancak uzmanlara göre bundan sonra ilerleme kaydedip kaydetmeyeceği büyük ölçüde öncülük ettiği ittifakın muhafazasına bağlı.

Suriye Milli Ordusu (SMO), büyük ölçüde Türkiye tarafından desteklenen farkı İslami ve İslamcı milisin oluşturduğu gevşek bir koalisyon olarak nitelendiriliyor. Birleşmiş Milletler (BM) uzmanları geçmişte SMO savaşçılarını Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelerde yargısız infaz, dayak, tecavüz, adam kaçırma ve yağmalama gibi ihlallerde bulunmakla suçlamıştı.

Türk hükümeti, Türkiye’nin Halep’te yaşanan çatışmalara taraf olmadığını söylese de Türk basınında Halep Kalesi’nde asılan Türk bayrağı için “Tarih tekerrür etti: Halep Kalesi’nde Türk bayrağı dalgalandı” ve “Halep Kalesi’nde 76 yıl sonra Türk bayrağı” gibi başlıkların atılması dikkat çekti.

Uluslararası basın, SMO’nun Halep operasyonuna katıldığı, hatta SMO’nun Halep’teki bir askeri havalimanını ele geçirdiği bilgisinin Türk basını tarafından duyurulduğuna dikkat çekmekle birlikte, Türkiye destekli bu yapının asıl hedefinin Şam’daki Esad rejimi değil, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) olduğuna işaret ediyor.

SMO’nun, Halep saldırısıyla eşgüdümlü olarak SDG’nin kontrolü altındaki Tel Rıfat’ı hedef aldığı, operasyonun adının da “Özgürlük Şafağı” olduğu bildiriliyor.

Ankara’ya göre muhaliflerin Halep operasyonuyla birlikte Esad rejimi SDG’den destek istedi, kendi kontrolü altındaki belli bölgeleri bu yapıya devretmeye başladı, SMO ise “Özgürlük Şafağı operasyonuyla bu planı bozdu”, Tel Rıfat’ın ilçe merkezini kontrolü altına aldı. SDG ise SMO’nun operasyonunun arkasında olduğunu iddia ettiği Türkiye’yi “tüm Suriye’yi işgal etmeyi hedeflemekle” suçluyor.

Kürtler, Suriye iç savaşının kazananı olarak görülüyor, PKK da Suriye uzantısı PYD ve askeri kolu YPG sayesinde Suriye’nin kuzeydoğusunu kontrolü altına almayı başaran aktör olarak nitelendiriliyor.

Aslında PKK sadece Türkiye tarafından değil, AB ve ABD tarafından da terör örgütü olarak sınıflandırılıyor. Ancak YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu SDG, IŞİD ile mücadelede sergilediği işbirliği sayesinde ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiki haline geldi ve bu yapı Suriye topraklarının neredeyse üçte birini kontrol ediyor.

Türkiye ise bu SDG’nin sınırlarındaki varlığını ulusal güvenliğine bir tehdit olarak algıladığını söylüyor.

SDG’nin Esad rejimi ile işbirliği yaptığı iddiaları gündemdeki yerini koruyor. Uzmanlar, HTŞ’nin ilerleyişini sürdürmesi halinde bir gün Türkiye destekli SMO ile birlikte SDG’yi hedef alma ihtimalinin dışlanamayacağına dikkat çekiyor. SDG’nin bu endişe nedeniyle Esad rejimi ile diyaloğunu koparmadığı, kazanımlarını kaybetmemeye odaklandığı belirtiliyor.

Uluslararası Kriz Grubu (ICC) kıdemli analisti Nanar Hawach, Suriye’deki son gelişmeleri değerlendirirken “tarih tekerrür edebilir” uyarısında bulundu.

Suriye’de demokrasi yanlısı güçlerin 2011 yılında mücadelelerini başlattıklarında önce ilerleme kaydettiklerini, ancak daha sonra Rusya ve İran’ın Esad güçlerine desteğini artırmasının ardından rejimin Hama’daki saldırıyı durdurmayı başardığını anımsatan Hawach, bunu izleyen yıllarda Esad’ın muhalifleri hedef aldığı sayısız hava saldırıları sonucunda rejim birliklerinin ülkenin yaklaşık yüzde 75’inde kontrolü yeniden ele geçirdiğini söyledi.

DW Türkçe’ye konuşan Hawach, “Pazar günü, Hama’ya yoğun hükümet destek takviyesi ulaştı ve HTŞ’yi kuzeye doğru itmeye, bazı kasaba ve köyleri geri almaya başladılar” dedi. ICC kıdemli uzmanına göre Esad rejimi büyük bir karşı saldırı başlatmak üzere ve önümüzdeki birkaç hafta ya da ay boyunca Suriye’de yüksek yoğunluklu bir iç savaş yeniden başlayacak.

BM kuruluşlarına danışmanlık yapan Ortadoğu analisti Lorenzo Trombetta ise “Suriye’deki Türkiye yanlısı cihatçı isyancıların İsrail ile Hizbullah arasında ateşkesin yürürlüğe girmesinin hemen ardından saldırıya geçmesi tesadüf değil” diyor.

Bölge ülkelerinde Türkiye İslamcı muhalifleri desteklerken ABD, SDG’yi destekliyor. Esad rejiminin en büyük destekçileri ise Rusya ve İran.

Aralarında ABD ve Almanya’nın da bulunduğu birçok ülke tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılan, Avrupa Birliği’nin (AB) ise silahlı kanadını terörist grup olarak sınıflandırdığı Hizbullah, İran tarafından finanse ediliyor, donatılıyor ve eğitiliyor. Ancak Lübnan’da İsrail ile çatışmalar nedeniyle Hizbullah zayıflamış durumda. Bu nedenle Esad’a desteği de zayıfladı.

Yine İran’ın savunması da son zamanlarda İsrail tarafından zayıflatıldı. Ayrıca İsrail Suriye içindeki İran üslerine yönelik saldırılarını arttırdı ve Lübnan ile Suriye arasındaki ikmal yollarını kesti. Bu arada Suriye’nin diğer kilit müttefiki Rusya da Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşla meşgul. Ancak Rusya, Ukrayna savaşına rağmen Suriye’yi desteklemeye devam edeceğini duyurdu.

Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov bir basın toplantısında “Rusya’nın elbette Beşar Esad’ı desteklemeye devam edeceğini” söyledi, Moskova’nın “durumu istikrara kavuşturmak için neyin gerekli olduğuna dair bir pozisyon belirleyeceğini” de sözlerine ekledi.

İran da Kremlin gibi Esad’a destek açıkladı. İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan telefonda görüştüğü Esad’a isyanı bastırmak için gerekti desteği verme güvencesini verdi.

Paylaşın

Otomotiv Satışları Yıl Bitmeden Bir Milyonu Aştı

2024 yılının ilk 11 aylık döneminde, otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,5 oranında azalarak 1 milyon 68 bin 260 adet oldu.

Haber Merkezi / Otomobil satışları, 2024 yılının ilk 11 aylık döneminde, geçen yıla göre yüzde 0,5 oranında artarak 845 bin 530 adet, hafif ticari araç pazarı ise aynı dönemde yüzde 4,4 azalarak 222 bin 730 adet oldu.

Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği (ODMD), Otomobil ve Hafif Ticari Araç Pazarı Kasım ve Ocak – Kasım 2024 verilerini açıkladı.

Buna göre; Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, 2024 yılının ilk 11 aylık döneminde döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,5 oranında azalarak 1 milyon 068 bin 260 adet oldu.

Otomobil satışları, 2024 yılının ilk 11 aylık döneminde döneminde geçen yıla göre yüzde 0,5 oranında artarak 845 bin 530 adet, hafif ticari araç pazarı ise yüzde 4,4 azalarak 222 bin 730 adet oldu.

Kasım ayı otomobil ve hafif ticari araç pazarı geçen yılın kasım ayına göre yüzde 5,3 artarak 121 bin 094 adet oldu. Kasım ayında otomobil satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,5 artarak 94 bin 595 adet olurken, hafif ticari araç pazarı yüzde 12,2 artarak 26 bin 499 adet oldu.

Otomobil ve hafif ticari araç pazarı 10 yıllık kasım ayı ortalama satışlara göre yüzde 43,7 arttı. Otomobil pazarı, 10 yıllık Kasım ayı ortalama satışlara göre yüzde 46,5 artış gösterdi. Hafif ticari araç pazarı, 10 yıllık Kasım ayı ortalama satışlara göre yüzde 34,7 arttı.

Otomobil pazarı segmentlere göre; Pazarın yüzde 86,3’ünü vergi oranları düşük olan A, B ve C segmentlerindeki araçlar oluşturdu. C segmenti otomobiller 471 bin 395 adetle yüzde 55,8 pay, B segmenti otomobiller 254 bin 103 adetle yüzde 30,1 pay aldı.

Otomobil pazarı gövde tiplerine göre; Gövde tiplerine göre değerlendirildiğinde ise en çok tercih edilen gövde tipi SUV otomobiller ( yüzde 56,6 pay, 478 bin 286 adet) oldu. SUV otomobilleri, yüzde 25,5 pay ve 215 bin 284 adet satış ile Sedan, yüzde 16,9 pay ve 142 bin 500 adet satış ile H/B otomobiller takip etti.

Otomobil pazarı motor tipine göre; Benzinli otomobil satışları 521 bin 845 adetle yüzde 61,7 pay, Hibrit otomobil satışları 149 bin 343 adetle yüzde 17,7 pay, Dizel otomobil satışları 85 bin 517 adetle yüzde 10,1 pay, Elektrikli otomobil satışları 83 bin 298 adetle yüzde 9,9 pay ve Otogazlı otomobil satışları 5 bin 527 adetle yüzde 0,7 pay aldı.

Elektrikli otomobil pazarı elektrik motor gücüne göre; 160 kW altındaki elektrikli otomobil satışları yüzde 62,3 artarak yüzde 8 pay, 160 kW üstü elektrikli otomobil satışları yüzde 15,1 azalarak yüzde 1,8 pay aldı.

Otomobil pazarı motor hacmine göre; 1600cc altındaki otomobil satışları yüzde 11,2 azalarak yüzde 71,7 pay, 1600-2000cc aralığındaki otomobil satışları yüzde 1,5 artarak yüzde 0,6 pay, 2000cc üstü otomobil satışları yüzde 19,8 azalarak yüzde 0,2 pay aldı.

Otomobil pazarı emisyon seviyelerine göre; 120-140 gr/km arasındaki otomobiller 236.829 adetle yüzde 28 pay, 100-120 gr/km arasındaki otomobiller 206.968 adetle yüzde 24,5 pay aldı.

Otomatik şanzımanlı otomobiller; 770.999 adetle yüzde 91,2 pay alırken, manuel şanzımanlı otomobiller 74.531 adetle yüzde 8,8 pay aldı

Hafif ticari araç pazarı gövde tipine göre; Van gövde tipi yüzde 74,1 pay ve 165.142 adet ile en çok tercih edilen gövde tipi olurken; Kamyonet gövde tipi yüzde 12,7 pay ve 28.356 adetle 2. sırada yer aldı.

Paylaşın

Erdoğan, Muhalefeti Hedef Aldı: Lafa Gelince…

“Çevre” üzerinden muhalefeti hedef alan Erdoğan, “Genel merkez yöneticileri ve belediye başkanlarıyla muhalefet partileri su kaynaklarımızın bilinçli kullanımı, ormanlarımızın korunması noktasında en diplomatik tabirle ihmalkar davranıyorlar” dedi ve ekledi:

“Çevreyle ilgili meseleleri istismar etmeye gelince varlar, çevrenin temizlenmesine konu gelince ara ki bulasın. Ne yapmaya çalıştıkları belli değil. Lafa gelince çevreciyiz derler.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde, DSİ tarafından yapımı tamamlanan 564 tesisin toplu açılış töreninde konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şu şekilde:

“DSİ genel müdürlüğünde yapımı tamamlanan 564 tesisin toplu açılışı için bir aradayız. 77 şehrimizdeki projelerin ülkemiz ve milletimiz için hayırlar getirmesini temenni ediyorum. 8’i baraj 48’i gölet, 26’sı içme suyu tesisi, 350’si taşkın kontrol tesisi… 98 milyar TL toplam yatırım değeri olan bu tesislerle 1 milyon 147 bin dekarlık araziyi sulamaya açıyoruz. Tamamlanan 564 yeni tesisimizle Türkiye ekonomisine yıllık 18 milyar lira katkı sağlayacağız. Ayrıca yıllık 222 milyon metreküp içme suyu sağlanmış, günlük 420 bin metreküp içme suyu arıtma kapasitesi ilave etmiş oluyoruz.

Yine 484 meskun mahal ve 348 bin dekarlık araziyi taşkın zararlarından koruyor, 128 milyon kilovatsaat hidroelektrik enerji üretiyor. 3 milyon 54 bin dekar alanın tescilini yapıyoruz.  Bu projeler arasında Yozgat İnandık Barajı, Sorgun Barajı açılışlarını da birazdan canlı bağlantılarla gerçekleştireceğiz. Bu tesislerin hayata geçirilmesine vesile olan bakanlığımıza, DSİ ve yüklenici firmalarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bu yatırımların tamamlanmasında sorumluluk üstlenen tüm kardeşlerimize şükranlarımı sunuyorum.

Su bizim hem inancımızda hem tarihimizde hem de kültür dünyamızda hayati yer tutar. Tarih boyunca kurduğumuz medeniyet bahçelerini suyla yeşerttik. Su yollarının bakım ve inşasının yanında halka ücretsiz su dağıtmak için su vakıfları kurduk.

Nakkaşlarımız, hattatlarımız minyatürlerini yine su motifleriyle su kıvrımlarıyla süslemiştir. Su hayatımızı idame ettirdiğimiz nimet olma yolunda kültür kodlarımızda baş köşeyi ayırdığımız mümtaz yere sahip olmuştur.

Suyun kullanım alanıyla birlikte stratejik önemi de artmaktadır. Tarım, enerji, ulaşım gibi sektörler başta olmak üzere artan su ihtiyacımız üzerimizde baskı oluşturuyor. Dünyadaki suyun yüzde 97,5’i tuzlu sulardan oluşmaktadır. İnsanın kullanabileceği miktar son derece kısıtlıdır. Tatlı su miktarının da yüzde 1’lik bölümü kullanılabilir durumdadır. Temiz su kaynakları yeryüzündeki tatlı su potansiyelinin yüzde 0,1’ini teşkil ediyor. Ülkemiz dahil birçok yerde su hala sınırsız bir kaynak olarak algılanmaya devam ediyor. Bu tamamen yanlış, temelsiz ve tehlikeli bir bakış açısıdır. Su gün geçtikçe tükenen, azalan, kirlenen bir kaynaktır.

Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: Küresel ısınma, iklim değişikliği, kuraklık, çölleşme, plansız sanayileşme nedeniyle su kaynaklarımız olumsuz etkileniyor. Hızlı tüketim kültürü, su kirliliği tehditleri de kullanılabilir su kaynaklarının tükenmesine yol açıyor. 4 milyar civarında olan dünya nüfusu bugün 8 milyarın üzerine çıktı. Nüfus artarken yeryüzüne düşen yağış miktarında herhangi bir artış yaşanmadı. Son yıllarsa su baskınları, seller, orman yangınları gibi doğal afetlerle daha sık karşılaşıyoruz. Akdeniz havzasındaki ülkeler, iklim değişikliğinin yıkıcı etkisine en fazla maruz kalan ülkelerdir.

“Lafa gelince çevreciyiz”

Genel merkez yöneticileri ve belediye başkanlarıyla muhalefet partileri su kaynaklarımızın bilinçli kullanımı, ormanlarımızın korunması noktasında en diplomatik tabirle ihmalkar davranıyorlar. Çevreyle ilgili meseleleri istismar etmeye gelince varlar, çevrenin temizlenmesine konu gelince ara ki bulasın. Ne yapmaya çalıştıkları belli değil. Lafa gelince çevreciyiz derler. Ama İzmir Körfezi’nin kirlenmesini önleyecek bir adım atmazlar. Körfez can çekişiyor bunların umurlarında bile değil.

30 sene önce Haliç konusunda da aynı umursamazlık ciddiyetsizlik söz konusu. Haliç maalesef 94 öncesi durumuna geri dönüyor. Yangınlarla mücadele hususunda hemen hiçbir hazırlıklarının, doğru düzgün kapasitelerinin olmadığına bu yaz aylarında zaten şahit olduk. Kendi mesuliyet sahalarında çıkan yangınlara bile müdahale etmede ya çok kaldılar ya da yetersiz kaldılar. Bu yetersizliklerini kabul etmek yerine üstünü örtmek için de hep yaptıkları gibi yine başkalarını suçladılar.

Sorumluluğu Tarım Bakanlığımıza, Orman Teşkilatımıza, canları pahasına yangınlara müdahale eden kahraman ormancılarımıza attılar. Temennimiz; yanlıştan vazgeçerek önümüzdeki kış ve bahar aylarının eksiklerini gidermek için kullanmalarıdır. Çünkü tarıma, ormana, suya, çevreye dair hususlar sadece bir siyasi partinin veya hükümetin değil, 85 milyonun tamamının ortak meselesidir. Bizim bu konudaki tavrımız 22 yıldır hep böyle olmuştur bundan sonra da değişmeyecektir.

Arazi toplulaştırılmasında büyük bir ilerleme kaydederek 76 milyon dekar alanda toplulaştırma çalışması yaptık. Yerli ve temiz enerji kaynağı olan hidroelektrik santralleriyle 45 milyar kilovat saatlik üretim kapasitemizi 112 milyar kilovat saate çıkardık. İçme suyu temini için 81 il içme suyu eylem planı hazırlayarak 2040, 2050 ve 2071 yıllarına kadar tüm illerimizin su ihtiyaçlarını ayrı ayrı projelendik. Yeni projelerimizle 3,4 milyar metreküp içme suyu temin ettik. Yer altı su kaynaklarının korunması için depolama ve suni besleme tesislerini yine biz hayata geçirdik. Taşkın koruma tesislerimizle milletimizin can ve mal güvenliğini sağlamaya yönelik önemli adımlar attık.

Tüm bu alanlarda toplam 10 bin 657 tesisi hizmete alarak 2,4 trilyon liralık tarihi yatırımlar gerçekleştirdik. Artık suya yön veren politikalarla güçlü bir şekilde su akar Türk yapar diyebiliyoruz. Bundan sonra da Türkiye’nin kaynaklarını en verimli şekilde kullanmaya, ekonomimize kazandırmaya devam edeceğiz. Hiçbir kaynağımızı israf etmeyerek, adil ve verimli kaynak yönetimini hayatın her alanında geçirmeye gayret edeceğiz. Birileri gibi tutulmayan sözlerle, boş vaatlerle değil, eserlerimizle ve hizmetlerimizle konuşmaya devam edeceğiz.”

Paylaşın

Bahçeli, DEM’i Hedef Aldı: Ya Türkiye Partisi Olacak Ya…

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “DEM partinin henüz nerede duracağını kestirememesi yanlıştır. DEM ya Türkiye partisi olacak ya da derdest edilmekten başka seçeneği kalmayacaktır” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Piyasada sahte dolar iddiasına ilişkin açıklamada bulunan Bahçeli, “Son günlerde 600 milyon dolara yakın sahte paranın piyasaya sürüldüğü iddiası bize göre Türkiye’ye yönelik bir operasyondur. Külliyen yalan ve saptırmadır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı resen soruşturma başlatmıştır. Sahteciliğe karşı mücadele amansızca sürdürülmelidir. Telaşa gerek yok, vatandaşlarımız sakin olmalıdır. MHP meseleyi her zaviye ile incelemektedir. Oynanan oyunun farkındadır. Her şeyden önce Türkiye diyorsak vakit tamamdır söz konusu vatandır” dedi.

Bahçeli, “İç ve dış gelişmeler karşısında sivrilen ve serpilen kuşkularımız asla kuruntu değildir. Ağzımızdan çıkan her sözün bir dayanağı vardır. Gözümüze çarpan tehlike sinyallerini yanlış anlamamın veya yanılgıya düşmenin pürüzlü neticesi değildir. Evin içini güvenceye kavuşturmazsak sızma olur. Çağrılarımızın arka planları vardır. Yapılan uyarıların ne kadar isabetli olduğu görüldü. Bana dokunmuyor ise yılan bin yıl yaşasın diyemeyiz. Konu Türkiye ise devletin bölünmez bütünlüğü ise vakit tamamdır. Söz konusu vatandır” diye konuştu.

Suriye Devlet Başkan’ı Esad’a çağrıda bulunan Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: “Bölgemizde taşlar yerinden oynuyor. Yerinden oynayan taşlar hala oturmadı. Suriye’de cephe üstüne cephe açılmaktadır. Kaotik iklim giderek sertleşiyor. Suriye’deki gelişmeleri sabırla takip etmeliyiz. Milli güvenliğimiz tahriklerle farklı boyut kazanıyor. Suriye meselesinde Ankara vizyonuna bağlı kalmalıyız. Esed Türkiye’nin uzanan elini tutmayıp kulağını kapadı. Türk askerinin terörle mücadelesini hazmedemedi. Suriye tartışmalı devlet konumundadır. Bize göre vakit hala geç değildir. Esed’in Türkiye ile ön şartsız görüşmesi ülkesinin çıkarınadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kimsenin topraklarında gözü yoktur.”

“Suriye’nin istikrar ve huzura kavuşması elbette samimi dilek ve temennimizdi” diyen Bahçeli, şöyle devam etti: “Bu gerçekleşmeden coğrafi mıntıkaları terk etmek felakettir. YPG yok edilene kadar sahayı boşaltamayız. ABD ve Rusya, ‘Teröristleri bölgeden çekeceğiz’ dediler, verdikleri sözleri tutmadılar. Bölücü terör örgütüne hayat haramdır. PYD/YPG düşmanımızdır. Terör ya bitecek ya Türkiye bahara uyanacaktır. Ya da teröristler tek tek canlı hedef olmaktan kurtulamayacaktır. DEM partinin henüz nerede duracağını kestirememesi yanlıştır. DEM ya Türkiye partisi olacak ya da derdest edilmekten başka seçeneği kalmayacaktır. Gelişmelerin Kürt kardeşlerimizle alakası yoktur. Tel Rıfat’tan çıkarılanların katil olduğunu Kürt kardeşlerimizde görecektir. Suriye toprakları Suriyelilerindir. Tel Rıfat temizlendi sırada Münbiç var.”

CHP Lideri Özgür Özel’e tepki

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e tepki gösteren Bahçeli, “CHP genetik mirasına sarılarak eski hastalığın pençesine yeniden yenik düşmüştür. Özel ve ekibini vesayet hevesi tutmuştur. Özgür Bey, yolun yol değildir. Ağzının ayarı hepten bozuldu, sözün söz değil. Yeni bir cunta hedefindeyseniz o halde bunun sonuçlarına yedi ceddiniz en ağır şekilde katlanır” diye konuştu.

Paylaşın

Üretici Enflasyonu Yüzde 29,47’ye Geriledi

Yurt dışı üretici enflasyonu, kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 0,66, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 28,01, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 29,47 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 42,60 arttı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YD-ÜFE) Kasım 2024 verilerini açıkladı.

Buna göre; Yurt dışı üretici enflasyonu, kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 0,66, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 28,01, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 29,47 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 42,60 arttı.

Sanayinin dört sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %38,01 artış, imalatta yüzde 31,31, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında yüzde 4,65 ve su temininde yüzde 42,11 arttı.

Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara mallarında yüzde 29,40, dayanıklı tüketim mallarında yüzde 37,15, dayanıksız tüketim mallarında yüzde 40,30, enerjide yüzde 8,15 ve sermaye mallarında yüzde 30,94 arttı.

Sanayinin dört sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 1,15, imalatta yüzde 1,07, elektrik ve su temininde yüzde 1,14 arttı. Gaz üretimi ve dağıtımında ise yüzde 3,58 azaldı.

Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara mallarında yüzde 0,64, dayanıklı tüketim mallarında yüzde 1,0, dayanıksız tüketim mallarında yüzde 2,21 ve sermaye mallarında yüzde 0,62 arttı. Enerjide yüzde 2,32 azaldı.

Paylaşın

Yeni Yılda Hangi Burçlar Daha Sağlıklı Olacak?

Sağlık servettir, bundan daha doğru bir atasözü olamaz! Bir kişinin sağlığı büyük ölçüde geleceğini ve yaşam kalitesini belirler: Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova ve Balık.

Haber Merkezi / Astrologların tahminlerine göre yeni yılda sizi neler bekliyor bir göz atalım.

Mars’ın etkisi altındaki Koç burcu, 2025 yılında enerji dolu olacak. Hareketli bir yaşam tarzı sağlığınız için oldukça önemli. Ancak dikkatli olun çünkü yılın ilk aylarında kendinizi yorgun hissedebilirsiniz. Meditasyon ve dengeli beslenme size yardımcı olacaktır.

Satürn’ün konumu Boğa burcuna, 2025 yılında sağlık sorunlarına karşı duyarlı olmayı tavsiye ediyor. Kronik hastalıklarınız varsa düzenli doktor kontrollerinizi yaptırın. Fiziksel aktivitenizi artırmak ve bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için doğal gıdalara ağırlık verin.

İkizler burcunun sağlığı 2025 yılında Merkür tarafından yönetilecek. Yılın ilk yarısında zihinsel yorgunluğunuz olabilir. İş ve dinlenme arasındaki dengeyi korumaya çalışın. Kısa doğa yürüyüşleri ve kitap okumak gibi aktiviteler size fayda sağlayacaktır.

2025 yılında Ay’ın etkisiyle Yengeç burcunun duygusal sağlığı ön planda olacak. Stres ve duygusal dalgalanmalar aşırı yüklenmeye neden olabilir. Meditasyon ve aromaterapi huzuru bulmanıza yardımcı olacaktır.

Güneş tarafından yönetilen Aslanlar, 2025 yılında kendilerini sağlık açısından güçlü hissedecekler. Ancak aşırı çalışma ve stres kardiyovasküler sisteminizi etkileyebilir. Egzersiz ve sağlıklı beslenmeyle kendinizi koruyun.

Merkür etkisindeki Başakların 2025 yılında hassas sindirim sistemlerine dikkat etmeleri gerekiyor. Vücudunuzu temizleyen diyetleri ve probiyotikleri tercih edin. Stresten uzak durup kendinize daha fazla zaman ayırmanız olumlu etki yaratacaktır.

Terazi için Venüs 2025’te denge ve uyum getiriyor. Ancak hareketsizlik kilo alımına ve diğer sağlık sorunlarına yol açabilir. Hareketli bir yaşam tarzı ve dans gibi eğlenceli fiziksel aktiviteler seçin.

Akrep burcu için Plüton’un etkisiyle duygusal ve fiziksel güçleri artacaktır. Ancak yılın ikinci yarısında bağışıklık sisteminizi korumaya dikkat etmelisiniz. Vücudunuzdaki değişiklikleri izleyin ve yorgun hissettiğinizde dinlenin.

Jüpiter’in etkisi altındaki Yay burcu 2025 yılında oldukça enerjik ve iyimser olacak. Ancak aşırı aktivite yaralanmalara neden olabilir. Egzersiz yaparken dikkatli olun ve uygun bir beslenme planı tercih edin.

Satürn etkisindeki Oğlak burcu için kemik ve eklem sorunlarına dikkat edilmelidir. Hareket ve kalsiyum açısından zengin besinler size fayda sağlayacaktır. Rutininizi ayarlamak için kısa molalar verin.

Kova burcu için 2025 yılı kalp sağlığı açısından önemli olacak. Uranüs etkisindeki stresin etkilerinden uzak durmak için spor ve nefes egzersizleri yapın. Elektronik cihazlardan uzak durmak ve uyku programına uymak önemli olacaktır.

Balık burcu 2025, Neptün’ün etkisi altında duygusal ve zihinsel sağlık yılıdır. Kendinize çok fazla yüklenmemeye çalışın ve sizi rahatlatan hobileri tercih edin. Deniz ürünleri açısından zengin bir beslenme ve bol su içmek faydalı olacaktır.

2025 yılı sağlık açısından her burç için farklı mesajlar veriyor. Yıldızların ışığında sağlığınıza dikkat etmeniz ve uygun önlemleri almanız refahınızı sağlayacaktır. Unutmayın, dengeli bir yaşam tarzı her zaman önemlidir.

Paylaşın