İmamoğlu, Ekonomi Üzerinden İktidara Yüklendi

8. İstanbul Ekonomi Zirvesi’nde konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Burada olumlu bir tablo çizmek isterdim ama maalesef daha önce yaşamadığımız ölçekte bir ekonomik dar boğazında içerisindeyiz” dedi ve ekledi:

“Türkiye’yi her geçen gün daha da sıkıntıya sokan ekonomi politikaları, 2023 yılı genel seçimleri sonrasında yeniden şekillendi. Etki analizi yapılmadan, istişare edilmeden alınan bir kısım sürpriz kararlar, ekonominin ne yazık ki dengesini bozdu, pek çok şirket ve sektörü de bu aşamada paralize etti. Uygulamada sorunların kaynağını ele almak ve kökünden çözmek yerine, biraz geçmişten kalan 1980’li, 90’lı yıllarda uygulanan tipik kemer sıkma politikaları ne yazık ki benimsendi. Bunlar basit olarak, faiz ve vergi artışı ile kur ve ücretleri baskılamaya dayalı politikalar.”

İmamoğlu, konuşmasının devamında, “Ülkemizin daha fazla büyümesi ve ekonomik şoklara karşı daha dayanıklı olması adına rekabetçiliği, verimliliği ve potansiyel büyümeyi arttırmaya yardımcı olacak, kapsamlı bir yeni bir ekonomik reforma ihtiyacımız vardır” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beşiktaş’ta bir otelde düzenlenen “8. İstanbul Ekonomi Zirvesi”nde konuştu.

BirGün’ün aktardığına göre; “İstanbul”, “ekonomi” ve “zirve” kelimelerinin birbirine çok yakışan üç tarif olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, “İstanbul’a, güzel olan her duygu çok yakışıyor. Dünya ölçeğinde lider kentlerden birisi. Ve bu liderliğini en üst seviyede ortaya koyan faaliyetleri yapmalı ve dünyaya iyi mesajlar verebilmeli, öncü mesajlar verebilmeli, uyarılar yapabilmeli. İstanbul’a yakışan budur” dedi.

Dünyanın büyük bir iktisadi değişim ve dönüşüm sürecinde olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, şunları söyledi: “Burada olumlu bir tablo çizmek isterdim ama maalesef daha önce yaşamadığımız ölçekte bir ekonomik dar boğazında içerisindeyiz. Türkiye’yi her geçen gün daha da sıkıntıya sokan ekonomi politikaları, 2023 yılı genel seçimleri sonrasında yeniden şekillendi. Etki analizi yapılmadan, istişare edilmeden alınan bir kısım sürpriz kararlar, ekonominin ne yazık ki dengesini bozdu, pek çok şirket ve sektörü de bu aşamada paralize etti. Uygulamada sorunların kaynağını ele almak ve kökünden çözmek yerine, biraz geçmişten kalan 1980’li, 90’lı yıllarda uygulanan tipik kemer sıkma politikaları ne yazık ki benimsendi. Bunlar basit olarak, faiz ve vergi artışı ile kur ve ücretleri baskılamaya dayalı politikalar.

Türkiye ekonomisindeki yapısal sorunlar ile geçmişten gelen sürdürülebilirlik endişeleri devam ettiği için, uygulanan kemer sıkma politikalarının, yüksek kur riskini azaltma dışında, maalesef istenilen düzeyde etkinliğini henüz göremedik ve yaşayamadık. Üstelik gelir dağılımı adaletsizliği, tarihte görülmemiş ölçüde ülkemizde bizlerin canını acıtacak durumda. Halkın yoksulluğu artıyor. Toplumun büyük bir kesimi eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi zaruri hizmet alanlarına dahi erişimde ciddi sorunlar yaşıyor. Özetle; gerçekleşen veriler, reel sektörde sert daralmanın başladığını, istihdam piyasasında kırılganlığın arttığını, ancak yürütülen politikaların tüketim, beklenti ve varlık fiyatları üzerinde istenilen etkiyi de henüz yaratmadığını gösteriyor.”

“Türkiye’mizin ciddi bir zihinsel değişikliğe ihtiyacı var”

“Bu gelişmeler, enflasyonu düşürmek için tek başına para politikalarının yeterli olmadığını da bizlere yaşatıyor” diyen İmamoğlu, “Tüm sektörler için geçerli bir durum tespiti yapmak gerekirse; 2024-25 yılının herkes için daha zorlu geçeceğini görmemiz gerekir. Eğer durum böyleyse, ‘ne yapmalı’, daha da önemlisi, ‘nasıl yapmalı’ sorusunu hepimiz kendimize sormak zorundayız. Her şeyden önce, Türkiye’mizin ciddi bir zihinsel değişikliğe ihtiyacı var” dedi.

İmamoğlu, “Ülkemizin daha fazla büyümesi ve ekonomik şoklara karşı daha dayanıklı olması adına rekabetçiliği, verimliliği ve potansiyel büyümeyi arttırmaya yardımcı olacak, kapsamlı bir yeni bir ekonomik reforma ihtiyacımız vardır. Hatta bundan da öte, tam bir ekonomik paradigma değişimi gerekmektedir. Çünkü, eğer toplumsal durgunluk ve ekonomik dar boğazdan kurtulmak istiyorsak, ülkemizi kalkındıracak yeni politikaları kapsayan yeni bir hikayeye ve yeni bir ekonomik modele ihtiyacımız olduğu çok açık ve net” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Göz Ardı Etmemeniz Gereken Sekiz Depresyon Belirtisi

Depresyonun tek bir gelişme çizgisi yoktur ve durum kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Belirtiler, bir arkadaşla yürüyüşe çıkmak yerine evde kalıp televizyon izlemeyi seçmek gibi hafiften, duş almak için yataktan bile çıkmamak veya sürekli intihar düşünceleri gibi daha şiddetliye doğru kademeli olarak ilerleyebilir.

Haber Merkezi / Kendinizde veya sevdiğiniz birinde depresyon olup olmadığını anlamanıza yardımcı olacak, bazılarını şaşırtıcı bile bulabileceğiniz, görmezden gelmemeniz gereken sekiz depresyon belirtisini aşağıda bulabilirsiniz.

Uyuma Sorunu: Depresyon gün içinde enerjiyi tüketse de, kişi geceleri uyuyamayabilir, Öte yandan, depresyonu olan bazı kişiler ise yataktan çıkmakta zorluk çekebilir ve gün içinde uzun süre uyuyabilir.

Favori aktivitelere ilgi kaybı: Bazı kişiler kendilerini kötü hissettiklerinde keyif aldıkları hobilere yönelir, ancak majör depresyonu olan kişiler bunlardan kaçınma eğilimindedir.

Enerji artışı: İronik olarak, depresyondaki kişiler kendilerine zarar vermek gibi sert bir karar aldıklarında çok daha enerjik olabilirler. Bunun nedeni, bir karara varmış olmanın verdiği rahatlama hissidir.

İştahta değişiklik: Bazı kişiler depresif veya kaygılı olduklarında aşırı yemek yerler, ancak şiddetli depresyonu olan kişilerde genellikle bunun tersi geçerlidir.

Sinirli hissetmek veya sinirli görünmek: Birçok kişide depresyon sinirlilik, sabırsızlık veya kaygı ve endişe ile kendini gösterebilir. Kadınlar özellikle depresyonla birlikte kaygı belirtilerine eğilimlidir. Konsantrasyon güçlüğü de bununla ilişkili bir diğer belirtidir.

Suçluluk duygusu: Aşırı suçluluk veya değersizlik hissetmek de depresyonun bir belirtisi olabilir.

Açıklanamayan fiziksel belirtiler veya değişimler: Beden ve zihin birbirine bağlı olduğundan depresyon, fiziksel yollarla da kendini göstermeye başlayabilir. Örneğin, sürekli baş ağrıları, sindirim sorunları veya açıklanamayan ağrılar.

Kasvetli konularla meşgul olmak: Ciddi şekilde depresyonda olan bir kişinin ölüm ve diğer kasvetli konularla meşgul olabilir.

Paylaşın

Stres Vücudunuzu Nasıl Etkiler?

Eğer kendinizi stresli hissettiyseniz (kim hissetmemiştir ki?), stresin vücudunuzu olumsuz yönde etkileyebileceğini de biliyorsunuzdur: Baş ağrısı, kaslarda gerginlik, çarpıntı, iştah kapanması gibi…

Haber Merkezi / Stresin bu belirtileri, kronik stresin sinir ve dolaşım sisteminizden sindirim ve bağışıklık sisteminize kadar vücudunuzdaki her organ ve sistem üzerinde yaratabileceği daha derin etkilerin yalnızca sinyalleridir.

Stres iltihaplanmaya neden olur: Araştırmalar, kronik stresin vücutta artan iltihaplanma ile bağlantılı olduğunu göstermiştir. Stresin etkilerinden biri, kalp hastalığı, diyabet, multipl skleroz gibi otoimmün bozukluklar ve hatta ağrı dahil olmak üzere birçok hastalığın altında yatan iltihaplanmayı tetiklemesidir.

Kalbe zarar verebilir: Kronik stres, enfeksiyon geçirdiğinizde vücudun savunma sisteminin bir parçası olan proinflamatuar sitokinlerdeki artışıyla bağlantılı görünüyor. Bir araştırmaya göre, bu sitokinler streste olduğu gibi kronik olarak aktive olduğunda kalbe zarar verebilirler.

Stres sindirim sisteminizi etkiler: Gastrointestinal sistem sinir uçları ve bağışıklık hücreleriyle doludur ve bunların hepsi stres hormonlarından etkilenir. Sonuç olarak, stres asit reflüsüne neden olabilir ve ayrıca irritabl bağırsak sendromu ve inflamatuar bağırsak hastalığı semptomlarını şiddetlendirebilir.

Stres bağışıklık sisteminizle dalga geçer: Birçok araştırma, stresin bağışıklığı düşürdüğünü göstermiştir. Otoimmün bozuklukları olan hastalar, genellikle stresli olaylar sırasında veya sonrasında alevlenmeler yaşadıklarını veya durumlarının özellikle stresli bir olaydan sonra başladığını söylüyorlar.

Stres beyninizi bulandırabilir: Kronik stres altında olan kişilerde gerçek yapısal, işlevsel ve bağlantıyla ilgili beyin değişiklikleri görülür. Bunların hepsi bilişi ve dikkati etkileyebilir, bu yüzden stresli olduğunuzda odaklanmayı veya yeni şeyler öğrenmeyi zor bulabilirsiniz.

Stres, tüm vücudunuzun berbat hissetmesine neden olabilir: Stres, bizi ağrıya karşı daha hassas hale getirir ve ayrıca kas gerginliğinden dolayı ağrıya neden olabilir.

Ayrıca stres altındakiler daha az uyumaya yatkındırlar, bu da durumu daha da kötüleştirir. Uyku, her hastalığı önlemeye yardımcı olmak açısından çok önemlidir. Uyku, bağışıklık sistemini yeniden başlatmaya yardımcı olur ve depresyonu, sinirliliği ve bitkinliği önler.

Stresten kanser olmak veya stresten ölmek mümkün mü?

Stresi doğrudan belirli bir hastalığa bağlamak zor olsa da, stresin ciddi hastalıklara katkıda bulunduğunu biliyoruz.

Kanserlerin yüzde kırkı yaşam tarzındaki değişikliklerle önlenebilir. Stres sigara ve alkol içmenizi, obeziteye yol açacak şekilde yemek yemenizi daha olası hale getirdiğinden, stres ile hastalık arasında bir bağlantı olduğunu söylemek doğru olur.

Belki de kalp krizlerinin çoğunun haftanın en stresli günü olan pazartesi günü gerçekleşmesi tesadüf değildir.

Paylaşın

Fransa’da Siyasi Kriz: Hükümet Devrildi

Fransa’da sağcı başbakan Michel Barnier’in azınlık koalisyonunun güven oylamasıyla düşürülmesinin ardından ülke siyasi krize girdi. Barnier, oylama öncesi Fransa’nın “bilinmezliğe sürükleneceği” uyarısında bulunmuştu.

Sol partilerin ittifakı tarafından getirilen güvensizlik önergesi, Marine Le Pen’in göçmen karşıtı, aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nden milletvekilleri tarafından da desteklendi. Toplam 331 milletvekili, hükümeti devirmek için oy kullandı, 288 oyluk bir çoğunluk gerekiyordu.

Hükümetin devrilmesi, cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u cumhurbaşkanı olarak geçirdiği iki dönemin en kötü siyasi kriziyle karşı karşıya bıraktı. Macron’un kimi başbakan olarak atayabileceği konusunda belirsizlik var.

Michel Barnier, Beşinci Cumhuriyet’in en kısa süre görev yapan başbakanı oldu. 73 yaşındaki Barnier görevde sadece 91 gün kalırken, merkezci ve sağcı bakanlardan oluşan hükümeti sadece 74 gün görev yapabildi.

Barnier hükümeti – 60 yılı aşkın bir süredir gensoru önergesiyle düşürülen ilk hükümet – pazartesi günü anayasanın 49.3 maddesini kullanarak parlamento oylamasını atlayıp sosyal güvenlik bütçesini geçirmesinin ardından iki ayrı güvensizlik oylamasının hedefi oldu.

Hükümet tarafından ortaya konan genel bütçe, ülkenin her ikisi de AB sınırlarını büyük ölçüde aşan kamu açığını (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 112’si) ve bütçe açığını (GSYH’nin yüzde 6’sı) kontrol altına almak amacıyla 2025 yılında 60 milyar euroluk (2,1 trilyon Türk Lirası) harcama kesintisi planlıyor.

Barnier, Emmanuel Macron’a sadık merkezci partiler ve kendisinin de mensubu olduğu sağcı Cumhuriyetçiler (LR) partisinden oluşan kırılgan bir azınlık hükümetini yönetti. Ancak ittifakları gayriresmi ve mutlak çoğunluktan 77 sandalye eksikti. 124 sandalye ile Ulusal Meclis’in en büyük partisi olan RN, “hükümet belirleyici” rolünü üstlendi.

Alt meclisteki RN grubunun başında bulunan Marine Le Pen’e, elektrik vergilerinin artırılması ve ilaç geri ödemelerinin düşürülmesi konusunda son anda verilen tavizler, Barnier’nin emeklilik maaşlarının endeksten çıkarılması konusunda taviz vermemesi nedeniyle destek bulamadı.

Dört dönem bakanlık ve iki dönem AB Komisyonu üyeliği yapmış olan politikacı, salı akşamı televizyonda yaptığı açıklamada, ülkenin “sosyal, ekonomik, bütçe ve finansal açıdan çok zor bir durumda” olduğunu ve gensoru önergesi kabul edilirse “her şeyin daha zor ve daha ciddi olacağı” uyarısında bulunmuştu.

Diğer partileri de “sorumluluklarını ciddiye almaya” çağıran Başbakan, hükümetini düşürmek için oy kullanan ve dolayısıyla önerdiği bütçeyi reddedenlerin, gelir vergisinde 18 milyon haneyi etkileyecek bir artıştan ve Ocak 2026’da yürürlüğe girecek olan çiftçilerin emekli maaşlarının dondurulmasından kendilerini sorumlu tutmaları gerekeceğini söyledi.

Hem aşırı sağ hem de sol, Fransa’nın bir kez daha içine düştüğü siyasi kargaşanın sorumluluğunu kategorik olarak reddediyor.

RN’nin 29 yaşındaki lideri Jordan Bardella, çarşamba günü kamu yayıncısı France 3’e verdiği demeçte, Macron’un bu yaz yapılan erken seçimlerde kendisini çoğunluktan ve dolayısıyla başbakanlıktan “mahrum bırakan” sözde “cumhuriyetçi cephe” mühendisliğinin suçlusu olduğunu söyledi.

“Belirsizliğin bu bütçeden kaynaklanacağını düşünüyorum ve yurttaşlarımın satın alma gücünü koruyabilmek istiyorum. Dolayısıyla yeni bir hükümet atanırsa, masaya oturacağız ve bütçe tartışmasına çok hızlı bir şekilde devam edeceğiz” diye ekledi.

Sosyalist (PS) lider Olivier Faure de suçu soldan bir başbakan atamayı reddetmekle itham ettiği cumhurbaşkanına yükledi. PS’nin de üyesi olduğu NFP, temmuz ayında beklenmedik bir şekilde en fazla sandalyeyi kazanmış ancak çoğunluğu elde edememişti.

Ancak Macron’un kampı, bir diğer üye olan aşırı sol Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) partisini RN kadar radikal buldukları için ittifakla çalışmayı reddetti.

Faure çarşamba günü Le Monde’a verdiği bir röportajda “NFP’nin önceliklerini uygulayacak, ancak sürekli uzlaşma kaygısı taşıyan solcu bir başbakanın atanmasını öneriyoruz” dedi ve ekledi: “NFP mutlak çoğunluğa sahip değil, bu nedenle bunun üzerinde çalışmamız gerekecek.”

Bu arada LFI, Macron’a istifa çağrısında bulunmuş, Cumhurbaşkanı ise bu çağrıyı “siyasi kurgu” diyerek reddetmişti.

Anayasa uyarınca Macron önümüzdeki temmuz ayına kadar yeni yasama seçimleri çağrısında bulunamaz. Dolayısıyla herhangi bir yeni hükümetin birden fazla partiyi içermesi gerekecek.

Salı akşamı Barnier, ilk hükümetin düşmesi halinde yeni bir hükümet kurmaya çalışıp çalışmayacağı sorusuna şu yanıtı vermişti: “Yarın düşersem, yarından sonraki gün hiçbir şey olmamış gibi buraya geri dönmemin ne anlamı var?”

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Hatimoğulları’ndan İktidara: Suriye’de Oynadığınız Oyunlar Türkiye’yi Vuruyor

Suriye’deki gelişmelere ilişkin konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Suriye’de oynadığınız her oyun dönüp Türkiye halklarını vuruyor. Suriye’de attığınız her olumsuz adım dönüp bizleri vuruyor” dedi ve ekledi:

“Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmekten imtina ettiğiniz için şuan bölgede artık bir söz sahibi değilsiniz. Yaptığınız barış çağrısının dahi bölgede bir karşılığı yoktur. Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmelidir. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye daha fazla güven içinde hissedecektir kendini. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye’nin, aynı zamanda Suriye ve Rojava’da Kürt halkının pratiği ve mücadelesiyle elde ettiği statüsünün resmileşmesi için çalışmalı. Suriye’de demokratik bir anayasanın yazılması için çalışmalıdır.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, ESP MYK Üyesi Orhan Çelebi, HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, TJA, Barış Anneleri, bileşen partilerimiz ve yöneticilerimizin katılımıyla Urfa’nın Suruç ilçesinde, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılara ilişkin basın açıklaması yapıldı. Açıklamada konuşan Hatimoğulları şunları söyledi:

“Buradan, sınırın sıfır noktasından bütün Türkiye halklarına bölgenin barışının mesajını vermeye geldik. Her ne kadar yollarımızı, geçişimizi engelleseler de sözümüzü bu gök kubbenin altından Ortadoğu’ya, Rojava’ya, Suriye’ye ve bütün dünyaya duyurmak üzere buradayız. Bölgede barışın, huzurun ve halkların kardeşliğinin tesis edileceği bir düzen kurulana dek mücadelemiz devam edecek. Biz bu filmi daha önce izledik. 2011’de Suriye savaşı başladıktan sonra, dış güçler tarafından adeta imalatı yapılmış olan IŞİD ve türevi örgütler Suriye sahasına salındı. Bunlar El Kaide’nin ürünü örgütler, El Nusra’nın ürünü örgütler, IŞİD’in ürünü örgütler. Şimdi isim değiştirip HTŞ olmuş ya da Suriye Milli Ordusu olmuş, fark etmez; aynı kaynaktan gelmekte, aynı güç tarafından beslenmekte, eğitilmekte, donatılmaktadırlar.

Özellikle Türkiye’nin oradaki askeri varlığını geri çekmemesinin, şu ana kadar hala devam ettirmesinin ürünüdür oradaki çeteler. Cumhurbaşkanı, SMO için ‘Suriye’nin Kuvayi Milliyesi’ demişti. İşte Kuvayi Milliye ile aynı şekilde eğitip donattıkları, yani komuta merkezlerinde yer aldıkları ve yer verdikleri güçler, Suriye’de Halep’e girmiş, oradan Tel Rıfat’a ve şimdi Cerablus’a operasyon yapmayı hedefliyor. Biz her yerde ifade ettik. Sahte güvenlikçi politikalarla bu iktidar ömrünü uzatmaya çalışıyor. Türkiye’nin yapması gereken barış siyasetidir, diplomasidir, diyalogdur dedik.

911 km’lik Suriye sınırımızın güvenliği barışla tesis edilir dedik. İslam’ın değerlerini siyasi emelleri için araç haline getiren bu çetelere güvenirseniz, döner bu çeteler sizi vurur dedik. Nitekim IŞİD’in hem Türkiye’de hem Avrupa ülkelerinden Amerika’ya kadar gerçekleştirdiği katliamlar ortadadır. Suruç Katliamını unutmadık, Ankara Gar Katliamını, Antep’teki düğün katliamını unutmadık. İstanbul’da, Ankara’nın göbeğinde IŞİD’in gerçekleştirdiği katliamları unutmadık. İşte o eğitip donattıkları dönüp Türkiye’yi vurdu.

Bunu bile isteye gerçekleştirdi bu iktidar. Ömrünü uzatmak için 10 Ekim Katliamına da göz yummuştu. Mahkeme tutanaklarını okuyan her insan, o eğitip donattıkları çetelerin Antep sınırından Ankara’ya nasıl vardıklarını, bombaları nasıl hazırladıklarını görür. Canlı bombaları nasıl hazırladıklarını zaten itiraf ettiler ve hepsi belgelerde mevcuttur. Hangi emniyet müdür yardımcısıyla, MİT’in hangi kadrosuyla görüştüklerini de ifadelerde görebilirsiniz. İşte bu çeteler, bölgede bunları yapmak için, otoriter rejimlerin devam etmesi için, emperyalist güçlerin ve Türkiye’deki mevcut iktidarın ortak imalatı olan çetelerdir.

Suriye’de barış sağlanmalıdır. Suriye’de barışın sağlanması, bölgede barışın ve istikrarın sağlanmasına katkı sağlayacaktır. Bugün Filistin’de, Gazze’de devam eden savaş hala can alıyor. Rusya-Ukrayna savaşı hala can alıyor. Dünya nükleer silahların tehdidi altında. Küresel ölçekte büyük bir savaşın çıkma ihtimali varken, Türkiye’deki iktidar, ‘Kürt sorununu çözeyim de gerçek anlamda iç barışımı sağlayayım ‘ demiyor. Oraya bu çeteleri salarak barış ortamını zehirliyor.

“Kürtlerin kazanımlarını ellerinden nasıl alabileceklerini…”

Buradan iktidara bir kez daha sesleniyoruz: Suriye’de oynadığınız her oyun dönüp Türkiye halklarını vuruyor. Suriye’de attığınız her olumsuz adım dönüp bizleri vuruyor. Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmekten imtina ettiğiniz için şu an bölgede artık söz sahibi değilsiniz. Yaptığınız barış çağrısının dahi bölgede bir karşılığı yoktur. Bugün Türkiye’nin bu iktidar sayesinde yaptığı hiçbir çağrının artık bir karşılığı kalmamıştır. Bu kaos döneminde, bu savaş ve çatışma döneminde, Kürtlerin kazanımlarını ellerinden nasıl alabileceklerini düşündükleri için ülke daha çok bataklığa sürükleniyor.

Bir kez daha çağrımızı yeniliyoruz. Kürt sorunu, barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmelidir. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye kendisini daha fazla güven içinde hissedecektir. Türkiye aynı zamanda Suriye ve Rojava’da Kürt halkının pratiği ve mücadelesiyle elde ettiği statünün resmileşmesi için çalışmalıdır. Suriye’de demokratik bir anayasanın yazılması için çalışmalıdır. Atılacak ilk adım Astana görüşmelerindeki kimi kararların hayata geçirilmesidir. Astana’daki en önemli mutabakat neydi? İdlib’deki bu çetelerin, dini duyguları siyasi ve kötü emellerine alet eden bu çetelerin silahsızlandırılmasıydı. Ama tam tersini yaptılar. İdlib’de daha çok silahlandırdılar ve şimdi yepyeni bir savaşın ve çatışmanın çıkmasına sebep oldular.

Bu süreçten Türkiye halkları karlı çıkmaz; Türkiye ve bölge halklarına fayda gelmez. Bu kadar kaos içinde olan bir yerde olması gereken en önemli şey Türk-Kürt-Arap barışının gerçekleşmesidir. Türkiye’nin bunun için çalışması gerekmektedir. Ama tam tersini yapıyorlar. Bilsinler ki bizler bunun için çalışmaya devam edeceğiz. DEM Parti olarak barış dostu olan, demokrasi mücadelesinden yana olan her kesimle birlikte Türkiye’de de dünyanın dört bir yanında da barış mücadelesi vermeye devam edeceğiz. Biz biliyoruz ki Ortadoğu’nun refaha ve huzura kavuşmasının yolu demokratik bir Ortadoğu’yu inşa etmekten geçiyor. Demokratik bir Ortadoğu’yu inşa etmek için Türkiye’den başlayacağız.

Tüm engellemelere rağmen, sahte barış vaatlerine ve komplolara rağmen bunu bizler adım adım gerçekleştireceğiz. Barış projemizi sınırın öte yanına adım adım taşıyacağız. Cetvelle ayrılan bu sınırlar, halkların arasında bir sınır olamaz. Bu bölge, halkların duyguları, düşünceleri ve kültürel değerleriyle birleşmiş olan bir bölgedir. O nedenle buradan bir kez daha diyoruz ki mücadelemizi mutlaka ama mutlaka onurlu bir barış için hayata geçireceğiz. Astana Mutabakatına ve belli başlı maddelerine dönülmesi, sonraki süreçte de barışın tesis edilmesi için sadece Türkiye’deki güçlere değil bütün dünyadaki demokrasi güçlerine ve insan hakları savunucularına Suruç’tan çağrımızı yeniliyoruz: Ortadoğu halkları kardeştir, aralarına kimse çomak sokmaya kalkmasın. İlle selem. Aştî, aştî. Barış barış.”

Paylaşın

OECD, Türkiye İçin Büyüme Tahminini Yüzde 3,5’e Yükseltti

OECD, Türkiye ekonomisinin bu yılki büyüme tahminini yüzde 0,1 oranında yukarı yönlü revize ederek, yüzde 3,5 olarak belirledi. Türkiye, 2023 yılında yüzde 4,1 büyümüştü.

OECD, Türkiye’nin 2025 büyüme rakamını da yüzde 0,6 aşağı yönlü revize ederek, yüzde 2,6 olarak öngördü.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), “Ekonomik Görünüm” raporunu yayımladı. OECD, Türkiye’ye ilişkin ekonomik büyüme tahminini bu yıl için yüzde 3,5’e yükseltirken, 2025 yılı için yüzde 2,6’ya düşürdü.

OECD, mayıs ayında yayınladığı raporda Türk ekonomisinin bu yıl yüzde 3,4 büyüyeceğini, 2026’da büyümenin yüzde 3,2 olacağını öngörmüştü.

“Sıkılaşan finansal koşullar ve devam eden mali konsolidasyon hane halkı tüketimini sınırlayacaktır. Deprem sonrası yeniden yapılanmanın etkileri geçtikçe yatırım ve kamu tüketimi de yavaşlayacaktır” değerlendirmesini yapan OECD, ancak, dış ortamdaki iyileşme ve uluslararası turizmdeki canlanmanın devam etmesi sayesinde ihracatın artmasının beklendiğini vurguladı.

OECD, istikrar politikalarının etkilerinin azalmasıyla GSYH büyümesinin 2026 yılında toparlanarak yüzde 4’e ulaşacağını tahmin etti.

Türkiye’de tüketici fiyatları endeksinin (TÜFE) 2024’te yıllık ortalama yüzde 58,3, 2025’te yüzde 30,7 ve 2026’da ise yüzde 17,2 artacağı tahmininde bulunan OECD, enflasyon baskılarının hafiflemesiyle birlikte politika faizinin 2026’nın ikinci yarısında yüzde 20’ye düşeceğini öngördü. Mayıs raporunda 2024 ortalama enflasyon beklentisi yüzde 55,5, 2025 için ise yüzde 28,7 olmuştu.

İşsizlik oranının bu yıl yüzde 8,8 olacağını öngören OECD, 2025’de yüzde 9’a çıkmasını beklediği işsizliğin 2026’da yüzde 8,6’ya gerileyeceğini tahmin etti. Mayıs ayı raporunda 2024 için işsizlik oranı yüzde 9,3, 2025 için ise yüzde 10 olarak tahmin edilmişti.

OECD, küresel ekonomik büyümenin bu yıl yüzde 3,2, 2025 ve 2026’da yüzde 3,3 olacağını tahmin ediyor. Böylece, dünya ekonomisinin gelecek 2 yılda genel olarak stabil bir büyüme seviyesini koruması bekleniyor.

OECD, mayısta yayımladığı Ekonomik Görünüm Raporu’nda, küresel ekonomik büyümeyi bu yıl ve 2025 için sırasıyla yüzde 3,1 ve yüzde 3,2 olarak öngörmüştü. Kurum, eylülde yayımladığı geçici ekonomik görünüm raporunda da küresel ekonominin bu yıl yüzde 3,1 büyüyeceğini tahmin etmişti.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

CHP Lideri Özel’den Partisine “Doğru Zemin” Uyarısı

CHP’de “Kurultay talep edenler” olarak değerlendirilen bazı isimlerin toplantı talebine yanıt veren Özgür Özel’in, “Eleştiriye açığız. Ayrıca yapılacak kapı bir toplantıda saatlerce eleştirilerinizi dile getirebilirsiniz. Yeter ki doğru yerde konuşulsun” dedi ifade edildi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Merkezi’nde milletvekilleriyle gerçekleştirilen kapalı toplantıda, komisyon aşaması tamamlanan 2025 yılı bütçesi ve TBMM Genel Kurul’daki bütçe görüşmeleri ele alındı. BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre; Milletvekillerine saha görevlendirmelerinin de yapıldığı toplantıda, “Kurultay tartışmalarının başka bir toplantıda” değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.

CHP TBMM Grubu, CHP lideri Özgür Özel başkanlığında gerçekleşen kapalı toplantıda bir araya geldi. 2025 yılı merkezi yönetim bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda tamamlanan görüşmelerinin değerlendirildiği toplantıda, milletvekillerine saha görevlendirmeleri de gerçekleştirildi.

TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmelerinin başlayacağı 9 Aralık’ta CHP’nin, tam kadro Genel Kurul salonunda olması kararlaştırıldı. CHP milletvekillerinin, devam edecek bütçe görüşmelerinde ise ikiye bölünerek tüm oturumlara katılacağı kaydedildi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de bütçenin komisyon sürecindeki görüşmelerindeki katkılarından dolayı teşekkür ederek, “Genel Kurul sürecinde de etkili bir muhalefet yapın” talimatını verdiği bildirildi.

CHP adına ilk sözün CHP lideri Özel tarafından kullanılacağı TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmelerinde, özellikle icracı bakanlıklara yönelik protestoların gerçekleştirileceği aktarıldı. CHP milletvekilleri, “Yalnızca muhalefet etmeyecek, Genel Kurul’daki söz hakkımızı, ‘CHP Türkiye’yi yönetmeye hazır’ mesajını vermek için de kullanacağız” dedi.

Milletvekillerine öte yandan, 7-8 Aralık’ta sahada olmaları yönünde görevlendirmeler yapıldığı belirtildi. CHP Genel Başkan Yardımcıları ve milletvekillerinden oluşan heyetin, sokak sokak gezerek Türkiye’deki ekonomik krizin sonuçlarını ve CHP’nin çözüme yönelik yol haritasını yurttaşlara anlatacağı dile getirildi.

CHP kaynaklarından edinilen bilgiye göre, kapalı toplantıda parti içi tartışmalar gündeme gelmedi. Parti içine yönelik eleştirileri bulunan ve “Kurultay talep edenler” olarak değerlendirilen bazı isimlerin sözlerini, “Bazı eleştirilerimiz var ancak bunun yeri burası değil. Ayrı bir toplantı talep ediyoruz” dediği savunuldu. Edinilen bilgiye göre, CHP lideri Özel de tartışmalara yönelik ayrı toplantı talebini, “Eleştiriye açığız. Ayrıca yapılacak kapı bir toplantıda saatlerce eleştirilerinizi dile getirebilirsiniz. Yeter ki doğru yerde konuşulsun” ifadeleriyle karşıladı.

Milletvekillerine sosyal medya uyarısı

Milletvekillerinin, sosyal medya hesapları üzerinden CHP içi tartışmalara yönelik verdiği mesajlarla ilgili uyarılar yapıldığı da öne sürüldü. CHP kaynaklarından bilgiye göre, bazı milletvekilleri, “Partiye zarar vermeyin. Sosyal medya paylaşımlarına dikkat edin” şeklinde uyarıldı.

Toplantıda parti içi tartışmaları gündeme getirdiği belirtilen ve parti yönetimi eleştiren milletvekilleri, şunları söyledi: “Özellikle Ekrem Bey’in bir belediye başkanı olarak parti içi tartışmalara bu kadar fazla girmesinden rahatsız olan arkadaşlarımız var. Ancak bu konuları başka bir toplantıda konuşmayı istiyoruz. Şu an için kurultay için imza toplama girişimimiz yok. Eleştirilerimiz partinin iyiliği için. Tek amacımız CHP’yi daha iyi bir notaya çekmek.”

Paylaşın

AK Parti Sözcüsü Çelik’ten “Suriye” Açıklaması: Pozisyonumuz Açık

Suriye’de yaşanan gelişmelere ilişkin konuşan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Son hareketliliğin arkasında Türkiye’nin olduğu söyleniyor. Arzu ettiğimiz şey çatışmaların artması değil. Bunların hepsi gerçek dışıdır, yalandır” dedi ve ekledi:

“Bizim pozisyonumuz açıktır; bir, İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki kurallara uyulsun, iki M4-M5 Karayolu’nun 6 kilometre kuzey ve güney derinliği korunsun şeklindeydi. Maalesef rejim ve diğer unsurların saldırıları neticesinde şimdiye kadar defalarca uyarmamıza rağmen bu tablo ortaya çıkmıştır.”

AK Parti Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin genel merkezinde basın açıklaması düzenledi. Çelik, Suriye’de yaşanan gelişmelere ilişkin “Son hareketliliğin arkasında Türkiye’nin olduğu söyleniyor. Arzu ettiğimiz şey çatışmaların artması değil. Bunların hepsi gerçek dışıdır, yalandır” iddiasında bulundu.

Çelik, “Bizim pozisyonumuz açıktır; bir, İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki kurallara uyulsun, iki M4-M5 Karayolu’nun 6 kilometre kuzey ve güney derinliği korunsun şeklindeydi. Maalesef rejim ve diğer unsurların saldırıları neticesinde şimdiye kadar defalarca uyarmamıza rağmen bu tablo ortaya çıkmıştır” dedi.

“Göç dalgası olmasını istemiyoruz”

Çelik  sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu anda bizim odaklandığımız konu, Birincisi, Esad rejimi muhaliflerle bir araya gelip bir kapsayıcı hükümet modeli oluşturursa bu çatışmalar bitebilir. İkincisi, Tel Rıfat, Menbiç gibi daha önceden vurguladığımız yerlerde ülkemize karşı terör faaliyeti yürüten terör varlığı görmek istemiyoruz. Suriye’nin içinde hangi kesimden olursa olsun sivil kayıpların oluşmasını istemiyoruz ve tabi ki Türkiye’ye dönük göç dalgası olmasını asla istemiyoruz.”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i hedef alan Çelik, “Türkiye Cumhuriyeti’ne değil de başka devletlere söylenecek sözleri Sayın Özgür Özel, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı söylüyor. Türkiye’nin ne İran’ı zayıflatmak ne de güçlendirmek gibi bir motivasyonu yok. Aynı şey Rusya için de geçerlidir” diye konuştu.

Suriye yönetimini de “bir takım yerleri gidip terör örgütüne teslim ediyorlar” diyerek suçlayan Çelik, “Tel Rıfat ve Münbiç’te terör varlığı istemiyoruz. 30 kilometre derinlikte ülkemizi tehdit edecek herhangi bir silahlı terör örgütü varlığına müsaade etmeyeceğimizi ifade diyoruz. Bizim Suriye’nin toprak bütünlüğüyle sorunumuz yok” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Türkiye’de Kasım Ayında 32 Kadın Katledildi

Türkiye’de kasım ayında 32 kadın öldürüldü, 26 kadının ölümü şüpheli bulundu. En fazla kadın cinayeti işlenen il İstanbul oldu. İstanbul’da kasım ayında 7 kadın öldürüldü.

Haber Merkezi / Öldürülen 32 kadının 17’si evli olduğu erkek, 5’i birlikte olduğu erkek, 3’ü oğlu, 2’si akrabası, 2’si daha önce birlikte olduğu erkek, 1’i önceden evli olduğu erkek, 1’i tanımadığı biri tarafından öldürüldü. 1 kadının öldürüldüğü kişiyle yakınlığı tespit edilemedi.

Öldürülen 32 kadından 7’si boşanmak istediği, barışmayı reddettiği, evlenmeyi reddettiği, ilişkiyi reddettiği gibi bahanelerle, 1’i hedef olan kadının ölümüne tanık olduğu gerekçesiyle, 1’i para istediği bahanesiyle öldürüldü. 23 kadının ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi.

Kasımda kadınların 16’sı ateşli silahlarla, 8’i boğularak, 6’sı kesici aletle, 1’i darp edilerek öldürüldü. Bir kadının nasıl öldürüldüğü tespit edilemedi. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 50’si ateşli silahla öldürüldü.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), 2024 Ekim ayına dair kadın cinayetleri verilerini açıkladı. Buna göre; Kasım ayında 32 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 26 kadının ölümü ise şüpheli bulundu.

Öldürülen 32 kadından 7’si boşanmak istediği, barışmayı reddettiği, evlenmeyi reddettiği, ilişkiyi reddettiği gibi bahanelerle, 1’i hedef olan kadının ölümüne tanık olduğu gerekçesiyle, 1’i para istediği bahanesiyle öldürüldü. 23 kadının ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi.

Kasım ayında öldürülen 32 kadının 17’si evli olduğu erkek, 5’i birlikte olduğu erkek, 3’ü oğlu, 2’si akrabası, 2’si daha önce birlikte olduğu erkek, 1’i önceden evli olduğu erkek, 1’i tanımadığı biri tarafından öldürüldü. 1 kadının öldürüldüğü kişiyle yakınlığı tespit edilemedi. Kasım ayında kadınların yüzde 53’ü evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.

Kadınların 20’si evinde, 2’si sokakta, 2’si arabada, 2’si arazide, 2’si kamusal alanda, 2’i işyerinde öldürüldü. 3 kadının öldürüldüğü yer tespit edilemedi. Kasım ayında öldürülen kadınların yüzde 63’ü evlerinde öldürüldü.

Kasımda kadınların 16’sı ateşli silahlarla, 8’i boğularak, 6’sı kesici aletle, 1’i darp edilerek öldürüldü. Bir kadının nasıl öldürüldüğü tespit edilemedi. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 50’si ateşli silahla öldürüldü.

Kasım ayında öldürülen 32 kadın:

İzmir’de 33 yaşındaki pazarlama müdürü Duygu Bölükbaşı, iki yıl önce evinin banyosunda asılı halde bulunmuştu. Olay ilk başta intihar denildi ancak birlikte olduğu erkek Emre Turan tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. Fail tutuklandı.

Afyon’da yaşayan 3 çocuk annesi Satı Aktan, evli olduğu Seydi Aktan tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Olay sırasında oğlu M.A. da yaralandı. Fail daha sonra aynı silahla intihar etti.

İstanbul’da 6 yaşındaki Şirin Elmas Hanilçi, 49 yaşındaki M.Ö. tarafından boğularak öldürüldü. Failin Şirin’in kendisinden para istediği ve vermek istemediği için öldürdüğü ortaya çıktı. Adana’da 29 yaşındaki Fahriye Asena Eskikanbur eskiden birlikte olduğu M.K.D. tarafından barışma teklifini reddetmesi bahanesiyle çalıştığı pastanede ateşli silahla vurularak öldürüldü.

Hatay’da 1 çocuk annesi hemşire Elif Gözen evli olduğu Alaattin Gözen tarafından evinde ateşli silahla vurularak öldürüldü. Konya’da 25 yaşındaki 1 çocuk annesi Bahriye Kalaycı eskiden evli olduğu Murat Ulaşan tarafından konuşma bahanesiyle boş bir araziye götürüldükten sonra bıçaklanarak öldürüldü.

Kahramanmaraş’ta 19 yıldır kayıp olan 24 yaşındaki Gülcan Alıç ve 31 yaşındaki Fatma Alıç’ın, Gülcan Alıç’ın birlikte olduğu Behçet Y. ve kuzeni Mevlüt D. tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. Gülcan Alıç’ın kıskançlık bahanesiyle, Fatma Alıç’ın ise cinayete tanık olması bahanesiyle öldürüldüğü öğrenildi.

Kocaeli’de 3 çocuk annesi Esma Söğütçü evli olduğu cezaevinden izinli çıkan Yakup Söğütçü tarafından uykusunda boğularak öldürüldü. Kahramanmaraş’ta 25 yaşındaki Elif Bal boşanma aşamasında olduğu Kahraman Bal tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etti.

Uşak’ da 46 yaşındaki Asiye Yıldırım, oğlu Ramazan Yıldırım tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Fail yakalandı. Ankara’da iki çocuk annesi Şükriye Karadeniz, evli olduğu Kenan Karadeniz tarafından beylik silahıyla vurularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etti.

Bursa’da 35 yaşındaki Özlem B., boşanma aşamasında olduğu Hakan B. tarafından kemerle boğularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etmeye çalıştı ancak engel olundu. Fail tutuklandı. Kırklareli’nde 58 yaşındaki Aysel Çetin, evli olduğu Recep Çetin tarafından baltayla öldürüldü. Fail tutuklandı.

İzmir’de 32 yaşındaki Aslıhan Göktaş, boşanma aşamasında olduğu Hüsamettin Göktaş tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etti. Mersin’de üç çocuk annesi Ayşe Gökten, boşanma aşamasında olduğu Veysel Gökten tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail gözaltına alındı.

Antalya’da 52 yaşındaki Hülya Ulumaskan, evli olduğu Mehmet Ulumaskan tarafından ateşli silahla öldürüldü. fail olayın ardından intihar etti. İstanbul’da 52 yaşındaki Güllü Özcan,, birlikte olduğu Binali Kara tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etti.

Mersin’de 24 yaşındaki Aybeniz Top, birlikte yaşadığı ancak şiddet gördüğü için kaçtığı, en sonunda geri dönmek zorunda kaldığı Hasan F. tarafından boğularak öldürüldü. Fail tutuklandı. Sakarya’da 32 yaşındaki Şelale Mirzalı, eskiden birlikte olduğu Alattin Akbaş tarafından çalıştığı yerde ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail tutuklandı.

Iğdır’da bir çocuk annesi, 25 yaşındaki Esra Bağcı, boşanma aşamasında olduğu Uzman Çavuş Ferdi Bağcı tarafından arabada bıçaklanarak öldürüldü. Aksaray’da 3 çocuk annesi, 44 yaşındaki Negül Adak, evli olduğu Savaş Adak tarafından uykusunda başından vurularak öldürüldü.

Ankara’da 41 yaşındaki Elif Bozkurt, boşanma aşamasında olduğu ve ev hapsi cezası olan Servet Bozkurt tarafından kıskançlık bahanesi ile boğazı kesilerek öldürüldü. Yurtdışına çıkış yasağı da bulunan failin elektronik kelepçesini sökerek evden kaçtığı öğrenildi. Fail yakalanarak tutuklandı. Şanlıurfa’da 43 yaşındaki Leyla Üren, boğazından bıçaklanarak ölü halde bulundu. Güvenlik kameralarının incelenmesinin ardından Ahmad El Avvad tutuklandı.

İstanbul’da Bahtiyar Aladağ isimli kişi, 55 yaşındaki annesi Necmiye Aladağ’ı, evli olduğu Sevim Aladağ, Sevim’in annesi Türkan Soylu’yu, 10 yaşındaki oğlunu, babasını, kuzenini ve bir kişiyi daha öldürdü. 2 kişiyi ise yaraladı.

Gaziantep’te 37 yaşındaki Yeşim Türkmen, evli olduğu Mert Türkmen tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. İstanbul’da 32 yaşındaki Filiz Aras, evli olduğu Sadık Aras tarafından kendisini aldattığı iddiasıyla boğarak öldürüldü.

Bolu’da Sevinç Alemdar, birlikte olduğu Selçuk Şahin tarafından karavanda öldürüldü. Kravavanın yanında ise boş bir mezar bulundu. Antalya’da 39 yaşındaki Hale Akbaş Poyraz, evli olduğu Abdullah Poyraz tarafından ateşli silahla öldürüldü. İstanbul’da 79 yaşındaki Meral S.’den haber alamayan komşularının durumu polise bildirmesi üzerine oğlu Emre İ. tarafından darp edilerek öldürüldüğü ortaya çıktı.

Paylaşın

DEM Parti’den Kayyım Ve Suriye Protestosu: Saldırılara Sessiz Kalmayacağız

Kayyım atamalarına ilişkin açıklama yapan DEM Parti Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu kayyım siyaseti devam ettiği sürece, bu kayyımlar her gün haksız hukuksuz şekilde halkın iradesine el koymaya devam ettiği sürece, kayyım siyasetiyle AKP yol almaya devam ettiği sürece, bu kayyımcı anlayışı bütün ülkeye yaymaya devam ettikleri sürece bizler de demokratik mücadelemizde ısrar edeceğiz” dedi.

Haber Merkezi / Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Sezai Temelli ile milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı önünde kayyım atamalarına dair açıklama yaptı. Gülistan Kılıç Koçyiğit, açıklamasında şunları söyledi:

“Bugün İçişleri Bakanlığının önündeyiz. Çünkü bu bakanlık haksızlığın, hukuksuzluğun ve siyasi darbenin odağı haline gelmiştir. Halk iradesini gasp eden, halkın seçme seçilme hakkını gasp eden bir bakanlığın, yani İçişleri Bakanlığının önündeyiz. Bu kayyım siyaseti devam ettiği sürece, bu kayyımlar her gün haksız hukuksuz şekilde halkın iradesine el koymaya devam ettiği sürece, kayyım siyasetiyle AKP yol almaya devam ettiği sürece, bu kayyımcı anlayışı bütün ülkeye yaymaya devam ettikleri sürece bizler de demokratik mücadelemizde ısrar edeceğiz.

Her hafta, gerekirse her gün bu bakanlığın önüne geleceğiz ve bakanlığın yaptığı hukuksuzluğu, siyasi darbeyi, demokrasi darbesini buradan teşhir edeceğiz. En son burada olduğumuzda 3 belediyemize kayyım atanmıştı. Halfeti, Batman ve Mardin belediyelerimize kayyım atanmıştı ve biz buradaydık. Buradan yine çağrı yapmıştık. Kayyım siyasetinden vazgeçin, demokrasiye darbe yapmaktan vazgeçin, halkın iradesine el uzatmaktan vazgeçin demiştik. Bir kez daha buradayız, neden? Çünkü Dersim’e, Ovacık’a ve en son da Van Bahçesaray Belediyemize kayyım atandı.

İktidar açık ve net bir şekilde, “Ben darbelerle yol alacağım, darbelerle ayakta kalacağım, 2028’de iktidara gelmek için Kürt halkını terbiye edeceğim” diyor. “DEM Parti’yi terbiye ederek yol almak istiyorum” diyor. DEM Parti’nin 2019’dan beri olan siyasi tercihlerini, politik yönelimlerini mahkum etmek, cezalandırmak istiyor. Kürt halkını, tercihleri nedeniyle bir kez daha cezalandırmak istiyor. Neden? Çünkü bizim politik tercihlerimiz, siyasetimiz, faşizm karşısındaki duruşumuz; AKP-MHP ittifakının halk düşmanı, demokrasi düşmanı yaklaşımına karşı olan tutumumuz bugün bir kez daha iktidarın koltuğunu sallıyor.

Bir kez daha AKP’yi tek başına iktidar olma yeteneğinden yoksun bırakıyor. İşte korkuları budur! Şimdi bir taraftan kayyımla, bir taraftan da siyasi soykırım operasyonlarıyla, gözaltı ve tutuklamalarla bize rota çizmeye çalışıyorlar. Bizi terbiye etmeye çalışıyorlar. Kürt halkına, “Senin eşit ve özgür yaşama talebini böyle hukuksuz bir şekilde gasp ederim, bastırırım” diyorlar. Bizi demokratik siyaset alanında etkisiz bırakmaya çalışıyorlar. Halkımızın, çok büyük bir oranda bu faşizme karşı ortaya koyduğu demokratik direniş hakkını yok etmek istiyorlar. Ama bu iş o kadar kolay değil, bu mesele masa başındaki planlara benzemez.

AKP, her seferinde siyasi mühendislik yaparak Türkiye’ye rota çizmeye çalışıyor. Tek bir öncelikleri var o da iktidarda kalmak. Tek bir öncelikleri var: Ne olursa olsun o koltukta oturmak. Tek bir öncelikleri var: Kendinden olanları yaşatmak. Ne demokrasi ne hak ne emekçi ne de hukuk diye bir dertleri var. Bunların hiçbiri yok. Daha yeni çetelerin Suriye’de yaptığı katliamı protesto eden 7 arkadaşımızı İstanbul’da tutukladılar. Daha yeni Eş Genel Başkan Yardımcımız Sevtap Akdağ ve Kayapınar Belediye Eş Başkanımızın aralarında olduğu onlarca arkadaşımızı tutukladılar. Düğmeye basmışlar; bir taraftan muhalefeti bölmek istiyorlar, bir taraftan da Kürt halkının mücadelesini yok etmek istiyorlar.

“Rojava’da çetelerin önünü açarak…”

Barış diyenlere soruyoruz: Üst üste kayyım atayarak, Rojava’da çetelerin önünü açarak, Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürt halkının, Hıristiyanların, Dürzilerin, Ezidilerin ve Arap Alevilerin katledilmesine yol vererek Türkiye’de barışı nasıl sağlayacaksınız? Türkiye’nin “terör örgütü” diye tanımladığı HTŞ, bugün kanallarda muhalif örgüt diye lanse ediliyor. İşte zihniyet budur! Kafa kesen, Türkiye’nin askerlerini canlı yayında cayır cayır yakan IŞİD ve türevleri, El Kaide ve El Nusra artıkları Suriye’de Kürtleri ve diğer halkları katletmek için yola çıkmış, Kürtleri yaşam alanlarından çıkarıyor, sürgüne gönderiyor. Burada ise birileri sevinç naraları atıyor.

Halep’e Türk bayrağı dikildi diye sevinenler var. Halep kimin toprağı, kimin şehri? Türkiye Halep’i, Suriye’yi işgal mi etmek istiyor? Kürt halkının, orada yaşayan halkların iradesine neden saygı duymuyorsunuz? Neden Suriye halklarının barış içinde yaşaması için bir politika geliştirmiyorsunuz? Bu katliamcı çetelerin önüne neden geçmiyorsunuz? Efrin’den 300 bin insan başka kentlere sığındı. Şimdi o 300 bin insan yeniden yerinden yurdundan edildi. Şehba’ya yerleştiler, 3-5 yıldır çadırlarda yaşıyorlar. En kötü koşullarda yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Kendi toprakları, Türkiye’nin SMO dediği çeteler tarafından işgal edildiği için. Şimdi Şehba’yı bıraktılar, başka bir yere geçiyorlar. İşte AKP hükümetinin, “Kürt anasını görmesin” politikası nedeniyle.

Oysa bugün barış için her zamankinden daha fazla fırsat vardır. Suriye’nin barışı için de Türkiye’nin barışı için de koşullar vardır ama sizin niyetiniz barış değil. Siz barış diyerek savaşı kışkırtıyorsunuz. Siz barış diyorsunuz ama bu ülkedeki gerginliği tırmandırıyorsunuz. Barış diyorsunuz ama kayyım atayarak halkın iradesini yok ediyorsunuz. Böyle bir barış olabilir mi? Barış deyip tecridi derinleştirmek, barış deyip halka darbe yapmak barış değildir. Böyle bir barış yolu olamaz. Barışın yolu açıktır: Ülkede yaşayan herkesi, her halkı, her inancı eşit görmekten geçer. Eşit yurttaş olarak onunla omuz hizasında yan yana durmaktan geçer. Bu bir efendi-köle ilişkisi değildir. Birileri buyuracak, birileri de yapacak. Biri direktif verecek, birileri de ona uyacak. Böyle bir şey değildir. Ne istiyorsunuz şimdi?

Bahçesaray halkı o küçücük kentte, 6 ay yolun kapalı olduğu o kentte, kendi temsilcisini seçti. Şimdi siz uyduruk gerekçelerle kayyım atıyorsunuz. Ne yapsın Bahçesaraylılar, size gül mü uzatsınlar? Barış böyle mi oluyor desinler? AKP’nin barış yolu buymuş, sorun değil mi desinler? Bu sorulara cevap verin. Ülkede şiddeti ve gerilimi tırmandıran, demokrasiyi ve hukuku askıya alan anlayış, bugün Suriye’de de çetelerin önünü açıp orada yeni katliamlara yol veriyor. Bu açık ve nettir.

Suriye’de Kürtler başta olmak üzere orada yaşayan halkların yaşayacağı her türlü katliamın müsebbibidir Türkiye. Haberimiz yok diyemezsiniz. Bu HTŞ aylardır, yıllardır nerede barınıyordu? Bu HTŞ’yi kim korudu İdlib’de? Astana’da neyin garantisini verdiniz? Çıkın bunların yanıtını verin. Şimdi eğitilmiş, donatılmış ve silahlandırılmış olarak Kürt katliamına gidiyorlar, Kürtlerin yaşam alanlarına kastediyorlar. Bize de diyorlar ki Suriye’deki Kürtler ayrı, Türkiye’deki Kürtler ayrı. Öyle bir dünya yok! Suruç ile Kobanî aynıdır. Sadece arada sınır vardır. Qamişlo ile Nusaybin aynıdır.

Birileri yaşam alanlarımızın arasına 100 yıl önce sınır çekmiş olabilir ama biz Kürtler biriz, bütünüz. Sınırın hangi yakasında olursa olsun, hangi ülkede olursa olsun halkımıza yönelik bir katliama sessiz kalmamızı hiç kimse bekleyemez. Milliyetçi hezeyanlarla Kürt katliamına sevinenler, insanlıktan nasibini almamış olanlardır. Biz Suriye’deki Kürt’ün de Arap Alevi’nin de Çerkes’in de Durzi’nin de Ezidi’nin de orada yaşayan her halkın yaşamı için de mücadele ederiz, ses çıkarırız burada. Hiç kimse bir katliama sessiz kalmamızı beklemesin.

Hiç kimse bu ülkede hukuksuzluğa alışmamızı beklemesin. Darbelere ve kayyıma alışmamızı beklemesin. Şiddete alışmamızı beklemesin. Baskıya ve zora alışmamızı beklemesin. Çünkü alışmayacağız; alışmayız, mücadele ederiz. Demokrasiden yana sonuna kadar mücadele ederiz. Bu ülkede özgürlük ve eşitlik inşa edilince kadar, demokratik bir cumhuriyet inşa edilinceye kadar mücadele etmeye devam ederiz. Kimse ama hiç kimse yanlış hesap yapmasın. En başta da hükümet yanlış hesap yapıyor: Burada Kürt’ün sırtına vururum, yetmedi gidip Suriye’de de vururum; bunun adına da barış derim. Öyle bir dünya yok.

“Demokrasiden yana tutum almaya devam edeceğiz”

Bütün bu kayyım uygulamalarını kınıyoruz. Kayyım uygulamalarına karşı demokrasi güçleriyle beraber her yerde ses çıkarmaya devam edeceğiz. Bugün Eş Genel Başkanlarımız Suruç’ta sınıra yürüyecekler. Çok açık ve net söylüyorum: Suriye bizim kırmızı çizgimizdir. Suriye’de halkların katliamına asla yol vermeyiz. Orada halkımızın katledilmesine göz yummayız. Suriye’de yaşayan halkların Suriye’nin geleceğini belirlemesi için, Suriye’de barışın inşa edilmesi için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Hükümeti de buna destek vermeye, orada barışın aklını hakim kılmaya, çatışmayı durdurmaya, çetelerin önünü kesmeye ve Suriye halklarının geleceğinde barışçıl bir rol oynamaya davet ediyoruz.

İşte o zaman burada da bölge de gerçek anlamda bir barış tesis edilebilir. Yoksa burada devam eden bu hukuksuzluklar ve Suriye’deki çetelerin önünün açılması daha büyük bir karanlığı, daha büyük bir hukuksuzluğu çağıracaktır. Bizim buna sessiz kalmamız mümkün değildir. Demokratik, anayasal, barışçıl protesto hakkımızı kayyımlara karşı da Rojava’daki katliamlara karşı da büyüteceğimizi ifade etmek istiyorum. Bugün Meclis’te de saat 1’te Şeref Holünde bir saatlik bir oturma nöbetimiz, demokrasi nöbetimiz olacak. Belediyelerimize el koyup bizden rutini devam ettirmemizi hiç kimse beklemesin. Böyle bir dünya yok. Mücadele edeceğiz, demokrasiden yana tutum almaya devam edeceğiz.”

Paylaşın