UEFA Avrupa Ligi: Fenerbahçe, Athletic Bilbao’ya Boyun Eğdi

UEFA Avrupa Ligi 5. hafta maçında Fenerbahçe ile Athletic Bilbao, Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda karşı karşıya geldi. Karşılaşmadan Athletic Bilbao, 2 – 0 galip ayrıldı.

Haber Merkezi / Athletic Bilbao’ya galibiyeti getiren golleri 5. ve 45. dakikalarda Inaki Williams kaydetti.

Athletic Bilbao, bu galibiyet ile puanını 16’ya yükseltti. Fenerbahçe ise 8 puanda kaldı.

Yönetime tepki gösteren Fenerbahçe taraftarları “Ali Koç istifa” ve “Aziz Yıldırım” sloganları attı.

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, skorun ve gelen tepkilerin ardından, maç bitmeden, 88. dakikada protokol tribününden ayrıldı.

Fenerbahçeli taraftarlar, maçın son düdüğünden sonra da, “Yönetim istifa” tezahüratı yaptı.

5. dakikada Samet Akaydin’in, kaleci Dominik Livakovic’e geri pasında araya giren Gorka Guruzeta topla ceza sahası içine girdi. Guruzeta’nın, kaleci Livakovic ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda sağ tarafına verdiği pasta Inaki Williams meşin yuvarlağı boş kaleye gönderdi. 0-1

45. dakikada Ohian Sancet’in pasında sağ kanatta topu alan Inaki Williams’in ceza sahası içine girip çaprazdan yaptığı vuruşta meşin yuvarlak ağlarla buluştu. 0-2

Stat: Şükrü Saraçoğlu

Hakemler: Irfan Peljto, Senad Ibrisimbegovic, Davor Beljo

Fenerbahçe: Dominik Livakovic, Bright Osayi-Samuel, Samet Akaydin (Çağlar Söyüncü dk. 46), Alexander Djiku, Mert Müldür, Sofyan Amrabat, İsmail Yüksek, Sebastian Szymanski (Edin Dzeko dk. 61), Dusan Tadic (Cengiz Ünder dk. 73), Allan Saint-Maximin (İrfan Can Kahveci dk. 73), Youssef En Nesyri

Athletic Bilbao: Julen Agirrezabala, Andoni Gorosabel, Yeray Alvarez (Daniel Vivian dk. 46), Aitor Paredes, Yuri Berchiche, Mikel Jauregizar (Benat Prados dk. 67), Inigo Ruiz De Galarreta, Inaki Williams (Mikel Vesga dk. 85), Ohian Sancet, Nico Williams (Alex Berenguer dk. 37), Gorka Guruzeta (Unai Gomez dk. 67)

Goller: Inaki Williams (dk. 5 ve 45) (Athletic Bilbao)

Paylaşın

Erdoğan, Suriyeliler Üzerinden CHP’ye Yüklendi

“Dünya İnsan Hakları Günü” programında konuşan Erdoğan, “İnsanlığımızın sorumluluğu neyse zor dönemde bunu yapmaya gayret ettik. Komşularımızı 13 yıl boyunca en güzel şekilde misafir ettik” dedi ve ekledi:

“Elbette bu süreci zehirlemek isteyenler de oldu. Eski CHP genel başkanı nazivari nefret söylemleri ile milleti galeyana getirmeye çalışırken vatanlarını bir gecede terk etmek zorunda kalan mazlumlara insafsızca saldırdılar. Bu garibanları hedef haline getirmekten utanmadılar. Üç beş oy için inancımıza yakışmayan tavırlara tevessül ettiler. Kimisi de menfaatlerini korumak için buna sessiz kaldı. Irkçı söylemler karşısında iki kelam etmediler. Mesele Suriyeli mazlumlar olunca konuşmadılar.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezi’ndeki Dünya İnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü Programı’nda açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Her yıl 10 Aralık’ta kutlanan insan hakları günün mağdur kardeşlerimiz ve tüm insanlık için hayırlar getirmesini diliyorum. Beyanname dünyada en çok referans verilen ama içeriğin uygulanmasında aynı hassasiyetin gösterilmeyen belgedir.

İlan edildiği dönemde insanlık için büyük umut edilen beyanname örselenmiş, gücü elinde tutan devletler tarafından kadük bırakılmıştır. En acı örneği bizim gönül coğrafyamızda yaşandı. İsrail’in terör estirdiği günün de miladı olmuştur bu beyanname. Bu toprakların asıl sahiplerini sürgün etmeye devam ediyor. Srebrenitsa’da 800 bin insanın hayatını kaybettiği soykırıma kadar farklı insan hakları ihlallerine şahitlik ettik.

Suriye’de tarihin en vahşi zulmü yapılırken, lafa gelince demokrasi havarisi kesilenlerden hiçbir ses duyulmadı. Bölücü örgütlerin terör eylemlerinde vatan evlatlarımızı şehit verdik. İşkence ile katledilen nice insanımız oldu. 15 Temmuz gecesi 252 insanımız FETÖ’cü hainler tarafından kalleşçe şehit edildi. Eleştiri okları üzerimize yönelirken caniler batılı ülkeler tarafından kollanıp baş tacı yapıldı.

İnsan hakları günümüzde siyasallaştırılmış bir kavramdır. Çoğu zaman siyaset mühendisliği projelerinde araç olarak kullanılmakta. Sadece dünyanın belli bölgelerinde uygulanan imtiyazlı haklar olarak algılanıyor. İşin özünde renk köken ve inanç üzerinden daraltılmış bir insan hakları tanımı yapılıyor.

İnsan haklarına riayette gerilemenin temel nedeni sınıfsal riyakar politikalardır. Biz insanı yaşat ki devlet yaşasın tasavvur sahibi milletiz. Millet olarak tarih boyunca nerede zulüm varsa kimseden çekinmeden sesimizi yükseltip tavrımızı ortaya koyduk. Musevilere kapısını açıp hayatlarını kurtaran bizdik. İkinci Cihan Harbi’nde Nazi vahşetinden kaçan farklı milletlere kapısını açan biz olduk.

Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimizi katliam pençesinden kurtaran yine biz olduk. Bir gecede Suriye’den yüz binlerce Kürt’ü ülkemize kabul eden bizim hükümetimizdir. Ülkemiz merhametli bir millettir. Kapımıza gelene Kürt müsün Arap mısın Türk müsün diye sormadık. Dinini sormadık. Türkiye’ye sığınana beyaz mısın siyah mısın diye sormadık. Kimliğine bakmadan sadece ülkemizin kapılarını değil gönül dünyamızın kapılarını da ardına kadar biz açtık.

Nerede biz masum ve mazlum varsa hakkını savunduk. Zulü alkışlayanlardan değil, bedel ödeme pahasına hakkı tutup kaldıranlardan olduk. Hem Gazze mezaliminde hem Suriye krizinde kardeşlerimizi asla yalnız bırakmadık. 86 bin tonluk insani yardımla Filistin’e en fazla destek sağlayan ülkelerdeniz. Lübnanlı kardeşlerimize ulaştırdığımız yardımlarla burada da elimizden geleni yapıyoruz.

Ülke ve millet olarak insanlık sınavını başarı ile verdiğimiz yerlerin başında Suriye geliyor. İlk günden beri bu meselede durduğumuz yer belli, söz ve tutumumuz açıkça ortadadır. Türkiye vicdan odaklı yaklaşmıştır. İnsanlığımızın sorumluluğu neyse zor dönemde bunu yapmaya gayret ettik. Komşularımızı 13 yıl boyunca en güzel şekilde misafir ettik.

Elbette bu süreci zehirlemek isteyenler de oldu. Eski CHP genel başkanı nazivari nefret söylemleri ile milleti galeyana getirmeye çalışırken vatanlarını bir gecede terk etmek zorunda kalan mazlumlara insafsızca saldırdılar. Bu garibanları hedef haline getirmekten utanmadılar. Üç beş oy için inancımıza yakışmayan tavırlara tevessül ettiler. Kimisi de menfaatlerini korumak için buna sessiz kaldı. Irkçı söylemler karşısında iki kelam etmediler. Mesele Suriyeli mazlumlar olunca konuşmadılar. İnsanlık kazandı, merhamet kazandı, dayanışma kazandı, yüce gönüllülük kazandı.

Muhacirleri bile bile ölüme göndermek isteyenler hem seçimlerde hem insanlık sınavında kaybettiler. Suriye hapishanelerindeki işkence ve ölüm merkezlerine bakınca nasıl bir vahametten dönüldüğü daha iyi anlaşılıyor. Eli kanlı Baas rejiminin son bulması ile inşallah Suriye’de huzura ve güvenliğe giden yolun kapıları açılmıştır. İnşallah gönüllü geri gidişlerin sayısı da artacaktır. Faşist çevrelerin bu olumlu iklimi sabote ettiğini görüyoruz.

“Diktatör görmek istiyorlarsa…”

Bunlar yıllarca şahsımıza diktatör iftirası attılar. Sadece bize değil Türk demokrasisine de iftira attılar. Diktatör kime denir görmek istiyorlarsa Suriye’den gelen hapishane görüntülerini seyretsinler. Diktatörün ne olduğunu öğrenmek istiyorlarsa gitsinler yere göğe sığdıramadıkları Baas’ı günah galerisine baksınlar. CHP ne yaparsa yapsın biz gönüllü geri dönüşleri vakarla yürüteceğiz.

Teşekkür mesajlarını izledikçe hepimiz mutlu oluyoruz. Bunun için rabbimize ne kadar hamt etsek azdır. Yetime öksüze kol kanat germek nasip işidir. Biz bu açıdan da nasipli milletiz. Yüce Allah milletimizden razı olsun. Rabbimden Suriye’de açılan yeni sayfayı başarılarla doldurması için dua ediyoruz.

Bölgemizde bu adımları atarken içeride de büyük dönüşüm gerçekleştirdik. Bireysel hak ve özgürlüklerin, düşünce özgürlüğünün tam anlamı ile kullanılmasını biz temin ettik. İnsan hakları beyannamesinde ifade edilen uygulamaların önüne biz geçtik. Kültürel kimliğinden dolayı kimsenin ayrımcılığa uğramayacağı sistemi biz hayata geçirdik. Devletten ve kamusal alandan dışlanan kadınların hak ve hukukunu biz müdafaa ettik. Alev Bektaşi ve Cem Evi Başkanlığı ile alevi kardeşlerimizin haklarını biz ele aldık.

Yargı reformu yasa paketleri ile, insan hakları eylem planları ile yargı sistemimizi tahkim ettik. Güç ve güven tazeledik. Türkiye’de işkenceye biz son verdik. Tek tek saymaya kalksak saatlerimizi alacak uygulamaları hayata geçirdik.

Etrafımızdaki gelişmeler, cumhur ittifakı olarak bir süredir yapılan çağrıların ne kadar isabetli olduğunu gösterdi. İç cepheyi güçlendirmek için yapılan hamlelerin ardından Türkiye’yi tehditlerden uzak tutma arzusu vardır. Farklılıklarımıza değil ortak noktalarımıza odaklanmalıyız. Köken ve mezhep farklılıklarını geri plana yitip değerlerimizin etrafında kenetlenmeliyiz. bir olursak diri olur saldırılar karşısında yıkılmaz bir kale oluruz. Birbirimize düşersek Allah korusun etrafımızda dolaşan çakallara av oluruz. Rabbim kardeşliğimizi daim eylesin.”

Paylaşın

Kurak Alanlar, 30 Yılda Avustralya Kıtasının Yarısı Kadar Genişledi

Bilim insanlarının yaptığı yeni bir araştırmaya göre, kurak alanlar 2020’ye kadar geçen 30 yılda yaklaşık 4,3 milyon kilometrekare, yani Avustralya kıtasının yarısı kadar genişledi.

Haber Merkezi / Başka bir ifadeyle, Antarktika hariç, Dünya’nın kara alanlarının yüzde 40,6’sının artık kurak alanlardan oluştuğu anlamına geliyor.

Araştırmada, iklim değişikliği nedeniyle kurak alanlarda yaşayan insan sayısının ise 2100 yılında 5 milyarı aşabileceği ifade ediliyor.

Kuraklık, bir bölgede yaşamı destekleyen nemin çok az olduğu iklimsel ve kalıcı durum olarak tanımlanmaktadır.

Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi Bilim-Politika Arayüzü (UNCCD-SPI) araştırması, kurak alanlar, 2020’ye kadar geçen 30 yılda yaklaşık 4,3 milyon kilometrekare, yani Avustralya kıtasının yarısı kadar genişledi.

Bu, Antarktika hariç, Dünya’nın kara alanlarının yüzde 40,6’sının kurak alanlardan oluştuğu anlamına geliyor.

Bilim insanları, kurak alanlar veya yağış miktarının yüzde 65’ten az olduğu alanların genişlemesinin yakın zamanda gerçekleştiğini, kurak alanların 1990’lı yıllarda önemli ölçüde artmaya başladığını söylüyor.

Son yıllarda kuraklaşan alanlar, ABD’nin batısında, Meksika’nın Yucatan Yarımadası’nda, Brezilya’nın kuzeydoğusunda, Arjantin’in kuzeybatısında, Akdeniz bölgesinde, Karadeniz’in kuzeyinde, Sahel’de, Rift Vadisi’nde, Güney Afrika’nın kuzeydoğusunda, Rusya ile Kazakistan arasındaki sınırda, kuzeydoğu Sibirya’da, Moğolistan’ın büyük bir bölümünde, Çin’in kuzeydoğusunda ve Avustralya’nın güneydoğusunda yer almaktadır.

Kuraklığın, tarımsal üretimi de etkilediği vurgulanan araştırmada, “Kuraklık, Dünya’nın ekilebilir arazilerinin yüzde 40’ını (yaklaşık 5,7 milyon kilometrekare) etkiliyor” denildi.

Araştırmada ayrıca, kuraklığın, insan sağlığını olumsuz etkilediği de ifade edildi: Kalitesiz veya kirli su, ağır metaller ve diğer toksik elementleri içerebilir, kanser, kardiyovasküler hastalıklar ve diğer hastalıkların riskini artırabilir.

Bilim insanları, sınırlı su kaynakları ve çevre koşullarının getirdiği zorluklarla başa çıkmak için hem doğal hem de insani sistemlerde uygulanabilir stratejilere ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Paylaşın

CHP’den MHP’ye “Kayyım” Ziyareti

CHP’li Ali Mahir Başarır, MHP heyeti ile yapılan “kayyım” görüşmesi sonrası yaptığı açıklamada, kayyım uygulamalarıyla ilgili bir kanun teklifi verdiklerini hatırlatıp, “Destek verirlerse mutlu oluruz” dedi.

MHP’li Erkan Akçay ise görüşme sonrası yaptığı açıklamada, “MHP olarak da ülkemizin bütün meselelerini uzlaşmayla, sağduyu içerisinde çözülmesi gerektiğini ve gayretlerimizin bu yönde olacağını ifade ettik” ifadelerini kullandı.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın kayyum atamalarının önüne geçmek için Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu’nun ele alınması gerektiği açıklaması ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Yıldız’ın açıklamalarını olumlu değerlendirmesinin ardından, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) heyetleri bugün saat 13.30’da bir araya geldi.

CHP adına toplantıya Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ile Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi katıldı. Toplantıya MHP adına ise Grup Başkanvekili Erkan Akçay ile Sakarya Milletvekili Levent Bülbül katıldı. Görüşme sonrası parti heyetleri açıklama yaptı.

MHP adına konuşan Grup Başkanvekili Erkan Akçay, şu ifadeleri kullandı: “Başkanvekili sayın Ali Mahir Başarır Bey ve Genel Başkan yardımcısı Gül Çiftçi hanımefendinin ziyaretleri gerçekleştirdi. Biz de MHP olarak misafir etmekten fevkalade memnun olduk. Görüşmelerimizi yaptık, oldukça verimli bir diyalog olduğunu düşünüyoruz. MHP olarak da ülkemizin bütün meselelerini uzlaşmayla, sağduyu içerisinde çözülmesi gerektiğini ve gayretlerimizin bu yönde olacağını ifade ettik.

CHP’nin kanun teklifleri özelinde ifade edecek olursak, Genel Başkanımız Bahçeli’nin de yapmış olduğu basın toplantısında ifade ettiği gibi öncelikle bir anayasa değişikliği çerçevesi içinde ve siyasi partiler kanunu kapsamında siyasi etik kanununun çıkarılmasıyla birlikte topyekün ve kapsamlı bir değişikliğe ihtiyacımız olduğunu, TBMM’de bütün parti gruplarıyla birlikte gerçekleştirebileceğimize inanıyoruz.”

“Destek verirlerse mutlu oluruz”

CHP adına konuşan Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, kayyım uygulamalarıyla ilgili bir kanun teklifi verdiklerini hatırlatıp “İki temel meseleye dikkat çektik. Bir belediye başkanının olabilmesi için kesin hükmün olması, kesin hüküm olup da belediye başkanı açığa alınıp kayyım atandığı durumda da halkın seçtiği Meclis’in içinden bir belediye başkanının seçilmesinin daha adil olacağını belirttik.” dedi.

Ülke gündemine ilişkin sohbet ettiklerini dile getiren Başarır, “Destek verirlerse mutlu oluruz. Kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum. Umarım, Meclis’in ortak iradesiyle bu uygulamaya son veririz. Demokratik dünya ve Türkiye şartlarına uygun yasayı hep beraber çıkarırız.” ifadelerini kullandı.

Ne olmuştu?

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanarak yerine kayyım atanmasıyla başlayan daha sonraki kayyım atamalarıyla alevlenen tartışmalar sürecinde, MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, Adalet Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, belediyelere kayyım atanması tartışmalarına değinerek, “Tutuklamalar ya da son uygulamalarla kayyım atamalarının önüne geçmek için biz, Seçim Kanunu’nu, Siyasi Partiler Kanunu’nu yeniden ele alıp soğukkanlılıkla, suçsuzluk karinesini unutmadan bu işi tartışmak zorundayız. Onun için de bu kanunlara ihtiyaç vardır” açıklamasında bulunmuştu.

Feti Yıldız daha sonra da X hesabından, “Kayyım atamaları ve Milletvekili yargılamalarıyla ilgili tartışmaların devam etmemesi için, Belediye Başkanı ve Milletvekili adayı olma kriterlerinin yeniden belirlenmesi şarttır. Terör suçlarında, kuvvetli suç şüphesi ve somut delil ile açılan kamu davasının aday olmaya engel olup olmaması soğukkanlı şekilde tartışılabilir…(suçsuzluk karinesi unutulmadan) Her durumda; Yeni bir Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu yapmanın zamanı gelmiştir” demişti.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel de MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın açıklamalarına yanıt vererek, “MHP’nin o yaklaşımını kıymetlendirdiğimi ve dikkatle takip edeceğimizi, bu hafta içinde de kendileriyle temas kuracağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. MHP’ye de diyoruz ki, bu sefer bu değerlendirme samimi ise ve eğer ittifak ortağınızın her yaptığına bugüne kadar verdiğiniz kayıtsız ve meclis tarihi için takdire şayan desteğe, bu sefer iktidar partisinden bir seferlik istediğiniz bu yaklaşıma destek bulabilirseniz, Türkiye’yi büyük bir ayıptan demokrasimizi büyük bir cendereden kurtarmış olursunuz” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

Bloomberg: Beşar Esad’ı Kaybedileceğine Rusya İkna Etti

ABD merkezli Bloomberg, Rusya’nın Beşar Esad’ı rejim karşıtı silahlı gruplara karşı savaşı kaybedileceğine ikna ettiğini yazdı. Rusya, Beşar Esad ve ailesinin Moskova’ya sığındığını duyurmuştu.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Beşar Esad ve ailesine sığınma sağlama kararının doğrudan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından alındığını söylemişti.

Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki silahlı grupların başkent Şam’ın kontrolünü ele geçirdiği sırada ülkeyi terk ederek Rusya’ya sığınan Devlet Başkanı Beşar Esad hakkında yeni bir iddia ortaya atıldı. Bloomberg’de Henry Meyer imzasıyla yayınlanan haberde, Rusya’nın Esad’ın savaşı kaybedeceği sonucuna varmasının ardından Suriye’den kaçması için kendisine baskıda bulunduğu ileri sürüldü.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, 10 Aralık’ta Moskova’da gazetecilere yaptığı açıklamada, Rusya’nın sığınma hakkı verdiği Esad hakkında sorulan ‘Moskova’nın Rusya’ya ailesiyle sığınan Beşar Esad’ın görevini bırakmasında nasıl bir rol oynadığı’ sorusuna, “Esad’ın  görevden ayrılma kararı kendisine ait. Diğer konuları yorumsuz bırakıyorum” demişti.

Konu hakkında bilgi sahibi iki kaynak, Rusya istihbarat ajanlarının Esad’ın kaçışını organize ettiğini ve Suriye’deki hava üssü üzerinden Esad’ı ülkeden kaçırdığını ileri sürdü. Kaynaklardan biri, bu esnada uçağın radar alıcı-verici cihazının (transponder) kapatıldığını anlattı.

Cihatçı grupların Şam’a girdiği saatlerde sosyal medyaya yansıyan bazı uçuş takip verilerine göre de Esad’ın içinde olduğu iddia edilen uçaktan bir noktadan sonra veri alınamadığı görülmüş, uçağın düştüğü ileri sürülmüştü. Daha sonra Rusya’dan yapılan açıklamada, Esad’ın görevi bırakmaya karar vererek ülkeden ayrıldığı belirtilmişti. Rusya devlet haber ajansları, aynı günün akşamı, Esad ve ailesine sığınma verildiğini yazmıştı.

Silahlı gruplar Şam’da ilerlerken ‘Esad’ın kaderinin Rusya’nın ellerinde olduğu’ yorumu yapılan Bloomberg’in haberine göre, Kremlin, Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’nin linç edilerek öldürüldüğünü de düşünerek, Esad’ın yönetimini desteklemek için artık hiçbir şey yapamayacağı sonucuna varsa da Esad’ı kurtarmak için harekete geçti.

Konu hakkında bilgi sahibi olan Kremlin’e yakın bir kişi, Bloomberg’e yaptığı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya istihbarat servisinin Esad’ın yönetimine karşı büyüyen tehditleri neden tespit edemediğini öğrenmek istediğini söyledi.

Konu hakkında bilgi sahibi olan ancak konunun ‘hassasiyeti’ sebebiyle kimliklerinin verilmemesini isteyen üç kişiye göre, Rusya, Esad’ı HTŞ’nin öncülüğündeki silahlı gruplara karşı savaşı kaybedeceğine ikna etti ve hemen ülkeden ayrılırsa kendisine ve ailesine güvenli geçiş sağlamayı teklif etti.

Paylaşın

Neandertaller Ve Modern İnsanlar: Ayrı Mı Yoksa Aynı Türler Mi?

Neandertaller, Homo Sapiens’e ne kadar benziyordu? Neandertaller ile Homo Sapiens tek bir tür müydü yoksa insanın büyük ve karmaşık aile ağacında sadece kardeşler (belki de sadece kuzenler) miydi?

Haber Merkezi / Bu sorular, Neandertal fosilleri ilk olarak 19. yüzyılda ortaya çıkarıldığından beri tartışılıyor, ancak yeni bir araştırma tartışmayı daha ileri bir boyuta taşımayı amaçlıyor. Londra Doğa Tarihi Müzesi ve Leuven Katolik Üniversitesi’nden araştırmacılar, Neandertaller ile günümüz insanının (H. Sapiens) alt tür olarak değil, ayrı türler olarak sınıflandırılması gerektiğini savunuyor.

Her iki türe ilişkin çok sayıda morfolojik, ekolojik, genetik ve zamansal kanıtı inceleyen bilim insanları, coğrafi alanın bulmacanın hayati bir parçası olduğunu ve Neandertaller ile modern insanın iki farklı tür olarak sınıflandırılabilecek kadar ayrı oldukları fikrini doğrulamaya yardımcı olduğunu savunuyorlar.

Araştırmanın baş yazarı Dr. Andra Meneganzin, “Türümüzün ve Neandertallerin sınıflandırılması konusundaki taksonomik anlaşmazlık, türleşmenin doğasına ilişkin aşırı basitleştirilmiş beklentilerin başlıca bir örneğini sunuyor. Hem şimdiki hem de geçmiş taksonlarda türleşme, farklı karakterlerin kademeli olarak edinilmesini içeren çoklu aşamalar boyunca uzay ve zaman boyunca ortaya çıkar” diyor.

Andra Meneganzin, “Fosil kayıtlarını, geçmişteki insan çeşitliliğini şekillendiren zamansal ve coğrafi boyutlar üzerinden okuyarak, mevcut veriler sınırlayıcı olmaktan ziyade giderek daha bilgilendirici hale gelebilir ve tartışmaların verimsiz çıkmazların ötesine taşınmasına yardımcı olabilir” diye ekliyor.

Bir türü tanımlamak çok zordur ve biyologlar hala bir türün tam olarak ne olduğu konusunda anlaşamıyorlar. Yeni araştırmada bilim insanları özellikle H. Sapiens ile Neandertaller arasındaki anatomik farklılıklarla ve bunun evrimleştikleri dünyanın farklı bölgelerine nasıl yansıdığıyla ilgileniyorlardı.

Fosil kanıtları H. Sapiens’in Afrika’da ortaya çıktığını, Neandertallerin ise Avrasya’da evrimleştiğini göstermektedir. Bu kökenler fizyolojilerinde açıkça görülebilir.

Neandertaller, H. Sapienslere göre, fiziksel olarak daha büyük organlara sahiptiler ve özellikle soğuk iklimlere daha iyi adapte olmuşlardı. Buna karşılık, H. Sapiens, ince bir iskelet ve enerji açısından verimli bir fizyoloji ile Afrika’nın sıcak koşullarında hayatta kalmak için evrimleşmişti.

H. Sapiens, Afrika’yı terk etti ve Avrasya’daki Neandertallere katıldı ve belirli bir dönem beraber yaşadılar. Bu birlikte yaşama, bazı insanların DNA’sında günümüze kadar devam eden genetik bir miras bıraktılar.

Araştırmanın ortak yazarı olan Prof. Chris Stringer, “Neandertaller ve Homo Sapiens bağlamında, türleşmeyi 400 bin yıldan uzun bir sürede gerçekleşen kademeli bir süreç olarak görmemiz gerekiyor. İkisinin coğrafi olarak ayrı olmadıkları yerde çiftleştiği doğrudur, ancak zamanla farklılaşma, ikisinin belirgin şekilde farklı türler olduğu bir noktaya kadar devam etti” diye açıklıyor.

Prof. Chris Stringer, “Neandertaller yaklaşık 40 bin yıl önce yok olduklarında, iki tür türleşme sürecinin son aşamasındaydı ve birbirlerinden üreme izolasyonu geliştiriyorlardı” diye ekliyor.

Araştırma Linnean Society’nin Evrim Dergisi’nde yayımlandı.

Paylaşın

FIFA, 2030 Ve 2034 Dünya Kupası’nın Ev Sahiplerini Duyurdu

FIFA, dünya futbolunun en önemli organizasyonlarından biri olan Dünya Kupası’nın 2030 yılında İspanya, Portekiz ve Fas’ta, 2034 yılında ise Suudi Arabistan’da yapılacağını duyurdu.

Haber Merkezi / 2026’daki turnuvaya CONCACAF ülkeleri ABD, Meksika ve Kanada ev sahipliği yapacak.

2030 Dünya Kupası açılış maçları turnuvanın 100. yılı dolayısıyla Güney Amerika’da oynanacak.

Uluslararası Af Örgütü, Suudi Arabistan’ın iş yasalarında büyük bir reform yapılmadan ev sahipliği yapmaya hazırlanması sırasında birçok göçmen işçinin öleceği konusunda uyardı.

2030 Dünya Kupası’na kimler katılacak?

Turnuvaya ev sahipliği yapan ülkeler otomatik katılım hakkı elde ediyor, bu da Fas, Portekiz ve İspanya’nın yanı sıra Uruguay, Arjantin ve Paraguay’ın da kesin katılım hakkı kazandığı anlamına geliyor.

2030 yılı için kotalar henüz kesinleşmedi ancak 48 takımın katılacağı 2026 Dünya Kupası için yerlerin dağılımı şöyle oldu:

Asya Futbol Konfederasyonu: 8
Afrika Futbol Konfederasyonu: 9
Concacaf (Kuzey, Orta Amerika ve Karayipler): 6
Conmebol (Güney Amerika): 6
Okyanusya Futbol Konfederasyonu: 1
Uefa (Avrupa): 16

Son iki sıra, altı takımın katılacağı bir play-off turnuvasıyla belirlenecek.

Format nasıl olacak?

2026’dan itibaren genişleme yapılmasıyla turnuvaya 48 takım katılacak; turnuva 1998’den bu yana 32 takımla düzenleniyor.

2030 formatı 2026’yı taklit edecek şekilde ayarlandı. Takımlar dörder takımdan oluşan 12 gruba ayrılacak ve ilk iki ve en iyi sekiz üçüncü takım son 32 turuna yükselecek.

Takım sayısının artmasıyla turnuvada toplam 104 maç oynanacak. Turnuva 8 Haziran’da başlayacak ve final 21 Temmuz 2030’da yapılacak.

Paylaşın

Saadet Lideri Arıkan’dan “Erken Seçim” Yorumu: Evet Deriz

Saadet Partisi Lideri Mahmut Arıkan, erken seçim tartışmalarına ilişkin, Erdoğan aday olsun diye erken seçime evet demeyeceklerini fakat ülkenin menfaatleri erken seçimi gerektiriyorsa tabi ki evet diyeceklerini söyledi.

Kendi adaylığı için de konuşan Mahmut Arıkan, her partinin genel başkanının doğal aday olduğunu belirtti. Arıkan ayrıca, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşı olduklarını da söyledi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu Yeni Bir Sabah programına konuk oldu. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Mahmut Arıkan, Türkiye’deki erken seçimleri ekonomik krizin getirdiğini belirtip 2025 Bütçesi ile 2026’yı çıkarmanın olasılığı olmadığını ifade etti.

Arıkan “2024’ü bitiriyoruz. 2025’in bütçe rakamları açıklandı. 2 trilyon lira açık, 2 trilyon faiz ödemesiyle 2025’i atlatabilirler bu bütçeyle. Ama 2026’dabu bütçenin, yani bu şekilde uçurumdan aşağı doğru yuvarlanan bir bütçeyle 2026’yı çıkarma şansı yok. Ben 2026’da erken seçim bekliyorum. Bunu rakamlar söylüyor” dedi.

Arıkan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı emekli olmaya davet etti. Arıkan şöyle konuştu: “2015’teki seçimde çıktığımızda hep ekonomiyle alakalı, AK Parti’nin gelişi de AK Parti’nin böyle ara ara erken seçim aldığı dönemlerde de ekonomik krizler ortaya çıkmıştır. Artık vakit geldi. Yani 23 yıl az bir zaman değil. Çeyrek asır boyunca AK Partili yetkililer, ülkeyi yönetiyorlar.

Sayın Erdoğan’ın 2002’de göreve gelirken güzel bir cümlesi vardı. ’65 yaşından sonra siyasetin yapılmaması gerekir.’ diyordu. Kendi cümlesi, 2024’e geldiğinde de 47 yaşında bir genel başkan olarak Sayın Cumhurbaşkanı’na ben de seslenmek istiyorum. 65 yaşından sonra siyasetin yapılmaması, torunları sevmek bu ülkeye daha faydalı, eee, olacağını düşünüyorum. Kendi cümleleriyle emekliye ayrılsın diyorum evet.”

Arıkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın erken seçimle birlikte yeniden aday olma ihtimali hakkında konuştu. Arıkan, Erdoğan aday olsun diye erken seçime evet demeyeceklerini fakat ülkenin menfaatleri erken seçimi gerektiriyorsa tabi ki evet diyeceklerini anlattı.

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşıyız”

Arıkan, kendi adaylığı için de konuştu. Arıkan, her partinin genel başkanının doğal aday olduğunu belirtti. Arıkan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşı olduklarını açıkladı. Arıkan, buna karşı olmak için ekonomik göstergelerin yeterliği olduğunu belirtti.

Arıkan şunları ifade etti: “(CHP’nin olası adaylarına yakın mısınız?) Efendim, biz daha sahaya çıkmadık. Yani yeni kongremizi yapalı 2,5 hafta oldu malumunuz. Takdir edersiniz ki her siyasi partinin genel başkanı potansiyel cumhurbaşkanı adayıdır. Kendi adına yarışmak ister. 50+1’lik cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olduğu müddetçe bir parti: 0″Ben tek başıma seçimlere gireceğim, hiçbir partiyle ittifak yapmayacağım” diyorsa, onun bir iddiası yok demektir.

Bu sistemin yanlış olduğunu ben iddia ediyorum. Yani ilk cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Türkiye’ye çok büyük zararlar vermiştir ki bütçe rakamlarında bunu zaten net bir şekilde görebiliyoruz. Ayın Cumhurbaşkanı’nın aday olup olmama konusu da tartışılan bir husus. Hukuk ne diyorsa, ben orada durulması gerektiğini düşünüyorum.

Bir de şu soru soruluyor: “Ya, Mahmut Arıkan, Saadet Partisi Genel Başkanı olarak, Tayyip Erdoğan’ın aday olabilmesi için erken seçime evet der misiniz?” sorusuna benim diyeceğim şey şu: Tayyip Erdoğan’ın aday olması için erken seçime biz tamam demeyiz. Ama ülkenin gerçekten erken seçime ihtiyacı varken Tayyip Erdoğan aday olmasın diye erken seçime de yok diyemeyiz. Ülkenin menfaatleri neyi gerektiriyorsa o noktada hareket edeceğiz.”

Paylaşın

Suriye’nin Doğusunda Kritik Gelişme: ABD’li Komutan SDG’yi Ziyaret Etti

Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) ziyaret eden ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı General Michael Erik Kurilla, “IŞİD’in kalıcı yenilgisine odaklanmış durumdayız” dedi.

Haber Merkezi / Michael Erik Kurilla, açıklamasının devamında, “Suriye’ye komşu olan Irak, Ürdün, Lübnan ve İsrail gibi ortaklarımızın güvenliğine de bağlıyız” ifadelerini kullandı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı General Michael Erik Kurilla, Suriye’nin doğusunda bulunan Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) ziyaret etti.

Ziyaret sonrası CENTCOM’dan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “10 Aralık’ta General Kurilla, Suriye’deki çeşitli üstlerde bulunan ABD askeri komutanlarını ve askerlerini ve IŞİD’le mücadele ortağımız Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) ziyaret etti.

Kendisine güçleri koruma önlemleri, hızla değişen durum ve IŞİD’in mevcut durumu istismar etmesini önlemek için devam eden çabalar hakkında birinci elden bir değerlendirme yapıldı. USCENTCOM, IŞİD’in kalıcı yenilgisine bağlı kalmaya devam ediyor.

General Kurilla, Suriye ziyareti sonrası Bağdat’ı ziyaret ederek Irak Başbakanı Muhammed Şii el Sudani, Irak Genelkurmay Başkanı General Abdul Amir Raşid Yarallah ve Irak Ortak Harekat Komutan Yardımcısı General Qais el-Muhammedevavi ile bir araya geldi.

Liderler, ikili iş birliğini ve bölgesel güvenliği güçlendirmeyi, Suriye’deki hızla değişen durumu ve Irak’taki IŞİD’e yönelik operasyonları görüştüler. Liderler ayrıca, Koalisyon ve Irak kuvvetleri arasındaki devam eden ortaklığı da ele aldılar.

General Kurilla ayrıca, Irak ve Suriye’deki IŞİD misyonunun değerlendirilmesi için Birleşik Ortak Görev Gücü Harekatı Doğal Kararlılık (CJTF-OIR) Komutanı Tümgeneral Kevin Leahy ve personeliyle bir araya geldi.”

General Kurilla ise görüşmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “IŞİD’in kalıcı yenilgisine odaklanmış durumdayız ve Suriye’ye komşu olan Irak, Ürdün, Lübnan ve İsrail gibi ortaklarımızın güvenliğine de bağlıyız” dedi.

Paylaşın

2024 Yılında 104 Gazeteci Öldürüldü

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun (IFJ) raporuna göre, 2024 yılında gazeteciler ve medya çalışanları için özellikle ölümcül bir yıl oldu. 10 Aralık itibarıyla 104 gazeteci öldürüldü.

Haber Merkezi / IFJ raporunda, hapisteki gazeteci sayısının da hızla arttığını, geçen yıl 427 olan sayının bu yıl 520’ye çıktığını belirtti.

IFJ Genel Sekreteri Anthony Bellanger, ” Bu üzücü rakamlar, basın özgürlüğünün ne kadar kırılgan ve gazetecilik mesleğinin ne kadar riskli ve tehlikeli olduğunu bir kez daha gösteriyor” dedi.

Brüksel merkezli Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), 10 Aralık Uluslararası İnsan Hakları Günü nedeniyle öldürülen gazeteciler ve medya çalışanları hakkındaki 2024 yıllının ilk raporunu yayınladı.

IFJ’nin raporuna göre, 2024 gazeteciler ve medya çalışanları için özellikle ölümcül bir yıl oldu. 10 Aralık itibarıyla dünya genelinde 104 gazeteci öldürüldü.

IFJ raporunda, hapisteki gazeteci sayısının da hızla arttığını, geçen yıl 427 olan sayının bu yıl 520’ye çıktığını belirtti.

Raporda, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını başlattığı günden bu yana en az 138 gazeteci ve medya çalışanının öldürüldüğünü, bu gazeteci ve medya çalışanlardan 55’inin Filistinli olduğu bilgisine de yer verildi.

IFJ Genel Sekreteri Anthony Bellanger, ” Bu üzücü rakamlar, basın özgürlüğünün ne kadar kırılgan ve gazetecilik mesleğinin ne kadar riskli ve tehlikeli olduğunu bir kez daha gösteriyor” dedi ve ekledi:

“Birleşmiş Milletler Üye Devletlerini, gazetecilerin güvenliği konusunda bağlayıcı bir sözleşmenin kabul edilmesini sağlamak için harekete geçmeye çağırıyoruz, böylece her yıl meydana gelen ölümlere ve yaralanmalara son verilebilir.”

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) de dünya genelinde öldürülen gazetecilerle ilgili veri açıklıyor. Ancak iki örgütün farklı sayım yöntemleri nedeniyle topladığı rakamlar farklı oluyor.

RSF’nin 2023 yılı raporuna göre 45 gazeteci ve iki medya çalışanı öldürüldü. RSF’nin bu yıla ilişkin rakamları ise bu hafta içinde yayınlanacak.

Raporun tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın