Tarımda Üretici Enflasyonu Yüzde 46,91

Tarımda üretici enflasyonu kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 8,88, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 37,55, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 46,91 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 48,83 arttı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE) Kasım 2024 verilerini açıkladı.

Buna göre; Tarımda üretici enflasyonu kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 8,88, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 37,55, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 46,91 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 48,83 arttı.

Sektörlerde bir önceki aya göre, tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 9,35, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 1,59 ve balık ve diğer balıkçılık ürünleri; su ürünleri; balıkçılık için destekleyici hizmetlerde yüzde 1,70 arttı.

Ana gruplarda bir önceki aya göre, tek yıllık (uzun ömürlü olmayan) bitkisel ürünlerde yüzde 19,49, çok yıllık (uzun ömürlü) bitkisel ürünlerde yüzde 4,91 ve canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 2,93 arttı.

Yıllık değişimin en yüksek olduğu alt grup yüzde 263,86 artış ile turunçgiller, aylık değişimin en yüksek olduğu alt grup yüzde 43,95 artış ile sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular oldu.

Paylaşın

DEM Parti’den “Milli Eğitim Bakanlığı” Bütçesine Tepki: Çocuklar Okula Aç Gidiyor

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesine ilişkin söz alan DEM Parti Milletvekilli Kezban Konukçu, “Sizin çocuklarınızın yediği önünde, yemediği arkasında. Bu devran böyle dönmez. Türkiye’de şiddetli yoksulluk içinde 6,5 milyon çocuk var. Türkiye’de her 4 çocuktan 1’i okula aç gidiyor” dedi ve ekledi:

“Her 4 çocuktan 1’inin kilosunun çok düşük olduğu, Avrupa’da yalnızca yüzde 18 olan kansızlık oranının Türkiye’de kız çocuklarında yüzde 85, erkek çocuklarında ise yüzde 68 olduğu rapor edildi. Türkiye’de eğitim dönemi başlarken çocuklara bir öğün ücretsiz yemek sağlamak için yıllık maliyet 165 milyar lira olarak hesaplandı. Bu miktar, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin sadece yüzde 13’üne denk geliyor.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Yılmaz Hun ve Kezban Konukçu, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi kapsamında görüşülen Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesine ilişkin söz aldı.

Kezban Konukçu, “Bilimden uzak, laiklik karşıtı, tekçiliğe ve erkek egemenliğine dayanan bir müfredat” diye tanımladığı eğitim politikasının, yapboz tahtasına dönüştürüldüğünü söyledi. Öğrencilere daha önce verilen bir öğün ücretsiz yemeğin bakanlık tarafından kaldırıldığını hatırlatan Konukçu, Bakan Yusuf Tekin’i istifa etmeye çağırdı. Çocukların okulda acıkmamak için su içtiğini söyleyen Kezban Konukçu, sözlerine şöyle devam etti:

“Sizin çocuklarınızın yediği önünde, yemediği arkasında. Bu devran böyle dönmez. Türkiye’de şiddetli yoksulluk içinde 6,5 milyon çocuk var. Türkiye’de her 4 çocuktan 1’i okula aç gidiyor. Her 4 çocuktan 1’inin kilosunun çok düşük olduğu, Avrupa’da yalnızca yüzde 18 olan kansızlık oranının Türkiye’de kız çocuklarında yüzde 85, erkek çocuklarında ise yüzde 68 olduğu rapor edildi. Türkiye’de eğitim dönemi başlarken çocuklara bir öğün ücretsiz yemek sağlamak için yıllık maliyet 165 milyar lira olarak hesaplandı. Bu miktar, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin sadece yüzde 13’üne denk geliyor.”

Bu talebe karşı bütçenin olmadığının iddia edildiğini belirten Kezban Konukçu, “Devlet sermayeye verilen teşvikler kapsamında vergi gelirlerinden vazgeçiyor. 2024 yılında sermayedarlara ve patronlara uygulanan vergi muafiyeti ve istisnalar 1,8 trilyon lira. Yap-işlet-devret projeleri kapsamında köprülerden kara yollarına taahhüt edilen garanti bedelleri adeta bir soyguna dönüşmüştür. Önümüzdeki üç yıl ödenmesi planlanan bedel 328,7 milyar TL’ye ulaşmıştır. MESEM’lerde meslek edindirme değil, çocuk katliamı var. Geçtiğimiz eğitim öğretim döneminde 5’i inşaatta, 4’ü sanayide olmak üzere 9 MESEM’li çocuk, yine bu dönemde sipariş yetiştirme baskısı altında çalışan 5 motokurye çocuk katledildi. Katledilen çocukların resmi burada, bu resme iyi bakın, sizde vicdan yok” ifadelerini kullandı.

“Eğitimde en temel ve zorunlu ihtiyaçlar görmezden gelinerek…”

Daha sonra söz alan Yılmaz Hun ise, bakanlığın bütçesinin yüzde 71’nin personele, yüzde 9’nun ise sosyal güvenlik devlet primine gittiğini hatırlattı. Hun, “Sadece yüzde 20’si eğitim yatırımlarına harcanmaktadır. Okullar en temel ihtiyaçlarını kayıt sırasında alınan bağışlar ve velilerden düzenli olarak alınan aidat benzeri paralarla karşılamaya çalışmaktadır. Bunun en bariz örneğini sene başında ve halen devam eden, okullarda yaşanan temizlik ve hijyen problemlerinde gördük. Birçok okuldaki temizlik ve hijyen problemi veliler, öğretmenler ve belediyeler tarafından çözülmeye çalışılmaktadır. Eğitimde en temel ve zorunlu ihtiyaçlar görmezden gelinerek hazırlanan 2025 MEB bütçesinin zorunlu eğitim harcamalarını karşılamaktan çok uzak olduğu apaçık ortadadır” dedi.

Eğitim alanında sorunların gelecek yıl daha da büyüyeceği uyarısında bulunan Hun, iktidarın eğitimi sermayedarlara peşkeş çektiğini vurguladı.

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

Özel’den “Kürt Sorunu” Çıkışı: Viking Kafasıyla Çözülmez

CHP Lideri Özgür Özel, Kürt sorununun Viking kafasıyla çözülemeyeceğini belirterek, “Örneğin Vikingler apandisit ameliyatını nasıl yapıyordu? Hastanın karnını yaralım, elimizi sokalım, apandisiti yakalayalım, koparıp çıkaralım! Bugün apandisit ameliyatı böyle mi yapılıyor? Hayır” dedi ve ekledi:

“Ameliyat teknolojisi çok değişti. Bu değişim sosyal ve siyasal sorunların çözümü için de geçerlidir. Bugün Kürt sorununu Viking kafasıyla çözemezsiniz. Devlet Bahçeli’nin Kürt sorununun çözümü için yaptığı öneri Viking döneminin apandisit ameliyatına benziyor. ‘Öcalan Meclis’e gelsin, konuşsun, sorun çözülsün’ demek Viking kafasıdır. Oysa böyle bir sorunun çözülmesi için ifade ettiğim koşulların oluşması gerekir.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Kürt sorunu ve Suriye’deki yeni döneme dair Halk TV’den Fikret Bila’ya konuştu. Fikret Bila, Özel ile görüşmesini şöyle aktardı:

CHP Lideri Özgür Özel, Türkiye’de Kürt sorununun çözülmesi için bazı koşulların bir arada olması gerektiğini vurguladı.

Özel, bu koşulları şöyle sıraladı: “Şehit aileleri ve gazilerin rızası, çözümün TBMM zemininde oluşturulması, çözüm konusunda samimi olunması, çözüm sürecinin açık ve şeffaf yürütülmesi.”

Özel, bu koşulların oluşması halinde CHP’nin çözüm için katkı vereceğini, hatta TBMM’de öncülük edebileceğini söyledi. CHP lideri bir sorunun çözülebilmesi için öncelikle sorunun varlığının kabul edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “eğer sorunun varlığını kabul etmezseniz o sorunu çözemezsiniz” dedi.

“Terör örgütleri sorunu yok sayılmasından beslenir” diyerek şöyle devam etti: “Siz sorunu yok sayarsanız bu terör örgütlerinin işine gelir. Terör örgütleri sorunun yok sayılmasından beslenir. Siz sorunun varlığını kabul eder ve çözüm üretirseniz, terör örgütünün beslendiği kaynağı ortadan kaldırırız.

‘Kürt sorunu yoktur’ demekle Kürt sorunu çözülmez. Önce sorunun varlığını kabul etmek gerekir. Kürt vatandaşlarımız ‘Kürt sorunu var’ diyorlarsa, Kürt sorunu vardır. Önce bunu kabul etmeniz gerekir ki çözüm üretilebilsin. Bu nedenle iktidarın ‘Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır’ söylemi gerçeği yansıtmıyor.”

Özel, dünkü söyleşimizde, Kürt sorununun Viking kafasıyla çözülemeyeceğini belirterek şu benzetmeyi yaptı: “İnsan sağlığından örnek verelim. Eski çağlarda ameliyatlar nasıl yapılıyordu, bugün nasıl yapılıyor? Örneğin Vikingler apandisit ameliyatını nasıl yapıyordu? Hastanın karnını yaralım, elimizi sokalım, apandisiti yakalayalım, koparıp çıkaralım! Bugün apandisit ameliyatı böyle mi yapılıyor? Hayır.

Ameliyat teknolojisi çok değişti. Bu değişim sosyal ve siyasal sorunların çözümü için de geçerlidir. Bugün Kürt sorununu Viking kafasıyla çözemezsiniz. Devlet Bahçeli’nin Kürt sorununun çözümü için yaptığı öneri Viking döneminin apandisit ameliyatına benziyor. ‘Öcalan Meclis’e gelsin, konuşsun, sorun çözülsün’ demek Viking kafasıdır. Oysa böyle bir sorunun çözülmesi için ifade ettiğim koşulların oluşması gerekir.”

Özel, bu konudaki görüşlerini öğrenmek için şehit ailelerinin dernekleriyle, gazilerle görüştüklerini de belirterek şu bilgiyi verdi: “Şehit aileleri dernekleriyle arkadaşlarımız görüşüyorlar. Ben de üç dernekle görüşmeye katıldım. Genel eğilimleri terörün bitmesinden memnunluk duyacakları şeklinde. ‘Biz de başka annelerin, babaların bizim yaşadığımız acıya yaşamalarını istemeyiz’ diyorlar. Ancak bu sürecin iç siyasette istismar edilmemesini, kullanılmamasını da istiyorlar.”

CHP Lideri, iktidarın birinci çözüm sürecinde başarısız olduğunu da vurguladı. Erdoğan, Öcalan ve HDP’nin yürüttüğü sürecin başarısız olmasının nedeninin TBMM’yi devre dışı bırakmak olduğunu belirten Özel şu değerlendirmeyi yaptı:

“İktidar bu süreci yürütürken toplumsal uzlaşmayı TBMM’de aramadı. Meclis’i devre dışı bıraktı. Bir takım heyetler oluşturuldu. Onlar değişik bölgelerde temaslar yürüttüler. Oysa CHP farklı bir okuma yaptı. Dünyada benzer sorunların nasıl çözüldüğünün incelenmesini istedi.

Müzakerelerin TBMM’de mutabakatla yürütülmesini, güven oluşturulmasını önerdi. CHP sürecin TBMM’de yürütülmesi, samimi olması ve şeffaf olması halinde kredi verebileceğini söyledi. Ama Erdoğan ‘al krediyi başına çal’ karşılığını verdi. Ortaya kriz çıkınca siyasi polemik yapıldı. Örneğin Habur’daki görüntüler, çadır mahkemelerinin kurulması, hâkimlerin oraya gitmesi hataydı.”

Özel, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini belirterek, tüm kesimlerin temsil edileceği bir geçiş yönetimi oluşturulmasını önerdi.

Özel, “Arapların, Kürtlerin, Türkmenlerin, bütün toplumsal kesimlerin temsil edilmesi gerekir. Tek bayrak altında buluşmaları gerekir. Bu başarılırsa demokrasiye geçişe katkısı olur. İç çatışmalara yol açacak gelişmelerin önlenmesi gerekir. Türkiye de masada olmalı ve demokrasi yönünde katkı vermelidir. Böyle bir yapı oluşturulmalı ve işlemelidir. Yoksa HTŞ ve benzeri örgütlerin kravat takmakla, kıyafet değiştirmekle ıslah olduklarını düşünmüyorum.”

Paylaşın

AK Parti’de Seçim Planları: Erdoğan, 2028’de Kesin Kazanır

AK Partili kurmaylar bugün yapılacak bir seçimin gündemlerinde olmadığını söylese de, Erdoğan’ın yeniden aday olması için Mayıs 2028’de yapılması gereken seçimin birkaç ay öne çekileceğine ve kazanılacağına kesin gözüyle bakıyor.

31 Mart yerel seçimlerinden başarıyla çıkan CHP’nin, artan ekonomik sorunlara da dikkat çekerek yaptığı erken seçim çağrısı sürüyor. Meclis’teki bütçe görüşmelerinin açılışında konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yerel seçimde iktidar için değişim sürecinin başlatıldığını söyledi, “Artık sandık milletin önüne konmalıdır, kararı millet vermelidir” dedi.

Özel bu konuşmasının ardından katıldığı bir televizyon yayınında da, geçtiğimiz nisan ayında yüzde 24 olan erken seçim talebinin son ölçümde yüzde 56’ya yükseldiğini belirtti. Yenilmez denilen Erdoğan’a 31 Mart’ta ilk seçim yenilgisini yaşattıklarını anlatan Özel, “Genelde seçim kaybetmenin tadını da ilk sandıkta alacak. Cesareti varsa erken seçim sandığını koyar ve aday olur” çağrısında bulundu.

AK Partililer ise erken seçimin kesinlikle gündemlerinde olmadığını söylüyor. Erken seçimin örneğin yürütme organı ile Meclis arasında bir sorun yaşansa konuşulabileceğini dile getiren kurmaylar, “AK Parti neden erken seçime gitsin? Cumhurbaşkanının Meclisle bir sorunu olsa, yenilemek istese belki anlaşılır ama burada bir sorun yok. Bizim seçim istememiz için hiçbir neden yok. Mevcut durumda genel seçimin üzerinden daha 2 yıl geçmedi. Şimdi seçime gitsek en fazla 2 yıl kazanacak. Ha 2028, ha 2030. Üstelik erken seçime gittiğinde 2030 yılında yapılacak seçimde parlamento seçim kararı alsa dahi bir daha aday olma ihtimali yok” diyor.

Tabii AK Partili kurmaylar bugün yapılacak bir seçimin gündemlerinde olmadığını söylese de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden aday olması için Mayıs 2028’de yapılması gereken seçimin birkaç ay öne çekileceğine ve kazanılacağına kesin gözüyle bakıyor.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

Başörtüsüz Konser Verdiği İçin Gözaltına Alınan İranlı Şarkıcı Serbest Bırakıldı

İran güvenlik güçleri, başörtüsü takmadan performans konseri verdiği için gözaltına alınan Parastoo Ahmadi’nin serbest bırakıldığını duyurdu. Başörtüsü, İran İslam Cumhuriyeti’nde, kadınlar için zorunlu.

Haber Merkezi / Ahmedi’nin avukatı Milad Panahipour, Ahmedi’nin bir kervansarayda yaptığı ve üç gün sonra YouTube’da yayınlanan performans konseri sonrası, İran’ın kuzeyindeki Mazenderan’da gözaltına alındığını söyledi.

Milad Panahipour, “Parastoo Ahmadi’ye yöneltilen suçlamalar, tutuklama makamı veya gözaltı yeri hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz” dedi. Panahipour, grubunun iki üyesi Ehsan Beiraghdar ve Soheil Faghih-Nassiri’nin de serbest bırakıldığını söyledi.

İran İslam Cumhuriyeti Yargısı, 12 Aralık’ta yaptığı açıklamada, performans konserin “yasal izin alınmadan ve Şeriat ilkelerine uyulmadan” düzenlendiğini belirterek, sanatçı ve prodüksiyon ekibine “uygun işlem” yapılacağını duyurmuştu.

Kervansaray Konseri, İran sosyal medyasında en çok konuşulan konulardan biri haline gelmişti. İran’da YouTube’a erişimin kısıtlı olmasına rağmen performans konseri, üç günde 1,5 milyondan fazla kişi tarafından izlendi ve paylaşıldı.

Ahmadi, performans konseri için şu ifadeleri kullanmıştı: “Sevdiğim insanlar için şarkı söylemek istiyorum. Bu, görmezden gelemeyeceğim bir haktı, çok sevdiğim bu topraklar için şarkı söylemek.”

İran yasaları kadınların solo şarkı söylemesini veya kamusal alanda başörtüsü olmadan görünmesini yasaklıyor. Ahmadi’nin omuzlarını açtığı konseri, uzun zamandır devam eden bu kısıtlamalara bir meydan okumaydı.

2022’deki ülke çapındaki başörtüsü karşıtı protestolar sırasında Az Khoon-e Javanan-e Vatan (Ulusun Gençliğinin Kanından) şarkısının bir yorumu okuyan Ahmadi, rejimin tepkisini üzerine çekmişti.

Shervin Hajipour, Mehdi Yarrahi, Saman Yasin ve Toomaj Salehi gibi müzisyenler, muhalefeti harekete geçirmedeki rolleri nedeniyle tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıya.

Paylaşın

Hizbullah: Esad’ın Düşüşüyle Askeri İkmal Yolumuzu Kaybettik

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, Suriye’de Beşar Esad’ın devrilmesiyle birlikte, Suriye üzerinden silah tedarik yolunun geçici olarak kaybedildiğini söyledi. Kasım, Hizbullah’ın direnişinin süreceğini yineledi.

Heyet Tahrir Şam liderliğinde silahlı gruplardan oluşan bir koalisyon, 8 Aralık’ta Suriye’nin başkenti Şam’ın kontrolünü ele geçirerek Beşar Esad yönetimine son vermişti.

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım Suriye’de Beşar Esad rejiminin devrilmesi sonrasında ilk kez kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Naim Kasım, geçen hafta Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki silahlı grupların Şam’ı ele geçirmesinin ardından silah tedarik yollarının da kaybedildiğini açıkladı.

Kasım, Beşar Esad’ın adını anmadı ve muhalifleri kastederek, “bu yeni güçleri istikrara kavuşana ve net pozisyonlar alana kadar” değerlendiremeyeceklerini belirtti. Kasım, Lübnan ve Suriye halkları ile hükümetlerinin işbirliğine devam edebileceğini umduğunu dile getirdi.

Naim Kasım, “Evet, Hizbullah şu aşamada Suriye üzerinden askeri ikmal yolunu kaybetti, ancak bu kayıp direnişte sadece bir ayrıntıdır” dedi ve ekledi: “Yeni bir rejim gelebilir, bu yol normale dönebilir veya başka yollara bakabiliriz.”

Kasım, “İktidardaki yeni partinin İsrail’i düşman olarak görmesini ve onunla ilişkilerini normalleştirmemesini umuyoruz” diye konuştu.

Kasım, Hizbullah’ın “düşmanın direnişi ortadan kaldırma ve ezme amacını engellediğini” söyledi. “Hizbullah güçlü ve toparlanıyor. İsrail’e güvenenler değerlendirmelerinde başarısız oldular,” diyen Naim Kasım, hareketin asla teslim olmayacağını vurguladı.

Naim Kasım, “Suriye’deki yeni hükümetin seçiminin iki ülkenin çıkarlarına ve tüm tarafların ve güçlerin hükümete katılımına dayanacağını umuyoruz” diye ekledi.

Paylaşın

Süper Lig: Fenerbahçe, Başakşehir’i 3 Golle Geçti

Süper Lig’in 16. hafta maçında Fenerbahçe ile Başakşehir, Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda karşı karşıya geldi. Hakem Ozan Ergün’ün yönettiği karşılaşmadan Fenerbahçe, 3-1 galip ayrıldı.

Haber Merkezi / Fenerbahçe’nin gollerini 42. dakikada Edin Dzeko ve 74. ve 90. dakikada Youssef En Nesyri, Başakşehir’in tek golünü ise 59. dakikada Krzysztof Piatek kaydetti.

Fenerbahçe, bu galibiyet ile puanını 35’e yükseltti. Başakşehir ise 22 puanda kaldı.

Fenerbahçe, şu ana kadar oynanan 15 lig maçında 11 galibiyet, 2 beraberlik ve 2 mağlubiyet aldı.

42. dakikada Szymanski’nin pasında ceza sahası çizgisi üzeri sol çaprazdan Dzeko’nun vuruşunda kaleci Deniz’in müdahalesine rağmen top ağlarla buluştu. 1-0

59. dakikada ceza sahası dışında topla buluşan Kemen, kale sahasına hareketlenen Piatek’i topla buluşturdu. Bu futbolcunun sağ çaprazdan bekletmeden vuruşunda, meşin yuvarlak kaleci Ertuğrul’un yanından filelere gitti. 1-1

74. dakikada sağ kanatta topla buluşan Tadic, penaltı noktasına hareketlenen En-Nesyri’ye ortaladı. Bu futbolcunun uzak direğe gönderdiği kafa vuruşu, kalecinin sağından filelerle buluştu. 2-1

90. dakikada Kostic’in sol taraftan kullandığı köşe vuruşunda ceza sahası içinde En Nesyri, kafa vuruşuyla meşin yuvarlağı ağlara gönderdi. 3-1

Stat: Şükrü Saraçoğlu

Hakemler: Ozan Ergün, İbrahim Çağlar Uyarcan, Serkan Olguncan

Fenerbahçe: Dominik Livakovic (Ertuğrul Çetin dk. 32), Bright Osayi Samuel (Mert Müldür dk. 63), Rodrigo Becao, Çağlar Söyüncü, Filip Kostic, Fred, Sofyan Amrabat (Youssef En Nesyri dk. 63), İrfan Can Kahveci (Dusan Tadic dk. 56), Sebastian Szymanski, Oğuz Aydın (Allan Saint Maximin dk. 55), Edin Dzeko

Başakşehir: Deniz Dilmen, Leonardo Duarte, Ousseynou Ba, Jerome Opoku, Lucas Lima, Berat Özdemir (Dimitrios Pelkas dk. 87), Deniz Türüç (Hamza Güreler dk. 46), Olivier Kemen, Miguel Crespo, Davidson (Patryk Szysz dk. 87), Krzysztof Piatek

Goller: Edin Dzeko (dk. 42), Youssef En Nesyri (dk. 74 ve 90) (Fenerbahçe) Krzysztof Piatek (dk. 59) (Başakşehir)

Paylaşın

Araştırma: Güneş, Dünya’yı Felakete Sürükleyebilir

Yeni bir araştırma, Dünya’nın milyarlarca atom bombasından daha güçlü olabilecek yıkıcı bir Güneş parlamasına maruz kalabileceği konusunda uyardı. Süper parlamaların birkaç bin yılda bir gerçekleştiği düşünülüyordu.

Ancak şimdi, 56 bin Güneş benzeri yıldız üzerinde yapılan yeni bir çalışma, bizimki gibi yıldızlarda düşünüldüğünden çok daha sık süper patlama meydana gelebileceğini ortaya koydu.

Bilim insanları, Güneş’in yakın gelecekte Dünya’yı bir süper parlamayla vurmasının muhtemel olduğunu kesin biçimde söyleyebilmek için bu tür açık uçlu konuların daha fazla araştırılması gerektiğini söylüyor.

Yeni gözlemler, Güneş benzeri yıldızların her 100 yılda bir kez milyarlarca atom bombasına denk enerjiye sahip süper parlamalar ürettiğini ortaya koydu.

Süper parlamalar, Güneş’teki diğer parlamalardan binlerce kat daha güçlü olan, elektronik cihazları yakabilecek, veri sunucularına hasar verebilecek ve uyduları yörüngeden çıkararak birçok hasara yol açabilecek mega fırtınalar oluşturabiliyor.

Güneş’ten fırlatılan parçacık ve plazma dalgalarının Dünya’ya yönelerek gezegenin manyetik alanına girmesine Güneş fırtınası adı veriliyor. Bu fırtınalar halihazırda GPS sistemlerini bozabiliyor ve elektrik kesintlerine yol açabiliyor. Bunlardan daha güçlü fırtınalar daha da büyük hasara yol açabilir.

Güneş benzeri yıldızları gözlemleyerek yapılan önceki çalışmalar, süper parlamaların birkaç bin yılda bir gerçekleştiğini öne sürmüştü.

Ancak şimdi, 56.000 Güneş benzeri yıldız üzerinde yapılan yeni bir çalışma, bizimki gibi yıldızlarda düşünüldüğünden çok daha sık süper patlama meydana gelebileceğini ortaya koydu.

Yakın tarihin en büyük Güneş fırtınalarından biri, yaklaşık 10 milyar 1 megatonluk atom bombasıyla eş enerji açığa çıkaran 1859 Carrington Olayı’ydı. Bu olayda Güneş parçacıkları Dünya’ya çarptıktan sonra dünyanın dört bir yanındaki telgraf sistemlerini ateşe vermiş ve dolunay ışığından daha parlak auroraların güneyde Karayipler’e kadar uzanmasına neden olmuştu.

Ancak eski ağaç halkalarının içinde bulunan ve tarihte radyokarbon seviyelerinde ani artışlar meydana geldiğini gösteren izler, Güneş’in Carrington Olayı’ndan yüzlerce kat daha güçlü parlamalar üretebileceğini gösteriyor. Bu tür fırtınalar Dünya’ya doğru yönelirse felaketle sonuçlanabilir.

13 Aralık’ta hakemli bilimsel dergi Science’ta yayımlanan araştırma makalesinde süper parlama yapan yıldızların yüzde 30’unun çiftler halinde olduğu ifade edildi. İki yıldızın ortak bir kütle merkezi etrafında döndüğü bu çiftlere ikili yıldız sistemleri deniyor.

Bu bulgu, süper parlamaların Güneş’te de meydana gelip gelmediğini kesin biçimde cevaplamak için önemli olabilir.

Araştırmacılar, Güneş’in yakın gelecekte Dünya’yı bir süper parlamayla vurmasının muhtemel olduğunu kesin biçimde söyleyebilmek için bu tür açık uçlu konuların daha fazla araştırılması gerektiğini söylüyor.

(Kaynak: Eurnews Türkçe)

Paylaşın

Erdoğan’dan “Suriye” Açıklaması: 2 Bin Yıllık Devlet Aklıyla Plan Yapıyoruz

Suriye’deki son gelişmelere ilişkin konuşan Erdoğan, “Neymiş; Suriye’nin arkasında emperyalist güçler varmış. Esed’in devrilmesi Türkiye’nin çıkarlarına aykırıymış. Bunun gibi bir sürü zırvayı arka arkaya sıralayarak, siyaset yaptıklarını zannediyorlar” dedi ve ekledi:

“Diplomasi, tıpkı siyaset gibi ince bir sanattır. Diplomasi, 10 hamle sonrasını hesaplamayı gerektirir. Kendi adımlarınızla birlikte rakiplerinizin, hatta hasımlarınızın hamlelerini dikkate almak, her türlü senaryoyu hesaba katmak zorundasınız. Kendi tecrübelerimizin yanı sıra 2000 yılı aşan geleneğe sahip Türk devlet aklının rehberliğinde planlarımızı yapıyor, adımlarımızı yine buna göre atıyoruz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Erzurum 8. Olağan İl Kongresi’nde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Yiğidin hasına Dadaş demişler. Dadaş bizi bilir biz de Dadaş’ı. Sevgili Dadaşlar, Erzurum’un güzel insanlı, kıymetli dava arkadaşlarım sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Kongrelerimizin partimiz için, ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Bizim kongrelerimiz düğün gibidir, bayram gibidir, şölen gibidir, toy gibidir. Salonu dolduran kardeşlerimin nezdinde tüm Erzurumlulara selamlarımı muhabbetlerimi gönderiyorum. 31 Mart seçimlerinde bize bir kez daha sahip çıktığınız için sizlere şükranlarımı sunuyorum. Bu güne kadar size mahcup olmadık. Teşekkür borcumuzu daha çok çalışarak ödedik.

İnşallah aynı şekilde yola devam edeceğiz. Erzurum’un hak ettiği yere gelmesi için elimizden geleni yapacağız. Gayretlerimiz neticesinde Erzurum, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı tarafından 2025 yılı Turizm Başkenti olarak seçildi. Bu güzel şehir, tüm dünyaya tanıtılacak. Bir diğer güzel haberimiz, stadyum haberidir. 20 bin kişilik stadyumun yapımına başlayacağız.

Dünyamız ve bölgemiz son dönemde sancılı günler yaşıyor. 50 bin Filistinli kardeşimiz şehit edildi. Ateşkese rağmen İsrail Lübnan’ı taciz etmeye devam ediyor. Komşunun evi yanarsa ya alevi ya dumanı mutlaka size ulaşır.

Asrın felaketi denilen, 53 bin canımızı kaybettiğimiz depremi yaşadık. Bu depremin ekonomimize maliyeti 104 milyar dolar. Bu sorunların tamamı konjonktüreldir, yani gelip geçicidir. Türkiye hepsinin üstesinden gelecek kabiliyete sahiptir. Bazı güçlüklerimiz olsa da Türkiye’yi hiç olmadığı kadar mürreffeh günler bekliyor. Milletçe biraz daha sabredersek her alanda hedeflerimize çok yaklaşmış olacağız. Türkiye yüzyılının parlak günlerini hep birlikte idrak edeceğiz.

Ülkemizde başını muhalefetin çektiği bir grup, millete sürekli karamsarlık aşılıyor. Milletle aynı yolda yürümek yerine, rüzgar gülü gibi yel nereden eserse oraya bakıyorlar. ‘AK Parti kaybetsin de gerekirse Türkiye batsın’ diyecek kadar muazeneyi yitirmiş vaziyetteler. Dünyada ne olup bittiğini zaten bilmiyorlar. Sınırlarımızın ötesinde olanlar umurlarında bile değil.

Geçtiğimiz günlerde komşumuz Suriye’de bir halk devrimi gerçekleşti. Baas rejimi tarihe karıştı. Ülkesinde 1 milyon masumun ölümüne sebep olan Esed, Şam’dan kaçmak zorunda kaldı. Suriye halkı, kendileriyle birlikte bizleri de gururlandıran bir zafere imza attı. 13 yıl sonra ilk defa Suriyeli kardeşlerimiz, geleceklerine umutla bakıyor.

Ay Yıldızlı bayrağımız, özgür Suriye bayraklarıyla yan yana Suriyeli kardeşlerimizin ellerini süslüyor. Bakıyoruz, birileri buna tahammül edemiyor. Bu sevinci paylaşmaktan aciz durumdalar. Akla ziyan komplo teorileri üretiyorlar. Neymiş; Suriye’nin arkasında emperyalist güçler varmış. Esed’in devrilmesi Türkiye’nin çıkarlarına aykırıymış. Bunun gibi bir sürü zırvayı arka arkaya sıralayarak, siyaset yaptıklarını zannediyorlar.

“Diplomasi, tıpkı siyaset gibi ince bir sanattır”

Diplomasi, tıpkı siyaset gibi ince bir sanattır. Diplomasi, 10 hamle sonrasını hesaplamayı gerektirir. Kendi adımlarınızla birlikte rakiplerinizin, hatta hasımlarınızın hamlelerini dikkate almak, her türlü senaryoyu hesaba katmak zorundasınız.

Kendi tecrübelerimizin yanı sıra 2000 yılı aşan geleneğe sahip Türk devlet aklının rehberliğinde planlarımızı yapıyor, adımlarımızı yine buna göre atıyoruz. Şu ana kadar binlerce zirveye katıldık. 22 yıl boyunca milletimizin başını yere eğdirmedik. Her zaman bin düşündük ama bir söyledik.

Yalnız bırakıldığımız çok zaman oldu. Sığınmacıları seçim malzemesi olarak kullanacak kadar vicdanını kaybedenler oldu. 4 milyon Suriyeli kardeşimizi bu topraklarda misafir ettik. Ama CHP ne dedi? ‘Biz sizi gelir gelmez geri göndereceğiz’ dedi. Biz de dedik ki, ‘Biz Ensarız, sizler muhacirsiniz.’

CHP yönetiminin Baas diktatörlüğüne bu kadar sempati beslemesini milletimiz kadar biz de merak ediyoruz. Baas kaybedince otomatik olarak CHP’de mi kaybetmiş oldu? Bunu açıklasınlar.

Muhalefetin kışkırtmalarına rağmen Suriye konusunda ne kadar isabetli davrandığımızı bugün bir kez daha görüyoruz. Suriyeli kardeşlerimizi ölüme göndermediğimiz için ne kadar haklı olduğumuzu bugün bir kez daha anlıyoruz. Şam Büyükelçiliği’ni bugün yeniden hayata geçiyoruz.”

Paylaşın

Erdoğan, Yine CHP’yi Hedef Aldı: Son 22 Yılda…

Erdoğan, partisinin Kocaeli İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada CHP’yi hedef aldı. Erdoğan, “Son 22 yılda muhalefetin isabetli tavır sergilediği neredeyse tek bir uluslararası olay yok” ifadelerini kullandı.

Konuşmasında AK Parti’nin temsilcisi olduğu davanın bir medeniyet davası olduğunu savunan Erdoğan, Bu dava, büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa etme, mazluma umut olma, zulme son verme davasıdır. Halk çekmeden biz kendimizi hesaba çekeceğiz” diye konuştu.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Sakarya İl Kongresi’nde açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle muhabbetle selamlıyorum. Yiğitler ve şehitler beşiği, istiklalimizin ışığı, vatanımızın, devletimizin, istiklalimizin aşığı Sakarya’yı ve Sakaryalı kardeşlerimi bugün bir kez daha hürmetle selamlıyorum. Bu salonu bayram havasına, şölene çeviren siz değerli kardeşlerime teşekkür ediyorum. Kongremiz hayırlı, mübarek olsun. Bu yol Türkiye Yüzyılı yoludur. Bu yol gazilerin, şehitlerin yoludur.

Yeni bir dönemin arifesindeyiz. Elbette her şey güllük gülistanlık değil, hala çözmemiz gereken sıkıntılar, aşmamız gereken engeller var. Bir yandan mevcut sıkıntılarla uğraşırken, diğer yandan ülkemizin önündeki fırsatları değerlendireceğimiz bir irade ortaya koymak mecburiyetindeyiz. Geçici sancıları geride bırakacağız bunun için vatandaşımızdan biraz daha sabır, biraz daha destek istiyoruz.

Türkiye’nin kazanımlarına kulp takmak için uğraşan güruh artık siyaset değil psikiyatrinin konusu. Biz muhacirleri hiçbir zaman kovmayacağız dedik. Biz muhacirlere her zaman sahip çıkacağız. Şimdi geri dönüyorlar. Ensar yeniden geldiği yere kendileri üzülerek, çuvallarla, valizlerle dönüyorlar. Eğer bizim bu sabrımız olmasaydı bu olur muydu? Olmazdı. ‘Men sabera zafera dedik’ ve sabredenler zafere ulaştılar.

Ne diyorlar? ‘Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?’ Bunu diyecek kadar kendi tarihini bilmeyenleri kültür ve medeniyet değerlerimizden yoksun olanları görüyoruz. Türkiye’nin dibindeki gelişmeleri takip edemiyorlar. Kimi bu soruyu cahilliğinden ya da ideolojik fanatizminden soruyor. Şimdi gördünüz mü bizim niçin Suriye’de olduğumuzu, Suriye’nin başındaki nerede? 13 yıl sonra Suriye yeniden özgürleşme yolunda ilk adımı attı. Baas rejimi düşerken Esed pılını pırtını toplayıp bir gecede kaçmak durumunda kaldı.

Kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirirken içerden ve dışardan gelen nice baskıyı, ithamı, tahriki, provokasyonu göğüslemek mecburiyetinde kaldık. Suriye’deki devrime şaşı bakanlara, Esed dönemini yüceltenlere en güzel cevap Şam’daki yeraltı hapishaneleridir.

İnşallah Suriye’nin diğer kısımlarının terör örgütlerinden temizlenmesi için gerekeni yapacağız. Suriye’de evi, iş yeri, arazisi olan misafirlerimiz yavaş yavaş geri dönüş yoluna geçti. Burada kalmak isteyenlerin (Suriyeli sığınmacılar) başımızın üzerinde yeri vardır.

CHP Genel Başkanı Esed’in kendisinin bile inanmadığı af ilanına prim vererek bunun reklamını yapmıştı. Oraya gidecekti ya, Esed’i ziyaret edecekti ya… Özgür bey ne oldu? O ziyareti gerçekleştirseydin ya. Suriyeli, Afgan ve yabancılara düşmanlık üzerinden siyaset yapanların varlık sebepleri ortadan kalktığına göre, millete ne diyeceklerini merak ediyoruz.”

“Sırtımızı millete yaslayacağız”

Erdoğan, Sakarya’daki programının ardından partisinin Kocaeli’deki il kongresine katıldı. Erdoğan’ın burada yaptığı açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“AK Parti bir siyasi parti olmanın ötesinde bir davası bir derdi bir hayali olanların kurduğu büyüttüğü, bugünlere getirdiği bir teşkilattır. Her kim AK Parti’yi dünyada kabul gören klasik parti işleyişi sınırları içinde değerlendirir ve öyle hareket ederse fena halde yanılır.

Siyaseti bu şekilde uygulayanların kendi iç ilişkilerinde, yönettikleri belediyelerde, uluslararası ilişkilerde nasıl savrulma yaşadıklarına hep beraber şahit oluyoruz.

Bu savrulmaların sonu kendi ülkesine kendi milletine kendi tarihine kendi kültürüne kendi inancına önce yabancılaşmak sonra düşman hale gelmektir. Öyle vahim durumlarla karşılaşıyoruz ki, bu ülkede siyaset yapıyor, bu milletin ekmeğini yiyor, bu devletin kimliğini taşıyor ama bakıyorsunuz ülkeye ve millete açıkça düşmanlık güdüyor.

Milletle milletin değerleriyle ve memleketle bağını tamamen koparmışlar, rüzgar nereye eserse hemen oraya dümen kırıyorlar. Sabiteleri, ilkeleri, uğruna zorluklara göğüs gerecekleri ülküleri kalmamış. Aynı yanlışı yapmaya devam ediyorlar. Milletin kurduğu ve bugünlere milletin getirdiği AK Parti asla böyle olmamıştır, olmayacaktır, olmaması için ne gerekiyorsa yapacağız. Hak ve halk hesaba çekmeden biz kendimizi hesaba çekeceğiz. Nefsimizi sorgulamaktan ‘acaba nerede kusurumuz var’ sorusunu kendimize sormaktan asla ve asla kendimizden korkmayacağız.

Eksiği, hatayı, günahı hep kendimizde arayarak hakkın, hakikatin doğrunun izinden gideceğiz. AK Parti’nin temsilcisi olduğu dava medeniyet davasıdır. Bu dava büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa etme davasıdır. Bu dava adalet, hürriyet ve hep birlikte onurlu bir yaşam davasıdır.

Birilerinin yaptığı gibi kutlu davayı günlük siyaset uğruna bozuk para gibi harcamayacağız, istismar etmeyeceğiz, eğip bükmeyeceğiz. Milletimizi ayakta tutan kadim değerlere sıkı sıkıya sahip çıkacağız. Ülkemizle ilgili hayal ve hedeflerimizden milim taviz vermeyeceğiz. Kalbimizi hakka bağlayacak, sırtımızı millete yaslayacak, yüzümüzü tüm insanlığa döneceğiz. Enaniyet, kibir, büyüklenme, riya, haset, zehirli dili kapımızdan içeri sokmayacağız.

Tüm kesimleri, inançları, meşrepleriyle insanımızın her biri samimi, hasbi, harbi, ümitvar, gönül alıcı, çözüm odaklı yaklaşımla kucaklayacağız. Beldesinden ilçesine, ilinden genel merkezine kadar AK Parti teşkilatlarının kapısı tıpkı bir tekke kapısı gibi gelen herkese açık olmalıdır. Hiç şüphesiz teröristle, hainle, hırsızla, arsızla işimiz olmaz. Zaten onların yolu da AK Parti’yle asla kesişmez.

Bunun dışında herkesi muhabbetle bağrımıza basarak eser ve hizmet siyasetimizi sürdürmekte kararlıyız. Nefsimizi zincire vurmadan, rahatı huzuru bir kenara atmadan, mağdurun ve mazlumun sesi olmadan, yürekten yüreğe esmeyen AK Parti’nin temsilciliğini yürüttüğü davaya layık olamayız.

Kongrelerimiz şahsi hesapların değil Türkiye sevdasının, Türk milletine hizmet etme yarışının yaşandığı zeminlerdir. Halef ve selefin bir arada olduğu, yol arkadaşlığının devam ettiği, eski ve yeni ayrımlarının yapılmadığı kucaklaşma vesileleridir.

Bir taraftan eski yol ve dava arkadaşlarımızla ahdimizi tekrar yenilerken diğer taraftan da yeni isimlerle kadrolarımızı takviye ediyoruz. Ne kimseye vefasızlık yaptık ne de statükocu olduk. Emektarlarımızın tecrübesini gençlerimizin heyecanıyla birleştirerek 23 yıldır Türk siyasetine damgamızı vurduk.

Son 2 haftadır Suriye’deki gelişmelere bakmak bile AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın Türkiye için ne manaya geldiğini anlamak için yeterlidir.”

Paylaşın