Merkez Hakem Kurulu Şirketleşiyor: Resmi Açıklama Geldi

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) – Kulüpler Birliği toplantısının ardından konuşan Merkez Hakem Kurulu (MHK) Başkanı Ferhat Gündoğdu, Süper Lig ve 1. Lig’in hakemlik sistemi şirketleşme yöntemi ile yönetileceğini açıkladı:

“Göreve başladığımız ağustos ayının başlarında ilk yaptığımız toplantıda Kulüpler Birliği’nin bizden bir talebi olmuştu. MHK’nin şirketleşmesi ve yeniden yapılandırılması üzerine. Biz de buna sıcak baktığımızı ve raporlarımızı hazırlayacağımızı söz vermiştik.”

Merkez Hakem Kurulu (MHK) Başkanı Ferhat Gündoğdu, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) – Kulüpler Birliği toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Cumhuriyet’in aktardığına göre; Ferhat Gündoğdu, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Göreve başladığımız ağustos ayının başlarında ilk yaptığımız toplantıda Kulüpler Birliği’nin bizden bir talebi olmuştu. MHK’nin şirketleşmesi ve yeniden yapılandırılması üzerine. Biz de buna sıcak baktığımızı ve raporlarımızı hazırlayacağımızı söz vermiştik. Önce İngiltere ve Almanya modelleri yerinde, İspanya ve Portekiz’deki uygulamaların da incelemelerini yaptık. Geldiğimiz noktada şirketleşme modelinin daha iyi olacağı yönündeki örneklerle karşılaştık ve bunu da TFF yönetimimize raporladık.

Bugün de bunu Kulüpler Birliği’ne sunduk. Öncelikle bu yönetimi şirket adı altında yapmak için statü değişikliği gerekiyor ve en yakın süre sezon sonu olarak görülüyor. Bu sistem sadece Süper Lig ve 1. Lig için geçerli olacak, sistem onu ön görüyor. Bu geçiş sürecindeki dönüşüm sürecini bir kurulla kurguladık. Şu an MHK, hakemlik sistemini nasıl yönetiyorsa bu kurulun yönlendirmesiyle yönetiyor.

Önümüzdeki hafta 3 Danışma Kurulu üyesi TFF’ye bildirilecek. TFF de 2 üye atayarak Danışma Kurulu faaliyetine başlayacak. Artık kulüplerin belirlediği kişilerin, denetlediği ve yönettiği sisteme geçiliyor. Tek yönlü bir yönetim değil. İki taraflı hakemlik sistemi olacak. Daha şeffaf. Bugünkü toplantı o yüzden çok önemliydi. Kulüpler Birliği de çok sıcak yaklaştı. Önümüzdeki haftadan itibaren çalışmalar başlayacak. Önümüzdeki 4.5 aylık dönemde bu fırsatı değerlendirmiş olacağız ve geçiş süreciyle ilgili zaman kalacağız. Şimdiden Türk futboluna hayırlı olsun.”

Paylaşın

CHP Lideri Özel: Asgari Ücrete Zam Değil İndirim Yaptılar

CHP Lideri Özgür Özel, asgari ücrete yapılan zammı eleştirerek, “11 ay önce verilen 17 bin 2 liralık asgari ücretin alım gücü, bugün 7 bin lira eriyerek 10 bin liranın altına indi. Yani o günkü paranın 10 bin lirası noktasına geldi” dedi ve ekledi:

“Geçtiğimiz akşam, iki gece önce asgari ücrete 5 bin lira zam verdiler. Yani 7 bin lira kaybedilmiş asgari ücrete 5 bin lira zam verirken belki de Cumhuriyet tarihinde ilk kez asgari ücrete zam değil, indirim yaptılar, fiili şekilde.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, bugün Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen Türkiye Ormancılar Derneği’nin 100’üncü Yıl Sempozyumu’na katıldı. Burada konuşma yapan Özel, asgari ücrete yapılan zammı eleştirerek şunları kaydetti:

“Bu ülkede alın teri ile emeğiyle çalışan kim varsa zorda. Hükümet 2025 yılının asgari ücretini bir oldu bittiye getirerek geçtiğimiz günlerde açıkladı. Asgari ücret meselesi aslında Türkiye’de bir temel ücret meselesi. Asgari ücret bütün Avrupa’da şöyledir. Aldığınız, işe girdiğiniz yıl aldığınız, bir yıllık kıdemle birlikte hızla uzaklaştınız bir ücrettir. Avrupa ortalaması emekçilerin yüzde 9’unun asgari ücret aldığını gösteriyor. Almanya’da 100 işçiden altısı asgari ücret alıyor 94’ü daha üzerinde ücretler alıyor.

Ama Türkiye’de bu rakam yüzde 57 noktasında. 100 kişiden 57’si asgari ücret alıyor ve ücretlerin yüzde 87’si asgari ücretten doğrudan etkileniyor çünkü asgari ücret hemen üstünde ya da biraz üstünde maaşlar yüzde 87’ye denk geliyor ve asgari ücrete yapılan zam, o maaşlara da yapılacak zam oranını belirliyor. 11 ay önce verilen 17 bin 2 liralık asgari ücretin alım gücü, bugün 7 bin lira eriyerek 10 bin liranın altına indi. Yani o günkü paranın 10 bin lirası noktasına geldi. Geçtiğimiz akşam, iki gece önce asgari ücrete 5 bin lira zam verdiler.

Yani 7 bin lira kaybedilmiş asgari ücrete 5 bin lira zam verirken belki de Cumhuriyet tarihinde ilk kez asgari ücrete zam değil, indirim yaptılar, fiili şekilde. Asgari ücretin yüzde 30 zam aldığı nokta aslında şöyle bir çirkin bir bakış açısından kaynaklanıyor. Diyorlar ki, ‘Asgari ücrete zam yaparsak enflasyon artar.’ Bunu Merkez Bankası çalışmış, asgari ücrete yüzde 1 zam yapınca enflasyon binde 0.7 artıyor. Yani enflasyonu artıran etmenler arasında asgari ücret zammı neredeyse yok denilecek noktada.

Zaten Türkiye gibi gelir dağılımının kötü olduğu ülkelerde anti enflasyonist politikalar beklenen sonuçları vermiyor. Neden? Çünkü sen istediğin kadar az maaş ver, alım gücünü düşür, asgari ücretli harcamasına kendi karar vermiyor ki. Kira ödüyor, elektrik ödüyor, su ödüyor, evladının doyurabilirse karnını doyuruyor, alabilirse üstüne giyecek bir şey alıyor, kırtasiyesini belediyeden bekliyor. Maalesef okula çocuk aç gidiyor, aç dönüyor. Eğer belediyelerin yaptığı Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin yaptığı beslenme çantasına erişebiliyorsa ne ala, beslenme çantası var. Okula götürmeye çalıştığımız üç kap sıcak yemeğe de AK Parti ‘CHP bunları yapınca milletin gönlüne giriyor. Seçimleri bu sayede de kazanıyor’ diyerek silkeleme mantığı içinde mani olunuyor.

Şimdi bu mantıkla diyorlar ki, ‘Asgari ücrete enflasyon oranında zam yapmayalım.’ Bugüne kadar Recep Tayyip Erdoğan ‘Enflasyona ezdirmedik’ diyordu. Bu sene çıkacak ve şöyle diyecek diye düşündük: ‘Ya bu enflasyon TÜİK’e göre yüzde 50, ama bana akıl verdiler hedef enflasyona göre zam yap. İlk kez bu sene yüzde 50 olmasına rağmen 30 verdim. İlk kez asgari ücretlimi ezdirdim, özür dilerim.’ Geçmişte de TÜİK oyunlarıyla enflasyon yüzde 120 iken 60 deyip enflasyona ezdiriyordu ama ‘TÜİK’e göre enflasyon oranında zam verdim’ deyip bu algıyı yönetebiliyordu.

Zaten yanlış olduğu nereden belli? Asgari ücret Tayyip Bey gelmeden önce 7 çeyrek altın alıyordu, bugün 3 çeyrek altın alıyor, 4 çeyrek altın kayıp. Enflasyona ezdirdiğinin, altına ezdirdiğinin, simite ezdirdiğinin, somun ekmek fiyatına ezdirdiğinin bütün örneklerini, bütün açıklığıyla ifade ediyoruz. Ama bu sefer TÜİK‘in, Tayyip Erdoğan’ı üzmeyen istatistik kurumunun rakamlarına göre dahi enflasyon, 48. Yüzde 30 verdiler ama çıktı maalesef ama yine ‘Ben enflasyona yine ezdirmedim’ dedi. Bu da bir çıplak gözle gördüğümüz, kulaklarımızla duyduğumuz en büyük aldatmaca.

Ayrıca bu salonu da, hepimizi çok ilgilendiren kritik bir rakamı paylaşmak istiyorum. OECD ülkelerinde ücretlilerin milli gelirden aldığı pay yüzde 50 ile 55 arasında. Biz de o OECD ülkeleri arasındayız, Meksika’dan sonra en kötü durumda olan biziz. Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 60 ile 70 arasında. Ücretlilerin aldığı pay. Türkiye’de bu oran sadece yüzde 25. Böyle bir ülke dünya üzerinde yok. Bir milli gelir var, ücretliler dörtte birini alıyor. Dörtte üçünü o ücretlileri çalıştıranlar, mülk sahipleri, servet sahipleri alıyor.

Avrupa Birliği raporlarında bu yüzde 70’i az buluyor. ‘Nasıl olur da hepimiz yüzde 70’ini alırız, birazı yüzde 30’unu alır’ diyor. Türkiye’de hepimiz yüzde 25’ini alıyoruz, o bir avuç yüzde 75’ini alıyor. Bunu görmek ve bunun üzerinde ciddi şekilde düşünmek gerekiyor. Son 15 yılda dolar milyoneri sayısının yükseldiği ülkeler listesinde Türkiye birinci sırada. Bütün göstergeler gerisin geriye giderken bir şeyde birinciyiz, dolar milyonerlerinin artış hızında Türkiye dünya birincisi olmuş durumda.

Ve tüm bunlarla birlikte sırf şu meseleyi hatırlatmak isterim çünkü basın çok yakından bu gündemi takip ediyor, bunun için buradalar. Sağ olsun Atamızın kurduğu yüzyıllık dernek gibi Atamızın kurduğu Anadolu Ajansı da inşallah konuşmanın bu kısmını değerlendirecek. Atatürk çünkü bu Ajansı cepheden haber versin diye kurdu, sağ olsun, o dönemde eksik olmasınlar rahmetle minnetle anıyoruz o görevi en layıkıyla hayata geçirdi Anadolu Ajansı. Şimdi de inşallah bu geçim cephesinden saray cephesine bu haberleri en hızlı geçmek üzere buraya da gelmişler, büyük minnettarlık duyuyorum kendilerine. Ocak 2024’te 17 bin lira asgari ücret verildi. O asgari ücret o gün 5 çeyrek altın alıyordu.

Bugün 22 bin liralık para 4.5 çeyrek altın alıyor, Anadolu Ajansı. Yani Tayyip Bey’e derseniz ‘Asgari ücrete zam yapıyorsunuz, ama yarım çeyrek altın kayıp, bugün çeyrek altın 5 bin liranın üzerinde yani 2 bin 500 lira her çalışanın cebinden, geçen sene Ocak ayına göre bile alıyorsunuz. Geçen sene Ocak ayında 17 bin lira asgari ücret, geçinilemeyecek bir ücretti. Açlık sınırının bin 600 lira hatta altındaydı. İtiraz ediyorduk. Ama bugün o asgari ücretten yarım çeyrek altın daha düşük asgari ücret teklif ediyorsunuz. Tayyip Bey’e şunu söyleyin, geçim cephesinden saray cephesine: Asgari ücret geçen sene 57 kilo dana kıyma alıyordu 1 Ocak günü.

Bugün teklif ettikleri asgari ücret 37 kilo dana kıyma alıyor. Dana kıyma açısından 20 kilo dana kıyma her emekçiden alınmış durumda. Tayyip Bey kıyma hesabını, altın hesabını sevmiyor, simit hesabı seviyor. Simit hesabında geçen sene 17 bin 2 lira, 1 Ocak tarihinde 10 liralık simitlerden bin 702 tane satın alıyordu. Bin 700 simit alıyordu. Bugün verdiği 22 bin lira bugün Ankara’da 15 liralık simitlerden bin 470 tane alıyor. 230 tane simit geçen seneki beğenilmeyen asgari ücrete göre, bugün daha kötü bir asgari ücret teklif ediyorsunuz.

Peki, biz ne teklif ediyoruz? Biz dedik ki, ‘Asgari ücret talebimiz 30, bunun altında yokuz’ dedik. Dün parlamentoda yoktuk. Oturduk, tartıştık, konuştuk. Sonra 100 milletvekili ile Ankara’ya dağıldık. Cumartesiden itibaren bütün Türkiye’ye dağılacağız. Ama oraya dağılmadan önce Cumartesi günü bir yerde varız. Önce 67-66 sivil toplum örgütünün çağrısı vardı. Daha sonra rakam artıyordu, iki gündür yaşananlarla 168 sivil toplum örgütüne çıktı, çağırıcı ve sözcü Sayın Şenal Sarıhan ben bir televizyon yayınındayken müjdeledi. ‘Yağmur gibi talep yağıyor, herkes bu mitingin çağırıcıları arasında girmek istiyor’ dedi.

Şu ana kadar 168 sivil toplum örgütü bir sivil inisiyatif diyor ki ‘Biz bu Cumartesi günü Tandoğan Meydanı’nda saat 13.00’da toplanacağız ve başta asgari ücret, düşük emekli maaşları, düşük memur maaşları, emekli memurların, emekli işçilerin maaşlarına yüzde 12 ve yüzde 16 yapılacak olan zamlar başta olmak üzere, bunu protesto edeceğiz’ diyorlar. Dün HAK-İŞ’e, TÜRK-İŞ’e, DİSK’e gittim. DİSK ile uzaktan bağlantıyla görüştük, onlar İstanbul’da olduğu için genel merkezleri. Sendikalar isyan ediyorlar, onlar da seslerini yükselteceklerini, bu sefalet ücretine bu dayatmaya teslim olmayacaklarını ifade ediyorlar.

“Erdoğan, 43 tane büyük müteahhidi düşünüyor”

Bu şartlar altında ben de sözümüze değer veren herkesi, şikâyet eden herkesi, statüsü, konumu ne olursa olsun ki bu iş memuru da emeklisini de işçiyi de emeklisini de, asgari ücretliyi de biraz üzerinde maaş alanı da veya beyaz yakalıyı da mavi yakalıyı da gri yakalıyı da ilgilendiren işsizleri, yoksulları zaten en yakından ilgilendiren bir mücadele alanındayız… Şikâyet etmeyi bırakalım, çünkü şikâyet etmek düzeltebilecek birisine yapılır. Bunların tercihi ortada. Siyaset öncelik belirleme işi. Sayın Erdoğan öncelik olarak Beşli Çete diye söylenen toplam 43 tane büyük müteahhidi düşünüyor.

Bunların 37 tanesi geçen sene sıfır lira vergi vermiş. Niye? ‘Dışarıdan kaynak buldum, faizini ödüyorum. Yeni proje aldım onun için hazırlık yapıyorum, masrafım çok.’ Sıfır lira, sıfır matrah ödemişler. Büyük otoyolları yapan, köprüleri yapan, yeraltı geçitlerini yapan, şehir hastanelerini yapan ve ‘Size bir lira maliyeti olmayacak’ dedikleri halde bu yılın bütçesinden 260 milyar lira para ayırdığımız bu 40 haramiler, 37 tanesi bir lira vergi vermemiş.

Oysaki vergide adalet meselesini biliyorsunuz, daha ikinci aya gelince ücretliler ilk vergi diliminden, ikinciye geçiyorlar. Dördüncü ayda üçüncüye geçiyorlar. 12 ayda örneğin 30 bin lira maaş alan bir çalışan, 12 ayda üç maaşını vergi diye veriyor. 66 bin lira maaş alan bir çalışan 12 ayın sonunda dört maaşını vergi diye veriyor. Eskiden nasıl maaş deyince, maaşı çok iyi olmayan beyaz yakalılar şöyle derdi. ‘Çok değil. 66 bin lira alıyorum ama dört tane de ikramiyesi var.’ Şimdi 66 bin lira alıyor ama dört tanesini Tayyip Bey’e geri veriyor. 30 bin lira alıyor ama üç tane geriye ikramiye değil de Erdoğan vergisi var.

Bu şartlar altında hiç şikâyet etmeye gerek kalmadı. Sesi yükseltmeye, bu iktidara karşı hep birlikte sesi yükseltmeye ve mücadeleye ihtiyaç var. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu toplantıya bir ay önce davet edildik, zaten gidecektik. Ama şimdi kitlesel olarak gideceğiz. İşçileri, memurları, esnafları, çiftçileri, yoksulları ve tüm yapıların emeklilerini oradaki dayanışmaya davet ediyoruz. Eğer bu iktidarın yaptığı yanına kar kalacaksa Cumartesi evde kalsın herkes.”

(Kaynak: chp.org)

Paylaşın

Kur Korumalı Mevduat 1,16 Trilyon Liranın Altına Geriledi

20 aralık ile biten haftada Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 17 milyar azalarak 1,16 trilyon liranın altına geriledi. 13 aralık haftasında KKM’de 13,5 milyar liralık gerileme görülmüştü.

Haber Merkezi / Aynı hafta Merkez Bankası’nın (TCMB) toplam rezervleri önceki haftaya göre 7,3 milyar dolar gerileyerek 156,2 milyar dolar seviyesine düştü.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) haftalık bülteninde yer alan bilgilere göre, kur korumalı TL mevduat ve katılma hesapları 1 trilyon 169,5 milyar TL’den 1 trilyon 153,5 milyar TL’ye geriledi. Geçen hafta 1,7 trilyon lira seviyesinde olan KKM hesapları bu hafta 1,5 trilyon lira seviyesine geriledi.

Aynı haftada krediler 15 trilyon 640,2 milyar TL’den 15 trilyon 638,3 milyar TL’ye, mevduat 18 trilyon 551,3 milyar TL’den 18 trilyon 544,4 milyar TL’ye geriledi.

Öte yandan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 20 aralık ile biten haftaya ilişkin para ve banka istatistiklerini yayınladı. Buna göre 20 aralık haftasında toplam rezervler 156,2 milyar dolara geriledi. Bir önceki hafta brüt rezervler 163,5 milyar dolarla rekor seviyeye yükselmişti.

Bankanın net rezerv göstergelerinde de de kayda değer düşüşler görüldü. Buna göre net rezervler 61,8 milyar dolar oldu. Önceki hafta net rezervler 65,5 milyar dolardı. Swap hariç net rezervler de 50 milyar dolardan 46,5 milyar dolara geriledi.

Paylaşın

Ekonomistlerden Faiz Yorumu: İkinci Nas Dönemli Hayırlı Olsun

Ekonomist Tunç Şatıroğlu Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini yüzde 47,5’e çekmesine ilişkin yaptığı değerlendirmede, “2. Nas dönemli hayırlı olsun” dedi.

Haber Merkezi / Bankanın faiz kararına ilişkin ekonomist İris Cibre ise, “250 indirip koridoru daraltmak ne demek? Şahin indirim” ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 47,5’e çekti

Merkez Bankası’nın faizi yüzde 47,5’e çekmesiyle birlikte ekonomistler açıklamalarda bulundu. Karara ilişkin ekonomistlerin açıklamaları şöyle:

İktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu: Şükürler olsun,Merkez Bankası,”nas ne diyorsa” onu yapmaya başladı, politika faizini 250 baz puan düşürdü!

Ekonomist İris Cibre: 250 indirip koridoru daraltmak ne demek? Şahin indirim. Bankaların likidite fazla olduğunda borçlanma faizini 46%’da tutuyorsunuz. Eğer 3 puanda kalsaydı 44,5%’a kadar inebilir demek olurdu. Bu da mevduat ve ppf faizlerini daha aşağı çekerdi. Bunu engellemek için koridor daraltıldı. İndirim sürecine girileceği zaten belliydi. Mümkün olan en doğru şekilde yapıldığını düşünüyorum.

Ekonomist Tunç Şatıroğlu: Enflasyon lobisinin istediği oldu. Böylelikle dün istediğini alan lobi bugün de beklediğim gibi istediğini almış oldu. 2025 sonu enflasyonunda %21 hedefinden ve tek haneli enflasyon hedefinden de vazgeçildi. Programın enflasyon kısmı çöktü. 2. Nas dönemli hayırlı olsun.

Eski Merkez Bankası (TCMB) Başekonomisti Hakan Kara: Merkez Bankasından 250 baz puan indirim ve temkinli/iyimser iletişim geldi. Mevcut kısıtlarda bana göre gayet makul ve dengeli bir başlangıç yaptılar. Emeği geçenleri tebrik ediyorum.

Bana göre Merkez Bankası elinden geleni yapıyor. Bundan sonra top diğer politikalarda. Harcama artış hızını, kamu tarafından belirlenen fiyatları, siyasi sahipliğin derecesini ve kritik kurumlara dair düzenlemeleri yakında izlemenizi öneririm.

Ekonomist Banu Kıvcı Tokalı: TCMB’nin 250 baz puan faiz indiriminin, toplantı öncesinde yeniden şekillenen piyasa beklentileriyle uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Gelecek kararlarla ilgili olarak, veriye bağlı, her toplantıda değerlendirilecek bir görünüm mevcut.

Dr. Burcu Aydın: TCMB faiz indirimine gitti. Politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını %50’den %47,5’e indirmeye gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranlarının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranına kıyasla -/+ 150 baz puanlık bir marj ile belirlemeye karar verdi.

Prof. Dr. Serap Durusoy: PPK metninde maliye politikasının esgüdümüne vurgu yapıyor. 250 baz puan ile şahin bir faiz indirimi yapıldı. Hem asgari ücret hem de 2025’deki toplantı sayısının 8’e inmesi bu kararda etkili olmuş görünüyor. Metin enflasyon konusunda oldukça iyimser.

Uğur Gürses: Banka politika faizini yüzde 47.5’e düşürürken, faiz koridorunu ise 1.5 puana düşürdü. Likiditeyi ‘saatli bomba’ gibi gecelik vade etrafında tutmanın ne yararı olacak merak ediyorum?

Nesrin Nas: Ekonomi yönetimi öncelikle algıyı yönetmeye çalışıyor. İşler sandığınızdan daha iyi demeye çalışıyor. Şu anda mevsimsellikten arındırılmış aylık enflasyon öngörümüz olan 1.5’un üzerinde olsa da (Kasım ayında manşet yüzde 2,24, mevsimsellikten arındırılmış yüzde 2,93 oldu) işler yolunda gidiyor algısını yaratmaya çalışıyor. Erdoğan’ın isteği de buydu zaten. Asgari ücreti de yüzde 30 zamla açıklamalarıyla faiz indirimi sinyalini vermişlerdi. Kaldı ki, son Kasım toplantısında da MB faizi yüzde 50’de bırakırken indirim sinyalini vermişti.

Yalçın Karatepe: Sermayenin talepleri bir bir karşılanıyor; asgari ücret enflasyonun çok çok altında artırılırken faizler de 250 puan indirildi.

Merkez Bankası, mart ayında politika faizini yüzde 50’ye yükseltmiş ve sonraki 9 toplantıda sabit tutulmasına karar vermişti. Merkez Bankası, en son faizi Şubat 2023’te yüzde 9,5’ten yüzde 8,5’e indirmişti.

Merkez Bankası, gelecek yıl izlenecek politikalara dair bir yol haritası niteliği taşıyan 2025 Yılı Para Politikası’nı 25 Aralık’ta yayımladı. Buna göre 2025’te Para Politikası Kurulu (PPK) açıklanacak takvim çerçevesinde 8 toplantı yapacak. Ekonomistlerin 2025 yıl sonu politika faizi beklentilerinin ortalaması ise yüzde 29,50.

Paylaşın

Beyonce, 13 Dakikalık Gösterisiyle İzleyicileri Büyüledi

Beyonce, NFL başlangıç töreninde her iki maçtan daha fazla heyecan yarattı. Devre arasına beyaz at sırtında çıkan 32 Grammy ödülü sahibi Beyonce, yaklaşık 13 dakikalık performansıyla izleyicileri büyüledi.

National Football League (NFL) ABD Ulusal Futbol Ligi’dir. Ligde ABD’nin farklı şehirlerinden ve bölgelerinden toplam 32 takım yer almaktadır.

32 Grammy ödüllü ABD’li sanatçı Beyonce, Netflix’in Noel Günü’ndeki NFL başlangıç töreninde unutulmaz bir performansa imza attı. Beyaz bir at üzerinde sahneye çıkan sanatçı, yaklaşık 13 dakikalık gösterisiyle memleketi Houston’da izleyicileri büyüledi.

Beyoncé, sadece 2024 tarihli albümü Cowboy Carter’dan şarkılar seslendirdi. ’16 Carriages’, ‘Blackbird’, ‘Jolene’ ve ‘YA YA’ gibi parçalarla sahne alan yıldız, performansına özel konuklar eklemeyi de ihmal etmedi. Shaboozey ve Post Malone’un eşlik ettiği sanatçıya, Texas Hold ‘Em şarkısında dans ederek büyük kızı Blue Ivy Carter da katıldı.

Hayranlar için tam bir şölen niteliğindeki bu şov, Beyonce’nin sahne hakimiyetini ve müzikal gücünü bir kez daha gözler önüne serdi.

Şov, Beyonce’nin albümün yayınlanmasından bu yana ilk kez albümden şarkıları canlı olarak seslendirdiği konser oldu; zira sanatçı ‘Cowboy Carter’ turnesine henüz çıkmadı ve en son Ekim 2023’te bir önceki albümü ‘Renaissance’ı seslendirmişti.

NFL Noel oyunu Devre Arası Gösterisi’ne gösterilen tepki o kadar büyüktü ki, Netflix özel bir program olarak yayınlanacağını duyurdu.

Beyonce Bowl olarak adlandırılan gösteri bu hafta içinde yayınlanacak. Henüz bir tarih ya da saat paylaşılmadı.

Beyonce, performansının ardından sosyal medya üzerinden 14 Ocak 2025 için şifreli bir mesaj paylaştı. “Şu ata bakın” başlıklı gönderi, hayranlarının spekülasyonlarına yol açtı. Bu, Cowboy Carter turnesi ya da Renaissance üçlemesinin “3. Perdesi” için bir duyuru olabilir. Ancak kesin cevabı öğrenmek için beklememiz gerekecek.

‘Cowboy Carter’ Beyonce’nin Grammy tarihinde en çok aday gösterilen müzisyen olmasını sağladı.

Daha önce eşi Jay-Z ile 88’er adaylıkla berabere kalan Beyonce, kasım ayından bu yana gelecek yılın Grammy’lerinde 11 ödüle aday gösterildi. Şu anda 99 adaylıkla rekor kıran sanatçı, 2023’te toplam 32 ödül alarak en çok Grammy kazanma rekorunu kırdı.

Netflix ile yapılan anlaşmayla ilgili olarak, yayın platformu mayıs ayında Noel Günü Amerikan futbolu maçlarını yayınlamak için üç yıllık bir sözleşme kabul etmişti. NFL’in, sitenin 1998’de faaliyete geçmesinden bu yana en büyük günlerinden birini yaşatması bekleniyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Merkez Bankası Politika Faizini 47,50’ye Çekti

Merkez Bankası (TCMB), politika faizini bu ay yüzde 47,50’ye çekme kararı aldı. Merkez Bankası (TCMB), son sekiz ayda politika faizini yüzde 50’de sabit tutma kararı vermişti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası (TCMB), 2023 yılının Haziran ayında 650, Temmuz ayında 250, Ağustos ayında 750, Eylül ayında 500, Ekim ve Kasım aylarında da 500’er, 2024 yılının Aralık ve Ocak aylarında 250’şer olmak üzere 8 toplantıda toplam 3 bin 650 baz puan faiz artırmıştı.

Şubat ayındaki yılın ikinci faiz kararında faizin sabit tutulması ile toplam 3 bin 650 baz puan faiz artış serisi devam etti. Mart ayında faiz 500 baz puan arttırılarak politika faizi yüzde 50’ye çıkarıldı. Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım ayında ise politika faizi sabit tutuldu. Merkez Bankası, toplamda 4 bin 150 baz puanlık faiz artışı yaptı.

Merkez Bankası, gelecek yıl izlenecek politikalara dair bir yol haritası niteliği taşıyan 2025 Yılı Para Politikası’nı 25 Aralık’ta yayımladı. Buna göre 2025’te Para Politikası Kurulu (PPK) açıklanacak takvim çerçevesinde 8 toplantı yapacak. Ekonomistlerin 2025 yıl sonu politika faizi beklentilerinin ortalaması ise yüzde 29,50.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) Fatih Karahan başkanlığında toplandı. Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 47,50’ye çekme kararı aldı.

Merkez Bankası (TCMB) tarafından karara ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Enflasyonun ana eğilimi kasım ayında yataya yakın seyretmiştir. Öncü veriler aralık ayında ana eğilimde düşüşe işaret etmektedir.  Son çeyreğe ilişkin göstergeler yurt içi talebin yavaşlamayı sürdürerek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelerde bulunduğunu göstermektedir.

Temel mal enflasyonu düşük seyretmeye devam ederken, hizmet enflasyonundaki iyileşme belirginleşmektedir. İşlenmemiş gıda enflasyonu önceki iki aydaki yüksek seyrin ardından aralık ayında ılımlı görünmektedir. Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları iyileşme eğilimi sergilemekle birlikte, dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam etmektedir.

Para politikasındaki kararlı duruş; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşürmekte ve dezenflasyon sürecini güçlendirmektedir. Maliye politikasının artan eşgüdümü de bu sürece önemli katkı sağlayacaktır. Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.

Bu doğrultuda, politika faizinin seviyesi, enflasyon gerçekleşmeleri ve beklentileri göz önünde bulundurularak öngörülen dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirlenecektir. Kurul, kararlarını enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla alacaktır. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır.

Kredi ve mevduat piyasalarında öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda parasal aktarım mekanizması ilave makroihtiyati adımlarla desteklenecektir. Likidite koşulları muhtemel gelişmeler göz önünde bulundurularak yakından izlenmektedir. Sterilizasyon araçları etkili şekilde kullanılmaya devam edilecektir.

Kurul, politika kararlarını parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de dikkate alarak, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleyecektir. Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanacaktır.”

Paylaşın

DEVA Partisi’nden “Asgari Ücret” Açıklaması: Kazanan Londra Tefecileri Oldu

Asgari ücret zam oranına sert tepki göster DEVA Partisi Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, “İşin en acı tarafı da şudur ki: Merkez Bankası yetkililerinin aylardır birçok toplantıda Londra’daki tefecilere taahhüt ettikleri oran gerçekleşmiştir” dedi ve ekledi:

“Öyle ki bu taahhütlerden doğan beklenti söz konusu kuruluşların resmî raporlarına dahi yansımıştır ve günler süren Asgari Ücret Komisyonu tiyatrosundan sonra iktidar milletimizi, garip gurebayı değil, Londra’daki tefecileri tercih etmiş, onlara taahhüt edilen rakamı ilan etmiştir.”

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, açlık sınırının altında açıklanan 22 bin 104 TLlik asgari ücret zammıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulunda değerlendirmelerde bulundu.

Asgari ücretliyi açlığa, yoksulluğa, insan onuruna ve haysiyetine aykırı yaşamaya mahkûm edecek rakamın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklandığını hatırlatan Ekmen, Akla ziyan, ışıltılı ekonomi politikaları gibi rasyonel ekonomik politikalar da sonuç vermemiştir ve halkımız yüksek enflasyon altında ezilmeye mahkûm edilmiştir. Alacağına yüzde 45 oranında zam yapan devlet, asgari ücretliye sadece yüzde 30 artırımı uygun görmüştür” ifadelerini kullandı.

“İktidar, milleti değil Londra’daki tefecileri seçti!”

Merkez Bankası yetkililerinin Londradaki yatırımcılara verdiği taahhütlere de dikkat çeken Ekmen, şunları kaydetti: “İşin en acı tarafı da şudur ki: Merkez Bankası yetkililerinin aylardır birçok toplantıda Londra’daki tefecilere taahhüt ettikleri oran gerçekleşmiştir. Öyle ki bu taahhütlerden doğan beklenti söz konusu kuruluşların resmî raporlarına dahi yansımıştır ve günler süren Asgari Ücret Komisyonu tiyatrosundan sonra iktidar milletimizi, garip gurebayı değil, Londra’daki tefecileri tercih etmiş, onlara taahhüt edilen rakamı ilan etmiştir.”

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında 201 Gazeteci Hayatını Kaybetti

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybeden gazeteci sayısı 201’e yükseldi. Son olarak, El – Kudüs El-Yûm televizyon kanalında çalışan 5 gazeteci İsrail saldırılarında yaşamını yitirdi.

Haber Merkezi / Gazze hükümeti medya ofisi, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ve Arap Gazeteciler Birliği de dahil olmak üzere uluslararası örgütleri “Gazze’deki Filistinli gazetecilere ve medya personeline yönelik bu sistematik suçları kınamaya” çağırdı.

Medya ofisi, İsrail’i, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Birleşik Krallık, Almanya ve Fransa da dahil olmak üzere müttefikleriyle birlikte “iğrenç ve vahşi bir suç” olarak nitelendirdiği bu saldırılardan sorumlu olduğunu belirtti.

Ofis, ülkelere, uluslararası örgütlere ve basın savunucusu gruplara İsrail’in bu saldırılarını kınamalarını, devam eden şiddetin sona ermesi için İsrail’e baskı yapmalarını ve İsrail’in uluslararası mahkemelerde hesap vermesi için çağrı yaptı.

Öte yandan Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 23 artarak 45 bin 361’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 39 artarak 107 bin 803’e çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Paylaşın

Tanrı Nedir? Teizm, Panteizm Ve Panenteizm

Zamanın başlangıcından beri, Tanrı’yı ​​anlamak ve anlamlandırmak için çeşitli kavramsal çerçeveler oluşturulmaya çalışılıyor. Tanrı, genel olarak, evrenin yaratıcısı ve yöneticisi olarak kabul edilen ve tapılan (Yahudilik, Hristiyanlık, İslamiyette olduğu gibi) varlık olarak tanımlanabilir.

Haber Merkezi / Anlamlandırma çalışmaları arasında, teizm, panteizm ve panenteizm, Tanrı gerçekliğini kavramaya yönelik en önemli girişimlerden bazılarıdır.

Teizm, panteizm ve panenteizm arasındaki temel fark, “Tanrı” içkinlik ve aşkınlığın farklı formülasyonlarında yatar. İçkinlik ve aşkınlık, temel olarak Tanrı ile dünya arasındaki ilişkinin farklı kavramlarıdır.

Tanrı’ya ilişkin bazı kavramlar antropomorfik (İnsana has özelliklerin insan dışı varlıklara atfedilmesi) olsa da, “Tanrı nedir?” ve “Tanrı, insan ve insanın dünyasıyla ilişkili olarak nedir?” sorusuna yanıt bulmaya yönelik tüm girişimler, farklı yaklaşımlar içermiştir.

İnsan, her zaman Tanrı sorusunun merkezinde yer almıştır, yalnızca bu soruyu sorduğu için değil, aynı zamanda “Tanrı ile insan” ilişkisini anlamaya ve soruyu yanıtlamaya çalıştığı için de. Yaklaşımlar, bu tür ilişkisellik anlayışları yönünden birçok farklılık gösterse de, bu yaklaşımları tanımlayan temel özellik, Tanrı’nın aşkınlık ve içkinlik spektrumundaki (çeşitlilik) konumunda yatmaktadır.

Tanrı, var olan dünyamıza ne kadar uzak, farklı, edilgen veya ayrı ve ne kadar yakın, benzer, etkin veya özdeştir?

Aşkınlık perspektifi (bakış açısı) sorunun ilk kısmını ele alırken, içkinlik ikinci kısmını ele alır. Dolayısıyla, teizm, panteizm ve panenteizm, Tanrı’nın doğasını tasavvur etme ve temsil etme girişimlerinde içkinlik ve aşkınlık ikiliğinin benzersiz bir sentezini sağlayan ilişkisel modellerdir.

Teizm: Teizm, kısaca en az bir tanrıya inanmak olarak tanımlanabilir. Teizmin birçok farklı sınıflandırması olsa da en yaygın olanı, yalnızca bir tanrıya inanılan monoteizmdir. Bu teizm biçimi, her dinin içindeki görüşler büyük ölçüde değişse de, Ortodoks İbrahimi dinler tarafından benimsenen genel Tanrı kavramıdır.

Teizm, özellikle Tanrı’nın ayrı bir varlık olarak kavrandığı ve Tanrı ile yaratılış arasındaki çizginin kesin bir şekilde tanımlandığı aşkınlığa vurgu yapar, Tanrı’nın ve dünyanın varoluşu, yaratıcı ve yaratılmış olarak ilişkili olsalar da ayrı kabul edildiği ontolojik gerekçelere dayanır.

Aşkın ontolojik bağlantı, bir mucit ve icadının alegorisiyle gösterilebilir, çünkü mucit icat edilen nesnenin nedeni iken, ikisi ayrı varlıklardır. Teizmdeki ilahi içkinlik ve ilahi aşkınlık ikililiği, “Tanrı – Dünya” ilişkisi çerçevesi içinde formüle edilir. Deizmle karşılaştırıldığında, Teizm, Tanrı’nın insan işlerine ve dünyaya aktif olarak dahil olduğunu savunur.

Nitelikler ve ritüeller, farklı teist inançlar arasında farklılık gösterse de, ilahi içkinlik görüşü tamamen onların ilahi aşkınlık anlayışının gerektirdiği ikiliğe dayanır. Teist modelin ikiliği olmadan, bir Tanrı düşüncesi ve tüm ibadet biçimi mümkün olmazdı. Çünkü, “Tanrı- İnsan” ikiliğinin yokluğunda, tapan ve tapılan “bir” olarak kabul edildiğinde, kime tapınılacak?

Panteizm: Etimolojik olarak panteizm kelimesi, “Her şey” anlamına gelen “Pan” ve “Tanrı” anlamına gelen “Theos” kelimelerinin Antik Yunanca köklerinden türetilmiştir. Kelimenin de önerdiği gibi panteizm, her şeyin “Tanrı” olduğu görüşüdür ve Tanrı’yı ikili olmayan veya monist, ilişkisel bir şekilde sınıflandırır.

17. yüzyılın önde gelen filozoflarından Baruch Spinoza, bu konudaki fikirlerini tanımlamak için panteizm kelimesini kullanmamış olsa da, eserleri ilahi içkinliğe vurgu yapması nedeniyle panteizmi popülerleştirmiştir. Özellikle, kanonik eseri Etik’te “Tanrı her şeyin geçici değil, içkin nedenidir” diye yazmıştır.

Teizmin aksine, ayrı bir tanrı görüşü, Tanrı’nın insanların ve dünyanın bir tezahürü olduğu var olan tek gerçeklik olarak görüldüğü panteizmde mantıksal olarak imkansızdır.

Spinoza, “Tanrı ve Doğa” kelimelerini birbirinin yerine kullanarak Tanrı’nın soyut doğasını vurgular. Geleneksel panteizm, yalnızca ilahi üstünlüğü vurgulayıp, aşkınlığı göz ardı ederken, Spinoza her ikisini de savunur. Martial Gueroult gibi filozoflar, Baruch Spinoza’yı bir panteist yerine panenteist olarak görürler.

Panenteizm: Panenteizm, Tanrı’nın aynı anda hem dünyanın içinde hem de ötesinde olduğu görüşüdür. Panteist “Tanrı ve Dünya” özdeşleşmesinin birliği, birincisinin aynı anda ikincisinde tezahüründe görülen çokluğu, ikiliği ve sınırlamaları aşmasını gerektirir.

Spinoza’nın da belirttiği gibi, “Tanrı mutlak olarak sonsuz varlıktır, sonsuz niteliklerden oluşan tözdür, her biri ebedi ve sonsuz özselliği ifade eder”. Spinoza, var olan her şeyin tek bir altta yatan tözden veya gerçeklikten türetildiği ve ona indirgenebildiği, sonsuz niteliklerinin var olan her şeyin özünü oluşturduğu bir töz monizm biçimi sunar.

Spinoza’ya göre, “İnsanın özü, Tanrı’nın niteliklerinin belirli şekillerinden oluşur”. Teizmin aksine, Spinoza tarafından yeniden oluşturulan “İnsan – Tanrı” ilişkisi, iki ayrı varlığın ikiliğinden ziyade ifade ve ifade edilen arasında bir zıtlığa ihtiyaç duyar.

Tüm varoluş biçimleri “Tanrı” ifadesinin sonlu şekilleri olsa da, “Tanrı”, aynı anda, sonsuz niteliklerinde içkin olan sonsuz ifade potansiyeliyle onları aşar. Bu anlamda, Spinoza’nın fikirleri, İbn Arabi’nin “İlahi Öz – İfşa” fikirleriyle büyük benzerlik taşır.

Paylaşın

Türkiye’de Yedi Milyon Çocuk Yoksulluk İçinde Yaşıyor

Raporlar, Türkiye’de 22,2 milyon çocuğun 7 milyonunun yoksulluk içinde yaşadığını ortaya koydu. UNICEF, Türkiye’nin 2019 – 2021 yılları arasında çocuk yoksulluğunda Avrupa ve OECD ülkeleri arasında 38. sırada yer aldığını raporladı.

Dünyanın farklı noktalarında yoksulluk, toplumların karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri olmaya devam ediyor.

Karar Gazetesi’nin aktardığı Associated Press’in Robert Badendieck imzalı haberi, Türkiye’deki ekonomik kriz nedeniyle yoksulluğun nasıl bir nesli şekillendirdiğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. İstanbul’un Tarlabaşı semtinde yaşayan Şahin ailesinin hikayesi, bu durumun en somut örneklerinden biri olarak öne çıkıyor.

11 yaşındaki Atakan Şahin ve ailesi, İstanbul’un Tarlabaşı semtindeki karanlık bir odalı bir apartman dairesinde yaşam mücadelesi veriyor. Altı kişilik ailenin akşam yemeği bir tencerede pişen makarna. Anne Rukiye Şahin’in “Dört çocuğum var. Tavuk yiyemiyorlar, et yiyemiyorlar. Okula yırtık ayakkabılarla gönderiyorum” sözleri, ailenin içinde bulunduğu çaresizliği açıkça ortaya koyuyor.

Türkiye’de yaklaşık 7 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor ve bu çocuklar, dünya genelinde yoksulluk döngüsünden çıkamayan milyonlarca çocuğun bir parçası.

Türkiye İstatistik Kurumu ve UNICEF’in 2023 raporlarına göre, ülkede çocukların üçte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu durum, çocukların erken yaşta ailelerini desteklemek için okulu bırakmalarına veya yarı zamanlı eğitim sistemlerine yönelmelerine neden oluyor.

Atakan, günlerini babasıyla birlikte çöp kutularında geri dönüştürülebilir malzeme arayarak geçiriyor. “Okula gidemiyorum çünkü param yok” diyen Atakan, kazandıkları parayla kardeşlerinin okul masraflarını karşılamaya çalışıyor. Ancak bu çaba, onların temel ihtiyaçlarını bile karşılamaya yetmiyor.

Tarlabaşı, İstiklal Caddesi’nin hemen yanı başında olsa da, parlak vitrinlerin ve lüks restoranların gölgesinde derin bir yoksulluk barındırıyor. Çocuklar, sabahları çöp topluyor, akşamları mendil ya da küçük eşyalar satarak ailelerine destek olmaya çalışıyor.

Yoksulluk araştırmacısı Hacer Foggo, Türkiye’nin bir “kayıp nesil” yetiştirdiğini belirtiyor. Foggo, çocukların haftada birkaç gün okula gidip kalan günlerde çalıştığı programların gerçek bir eğitim sağlamadığını, aksine ucuz iş gücü yarattığını ifade ediyor.

Şahin ailesi, devletten aylık 6 bin TL yardım alıyor. Ancak bu yardım, ailenin sadece kira giderlerini karşılamaya yetiyor. “Devlet bana yardım etmiyor. Çocuklarımla birlikte bu odadayım. Onlardan başka kimim var?” diyen Rukiye Şahin, hükümetin sosyal yardımlarının yaşam maliyeti krizine karşı yetersiz kaldığını vurguluyor.

Tarlabaşı’ndaki yoksul ailelere destek olmak için gönüllüler, temel ihtiyaçlar sağlamaya çalışıyor. Eski bir restoran sahibi olan Mehmet Yeralan, ailelere palto, defter ve pirinç gibi yardımlarda bulunuyor. “Çocuklarımız bunu hak etmiyor” diyen Yeralan, yoksulluk döngüsünü kırmak için daha fazla çabaya ihtiyaç olduğunu söylüyor.

UNICEF, Türkiye’nin 2019-2021 yılları arasında çocuk yoksulluğunda Avrupa ve OECD ülkeleri arasında 38. sırada yer aldığını raporladı. Türkiye, özellikle ekonomik dalgalanmalar ve yüksek enflasyon nedeniyle bu sıralamada daha da gerileyebilir.

Paylaşın