Türkiye’de Yedi Milyon Çocuk Yoksulluk İçinde Yaşıyor

Raporlar, Türkiye’de 22,2 milyon çocuğun 7 milyonunun yoksulluk içinde yaşadığını ortaya koydu. UNICEF, Türkiye’nin 2019 – 2021 yılları arasında çocuk yoksulluğunda Avrupa ve OECD ülkeleri arasında 38. sırada yer aldığını raporladı.

Dünyanın farklı noktalarında yoksulluk, toplumların karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri olmaya devam ediyor.

Karar Gazetesi’nin aktardığı Associated Press’in Robert Badendieck imzalı haberi, Türkiye’deki ekonomik kriz nedeniyle yoksulluğun nasıl bir nesli şekillendirdiğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. İstanbul’un Tarlabaşı semtinde yaşayan Şahin ailesinin hikayesi, bu durumun en somut örneklerinden biri olarak öne çıkıyor.

11 yaşındaki Atakan Şahin ve ailesi, İstanbul’un Tarlabaşı semtindeki karanlık bir odalı bir apartman dairesinde yaşam mücadelesi veriyor. Altı kişilik ailenin akşam yemeği bir tencerede pişen makarna. Anne Rukiye Şahin’in “Dört çocuğum var. Tavuk yiyemiyorlar, et yiyemiyorlar. Okula yırtık ayakkabılarla gönderiyorum” sözleri, ailenin içinde bulunduğu çaresizliği açıkça ortaya koyuyor.

Türkiye’de yaklaşık 7 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor ve bu çocuklar, dünya genelinde yoksulluk döngüsünden çıkamayan milyonlarca çocuğun bir parçası.

Türkiye İstatistik Kurumu ve UNICEF’in 2023 raporlarına göre, ülkede çocukların üçte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu durum, çocukların erken yaşta ailelerini desteklemek için okulu bırakmalarına veya yarı zamanlı eğitim sistemlerine yönelmelerine neden oluyor.

Atakan, günlerini babasıyla birlikte çöp kutularında geri dönüştürülebilir malzeme arayarak geçiriyor. “Okula gidemiyorum çünkü param yok” diyen Atakan, kazandıkları parayla kardeşlerinin okul masraflarını karşılamaya çalışıyor. Ancak bu çaba, onların temel ihtiyaçlarını bile karşılamaya yetmiyor.

Tarlabaşı, İstiklal Caddesi’nin hemen yanı başında olsa da, parlak vitrinlerin ve lüks restoranların gölgesinde derin bir yoksulluk barındırıyor. Çocuklar, sabahları çöp topluyor, akşamları mendil ya da küçük eşyalar satarak ailelerine destek olmaya çalışıyor.

Yoksulluk araştırmacısı Hacer Foggo, Türkiye’nin bir “kayıp nesil” yetiştirdiğini belirtiyor. Foggo, çocukların haftada birkaç gün okula gidip kalan günlerde çalıştığı programların gerçek bir eğitim sağlamadığını, aksine ucuz iş gücü yarattığını ifade ediyor.

Şahin ailesi, devletten aylık 6 bin TL yardım alıyor. Ancak bu yardım, ailenin sadece kira giderlerini karşılamaya yetiyor. “Devlet bana yardım etmiyor. Çocuklarımla birlikte bu odadayım. Onlardan başka kimim var?” diyen Rukiye Şahin, hükümetin sosyal yardımlarının yaşam maliyeti krizine karşı yetersiz kaldığını vurguluyor.

Tarlabaşı’ndaki yoksul ailelere destek olmak için gönüllüler, temel ihtiyaçlar sağlamaya çalışıyor. Eski bir restoran sahibi olan Mehmet Yeralan, ailelere palto, defter ve pirinç gibi yardımlarda bulunuyor. “Çocuklarımız bunu hak etmiyor” diyen Yeralan, yoksulluk döngüsünü kırmak için daha fazla çabaya ihtiyaç olduğunu söylüyor.

UNICEF, Türkiye’nin 2019-2021 yılları arasında çocuk yoksulluğunda Avrupa ve OECD ülkeleri arasında 38. sırada yer aldığını raporladı. Türkiye, özellikle ekonomik dalgalanmalar ve yüksek enflasyon nedeniyle bu sıralamada daha da gerileyebilir.

Paylaşın

Özel’den TÜRK-İŞ Ve HAK-İŞ’e Ziyaret: Geçim Yoksa Seçim Var

TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay’ı ziyaret eden CHP Lideri Özgür Özel, burada yaptığı açıklamada, “Bu asgari ücretle geçim olmaz, geçim olmazsa seçim olur. Türkiye’de emekten yana, emekçiden yana bir iktidarın kurulması için mücadele edeceğiz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Genel Başkanı Ergün Atalay’ı ziyaret etti. Özel, burada yaptığı konuşmada özetle şu ifadeleri kullandı:

“Bir ziyaret tatsız bir nedenle yapılıyor. 2025 yılı için asgari ücretin ne kadar olacağı tartışma konusu. Hiç şüphe yok ki hatırlamamız gereken husus 2023 yılında 14 ve 28 Mayıs tarihleri arasında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2 turunda da sayın Erdoğan, yüksek enflasyonlu dönemde olduklarını, enflasyonun tek haneli olduğu yıllarda asgari ücreti gerekirse 3 ayda bir güncellemek gerektiğini söylemişti.

Türkiye’de ücretlilerin yüzde 56’sı asgari ücret alıyor. Süreci yakından takip ettik. TÜRK-İŞ’in bu dönem işçilerle beraber ilan ettiği talep de yeterli değil, ancak bizim talebimize yakın olması önemlidir. Dün emrivakiyle ilan edilen asgari ücret açıklamasına katılmamalarına da önemli buluyorum. Asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk zammın bir dayatma olduğunu belirtiyoruz. Bu asgari ücret 7 bin lira geri geldi. Beyler 5 bin lira zam yaptılar.

Bizim bu meseleye tahammüllü yaklaşmamız mümkün değil. Cumartesi günü Tandoğan’da yapılacak mitingde varız… Biz MYK toplantısında aldığımız karar gereğince bundan sonra sahadayız. Bu asgari ücretle geçim olmaz, geçim olmazsa seçim olur. Türkiye’de emekten yana, emekçiden yana bir iktidarın kurulması için mücadele edeceğiz.”

“Var gücümüzle sahada olacağız”

Özgür Özel, daha sonra Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nu (HAK-İŞ) ziyaret etti ve genel başkan Mahmut Arslan’la görüştü. Basın toplantısında konuşan Özel şunları söyledi:

Öncelikle şunu ifade etmek isterim, daha önce söyledim tekrarda da çok fayda görüyorum, sendikasız olunmadığı takdirde bir başına, savunmasız ve gelecekten umutsuzsunuz. Sendikanın adı ne olursa olsun örgütlenme, örgütsüz olmaktan çok çok daha iyidir. Tüm işçilere, sendikalı olma noktasında uzatılan el, yanlarına gelen emekçi kardeşlerine söz vermelerini ve mutlaka sendikalı olmalarını öneriyorum.

HAK-İŞ de çok köklü bir konfederasyon. Çok farklı iş kollarında toplu sözleşmeleri olan ve kendinde örgütlü emekçilerin haklarını savunan bir konfederasyon. Türkiye’de enteresan bir durum var. Aslında asgari ücret sendikaların konusu değil çünkü sendika varsa asgari ücret olmaz, onun üstünde sözleşmeler bağıtlanır.

Maalesef Türkiye’de asgari ücret olmuş temel ücret. Asgari ücret, Türkiye’de yapılan en büyük toplu iş sözleşmesi. Bu noktada örgütsüz toplumun gözü, kulağı, umudu sendikaların hangi tutumu alacağına bakıyor. Asgari ücret tartışmalarında HAK-İŞ’in ortaya koyduğu tutuma, açıklamalarına teşekkür ediyorum.

Bu asgari ücret tartışmaları hem tüm konfederasyonlar açısından hem de toplumsal muhalefet açısından beklentinin doğru yönetildiği, meselenin doğru anlatılmaya çalışıldığı bir zeminde ve ortak müşterekler içinde bulunduğumuz bir zeminde tartışıldı.

Çok daha iyi bir asgari ücret beklenirken, dün alelacele 22 bin liranın biraz üzerinde bir ücret umutları kırdı. Asgari ücret bir yıl kıdemden sonra hızla uzaklaşılması gereken bir ücretken, Türkiye’de herkesi yutan, herkesi kendi içine alan bir canavara dönüşmüş durumda. Dün ilan edilen rakamın bugün bu kadar büyük bir infial oluşturması boşuna değil.

Devletin belirlediği enflasyon oranı yüzde 48. Onu verdiğinde geçen sene 1 Ocak’a dönüyorsun, yıpranmaya devam ediyor. Asgari ücretlinin enflasyonu yüzde 78. Onu vermediğinde asgari ücretlinin alımı gücü düşmüş oluyor. Herkes bu hükümet bizleri gözden çıkardı diyor. 17 bin 2 lira asgari ücret, bugün verildiği güne göre 10 bin liranın altında satın alma gücüne sahip. Bunu herkes hesaplayabiliyor. 5 bin lira zam yapmak o günün parasıyla 2 bin lira daha eksiltmek. Zam beklerken geriye düşen bir süreç var.

Cumartesi günü 64 sivil toplum örgütü asgari ücreti, düşük emekli maaşlarını, geçim sıkıntısını protesto etmek için bir çağrı yaptı, tüm emekçileri ve CHP’lileri Tandoğan’daki mitinge davet ediyorum. Madem bu asgari ücretle geçim olmaz seçim olması lazım. Bunun için de biz 46 vilayetimize 199 ziyarette bulunmuş, 119 kez miting yapmış birisi olarak bu yılı bir mücadele ve seçim yılı olarak değerlendiriyoruz. Var gücümüzle sahada olacağız.

Hem durum hakkında ne düşündüklerini, hem de bundan sonraki süreçle ilgili düşüncelerini almak üzere ziyaret ettik. Çok da verimli bir görüşme oldu Sayın Başkan’la. Bundan sonraki süreçte de doğrularda birleşeceğiz. Sonuçta biraz önce yukarı çıkarken merdivende muhteşem bir fotoğraf vardı.

İki pencereden pencereye, sanıyorum Filistin’de çekilmiş bir fotoğraf, iki kadın bir ekmeği paylaşıyorlar. Bizim mücadelemiz ekmek mücadelesi. Biz bu işin siyaset tarafındayız, Sayın Başkan sendika tarafında. Annelerin gözyaşıyla, işçilerin alın terinin rengi olmaz. Bunun değerini çok iyi bilmek lazım. Bunun için de hep birlikte doğrularda birleşmeye devam edeceğiz.

Paylaşın

“DEVA, Saadet Ve Gelecek Partisi, Çatı Partide Anlaştı” İddiası

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi’nin “çatı parti”de anlaştığı öne sürüldü. Partinin adının her an açıklanması beklenirken her partinin en az 20 vekil şartını sağlayacak şekilde 8 milletvekili vereceği iddia edildi.

DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi, 2023 seçimlerinde yüzde 3 barajını aşamadığı için Meclis’te kurulacak grup hazine yardımı alamayacak.

Ankara Milletvekili Nedim Yamalı’nın Gelecek Partisi’nden istifa etmesi, Saadet – Gelecek Meclis grubunun düşmesine neden oldu. Nedim Yamalı bugün AK Parti’ye katılırken Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Saadet partilerinin genel başkanları Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Mahmut Arıkan, “ortak grup” gündemiyle bir araya geldi.

Karar Gazetesi’nin edindiği bilgiye göre, genel başkanlar “çatı parti”de anlaştı. Partinin adının her an açıklanması beklenirken her partinin en az 20 vekil şartını sağlayacak şekilde 8 milletvekili vereceği belirtildi. Bunun yanı sıra partiler kendi tüzel kişiliklerini ve parti kimliklerini korumaya devam edecek.

DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi, 2023 seçimlerinde yüzde 3 barajını aşamadığı için Meclis’te kurulacak grup hazine yardımı alamayacak.

Paylaşın

Erdoğan, Asgari Ücrete İlişkin Soruları Yanıtsız Bıraktı

Partisinin grup toplantısında asgari ücrete ilişkin, “Çalışanları enflasyona ezdirmeme sözüne sadık kaldık” değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, grup toplantısı sonrası gazetecilerin asgari ücrete ilişkin sorularını  yanıtsız bıraktı.

Haber Merkezi / Erdoğan, asgari ücret açıklandıktan sonra, “2025 yılında asgari ücret, %30 artışla net 22.104 TL olarak uygulanacaktır. Ülkemize ve milletimize hayırlı olsun” mesajı vermişti.

Asgari ücretin belirlenmesinin ardından AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın belirlenen asgari ücrete ‘ek zam’ yapacağı iddiaları gündeme geldi. İddiaların ardından Erdoğan, partisinin grup toplantısı sonrası gazetecilerin asgari ücrete ilişkin sorularını ise yanıtsız bıraktı.

Öte yandan partisinin grup toplantısında asgari ücrete ilişkin konuşan Erdoğan, “İş asgari ücrete gelince çığırtkanlık yapıyorlar. Asgari ücret net yüzde 30 olarak 22 bin 104 olarak belirlendi. Çalışanları enflasyona ezdirmeme sözüne sadık kaldık. Bugün de CHP Meclis’e gelmeyecekmiş yolları açık olsun” dedi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, 2025 yılı asgari ücretinin 22 bin 104 lira olduğunu açıkladı. Erdoğan, Işıkhan’ın duyurusu ile eş zamanlı olarak sosyal medya hesabından bir paylaşımı yaptı. Erdoğan, “2025 yılında asgari ücret, %30 artışla net 22.104 TL olarak uygulanacaktır. Ülkemize ve milletimize hayırlı olsun.” mesajı verdi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan’ın ücreti açıkladığı toplantıya işçi örgütü temsilcileri katılmadı. TÜRK-İŞ sosyal medya hesabından ücret açıklaması öncesi yapılan paylaşımda, belirledikleri artışın teklif edilmemesi durumunda “masada yer alınmaması” kararının alındığı duyuruldu.

TÜRK-İŞ, asgari ücretin 29 bin 583 lira olmasını talep ediyordu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yedi milyonu aşkın insan asgari ücret alıyor.

DİSK-AR Asgari Ücret Araştırması 2025 raporuna göre, asgari ücretin Temmuz 2024’te yeniden artırılmaması nedeniyle asgari ücretin alım gücü, enflasyon karşısında ciddi biçimde eridi. Hesaplamalara göre, 2024 yılında asgari ücretlinin alım gücü kaybı 55 bin TL’ye yakın oldu.

Açlık ve yoksulluk sınırı

Türk İş’e göre; Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 20 bin 561 lira. Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı yani yoksulluk sınırı 66 bin 976 lira. Bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 26 bin 712 lira.

DİSK’e göre; Dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı yani açlık sınırı 20 bin 860 lira, açlık sınırı üzerinden hanehalkı tüketim harcamaları esas alınarak hesaplanan yoksulluk sınırı ise 72 bin 156 lira. Tek başına yaşayan bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 33 bin 634 lira.

İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) “İstanbul’da Yaşam Maliyeti” araştırmasına göre, dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyeti kasım ayında bir önceki aya göre, 2 bin 308 lira aratarak 73 bin 739 lira oldu.

Paylaşın

Hatimoğulları’ndan “Demokratik Suriye” Çağrısı

Partisinin belediye eş başkanları toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Suriye’de yeni dönemde tesis edilmesi gereken rejim demokratik bir Suriye anlayışıyla şekillenmelidir” dedi ve ekledi:

“Oradaki bütün farklıkları Kürdü, Arabı, Ermeniyi Hristiyanı ez cümle mevcut halkların inançların varlığını tanıyan onların dilini kültürünü inancını yaşam tarzını tanıyan bir demokratik Suriye’nin inşa edilmesi elzem ve acildir. Demokratik ve barışçıl bir Suriye inşa edilirse; Türkiye o zaman daha çok güvende olur. Bu çağrımızı bir kez daha yapıyoruz.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Belediye Eş Başkanları, Eş Genel Başkanlar Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları başkanlığında Ankara’da toplandı. Toplantının açılışında konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:

“Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Bugün geniş konulara değineceğiz. Bir yandan yerel yönetimlerin yaşadığı sorunları DEM Parti ve muhalefet özelinde konuşacağız. Kayyım politikalarını ve bunlara karşı yürüteceğimiz mücadele ve yol haritamızı konuşacağız. Aynı zamanda Türkiye ve Ortadoğu’daki gelişmeleri hep beraber değerlendireceğiz. Belediye eş başkanlarımıza gerekli bilgilendirmeleri de yapacağız. Bugün verimli bir toplantı olacağına inanıyorum.

Sizlerin şahsında, Edip Solmazlardan Remziye Yaşarlara uzanan toplumcu belediyecilik anlayışımızı bir kez daha selamlıyorum. Tarih yazan belediyecilik anlayışımızın geleceğini nasıl tayin edeceğimizi, yol ve yöntemleri de bugün hep birlikte konuşacağız. Özgürlüklerimizin nasıl kısıtlandığını, Türkiye toplumunun nasıl dara sürüklendiğini konuşacağız. Bunu hem iktisadi hem sosyal hem siyasi hem de genel olarak insan hakları ve özgürlükler bakımından hep beraber değerlendireceğiz. AKP iktidarı 22-23 yıllık iktidarı boyunca izlediği yöntemleri bu yerel seçimlerde de izledi. Hilelere, hurdalara başvurdu. DEM Parti’nin belediyeyi kazanma ihtimalinin yüksek olduğu yerlere kayyım seçmen de atadı. Bununla da yetinmedi.

Seçim günü çok fazla hile ve hurdaya başvurdu. Bütün bunlara rağmen, siz değerli eş başkanlarımızın öncülüğünde, değerli halkımızın ferasetiyle bu oyunları ters yüz ettik ve belediye sayımızı artırarak bu seçimlerden çıkmış olduk. Sizler iki kere seçilmiş insanlarsınız. Yüz bine yakın insanın katıldığı ön seçimlerle seçilip aday oldunuz. İkinci olarak da Yüksek Seçim Kurulu’nun gerçekleştirdiği resmi seçimde belediye eş başkanı olarak seçildiniz. Kayyımcı anlayış bu tabloyu iyi görmeli, iyi anlamalı. Bu tablo kıymetli bir tablodur ve bu tablonun en kıymetli yüzleri de siz, belediye eş başkanlarımızsınız. Bunu da kayyımcı rejim iyi anlamalı, ona göre de davranmalıdır.

Türkiye’nin batısında da değerli halklarımızın talebi üzerine kent uzlaşısı kapsamında çok önemli kazanımlar elde ettik. 31 Mart seçimlerindeki başarının altında yatan en önemli gerçeklik, toplumun artık bu iktidara yeter demesidir. Toplumun kayyımcı zihniyete karşı “Biz varız!” demesidir. Siz kayyım atasanız da biz partimizden asla vazgeçmeyeceğiz diyen değerli halkımızın iradesidir bu başarının altındaki sebep. Yine bu başarının altındaki sebeplerden biri de bu ülkede yaşayan Kürtler, Araplar, Türkler, Ermeniler, Aleviler ve burada sayamadığımız birçok halkın ve inancın el ele vererek bu zihniyete karşı ortaya koyduğu tutumdur. Bu başarının arkasında emekliler vardır; asgari ücretle geçinemeyenler, barınamayanlar vardır.

Aç kalan emekçilerin tepkisini gördük bu yerel seçimlerde. Giyimine kuşamına karışılan kadınların, yaşam tarzına müdahale edilen kadınların, kadın cinayetlerinde katledilen kadınların iradesinin sonucudur bu seçimler. O nedenle halkımızın güveni, aynı zamanda bize büyük bir görev ve sorumluluk da yüklemiştir. Özellikle siz değerli eş başkanların bu iradeyi görmesi, bilmesi ve bütün pratiğini bu iradeye layık biçimde sergilemesi çok önemlidir. Hata yapma, tembellik etme, olanak yok gerekçesi sunma gibi bir lüksümüz kesinlikle yoktur. Bu başarıyı büyütmenin ve kalıcı kılmanın yol ve yöntemlerini hep beraber bulmak zorundayız.

“Bütün engellemelere rağmen çok yol aldık”

Bunun öncelikli yolu, elbette toplumsal talepler eksenli bir hizmeti öncelemektir. Gençler, kadınlar, emekçiler, çocuklar, engelliler ne istiyor? Belediye eş başkanları ve belediye yönetimleri olarak dönüp onları dinlemek, onların taleplerini planlamak ve tek tek hayata geçirmek gibi bir görev ve sorumluluğumuz var. Gençler, kültür merkezi istedi; kültür merkezi yaptık. Kadınlar yaşamın her alanında var olmak istedi, istihdam alanı istedi, özgürlükler talep etti. Bizler de yerel yönetimler olarak kadın belediyecilik anlayışımız çerçevesinde gücümüz yettiğince işler yaptık.

Emekçiler ve emekliler, emeklerinin karşılığını alacakları bir çalışma düzeni istiyorsa, bizler hem kendileriyle hem de sendikalarıyla ortak noktaları bulmak zorundayız. Engelliler için bir gün değil her gün bir yaşam mümkün deniliyorsa, bu yaşamı hayati kılmak da yerel yönetimlerin elindedir. Geriye dönüp baktığımızda, biz bu kısa süre zarfında çok yol aldığımızı görüyoruz. Bütün olanaksızlıklara ve engellemelere rağmen çok yol aldık. Ama tabii ki bu yeterli değil, daha fazlasını yapmamız lazım.

Buradan ben bütün Türkiye halklarına sesleniyorum: Bu iktidarın muhalefet belediyelerini çalıştırmamak için nasıl yol ve yöntem izlediğini iyi biliyorsunuz. Ama burada ben birkaç noktanın altını çizmek istiyoruz. Neredeyse bütün belediyelerimiz 8 yıllık kayyım uygulamasıyla tahrip edilmiş, yerle bir edilmiş bir durumda. Borçsuz ve hatta kasasında para olan belediyelerimizin paraları kayyım atandıktan sonra çarçur edilmiş, yandaşlara peşkeş çekilmiş. Belediyeleri biz kazanıp yönetmeye başladığımızda borçsuz belediyelerin borç batağı içinde olduğunu gördük.

Kayyım gaspını zaten hepimiz çok iyi biliyoruz. Türkiye’nin batısı keşke tanışmasaydı ama Esenyurt’a atanan kayyımla Türkiye’nin batısı da DEM Parti dışındaki belediyeler de kayyım gerçeğiyle yüz yüze geldi. Türkiye halkları da AKP ve MHP’ye oy veren seçmen de kayyım rejimine ve sistemine artık karşı çıkmaktadır. Kayyım rejimiyle yetinmeyen bu anlayış, belediyelerin hizmet üretmediği algısını yaratmak için tasarruf genelgesi yayınladılar. Bu genelgeyle yurttaşlarımızın hakkı olan bütçeyi kısıtlama yöntemine gittiler. Bir iki yöntemle bu kısıtlamanın pratik sonuçlarını paylaşmak isterim sizlerle.

Mesela ulaşım sorununu çözmek için Diyarbakır Büyükşehir Belediyemizin envanterine 157 yeni otobüs alması gerekirken, bakanlığın bu kısıtlaması nedeniyle sadece 14 otobüs alınmasına izin verildi. Bir başka belediye kültür merkezi inşa etmek istiyor, ancak bakanlıktan onay alamıyor. Hafif raylı sistem projesi için başvurular yapılıyor, bakanlık bu başvuruları reddediyor, kaynak sağlamıyor. Bütün bunlar gerçekleşirken bir de madalyonun diğer yüzü var, yani iktidar partilerinden yana olan yüzü. Bakın, Hazine ve Maliye Bakanlığı tuvalet için 24 milyon TL harcayabiliyor.

AKP’li Pendik Belediyesinin 1 milyar TL masraflı yeni hizmet binasına onay verebiliyor. Bunda sorun yok. Hani Cumhurbaşkanı diyor ya itibardan tasarruf edilmez. Halkın ihtiyacı olan otobüsten, raylı sistemden, yoldan ve kaldırımdan tasarruf edilir ama Saray’ın itibarından tasarruf edilmez. Diyanet İşleri Başkanlığına 8-10 bakanlık kadar bütçe ayrılmış. Orada asla tasarrufa gitmezler. İletişim Başkanlığı aslında yalan üretme başkanlığı, iktidar lehine algı ve dezenformasyon üreten başkanlık. Onda da tasarruf yok. Belediye muhalif ise akıllarına tasarruf geliyor.

“Kayyımlar kredileri çalıp çırptılar, faturasını da halka ödettiler”

Muhalefet belediyelerinin hizmet için üretim yapmasını engelleyen bu anlayış sadece bu yöntemle ilerlemiyor. Yıllar boyunca kayyımlara her türlü kredi desteğini sağlayan bu kurumlar, söz konusu partimizin belediyeleri olunca bir anda tersine dönüverdiler. Belediye aynı ama yöneten hırsız olunca kredilerin kapıları sonuna kadar açılıyor. Ancak halka hizmet söz konusu olunca ve bunu DEM Parti yapacağı zaman kredilerin kapıları yüzlerimize kapanıyor. Yıllar boyunca kayyımlara sınırsız olarak sundukları kredilerin geri ödemelerini kayyım döneminde talep etmediler. Şimdi belediyeler bizdeyken akıllarına kredi borçları geldi. Bizden tahsil etmeye kalkıyorlar.

Kayyımlar aldıkları kredileri çalıp çırptılar, faturasını da halka ödetiyorlar. Bütün bu hırsızlık ve yolsuzluğun kayıtları Sayıştay raporlarında var, yani belgeli hırsızlık. Sayıştay’da belgelenen hırsızlığa bu iktidar çanak tutmaya devam ediyor. Bu hırsızlığa sınırsız limit sunan İller Bankası, belediyelerimizin halk esaslı projeler için yaptığı kredi başvurularını da cevapsız bırakıyor. Şimdi de SGK borçları üzerinden belediyeleri yeni bir kıskacın içine almaya çalışıyorlar. Tüm bunları AKP’li olmayan belediyeleri hizmet üretemeyen bir konuma sokmak için yapıyorlar. Gerçekten tarihte böylesi derin bir düşmanlığı görmedik.

Bizler yapmak istedikçe, onlar engellemeye çalışacak. Bizler inşa etmek istedikçe, onlar yıkmaya çalışacak. Bizler halkımızla bağ kurmaya çalıştıkça, onlar engellemeye çalışacak. Onlar ne yaparlarsa yapsın, değerli halkımızla bağ kurmaktan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Kayyım atamalarına rağmen belediyelerde partimizi yeniden yeniden seçmek bunun en önemli kanıtıdır. Bizler dik duruşumuzdan vazgeçmeyeceğiz, halkımız dik duruşundan vazgeçmedi.

Halkımıza layık olan bütün hizmetleri, kent hizmetlerini, kültürel hizmetleri üretmek hepimizin boynunun borcudur. Yerel yönetimler halk için vardır. Kadın özgürlükçü demokratik ekolojik belediyecilik anlayışımızla varız. Bilincimiz, inancımız ve yaratıcılığımızdır bizleri bugüne kadar taşıyan. Halkımıza olan sorumluluk bilincimizdir. Biz bu bilinçle ve bütün yaratıcılığımızı kullanarak hizmet üretmeye devam edeceğiz. Attığımız somut adımlar da var. Bunu bütün Türkiye halklarıyla paylaşmak isteriz.

Kaynak üretmek ve yaratmak konusunda DEM Parti olarak çok ciddi çalışmalar yürütmekteyiz. Yurt dışından kuruluşlarla görüşmek, dünyanın farklı ülkelerindeki belediyelerle kardeş belediyecilik geliştirmek, kültürel dokuyu bu anlamıyla güçlendirmek, yerellerde alternatif kaynaklar yaratmak… Bütün bunlar üzerinde çalışıyoruz. Hizmet üretmek için çaba harcamaya devam edeceğiz. Yerel yönetimlerin Saray’dan yönetilmesini asla kabul etmiyoruz.

Demokrasinin asgari ölçütü, yerelde ve yerinden yönetimdir; güçlendirilmiş yerel yönetimlerdir. Varsa bir anayasa planları, varsa atılacak bir adım, üzerinde düşünülmesi gereken en önemli konu yerel yönetimleri güçlendirmek olmalıdır. Demokrasinin asgari koşulu da budur. Bizler yerel demokrasiye inananlar olarak tüm çözüm önerilerimizi, düşüncelerimizi, planlarımızı ve programlarımızı bu çerçevede hayata geçireceğiz. Kendimizi de kentimizi de yönetmek için, dün olduğu gibi bugün de Edip Solmazlardan aldığımız gelenekle çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

“Asgari ücretin yüzde 30 artırılmasını kabul etmiyoruz”

Dün akşam apar topar asgari ücret belirlendi. Asgari ücreti belirleyecek olan birim defalarca toplantı yaptı ama dün apar topar toplanıp asgari ücreti belirlediler. Formalite icabı gerçekleştirdiler bu toplantıları. Hepimiz biliyoruz bunu. Dün asgari ücreti de işçi temsilcilerinin olmadığı bir masada belirlediler. Sonuç 22 bin 104 TL. İnsanların gece gündüz açlık çektiği böylesi bir dönemde, asgari ücretin ikinci kez artırılması gerekiyordu ama artırılmadı. Bir yıllık beklentinin sonucu ne yazık ki bu rakam. Yüzde 30 gerçekleştirildi. Yeni yılda vergi, harç ve cezalar yüzde 43.93 arttı ama asgari ücret yüzde 30 artırıldı. TÜİK’in Saray’da belirlediği enflasyon rakamı şu an yüzde 45.

ENAG’ın rakamı ise bunun 2 katı. Hayat pahalılığının arttığı bir dönemde asgari ücret yüzde 30 artırılıyor. Bu, insafsızlığın daniskasıdır, adaletsizliğin daniskasıdır. İktidarın yurttaşlarına, açlık ve yoksulluk sınırındaki 50 milyon yurttaşına verdiği cezadır. Asgari ücretliye sen öl yaşama demektir. 2025 Bütçesi de son derece sermaye yanlısı, işçi ve emekçi görmeyen bir bütçeydi. Bütçe görüşmeleri yeni tamamlandı. Hemen peşi sıra asgari ücrete yüzde 30 artış yapılmasını kabul etmiyoruz. Bu, açlığın ve sefaletin ücretidir. Bunu kabul etmemiz asla mümkün değildir.

“Türkiye’deki mevcut iktidar ne yapmaya çalışıyor?”

Dün grup toplantımızda Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan oldukça detaylı bir değerlendirme yaptı. Buradan kısaca birkaç konuya değineceğim. Üçüncü Dünya Savaşının arifesinden geçiyoruz. Çok yoğun bir kaos var. Geçtiğimiz birkaç gün içinde Esad yönetiminin devrildiğini ve yerine HTŞ’nin geçtiğini biliyoruz. Rojava’da, Kuzey ve Doğu Suriye’de, bugüne kadar başta IŞİD olmak üzere selefi, kadın düşmanı, halk düşmanı anlayışlara, farklı inançlara düşman olan anlayışlara karşı en güçlü mücadeleyi Kürt halkı yürüttü. Kobanî bunun en önemli sembolüydü. Kobanî IŞİD’in yenilebileceğini bütün dünyaya gösteren çok ama çok önemli bir semboldü.

Şimdi Suriye’deki bu gelişmeler ışığında Türkiye’deki mevcut iktidar ne yapmaya çalışıyor? Rojava’nın kazanımların yok saymaya, Rojava’nın kazanımlarını yok etmeye çalışıyor. Bununla ilgili sahada askeri faaliyetin yanı sıra diplomasi faaliyet de yürütmeye çalışıyorlar. Çağrımızı her fırsatta yeniledik. Suriye’de yeni dönemde tesis edilmesi gereken rejim demokratik bir Suriye anlayışıyla şekillenmelidir. Oradaki bütün farklıkları; Kürt’ü, Arap’ı, Ermeni’yi, Asuri’yi ve burada sayamadığım halkları ve inançları tanıyan, onların dilini, kültürünü, inancını ve yaşam tarzını tanıyan bir demokratik Suriye’nin inşa edilmesi elzem ve acildir.

Demokratik ve barışçıl bir Suriye inşa edilirse Türkiye o zaman daha çok güvende olur. Bu çağrımızı bir kez daha yapıyoruz. Sakın ola Kürt halkının Rojava’da elde ettiği, fiili olarak yürüttüğü statüsünü elinden almaya kalkmayın! Zaten orada güçlü bir direniş devam ediyor. Türkiye’de de Suruç sınırı başta olmak üzere her yerde nöbet ve eylemlerimiz devam ediyor. Bu demokratik zemindeki eylemlerimiz devam edecek. Bu çalışmaları yürüten bütün arkadaşları selamlıyorum.

Yine yılan hikayesine çevrilen DEM Parti’nin İmralı ile görüşme talebi var. Haftalardır görüşme talebinde bulunmuş durumdayız ama bize henüz verilmiş bir yanıt yok. Buradan bir kez daha çağrımızı yineliyoruz: Türkiye’de barışı inşa etmeye ekmek ve tuz kadar ihtiyacımız var. Ülkenin içinden geçtiği ekonomik kriz ve yoksullukla mücadele etmek için de barışa, Kürt sorununun çözümüne ihtiyacımız var. Türkiye’nin demokratikleşmesi için de onurlu barışa ve demokratik zeminde Kürt sorununun çözümüne ihtiyacımız var. Biz çalışmalarımızı bu konuda daha çok derinleştiriyoruz ve bu çalışmaları yaymak için faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

Bu görüşme üzerinden bir sis perdesi oluşturmayı amaçlayan; bu görüşme üzerinden sadece Kürt halkını değil milyonları beklentiye sokan bir anlayışı kabul etmediğimizin altını çizmek istiyorum. Acilen yapılması gereken şey, İmralı kapılarının açılması, Sayın Öcalan’la görüşmenin sağlanması ve bu görüşmeyle de yetinmeyerek bir barış projesinin nasıl hayata geçirileceğine dair çalışmaların yürütülmesidir. Bakırhan ve heyetlerimizle beraber parlamentoda gruba bulunan ve bulunmayan bütün siyasi partilerle iki temel gündemle görüştük. Birisi Kürt sorununun çözümü diğeri de kayyım atamalarıydı. Bizler her iki konuda da bütün bu partilerle hem fikirdik.

Kimi nüanslar olsa da herkes kayyımın asla olmaması gerektiğinin, kayyımın insanların seçme ve seçilme hakkını elinden alan antidemokratik bir uygulama olduğunun altını çizdi. En güçlü ve en somut mesaj da parlamentoda 10 siyasi partinin kayyım yasasının ortadan kalkması için verdiği kanun teklifidir. Bu çok kıymetli, çok önemlidir. Bu sisteme ve rejime itiraz eden herkesle, görüş ayrımı yapmaksınız görüşmeye devam ediyoruz. Aynı zamanda bizim en büyük ihtiyacımız olan barışın toplumsallaşması için yerellerde bütün demokrasi güçleriyle ve barış yanlılarıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çalışmaları daha da büyütmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz.

Bir selam getirdim sizlere. Bizler iç diplomasiyi yürütürken, dış diplomasi faaliyetlerimizi de yoğunlaştırdık. Türkiye’de birçok ülkenin büyükelçileriyle buluşmalar gerçekleştirdik. Geçtiğimiz birkaç gün içerisinde Kürdistan Bölgesel Yönetimini ziyaret ettik. Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) Başkanı Sayın Bafil Talebanî ile görüştük. Ortaya çıkan en temel iki mesaj vardı: Birisi Kürt halkının ulusal birliği.

Bunun için bölgede bulunan bütün Kürt partileriyle ortak bir çalışmanın yürütülmesi konusunda yoğun bir inanç ve motivasyon vardı. Onu sizinle paylaşmak isterim. İkincisi ise bölge barışının tesis edilmesiyle ilgili oldukça güçlü mesajlar vardı. Kürt halkının kazanımlarının korunmasının ve büyütülmesinin öneminin altını çizdik bu görüşmelerde. Sayın Bafil Talebanî orada görüştüğümüz heyetiyle beraber Türkiye’deki Kürt halkına ve Kürt halkıyla bugüne kadar dayanışma içinde bulunan bütün Türkiye halklarına selamlarını iletti. Bu selamı sizlere iletmek bir borçtur benim için.

Sözlerime son verirken de şu mesajı bütün Türkiye ve dünya halklarının ve yetkililerin duyması gerektiğini düşünüyorum. Biz barış dedikçe, onlar İHA-SİHA’larla saldırıyorlar. Nazım Daştan ve Cihan Bilgin katledilen iki gazetecimiz. Onları saygıyla anıyorum. Biz barış dedikçe, gözaltı ve tutuklamaları devam ettiriyorlar. Biz barış dedikçe, hasta mahpuslar hapishanelerde can veriyor. Biz barış dedikçe, Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecrit artıyor.

Biz barış dedikçe, Rojava’nın üzerindeki askeri operasyonlar artıyor. Biz barış dedikçe, belediyelerimize kayyım atanıyor. Bunu, pekala tersine çevirmek bizim elimizde. Daha çok örgütlenmek, daha çok çalışmak, daha çok bir arada olmak ve dayanışmayı büyütmek gerekiyor. Savaşa ve şiddete karşı barışı, çatışmalara karşı barışı ve kardeşliği inşa etmekten başka bir seçeneğimiz yok. Hep birlikte ekmek ve barış için mücadele edersek başarabiliriz. Buna olan inancımla hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Tekrar hoş geldiniz.”

Paylaşın

Ergün Atalay Açıkladı: Türk-İş, Asgari Ücret Komisyonundan Çekildi

22 bin 104 lira olarak açıklanan asgari ücrete ilişkin açıklama yapan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, “Adil olmayan bir komisyonda 50 sene durduk. Adil bir düzenleme yapılmadığı sürece asgari ücret tespit komisyonuna katılmayacağız” dedi ve ekledi:

“Adil ve demokratik komisyon olur, sözümüz dinlenirse bu komisyonda varız. Ancak adet olsun diye o komisyona bundan sonra katılmıyoruz. Biz burada yokuz. Olsak da sözümüz dinlenmiyor.”

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, hükümetin 22 bin 104 lira olarak açıkladığı asgari ücrete ilişkin açıklama yaptı.

Ergün Atalay, “Daha önce asgari ücreti bu kadar konuşmuyorduk ama son 5 yıldır asgari ücret artık geçim ücreti oldu. Ülkenin yarısı asgari ücret ile çalışıyor ve bütün ülke için artık önemli bir şey oldu. Biz de masada asgari ücretlilerin olmasını istedik, geçinemeyenler dertlerini anlatsın istedik. Taleplerini de sizin önünüzde kamuoyuna açıkladık ve asgari ücret talebimizi paylaştık. Aradan 1 hafta geçti, dün akşam bir toplantı oldu. Üç toplantıda da taraflar bizim önümüze rakam getirmedi” dedi.

“Bizim talebimiz anayasada yazılan geçim şartlarına uyulması, insanca yaşamayı sürdürecek bir miktar olmalı, asgari ücret pazarlık konusu yapılmamalı, enflasyonun yüksek olduğu dönemde yılda iki kez yapılmalı dedik” ifadelerine yer veren Atalay, şöyle devam etti:

“İnsanca yaşanabilecek bir geçim ücreti istedik. Kendi dışımızda Hak-İş ve DİSK ile de toplantı yaptık. Kamu işçisinin de alım gücü düştü. Bununla ilgili onlarca kez eylem yaptık, açıklama yaptık. Masaya rakam gelmedi. Masada hükümet var, bakanlıklar var. Dün toplantıya katılmama kararı aldık. Bizim masada olmamızın bir anlamı yok. Biz bulanık suya giriyoruz. 15 kişi katılıyoruz, işverenle hükümet bir arada olup istediği kararı çıkarıyor.”

“Maalesef dün akşam saat 6 buçuk civarında bize haber verdiler” diyen Atalay, şu ifadeleri kullandı: “Sonra da Bakan bey benimle konuştu. Biz de bu toplantıya katılmama kararı aldık. 30 yılda 6 kere oy birliğiyle karar alınmış 22 kere biz bu toplantıya muhalefet şerhi koymuşuz. Rakamdan haberimiz yok. Bu sebeple bizim o toplantıda olmamızın bir anlamı da yoktu.”

“Asgari ücret tespit komisyonuna katılmayacağız”

Öte yandan Atalay, “Adil olmayan bir komisyonda 50 sene durduk. Adil bir düzenleme yapılmadığı sürece asgari ücret tespit komisyonuna katılmayacağız. Adil ve demokratik komisyon olur, sözümüz dinlenirse bu komisyonda varız. Ancak adet olsun diye o komisyona bundan sonra katılmıyoruz. Biz burada yokuz. Olsak da sözümüz dinlenmiyor” diye konuştu.

Paylaşın

Genişleyen Evren Teorisine Meydan Okumak: Karanlık Enerji “Yok”

Karanlık enerji, bilimin en büyük gizemlerinden biri olmaya devam ediyor. Bilim insanları, geçtiğimiz yüzyıl boyunca, Evren’in her yöne doğru genişlediğini ileri sürdüler.

Haber Merkezi / Bilim insanları, karanlık enerji fikrini de, açıklayamadıkları fiziğin yerine geçen bir kavram olarak kullandılar.

Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki Canterbury Üniversitesi’nden bir grup bilim insanı, Tip Ia süpernovalarının geliştirilmiş ışık eğrisi analizini kullanarak, Evren’in “daha engebeli” bir şekilde genişlediğini ileri sürerek, geleneksel anlayışa meydan okuyor. Araştırmada yer alan bilim insanlarına göre, karanlık enerji yok.

Mevcut anlayış, Evren tekdüze bir şekilde genişlediğini varsayar.

Boş bir uzayda zaman bir galakside olduğundan daha hızlı geçer, çünkü yer çekimi, zamanı yavaşlatır. Araştırmaya göre, Samanyolu’ndaki bir saat, Evren’deki boşluklardaki ortalama bir saatten yaklaşık yüzde 35 daha yavaştır; bu da bu boşluklarda milyarlarca yıl daha geçeceğini göstermektedir. Evren’in genişlemesi hızlanıyor gibi görünmektedir, çünkü Evren’de uzanan boş boşluk ne kadar genişlerse, genişleme için o kadar fazla alan sağlar.

Araştırmayı yöneten Profesör David Wiltshire, “Bulgularımız, evrenin giderek artan bir oranda genişlemesinin nedenini açıklamak için karanlık enerjiye ihtiyacımız olmadığını gösteriyor” diyor ve ekliyor: Karanlık enerji, içinde yaşadığımız evren kadar engebeli bir evrende, genişlemenin kinetik enerjisindeki değişimlerin yanlış tanımlanmasıdır.

“Araştırma, genişleyen evrenimizin tuhaflıkları etrafındaki temel sorulardan bazılarını çözebilecek ikna edici kanıtlar sunuyor” diyen David Wiltshire, “Yeni verilerle evrenin en büyük gizemi on yılın sonunda çözülebilir” ifadelerini kullanıyor.

Karanlık enerji, Evren’in kütle – enerji yoğunluğunun yaklaşık üçte ikisini oluşturur ve genel olarak maddeden bağımsız olarak işleyen zayıf bir anti-yerçekimi kuvveti olduğuna inanılır.

Karanlık madde ve karanlık enerji nedir?

Karanlık madde, evrenin yapısının muhtemelen yaklaşık yüzde 27’sini oluşturduğu düşünülen gizemli bir maddedir. Nedir? Ne olmadığını söylemekten biraz daha kolaydır.

Lambda Soğuk Karanlık Madde Modeli (diğer adıyla Lambda-CDM modeli veya bazen sadece Standart Model) adı verilen bir modele göre atomlar evrenin yaklaşık yüzde 5’ini oluşturur. Karanlık madde, karanlık enerji ile aynı şey değildir. Standart Model’e göre karanlık enerji evrenin yaklaşık yüzde 68’ini oluşturur.

Karanlık madde görünmezdir; ışık veya X-ışınları veya radyo dalgaları gibi herhangi bir elektromanyetik radyasyon yaymaz, yansıtmaz veya emmez. Bu nedenle, evrene dair tüm gözlemlerimiz, kütle çekim dalgalarını tespit etmenin yanı sıra teleskoplarımızda elektromanyetik radyasyonu yakalamayı içerdiğinden, aletler karanlık maddeyi doğrudan tespit edemez.

Yeni gözlemler Evrenin mevcut genişleme hızını sorgulamaya devam ediyor. Büyük Patlama’nın art ışımasından elde edilen kanıtlar, Evren’in “son genişlemesi” ile açıkça çelişiyor; bu anomali “Hubble gerilimi” şekline ifade ediliyor.

“Artık o kadar çok veriye sahibiz ki, 21. yüzyılda nihayet şu soruyu cevaplayabiliriz: Karmaşıklıktan basit bir ortalama genişleme yasası nasıl ve neden ortaya çıkıyor?” sorunu soran Wiltshire, “Einstein’ın genel görelilik kuramıyla uyumlu basit bir genişleme yasasının Friedmann denklemine uyması gerekmez” diyor.

Friedmann denklemi, genel görelilik kapsamında homojen ve izotropik modellerde evrenin genişlemesini belirleyen denklemlerdir. Evrenin yoğunluğu, yeterince büyük bir hacim göz önüne alınarak ve gözlenen kütle ölçülerek bulunur. Bu kütleyi belirlemek için, bu hacim içinde gözlenen parlak galaksiler sayılır ve bu sayı ortalama bir galaksinin kütlesiyle çarpılır.

Bir galaksinin kütlesinin, galaksinin sarmal ya da elips biçiminde olduğu belirtildiğinde, ortalama olarak türünü temsil ettiği varsayılır. Bu yöntemlerden birinde, galaksi merkezi çevresinde dönen gaz bulutlarının yaydığı 21 cm hidrojen çizgisi ölçülür ve galaksi merkezinden itibaren ölçülen çeşitli uzaklıklar için dönme hızı, çizgi genişliklerinden çıkarılır. Buradan da merkezcil ve kütleçekim kuvvetinin eşit olduğu bilindiğinden kütle hesaplanabilir.

Paylaşın

Erdoğan’dan “Ekonomi” Açıklaması: Çarklar Dönüyor

Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, “Çarklar dönüyor, büyümemiz 17 çeyrektir devam ediyor. Enflasyon düşüyor, ihracat yükseliyor, cari açık düşüyor, sanayide çarklar dönüyor, turizm rekora koşuyor. İnşallah 2025 bir önceki seneden daha iyi olacak” dedi ve ekledi:

“Veriler ekonominin yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme hedefine emin adımlarla ilerlediğini gösteriyor. Biraz sabırla çok daha iyi neticeler göreceğiz. Popülizme düşmeden süreci yöneteceğiz.”

Erdoğan, konuşmasının devamında, “Partimizi tekrar yüzde 50 bandına getirecek çalışmalar içerisindeyiz. Cumhur İttifakı olarak dayanışmamız devam ediyor. Kongre maratonumuz sürüyor. Kongrelerdeki heyecanı gördükçe Allah’a, şahsıma böyle yol arkadaşları bahşettiği için hamd ediyorum” ifadelerini kullandı.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Aziz milletim değerli milletvekili arkadaşlarım kıymetli misafirler sizleri en kalbi duygularımla muhabbetle selamlıyorum. Tüm vatandaşlarıma yol ve dava arkadaşlarıma selamlarımı sevgilerimi gönderiyorum. 13 yıllık mücadelenin ardından muazzam bir zafere imza atan Suriyeli kardeşlerimi de hürmetle selamlıyorum. Zaferleri hayırlı mübarek olsun.

Balıkesir’de hayatını kaybeden 11 vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Patlamayla ilgili tahkikat başlatıldı. Bir kez daha geçmiş olsun. Kazakistan’da düşen uçakla ilgili de dost iki ülkeye taziye dileklerimi iletiyorum. Balıkesir’de bir öğrenci minibüsünün geçişi ve öğrencilerin yolun karşısına geçtiği sırada yaşanan kazada da maalesef yoğun bakımda olanlar var. 20 küsur öğrencinin tedavisi sürüyor. Kendilerine Allah’tan şifa diliyorum.

2025 yılı bütçesinin ülkemiz, milletimiz ve ekonomimiz için hayırlı olmasını da temenni ediyorum. Cumhur İttifakı’mızın güçlenerek yoluna devam etmesinden dolayı bahtiyarım.

“CHP’nin ülkeye dair hiçbir vizyonu yok”

CHP’nin ülkeye dair hiçbir vizyonu yok. Bunların amacı şahsi iktidarlarını korumaktır. Borçları ödemek, sözleri tutmak gibi huyları yok. SGK’ya olan prim borçlarınızı tıpış tıpış ödeyeceksiniz. Kusura bakmayın,emeklinin, memurun, işçinin, öksüzün hakkını size konserlerde şarap turlarında yedirtmeyiz.

Asgari ücret tespit komisyonu çalışmalarını tamamladı. Asgari ücret tutarını 22 bin 104 TL olarak belirledik. Yeni asgari ücret hayırlı olsun. Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözüne bir kez daha sadık kaldık. Asgari ücret son artışla birlikte 628 dolara çıkmış oldu. Bu rakam 2024 yılına göre net yüzde 30 artışa tekabül ediyor. Duydum ki CHP bugün Meclis’e gelmeyecekmiş, yolları açık olsun.

Çarklar dönüyor, büyümemiz 17 çeyrektir devam ediyor. Enflasyon düşüyor, ihracat yükseliyor, cari açık düşüyor, sanayide çarklar dönüyor, turizm rekora koşuyor. İnşallah 2025 bir önceki seneden daha iyi olacak. Veriler ekonominin yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme hedefine emin adımlarla ilerlediğini gösteriyor. Biraz sabırla çok daha iyi neticeler göreceğiz. Popülizme düşmeden süreci yöneteceğiz.

Partimizi tekrar yüzde 50 bandına getirecek çalışmalar içerisindeyiz. Cumhur İttifakı olarak dayanışmamız devam ediyor. Kongre maratonumuz sürüyor. Kongrelerdeki heyecanı gördükçe Allah’a, şahsıma böyle yol arkadaşları bahşettiği için hamd ediyorum.

Kürtlerle olan ebedi kardeşliğimizi dinamitlemek isteyenleri aradan çekip alacağız. Terörsüz Türkiye hedefimizi, devletimizin uhdesinde bulunan tüm araçları kullanarak, önümüzdeki dönemde gerçekleştireceğiz.

Bize sığınanı zalime teslim etmedik. Zalim karşısında mazlumun yanında olduk. Baas özentisi muhalefet vicdan ve akıl tutulması yaşıyor. CHP’nin ırkçı nefretini unutmayız. Milletimiz ensar bilinci ile davrandı. Medeni dünyanın veremediği insanlık sınavını Türk milleti olarak biz vermeyi başardık.

Suriye halkının derin acılarla verdiği mücadele Şam’ın özgürleşmesiyle zafere ulaşmıştır. Esed korkağı en yakınındakileri bile satarak cibiliyetine yakışır şekilde Suriye’den kaçmıştır. Suriye’de artık yeni bir sayfa açılmıştır. Uluslararası toplumun desteği olmadan savaş yorgunu Suriye’nin yükün altından kalkması mümkün değildir.

MİT Başkanımızı ve Dışişleri Bakanımızı Şam’a gönderdik. Büyükelçiliğimizi hemen faaliyete geçirdik. Yakında Halep Başkonsolosluğu’nu da hizmete açıyoruz. Suriye’nin kendini toparlaması için yeni yönetime katkı sunacağız. İhtiyaç olan her alanda Suriye’ye destek vereceğiz.

Terör örgütlerinin başını ezmekte kararlıyız. Bölücü caniler ya silahlara veda edecekler ya da silahlarıyla birlikte Suriye topraklarına gömülecekler. Terör örgütünü ortadan kaldıracağız. Terör örgütü ve destekçilerinin nasıl bir hesabı varsa elbette bizim de bir hesabımız var.

Belli bir süre giriş çıkışlara izin vereceğiz. Yaza doğru okullar tatil olunca sınır kapılarındaki yoğunluk artacaktır. Suriye’ye dönmek isteyene yardımcı olacağız ama kimseyi zorla göndermeyeceğiz.”

Paylaşın

Türkiye İle ABD Arasında Kritik “Suriye” Görüşmesi

Suriye’de Beşar Esat rejiminin devrilmesinin ardından yaşanan süreçte, omurgasını YPG’nin oluşturduğu ve ABD’nin desteklediği SDG ile Türkiye’nin desteklediği SMO arasında çatışmalar yaşandı.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin telefonda görüştü. Yapılan açıklamaya göre görüşmenin gündeminde Suriye vardı.

ABD’li yetkililer Suriye Demokratik Güçleri’nin IŞİD’le mücadelede önemli bir ortak olduğunu vurgularken, Türkiye YPG’nin ABD ve AB’nin terör örgütü listesinde olan PKK’nın Suriye uzantısı olduğunu belirtiyor.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) sözcüsü Pat Ryder’ın açıklamasına göre, Lloyd Austin görüşmede, “IŞİD’e karşı mücadele misyonunun başarısının devamının sağlanmasında yakın ve sürekli koordinasyonun önemli olduğunu” vurguladı.

Açıklamada, iki bakanın “daha güvenli ve istikrarlı bir Suriye’nin sağlanması için koşulların oluşturulmasının önemini görüştüğü” belirtildi.

Milli Savunma Bakanlığı’ndan görüşmeye ilişkin yapılan açıklamada, görüşmede ikili ilişkiler ile Suriye başta olmak üzere bölgesel savunma ve güvenlik konularının ele alındığı belirtildi. Açıklamada başka ayrıntıya yer verilmedi.

Son olarak Suriye Demokratik Güçleri Salı günü, Suriye’nin kuzey sınırındaki bölgelerin yeniden ele geçirilmesi için, Suriye Milli Ordusu’na karşı bir saldırı başlattıklarını açıkladı.

AP’ye konuşan YPG’nin kadın kolu YPJ’nin sözcüsü Ruken Cemal, savaşçıların karşı saldırıda Menbiç merkezinden 7 mil uzaklıkta olduklarını söyledi.

SDG sözcüsü Ferhat Şami Pazartesi günü yaptığı açıklamada Türkiye destekli isyancıları Fırat Nehri üzerinde bulunan Tişrin Barajı yakınlarındaki bölgelerden püskürttüğünü söylemişti.

Merkezi İngiltere’de bulunan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi de SDG’nin stratejik baraj yakınlarında dört köyü yeniden ele geçirdiğini belirtti.

Türkiye’ye ait savaş uçaklarının son günlerde sınırda yer alan stratejik Kobani kentinde de bazı hedefleri vurduğu biliniyor.

Paylaşın

Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Her Bir Buçuk Dakikada Bir “Asgari Ücret” Harcıyor

Asgari ücrete ilişkin açıklama yapan CHP’li Gamze Taşcıer, “Asgari Ücret Tespit Komisyonu şapkadan tavşan çıkardı. Asgari ücret, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın 1 dakika 30 saniye harcadığı para kadar” dedi ve ekledi:

“Bir işçinin 22 bin 104 TL ile bırakın yaşaması, nefes alması bile imkânsızken, saray iktidarı, ‘Ortada kuyu var, yandan geç’ mantığıyla milyonları silkeledi.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Emek Büroları Genel Koordinatörü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) gündemine ilişkin gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Konuşmasında asgari ücretin 22 bin 104 lira olmasına tepki gösteren Gamze Taşçıer “Asgari Ücret Talebimiz 30, Bunun Altında Yokuz” demiştik. Bugün bu doğrultuda Genel Kurul’da yokuz” dedi. 2025 yılı bütçesinin iktidar grubunun parmak çoğunluğuyla Meclis’ten geçirildiğini kaydeden Gamze Taşcıer, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’de 8 milyon kişi daha yoksullaştı. Sosyal yardımların milli gelir içindeki payı ise yüzde 3 azaldı. Yani yoksulluk kalıcılaştı. Bugün Türkiye’nin gerçek gündemi emek yaşamıdır. Modern köle olarak çalıştırılan asgari ücretlidir. Mavi, beyaz fark etmeksizin iki yakası bir araya gelmeyen sabit gelirlidir. Siftahsız kepenk kapatan esnaftır. Atanmayan öğretmenler, mülakat mağduru gençlerdir.”

Asgari ücretin ilk kez, bir gecede ansızın yapılan toplantı ile emekçi temsilcilerinin katılmadığı toplantıda belirlendiğinin altını çizen Gamze Taşcıer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Asgari ücret işçilere, bir çalışma günü karşılığında gıda, giyim, sağlık, ulaşım, ısınma ve barınma gibi zorunlu ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılamalarına imkân veren bir ücrettir. Yani bunun daha altında bir ücret yok demektir. Oysa ülkemizde Asgari Ücret, yani daha azı kabul edilemez denilen ücret, genel ücret haline gelmiştir. Cumhurbaşkanı yardımcısına göre dahi ülkemizde asgari ücretli çalışan sayısı yüzde 42’dir.

Ne var ki ülkemizde kumarın yasadışı olmasına karşın işçinin, emekçinin hayatı üzerine bahis oynamanın serbest olduğunu asgari ücret tespit sürecinde bir kez daha yaşadık. Saray rejimi yanıltmadı, 12 Eylül darbesinin ürünü olan antidemokratik Asgari Ücret Tespit Komisyonu eliyle şapkadan tavşan çıkardı. Asgari ücret, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın 1 dakika 30 saniye harcadığı para kadar.

Asgari ücrete sadece 5 bin 100 TL zam yaptılar. Oysa bir yıl önce asgari ücrete 5 bin 600 TL zam yapılmıştı. Bugün asgari ücrete yapılan zam, paranın bir senelik değer kaybına rağmen geçen senenin rakam olarak gerisinde kalmıştır. Neticede asgari ücretlilere Londra’da ölümü gösterenler, Amerika’da telaffuz ettikleri rakamla milyonları yavaş yavaş IMF sıtmasına razı ettiler. Bir işçinin 22 bin 104 TL ile bırakın yaşaması, nefes alması bile imkânsızken, saray iktidarı, ‘Ortada kuyu var, yandan geç’ mantığıyla milyonları silkeledi.

Şurası bir gerçek, TÜİK’in hayal enflasyonunun bile altında kalan bu zam ile yaşamaya çalışan milyonlar için adalet yok ama sefalet çok. Ve bu iktidarın yandaştan başka kimseye hayrı yok.”

Gamze Taşcıer, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2021 yılında Tarım Kredi Kooperatifi’nden yaptığı alışverişi de anımsattı. 2021’de bin 2 TL tutan alışverişin beş adet 200 TL’lik banknotla ödendiğini ifade eden Gamze Taşcıer, “Oysa aynı alışverişi aynı kasada bugün yapsa en az 4 bin 600 TL tutacak ve beş değil 23 adet 200 liralık banknotla ödemek zorunda kalacak” ifadelerini kullandı.

Erken seçim çağrısı

CHP’li Taşcıer, MYK toplantısında, “2025 yılı seçim yılı olacak” değerlendirmesinin de yapıldığını aktardı. CHP’nin 27 Aralık Cuma günü Merkez Yönetim Kurulu’nu ve Parti Meclisi’ni toplayacağını belirten Taşcıer, “Erken seçim çağrımızı yükselterek, yol haritamızı hazırlayacağız” diye konuştu.

28 Aralık Cumartesi günü gerçekleştirecekleri buluşmaya işaret eden Gamze Taşcıer, “‘Bu sefalet ücretiyle olmaz’ diyen herkesi, sendikaları STK’ları 28 Aralık Cumartesi günü saat 13.00’te Ankara Tandoğan Meydanı’na Özgür Özel’in de katılacağı Yurttaş Birlikteliği’ne destek olmaya, ‘Geçinemiyoruz’ diyenlerin sivil çağrısına ses olmaya çağırıyoruz.”

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın