Ali Babacan: Karanlıkta karar alanlar ülkeye oyun oynuyor
Aksaray’da partisinin 1. Olağan Merkez İlçe Kongresi’nde konuşan DEVA Lideri Babacan, cuma gece yarısı yayınlanan kararlara ilişkin, “Yine dış güçler, şunlar bunlar diyorlar. Bunları geçin. Siz bu kararları karanlıkta alsanız da her şey gün gibi açık. Bu oyunu ülkeye siz oynuyorsunuz. Yanlış kararınızın bedelini 84 milyon ödüyor. Hem faiz hem kur arttı. Her kur artışında zengin daha zengin, fakir daha fakir oluyor.” dedi.
Haber Merkezi / Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Aksaray’da partisinin 1. Olağan Merkez İlçe Kongresi’nde konuştu. Gündemdeki sıcak gelişmelere ilişkin görüşlerini paylaşan Babacan, cuma gece yarısı yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararları, piyasalarda yaşanan hareketlilik ve düşürülen milletvekilliğiyle ilgili şunları söyledi:
“Hükümetin geçtiğimiz hafta açıkladığı paketlere ‘Lafla peynir gemisi yürümez, uygulamaya bakalım’ dedik. Cumayı cumartesiye bağlayan gece yarısı alınan kararlara bakın, dakika 1, gol 1. Bari açıkladığınız paketlerin hevesini alsaydınız, reform diye açıkladığınız belgelerin mürekkebi kurusaydı. İnsan hakları paketi açıklandıktan hemen sonra TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun bir üyesinin milletvekilliği düşürüldü. Bu milletvekili nerede bir insan hakları olsa tek başına çabalıyor. 1994’ten sonra ilk defa bir milletvekili Meclis’te apar topar gözaltına alındı. Küçük ortak bir şeyler söyledi, sabahında uygulandı.
Ülkeyi zaten uzunca süredir karanlığa sokmuşlardı ama artık aynı askeri vesayet ve muhtıra dönemlerindeki gibi karanlıkta alınan kararlarla yönetmeye başladılar. Artık uymayacağız dedikleri sözleşmenin adı ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’. Tüm dünyada “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen, ülkemizde imzalanmış olan temel bir insan hakları belgesi. Bu sözleşme şiddetle ve ayrımcılıkla mücadele sözleşmesi.
Açıkça söyleyin. Kadına yönelik şiddetin artmasını mı istiyorsunuz? Aile içi şiddetin artmasını mı istiyorsunuz? Hiç mi düşünmüyorsunuz, ‘Bu kararı alırsak, bizden cesaret alanlar rahatlıkla eşine, çocuğuna şiddet uygular’ diye? Kimse size ‘şu potansiyel katillere cesaret vermeyin’ demiyor mu? Çete liderlerine övgü düzen ortağınızla beraber, ülkede siyasal şiddetin yeniden ortaya çıkmasına alan açtınız.
Bugün Kadın Politikaları Başkanlığımızın öncülüğünde bir hukuk mücadelesi başlattık. Bu sözleşmeden çekilmeyle ilgili arkadaşlarımız münferiden Danıştay’a dava açıyor. Umarız ki Danıştay hakimlerinin de vicdanı sızlar. Danıştay’a sesleniyorum. Bu konuya hem hukuk hem de vicdan perspektifinde bakın, bu günaha ortak olmayın. Kadınların ahını almayın.
“Rivayete göre, görevden alınan Merkez Bankası Başkanı 130 milyar doları sormuş”
Merkez Bankası’nın 130 milyar dolarını çarçur ettiklerini üstüne basa basa söylüyoruz. Bir rivayete göre, gece görevden alınan Merkez Bankası Başkanımız ‘ya şuna bakın, ne oldu’ demiş. Devlet geleneğinden gelen, devletin sahip olduğu her şeyin aslında millete ait olduğunu bilen bürokratlarımızda bu kaygı vardır: ‘Bu 130 milyar dolar yok, nereye gitmiş?’. Bununla ilgili yapılan bir çalışma neticesinde bu kararın alındığıyla ilgili bir rivayet var. Doğru yanlış bilmeyiz, doğruysa şaşırmam. Çünkü kimse bu rezervlerin ne zaman, hangi kurdan, hangi yöntemle satıldığını bilmiyor.
Merkez Bankası Başkanı görevden alındıktan sonra kur arttı, Türkiye’nin dış borçlanma faizleri ve risk birimi arttı. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ndeki finansal piyasalardaki üçüncü büyük depremi yaşıyoruz. Göstergelerin nereye doğru gideceği bir iki gün geçmeden belli olmaz. Merkez Bankası’nın da bundan sonra ne yapacağı belli olmaz. Yeni Başkan, Para Politikası Kurulu’nu zamanında yapacağını söyledi. Ateşten gömleği giyen aklı başında hareket etmek zorunda kalıyor. O ateşten gömleği giymesi gereken Sayın Cumhurbaşkanı’dır. Yanlış tezi yüzünden bu milletten özür dilemek zorunda.
Yine dış güçler, şunlar bunlar diyorlar. Bunları geçin. Siz bu kararları karanlıkta alsanız da her şey gün gibi açık. Bu oyunu ülkeye siz oynuyorsunuz. Yanlış kararınızın bedelini 84 milyon ödüyor. Hem faiz hem kur arttı. Her kur artışında zengin daha zengin, fakir daha fakir oluyor.
Daha üç gün önce Sayın Erdoğan’ın önüne iki seçenek koydum. ‘Ya yanlışını kabul et ve bu milletten özür dile ya da Merkez Bankası’yla ilgili bir adım at’ dedim. Bunlar her sınavdan çakıyorlar. Çoktan seçmeli de değil, sadece iki cevap seçeneği koyduk; gitti yine yanlış seçeneği işaretledi. Yazı tura atsan tutma ihtimali daha yüksekti.
Sayın Erdoğan’ın bir tezi var. Kendi alanı ekonomi ya(!) Ama son günlerde bunu dediğini duymuyoruz. Ne olur bugünlerde de çıkıp söylesin de bu işin gerçek sorumlusunun kim olduğunu anlayalım. Hiç uğraşmasın, kurumları da şamar oğlanına çevirmesin. Varlık Fonu’na yaptığı gibi kendisini Merkez Bankası’nın başına görevlendirsin. Zaten Para Politikası Kurulu ayda bir toplanıyor; çok vaktini de almaz, bir-iki saatte biter. Hiç olmazsa memleketi batırıp, sonra da suçu başkalarına yüklemez.
“Akraba bakanı parlatmaya çabası var”
Akraba bakanı parlatma çabası var, Merkez Bankası’nı kâr ettirmiş… Merkez Bankası nasıl kâr eder? Karşılıksız, çok para basarsa, faizi yükseltirse ve uygun fiyata alınıp biriktirilen 130 milyar doları mirasyedi gibi çarçur ederse kâr eder. Sen hangi döviz rezervini, hangi yedek akçeyi biriktirdin? Kimsenin aklıyla dalga geçmeyin. Milletin sırtından aldıklarını bir de kâr diye parlatmaya çalışıyorlar.
Bu ülkeyi içine düştüğü bu çukurdan hızlıca çıkarırız. Hani gece insan hastalanır, ateşlenir, kâbus görür ama uyanınca ‘iyi ki bunlar gerçek değilmiş’ der ya… İnanın bir kabustan uyanma hızıyla bu ülkeyi düzeltiriz. Bu ülkenin probleminin özünde kötü yönetim var. İşin ehli ve düzgün bir kadroyla çabucak toparlarız. İşsiz gençlerimizi yarınların meslekleri için çok hızlı bir şekilde eğitimden geçiririz. Güven ortamıyla beraber zaten yatırımlar başlar. Gençlerimiz o yatırımlarla en geç bir, bir buçuk seneye buluşur. İşsizlik sorunu çözülür, istihdam oluşur, Türkiye’ye oluk oluk para gelir.”