İstanbul: Basın Müzesi

Basın Müzesi; İstanbul’un Fatih İlçesi, Çemberlitaş Semti, Divanyolu Caddesi üzerinde yer alır. Maarif Nazırı Saffet Paşa tarafından 1865 yılında Neo-klasik tarzda inşa edilmiş olup, Maarif-i Umumiye Nezareti ve İstanbul Darülfünun hizmetlerinde kullanılmıştır.

Darülfünun olarak hizmet verdiği sıralarda (1875 Yılında) Uluslararası Resim Sergisi burada açılmıştır. II. Abdülhamit döneminde sansür binası olarak kullanılmıştır. 1908 yılında Şehremaneti’ne (İstanbul Belediyesi) devredilmiştir.

1908 yılından 1983 yılına kadar Belediyenin çeşitli bölümleri bu binada hizmet vermiştir. 1983’de dönemin Belediye Başkanı Abdullah Tırtıl ve (Türkiye) Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun (Nezih Demirkent dönemi) birlikte yaptıkları görüşme sonunda Basın Müzesi olarak hizmet vermesi kararlaştırılmıştır.

1984-1988 yılları arasında restore edilip 9 Mayıs 1988 tarihinde hizmete açılmıştır. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi, İstanbul`un ünlü kültür ve sanat merkezlerinden biridir. Ayrıca, Türkiye`nin tek Basın Müzesi dünyadaki benzerlerinden daha üstün niteliklere sahiptir.

Başka ülkelerdeki Basın Müzeleri ya basın teknolojisine yönelik olmakta ya da basın – yayın dünyasındaki eserleri içermektedir. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi, müzecilik açısından taşıdığı bu üstünlüğünün yanı sıra, kültür ve sanat etkinlikleri yönünden de devletçe dahi gerçekleştirilmeyen işlevleri yerine getiriyor.

Konferans ve panel, gibi toplantılarla, çeşitli sanat çalışmaları ve değişik seminerler düzenlemesi Basın Müzesi`nin faaliyetlerinden yalnızca birkaçı. 4 kattan oluşan Basın Müzesi, yalnız Sultanahmet – Çemberlitaş – Beyazıt turistik çevresinin bir kültür-sanat merkezi olmakla kalmıyor, İstanbul’un önde gelen bir övünç kaynağı oluyor.

Teknolojik Nostalji: Basın Müzesi`nin salonlarında basın teknolojisinin başlangıçtan bu yana geçirdiği evrimi izlemek olasıdır. Taşbaskı örnekleri, düz baskı makinesi, rotatif tipo entertip, prova tezgahları, giyotin, eski daktilolar, teleksler, telefotolar arasında ücretsiz olarak nostaljik bir gezi yapabilirsiniz.

İstanbul’un kısa tarihi

İstanbul’un tarihi, Yenikapı Theodosius Limanı kazılarıyla gün ışığına çıkan Neolitik çağ yerleşimiyle, 8500 yıl geriye uzanmış, bu süreçte kentin geçirdiği kültürel, sanatsal, jeolojik değişim ve kent arkeolojisi hakkında yeni bir dönem açılmıştır. Şüphesiz, İstanbul’un tarihi ile ilgili en göze çarpan özelliği, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç evrensel imparatorluğa başkentlik yapmış olmasıdır.

M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu çok genişlemiş; İstanbul, stratejik konumundan dolayı, İmparator Büyük Konstantin tarafından Roma’nın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir. Kent 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, tapınaklar, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir. 330 yılında yapılan büyük merasimlerle, kentin, Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduğu resmen açıklanmıştır.

Yakın çağın başladığı dönemde İkinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra “Byzantion” ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak adlandırılmıştır. Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca “Polis” olarak anıla gelmiştir. Büyük Konstantin’den sonraki imparatorların da şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği anlaşılmaktadır. Kentteki ilk kiliseler de Konstantin’den sonra inşa edilmiştir. Batı Roma İmparatorluğu’nun 5. yüzyılda çökmesi nedeniyle, İstanbul, uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) başkenti olmuştur.

Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent, surlarla tekrar genişletilmiştir. Günümüzdeki 6492 m. uzunluğundaki ihtişamlı şehir surları, İmparator Il. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. 6. yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşan kentte, İmparator Justinyen idaresinde bir altın çağ daha yaşanmıştır. Günümüze kadar ulaşan Ayasofya, bu dönemin bir eseridir. 726-842 yılları arasında kara bir devir olan Latin egemenliği, 4. Haçlı seferinin 1204 yılında şehri istilası ile başlamış, tüm kilise ve manastırlar ile abidelere kadar şehir yıllar boyu talan edilmiştir. 1261’de idaresi tekrar Bizanslıların eline geçen kent, eski zenginliğine tekrar kavuşamamıştır.

İstanbul, 53 günlük bir kuşatma sonrası, 1453’te Türklerin eline geçmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in savaş tarihinde ilk defa kullanılan iri boyutlardaki topları, İstanbul surlarının aşılmasının önemli bir sebebidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti buraya taşınmış, ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen göçmenlerle şehir nüfusu arttırılmış, boş ve harap olan şehrin imar çalışmalarına başlanmıştır. Şehrin eski halkına din hürriyeti ve sosyal haklar tanınarak, yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıştır. Fetihten yüzyıl sonra ise Türk Sanatı şehre damgasını vurmuş, kubbeler ve minareler şehir siluetine hakim olmuştur.

16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Sultanlarının Halife olmalarından ötürü, İstanbul tüm İslam dünyasının da merkezi olmuştur. Sultanların idaresinde şehir tamamen imar edilmiş, büyüleyici bir atmosfere bürünmüştür. Eski akropolde kurulu Sultan Sarayı, Boğaziçi’nin ve Haliç’in eşsiz manzarasına hakim kılınmıştır. 19. yüzyıldan itibaren Batı dünyası ile sıklaşan temaslar sonrası, camiler ve saraylar, Avrupa mimarisi tarzında, Boğaziçi kıyılarına inşa edilmeye başlanmıştır.

Kısa sürede inşa edilen birçok saray, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminin de sembolleridir. 20. yüzyılın başında, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesine şahit olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu parçalanırken ve iç ve dış düşmanlar kendi payları için mücadele ederken; Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milletinin desteğini alarak, silah arkadaşları ile birlikte, vatan toprağının kurtarılması için mücadeleye girişmiştir. Milletin iradesi ile kazanılan Kurtuluş Savaşı’nı müteakiben; Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

Bu süreçte, başkentin Ankara’ya taşınması, İstanbul’un önemini değiştirmemiştir. Bu eşsiz şehir, büyüleyici görünümü ile dünya üzerindeki en önemli kültür-turizm-sanat-finans ve ticaret başkentlerinden biri olmayı sürdürmektedir.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir