Mersin: Balabolu (Adrassus)

Balabolu (Adrassus); Mersin’in Mut İlçesi’nin 42 km batısında yer alan Yalnızcabağ Köyü’nün 9 km kuzeybatısındadır. Üzerinde yer aldığı tepenin adı Balapoğlu-Balabolu olarak geçmektedir.

Roma Dönemi’nde iskan gördüğü anlaşılan kent coğrafi ve stratejik önemi nedeniyle müstakil bir şehir olmuştur. Daha sonra Bizans İmparatorluğu’nun ve zaman zaman Isauria’nın himayesine girmiştir.

Kentin kilise yapısına ait kalıntısı tepenin zirvesinde yer almaktadır. Kilisenin sadece apsisinin temel izleri kalmıştır. Eteklerde yuvarlanmış bir de sütunce bulunmaktadır. Tepenin çevresindeki kayalıkların yükseklikleri, girinti ve çıkıntıları düzeltilerek küçüklü büyüklü bir çok oda meydana getirilmiştir. Bunların bazılarının içleri sıvalıdır.

Yine aynı şekilde yerindeki ana kayanın oyulması ile oluşturulan sütunlar da vardır. Bu mekanların birbirine geçişi ana kayaların şekillendrilmesi ile yapılan merdivenlerle sağlanmıştır. Yer yer duvar ve temel izleri görülebilmektedir. Bunlardan bir kısmı düzgün yüzeyli kesme blok taşlardan yapılmışken, bazı yerlerde kabaca işlenmiş, arkası düzeltilmiş, ön yüzü kabaca işlenmiş poligonal formda örülmüş duvar parçaları da vardır.

Yine sarnıçlar tepede yer almaktadır. Ancak yolun sağında kayaların arasında kumlu-kireçli sıva ile oluşturulmuş bir kanalın varlığı göze çarpmaktadır. Nekropol alanı, akropolün hemen eteklerinden başlamaktadır. Mezar şekilleri çok çeşitlilik göstermektedir. Lahitler işlemelidir. Motiflerin içerisinde çelenk, halka içerisinde ise rozet veya yoncaya daha sık rastlanmaktadır. Lahit kapaklarında yaprak, çoğunlukla da aslan betimlenmiştir.

Aslanın yeleleri su dalgası şeklindedir. Oldukça iyi işlenmiş gerçekçi örnekler varken, bazılarında pençeler abartılmış , tırnaklar belirgin gösterilmiştir. Genelde ön pençelerin altında sığır cinsinden bir hayvan bulunmaktadır. Bu hayvanında ön cephesi işlenmişken arkada kalan yan yüzü işlenmemiştir.

Bu kapakların dar olan yüzünde, aslanın arka tarafına düşen konumda kanatlarını iki yana açmış kartal motifi bulunmaktadır. Bir kapak kenarında asma dallı üzüm salkımları ve altında rozet motiflerinin sıralandığı iki sıra bant üst üste işlenmiştir. Bir diğer lahitin üzerinde bir pano tasvir edilmiştir.

Ortada iki sütun arasında oturan bir insan ve iki yanında ellerinde farklı objeler tutan iki insan vardır. Bir çoğunda da haç motifi ve yazıtlar bulunmaktadır. Lahit mezarların bir çoğu devrilmiş durumdadır. Bezemesiz olan lahitlerin yüksekliği 1.70-1.80 cm. civarındayken genişlikleri 1 m. kadardır.

Derinlikleri de normal lahitlerden daha fazladır. Bunlar bir kaide üzerinde durmaktadırlar ve üzerinde kapakları duran örnekler azdır. Yüzey buluntuları arasında kiremit parçaları, boyalı oval formlu kiremitler, boyalı seramikler, üzeri yivli iri amphora kulpları, amphora tıpası, unguentarium kaidesi, ince cidarlı seramikler göze çarpan örneklerdir.

Mersin’in kısa tarihi

Klasik devirde Klikya olarak adlandırılmış olan Mersin; sırası ile Hititler, Frigler, Asurlular, Persler, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslıların, XI. yüzyılda Selçukluların, XIV. yüzyılda Karamanoğulları ve Ramazanoğullarının XV. yüzyılda da Osmanlı İmparatorluğunun hâkimiyetine geçmiştir.

Yumuktepe ve Gözlükulede yapılan kazılarda Mersin’in tarihten önceki devirlerden beri önemli bir yerleşme merkezi olduğu anlaşılmaktadır. İl Merkezi Mersin’de bulunan Yumuktepe’de, 1937’de Liverpool Üniversitesi Arkeologlarınca başlatılan kazıda; en alt tabaka olarak “Neolitik Devri” tespit edilmiştir.

Kazı çalışmalarının devamı bu yörenin Neolitik dönemden sonra Maden Devri ve Tunç Devri arasına bir geçiş yaptığını göstermiştir. Yumuktepe’deki kalıntılar hemen hemen aynı şekilde Tarsus’taki Gözlükule’de de yer almaktadır.

Bir süre yörede Etilerin hüküm sürdüğü görülür. Eti Kralı Hattuşil yöreyi imar ve ıslah etmiştir. Daha sonra Asur kralı III. Salomossa’ın ele geçirdiği Mersin yöresi, M.Ö.528 tarihinde İran Hükümdarlığına geçer, M.Ö.527 de yöreyi ve Kıbrıs’ı Yunanlılar ele geçirirler.

M.Ö.334 senesinde yöre Büyük İskender’le Makedonyalıların eline geçer. M.Ö.261-246 da yöreyi Mısır Hükümdarı Batlenios Ogustos zapt eder. M.Ö.70’li yıllarda Romalıların eline geçen Mersin Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma toprakları içerisinde kalır.

İslamiyet’in yayılmasından sonra Halife Osman zamanında Mersin ve civarı Arapların eline geçer. Daha sonra bölge 718 yılında halifeliğin Abbasilere geçmesiyle 853 yılında Sultan Mehdi, yöreyi Abbasi’lere katar. Daha sonra Selçukluların eline geçen yöre bu dönemde kısmi “Haçlı İstilası”na uğrar ve Selçukluların zayıflamasından sonra Karamanoğulları’na geçer.

Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt zamanında yöre Osmanlı idaresi altına girer. I. Dünya Harbinde İtilaf Devletlerinin istilasına uğrayan Mersin, Milli Mücadele ile 3 Ocak 1922’de tekrar Türk hakimiyetine girmiştir. 1924 yılında Mersin Adıyla Vilayet olmuş, 1933 yılında da Mersin İçel ile birleştirilerek İçel adını almıştır. 28 Haziran 2002 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4764 sayılı Kanunla da İl’in ismi yeniden Mersin olmuştur.

XII. yüzyılda Göksu ırmağının iki yanındaki bölgeye Türkler “İçel” demişlerdir. Dağlar arasından girilmesi ve görülmesi güç bir yer olduğu için Selçukluların bölgeyi böyle isimlendirdiği düşünülmektedir.

Mersin adının kökeni konusunda iki değişik görüş yaygın olarak kabul edilir. Bunlardan birincisi, civarda yetişen ve Akdeniz ikliminin tanıtıcı bir bitkisi olan Arapların da Hambales dedikleri Myrtus-Mersin ağacı nedeniyle bölgeye Mersin adı verildiğidir.

İkincisi ise Mersin adının bu bölgede yaşayan “Mersinoğulları veya Mersinoğlu” adındaki bir Türkmen ailesinden geldiğini kabul eden görüştür. Evliya Çelebi’de seyahatnamesinde bölgede yetmiş evli bir Türkmen ailesinin bulunduğunu ve bu ailenin adının da Mersinoğlu olduğunu belirtmiştir.

Bir başka görüşe göre ise, Mersin adı bir bitkiden değil, yörede yaşayan Mersinoğlu adındaki aşiretten kaynaklanmaktadır. Mersin adına Anadolu’nun çeşitli yörelerinde rastlamak mümkündür. Örneğin; İzmir, Ordu ve Trabzon’da Mersin, Mersinlik adında köyler bunlardan birkaçıdır.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir