Fatih Erbakan, Anayasa’daki Laiklik Maddesini Hedef Aldı
YRP Lideri Fatih Erbakan, “Anayasa’da laiklik kavramına açıklık getirilmesi gerekeceğini düşünüyoruz. İnanç özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik, zaman zaman din düşmanlığı olarak ifade edilen bir silah haline getirilmeye kalkışılıyor. Laikliğin anlamını açıkça yazalım. Bunu hukukçular, akademisyenler konunun uzmanları tanım haline getirecektir” dedi ve ekledi:
“Laikliğin devlet tarafından uygulanması demek, her inanca sahip insanın, inancını yaşamasına devlet müsaade eder, engel olmaz, kısıtlamaz. Bütün inanç sahibi olan vatandaşlara eşit mesafedir, ayrıcalık yapmaz, şeklinde tanım yapılabilir. 28 Şubat’ta hafızalarımızda acı hatıralarımız var. Tekrar değişik görüşe sahip bir siyasi hareket iktidara geldiği zaman o dönemdeki şekliyle uygulamaya kalkabilir, bu her zaman risktir. Biz bunu güvenceye alalım.
Bütün inanç sahiplerine eşit mesafede olması devletin ve inanç sahipleri inancının yerine getirmesine engel olmayacak şekilde yerine getirilmesi. Bu olduktan sonra 3 madde ile sorun olmaz. Yeni sistemde yetkiler son derece yüksek, bu yetkilerle değişik görüşe sahip kimsenin Cumhurbaşkanı olması halinde tekrardan sıkıntı yaşanmaması adına, yoğurdu üfleyerek yemekte fayda var.”
Yeniden Refah Partisi (YRP) Genel Başkanı Fatih Erbakan, Habertürk TV‘de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Erbakan’ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:
“Türkiye’nin şu anda en acil konusu anayasa değişikliği görüşüne katılmıyoruz. İktidardan ayrışıyoruz. Ekonomik sıkıntıların en önemli gündem maddesi olduğunu görüyoruz. Beyin göçü, işsizlik, sokaklarda işlenen şiddet, cinayetler, mültecilerle ilgili sorunlar, 15-30 yaş arası gençlerimizin üçte birinin ne okuyan ne çalışan durumda olması. Kamuda yapılan israf konusu, paylaşımda adaletsizlik meselesi.
Bunları çözmek için anayasayı değiştirmeye gerek yok. “Bunlarda anayasa bizim elimizi bağlıyor” denecek durum yok. Anayasa iktidar tarafından Türkiye’nin öncelikli meselesi olarak gündeme getiriliyor. Değişecek ise bizim söyleyeceğimiz kuvvetler ayrılığının tesis edildiği sisteminin gelmesi, TBMM’nin güçlendirilmesi. Daha demokratikleştirilmiş veya iyileştirilmiş başkanlık sistemi diyoruz.
Meclis’te güvenoyu ve gensoru mekanizmalarının verilmesi. Kabineyi oluşturacak bakanların seçilmiş kişilerden oluşturulması, yasama noktasında meclisin gücünün devam etmesi. Kuvvetler ayrılığı, HSK, Yargıtay, AYM gibi üyelerin belirlenmesinde daha demokratik hale getirilmesi. Anayasa’da laiklik kavramına açıklık getirilmesi gerekeceğini düşünüyoruz. İnanç özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik, zaman zaman din düşmanlığı olarak ifade edilen bir silah haline getirilmeye kalkışılıyor. Laikliğin anlamını açıkça yazalım. Bunu hukukçular, akademisyenler konunun uzmanları tanım haline getirecektir.
Laikliğin devlet tarafından uygulanması demek, her inanca sahip insanın, inancını yaşamasına devlet müsaade eder, engel olmaz, kısıtlamaz. Bütün inanç sahibi olan vatandaşlara eşit mesafedir, ayrıcalık yapmaz, şeklinde tanım yapılabilir. 28 Şubat’ta hafızalarımızda acı hatıralarımız var. Tekrar değişik görüşe sahip bir siyasi hareket iktidara geldiği zaman o dönemdeki şekliyle uygulamaya kalkabilir, bu her zaman risktir.
Biz bunu güvenceye alalım. Bütün inanç sahiplerine eşit mesafede olması devletin ve inanç sahipleri inancının yerine getirmesine engel olmayacak şekilde yerine getirilmesi. Bu olduktan sonra 3 madde ile sorun olmaz. Yeni sistemde yetkiler son derece yüksek, bu yetkilerle değişik görüşe sahip kimsenin Cumhurbaşkanı olması halinde tekrardan sıkıntı yaşanmaması adına, yoğurdu üfleyerek yemekte fayda var.
Bir an önce paylaşımda adalet sağlansın, yargıda adalet sağlansın diyoruz. Anayasa değişebilir ama bu kadar öncelikli ve elzem halde gündemi meşgul etmesi, şu an için uygun bir davranış değil. Anayasa çok değişikliğe uğradı, yamalı bohçaya döndü. Ama bu anayasa konusu iktidar tarafından gündemi domine etmeye yönelik olarak kullanıldığını seziyorum. Bu nedenle bunları söylüyorum.
“Çözüm süreci mi, farklı bir süreç mi?”
Sayın Cumhurbaşkanı çok tecrübeli bir siyasetçi. Daha önceki siyasi hayatındaki hamlelerinde, attığı adımlarında siyasi bir taktiğin olduğunu da gördüğümüz için burada da siyasi görüşü barındırdığını düşünüyorum. Birliğimizin, beraberliğimizin güçlendirilmesi, iç ve dış tehditlere karşı siyasi partilerin birlikte olması son derece güzel. Diyalog ortamı, istişare, müzakere güzel.
Biz Yeniden Refah olarak siyasete nezaket getireceğiz diye dile getirdik. Bunun olmasından rahatsız olmuyoruz. Böyle bir iklim olması. Sayın Bahçeli’nin DEM Partili milletvekili ile tokalaşması. Sayın Cumhurbaşkanının yumuşama mesajları güzel. Burada bir siyasi düşünce olabileceğini düşünüyorum. Cumhur İttifakı’nın kaybettiği Kürt seçmeni oyların tekrardan alınmasına yönelik bir hamle olduğunu tekrarlıyorum.
Bir adım atıldı. Bunun arkasından da diğer adımların gelmesi muhtemel. İktidar burada nasıl tavır takınacak. Çözüm süreci mi, farklı bir süreç mi? Sadece DEM Parti ile anayasa değişikliği için birliktelik mi? Ne kast edildi? Şu an için bilemiyoruz.
Bunu rahmetli Erbakan hocamız 50 sene anlattı. O zamanlar çok yakınlarından bile yadırgayanlar oldu. ‘Erbakan hoca İsrail’i takıntı haline getirmiş diyenler oldu’ ama şu anda haklı çıktı. Arz-ı mevud haritası bizi de doğrudan ilgilendiriyor. Biz de bu Erbakan hocamızın uyarılarıyla, eğitim, fikirleriyle büyümüş insanlar olarak böyle bir tehdit olduğunu görüyor ve inanıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı bu noktada haklı. Gerekli tedbirlerin alınması lazım. Geç kalınan noktaları oldu. Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi Lübnan’a geldiğinde arada 200-300 km. kalıyor. Kudüs’ün merkez olduğu tek dünya devletini gerçekleştirip dünya hakimiyetine ulaştırmak hedefi.
Bu meselelerin bu noktaya gelmesinde AK Parti iktidarın maalesef bu tehlikeyi artıracak adımları oldu. Irak’ın işgalinde Türkiye’nin ABD’nin yanında yer alması. İncirlik üssünün kullandırılması. Esad’ın elinin zayıflatılması, Suriye’nin bu hale gelmesi yanlış politikaların sonucu. Kaddafi’nin devrilmesinde operasyona destek olundu. Bu noktada bütün yanlışlardan dönülsün diye kendileri ile bir araya gelirken dış politika ile ilgili birtakım maddeler koyduk. D-8 organizasyonunun canlandırılması ve asıl hedef olan D-60 hedefi.
Son Gazze’deki katliamlar karşısında ısrarla, inatla Türkiye’nin ticareti devam ettirmesi seçimden önceki dönemde. Mayıs ayında durdurulduğunun açıklanması. Bu gibi bir ayrışma oldu. Yeniden Refah Partisi’ne oylar şunun için geldi; milletimiz değişim arzusuna girdi. Ekonomi alanda sıkıntılar oldu. Erbakan Hoca’nın 54. hükümetti icraatlarını milletimiz hatırlıyor. Belediyelerde yapıan icraatlar hatırlanıyor. Milli görüşe gitmemiz için Yeniden Refah Partisi’ne gitmek gerekir dedi halkımız.
“Filistin’in bu kadar çeliğe ihtiyacı olabilir mi?”
11 ay katliam devam ediyor. ‘Biz oradaki Filistinli kardeşlerimize gönderiyoruz, ticareti kestik’ diyorsunuz. Filistinli kardeşlerimize göndermeye devam edilseydi. Aylarca yalanlıyorsunuz, arkasından doğrudan doğruya devletin kurumların da bu ticaretin içinde olduğu ortaya çıkıyor. Şu anki pozisyon Filistin’e gönderiliyormuş gibi yapılarak İsrail’e gönderilmesi. Bu konuda somut, delile dayalı açıklama bekliyoruz. Filistin’e çelik ihracatımız artıyor. Çelik ihracatımız artmış. Filistin’in durumunu göz önünde bulundurduğumuzda çelik ithalatına ihtiyacı olabilir mi? Çimento ihracatımız artmış. Şu anda devam ettiğinden ciddi şüphe duyuyoruz. Açıklama bekliyoruz ama o açıklama gelmiyor.
Filistin’e gitmek konusunda önümüzdeki günlerde bir adım atılır. 7 Ekim yaşanan katliamdan sonra Avrupa Müslüman Forumu ve Yeniden Refah şemsiyesi altında sempozyumlar yapıldı. Bir farkındalık oluşturulmasına yönelik. Şanlıurfa ve Konya’da Gazze’yle ilgili mitinglerimiz gerçekleşti. Gençlik kollarımızın ortaklaşa düzenlediği miting ve yürüyüşler yapıdı. Burada asıl mesele yaptırım ortaya konması. Bunu sağlayacak olan iktidardır.
En son Cumhur İttifakı’nın üyelerinden HÜDAPAR Genel Başkanı sayın Yapıcıoğlu çok önemli bir noktaya parmak bastı. Azerbaycan petrolünün Türkiye üzerinden İsrail’e gitmesi. Böyle bir insanlık dışı katliamın olduğu noktada bizim üzerimizden petrolün gitmesi kabul edilecek bir şey değil.
HÜDAPAR dahi engelleyin diyor ama maalesef adım atılmıyor. BM’de yapılan konuşmalar güzel ama icraata baktığımızda gereken adımlar atılmıyor. Filistin’le ticaretin bu derecede patlamasının izahı lazım. Hayatın olağan akışına aykırı bu. Özellikle Kürecik üssünün kapatılmasını çok sık dile getirdik. Amerika bugün asker, diplomat, başkanı ve istihbaratı ile bu katliama destek olan ülke. Biz neden kendi topraklarımızla radar üssü ile İsrail’e katkı sağlayalım?
Üzülerek ifade ediyorum bir gerekçeye bağlayamıyoruz. Bir somut sebep, gerekçeyi kendisinin de ortaya koyabildiğini düşünmüyorum. ‘İlçe kongreleri yapılacaktı bize bilgi verilmedi’ dedi. İl başkanımızla veya teşkilatımızla sorun yaşansa bile doğrudan bize ulaşıp, ‘böyle bir sorun var sizin desteğinizi bekliyorum’ diyebilirdi. Bizim genel başkan yardımcılarımız, il başkanımız kendisiyle temas kurdu. Doğrudan bize ‘ayrılmak istiyorum’ demesi zor. En son ‘halka soracağız’ dedi. Halka sordu, halk da yüzde 79 oranında ‘hayır istifa etme’ dedi. Biz de bir miktar şaşkınız. Orada belediyede AK Parti’nin yönetiminin gitmesi ve yerine başka yönetimin gelmesi için bir konsensüs oluştu. Burada oylar ‘burada iktidar partili belediye başkanı olmasın’ diye verilmiş.
AK Parti seçimlerde ciddi bir oy geçişinin olduğunu gördü. Yeniden Refah Partisi’nin belediye seçimlerinde yüzde 7’ye ulaşması AK Parti yöneticilerini endişelendirdi. Havayı değiştirmek ve Yeniden Refah’a darbe vurmak için çok uğraştılar. Valiler, kaymakamlar dahil olmak üzere. Mobbing diye adlandırabileceğimiz uygulamalar. Bu arkadaşlarımız seçim döneminde bize gelmişti.
Önemli kısmı AK Parti’den aday olamadıkları için YRP’den aday olmuşlar. Bizim üyelerimiz günlük ortalama 1000 üye kaydıyla artmaya devam ediyor. 6 ayda 100 bin civarında yeni üye kazandık. Günde 1000 demek yılda 360 bin demek. 1 milyon üye hedefine ulaşmak için hummalı çalışmamız var. 1 milyon oy demek 6 milyon oy demek. Bu da yüzde 10’un üzerinde oy demek. 8-10 belediye başkanının gitmesi mesele değil dolayısıyla.
Sayın Davutoğlu ziyaret gerçekleştirdi, biz de iadei ziyaret gerçekleştirdik. Sayın Babacan da ziyaret gerçekleştirildi. Meclis çalışmalarına daha etkili katılmak bakımından görüşme oldu. Şu an için verilmiş bir karar henüz yok. Yetkili kurumlarımızla görüşüyoruz. Biz Meclis’te beraber grup oluşturma konusunda, partilerin birleştirilmesi sözkonusu değil. Birkaç hafta içinde netleşir. Bütün arkadaşlarımızın fikirlerine değer veriyoruz. Şu anda net bir noktada değiliz.”