CHP Lideri Özel’den ‘Tasarruf Genelgesi’ Çıkışı
Patisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “‘İtibardan tasarruf olmaz’ diyenler, kamuyu tasarruf etmeye ikna edemezler” dedi ve ekledi:
“Fakirin, fukaranın dostunun CHP olduğunu bileceksin. İsrafın sebebi, kaynağı olanlar israfı durduramazlar. Biz CHP olarak kendi genelgemize de uyarız, yayınlanacak kamu genelgesine de uyarız.”
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, patisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Gündeminde Taksim’in 1 Mayıs kutlamalarına kapatılması, anayasa tartışmaları ve değiştirilmek istenen müfredat olan Özel, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Busenazlar yüzümüzü güldürdü. Aradım tebrik ettim. İzmir’in artık bir temsilcisi var, Göztepe’yi kutluyorum. Türkiye’de bundan sonraki süreçte de futbolun kentlerin dostluğuna, hepimizin kardeşliğine katkı sunmasını ümit ederek Amedspor’u da kutluyorum.
Meral Hanım’a bir kez daha bundan sonraki yaşamında sağlık ve mutluluklar diliyorum. Daha önce birlikte birlikte grup başkanvekilliği yapmış olduğumuz Müsavat Dervişoğlu’na da hayırlı olsun diyor, kendisine ve partisine başarılar diliyoruz.
Bir meydanın 1 Mayıs’a kapalı olması o iktidarın başarılı olmasını değil aslında muktedir olamadığını, iktidarda olduğunu ama o meydanda kutlamaya yasak getirerek aslında lüzumsuz bir tedirginlik içinde olduğunu güvenliği sağlayamayacağını peşinen itiraf ettiğini ve bunun demokrasilerde özgüvensizliğin iktidarlara hiç iyi gelmeyeceğini bu yüzden bizim sorumluluk almaya hazır olduğumuzu ve sendikalarla birlikte görev yaparak kimsenin burnu kanamadan o meydandaki kutlamalara izin verilmesini talep etmiştik.
1 hafta geçti, dün sayın İçişleri Bakanını aradım, bu konudaki talebimi taahhüdümü ve meseleye koyduğumuz kefaleti ifade ettim ve işbirliği teklif ettim. Kendisi bana, görevi gereği bir takım mahsurları bir takım istihbaratları bir takım yasadışı örgütlerin yapmış olduğu çağrıları da gerekçelendirerek buna izin vermeyeceklerini tekrar etti. İletişime açık olumlu bir yaklaşım içindeydi. Ama sonuçta bir yasaklama var ve o ona ‘kısıtlama’ diyordu.
“Baskıyla güçle tesis edilen iktidarlar, önünde sonunda kaybetmeye mahkumdur”
Esasen Taksim Gezi Parkı birileri tarafından kendi egemenlik sancaklarıymış da oraya toplum giderse egemenliklerini, iktidarlarını kaybedeceklerini sanıyorlar. Oysa siz bir yasaklamayla egemenlik korumaya başladıysanız zaten orada artık egemenlikten muktedirlikten iktidardan bahsedilemez. Baskıyla güçle tesis edilen iktidarlar, önünde sonunda kaybetmeye mahkumdur.
Bu sabah sayın İçişleri Bakanıyla bir görüşme daha yaptık. Benim önerimi talebimi yerine getiremeyeceklerini söylediler, biz de kendilerine bunun doğru olmadığını söyledik. Hala geç değildir. Buradan çağrımı tekrar ediyorum.
Bugün bir anayasa tartışması var. Sayın Kurtulmuş, geldiler ziyaret ettiler. Diyorlar ki, ‘Yeni bir anayasa yapma sürecine CHP de dahil olsun.’ Açıklamamda da söyledim, Kurtulmuş’a da söyledim; anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir, anayasalar her doğan için yapılır, Erdoğan için anayasa yapılmaz.
Anayasalar toplumu kuşatırlar, kapsayıcı, çoğulcudur. Anayasa demokrasisinin elbisesiyse, sen ona uymuyorsan, yenisini alsan ne olur. Türkiye’nin bir anayasası var. Hepimizin beğendiği ve beğenmediği maddeleri var. Yenisi yapılana kadar eskisine uymak herkesin görevi.
Anayasa der ki, AYM kararları bağlayıcıdır. O karara uymak herkesin yükümlülüğüdür. AYM yürütmeye ‘Taksim’i yasaklayamazsın’ diyor. Bu karara uymayan birisi yarın, elbette müzakere edeceğiz ama iş anayasaya gelince, mevcut anayasaya uyulmasını beklemek kadar doğal bir şey yoktur. Can Atalay kararı ortada. Gezi tutuklularının her biri için verilen hak ihlali kararı var, onları cezaevinde tutmak anayasa uymamaktır.
Siyasilerin el sıkışmasını hep savundum, savunacağım. Müzakere başka bir şeydir, iletişim başka bir şeydir. Anayasaya yemin etmiş bizlerin, birbirimizin yeminine sadık kalmasını beklemek her birimizin görevidir.
AYM işçiler haklı dediği için, Beşiktaş’tan ve Saraçhane’den toplanarak Taksim’e yürüyorlarsa CHP olarak biz de onlarla birlikte olacağız. Hangi ilde nerede 1 Mayıs kutlaması varsa bu gruptan bir temsilcimiz o kutlamada yer alacak. Hak-İŞ’in yaptığı kutlamaya da TÜRK-İŞ’in yaptığı kutlamaya da gideceğiz. Hiçbir sendikayı ayırmadan, zaman zaman farklı düşünsek de her sendikanın yaptığı her şehirdeki etkinlikte olacağız.
1 Mayıs’ta cop görmek istemediğimizi, biber gazı görmek istemediğimizi, kelepçe görmek istemediğimizi, güvenlik güçleriyle çatışma görmek istemediğimizi bir kez daha hatırlatarak tüm kamu görevlilerini sorumluluğa, tertip komitelerini de kanunsuz emiri veren anayasa tanımazlarla, evladına ekmek götürmek için bu emirlere uymak zorunda olan emekçileri polis kardeşlerimize karşı hassasiyete bekliyor 1 Mayıs işçi emekçi bayramını şimdiden kutluyorum.
Gazze’de insanlığın yüreklerini sızlatan katliamlara batıdan tepkiler yükseliyor. Şiddetle bastırıldığında utanç verici görüntülerdir, bizler de onlara tepki gösteriyoruz. O eylemleri öven iktidarın dönüp Türkiye’de Boğaziçi’nde yaptığı eylemlere müdahale etmesinin, Boğaziçi öğretim görevlilerinin önceki dekanlarının sokmaya kadar gitmesinin, ODTÜ’de devrim stadında mezuniyet töreni yapılmasına izin vermeyenlerin öğrencilerimizi ODTÜ’de Boğaziçi’nde kriminalize eden gözaltı yapan tutuklu yapan zihniyetin Amerika’daki eylemleri övmesi ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.
“İzah için 31 Mart seçim sonuçlarına bakın”
ODTÜ’deki devrim standına o silinemez devrim yazısını yazan Filistin davasında hepimizin önderi Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıdır, aklınızı başınıza alın. Filistin meselesinde ABD’ye demokrat, Boğaziçi’nde despot olmanın izahı yoktur. İzah için 31 Mart seçim sonuçlarına bakın.
MEB 85 bin ücretli öğretmen çalıştırıyor. Diğer taraftan 85 bin öğretmen atama bekliyor, atanmıyor. Mülakat kaldıracak deniliyor, mülakat gibi mülakat gibi yapıyorlar. Bundan 22-23 yıl önce 68 bin atanmayan öğretmen var, atamayacaksan niye okutuyorsun diyen Erdoğan, 1 milyon öğretmeni okutmuş ve atamamıştır. O hesabı şimdi size soruyoruz; madem atamayacaksınız niye okuttunuz?
Eğitimde reform yapılmasına ihtiyaç var. En çok değiştirilen bakan Kültür Bakanından sonra Milli Eğitim Bakanı. Eğitim yazboz tahtasına döndü. Her gelen reform yapıyor. Ya bu reforma milleti muhtaç hale getireni kim atadı? Aynı dolma kalem atadı, aynı mürekkep atadı, aynı kişi atadı. Mesele ‘kindar bir nesil yetiştirelim, değerleri bize bağlı olsun, potansiyel seçmen olsun’ bakış açısı eğitim bakış açısı değildir.
Geçen mayısta seçimi Tayyip Bey’in değil de CHP’nin Kemal Bey’in kazandığını düşünün. CHP’nin hepimizin evlatlarının okuyacağı müfredatın adını, kendi partisinin adını koyduğunu düşünün. Türkiye Yüzyılı, AK Parti’nin bakanlıkları da alet ettiği bir seçim kampanyasının adıdır.
Bu ülke haftalar süren MEB şuralarını biliyor. Ortak akıl olmadan bilimsel eğitim, başarı olmaz, kalkınma olmaz, zenginleşme olmaz. Bu müfredatı çalışacağız, uyaracağız. Ancak oldubittiye getirilerek bir müfredat yapılması son derece tehlikelidir. Çağdaş, laik eğitimden uzaklaşınca eğitim olmaz. Bu konuda bir kez daha yetkilileri uyarıyorum, Milli Eğitim Bakanını uyarmıyorum, çünkü onun en zayıf olduğu konu okuduğunu ve duyduğunu anlama. O dersten zaten başta kalmış zaten.
‘İtibardan tasarruf olmaz’ diyenler, kamuyu tasarruf etmeye ikna edemezler. Geçtiğimiz günlerde Denizli’deydim. Denizli Büyükşehir Belediye Başkanımı makamında ziyaret ettim. Kendisi bana belediyede 45 lüzumsuz makam aracı tespit ettiğini, başkanların, daire başkanlarının, özel kalemlerine kadar makam arabası tahsis edildiğini, dışarıda makam araçları olduğunu, il ve ilçe başkanlarına araçların gittiğini, bunların 45’ini tez elden iade ettiğini kendi ekibine de herkes arabasına biner, işine gelir, gün içinde görevi gereği araba lazım olan aşağıdaki havuzdaki araçlardan birini kullanır’ dediğini söyledi.
“İsrafın sebebi, kaynağı olanlar israfı durduramazlar”
Ben de ona şunu söyledim hepiniz adına; helal olsun sana dedim. Denizli Belediye’sinin o iade edilen araçlar için birikmiş toplam 11 milyarlık borcunun 70 milyon TL’si lüzumsuz makam araçlarından. Bu sadece Denizli, sadece buzdağının görünen yüzü.
Ekrem İmamoğlu geçen sefer önce 13 bin oy farkıyla büyük haksızlıktan sonra 806 bin farkla kazandığı seçimi bu sefer 1 milyonun üzerinde farkla kazanıyorsa sen ‘ben yanlışı nerede yaptım’ diye bakmayacaksın. Ekrem İmamoğlu’nun binlerce lüzumsuz makam aracını iade edip bu tasarruf ettiği paraları senin görmezden geldiğin yoksulun kursağından geçirmesinde arayacaksın başarıyı.
Mansur Yavaş, senin belediye başkanlarının gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi Ankara’dan talimat beklerken, veresiye defterlerini kapattırıyorsa, dolmuşçuya katkı sağlıyorsa biz nasıl yüzde 30 aldık da bunlar yüzde 60 aldı’ diye düşünmeyeceksin. Fakirin, fukaranın dostunun CHP olduğunu bileceksin. İsrafın sebebi, kaynağı olanlar israfı durduramazlar. Biz CHP olarak kendi genelgemize de uyarız, yayınlanacak kamu genelgesine de uyarız.”