DEM Partili Ayşegül Doğan’dan “Kent Uzlaşısı” Vurgusu
Partisinin genel merkezinde açıklamalarda bulunan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Başından itibaren söylüyoruz; DEM Parti halkların kazanımlarını esas almayan hiçbir anlaşmanın ve uzlaşmanın tarafı olmaz, olmayacaktır. Bu doğrultuda aldığımız hiçbir karar birilerine rest ya da jest değildir. Ancak bazı şeylere set koyuyoruz. Set koyduğumuz şeylerin yerine ne koyuyoruz? Yerel yönetim anlayışımızı, Türkiye tahayyülümüzü koyuyoruz” dedi ve ekledi:
Haber Merkezi / “Demokratik toplumcu, kadın özgürlükçü, ekolojik bir anlayıştan bahsediyoruz. Yerelden başlayıp demokrasiyi genele doğru yayan bir anlayıştan bahsediyoruz. Bunun karşısındaki her şeye elbette set çekiyoruz. Bazıları kazansın ya da kaybetsin diye değil halklar kazansın diye çaba sarf ettik, sarf etmeye devam ediyoruz. Ne yazık ki bu çabamız çoğu zaman kent uzlaşısı kapsamında görüştüğümüz bazı siyasi partilerin kendi içlerindeki iktidar kavgalarına feda edildi. Kent uzlaşısı maalesef bazı seçim bölgelerinde “küçük olsun benim olsun” dar particilik anlayışını ve yaklaşımını aşamadı.”
Kent uzlaşısı için yine tüm iyi niyetli girişimlerimize rağmen demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetim modelimizi görmezden gelenlere bir kez daha buradan sesleniyoruz: DEM Parti Türkiye’nin bu anlamda tutunulacak dalıdır. Kent uzlaşısı ile biz tam da böyle bir demokratik dal teklif ettik Türkiye’ye. Özgürlük, eşitlik, adalet ve barış için yerelden başlayıp tüm Türkiye’de birlikte kurabileceğimiz demokrasinin teklifiydi bu.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında seçim gündemi ve güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Doğan, şunları söyledi:
“Konuşmama özellikle kendi anadilimde başladım. Bugün böyle başlamamın bir başka nedeni daha var. Malumunuz olduğu üzere 21 Şubat Uluslararası Anadili Gününü geride bıraktık. Bu hafta bugünle ilgili Meclis’ten iki fotoğraf yansıdı, Türkiye gündemine oturdu da diyebiliriz. Biri DEM Parti’nin grup toplantısından yansıyan çok dilliliğin, çok kimlikliğin, çok renkliliğin fotoğrafıydı.
Çok kimlikli, çok renkli, çok dilli bir ülkenin fotoğrafıydı. Diğeri Meclis Genel Kurulundan yansıyan tek ses dayatmasıydı. Halkların sesi yine bastırılmak istendi Anayasa gerekçesiyle. O anayasa, yani darbe anayasası, istenildiği zaman kılıfına bile uydurulmayarak yok sayılabiliyor. Bunu pek çok kararda gördük. En son bazı milletvekillerine ilişkin alınan kararlar da bu çerçevede alınmıştı.
Yıllardır süregelen mücadelemiz, bu topraklarda yaşayan herkesin özgürce anadilinde kendilerini ifade edebilmesinin mücadelesidir. Bu aynı zamanda yaşamın her alanında dayatılan tekçiliğe karşı da bir mücadeledir. Kürtçeye dönük bu hasmane tutumun aslında yalnızca Kürtçe ile sınırlı olmadığını, Kürtçeye dönük yıllardır sürdürülen bu yaklaşımın tesadüfi olmadığını, Türkiye’de sistemin başta Kürtçeye ve Kürt meselesine yaklaşım olmak üzere değişmesi gerektiğini yıllardır söylüyoruz. Bunun mücadelesini veriyoruz. Dün Meclis Genel Kurulunda gördük ki tarih ve yaşananlar bizi teyit ediyor, ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyor.
Bu gerçeği yok sayarak, görmezden gelerek yaklaşamayız, yaşayamayız. Mücadelemizi de tam da bu bunun kalbinden yürütmek durumundayız. Buradan bağlamak istiyorum aslında kent uzlaşısına. Çünkü kent uzlaşısının ortaya çıkan bu iki fotoğrafla çok ilgisi var. Kent uzlaşısının ne olduğunu kavramak isteyenler grup toplantımıza bakarak, yerel yönetim anlayışımızı ve nasıl bir Türkiye için mücadele ettiğimizi isterlerse kolaylıkla anlayabilirler. Daha önce yazılı olarak ve pek çok kez bu kürsüden Eş Genel Başkanlarımız ve ilgili kurullarımız da açıklamıştı. Kent uzlaşısının temel çerçevesi Parti Meclisimizin sonuç bildirgesinde yer almıştı.
“Türkiye’nin her yerinde kenti var eden ve yaşatan sosyal ve siyasal dinamikleri, bunların en geniş ölçekte kapsayıcılığıyla birlikte işçi, emekçi, ekoloji, kadın, gençlik, halklar ve inançlar örgütleri, siyasi partiler, emek ve meslek örgütleri, demokrat ve vicdan sahibi yurttaşlar, tüm toplumsal taraflar ve siyasi aktörler ile müzakere etmeyi, birlikte yürümeyi, yan yana gelmeyi, ortak bir mücadeleyi örecek bir mücadele zemini oluşturmayı öncelikli görev olarak görüyoruz” ifadesiyle çizilmişti, anlatılmıştı.
Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de gözler DEM Parti’de. DEM Parti de hem kent uzlaşısıyla ilgili hem de birinci parti olarak çıktığı yerlerde ve kayyım atanan Kürt illerinde yaptığı halk oylamasıyla ilgili bilgileri aşama aşama sizlerle açık bir biçimde paylaştı, paylaşmaya devam ediyor. Partimiz, siyaseti ilkeler ve halkların kazanımı doğrultusunda yürüten neredeyse tek parti.
Bu nedenle de partimiz siyasetin hem öznesi hem de geniş halk tabanıyla birlikte belirleyici gücüdür. Aynı zamanda da oyun kurucusudur. Tabii ki anti demokratik uygulamaları bozabilecek bir güce sahiptir. DEM Parti demokratik güç birliklerinden oluşan bir partidir. Bu yan yana gelişleri büyütmeyi hedefleyen bir partidir. Bu çerçevede demokratik siyasetin genişletilebilmesi için ilkesel ve kamuoyuna açık görüşme ve müzakereler yürütebileceğini defaatle söyledi, söylemeye devam ediyor.
Başından itibaren söylüyoruz; DEM Parti halkların kazanımlarını esas almayan hiçbir anlaşmanın ve uzlaşmanın tarafı olmaz, olmayacaktır. Bu doğrultuda aldığımız hiçbir karar birilerine rest ya da jest değildir. Ancak bazı şeylere set koyuyoruz. Set koyduğumuz şeylerin yerine ne koyuyoruz? Yerel yönetim anlayışımızı, Türkiye tahayyülümüzü koyuyoruz. Demokratik toplumcu, kadın özgürlükçü, ekolojik bir anlayıştan bahsediyoruz.
Yerelden başlayıp demokrasiyi genele doğru yayan bir anlayıştan bahsediyoruz. Bunun karşısındaki her şeye elbette set çekiyoruz. Bazıları kazansın ya da kaybetsin diye değil halklar kazansın diye çaba sarf ettik, sarf etmeye devam ediyoruz. Ne yazık ki bu çabamız çoğu zaman kent uzlaşısı kapsamında görüştüğümüz bazı siyasi partilerin kendi içlerindeki iktidar kavgalarına feda edildi. Kent uzlaşısı maalesef bazı seçim bölgelerinde “küçük olsun benim olsun” dar particilik anlayışını ve yaklaşımını aşamadı.
Kent uzlaşısı için yine tüm iyi niyetli girişimlerimize rağmen demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetim modelimizi görmezden gelenlere bir kez daha buradan sesleniyoruz: DEM Parti Türkiye’nin bu anlamda tutunulacak dalıdır. Kent uzlaşısı ile biz tam da böyle bir demokratik dal teklif ettik Türkiye’ye. Özgürlük, eşitlik, adalet ve barış için yerelden başlayıp tüm Türkiye’de birlikte kurabileceğimiz demokrasinin teklifiydi bu. Siyaset; demokratik değerleri, halkların uzlaşısını, katılımcılığı, çoğulculuğu ve sorunların çözümü için inisiyatif almayı gerektirir.
DEM Parti başından bari bu inisiyatifi alarak görüşmeleri gerçekleştirdi. Bu ilkeler doğrultusunda bir strateji yürüttü. Bütün çalışmalarını bu doğrultuda sürdürdü. Kimseye kaybettiren ya da kazandıran değil kazanmayı esas alan bir yaklaşımı benimsedi. Bu, halkların kazanacağı bir stratejidir. Kapılarımız bu ülkenin Üçüncü Yol siyasetini eşit güç olarak görenlere, Kürt halkını eşit yurttaş olarak kabul edenlere her zaman açık ve açıktı. Asıl cesaret de ayrıştıran dil ve söylemlere sarılmadan yolu sonuna kadar yürümekti.
Kapıdan girmeyi cesaret sayanların siyasetleri ne yazık ki dillerine de yansıyor. Partimize dönük iktidarın kullandığı dil ile aynı tempoyu tutturmaya çalışmak, bu siyasetle yarışa girmek geçmişte olduğu gibi bugün de kimseye kazandırmıyor. Ne yazık ki hiçbir faydası da olmuyor. Sizler de takip ediyorsunuzdur, kısa adımıza dair yakıştırmalar yapılıyor epeydir. Özellikle de iktidar bloku tarafından. Kısa adımıza yakıştırma yapanlar boşuna çabalamasın. Partimiz bu ülkenin DEM’i, mayası, rengi, umududur. Demokratik yerel yönetimler anlayışımız demokratik siyasetin anahtarıdır. Bu yakıştırmaların yanı sıra iktidarla gizli görüşmeler yapmakla da itham ediliyoruz.
Tekrar söylüyoruz ki yaptığımız hiçbir görüşmeyi söylemekten kaçınacak bir gelenekten gelmiyor. Buna ihtiyaç duymayız. Şayet AKP ya da iktidar bloku ile herhangi bir görüşme yapıyor olsaydık, bunu tüm açıklığıyla kamuoyuyla paylaşmaktan kaçınmazdık. Bu şekilde bir dezenformasyon siyaseti yürüterek DEM Parti seçmeninin kafasını karıştırmaya çalışanlara buradan bir kez daha sesleniyoruz: Bizler Kürt sorununda onurlu eşit, adil ve kalıcı bir barış için görüşülmesi gereken herkesle görüşürüz. Bu konuda sorumluluk üstlenen, üstlenmek isteyen, rol ve misyon sahibi olmak isteyen herkese kapımızın açık olduğunu sayısız kez ifade ettik.
“Hileyle kazanabileceğiniz bir yol yok, meydanlar bunu bir kez daha gösterdi”
Aynı zamanda bir mücadele ve müzakere partisi olduğumuzun da yine sayısız kez altını çizdik. Bugün burada bir kez daha hatırlatalım. Kürt sorununun muhataplarının görüşebilmesine, Türkiye’de barış ve demokrasi siyasetinin kurulabilmesine, barış ikliminin sağlanabilmesine katkı sağlayacak her kesimle görüşürüz. Eğer böyle bir görüşme olsaydı, bunu son derece açık bir biçimde kamuoyu ile paylaşırdık. Şimdi aşama aşama paylaşmaya devam ediyoruz nerelerde neler yaptığımızı. Artık son dakikaları da geride bıraktık, seçim sathına tamamen girdik.
Dezenformasyon siyasetiyle kafaları karıştırmaya çalışanlar, bugün Eş Genel Başkanlarımızın gittiği alanlara baksın. Seçmen taşıyarak kayyım sistemini seçmenler üzerinden devam ettirmeye çalışanlara, kolluk güçlerini araçsallaştırarak bunu yapmaya çalışanlara da sesleniyoruz: Kazanamayacaksınız. Hileyle kazanabileceğiniz bir yol yok. Alanlar bunu bir kez daha Hakkari ve Kars’tan gösterdi, haykırdı. İnsanlar kararlarını özgür iradeleriyle vermişler. Küçük mühendisliklerle bu iradeyi görmezden gelenler, bu iradeyi yok sayanlar bilsinler ki biz de takipteyiz ve buna izin vermeyeceğiz.
Gelelim yeni açıklayacağımız yerlere. Size 6 büyükşehir belediyesi açıklayacağım. Son yaptığımız açıklamada Adana ile ilgili kent uzlaşısı görüşmelerinin sürdüğünü söylemiştim. Adana Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adaylarımız Şehriban Dehfişad ve Mahfuz Güleryüz. Aydın Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adaylarımız Suzan Koç, Raif Kanat. Hatay Büyükşehir Belediye Eş Başkan adayımız Perihan Pakize Sinemillioğlu.
İzmir yine kent uzlaşısı kapsamında görüşmelerin sürdüğünü söylediğimiz illerden biriydi. Oradaki adaylarımız da Türkan Aslan, Akın Birdal. Muğla Büyükşehir Belediyesi adaylarımız Candan Süsoy ve Yusuf Uludağ. Tekirdağ Büyükşehir Belediye Eş Başkan adaylarımız Müselma Keskintürk ve Sadi Özdemir. Açıkladığımız tüm adaylarımıza yeniden başarılar diliyoruz. Türkiye halkları seçeneksiz değildir. İki bloktan birini tercih etmek zorunda değiliz.”
Soru: Hatay’da tek aday mı olacak?
“Şu dakikalarda listelere son şekli veriliyor. Eş başkanlık bizim asla vazgeçemeyeceğimiz bir sistem. Kadın özgürlükçü, demokratik ve ekolojik bir yerel yönetimler anlayışından bahsediyoruz. Türkiye’de böyle bir sistemin kurulması için yıllardır mücadele ediyoruz. Eş başkanlık sistemi partimizin genel siyasetinde vazgeçilmez olduğu gibi yerel yönetimlerimizde de vazgeçilmezdir. Yıllarca kriminalize edilmeye çalışıldı, değişmeyen anlayışlar oldu, eş başkanlık sistemimize yönelik saldırılar oldu. Ama bu saldırılara rağmen eş başkanlık sistemi bizim temel unsurlarımızdan biridir.
Bunun için büyük bedeller ödediğimizi hatırlatıyoruz. Vazgeçilmezimizdir. Bizim her belediyemizde yetkili iki eş başkanımız var. Bizim her belediyemiz eş başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Her ikisi arasında hiçbir fark gözetmiyoruz. İmza yetkisi gibi tartışmaya konulan gündemler başarımızı gölgelemeye çalışanların yaratmak istediği gündemlerdir. Bu gündemlere takılmıyoruz. Artık kazanmak ve öncelikle biletlerini çoktan kestiğimiz kayyımları göndermek ve kazanabileceğimiz her yerde kazanımlarımızı yükseltmek için yan yana gelerek çalışmalarımıza başlayalım.”
Soru: Esenyurt’ta varılan kent uzlaşısı kapsamında belediye meclisi üyeliğinde bir anlaşmazlık olduğu doğru mudur?
“Kent uzlaşısını aday gösterme ya da göstermemeye indirgememek gerekiyor. Kent uzlaşısı sadece Türkiye’nin batısı için çıkardığımız bir yöntem değil. Aday çıkardığımız her yerde adaylarımızı kent uzlaşısı ile belirledik. Ayrıca birinci parti olarak çıktığımız yerlerde, kayyımlarla mücadele ettiğimiz yerlerde belediye meclis üyelerinin 3/2’sini halk oylaması ile seçtik. Halk oylaması yapmadığımız yerlerde kent uzlaşısı ile karar verdik. O kentin sosyal, siyasal, toplumsal dinamikleri ile birlikte karar verdik. İl ve ilçe örgütlerimizle birlikte karar verdik.
Bizim için kent uzlaşısı bir anlayışın kazanması demek, o anlayışı temsil edecek adayların kazanması demek. Mesela Dersim’de de kent uzlaşısı sağlandı. Eş başkan adaylarımız sağlanan kent uzlaşısı ve güç birliği ile belirlendi. Esenyurt’ta daha önce söylemiştim kent uzlaşısı sağlandı. Evet, kent uzlaşısı sağlandı. Bu kent uzlaşısını sayısal ve listelere indirgemek yerine şöyle anlamaya davet ediyorum. Bir belediyecilik anlayışıdır orada kazanan. Kent uzlaşısı görüşmeleri de kent uzlaşısı komisyonu tarafından bu çerçevede gerçekleştirilmiştir.
Biz genel merkezlerde siyaset belirleyen bir siyaset geleneğini temsil etmiyoruz. DEM Parti olarak alanlarda, sokaklarda, meydanlarda olacağız. Seçim startını epeydir vermiştik. Şimdi daha coşkulu, umutlu, heyecanlı ve kararlı bir mücadele azmiyle kazanmak üzere yola çıkıyoruz. 31 Mart’ta hep birlikte halklar kazanacak. Sizler de bu süre boyunca olan her şeyden şu ana kadar yaptığımız gibi açık bir şekilde periyodik olarak haberdar edileceksiniz.”