“Saadet – Gelecek Meclis Grubu” Düştü
Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’in hayatını kaybetmesinin ardından, Saadet ve Gelecek Partisi’nin oluşturduğu Saadet ve Gelecek Meclis Grubu’nda vekil sayısı 19’a düştü. Böylelikle iki partinin de Meclis’teki grubu da düşmüş oldu.
Haber Merkezi / 14 Mayıs’ta yapılan genel seçimde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) listelerinden seçime giren ve 10’ar milletvekili çıkaran Saadet ve Gelecek partileri, Temmuz ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) ortak grup kurmuştu.
Grubun düşmemesi için Saadet ve Gelecek Meclis Grubu’na bir milletvekilinin katılması gerekiyor. Grubun varlığını devam ettirebilmesi için gözler DEVA Partisi’ne çevrildi. DEVA, 14 Mayıs’taki genel seçim sonrasında grup kurma görüşmelerinden çekilmiş, bunun üzerine Gelecek Partili 10 isim Saadet Partisi’ne geçmişti.
Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’nin mecliste grup kurması sayesinde Başkanlık Divanında ve İhtisas komisyonlarında üye bulundurma, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nda (RTÜK) üye bulundurma, genel kurulda yapılan görüşmelerde grup adına 20 dakika konuşma, Genel Kurul’da genel görüşme açma ve genel seçimlerde cumhurbaşkanı adayı çıkarma gibi haklar elde etmişti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) grubu olan partiler sahip olduğu bazı haklar nedeniyle grubu olmayan partilere göre daha etkililer.
Saadet Partisi ve Gelecek Partisi TBMM’de grup kurma aşamasında ittifakın gerekçelerini şöyle sıralamışları;
Geniş toplum kesimlerinin önüne daha güçlü bir alternatif koyabilmek,
Siyasi yelpazedeki dağınıklığı giderebilmek,
Muhalefetin TBMM’ndeki denetim gücünü artırabilmek,
Genel seçimler sonrası oluşan alternatifsizlik duygusuna dayalı karamsar toplumsal psikolojiyi dağıtarak yeni bir umut ve vizyon dalgası oluşturmak,
Yerel seçimlere hazırlıkları daha etkin şekilde yürütebilmek,
İktidarın milli ve manevi değerlerimizi istismar ederek sürdürdüğü otoriter yolsuzluk düzenine karşı siyasi ahlak başta olmak üzere ortak değerlerimizi siyasi hayatımıza egemen kılmak,
Yanlış ekonomik politikaların yol açtığı yoksullaşma süreci ile büyük bir çoğunluğu açlık sınırının altında yaşamak zorunda bırakılan halkımızın gür sesi olmak,
Temel hak ve özgürlükler bağlamında siyasi çıkarları değil insan onurunu ve adaleti yücelten bir siyasi iklimin oluşmasını sağlamak,
İktidarın kutuplaştırmaya, sloganlara ve kaba hakaret diline dayalı siyaset yöntemine karşı ortak aidiyet bilincine, akla, vicdana ve siyasi nezakete dayalı bir siyaset yöntemine öncülük edebilmek.