Önder’den Bozdağ’a “Emanet” Tepkisi: Bu Kafaya…
Yeşil Sol Parti Milletvekili Adayı Sırrı Süreyya Önder, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “Siz olsanız ailenizi Kılıçdaroğlu’na mı Tayyip Bey’e mi emanet edersiniz?” sözleri hakkında, “Mesela bende bunun cevabı çok net. Bekir Bey’e teslim etmem. Bekir Bey’e teslim etmeyeceğim kesin. Çünkü hayata böyle bakabilen bir kafaya bir çöp bile teslim edilemez” dedi ve ekledi:
“Nasıl düşünüyor, nasıl aklına geliyor? Emanet ne demek? Neyi emanet ediyorsun? Bekçi kim, niye bekçi? Birinin ona ihanet edeceğini nereden çıkarıyorsun? Ne kadar ayıp. Yani Kemal Bey’in bu aileye ne yapacağını öngörüyor da, bu soruyu düşünüyor? Bak bu öyle ağızdan kolay çıkmış bir laf değildir. Bu laf çıkana kadar o nöronların arasında milyarlarca kere tur atmıştır; işe yarar, ahlaka dair bir istasyon bulamayınca, ağızdan böyle çıkmıştır. Allah ıslah etsin diyorum, ona dua ederek bitiriyorum.”
Önder, Bozdağ’ın “Seçim akşamı ya şampanya patlatıp sabaha kadar kutlayanlar olacak ya da temiz alnını şükür için secdeye koyup Rabb’ine hamdedenler olacak” sözlerine yanıt verdi.
“Kim nasıl kutlamak isterse öyle kutlayacak” diyen Önder, “Şu sevimsizliğin farkında değiller; hayata bu kadar müdahil olmak, kimin nasıl kutlayacağına, kutlama biçiminden bir yaşam tasavvuru çizmeye, onu bir korku silahına ya da bir teşvik aygıtına dönüştürmenin bu yüzyılda bir iş görmeyeceğini bilmiyorlar. Millet uzayda mandıra kuruyor artık” ifadelerini kullandı.
GAİN’in YouTube kanalındaki ‘Ya Sonra’ programında Mirgün Cabas, Özlem Akarsu Çelik ve Kemal Can’ın sorularını yanıtlayan Önder, siyasete dönüşü hakkında da konuştu. Önder, yeniden aday olması hakkında gelen “Ne oldu da biz bu şekilde yeniden beraberiz sorusuna şu yanıtı verdi:
“Görev düştü diyelim. Sadece seçim değil. Aslında arkadaşlarım, seçimden sonra ortaya çıkacak Meclis aritmetiği ve ondan sonraki sürecin tanzimi, bu demokratik dönüşüm süreçlerinde ortaya çıkacak denklemlerde bir deneyim, hafıza ve benzeri şeylerle gönlümü çeldiler. Gerçekten de tarihsel bir kavşakta olduğumuz açık. Biz de, bundan sonrası artık kibre girer dedik. Birkaç firar girişimim oldu ama başarıyla engellediler.”
Önder, sözünü ettiği ‘kavşağı’ şöyle tanımladı: “Bir dönemin sonuna geldiğimiz açık. Bu dönemin nasıl tasfiye edileceği, sonrasında yerine ne konulacağı önemli.”
“Bu rejim gidecek, bu çok açık çünkü değişim ve dönüşüm arzusu artık çok görünür oldu” diyen Önder, “Yerine neyin, ne şekilde ve nasıl konulacağı önümüzdeki 100 yılı belirleyen en önemli bir yıl olacak, zaman dilimi olarak. İş tutma biçimi ve yordam olarak aynı öneme sahip olacak” ifadelerini kullandı.
Önder, “Önümüzdeki bir yıl -bir hiyerarşi ve sıralama içinde söylemiyorum ama- memlekette hemen, ilk bir saat içinde, ifade özgürlüğünün önündeki -yasada olan veya olmayan- bütün engeller kaldırıldıktan sonra, hep birlikte ele alınan bir yargı meselesinde, temel hak ve özgürlüklerin etkin kullanımı meselesinde bir düzlem oluşturup ondan sonra herkes işini yaparken, siyasi kadrolar da bu demokratik dönüşümle ilgili sonuç alıcı adımlar atacaklar ve bunu tartışmaya başlayacaklar. Toplumun en geniş kesimiyle ortaklaşabileceği oranda bu kalıcı olacaktır” dedi.
Önder, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması halinde neler yaşanmasını beklediğine dair soruyu da, Altılı Masa’ya bir uyarı yaparak yanıtladı. Mirgün Cabas’ın, 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin barajı geçmesiyle AKP’nin Meclis’teki tek parti çoğunluğunu kaybetmesini, seçimlerin yenilenmesine giden süreçte yaşananları da “O dönemin mağduru da, hedef alınan kesim de Kürtler oldu” diyerek hatırlatması üzerine, Önder şöyle konuştu:
“Biz diz çökmedik, boyun eğmedik. Bütün bu baskı politikalarına rağmen oy oranımız yükseldi, düşmedi. Artık bundan fazlası, o dönem iktidarın bu politikalarına kendini kaptıran diğer siyasal yapıların işi. Hani bunların çok kullandığı bir söylem var ya, ‘Mümin aynı delikten iki kere sokulmaz’ diye, bir zahmet diğer toplumsal kesimler artık bunun manipülasyon olduğunu, bunun üstelik bir insanlık suçu ağırlığındaki yol ve yöntemlerle yapıldığını görüp, bizimle beraber bunun önüne durmalılar.
Biz bundan fazla ne yapabiliriz? Biz yıkılmadık ayaktayız, işte bizim yapabileceğimiz o. İçeri attılar, sürgün olduk, işimizden, aşımızdan olduk. Hepimizin üzerinden itibar suikastları yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Ama yan yana durduk, bir tanemizi sökü alamadılar. Hakkımızda onlarca yıl istenen davalarla boğuşuyoruz.
“Ben birinci turda biteceğini düşünenlerdenim”
Ama diğer siyasal yapıların ayağına bir taş değmedi bu süreçte. Bizim için gelinen nokta ve edindiğimiz bilgilerin tümü yaşamsal. Onun için dört elle sarılıyoruz. Yani canımızla, kanımızla ödedik bu bedeli. Onun için yaşamsal. Diğer siyasi partiler bu iktidarın demokratik yol ve yöntemlerle tasfiyesi için en uygun zaman gelmişse ve eğer böyle bir 15 gün yaşanacaksa -ki ben birinci turda biteceğini düşünenlerdenim, bu da bir temenni değil, göstergeler o yönde- böyle bir şey yaşandığında buna bir yek vücut olarak karşı çıkacaklar. O zaman bunların hiçbir gücünün olmadığını deneyimleyeceğiz. Çünkü bu cesareti bu dağınıklıktan alıyorlar. Bu plak sürekli o raftan indiriliyor ve her çalındığında dinleyici buluyor. ‘Kaldır o plakı’ demekle, hava olacak bir şey bu.”