The Economist: Erdoğan İçin ‘Zaman Daralıyor’
Londra merkezli uluslararası haftalık haber dergisi The Economist’in son sayısında yayımlanan Türkiye analizinde, 6 Şubat Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan depremlerinin ardından toparlanmanın yıllar alacağı vurgulanırken, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için ‘zamanın daraldığı’ belirtildi.
The Economist’in görüştüğü uzmanlar da toparlanmak için zamanın Erdoğan’ın vaat ettiği kadar kısa olmadığını belirtirken, ayrıca mevcut politikaların da toparlanma için engel teşkil ettiğini belirtiyor. The Economist, seçimler yaklaşırken Erdoğan’ın daha fazla baskı hissettiği kanaatinde.
Sol Haber’in aktardığı The Economist’te yer alan Türkiye analizi şöyle:
“Şubat başında Türkiye’yi vuran depremin yerle bir ettiği ilçelerden biri olan Nurdağı’nın kuzeyindeki çamlarla kaplı tepelerin arasından kıvrıla kıvrıla uzanan uzun bir yolda buldozerler, yeni toplu konutların yerlerini açmak için toprağı delip geçiyor. Evler tamamlandığında, yerinden edilmiş yaklaşık 450 aileyi barındıracak. Ama çok daha fazlasına ihtiyaç duyuluyor. Deprem, Nurdağı genelinde binden fazla binayı yerle bir etti. Kalanlarsa ayakta duramayacak kadar hasarlı. Yerelden bir yetkili, daha büyük binaların hiçbirinin güvenli olmadığını söylüyor. Yeniden ayağa kalkmadan önce, depremin öncesinde 40 bin kişiye ev sahipliği yapan ilçenin bir bütün olarak yıkılması gerekecek.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şubat ayında afet bölgesini gezerken “Sıfırdan inşa edeceğiz” vaadinde bulunarak, “Bize bir yıl zaman verin” dedi. İki ay sonrasında bölgeyi kaplayan 200 milyon tonluk molozun makul bir kısmı kaldırıldı; bölgede yapılacak bir gezintide görüleceği üzere bazı kasabaların varoşlarında inşaat çalışmaları başladı. Ancak yaklaşmakta olan zorluk, Erdoğan’ın öne sürdüğünden daha ürkütücü. 14 Mayıs’ta düzenlenmesi planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sağ çıkacağını varsayarsak, Erdoğan’ın sözünü tutması için bir yıldan çok daha fazlasına ve bol miktarda dış yardıma ihtiyacı olacak.
Kabaca Bulgaristan büyüklüğüne eş değer olarak 110 bin kilometrekarelik bir alanda 300 binden fazla bina yıkıldı, onarılamayacak şekilde hasar gördü veya yıkılması planlanıyor. 50 binden fazla insan yaşamını yitirdi ve 3 milyon kişi yerinden edildi. Türkiye’nin strateji ve bütçe dairesinin yakın tarihli bir raporu, yeniden yapılanma maliyetinin 104 milyar dolar veya GSYH’nin yüzde 11’ine karşılık geleceğini ortaya koyarken, felaketin bu yıl büyüme oranını en az yüzde bir puan azaltacağı tahmin ediliyor.
Hiç kimse Erdoğan’ın takvimini gerçekçi bulmuyor. Düşünce kuruluşu TEPAV’da araştırmacı olan Burcu Aydın Özüdoğru, yapılması gereken konut sayısının, geçen yıl tüm Türkiye’de verilen konut ruhsatı sayısından fazla olduğunu söylüyor. TMMOB Mimarlar Odası Hatay Şubesi Mustafa Özçelik, 400 bin nüfuslu Antakya gibi, artık sakinlerinin çoğunun gittiği ve bunun yerine yıkılan evlerin ve ağır makinelerin yaşadığı yerlerde, tek başına temizlik ve enkaz kaldırma çalışmalarının bir altı ay daha süreceğini tahmin ediyor. An itibariyle enkazın ancak yarısı temizlendi. Eski şehrin çoğu, enkazla tıkanmış sokaklar ve geçitlerle, yürüyerek bile geçilemez durumda. Analistler, yeniden inşa sürecinin beş yılı bulabileceğini söylüyor.
Yeniden inşa maliyetleri, deprem öncesinde bile GSYH’nin yüzde 3,5’ine ulaşacak gibi görünen bu yılki bütçe açığını en az birkaç yüzde puan artıracak. Özellikle büyük bir deprem riskinin endişe verici derecede yüksek olduğu İstanbul’da, gelecekteki felaketlerin etkisini azaltmak için daha fazla harcama yapılması gerekiyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, şehrin yaşlanan konut stokunun, özellikle de çökme riski en yüksek olan 90 bin binanın depreme dayanıklı hale getirilmesinin 19 milyar dolara mal olabileceğini tahmin ediyor.
Yeniden yapılanma için paranın büyük bir kısmının yurt dışından gelmesi gerekecek. AB ve diğer yabancı bağışçılar, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan alınan 1,6 milyar dolar ve Dünya Bankası’ndan alınan 1,8 milyar dolar krediye ek olarak yaklaşık 7,6 milyar dolar taahhütte bulundu. Lakin merkez bankasının bağımsızlığını ortadan kaldırarak, dört nala koşan enflasyon karşısında faiz oranlarını düşürerek ve döviz kurunu kontrol etmek için döviz rezervlerini yakarak yabancı yatırımcıları korkutan bir hükümet için ek finansman bulmak maliyetli ve zor olacaktır. Türkiye hala uluslararası piyasalardan borçlanabiliyor, ancak yüksek bir bedel karşılığında. Yabancı yatırımcılar dolar cinsinden Türk tahvillerinden yüzde 9’un üzerinde getiri elde edebilirler.
Erdoğan yerel borç verenlerden biraz para koparmayı deneyebilir. Geçtiğimiz yıl boyunca hükümet, Türk bankalarını gülünç derecede düşük oranlardan hazine tahvili almaya zorladı. Yeniden yapılanma faturasının karşılanmasına yardımcı olmak için bunu tekrar yapabilir. Ancak bu hamle bankaları aşırı derecede zor durumda bırakırken, hükümetin ihtiyaçlarının yalnızca bir kısmını karşılayabilir. “Dış finansmana ihtiyacımız var” diyen Koç Üniversitesi’nden Kamil Yılmaz, “Ancak mevcut politikalarla bu mümkün değil” ifadesini kullandı.
Seçmenlerin inşaat girişimini kendisine emanet edip etmemeye karar vermesinden önce Erdoğan’ın bir ayı var. Üzerinde baskı hissediyor olmalı. Mart ayı sonlarında Antakya dışında yeni bir hastanenin temel atma töreni olarak lanse edilen bir törene başkanlık etti. Daha sonrasındaysa hastanenin ihalesinin henüz yapılmadığı ortaya çıktı.”