Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Halkın Hayatına Kast Etmenin Helalliği Olmaz

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın,  “İlk birkaç gün Adıyaman’da arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Bunun için sizden helallik istiyorum” sözlerine tepki gösterdi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, “Halkın hayatına kast etmenin helalliği olmaz. Hayata kast ediyorsunuz. TBMM’nin deprem raporları olmasaydı bilmiyordunuz diyecektim. Biliyordunuz, kast ettiniz, 50 bin yurttaşın ölümüne neden oldunuz. Büyük bir kısmı donarak öldü. İki gün geçecek ‘Ben sizden helallik istiyorum’ diyeceksin. Nasıl bir helallik anlayışı? Donarak ölen vatandaştan neyin helalliğini isteyeceksin?” dedi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında, “Rahmetli Ecevit Marmara Depremi’nden sonra Ulusal Deprem Konseyi’ni kurdu. Başında da TÜBİTAK vardı. 2007’de bu kurulu kapattılar. Şimdi kurul açıyorlar. Devlette devamlılık esastır. Bunlar ‘Devlet benimle başladı’ diyor. Devleti bir felaketle karşı karşıya getirdi” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündemi değerlendirdi. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“Acı günler yaşıyoruz. Ciddi sorunlarla karşı karşıyayız, evet ama hiçbir vatandaşımın umutsuzluğa kapılmasına gerek yok. Güzel bir ülkeyiz. Güzel insanlarımız var. Bazen yanlış tercihler nedeniyle ülke krizlere girebiliyor. Bugün yaşadığımız gibi derin bunalımların içine milyonlar sürüklenebiliyor.

Ama kısa sürede toparlanmak hepimizin görevi. Millet olarak güçlüyüz. Birimizin burnu kanasa kimliğine, inancına, yaşam tarzına bakmadan hemen yanına koşuyoruz. Siyaset kurumun ayrıştırıcı yönü milletimizde yok. Bu CHP olarak bizim en büyük güvencemiz.

Her belediye başkanı elinden geleni yaptı. CHP’li olmayan belediyelere de teşekkür ettim ve ziyaret ettim. AFAD ve Kızılay çalışanlarına, yöneticilerine değil, çalışanlarına yürekten teşekkür ederim. Yerel yönetimlere, her belediye başkanı elinden gelen çabayı gösterdi.

CHP’li olmayan belediyelere de teşekkür ettim, ziyaret ettim. Bizim tarihimizde ayrımcılık yoktur. Güvenlik güçlerimiz, zamanında askeri indirmediler ve bu büyük felaketin sorumlusu oldular. Daha sonra gelen güvenlik güçlerimize teşekkür ederiz. En büyük teşekkürümüz tırnaklarıyla bir kişiyi nasıl kurtarırım diyen gönüllülere.

Belediye başkanlarımız depremin olduğu her noktada olağanüstü başarılara imza attılar. Bütün belediye başkanlarıma teşekkür etmek benim görevim. Onlar 27 Şubat itibariyle deprem bölgesinde 8 bin 163 araç gönderdiler, 23 bin çalışan deprem bölgesindeydi. 6 bin 500 kamyonumuz gitti. 142 mutfak oluşturuldu, 16 fırın yapıldı. Çadır ihtiyacı hala var.

Nasıl olur da Cumhuriyetle yaşıt olan kurum Kızılay çadır satar? Kızılay yetkililerine sesleniyorum; deponuzda kaç çadır varsa getirin hepsini alacağız ve deprem bölgesine götüreceğiz. Nasıl olur da Kızılay çadır ticareti yapar? Bir yardım kuruluşunun ticarethaneye dönüşmesi ne demektir?

Devlet dediğiniz kurum bütün risklere önceden hazırlık yapan kurumdur. Ordumuz niye vardır? Bir savaş çıkarsa ordu harekete geçecek. Savaş çıkmazsa hiçbir sorunumuz yok ama ordu savaş karşısında her an hazırdır. Devlet hastaneleri niye yapar? Bir hasta çıkınca baksın diye. Devlet bütün risklere karşı hazırlık yapmak zorundadır.

Bu iktidar yani enkazın altında kalan bu iktidar deprem konusunda efendim tahminleri yanlış olmuş. İstanbul’da bekliyorlarmış… Hayatımda bu kadar devlet geleneğinden uzak, devleti tanımayan bir iktidarı ilk kez görüyoruz. Deprem raporlarında her şey söylenmiş. Hangi önlemlerin alınması gerektiği konusunda her şeyin altı çizilmiş. Bilmeyenler kim? Devleti yönetenler. Devleti yönetenlerin bunlardan haberi bile yok. Bunlar bir kısmı. Üniversitelere gidin dünya kadar görürsünüz.

Liyakat dediğiniz kavramı tamamen yok ederseniz devlette, devletin kolonlarını kestiler. Bu iktidar, sağlıklı, saat gibi çalışan devletin en temel kolonlarını kesti. Devletin direği adalettir, çürüttüler. Devletin kolonlarını keserseniz böyle bir tabloya mahkum olursunuz. En yetkin insanları kapının önüne koydular. Devlette liyakati değil, sadakati esas aldılar. Aksi düşünceyi mahkum ettiler, farklı düşünceye kulaklarını kapattılar.

Devleti yönetenler nerede? Onlar için 5 bin, 10 bin kişi ölmüş hiç önemli değil. Para ile insanın iradesi satın alınır mı? İnsanlıktan çıkanlar ancak bunu yaparlar. Nasıl bir devlet yönetimi, nasıl bir çürümüşlüktür? Anlamakta zorlanıyorum.

“Donarak ölen vatandaştan neyin helalliğini isteyeceksin?”

Helallik istiyor. Halkına kastetmenin helalliği olmaz. Kastettiniz siz, bilerek yaptınız siz. AFAD’ın raporları olmasaydı, üniversite hocalarının raporları, bilimsel makaleleri olmasaydı ‘bilmiyordum’ diyeceksiniz. TBMM’nin defalarca yayınladığı deprem araştırma raporları olmasaydı ‘bilİyordum’ diyeceksiniz. Biliyordunuz! 50 bin yurttaşımızın ölümüne neden oldunuz.

Daha acı olanı, büyük bir kısmı donarak öldü! Güçlü silahlı kuvvetlerimiz var, bölgenin en önemli gücü. Düğmeye basıldığı anda en geç 6 saat içinde Türkiye coğrafyasında ulaşamayacakları hiçbir yer yoktu. Kutup çadırları soğuğa karşı, sahra hastaneleri, sahra mutfakları, her şeyi ilk 6 saat içinde tamamı yapılabilirdi. Yaptırmadılar? İnsanların ölümünü beklediler. Nasıl bir helallik anlayışı? Donarak ölen vatandaştan neyin helalliğini isteyeceksin?

Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Deprem Kurulu oluşturulması kararı almışlar. Rahmetli Ecevit Marmara Depremi’nden sonra Ulusal Deprem Konseyi’ni kurdu. Başında da TÜBİTAK vardı. 2007’de bu kurulu kapattılar. Şimdi kurul açıyorlar. Devlette devamlılık esastır. Bunlar ‘Devlet benimle başladı’ diyor. Benden önce devlet yoktu diyor. Benden öncekileri tamamen sileceğim diyor. Devleti bir felaketle karşı karşıya getirdi.

Deprem olayı sadece siyasi iktidarların, partilerin, bürokrasinin gündeminde de değildi. Milli Güvenlik Kurulu’nun da gündemindeydi. Sen MGK Başkanısın, Kızılay’ın onursal başkanısın. Cumhuriyetin kurduğu tüm kurumların içini boşalttılar ve çürüttüler. Onların raporlarında da geçti. Sen Cumhuriyet’ten intikam mı almak istiyorsun, Cumhuriyet’in kurumlarını yok mu etmek istiyorsun? Açıkça söyleyeyim ne senin ne de senin dayandığın bütün varlıkların gücü buna yetmez.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir