Çalışanların Yaklaşık Yüzde 23, İşyerinde Şiddet Mağduru
Dünya genelinde çalışan her beş kişiden biri (yaklaşık yüzde 23) işyerinde bedensel, psikolojik veya cinsel şiddet ve tacize uğruyor. Mağdurların yalnızca yarısının deneyimlerini başka bir kişiye ve çoğunlukla da ancak tekrar tekrar benzer davranışlara uğradıktan sonra açıklıyor.
İfşadan kaçınmanın en yaygın gerekçeleri arasında, “zaman kaybı” olarak görülmesi ve istismara uğramış insanların itibar yitimine uğrama kaygıları sayılıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), bağımsız küresel yardım kuruluşu Lloyd’s Register Foundation (LRF) ve kamuoyu araştırma ve çözümleme kuruluşu Gallup’ın birlikte yürüttükleri dünya çapındaki araştırmanın sonuçlarına göre, çalışan her beş kişiden biri (yaklaşık yüzde 23) işyerinde bedensel, psikolojik veya cinsel şiddet ve tacize uğruyor.
ILO-LRF-Gallup araştırması, LRF’nin Dünya Risk Anketi kapsamında 2021’de 121 ülke ve bölgede 15 yaş ve üzeri yaklaşık 75 bin çalışanla yapılan anketlere dayanıyor.
ILO Pazartesi günü yayınladığı basın açıklamasıyla işyerinde şiddet ve taciz deneyimlerine odaklanan bu ilk küresel anketin, kökleri karmaşık ekonomik, sosyal ve kültürel etmenlerde yatan sorunun daha iyi anlaşılmasını ve farkındalık yaratılmasını amaçladığını söyledi.
“İş Yerinde Şiddet ve Taciz Deneyimleri: İlk Küresel anket” başlığıyla yayımlanan rapor, sorunun boyutunu değerlendiriyor ve başlarından böylesi deneyimler geçenlerin sorunu dillendirmemesinin utanç, suçluluk ya da kurumlara güven eksikliği veya bu tür kabul edilemez davranışların “normal” addedilmesinden kaynaklandığını saptıyor.
İfşadan kaçınma
İş yerinde şiddet ve tacizi ölçmenin güçlüğüne değinen rapor, dünya çapındaki mağdurların yalnızca yarısının deneyimlerini başka bir kişiye ve çoğunlukla da ancak tekrar tekrar benzer davranışlara uğradıktan sonra açıkladıklarını ortaya koydu.
İfşadan kaçınmanın en yaygın gerekçeleri arasında, “zaman kaybı” olarak görülmesi ve istismara uğramış insanların itibar yitimine uğrama kaygıları sayılıyor. Rapor, kadınların deneyimlerini paylaşma ihtimalinin (yüzde 50,1) erkeklere göre daha yüksek (yüzde 60,7) olduğunu saptıyor.
Küresel ölçekte, çalışan erkek ve kadınların yüzde 17,9’u çalışma hayatlarının bir anında psikolojik şiddet ve tacize uğradıklarını, yüzde 8,5’iyse bedensel şiddet ve tacize uğradıklarını söylediler. Erkekler kadınlardan daha çok, başlarından böyle bir deneyim geçtiğini bildirdiler.
BM çalışma ajansı, anketi yanıtlayanların yüzde 6,3’ünün, “özellikle kadınların” cinsel şiddet ve tacize uğradıklarını bildirdi.
En çok risk altında olanlar
UNNews’ın haberine göre rapor şiddete en çok gençler, göçmen işçiler ve ücretli çalışan kadın ve erkeklerin uğradığını saptıyor.
Genç kadınların cinsel şiddet ve tacize maruz kalma olasılığı genç erkeklere göre iki kat daha çokken, göçmen kadınların cinsel şiddet ve tacizden şikayet olasılığı göçmen olmayanlara göre iki kat daha yüksek.
Beş mağdurda üçten çoğu, birden çok kez şiddet ve tacize uğradıklarını ve çoğunluğunun başından böyle bir deneyimin en son, son beş yıl içinde gerçekleştiğini söylediler.
ILO Yönetişim, Haklar ve Diyalogdan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Manuela Tomei, “İnsanların çalışma hayatlarında yalnızca bir kez değil, birçok kez şiddet ve tacizle karşı karşıya kaldıklarını öğrenmek acı verici” dedi.
Bekleyen zorlu görevler
Tomel, “Psikolojik şiddet ve taciz bütün ülkelerde en yaygın olan taciz biçimi, ve özellikle kadınlar cinsel şiddet ve tacize uğruyor. Rapor bize, iş dünyasında şiddet ve tacizi sona erdirmek açısından karşımızdaki görevin ürkütücülüğünü dile getiriyor.” diyor. “Umarım sahada ve ILO Sözleşmesi 190’ın onaylanması ve uygulanmasına yönelik çabaları hızlandırır.”
ILO’nun Şiddet ve Taciz Sözleşmesi, 2019 (veya 190) ve Tavsiye Kararı (No. 206), toplumsal cinsiyete dayalı taciz ve şiddet dahil, iş dünyasında şiddet ve tacizi önlemek, gidermek ve ortadan kaldırmak üzere ortak bir çerçeve sunan ilk uluslararası çalışma standardı.
Sözleşme, uluslararası hukukta ilk kez herkesin şiddet ve tacizden arınmış bir çalışma hayatına sahip olma hakkının özel olarak tanınmasını içeriyor ve sözleşmeye taraf olanların bu amaca yönelik yükümlülüklerini ana hatlarıyla belirtiyor.
Örtüyü kaldırmak
Gallup’la birlikte çalışan araştırmacı Andrew Rzepa,”Bu son derece hassas konuya ilişkin sağlam veriler toplamak zor ama gerekli” diyor. “Bu rapor, dünya çapında her beş çalışandan birden fazlasının başına bela olan bu yaygın sorunun üzerindeki örtüyü ilk kez kaldırıyor.
“Uzun zamandır şirketler ve kuruluşlar işyerinde şiddet ve tacizle mücadele konusunda bilgisizler veya isteksiz davranıyorlar” diye ekliyor. “Bu veri seti, bu hayati güvenlik konusunda çok gerekli ilerlemeyi izlemek açısından hepimizin yararlanabileceği bir temel sağlıyor.”
Lloyd’s Register Foundation’un Kanıt ve Öngörü Direktörü Sarah Cumbers, “iş yerinde şiddet ve taciz gibi zor ve köklü küresel güvenlik sorunlarının üstesinden gelmek açısından, özellikle elde çok az güvenilir verinin bulunduğu yerlerde, sorunun boyutunu anlamak ve en çok risk altında olanları belirlemekte nitelikli veriye sahip olmak çok önemli” diyor.
Raporun önerileri
Raporda yer alan önerilerden bazıları şöyle:
Düzenli olarak sağlam veri toplayın. Önleme ve iyileştirme yasa ve mekanizmalarını, politikalarını ve programlarına bilgi aktarmak üzere düzenli bir biçimde iş yerinde ulusal, bölgesel ve küresel düzeylerde şiddet ve tacize ilişkin sağlam veri toplanması çok önemli.
Mekanizmaları yaygınlaştırın ve güncelleyin. İş teftiş sistemleri ve iş sağlığı ve güvenliği politikaları ve programları da dahil olmak üzere şiddet ve tacizi etkili bir şekilde önleyecek ve yönetecek mekanizmaların mek için mekanizmaların yaygınlaştırılması ve güncellenmesi.
İşyerinde şiddet ve tacize ilişkin farkındalığı arttırın. Özellikle ayrımcılığa dayalı olanlar başta olmak üzere şiddet ve tacizi sürdürmeye yönelik algıları, damgalamaları, tutum -ve davranışları değiştirmek amacıyla, farklı dışavurumları da kapsayacak şekilde işyerinde şiddet ve taciz konusunda farkındalığın arttırılması.
Kurumların kapasitelerini geliştirin. Etkili önleme, iyileştirme ve destek sunmak, insanların adalete güvenini sağlamak ve mağdurları desteklemek üzere her düzeyde kurum kapasitelerinin geliştirilmesi.
(Kaynak: Bianet)