HDP’li Gündüz: Muhalefet, Kürtleri ‘Çantada Keklik’ Olarak Görüyor

HDP’li Özlem Gündüz, yeni dönem stratejileri, mitinglerde verdikleri mesajlar ve ‘üçüncü yol’ kapsamında yürüttükleri çalışmaları değerlendirdi. Halkın Türkiye’de yaşanan sorunların çözümü için umudu HDP’de gördüğünü dile getiren Gündüz, “Üçüncü Yol ile toplumun bütün kesimlerini ortak mücadele zemininde buluşturacağız” dedi.

HDP’nin sürekli halkla iç içe siyaset yürüttüğünü dile getiren Gündüz, “Kongre öncesi konferanslarımızı gerçekleştirdik. İlçelerden, illere, hem kadın hem genel konferansımızı yaptık. Yürüttüğümüz bütün tartışmalarda iktidarın saldırılarını, hem HDP’ye hem muhalif olan tüm kesimlere dönük saldırı politikalarına karşı sokakta olmak, mücadeleyi büyütme kararlılığını ortaya çıktı. Temmuz ayında on binlerin katılımıyla kongremizi gerçekleştirdik. Kongre, partimizin sahiplenmesi kongresiydi. Kongre sonrası Amed ve İstanbul’da iki miting gerçekleştirdik. Bu bizim açımızdan sahada olma açısından bir başlangıç. Amed ve İstanbul mitingleri yaz sıcağına rağmen on binlerin katılımıyla güçlü geçti” dedi.

Mezopotamya Ajansı’ndan Müjdat Can ve Eylem Akdağ’a konuşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Örgütlenmeden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Özlem Gündüz, şu ifadeleri kullandı:

“Biz HDP’yi kapattırmayacağız. Hukuken parti kapatma gibi bir durum söz konusu değil. Ortaya konulan gerekçelere baktığımızda, parti kapatma gibi bir durum yok. Ama Türkiye koşullarında yaşıyoruz, bu tabii ki siyaseten mümkün. Ama bizim de siyaseten en başından beri şu kararlılığımız var: Biz HDP’yi kapattırmayacağız. HDP’yi halkla birlikte sokaklarda savunacağız. Bir noktada aslında bütün yaptığımız eylem ve etkinlikler HDP’yi savunmaktır. Bu anlamda, halkın sahiplenmesini gördük. Teknik olarak kapanırsa, alternatifimiz var. Bütün hazırlıklarımız tamam. Her an bir seçim olabilir. Olağan koşullarda seçim haziran ayında yapılacak ama erken seçim de baskın seçim de olabilir. Bu noktada alternatifsiz değiliz. Yarın olası bir seçimde aslında teknik olarak hazırlığımız var. Bunun dışında da HDP’nin oyları ya da HDP’yi irade olarak gören seçmen, her koşulda HDP’yi savunacaktır, sahiplenecektir. Bunu iktidar, kendince partiyi kapatarak, tasfiye etmeye çalışarak, zayıflamış bir HDP ile seçime gitme ve seçmenin ne kadarını kendi yanımda tutabilirim stratejisi uyguluyor. Çok yüzeysel, düz yaklaşarak HDP seçmeni ortada kalacak, biz nasıl HDP seçmenini kendi yanımızda tutabiliriz stratejisiyle yaklaşıyor.”

Kürtlere ‘çantada keklik’ yaklaşımı

İktidar ve muhalefetin her seçim öncesi benzer planlara başvurduğunu söyleyen Gündüz, “Her seçim sürecinde hem iktidarın hem muhalefetin Kürt seçmenine dönük ya da Kürt sorununa dönük ilgiliymiş gibi yaklaşımı var. Sonuç itibariyle Türkiye olağanüstü de olsa bir seçim sürecine girmiş durumda. Siyasette Kürtler üzerine oynama durumu söz konusu. Bu haliyle iktidar zaten bir taraf ama muhalefet de çantada keklik olarak görüyor Kürt oylarını. Tabii ki Türkiye siyasetinde belirleyici bir noktada olan Kürt seçmeni, o anlamda da bırakın oy vermeyi Kürtler bu yaklaşıma selam dahi vermez. Bunu çok net şekilde ortaya koymak gerekir” diye konuştu.

Diyarbakır ve İstanbul’da gerçekleştirdikleri mitinglere halkın katılımına dikkat çeken Gündüz, “Halkın tepkisi çok çok olumluydu. Halkın bir kere HDP’yi bu karanlığı aydınlatacak umut olarak, gerçek anlamda siyaset yapan parti olarak HDP’yi gördüğünü çok net bir şekilde gördük. Türkiye’nin esaslı sorunları var. Birincisi Kürt sorunun demokratik çözümü, bir diğeri tecrit, Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uzun süredir devam eden tecrit. Yine Türkiye’de iktidarın savaş politikaları. İşte dört bir yana sınırlarını koruma mantığıyla savaş açmış durumda. Kürtlerin var olan bütün kazanımlarına dönük saldırı hali. Yine bu savaş politikalarının yarattığı ekonomik kriz, yoksulluk gerçekten insanlar artık evlerine ekmek götüremeyecek noktadalar. Derinleşen ekonomik krizin haddi hesabı yok ve bu halkı çok ciddi şekilde etkiliyor. Bütün bunlardan rahatsız insanlar. Yine gençliğin gelecek kaygısı var. Bir umutsuzluk hali var. Toplumun bir çaresizlik hali var. Ama bütün bunlarla birlikte bu sorunları gündemine alıp çözecek olan parti olarak, halkın bizi görmesi, bütün eksikliklerini gidererek, bu mücadeleyi büyütme noktasında halkın HDP’ye önerileri ve eleştirileri oldu” ifadelerini kullandı.

İktidarın Kürt sorununda çözümsüzlük politikaları ve Öcalan’a yönelik ağırlaştırılan tecride değinen Gündüz, şöyle devam etti:

“Tecrit, Kürt sorununun gerçek anlamda çözümünü istemeyen iktidarın yaklaşımıdır. Çünkü Kürt sorununda Sayın Abdullah Öcalan esas muhataptır ama son 7 yıldır özellikle İmralı Ada Hapishanesi’nde yoğun bir tecrit altındadır. Sayın Öcalan bu tecrit politikalarını duruşuyla boşa çıkarmıştır. İktidar bu tecridi, İmralı’dan başlatarak özellikle diğer bütün cezaevlerine, toplumun tamamına yayan bir politika sürdürüyor. İşte bugün bütün cezaevlerine baktığımız zaman uygulanan baskı, haksızlık, hukuksuzluk aynı şekilde. Yine topluma baktığımız zaman toplum bir bütünen cendereye alınmış, nefes alamaz durumda. Bu anlamda da oradan başlatarak aynı zihniyetin bütün topluma yaydığı bir tecrit politikası var. Bir insanın en temel hakkıdır aile görüşü, avukat görüşü, ama burada yapılmak istenen özellikle bir tecrit uygulayarak, izole ederek sesini kısmak, muhataplığını bir şekilde kendilerince bertaraf etmek, olası görüşlerin, düşüncülerin dışarıya yayılmasını engellemektir. Sayın Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı üzerindeki etkisinden, Türkiye’deki yaşanan sorunlara dair görüş önerilerinden korkan bir iktidarın yaklaşımıdır. İktidar, bu gibi sorunları derinleştirerek, kendince iktidarını uzatma, koruma çabası içindedir.”

‘Rojava’ya olası bir işgal durumunun faturası, her anlamda çok ağır olacaktır’

Gündüz, şunları söyledi: “Bizim Üçüncü Dünya Savaşı olarak adlandırdığımız süreçte, bütün dünyada dengeler değişti. Yeniden bir dizayn söz konusu ama Türkiye’ye, iktidara baktığımız zaman aynı zihniyet var. 40 yıl önce Kürtlere nasıl yaklaşıldıysa, şu anda aynı şekilde yaklaşıyorlar. İktidar, dünya yeniden dizayn edilirken, ‘Kürtleri nasıl geriletebilirim, Kürt kazanımlarını nasıl yok edebilirim’ mantığıyla yaklaşıyor. Bunun için bütün koşullarını seferber etmiş durumda. Bütün ülke ziyaretlerine baktığımızda tek bir şeyle gidiyor. ‘Tavizleri veririm, yeter ki benim Kürtlere saldırılarıma, Rojava’ya dönük yürüttüğüm savaşı destekleyin’ diyerek, bütün imkanlarını seferber etmiş durumda. Bu anlamda da bu zihniyetinden de vazgeçmiyor. Vazgeçmediği sürece de devam eden bir savaş durumu var. Türkiye’nin sınırlarını koruma adı altında yapıldığını dile getiriyorlar. Bu bir kılıftır onlar açısından. Çünkü başka bir ülkeyi işgal söz konusu. Başka bir ülkede yaşayan insanların her türlü varlığını yok etme söz konusu. Bu savaş politikasını da devam ettiriyor. Bunun içinde elinden gelen her şeyi yapıyor iktidar. Kendi iktidarını korumak istiyor. Bunu Kürtlere, Kürtlerin yaşadığı ülkelere saldırarak, Kürtleri içerde ve dışarıda yok etmeye dönük savaş politikasını devam ettirerek yapıyor. Bunu seçime dönük, bir zafer algısı yaratma amacıyla yaparak, milliyetçi kitleyi kendi etrafında tutmaya çalışıyor. Bu, hiç kimsenin desteklemediği bir durum. Olası bir Rojava’yı işgal durumunun faturası, Türkiye’ye hem ekonomik hem siyaseten hem toplumsal olarak çok çok ağır olacaktır. Rojava’ya olası bir işgal durumunun faturası, her anlamda çok ağır olacaktır. Bu iktidarı çok daha hızlı bir çöküşe götürecektir. Amaç içeride bir milliyetçilik hortlatarak, seçimlere güçlü gitme olabilir ama bunun faturası iktidara ve topluma çok ağır olacaktır.”

‘Krizin iktidarın savaş politikalarının sonucu olduğunu artık herkes biliyor’

İktidarın savaş politikaları sonucu ülkede ekonomik krizin derinleştiğine dikkat çeken Gündüz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Savaş politikasının, bütün imkanları seferber etme, bütün ülkelerin kapısına gidip tavizler vererek savaş politikalarına destek istemenin faturası ağır olacak. Bu doğallığında ciddi bir ekonomik krizi beraberinde getirdi. İktidarın bu politikaları devam ettikçe, bu kriz de derinleşiyor. Halk bu durumdan çok rahatsız. Krizin iktidarın savaş politikalarının sonucu olduğunu artık herkes biliyor. Toplumun bütün kesimine mikrofon uzattığınız zaman Türkiye’nin bütün imkanlarını seferber ederek her şeyini savaşa yatırdığını, oradan bir kazanç elde edeceğini düşünerek, her şeyi savaşa yatırdığını çok rahat görebilirsiniz. Bu da ciddi anlamda yoksulluk, işsizliği beraberinde getiriyor. Bunlar hepsi savaş politikalarının sonucudur. Burada muhalefetin de rolü var. Muhalefet ekonomik krizi şöyle değerlendiriyor: İktidar ekonomiyi iyi yönetemiyor. Muhalefet krizin sebebinin iktidarın savaş politikalarının sonucu olduğunu net bir şekilde ortaya koyamıyor. Bu da muhalefetin Kürt sorununa, savaş politikalarına yaklaşımıdır. Bu savaş politikalarının sonucu olduğu çok nettir. İktidar bunu böyle devam ettirecektir. Toplum bunu görüyor ama muhalefetin bunu net bir şekilde görüp, ‘ekonomiyi yönetemiyorlar, ekonomiyi bilmiyor’ şeklinde değil, net bir şekilde iktidarın savaş politikalarının sonucu olduğunu ortaya koyması gerekir.”

HDP’nin Türkiye’de yaşanan bütün sorunları merkezine aldığını vurgulayan Gündüz, “İktidarın her geçen gün kadın kazanımlarına dönük saldırıları, kadın katliamları çok korkunç bir hal almış durumda. Bu artık her gün artarak devam eden kadın katliamlarına, kadın cinayetlerine sebep oluyor. Yine gençliğe dönük ciddi saldırılar var. Yozlaştırılan gençlik var. Geleceğe dair umudu kalmayan bir gençlik var. Yakın zamanda bir sınav (KPSS) gerçekleştirildi. 1 buçuk milyon insan bu sınava girdi. Eğitim sistemi bir taraftan sınav sonrası insanların atanabilme kaygısı bir tarafa dururken, en meşru olan bir seçme sınavını dahi beceremeyen bir iktidar 1 buçuk milyon gencin bütün dünyasını, yaşamını altüst ediyor. Gençliğin geleceğe dair bu ülkede hiçbir umudu yok. Yine göçmenlerin, mültecilerin yaşadığı sorunlar var. Tecrit ve hasta tutsaklar var. Birçok sorun var. Bunların hepsine dair çözüm önerilerimiz var. Biz bunu birincisi kendi örgütlülüğümüzü büyüterek, kendi parti yapımızla tartışmalar yürüterek, yine bütün sol-sosyalist kesimlerle hem kadın boyutuyla hem genel olarak görüşüyoruz. İstanbul Sözleşmesi öncesi ve sonrası bütün kadın örgütleriyle ortak tartışmalar yaparak, ortak bir zemin yakaladık. İktidarın kadına dönük, kadın kazanımlarına dönük ortak zeminde mücadele etme kararlılığı ortaya çıktı” dedi.

Üçüncü yol vurgusu

Toplumun iktidara da muhalefete de mecbur olmadığını söyleyen Gündüz, “Üçüncü Yol ile toplumun bütün kesimlerini, demokrasi mücadelesine inanan bütün kesimlerle ortak mücadele zemininde buluşturacağız. Ortak tartışmalar yürüterek hem var olan sorunların tespitini yapmak hem var olan sorunlara dönük çözüm önerileri geliştirme noktasında bir politikamız var bizim. Önümüzdeki dönemde buna daha çok ihtiyacımız var. Biz bu çalışmayı yürütüyoruz. 7 parti ile bir araya geldik. 7 parti 25 Ağustos’ta bir araya gelecek. Bu konulara ilişkin tartışmaları yürütüyorlar. Bir deklarasyon yayınlanacak. Nasıl birlikte bir yol yürüyebiliriz ve Türkiye’yi bu karanlıktan nasıl çıkarabiliriz. Bu, Demokrasi İttifakı’nın bir parçası sadece. Yine Kürdi partilerle ittifak geliştirme de bunun diğer bir parçası. Bütün kesimlerle, en geniş kesimlerle bir araya gelme, Türkiye’nin sorunlarına çözüm geliştirme gibi bir sorumluluğumuz var. Çünkü gerçekten halklar, demokrasiye inananlar iktidarın bu faşizminden rahatsız olan toplumun bütün kesimleri yönünü HDP’ye çevirmiş durumda. Beklentisi çok fazla. Bu da bize ciddi anlamda bir sorumluluk yüklüyor. Biz bu dönem bu sorumluluğun devamını yerine getirme noktasında da kararlıyız. Bu yönlü çalışmalarımız var. Seçim sürecine de girdiğimizden, bu dönem daha yoğun daha toplumun bütün kesimlerine hitap edecek şekilde, bütün eksikliklerimizi giderecek şekilde planlamalarımızı çıkarıp yolumuza devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir