Demirtaş, En Zayıf Hissettiği Tek Anı Anlattı

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın uzun süre basın danışmanlığını üstlenen Zınar Karavil’in kaleme aldığı “Demirtaş’ın Beyaz Sandalyesi” Dipnot Yayınları’ndan çıktı.

Sinemacı ve eski HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in önsözünü, Demirtaş’ın sonsözünü yazdığı kitap, HDP’nin barajı aştığı 7 Haziran 2015 seçimlerinden tutuklanarak cezaevine konulduğu 4 Kasım 2016 aralığında yaşanan dönemi ve cezaevinde yaşadıklarını anlatıyor.

Gazete Duvar’dan Serkan Alan’ın aktardığı kitapta, eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın evinden gözaltına alınıp götürülürken kızları Delal ve Dılda’ya sarıldığı anlara dair detaylar da yer aldı. Küçük kızı Dılda’nın tam kapıdan çıktığı esnada, “Baba gitme” dediğini söyleyen Demirtaş, “Kendimi en zayıf hissettiğim tek an o andı diyebilirim” dedi. Demirtaş, gitmeden kızına tekrar sarılarak “Döneceğim” dediğini aktardı.

Yüksekdağ cebindeki parayı Demirtaş’la bölüştü

Gözaltına alınmasının ardından hakkında tutuklama kararı verilen Demirtaş, cezaevine götürülmeden önceki bir anısını da kitapta anlattı. Diyarbakır Adliyesi’nden tutuklama kararı çıkınca dönemin HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ’ın cebinden iki tane 200 lira çıkarıp birini kendine verdiğini, üstünde hiç paranın olmadığını söyleyen Demirtaş, “Cezaevindeki ilk gün, kantinden acil ihtiyaçları alabilmek için para gerekiyormuş meğerse. Tabii kendisi deneyimli olduğu için bunu biliyor. Gerçekten de acil ihtiyaçlarımı o 200 lirayla alabildim kantinden” dedi.

Yazar Karavil bu anıya, “Eş başkanlar, paralarını da eşit bir şekilde bölüşmüşlerdi” notunu düştü.

Kitapta Demirtaş’ın Diyarbakır Adliyesi’nde verilen tutuklama kararı sonrası Edirne Cezaevi’ne götürülüş sürecinde yaşadıkları da yer aldı.

Edirne Cezaevi’ne götürüleceğinin son anda kararlaştırıldığını söyleyen Demirtaş yaşananları şöyle anlattı:

“Biz Diyarbakır Adliyesi’nden çıkana kadar, sevk yazımızda Kandıra Cezaevi yazıyordu. Tam adliyeden çıkmak üzereyken TEM Müdür Yardımcısı geldi ve benim yanımda, kâğıdın üzerindeki Kandıra yazısını çizip Edirne yazdı. ‘Ne oldu?’ diye sordum ‘Son anda emir değişti’ dedi. Edirne Cezaevi’nin önünde birkaç dakika, gardiyanların kapıyı açmasını bekledik. Bu arada polisler sürekli demir kapıyı çalıyorlardı. Bir ara ‘İçeride yoklar galiba. Gidelim’ diye espri yaptım. Tam o sırada kapıyı açtılar. Bir anda hayalet görmüş gibi oldular çünkü dediğim gibi, beni beklemiyorlardı. Son derece nazik davranarak işlemlerimi hızla bitirip kalacağım hücreye götürdüler beni. ‘Aç değilim’ dememe rağmen bolca yemek de bıraktılar. Çok yorgundum. On dakika sonra kıyafetlerim üzerimde uykuya daldım.”

2017 yılında 2. Süleymaniye Uluslararası Film Festivali’nde Demirtaş’a Ahmet Kaya Ödülü verilmişti. Cezaevinde bu ödüle değer görülen Demirtaş, Ahmet Kaya’yı kendine çok yakın hissettiğini, Magazin Gazetecileri Derneği gecesinde yaşananlar karşısında sessizce gözyaşı döktüğünü belirterek, “Onu o kadar sahipsiz bırakmamalıydık” diyor. Henüz yayınlanmamış bestelerinin birçoğunu Ahmet Kaya’dan etkilenerek yaptığını söyleyen Demirtaş bir de hayalini anlattı:

“Çıktığımda şayet kendileri de isterlerse Ahmet Kaya’nın kızı Melis ile benim kızlarım Delal ve Dılda ile birlikte bir stüdyoya gitmek ve hep birlikte çalıp söyleyerek bir Ahmet Kaya şarkısı kaydetmek…”

Demirtaş: Cezaevinde çıplak arama yapılmak istendi

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun gündeme getirdiği cezaevlerinde ‘çıplak arama’ ile HDP eski Eş Genel Başkanı Demirtaş da karşılaştı. Sincan Cezaevi’ne götürüldüğünde çıplak arama yapılmak istendiğini söyleyen Demirtaş yaşadıklarını, “Sincan Cezaevi’ne götürüldüğümde çıplak arama yapılmak istendi. Şiddetle karşı çıktım. ‘Siz gidin Cumhurbaşkanınız Adalet Bakanınız gelsin. Eğer onlar ceketimi çıkarmayı başarırlarsa siz de çıplak arama yapabilirsiniz’ dedim. Bunun üzerine ceketimin çıkarılmasından bile vazgeçtiler. Böylece arama yapılmadan sadece x-ray cihazından geçerek cezaevine girdim” sözleriyle aktardı.

Demirtaş tutuklanmasının ardından yargılandığı bazı davalar için duruşmalara uçakla götürülürken de kelepçe zorlamasıyla karşılaştı. Her defasında 30 kadar rütbeli jandarma görevlisinin kendine eşlik ettiğini belirten Demirtaş, yaşadığı bir kelepçe dayatmasıyla ilgili ise şunları anlattı:

“Duruşmaya götürülürken Ankara Esenboğa Havalimanı’nda uçağın arka kapısından indirilmeden önce jandarma komutanı bileklerime kelepçe takmak istedi. Bir baktım aşağıda apronda Anadolu Ajansı ve polis kamerası bekliyor. Bunun üzerine sert tepki gösterdim, uçaktan inmeyeceğimi söyledim. ‘Ya beni yaka paça indirirsiniz kıyamet kopar ya da bırakın kelepçe takmayı koluma dahi girmeyeceksiniz, o şekilde ineceğim uçaktan’ dedim. Gittiler aşağıda epey uzun bir süre tartıştılar ve en son isteğimi kabul etmek zorunda kaldılar. Uçağın merdivenlerinden normal şekilde inip ring aracına bindim.”

”Kelepçe takmaktansa Covid’ten ölmeyi tercih ederiz”

Demirtaş kitapta kelepçe dayatması ile Covid-19 salgını olduğunda bir kez daha karşı karşıya kaldığını anlattı. Aşı için hastaneye götürülmek istendiğinde “Kelepçe takmaktansa Covid’ten ölmeyi tercih ederiz” dediğini ve cezaevine geri döndüğünü söyledi. Demirtaş 15-20 gün sonra kelepçesiz götürülerek aşısını olabildi.

Demirtaş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kendisiyle ilgili aldığı karara ilişkin muhalefet partilerinin genel başkanlarına hitaben Şubat 2021’de bir mektup gönderdi. Demirtaş mektubunda muhalefete ‘barış ve huzur için birlikte mücadele’ çağrısı yaptı.

Demirtaş’ın mektup gönderdiği liderlerden biri de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. CHP lideri Kılıçdaroğlu sık sık ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ vurgusu yaptığı Demirtaş’a mektubunu şu ifadelerle tamamladı:

“Şefkatinizden ve sıcaklığınızdan mahrum büyüyen ancak eminim ki sizinle gurur duyan kızlarınız Dılda ve Delal’e Kemal Amcaları olarak, aracılığınızla sevgilerimi iletiyorum.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir