TİP Başkanı Erkan Baş: Gidişleri Gelişlerinden Cümbüşlü Olacak
TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendiren TİP Başkanı Erkan Baş, “Beşli çetenin muhalefete yönetimiyle görüşmek için sıraya girdiği öne sürülüyor, bütün bu hengamede işin en eğlenceli bölüm başlıyor; yani gidişleri… Gidişleri gelişlerinden çok daha cümbüşlü olacak!” dedi.
Haber Merkezi / Erkan Baş, açıklamasının devamında, “Bundan sonra “beraber yürünülen yolların nasıl ayrıldığını” göreceğiz, “aldatıldım” diye nedamet getirenlere şahit olacağız, şimdi sarayın çevresini saranların yarın nasıl kaçıştığını izleyeceğiz, en çok besledikleri en önce sıvışacaklar, en büyük suç ortakları en önce itirafçı olacak! Çok yakında hepsini göreceğiz. Yarın mahkeme önünde hesaplaşma günü geldiğinde sözümüzü şimdiden söyleyelim: Hepiniz oradaydınız!” ifadelerini kullandı.
Erkan Baş, Ethem Sancak’ın AK Parti’den istifasına ilişkin “Sancak ile Erdoğan arasındaki aşk bitti. Ayrıca kulislerden kulağımıza başka aşkların da çatırdamaya başladığı haberleri de geliyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gençlere yönelik, “İmkânınız olursa dünyayı gezip görmek, farklı kültürleri tanımak için şartlarınızı zorlayın” sözlerine tepki gösteren Erkan Baş, “Yol parası nedeniyle otobüsle bile okulundan memleketine anasını babasını görmeye gidemeyen gençlere sesleniyor” ifadelerini kullandı.
TİP Lideri Baş, “Saray cephesinde işler bildiğimiz gibi dedik ya halk cephesine döndüğümüzde de aslında her şey bildiğimiz gibi… Bu hikâyeden bizlerin payına düşen açlık yoksulluk, sefalet” ifadeleriyle sözlerini sürdürdü.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, TBMM’de haftalık basın toplantısı düzenleyerek gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Baş’ın açıklamaları şöyle: “Bu hafta saray cephesinde yine değişen bir şey yok. Şatafat lüks, hurmalar, manda yoğurtları, ejder meyveleri hak edilmeyen paralar, üçer beşer maaşlar…
Bu iktidar resmen ve alenen memleketi ikiye böldü, bir tarafta “tek maaş” ile artık meyveyi sebzeyi teker teker almak zorunda kalanlar, markete-pazara gidemeyenler var diğer tarafta en az iki bazen 4-5 yerden “Ak maaş” alanlar var. Halk derin sıkıntılar yaşarken onlar patronları hiç ama hiç üzmeyelim derdinde. Kendileri de birden fazla maaşla günlerini gün ediyor nasılsa.
Işıltılı gözlü bakanın dört yardımcısının da çift maaşlı olduğu ortaya çıktı. O muhteşem analizleri yapan bakana akıl veren danışmanların biri yaklaşık 19 asgari ücret, diğeri 25 asgari ücret alarak alıyor bu çok zorlu görevi layıkıyla yerine getirebilmek için!
Sarayda her şey bildiğimiz gibi… Öte yandan sarayın başındaki gerçeklikle bağı kalmamış kişi ise yine gençlere akıl vermeye devam ediyor. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan gençlere “İmkanınız olursa dünyayı gezip görmek, farklı kültürleri tanımak için şartlarınızı zorlayın” buyurdu! Yol parası nedeniyle otobüsle bile okulundan memleketine anasını babasını görmeye gidemeyen gençlere sesleniyor.
Neredeyse 8,5 milyon gencin işsiz olduğu, genç işsizliğinin kadınlarda yüzde 26, erkeklerde yüzde 29’u bulduğu bir memlekette, bir döner ekmek bile alamayıp boş dürüm yiyerek öğün geçirenlerin yaşadığı bir ülkede, yüzlercesinin barınamıyoruz diye parklarda yattığı bir dönemde, onlarcasının umutsuzluk ve gelecek kaygısı nedeniyle canına kıydığı bir zamanda, ulaşım ücretlerine sürekli zam gelmesinin 1 numaralı sorumlusu çıkıyor ve “yurt dışını gezin” diyor…
Zira biz bilmiyoruz yaşamayı dünya nimetlerinden faydalanmayı, eğlenmeyi, yemeyi, içmeyi hayatımızın baharında ne gam demeyi, şöyle ağız dolusu gülmeyi biz bilmiyoruz, akıl edemiyoruz ya bir adam çıkıp her hafta bize hayatın güzelliklerinden bahsediyor, bir hafta gurmeliği, diğer hafta seyyahlığı öbür hafta başka bir başka estet faaliyetiyle ve hayal aleminden nasihatleriyle ön plana çıkıyor. Ve biz hala delirmiyoruz ya asıl maharet bu bizce…
Saray cephesinde işler bildiğimiz gibi dedik ya halk cephesine döndüğümüzde de aslında her şey bildiğimiz gibi… Bu hikayeden bizlerin payına düşen açlık yoksulluk, sefalet. Her geçen gün daha yoksul, daha umutsuz daha yorgun olduğumuz bir ömür payımıza düşen.
Bakın bu sarayın çevresindeki dalkavuklar değil gerçekten bu işin ilmini bilen akademisyenlerin oluşturduğu bir çalışma grubu var ENAG… Mart ayı aylık artış yüzde 11,93 olurken, 12 aylık enflasyonu yüzde 142,63 olarak açıkladı.
Bu ne demek biliyor musunuz hiç uzatmaya gerek yok bu şu demek;
– Türk şekerin, şeker fiyatına yüzde 31 zam yapması demek
– Toprak Mahsulleri Ofisi, buğday satış fiyatına yüzde 22 zam yapması demek
– Et ve Süt Kurumunun, kırmızı et fiyatlarına yüzde 48 zam yapması demek, metrelerce kuyrukta bankamatik sırası alarak saatlerce beklemek ve 200 gram kıyma almak demek
– Benzin fiyatı yüzde 19,6 zamlanması, motorin fiyatının yüzde 36,7 artması demek
– Süt fiyatının satış fiyatının yüzde yüzde 21 artması demek!
Bunlar sadece rakam değil! Bu ne demek şöyle anlatabiliriz;
5 dakikada bir hasta bakmaya, saatlerce nöbet tutmaya mahkum edilen, üç kuruş parayla geçinmesi öğütlenen üstüne de giderlerse gitsinler diye kovulan hekimler var ya onlar bir araştırma yapmış. Çok önemli bu araştırmanın sonuçlarını paylaşmak istiyorum; Her geçen gün derinleşen yoksulluğun çocuklar üzerindeki etkisini araştırmışlar!
Türk Aile Hekimleri dergisinde yayımlanan bir çalışma ortaya koyuyor. Bir aile sağlık merkezinde yapılan bu çalışmaya göre her dört çocuktan birinin kilosu çok düşük. Çocuklarda gözlenen bir diğer tehlike ise potansiyel kalp hastalığı.
Kız çocuklarının yüzde 85’inin, oğlan çocuklarının ise yüzde 68’inin kansızlıkla mücadele ettiğine dikkat çekilen çalışmada, Avrupa’da bu oranın yalnızca yüzde 18 olduğu belirtiliyor. Yine çalışmadaki verilere göre, çocuklardaki zayıflık oranı yüzde 25 (ilkokul öğrencilerinde bu oran yüzde 14,9, ortaokul öğrencilerinde yüzde 19,8, kız çocuklarında kansızlık oranı yüzde 85,2 ve oğlan çocuklarında kansızlık oranı yüzde 68,6 olarak gözlemlenmektedir.
Araştırmaya konu olan çocukların olması gerekenden daha zayıf olmasının ve kansızlıklarının sebebi yetersiz beslenme! Yetersiz beslenen çocuklarda ileride fiziksel ve bilişsel sorunların baş göstermesi muhtemel.
İlginç bir nokta, genelde gelişmiş ülkelerdeki düşük sosyoekonomik gruplardaki çocuklarda yüksek oranlı obezite gözlemlenir. Daha çok karbonhidrat ağırlıklı beslendikleri için. Oysa ki besinsizlikten düşük kilolu olma daha çok Afrika ülkelerinde gözlemlenir.
AKP’nin berbat ekonomi yönetiminin ve ekonomik tercihlerini kendisinden ve yandaşlarından yana yapmasının bedelini çocuklarımız da ödüyor. Ez cümle çocuklarımız aç! Bu iktidar bu ülkede çocukları aç bırakıyor.
Devam edelim bu denli yüksek enflasyon ne demek;
– Patatesin yüzde 207 artması
– Salatalığın yüzde 193,
– Patlıcanın yüzde 185
– Margarinin yüzde 161
– Domatesin yüzde 125
– Nohutun yüzde 118
– Ekmeğin, sarayın aymazlarından birinin “eğer kuru ekmek yiyorlarsa aç değildirler” dediği ekmeğin %74 artması demek.
Son 20 yılın en yüksek enflasyonu demek olan bu oran ne demek biliyor musunuz her geçen gün hepimizin biraz daha yoksullaşması demek. Çiftçisi, köylüsü, emeklisi, memuru, fabrikadaki işçisi, öğrencisi, öğretmeni, doktoru, plazada çalışanı… Senin benim hepimizin daha fazla yoksullaşması demek. Bu iktidar o koltukta oturmaya devam ettiği sürece yarın bugünden daha yoksul olacağız demek!
Asgari ücret zammının birkaç ay içinde nasıl tuzla buz olduğunu gördük. Vatandaş sebze meyveyi markette pazarda kiloyla değil taneyle alıyor artık! İnanması güç ama insanlar artık domatesi, biberi, salatalığı sayıyla alıyor. Her geçen gün iktidarın yarattığı azgın azınlık dışında kalanlarımız yoksullaşıyor.
“Saray Rejimine göbekten bağlı olanlar dışında, her yurttaş yoksullaşıyor”
Bakın, hep beraber yoksullaşıyoruz: genç mühendislerimiz, fabrikadaki işçilerimiz, üniversite öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz, emeklilerimiz. Türkiye Cumhuriyeti’nde, “azgın azınlık”, Saray Rejimine göbekten bağlı olanlar dışında, her yurttaş yoksullaşıyor. Yarınına korkuyla bakıyor.
Türkiye İşçi Partisi olarak geçtiğimiz yılın sonunda bir asgari ücret raporu açıklamış, açıklanacak asgari ücretten daha çok Türkiye’de asgari ücretin belirlenmesinde 16 asgari şartın olması gerektiğini belirtmiştik. Enflasyonun yükseldiği bir ortamda sadece bir rakam açıklamanın bir anlamı yok, enflasyonun nereye gittiği bile belli değil demiştik.
İster yüzde 50 açıklayın ister yüzde 60 önemli olan emekçinin alım gücünün düşmemesi, artan refahtan payını alması, genel ücretin asgari ücret olmasını engelleyecek tedbirlerimizi madde madde sıralamıştık. Dediğimiz maalesef çıktı.
İktidarın yüzde 50 asgari ücret zammını nasıl büyük bir şeymiş gibi sunmaya çalıştığını hatırlatmak isterim. Ama iktidarın asgari ücretin açıklamasından hemen sonra, Daha asgari ücretli 1 Şubatta ilk yeni maaşını almadan yüzde 25’e yakın alacağı ücret erimişti bile.
Asgari ücret raporumuzda demiştik ki hala Merkez Bankası raporlarında 2022 yılı enflasyon hedef oranı yüzde 5 görünüyor. O zaman asgari ücrete yılda bir kez zam yapmayı bırakın, yıl içerisinde hedef enflasyonu aştığı andan itibaren her ay asgari ücreti güncelleyin demiştik.
Şimdi bakıyoruz sadece 2022 yılında 4 ayda oluşan resmi enflasyon yüzde 23 ve yılın bitmesine daha 8 ay var. Her ay açıklanan aylık enflasyon ile her ay alım gücü düşmeye devam edecek. Birileri sarayda rahat yaşasın diye halk yoksullukla boğuşacak!
Bundan dolayı acilen asgari ücrete yüzde 23 zam yapılmasını ve bundan sonra da açıklanan aylık enflasyon oranları ile güncellenmesini talep ediyoruz. Bu yağmacı politikalarınızla ekonomideki yarayı iyileştirmenize imkân yok sadece talebimiz bari akan kanın şiddetini durdurun.
Bahaneleri hazır! Dünyada da fiyatlar artıyor, emtia fiyatları artıyor diyecekler. Tüm dünyada 1 birim enflasyon varsa bizde 5 birim var. Dünya bir vuruyorsa AKP 5 vuruyor.
Ancak nasıl bir ekonomik kriz ise emekçiler marketlerden pazarlardan alışveriş yapamadan dönüyor, domatesi tane ile alıyor, maydanoza uzaktan bakıyor ama batan bir tane yandaş şirket bile yok! Neden sadece ekonomik krizin bedelini emekçiler ödüyor?
Saray zenginleşiyor, Saray’ın memurları 3-5 maaş ile rahat rahat yaşıyor. Büyük şirketler, yandaş patronlar karlarına kar katıyor, zenginlikleri artıyor. Bundan sonra dişini sıkan birileri varsa patronlar olacak!
Memleket bunlarla boğuşsun, bütçesiyle sürekli yetinemeyen Diyanet İşleri kendine başka dertler edinsin. Meclis artık AKP’nin ve Diyanet İşleri’nin sorunlarını çözsün diye çalışıyor. Geçen hafta Diyanet İşleri’ne eğitim akademisi hediye eden kanun teklifi yetmemiş anlaşılan.
Kürsüden yaptıkları iktidar propagandasına ve toplumu İslamcı zihniyetle dönüştürme çabalarına dokunulmasın istiyorlar. “Minber dokunulmazlığı” istiyorlar. Kimsenin dokunabildiği yok da yine de dokunulmazlık zırhı talep etmeleri, ne kadar arsızlaştıklarını gösteriyor; bir de galiba korkularını…
Belli ki iktidarı kaybetme korkusu onları da sarmış, iktidara diyorlar ki, “Biz sizin emrinizle sizin için konuşuyoruz, yarın öbür gün başımız belaya girmesin, bizi yasal korumaya alın”
“Barınamıyoruz” diyen öğrenciler, hakkını arayan işçiler, akademisyenler, öğretmenler, doktorlar, şiddete ve ayrımcılığa karşı meydanları dolduran kadınlar, Kürtler, LGBTİ+lar, devletin tüm şiddetiyle ve baskısıyla karşı karşıya kalıyor. İktidarın siyasi ve dini aparatı haline gelmiş Diyanet yöneticileri ne doymak biliyor ne de onlara şu an sahip oldukları ayrıcalıklar yetiyor.
Hepimiz sorumluyduk Enes Kara’yı yitirmemizde. Ve elbette en büyük sorumluluk o tarikatların ve onları besleyen iktidarındı!
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı çıkmış utanmadan “Orada bir sorumlunun olması için intihara yönlendiren birinin olması lazım” diyor. Her hafta bir AKP’li bakanın saçmalamalarını size bu kürsüden anlatıyorum. Bakanın aklına sorumlu deyince ‘bir kişi, insan’ geliyormuş.
Haydi diyelim, Bakan kavrayamamış olabilir. Ben ona izah edeyim. Gençleri tarikatların ellerine teslim ettiniz, Siyasal İslamcı bir anlayışla gençleri çevrelediniz, sizin doğru bildiklerinize aykırı yaşamasınlar, düşünmesinler istediniz. Gençleri geleceksiz, umutsuz bıraktınız. Bu yüzden Sayın Bakan, Enes’in intiharından siz ve beslediğiniz tarikatlar sorumlu.
“Yok öyle yağma!”
Bu devletin anayasası, kanunu, vergi sistemi var. Bunları Kızılay Başkanı’nın dahiyane projesi için söylüyorum. Neymiş, Kızılay şirketlerden zekat toplayacakmış; bunlar da vergiden düşülecekmiş. Kızılay istediği gibi ‘kendi vergisini’ toplasın sonra da kimseye hesap vermeden uygun gördüğüne bunu sadaka olarak dağıtsın istiyorlar. Yok öyle yağma!
Patronlardan o vergiler kuruşu kuruşuna toplanacak, verilen vergi afları geri alınacak. Bunlar devletin kasasına koyulacak ve vatandaşa kamu hizmeti olarak geri dönecek. Yarattıkları sistem Tayyip Erdoğan’dan, sadaka kültüründen güç alıyor. Vatandaş sizden sadaka değil, yurttaş olarak hakkını istiyor!
AKP iktidarında kurumların başına liyakatinizden çok iktidara yakınlığınızla gelebildiğiniz gerçeği herkesin malumu. Okulların müdürlüklerine kadar gözlemliyoruz bunu. Geçtiğimiz haftalarda Bursa’da bir okulda kız ve erkek öğrencileri ayrı oturtan, göstermelik bir soruşturma sonrasında da görevine iade edilen bir müdürle uğraştık.
Bu hafta da İstanbul Atilla Uras Anadolu Lisesi Müdürü’nün, “Ramazanda Uyulması Gereken Kurallar” yazısı ile Ramazan’da kantin dışında öğrencilere yeme/içmeyi yasakladığına şahit olduk. Okul müdürleri bu gerici uygulamaları iktidara güvenerek atıyor. AKP eliyle gençlerin kuşatılmasına, geleceksiz ve umutsuz bırakılmalarına izin vermeyeceğiz.
Bugün 5 Nisan Avukatlar Günü. Adalet mücadelesinin önemli bir bileşeni olan, halkın hak arama özgürlüğünün ve savunma mesleğinin temsilcilerinin günü kutlu olsun. Yaşamını adalet mücadelesinde kaybeden tüm avukatları saygıyla anıyor, hukuksuz biçimde cezaevlerinde tutulan tüm avukat arkadaşlarımıza dayanışma duygularımızı iletiyoruz.
Erdoğan’ın gözdelerinden bir zamanlar ona bakınca ilahi bir aşk gören çoluğunu çocuğunu feda eden Ethem Sancak ile Erdoğan arasındaki aşk bitti. Aşk bitti, çünkü para bitti! Ayrıca kulislerden kulağımıza başka aşkların da çatırdamaya başladığı haberleri de geliyor.
“Gidişleri gelişlerinden çok daha cümbüşlü olacak!”
Beşli çetenin muhalefete yönetimiyle görüşmek için sıraya girdiği öne sürülüyor, bütün bu hengamede işin en eğlenceli bölüm başlıyor; yani gidişleri… Gidişleri gelişlerinden çok daha cümbüşlü olacak!
Bundan sonra “beraber yürünülen yolların nasıl ayrıldığını” göreceğiz, “aldatıldım” diye nedamet getirenlere şahit olacağız, şimdi sarayın çevresini saranların yarın nasıl kaçıştığını izleyeceğiz, en çok besledikleri en önce sıvışacaklar, en büyük suç ortakları en önce itirafçı olacak! Çok yakında hepsini göreceğiz. Yarın mahkeme önünde hesaplaşma günü geldiğinde sözümüzü şimdiden söyleyelim: Hepiniz oradaydınız!”