Kılıçdaroğlu Ve Babacan’dan Kritik Görüşme: Ortak Basın Açıklaması
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı DEVA Partisi Genel Merkezi’nde ziyaret etti. Görüşmenin ardından iki lider ortak açıklama yaptı.
Haber Merkezi / DEVA Lideri Babacan, “Görüşme gündemimizde ülkemizin sıkıntıları, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişin yol haritası vardı. Merkez Bankası’nın rezervini tüketen hükümet aynı savruklukla ülkenin doğal gaz rezervlerini de düzgün yönetmemiş, tüketmiş” diye konuştu.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Organize sanayi bölgelerinde üç gün süreyle doğal gazın kesilmesi cumhuriyet tarihinde karşılaştığımız ilk olay, bu kadar vahim bir tabloyu Türkiye hak etmiyor” ifadesini kullandı.
Kemal Kılıçdaroğlu, “Diyarbakır’a 27’sinde gideceğim… Bu ülkeye demokrasi gelecekse, herkes kimliğinden, inancından ötürü ötekileştirilmeyecekse bunun yolu Diyarbakır’dan geçer” dedi.
Kılıçdaroğlu, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin muhalefet partilerinin TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na Cumhurbaşkanlığı adaylığı teklifi götürdüğüne ilişkin iddiasına,”Sayın İnce’nin yaptığı açıklamayı bilmiyorum; hangi haber kaynağına dayanıyor onu da bilmiyorum. Yorum yapma şansım da yok, öyle bir konu da yok” yanıtını verdi.
“Üçüncü ittifakla ilgili herhangi bir partiyle görüşmemiz yok”
Üçüncü ittifak tartışmalarıyla ilgili olarak da CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Üçüncü ittifak olabilir. Demokratik standartlarımızın gelişmesi açısından önemlidir” ifadesini kullandı.
DEVA Lideri Babacan ise, “Siyasi partiler arasındaki iş birliklerinin farklı boyutları olabilir. Bazen ittifak, bazen seçim sonrası koalisyon şeklinde olabilir. DEVA Partisi adına söyleyeyim: Üçüncü ittifakla ilgili herhangi bir partiyle herhangi bir görüşmemiz yok. Öyle bir çalışmamız da yok” dedi.
Kılıçdaroğlu ve Babacan, ziyaret sonrasında DEVA Partisi Genel Merkezinde yaptıkları ortak basın açıklamasında şöyle konuştu:
DEVA Lideri Babacan’ın açıklamaları;
“Değerli basın mensupları, bugün Demokrasi ve Atılım Partimizin Genel Merkezinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve değerli heyetini ağırladık. Öncelikle bu nazik ziyaretleri için hem Sayın Genel Başkana, hem de çalışma arkadaşlarına teşekkür etmek istiyorum.
Ülkemizin çok çok yoğun bir gündemi var. Her alanda sorunlar var ve bu sorunların hepsi büyüyor. Son dönemde de çözüm üretilen bir sorun maalesef yok. Her alanda sıkıntılar büyüyor, her alanda krizler çoğalıyor, derinleşiyor ve şuanda ülkeyi yönetenlerin de artık bu ülkenin sorunlarına çare üretme, bu ülkenin sorunlarına çözüm üretme kapasitesi kalmadı.
İşte böyle bir dönemde Türkiye’nin gerçekten bu büyük potansiyelini, bu güçlü ülkenin büyük potansiyelini açığa çıkaracak ve bu ülkenin demokraside de, ekonomide de hak ettiği yere gelmesini sağlayacak büyük değişime ihtiyaç var. Bu değişimin en önemli alanlarından bir tanesi sistem yani güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş. Hatırlayacak olursanız tam bundan bir sene önce 28 Ocak 2021 tarihinde ben Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezine arkadaşlarımızla beraber bir ziyarette bulunmuştum ve o ziyaretin sonunda yaptığımız ortak basın toplantısında değerli Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu’yla beraber güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili ikili bazda işbirliği süreci, bir çalışma sürecini başlattığımızı ortak bir şekilde ilan etmiştik. Tam bir sene sonra bu ikili bazda başlayan çalışmanın daha sonra 6 partinin masasında yer aldığını ve 6 partinin beraberce üzerinde çalıştığı ve üzerinde mutabakat oluşturduğu bir çalışma haline gelmesinden biz tabi çok mutlu olduk. Türkiye’nin siyaset tarihinde herhalde çok önemli bir noktadır bu. Güçlendirilmiş parlamenter sistemle alakalı oldukça güzel ve detaylı bir çalışmanın 6 siyasi partinin mutabakatıyla belli bir noktaya getirilmesi son derece önemli bir başarıdır. Bundan sonraki süreçte de artık bunun uygulanmasıyla alakalı konuları yine beraberce çalışmaya başlamamız gerekecek. Uygulamak istediğimiz en önemli konu tabi ilk seçimle parlamenter sisteme geçiş arasındaki o geçiş sürecinin yol haritası. O geçiş sürecinin nasıl çalışacağı. Bu konuyla ilgili de yine ortak bir çalışma başlatmanın önemli olacağını düşündük. Bu konuda da bugünkü görüşmemizde mutabık kaldık. Tabi ki, tüm siyasi partilerle yani 6 siyasi partiyle de bu konunun görüşülmesi ve geçiş süreciyle ilgili de yine 6 partinin beraberce çalışacağı bir sürecin başlatılmasının önemli olacağı konusunda görüş birliğine vardık. Ve önümüzdeki süreçte, süreç nasıl işleyecek adım adım bunun takibini yine ilgili arkadaşlarımızla beraber yapacağız.
Bugünkü görüşme gündemimizde baştan da söylediğim gibi ülkemizin sıkıntıları, bu sıkıntılı ortamdan çıkış, güçlendirilmiş parlamenter sistem ve güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili geçiş sürecinin yol haritası vardı. Bu şekilde güzel, oldukça verimli ve kapsamlı bir görüşmeyi gerçekleştirmiş olduk. Ben tekrar bu ziyaretleri için değerli Genel Başkana teşekkür ediyorum ve sözü şimdi kendisine bırakıyorum.”
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları;
“Teşekkür ederim Sayın Genel Başkan. Efendim son derece verimli ve güzel bir görüşme gerçekleştirdik. Sayın Genel Başkan az önce ifade etti, güçlendirilmiş parlamenter sistem dolayısıyla 6 siyasi partinin bir araya gelip Türkiye’nin ufkunu açması, yeni bir yol haritası, ciddi bir yol haritası açması son derece değerli. Bizim siyaset tarihimiz açısından da son derece değerli bir çalışma. Bu çalışmayı önümüzdeki süreç içinde kamuoyuyla paylaşacağız. O konuda da liderler olarak bir araya gelip bunu kamuoyuyla paylaşacağız ve bizim içinde son derece değerli, toplum için son derece değerli, bizleri dinleyen vatandaşlarımız için son derece değerli. Dolayısıyla Türkiye’ye yeni bir ufuk açma konusunda kararlılığımızı gösteriyor.
Geçiş süreciyle ilgili de Sayın Genel Başkanın bir önerisi oldu. İktidar olduğumuzda geçiş sürecinde neler yapmalıyız, neler olmalı diye. O konuda son derece değerli. Bizim açımızdan da, diğer bileşen partiler açısından da son derece değerli. Neyi nasıl yapacağımızı bugünden düşünmek ve toplumun önüne sağlıklı bir yol haritası koymak aslında bir anlamda bizim sorumluluğumuz, bu sorumluluğun gereğini önümüzdeki süreçte inşallah güçlendirilmiş parlamenter sistemde nasıl bir başarı sağladıysak ve bunu önümüzdeki süreçte kamuoyuyla paylaşacaksak yol haritasında da gene ciddi, tutarlı bir çalışma umarım bütün siyasi partiler bir araya gelerek yapacaklardır.
Bu arada tabi Sayın Genel Başkanla ekonomiyi de konuştuk, diğer konuları da konuştuk. Ekonomideki tabloyu da konuştuk. Özellikle enerji konusu, elektrik fiyatları, enerji, doğalgaz fiyatları, bu fiyatların sanayiye getirdiği maliyet, o maliyetin vatandaşa yansıması bunlarda elbette görüşüldü. Organize sanayi bölgelerinde 3 gün süreyle doğalgazın kesilmesi, üretimin aksaması bizim cumhuriyet tarihinde karşılaştığımız ilk olaydır. Bu kadar vahim bir tabloyu Türkiye hak etmiyor. Bu şunu açık ve net olarak gösteriyor, Türkiye yönetilmiyor Türkiye savruluyor. Sorunları çözme iradesi yok ortada, sorunların arkasına takılıp giden ve savrulan bir iktidar var. Her açıdan, bizim açımızdan özellikle son derece kaygı verici bir tablo. Hiçbir öngörülerinin olmadığını da net olarak ortaya koyan bir tablo.
Değerli basın mensupları, size şu rakamları veriyim. Bakın, 2021 yılının Ekim ayında depolama kapasitemiz yüzde 54. 2021’in Ekim ayında. 2018’in Ocak ayında depolama kapasitemiz daha doğrusu depoda bulunan doğalgaz miktarı 2018 Ocak’ında yüzde 73, 2019 Ocak’ında yüzde 72, 2020’nin Ocak’ında yüzde 60, 2021’in Ocak’ı açıklanmadı ama Ekim’inde yüzde 54, 2022’nin Ocak ayında depolama kapasitesi değil var olan doğalgaz yüzde 32 seviyesine inmiş durumda. Devleti yöneten kişi, irade şunu görmek zorunda, bu kışın doğalgaz kesilirse ne olacak? Var olan depolar doldurulmuyor niçin doldurulmuyor, neden sanayi üretiminde bu kadar ciddi bir aksaklığın ortay acıkmasına izin veriliyor. Bu Türkiye’nin yönetilmediğini gösteriyor. Böyle bir acı tablo var bunu da bu vesileyle değerli basın mensuplarıyla paylaşmış olayım.”
Soru / Cevap
Soru; Sorum her ikinizi de olacak. Efendim ikinizde konuşmanızda değindiniz ama birazcık açmak gerekirse İran kaynaklı olarak elektrik ve doğalgazda kesinti yaşanacağı ifade edildi. Gerekçe olarak İran’daki gaz akışındaki sıkıntı gösterildi ama sizce asıl gerekçe ne olabilir bir değerlendirmede alabilirsek ikinizden de?
Kılıçdaroğlu; İran hükümetinin yaptığı resmi açıklamaya inanmak zorundayız. Bir devlet bir açıklama yapıyorsa o açıklamanın doğru olduğuna inanmak zorundayız. Burada sorun yeni bir sorun değil aslında geçmişte de kış aylarında zaman zaman doğalgaz kesintileri oldu ama depolarımız doluydu. Sorun var olan depoların doldurulmaması. Düşünün 2018 Ocak’ında var olan depolardaki gaz yüzde 73 oranında depolar dolu şimdi yüzde 32 seviyesinde niçin? O dönemin iradesiyle bu dönemin iradesi arasında ciddi bir fark var çünkü o dönem kısmen olsa acaba yönetilebiliyor muydu diye ülke en azından liyakatli kadrolar kısmen de olsa vardı şimdi kimse yok yüzde 32 seviyesine inmiş. Fatura kime çıkıyor? Fatura sanayiciye çıkıyor. 3 gün süreyle ben doğalgaz vermeyeceğim size, elektrik üretimi olmayacak diyor. Fatura kime çıkıyor? Sanayiciye çıkıyor. Sonuçta hepimize çıkıyor fatura.
Babacan; Yani bu gerçekten doğalgaz depoları varken hele hele kışa girerken bu depoların tam kapasiteyle kullanılmamış olması affedilebilir bir hata değil. Yani şuandaki sistemin yürümediğini, ülkeyi yöneten sistemin ve zihniyetin bu ülkeyi artık yönetemediğinin bir örneği daha. Stratejik petrol rezervleri yani depoları, stratejik doğalgaz depoları bunlar bir ülke için çok önemlidir. Yani dışa bağımlılığın olası risklerine karşı ülkeyi korur. Bunun için o kadar depolama kapasitesi oluşturuldu, bunun için o kadar yatırım yapıldı. Eğer kışın ortasında elimizdeki doğalgaz depoları boş bir şekilde ya da tam kapasite kullanılmayan bir şekilde bu kışa girdiysek bu çok ciddi bir yönetim zafiyetidir ve şuandaki ülkeyi yöneten sistemin, zihniyetinde artık işlemediğinin bir başka vahim örneğidir maalesef.
Soru; 6 muhalefet partisinin yaptığı çalışmanın tamamlandığı belirtildi. Bu konuda Ocak başında bir kamuoyuna açıklanması beklentisi vardı ama Ocak ayı neredeyse bitmek üzere. Ne zaman açıklanacak, Genel Başkanların katılımıyla mı, bu konuda nasıl bir takvim işletilecek?
Kılıçdaroğlu; Güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili çalışmalar yeni sonuçlandı. Büyük bir uyum var. Önümüzdeki süreç içinde diğer Sayın Genel Başkanlarla da konuşacağız. Umarım bütün Genel Başkanların katılımıyla kamuoyuyla paylaşacağız sonucu.
Babacan; Yarın akşam biliyorsunuz bu 6’lı komisyon yine bir araya gelecek yarın akşam. O komisyonda iletişimin takvimi, yöntemi bütün bunları beraberce… Düzeltiyorum Çarşamba akşamı. Çarşamba akşamı bir araya gelecekler arkadaşlar. Bunların hepsini konuşup bir karara bağlayacaklar. Biz zaten arkadaşlarımıza yetki devrini çoktan yapmış durumdayız. Komisyon neye karar verirse en azından biz DEVA Partisi olarak komisyonun kararına uyarız. Öyle deyim yani.
Soru; Efendim Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin hafta sonu bazı açıklamaları olmuştu. Merkez Bankasını ve politika faizini önemsizleştirdik. Merkez Bankasının bağımsızlığı yok öyle bir şey siyasetçi olarak biz sorumluyuz dedi. Hem bu açıklamaları, hem de enflasyonla ilgilide bir açıklaması oldu. 2022 sonuna kadar yüzde 30’un altına enflasyonun inme potansiyeli yok dedi. Her iki lidere de olacak değerlendirmeniz?
Kılıçdaroğlu; Sayın Nebati, aslında hepimizin bildiği bazı gerçekleri rahatlıkla dile getiriyor Merkez Bankasının bağımsızlığı yok diyor. Ben sorumluysam diyor ne demek bağımsızlığı. Dolayısıyla ben ne talimat verirsem Merkez Bankası da onu yapmak zorunda. Ama yasası öyle demiyor. Önemli değil. Zaten anayasa askıdaysa yasalarda askıdadır. Dolayısıyla böyle bakıyor. Politika faiziyle ilgili söylediği, eğer politika faizi sorun olmaktan çıktıysa diyorlardı zaten bu faiz doğru değil diye. O zaman sıfırlasınlar faizi. Talimat versinler faizi de sıfırlasınlar mesele de bitmiş olur yani.
Babacan; Bu Merkez Bankasının politika faizi önemsizde Eylül’den buyana yüzde 19’dan yüzde 14’e Merkez Bankasının faizinin düşmesiyle eş zamanlı olarak ki, Merkez Bankasının faizi nedir? Bankaların ödediği faizdir. Bankaların Merkez Bankasına ödediği faizdir. Eş zamanlı olarak vatandaşın faizine ne oldu birde ona bakmak lazım. Eş zamanlı olarak vatandaşın faizi yani asıl ticari kredilerin faizi, ihtiyaç kredilerinin faizi 5 puan, 6 puan, 7 puan arttı. Hazinenin borçlanma faizi daha Eylül ayında yüzde 17’yken yılsonunda yüzde 25’e çıktı. Dolayısıyla Merkez Bankasının uyguladığı faiz önemsizde niye döviz kuru Eylül ayında 8.30’da bugün 13,5 civarında dolaşıyor? Yani bunları da herhalde hükümetin açıklaması lazım. Yani yanlış zamanda, yanlış iş yapmanın bedelini tüm toplum çok ağır ödüyor. Bu bedeli şuanda inanılmaz yüksek elektrik faturaları olarak her hane halkı ödüyor, inanılmaz yüksek doğalgaz faturaları olarak toplumumuzun büyük bir kesimi bu yanlış kararların faturasını ödüyor. Yani döviz kuru 4 aylık bir sürede 8.30’dan 13,5’a çıkmasaydı ne elektrik fiyatları bu kadar artardı, ne de doğalgaz fiyatları bu kadar artardı. Yani bir tek kişinin yanlış bir tezinin inatla, ısrarla koskoca bir ülkeye dayatılmasının sonucunda 84 milyon bedel ödüyor. Bu yanlış uygulamanın sonucunun bedelini herkes ödüyor. Vatandaşlarımız şuanda sadece sabrediyor. Yani seçim günü nasıl olsa bir gün gelecek diye vatandaşlarımız sadece sabrediyor. Eğer hala bugün itibariyle vatandaşlarımızda eğer pasif bir isyan varsa, pasif bir haykırış varsa bu pasif duruşun tek sebebi bir gün seçim sandığının insanların önüne geleceği beklentisi doğrusu.
Soru; Merkez Bankasının bağımsızlığıyla ilgili böyle bir şey yok sorumlu siyasetçiler dedi.
Babacan; Yani açıp bir Merkez Bankasının kanununu okumalarında büyük fayda var. Yani hukuk dışı çalışmaya çok alıştıkları için yani bir ülkenin Cumhurbaşkanı çıkıyor ben Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymuyorum diyor, saygı duymuyorum diyor. Alt mahkeme Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyor, uymayabilir diyor. Zaten anayasayı yok sayan, hukuku hiçe sayan bir yönetim zihniyeti varsa Merkez Bankasının kanununda bağımsız yazdığı halde bağımsız değil diyen bir bakanın olması bu resim içerisinde çok da şaşırılması gereken bir şey yok yani. Hukuka bağlılık, hukukun üstünlüğü böyle bir şey artık aramayın bugünkü hükümette yani. Bugünkü hükümette hukuk yok, keyfilik var. Yani kural yok, ben yaptım oldubitti demek var yani. Dolayısıyla açsınlar Merkez Bankasının kanununu okusunlar ne yazıyormuş kanunda yani. Dolayısıyla bu konuda gerçekten herkese zarar veriyor. Sadece ülkeyi yöneten üç beş kişi kendi kararlarının, yanlış işlerinin sonucunu, ceremesini çekse de öyle değil. 84 milyon şuanda ağır bir bedel ödüyor bu yanlış işler yüzünden.
Soru; Efendim bugün RTÜK olağanüstü bir toplantı sonrasında Tele1’e ve başka kurumlara da yine ağır cezalar verdi. Bununla ilgili her iki Genel Başkan neler söylemek ister? Ayrıca birde üçüncü ittifakla ilgili iki Genel Başkanın da değerlendirmelerini alabilir miyiz?
Kılıçdaroğlu; RTÜK’ün bir infaz kurumu haline dönüştüğünü biliyoruz zaten. Normal gününü bile beklemeden aldıkları talimatın gereğini yerine getiren, bağımsız iradesi olmayan bir kurum. Öyle düşünüyoruz. Yaptığı uygulamalarda bu görüşümüzü haklı kılıyor. Dolayısıyla televizyonların yayınlarına müdahale etme, onları cezalandırma ve bu cezalandırmayı yaparken sadece iktidarı eleştiren kanallara bu cezayı verme, iktidarı öven kanallara ise hiçbir yaptırımın uygulanmaması, bir çifte standardın uygulanması orayı bir infaz kurumu haline dönüştürmüş durumda. Başındaki kişinin de bağımsız bir iradesinin olduğunu düşünmüyorum. Alınan talimatın gereğini yerine getiriyor diye düşünüyorum.
Diğer sorunuz üçüncü ittifak. Olabilir demokrasilerde üçüncü ittifakta olabilir. Siyasal partiler iki ittifakın dışında kalan ya da iki ittifaka mesafeli olan diğer partiler bir araya gelebilirler, bir üçüncü ittifakı oluşturabilirler. Demokratik standartlarımızın gelişmesi açısından, demokrasinin daha sağlıklı bir zeminde yürümesi açısından önemsiyorum önemlidir.
Babacan; RTÜK yoluyla televizyon kanallarına verilen cezaların önemli bir kısmı, büyük bir ağırlığı aslında hükümetin elindeki denetim sopasını kendi istediği çizgide yayın yapmayan kuruluşları kendilerine göre yola getirme çabası olarak ben görüyorum. Ağırlıklı olarak maalesef kararlar böyle. Normalde bağımsız işlemesi gereken RTÜK sadece biliyorsunuz kararlarla işlemiyor bazen direk telefon ediliyor yani resmi karara dökemedikleri konularda da telefonla uyarıyorlar, tehdit ediyorlar. Bazen teşvikler oluşturabiliyorlar kendileri kafalarına göre. Fakat bir ülkede sorunların çözülmesini istiyorsak sorunların çözülmesi öncelikle ifade özgürlüğüyle başlar, basın özgürlüğüyle başlar. Sivil toplumun ve meslek örgütlerinin bağımsız ve özgür bir şekilde kendilerini ifade etmeleriyle ancak sorunların çözümüne başlayabiliriz. Sorunları konuşmanın yasak olduğu, eleştirileri ifade etmenin yasak olduğu, eleştirel yayın çizgisi izleyen kuruluşların sürekli ceza gördüğü bir ülke sadece demokrasinin ve ifade özgürlüğünün iyi işlemediği bir ülke olarak kalmaz aynı zamanda hiçbir sorununu çözemeyen bir ülke olur. Çünkü önce sorunları konuşmanız lazım ki çözüm üretin. Önce hastalığı teşhis edin ki tedavi aşamasına geçebilelim. Bu kabul edilebilecek bir şey değil.
İkinci sorunuza gelince, tabi ki bu her siyasi partinin kendi hür, bağımsız kararıdır. Siyasi partiler arasındaki işbirliklerinin farklı boyutları olabilir, bu işbirliğinin boyutu bazen ittifak, bazen seçim sonrası koalisyon şeklinde olabilir. Bu demokrasinin özgürlükler içerisinde değerlendirilmesi gereken bir husustur. Ama biz kendi adımıza, DEVA Partisi adına söyleyeyim, bizim öyle bir üçüncü ittifakla ilgili herhangi bir partiyle, herhangi bir görüşmemiz yok, öyle bir çalışmamızda yok onu ifade etmekte de fayda görüyorum kendi partimiz açısından.
Soru; Biliyorsunuz ki, bugün 24 Ocak Uluslararası Eğitim Günü ve şuanda Türkiye’de devam eden bir Kürtçe seçmeli ders süreci var. Her iki Genel Başkanda bu Kürtçe seçmeli ders konusundaki görüşlerini almak isteriz?
Kılıçdaroğlu; Kürtçe seçmeli ders konusunda eğer bir engel varsa engelin giderilmesi lazım yoksa insanlar bağımsız olarak herhangi bir yabancı dili, herhangi bir ana dili öğrenebilirler, o konuda eğitimde verilebilir. Bir engel varsa bu engelinde kaldırılması gerekir.
Babacan; Evet yani bu topraklarda en çok konuşulan, en çok kullanılan ikinci dilin, bir ana dilinin böyle vesilelerle gündeme gelmesine gerçekten biz çok üzülüyoruz. Yani normal bir demokraside, işleyen bir demokraside bunların konu dahi olmaması lazım. Gereken neyse yapılması lazım. Zaten biz daha önce yaptığımız açıklamalarla son birkaç günde sosyal medya paylaşımlarımızda bu konudaki duruşumuzu çok açık, net ifade ettik.
Soru; Bugün Muharrem İnce’nin bir açıklaması oldu ısrarla vurgulu bir şekilde. Muhalefetin TOBB Genel Başkanıyla görüşüp ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı teklifi götürdüğüne dair bir yaklaşımı oldu. Bu konuda ne düşünürsünüz? Birde Diyarbakır’da CHP’nin mitingi olacak. Bu konuda özel bir mesajınız olacak mı?
Kılıçdaroğlu; Sayın İnce’nin yaptığı açıklamayı bilmiyorum hangi haber kaynağına dayanıyor onu da bilmiyorum, herhangi bir bilgim yok. Dolayısıyla yorum yapma şansımda yok. Çünkü böyle bir olayda yok.
İkincisi evet Diyarbakır’a gideceğim ayın 27’sinde gideceğim Diyarbakır’a. Diyarbakırlılara buradan selam gönderiyorum. Şuna kesinlikle inanıyorum, bu ülkeye demokrasi gelecekse, bu ülkede demokrasi olacaksa, bu ülkede herkes kimliğinden ötürü ötekileştirilmeyecekse, inancından ötürü ötekileştirilmeyecekse bunun yolu Diyarbakır’dan geçer. Diyarbakırlılara bunu anlatacağım, bunu söyleyeceğim. Düşüncelerimi aktaracağım. Onların sorularını da ayrıca büyük bir samimiyetle yanıtlayacağım.
Soru; Efendim sorum Sayın Kılıçdaroğlu’na olacak. HDP’nin içinde bulunduğu üçüncü ittifak konusuna değinmiştiniz bu konuyu biraz açar mısınız efendim?
Kılıçdaroğlu; Üçüncü ittifakı siz nasıl okuduysanız gazetelerden bende öyle okudum. Yani üçüncü ittifak kurulabilir mi? Kurulabilir tabi yani biz kurulmasın diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Ayrıca kurulursa bunun demokrasi açısından da önemli bir açılım olduğunu da söyledim. Yani bir üçüncü ittifak olur, ne bileyim bir dördüncü ittifak olur bilemiyoruz tabi. Ama işin özü şu, demokrasiyi büyütme konusunda bizler, Sayın Genel Başkan, biz elimizden gelen bütün çabayı gösteriyoruz. Yani bu ülkede gerçek anlamda demokrasi olmalı, bu ülkede gerçek anlamda insanlar düşüncelerini özgürce ifade edebilmeli, gerçek anlamda bu ülkede gazeteciler yazı yazabilmeli, attığı tweet dolayısıyla bir kişinin sabahın köründe evi basılmamalı. Bütün bunları düşünüyoruz ama dediğim gibi üçüncü ittifak ne olur, bir araya gelirler mi, anlaşırlar mı, anlaşamazlar mı bilemem. Ama demokrasi varsa ittifak kurmak istiyorlarsa elbette kurulmalı ve bizde ona saygı göstermeliyiz. CHP olarak görüşümüz bu.