Canan Al Kimdir? Hayatı, Eserleri

9 Haziran 1982 yılında Şanlıurfa’nın Siverek İlçesinde dünyaya gelen Canan Al’ın çocukluğu Manisa’da geçti. Ortaokul ve lise öğrenimini İzmir’de tamamladı. Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Bölümü’den mezun oldu.

Haber Merkezi / İzmir’de yaşayan Canan Al, MEB’nda öğretmen olarak görev yapıyor. Yazı ve şiirlerinde Nehir Amara adını da kullanan Canan Al’ın ürünleri Berfin Bahar, Koridor, İzdiham Sanat, Deliler Teknesi, Dar Sokak, E Hali gibi dergilerde yayımlandı.

2007’de ‘Kendi Dilinde Ağlamak’ adlı ilk kitabı yayımlananan Al, 2010 Cemal Süreya Şiir Yarışması’nda ‘Biraz Daha Işık’ adlı dosyası ile başarı ödülü kazandı.

Eserleri; Kendi Dilinde Ağlamak (Roman, 2007)

Ödülleri; 2010 Cemal Süreya Şiir Yarışması Başarı Ödülü, ‘Biraz Daha Işık’ adlı dosyası ile.

“Amara II”

Sıradan bir hayat dalgalarıma çarpıyor, Amara
Gün doğumunda külçe ağırlığında sarı
Renginde iyimser
Geniş zamanlarda vazgeçiyor yaşamaktan

Paydos ziline beş kala hayatı bir dişli makinesine takılıyor yaş(am)ın
Ölümcül olan o ses, karın doyurmaya buyururken işçileri

Amara, ünsüz insanlarız biz
Bu yüzden alfabede eksik yüzümüz

Midye kabuklarında seğirtir rakı bardakları
O kıyıda karşılıklı oturmalarda
Midyeci limon sıkar midyeye; biz hayatı sıkarız
Belimizdeki kemeri sıkmaktan beri, midemiz sırtımızla tanışık

Amara, güneşten mi aforoz edildin
Böyle yanık tenin; tenin böyle sarıesmer

İçimde kilometrelerce çöl uzanmış
Binlerce çocuk boğuşuyor çöplükte
İşp(ortacı) çocuklarım
Çoğu sokak kütüğüne kayıtlı; hayattan muaf

Bizim kaydımız Amara, iki defa tutulur
Biri düşünce ananın sancısından
Diğeri ölüme yolculukta
İki kütük arasında kaybolan renkleriz biz

Amara, hiçbir özrüm yok bu yaşama
Daha da çok alacaklısıyım

Korkma; rüzgarını yitiren kıyılarını yitirir;
Biz çok şükür ikisinden de muafız,  Amara!

“Eski bir aşklı”

Kara tahtada yazdığım ilklerin
en yılgınıyım ben
Çünkü hep adınla başlıyorum şarkılara..

ölüm bilmezdi utanmayı
arada bir gelir ve yoklardı
yaşamak dersen tufan’i
hepimize şad olsun
eski bir aşklı
unutulmuştu ayaküstü
rahminde debelenirdi ecelinin
sancılı bir gebe
yorgun bir yüzü eskitirdi böylece

yaşamak hainliktir
ölmek daha bir hainlik
çarpıp çarpıp geri dönen
ağır sancım
eski bir aşklı
seni öğrendiğinden beri kayıp

Sonra,
kelimelerin darlığı kalır aşklıya
kanı çekilmiş olur her daim
bir aşklı dilini yatıştırmayı bilmeden
girer şair kavgasıyla..

“Kentin ölüler”

Bugünden ağlar kentin ölüleri
Yaşamak ölüme yaslanmaktır, dizeleri yapışır cümlemize

Dağ havası farksız mıdır oyun havasından
Bilmem,
Dağ, yaslanmasını bilmez mi dağa

Dinmeyen kavgasını yutarsın
İçin yosun tutar
Kırmızı kusar
Gıcırdayan acının ellerinde
Yaşamak, diş ağrı kadar; çetin

Kentin ölüleri dünden ağlar
Kurtlanır içleri insanların
Geceleri düşmesiyle ölümün
Yaşamak dediğinin, avurtlarında çöker yüzün

“Yüzünün benimle ilişkisinde”

Yüzünün benimle ilişkisinde
Yerle bir edilmiş bir coğrafya
Mutluluğu kaçırılmış bir çocuk
Söyleyeni ve söyleneni belirsiz birkaç kelime
Belki de bütün her şeye aykırı bir yaşam

Yüzünün benle ilişkisinde
Vakti dışarı taşmış bir gece
Koşumu adımlık
Sıcağı kutuplara terk edilmiş bir güneş

Adını düşürdüğüm hüzün
Giderken bende unuttuğun
Ölmek her gün ki huyum
Yüzünün benimle ilişkisinde

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir