Demirtaş’tan Erdoğan’a ‘Öcalan’ Yanıtı
Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” sözlerini değerlendirdi.
Yeni Yaşam’dan Yusuf Özdemir’in sorularını yanıtlayan Demirtaş, “O halde tecridi kaldırın, Öcalan konuşsun” derken, niyetin Kürt kamuoyunda kafa karışıklığı yaratmak olduğunu söyledi.
“Erdoğan’ın yaptığı algı yaratma girişimi”
Erdoğan’ın grup toplantısında söylediği, “Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” sözleri tartışmaya yol açtı. Siz de sosyal medya hesabınızdan kısa bir açıklama yaptınız. Bu konuda başka neler söylersiniz? Erdoğan’ın bu sözleri söylemesinin nedeni sizce nedir? Ne yapmaya çalışıyor?
Doğrusu, bir cumhurbaşkanının bu şekilde bir beyanda bulunması son derece tuhaf. Ama söz konusu kişi Erdoğan olunca yadırgamıyorum artık. Altında yatan amaç ve niyeti tam olarak bilme şansım yok. Ancak kesinlikle bir art niyet, kötü niyet olduğunu söyleyebilirim. Çünkü yaptığı şey bir algı yaratma girişimidir. Erdoğan’ın çözüm sürecindeki tutumu ve bizimle birlikte tüm Kürt dinamiklerine yönelik pratiğine bakıldığında bu açıklamanın iyi niyetli olmadığı görülecektir.
Bir başka amaç da Kürtler arasında kafa karışıklığı yaratmaktır ki bu da yanlıştır ve herhangi bir karşılığı yoktur. Bugüne kadarki tüm barış ve çözüm girişimlerini destekledik, çabaların başarıya ulaşması için uğraştık. Bu konuda bir tereddüdümüz yok. Ben demokratik siyasi alanda uzun süre görev almış bir siyasetçiyim, başka da bir rolüm, bir misyonum yoktur. Dolayısıyla bu türden saçma söylemlerin bizim siyaset dünyamızda hiçbir karşılığı yoktur. Kimse de bu tür sözlere itibar etmemeli, bu tür sözleri ciddiye almamalıdır.
Ayrıca HDP yönetimi ile bizim bir irademiz var. Bu iradenin ezilmesine, yok sayılmasına izin vermediğimiz için beş yılı aşkın süredir hapisteyim. Bir kez daha, iktidarın irademizi kırma girişimine, bize maraba muamelesi yapmasına izin vermeyiz. Biz halkın iradesini temsil ediyoruz. Bu iradeye saygı duymayanlara cevabımızı dik durarak, mücadele ederek veriyoruz. Bunu herkesin doğru anlamasını ve buna saygı duymasını bekliyorum. Başka türlüsünü kabul etmem mümkün değil.
Halkımıza, partimize, bizlere yapılanlar için “ufak bir tatsızlıktı, unutalım gitsin” gibi çiğ bir yaklaşım içinde olanlar varsa onları da ciddiye alacak değiliz. AKP-MHP ittifakı bizlere karşı halen en çirkin düşman hukuku uygulamaktan bir adım geri atmış değildir. Biz politikamızı ucuz söylemlere değil, pratiğe bakarak belirliyoruz.
Erdoğan’ın bu sözleriyle ilgili asıl sorulması gereken şey şudur: Yıllardır tecritte tuttuğunuz Sayın Öcalan’ın ne dediğini nereden biliyorsunuz? O halde tecridi kaldırın, Öcalan avukatları ve ailesiyle düzenli olarak görüşsün, ne söyleyeceğini hep birlikte öğrenelim. Hem ağır bir tecrit uygulamak hem de Öcalan adına Cumhurbaşkanı sıfatıyla konuşmak ahlaki bir tutum değildir.
“Basit bir seçim hesabı”
Bilindiği üzere Öcalan üzerinde yıllara yayılan ağır bir tecrit var. Tecride rağmen Erdoğan’ın bu sözlerinin bilgiye mi yoruma mı dayalı olduğunu düşünüyorsunuz? İmralı’da yeni bir süreç veya girişim başlayabilir mi? Bu durumda sizin tavrınız, tutumunuz ne olur, HDP ne yapar?
Az önce belirttiğim gibi tekrar etmeliyim, ortada Öcalan ile görüşüldüğüne dair somut hiçbir bilgi yok. Bildiğimiz tek gerçek, tecridin en katı haliyle yıllardır devam ettiğidir. Görüşme olur mu olmaz mı, olursa içeriği ne olur, bunları bilme şansım yok. Ben de 5 yıl 2 aydır bir hücrede tutuluyorum, herhangi bir bilgiye sahip değilim.
Biz ilkesel olarak her türlü samimi barış girişimini destekleriz. Böyle bir girişime kimse karşı çıkmaz, çıkmamalıdır. Çatışmaların, ölümlerin bitmesini kim istemez ki? En çok da biz, akan kanın durmasını isteriz. Bunun için en çok çaba sarf edenler bizler değil miyiz? Kaldı ki ben ve arkadaşlarım, barış istemenin bedelini yıllardır hapishanelerde ödüyoruz.
Bence İmralı’da görüşme olmalıdır. Çünkü Öcalan devreye girmeden çözülemeyecek konu başlıkları var. Bununla birlikte, daha önce hem benim hem HDP’nin belirttiğimiz gibi her halukarda çözümün nihai adresi TBMM’dir ve HDP de parlamentodaki muhataptır. Zaten Öcalan da önceki süreçte bunu çok kez belirtmişti.
Erdoğan’ın İmralı’da bir görüşme niyeti varsa bile bunu daha ilk anda ucuz bir karşıtlaştırma söylemi üzerine inşa etmesi çok yanlış ve tehlikelidir. Burada ortaya çıkan niyetin akan kanı durdurmak değil, basit bir seçim hesabı olduğu gibi bir düşünce, herkesin kafasında haklı olarak yer alır.
HDP’nin ne yapacağını ise elbette HDP yönetimi belirler. Zaten ortada HDP’nin tutum belgesi varken ne yapacaklarını tahmin etmek zor değil. HDP kesinlikle barışı destekler ancak demokrasi olmadan barışın olmayacağını da bilecek deneyime ve öngörüye sahiptir. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da iktidarın ne dediğine bakmadan biz kendi gündemimizle ilgilenerek yürümeye devam edeceğiz.
Ne olmuştu?
Erdoğan, partisinin 12 Ocak’taki grup toplantısında İmralı Cezaevi’ndeki Öcalan ile Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş arasında bir hesaplaşma yaşanacağını söyleyerek şöyle konuşmuştu:
“Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediliyor ki her yer şu anda toz pembe. Değil. Onların da kendi içlerinde ayrı bir hesaplaşmaları var. Ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar.”
Bu açıklamanın ardından DW Türkçe’den Gülsen Solaker’e konuşan AKP’li yetkililer, Erdoğan’ın bu açıklamayı “büyük ihtimalle önüne gelen istihbarat raporlarına dayanarak yaptığını” kaydetmişti. Adının açıklanmasını istemeyen bir yetkili, önümüzdeki süreçte Öcalan’ın yeni bir mektup kaleme almasının da gündeme gelebileceğini aktarmıştı.
Öte yandan Erdoğan’ın açıklamaları muhalefet partilerinin tepkisiyle karşılaşmış, Demirtaş da Twitter hesabından isim vermeden yaptığı paylaşımda, “Siyasetçiler halka, partisine, parlamentoya, BAĞIMSIZ yargıya hesap verir. Sen benim için ‘kaygılanmayı’ bırak da kendi vereceğin hesabı düşün” demişti.