Ergun Evren Kimdir? Hayatı, Eserleri
1936 yılında Manisa’nın Akhisar İlçesinde dünyaya gelen Ergun Evren, Mersin lisesini bitirdi. İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Eserlerinde Muzaffer Ataoğlu ve Er-Ev isimlerini kullandı.
Haber Merkezi / TRT’de prodüktör, uzman, yönetici olarak görev yaptı. Bir süre Kültür Bakanlığı’nda Basın ve Halkla İlişkiler Danışmanlığı yaptı. Ölümü hakkında bir bilgi yoktur.
1950-1973 yılları arasında kaleme aldığı pek çok şiiri çeşitli kültür-sanat-edebiyat dergisinde yayımlandı. Şiir kitapları dışında çocuk oyunu, radyo tiyatrosu, öykü, deneme, çocuk masalları türünde yapıtları bulunmaktadır.
Şiirleri İngilizce ve İtalyanca’ya çevrildi. Bir şiiri koro ve orkestra için bestelenen “senfonik şiir” yapıtının esin kaynğı oldu. 1980 yılında Türk Devrim Kurumu Atatürk şiir ödülünü aldı.
Eserleri;
Sihiya’dan Nora’ya
Gizlenen
Son Mayis Günlükleri
Ödünsüz Yasamlar Için.
Ödülleri;
1980 Türk Devrim Kurumu Atatürk şiir ödülü
“Bir şarkı”
bir şarkı düşerse
pencerelerinden o kentin
sakın ezme
belki benim şarkımdı o bir zamanlar
belki senin
kim bilir…
belki de bizim şarkımızdı…
bir şarkı
bir şarkı düşerse pencerelerinden o kentin
sakın ezme…
“Bir kaç kez vurulur kapı”
bağışlanmaz davranışlar da vardır
namluların ucunda sevebilir misin
ya da her iki zamanlarda…
bir bozgun muydu sence sevişmek
kendini ateşe atmak gibi
diyelim, unutmadın mutluluğun tadını
her şeyi, ama her şeyi göze almak
ve kaç kez vurulur kapı…
önce, kendimizi yenmek zorundayız, katılır mısın?
İç güdüler, beyni yadsır bilir misin
özenmek mi?…
düş evreni yeniden doğuyor, rahatlıyorum…
dostluk tutkumuzu boğsak mı ne
yalanlar, erdemsizlikler mi en çoğalan yaşamda
en doğurgan…
unutma, sadece, bedelini ödediği şeye sahip olur kişi
bir namuslu ilkedir bu erdemden yana
ve haklı olmanın çilesini çekerim ben hep
karanlıkta kişi başkalaşıyor mu, ne dersin
de ki uzaklarda
kentlerimizin üstünde bir gecedir şimdi kurduğum
belki sensindir…
ola ki özlerim
kafam karışır
şöminenin bir köşesinde sen, bir köşesinde ben
susmuşuz…
kaç kez susulur birlikte
kaç kez vurulur kapı?…
“Şairler de değişir”
şairler de değişir demişsin dostum
çok da güzel demişsin hani
ama bir de değiştirebilsek ya…
hani, başlangıcından bugüne yazıyoruz
yakılıyoruz… boğuluyoruz… içeri atılıyoruz…
dövülüyoruz…
kitaplarımız toplanıyor aşağılanıyoruz
hep bize soruyorlar dikkat ettin mi
hep sorgulanıyoruz hep sorgulanıyoruz… hep biz
sorgulanıyoruz
ya bizim soracaklarımız…
‘rüzgardan rüzgara’ hep biz mi değişmeliyiz?
hep bizim mi yanıtsız kalmalı sorunlarımız
hep biz mi anlayacağız… dinleyeceğiz… susacağız?…
bak gruplarla yakmaya, boğmaya başladılar şimdi de
sen yazmanı sürdür dostum
hepimiz sürdürelim aslında anlatmalarımızı
bir gün topumuzu yakacaklar
yüzyıllarca yazdık amma
görüyorsun daha anlamayanlar var…
ya da anlatamadıklarımız…
o kafalar da değişir mi dersin?…