Faika Sarp Kimdir? Hayatı, Eserleri

1950 yılında Çankırı’da dünyaya gelen Faika Sarp, 1970 yılında Ankara Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Avukatlık görevini çeşitli devlet kademelerinde yaptı. Çankaya Belediyesi hukuk işleri müdürlüğü, Turizm Bakanlığı hukuk müşavirliği ve bakan müşavirliği görevlerini uzun yıllar sürdürdü.

Haber Merkezi / Hukukçu kişiliğinin yanında şiirler yazmaya başladı. İlkin amatör başlayan bu süreç şiirlerinin Çağrı, Varlık, Edebiyat Güncesi, Berfin Bahar, Şiir Defteri, Dil Dergisi gibi süreli yayınlarda ve çeşitli antolojilerde yer almaya başlamasıyla hızlandı. Faika Özer Sarp en son 2005 yılında çıkardığı şiir kitabıyla yazın hayatına devam etmektedir.

Faika Özer Sarp, çeşitli devlet kurumlarında görevlerde bulunmuş bir hukukçu olmanın yanında meslek hayatının başlarında yazın hayatına girmiş bir şairdir. Eserlerinde romantik bir üslup kullandığı görülen şairin ilk kitabı Sevgiye Çalar 1986 yılında yayımlanmıştır. Daha sonra şiir dünyasına; Vatan Kalbimdir, Fırtınalar Koptuğumda, Ayaz Çiçekleri, Aşk Benim Kimsesizliğim, Üstü Sende Kalsın ve Aşkaısmarladık adlı eserlerini de kazandırmıştır.

Faika Özer’in Seviyorumlar Susayınca (1999) adlı bir de romanı bulunmaktadır Romanında yine aşk teması üzerinden hareket etmiştir. Feyzi Halıcı, şairi şöyle değerlendirmiştir: “Faika Sarp; tek bir sözcükle bir dünya çiziyor şiirin sapsarı altın peteğine, yalınca”. Sanatçının bir kadın gözünden yazdığı şiirler ve romanında yer verdiği kadın karakterler kadın duyarlılığını ve ayrıcalığını yansıtmaktadır. Şiirlerini romantizm etkisinde yazan, kadına ve Anadolu insanına şiirinde yer veren Faika Özer Sarp, edebiyat dünyasında hâlâ varlığını sürdürmektedir.

“Sen İstanbul’dun”

Bu İstanbul sendin sevgilim
Vallahi sendin
Marmara gözlerindi
İki deniz arası yeşilkar
Omuzlarına üşüşmüştü yıldızlar
Bulutlar saçlarındı
Esti dağıttı
Tel tel rüzgar
İstanbul’u bir nefeste
Çektim içime doldurdum
Bu İstanbul sendin bir tanem
İstanbul kadar efsunkar

Martı kanatlarıyla öpüşlenen
Şıpırıtılı sularında
Bin bir istridye gizli
Aheste çekilen küreklerle
Şarkılar söylenen
Yeşilköy’den Sarıyer’e
Uzanıp sevgilenen
İsyanlara, günahlara davetkar
Sendin sevgilim, alabildiğine sen

Dokundum minarelerin ezan sesine
Allahüekber kadar
Büyüktü Allaha yalvarışım
Dilendim sokak çocuklarının arsında
Bir tadım mutluluğu
Çok mu acıktım sana anlayamadım

Ne çok kadın vardı İstanbul’da
Hepsi ben miydim?
Ortaçağdan bu yana
Fesleğen kokulu Üsküdar’da
Süzülürken grup rengi feracemle nigar
Peşime düşen zabit sendin, kürdili hicazkar

Bu İstanbul sendin sevgilim
Hülyalarıyla rüyalarıyla
Takılıp kaldın aklımda
Yoksa ben miydim Fatih’in
Kuşatıp seni aşkımla
Bizans’ı yıkan sultan
Ben miydim söyle bana
Beklediğin fırtına

Bu İstanbul sendin sevgilim
Hoş geldin dedin aşkıma
İ’sinden L’sine kadar sendin
Ayasofya’dan, Sultanahmet’ten, Dolmabahçe’den
Hep sen çıktın karşıma
Küçücük bir taş aldım toprağından
Attım eskimiş aynalara
Aynalar kırıldı
Yine sen çıktın karşıma

Oturdum Kaşanesine İstanbul’un
Sarıldım sana doya doya
Mahmur uykular çöktü üstüme
Lahuti örtülerle
Ansızın uyandım sana
Al atlı şehzadeydin şimdi
Kaçırdın beni Çamlıca’dan saklı
Yeşil bir kutuya

Sen İstanbul’dun sevgilim
Bütün aşkınla hünkar
Sen ey ömrümü şarkılayan
Mağrur bestekar
Sevdalandım sana yeniden
Çocuklar kadar suçlu
Çocuklar kadar günahkar

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir