Murat Karacan Kimdir? Hayatı, Eserleri

23 Mart 1973 yılında Samsun’da dünyaya gelen Murat Karacan, ilkokulu Çarşamba’da, ortaokul ve liseyi Samsun’da tamamladı. Yıldız Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği bölümünden 1997’de mezun oldu. 1998’de Ordu’da İl Telekom Müdürlüğünde mühendis olarak göreve başladı.

Haber Merkezi / 2009’dan bu yana Ankara’da Türk Telekom Anonim Şirketi Genel Müdürlüğünde mühendis olarak görevini sürdürmektedir. 2013’te doğan Bahar ve Hüseyin Kerem’in babasıdır. Edebiyat dünyasına 2003 yılında Samsun’da çıkardığı Sevginin Kesiştiği Nokta adlı şiir kitabıyla adım atan Murat Karacan, Hükümsüz Hayatlar adlı şiir dosyasıyla 2009 Salâh Birsel Homeros Jüri Özel Ödülünü aldı ve kitabın ilk baskısı aynı yıl; ikinci baskısı 2015’te Mühür Kitaplığından çıktı. Karacan şiir ve yazılarını başta Ada, Akatalpa, Alaz, Eliz, Mühür, Sonra Edebiyat ve Uzak olmak üzere birçok dergide yayımladı.

Murat Karacan, Hükümsüz Hayatlar’da alıntı, anıştırma ve gönderme yoluyla çeşitli şairlere yer verir: Ahmet Haşim, Attilâ İlhan, Hayati Bâki, Hüseyin Yurttaş, Nâzım Hikmet, René Char ve Şeref Bilsel. Ancak ilk kitabı Sevginin Kesiştiği Nokta’da bulunan “Nazım” adlı şiirinde “Şiir Nazımdır” diyen Karacan için Nâzım Hikmet şiirin parladığı noktadır. Hükümsüz Hayatlar’da yalnızca şairler değil, aynı zamanda şehirler de vardır: İstanbul, İzmir, Kudüs, Paris ve Samsun. Şehirler içinde Samsun daha bir belirgindir. Karacan’ın ikinci kitabında piri-mürteşi, mürted, mühtedi gibi az da olsa ilk kitaba göre Arapça ve Farsça kökenli sözcükler dikkat çeker.

“Hükümsüz hayatlar enstitüsü”

Beni akşama gömün,
Acıların rengini gizlediği saatlere
Gün düşün çocuk benizli ölüler takvimine
Kim kundakladı ömrümü
Saatini sorun celladın
Kıyametin kopmasına daha kaç kan var

Ah! Yer, göğün altına sıkışmış et parçası,
Tüysüz, diken nedir bilmez
Celladını memur tayin et kendine
Say, kaç timsah avladı gözyaşların için

Ah Yer! kürenin hangi yüzünde ellerim,
Ateş koparılır bir ucundan
Hangi tene can değer
Hangisinden koparılır usulca

Acıya büyüyen çocuklar
Daha doğmadan uslanır
En bildik sözün ardına
Süpürülür de gözyaşları
Benim gözümde sulanır

Ey ruh!
İstifa et bu bedenden,
Ya da
Ey dünya! Bu bildik sensen
Beni içine zerk et

“Taş ki çölden uzak”

Çöl titrek
Kuyruk ki
canından can
Kavgaya hazırlanmada

Bulutlanmış kum
Esintiden uzak
Yanıyorken ortalık
Akrep olsa
İntihar etmişti çoktan

Suyu bilmezdi
Kuyu ki
sığıntı kalmış
avare
Rüzgâr
devinip durmada
Krallığında güneşin
Alışmışlıktan
bilinmezliğe

Taş ürkek
Delik ki
sığınmada karanlığa
kuytu aramada
Ot tıkanmış ağzına yağmurun

Toprak ki
Gölgesinden kaçmada dağların
Ayak izinde saklı acıları

Kurtlanmış hasret
Üstüne bir de kuyruk
Kuyruk ki
canından can
Düşman ki tek
çöl titrek
taş ürkek

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir