Meryem Çoşkunca Kimdir? Hayatı, Eserleri

1992 yılında Adana’nın Tufanbeyli İlçesi’nde dünyaya gelen Meryem Çoşkunca, Mersin 19 Mayıs Anadolu Lisesi’nden mezun oldu. Bolu İzzet Baysal Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümünde okudu.

Haber Merkezi / Meryem Çoşkunca’nın şiirleri Hayal, Akatalpa, Aşkın E Hali, Eliz Edebiyat, Gard Şiir, Hayâl, Kalemsiz, Kurşun Kalem, Kuşak Edebiyat, Lacivert, Mavi Yeşil, Melâmet, Me’yus, Mühür, Peyniraltı Edebiyatı, Şiiri Özlüyorum, Tmolos Edebiyat, Tun, Yasakmeyve gibi dergi ve fanzinlerde yayımlandı

Ödülleri:

2015 Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü’nde adı anıldı
2016 Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü

“Öbürü ya da Öteki”

/içi kemiren bu korkunç basınç

başka nasıl açığa çıkacaktı

              şiirsiz./

kaygılarımı omuzlamaktan başka
bilmedim tek bir yankı
döktüğüm yaşları topluyorum
önüme konulan çeyiz kör. gök kilitli.
duyarım dağılmış tozlar arasında
ezik bir kavalın ağıtını.ben
ordaydım ve yalnız çırpınışları gecenin
ezildim ben de doğrudur
bütün öfkesinin altında
sırtı dökük bir aşkın

doyur dedim nefsime
acıyı doyur
sesi eğilene kadar. karanlık
ol kuyunda bir başına taş
bir yaş daha düş, huy et
ve söyle
bu çağda en/ine duran bir ayna
bütün bütün değil daha
bin parça

bir gölge oyalasa bizi ah
içimizi taşıyla fırlatıp atacağız
kesiği yüzümüzden okunacak
suyun
dişli tanrılar ödeyecek bu bedeli
ben ve rüzgarından olan
dağ bilinecek. bilinecek
çarpışıp tutunamayan şeyler
aranırken eleği altında
küf kokulu zamanın

dağılıp toz olan ne varsa
bilinecek görünmeyen
öbürü
ve geceyle daha öteki

“Su Günü”

Suyun boğuluşuydu bardağa dökülmek
uzağınızda değil, boşluğunuzda, o sarı kovukta
dört kere tekrarladım bunu kalabalığa
yalnız kendim duyardım, bir de bardağa değen el

Ah dedim, herkes kendine yansır sarhoş bardakta
oyuk masalar üstünde başlar dünya turu!

Kimse sormadan gelirdi suların hatırını,
taşlar bakımsızlıktan kara
uzanmıyorlar ondan ırmak kenarlarına.
Söz gelimi birden doldurulmak desem
aldırır mısınız beni de boşluğunuza?

Dur dedim, bir çölün kumu ne kadar çoksa
o kadar ağaçsızdır topraklar, sen de olmayan bir dal
yol: işaret parmağım, yol: tırnaklarımın kazıdığı
yalnız kendim duyardım bunu, bir de bardağa değen el

Çok kere vurdum masaya, beşincide devrildi masa
işte, suyun ellerimde dirilişi
hazır değildim gülmeye ama güldüm

Yazın bunu: suyun günüdür bugün!

“Alıç Güzü”

Dilaltında saklı sözler gibi bir ağaçla akşamları
birikirdi ellerim kanlı kütüğün soğuğunda
ölü aynalardan yansıyandı inançsız gövdelere
çizgisine yamanan kovuk başları.

Ben sonbahardan sonraki şeylere inanırdım
ağzımdan Akdeniz tadına en çok ve suya
yetmedi söz buldum ağzıma
harflerin ininde yaz’dım
geçmişimde alıç güzü

İndiğim tümsekte durulmazdı
karanlığın yarama battığı o çukur aynada
gezindiğim yırtık bana esrar, bana buz ağı
her buz eriyeceği bir kap bulmalıydı oysa

her iyi denilen şey gibi fos çıkardı mutluluk
cam gibi eşiğe dağılırdım kim kırsa

ve içimizde hep dağlı bir at başı suskunluğu.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir