Mahmut Temizyürek Kimdir? Hayatı, Eserleri
21 Mart 1955 yılında Sivas’ın Şarkışla İlçesi’ne bağlı Kümbet Köyü’nde dünyaya gelen Mahmut Temizyürek, ilkokulu doğduğu köyde, orta öğrenimini Ankara’da tamamladı. Sekiz yılı değişik kentlerde ve değişik işlerde çalışarak geçti, inşaat, matbaa, santral operatörlüğü gibi işler çalıştı.
Haber Merkezi / 1979’da Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü’ndeki kaydoldu. 12 Eylül nedeniyle öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Daha sonra öğrenimini tamamlayabildi.
Öğrenimine ara verdiği yıllarda İstanbul’da Görsel, Gelişim Larousse, Britannica, Thema Larousse gibi ansiklopedilerde yazarlık ve yayın kurulu üyeliği yaptı. On yıl Başkent Üniversitesi’nin Basın Danışmanlığını görevini üstlendi. Halen, Bilkent Üniversitesi’nde başladığı Türkçe ve Eleştirel Okuma dersi hocalığına devam ediyor.
Şiirin yanı sıra denemeleri ve şiir üzerine yazıları ile de tanınan Temizyürek’in şiir, deneme ve eleştiri yazıları Akatalpa, Defter, Edebiyat Dostları, Edebiyat ve Eleştiri, Evrensel Kültür, İnsan, Kum, Patika, Varlık, Yarın, Yeni Olgu, Cumhuriyet Kitap, Radikal Kitap gibi dergilerde yayınlandı.
Eserleri;
İz ve Rüya
Kırlangıcım Paranoya
Yeryüzünü Gezen Atlı
Göçebe Buluşması
Boşluktan Doğan
Ödülleri:
2008 Memet Fuat Ödülü – Deneme dalında birincilik
“Bana şiir gönder” sonesi
Bana şiir gönder, diyorsun
Tersine yollar, yollar tersine
Kaldı en son, son bakışında
Göçmen kuşlar gibi inip kalkan kirpiklerin
kanat hızıyla benden alıp
saçtılar yer yüzüne
o şiiri
Bana şiir gönder, diyorsun
Ömrüm geçiyor aşkın ilmek yerlerinden
dişleyip çözmek için o kör düğümü, düğümü
kör dünya, gittin de dağıldı yel vurmuş un gibi
Ya beni hançerle…
…
Bana şiir gönder, diyorsun
Serin camdan geliyor sözün
Yüzünün harfinden ses, bir ses
işittim sandıkça, sanıdan bitkin duyularıma
güç ver, sözün ne renkse, hangi tonsa,
onu da ekle hiç değilse meyline
…Ya da gel bir bakıver yüzüme, bakışını kandil yapıp
gezineyim ben de şu yanar döner evrende
“Paranoya kırlangıcım paranoya”
İnsan güneşle dünyanın arasındadır
Senin sağında, benim solumda
Hep ortasındadır ölümün
Durur bir nefesle bir nefes
arasında bir yerde, sabahla akşam
arasında herşeyi şaşırabilir
Yaprağa düşen yağmurdur
yapraktan düşen damla
Ne yapabilir, rüzgârından
merhamet dilemekten başka.
İnsan şaşırdıkça
delinir şüphe torbası
zehirler gözü.
Seni var ya, inleyişinden tanırım
kiminle öpüşsen duyarım sesini
teninin duygusu bulaşır, ateşi, kokusu
bacaklarının arasından ürperti
dudaklarına dolaşır
seğirir damar gibi
İnsanla herkes arasında nahoş tecrübe
Kırlangıcın zamansız göç nedenidir
O yüzden tizdir gagasından fışkıran
Bir daha dönmez yurduna.
Kalp, inleyişinden tanınır
Bir öpünce, bir de kırılınca.
“Beyaz karanlıkta”
Yamaçlarda yeşil beyaz benekler
Göğ toprağın süt kokuyor çiyi buharı
80’i geçtin nasılsa, 90’ı da, sürdün 2000’e dal
Bu kaçıncı diriliş. Ustalaştın ağaçları tanımakta
Gördün her durumunu akarsuyun
Kaba şafakta kurum kurum akıp geceyi
sürükler, berrak bir nefese dönüşür ince şafakta
Güneşle birlikte sularda hem sevinç var hem keder
Sevinç güneşten, kederse hep aynı akıştandır olsa olsa
Gün güne değişir kuzeyle güneyin farkı
Ansızın sararıp solar doğudan batıya yüzler
Güneş, dağlar ardından duyulan o gurbet şarkısı
Ovalardan atlar geçer ya da ruhumuzdan atlar geçer ovaya
İçimde yitip gitmek arzusu o esmer
kadının ağzındaki beyaz karanlıkta