Ömer Erdem Kimdir? Hayatı, Eserleri
21 Ocak 1997 yılında Konya’nın Bozkır ilçesine bağlı Harmanpınar köyünde dünyaya gelen Ömer Erdem, bazı yapıtlarını A. Can Yakın, İshak Buhar, N. Yerli ve Yusuf Kikoğlu imzaları ile kaleme aldı. İlk ve orta öğrenimini Konya’da tamamlayan Ömer Erdem, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu.
Haber Merkezi / Bir süre İkinci Yeni şiiri üzerine çalışmalar yaptı. 1992’de TRT’de kameraman olarak çalışmaya başlayan Ömer Erdem, bu kurumda Eğitim Kültür ve Drama Programları’nda yöneticilik ve Kültür Dairesi müdürlüğü yaptı. 1997 yılında çıkmaya başlayan edebiyat dergisi Kaşgar’ın yayın yönetmenliği görevini üstlendi. Erdem, yaşamını halen İstanbul’da sürdürmektedir.
Ömer Erdem’in ilk şiiri 1998’de Diriliş dergisinde yayımlandı. Daha sonra ürünleri Dergah, Nar, Göçebe, Düşler ve Kaşgar, Hece, Kitap-lık, Yasak Meyve dergileri ile Yeni Şafak gazetesinde yer aldı. Ömer Erdem’in Yarım Ağaçlar adlı kitabı 2002 Cahit Zarifoğlu Şiir Ödülüne değer görülen ilk kitap oldu.
Birhan Keskin, Ömer Erdem hakkında: “Ömer Erdem özellikle son yıllarda bütün bu bilgilerin yüküyle ve dikkatiyle yazıyor, bunu görüyorum. Dünyanın ve hayatın hakiki bilgisinin ağırlığıyla yüzleşe yüzleşe, ontolojik meselelerin uç verdiği o ağrılı yerlerden, o ağrılı soruların peşinden, yer yer kapalı denemelerle, bazen de kendini sonuna kadar açan bir gülün çağrısı ile yazıyor. Ömer Erdem şiirini belki bu sebeple, sanırım en çok bu sebeple seviyorum…” derken Arif Umut: “Ömer Erdem’in yumuşak bir üslûbu var. Kimi zaman büyük şeyler söyleme kaygısı taşır gibi görünen, hikmetli söyleniş kaygısına düşen mısraları bile varoluşun özünü nahif bir şekilde kavrama çabası olarak yansıyor okura ve söyleyişin yumuşaklığına zarar vermiyor” değerlendirmesini yaptı. (Kaynak: turkedebiyatcilar.net)
Eserleri;
- Dünyaya Sarkıtılan İpler (1996)
- Mesafesi Kadar İnleyen Rüzgâr (1997)
- Yitirişler (1998)
- Yarım Ağaçlar (2001)
- Evvel (2006)
“Kayzerin şehri”
yürürken düşünüyor musun beni sabahleyin
kayzerin şehrinde
yara kabukları gibi karışıyor mu sesine sesim
üstüm açılıyor mu geceleri kayıyor mu yorganım
hayat sökülmüş bir kaldırım
su damarı var mı içinde su içtiğin bardağın
“Yeniden”
parmakların bildiği var gücü gibi dizlerin
ve kemiklerin hafızasından ışıyan lamba gibi
derinin bile rengi var bu yüzden
unutmuyor yanık izini buz lekesini
sırtını duvara yaslamış
bir gün bir saatte bir köşede beklerken
içerden bir soru birden
her şeyin sonuna geldiysek eğer
nedir bu yenilik şimdi nedir
sözler uyurken gelecek kışın ambarında
yastıklara sinmiş buzdolabı kapısından bakan
banyodaki tatlı köpük
atların şarkısı gibi şimdi nereye gidiyor
omzunda yılların rafından inmiş bir top kumaş
yokuşlarda seni iten rüzgâr var
poyraz mı o, hangi yönden esiyor
poyraz ki bozkırın lodosudur diyorlar
sürükler gülü dikeni ayırmadan
öyle bir poyraz mı bu
dikenin yolculuğu mu gülle
şaşkın ve geçimsiz dikenin
gülün yanında gülden ayrı kaderi mi
yoksa bu yenilik böyle bir şey mi