Kılıçdaroğlu’ndan Çok Sert ‘Kanal İstanbul’ Çıkışı
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmada, Kanal İstanbul projesine değinerek, “Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecektir. Bir daha ifade edeyim. İster içerden, ister dışarıdan bu coğrafyaya ihanet etmek üzere açılan bir ihaleyi birisi alıyorsa ve iklim krizinin bu kadar yaygın olarak konuşulduğu bir dünyada siz hala İstanbul’a ihanet etmeye devam edecekseniz ve bunun ihalesi açılacaksa o ihaleye giren ağır bedeller ödeyecektir. Bunu herkesin bilmesini isterim.” dedi.
Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB), bünyesinde dünyada sayılı örnekleri bulunan ‘İklim Müzesi’ni de barındıran Kadıköy’deki Müze Gazhane’de düzenlediği “İstanbul İklim Vizyonu ve Revize İklim Eylem Lansmanı” toplantısına katıldı. CHP lideri Kılıçdaroğlu toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Efendim böylesine güzel bir günde birlikte olmaktan son derece mutluyum. Mavi bir gezegende yaşıyoruz ve uzayın sonsuzluğuna baktığımız zaman aslında dünya çok da fark edilmiyor uzayın sonsuzluğu içinde. Dolayısıyla izniniz olursa hepinize dostlarım diye ifade edeyim. Çünkü bu mavi gezegende hepimiz geleceğimizi kurtarmak için, daha güzel bir gelecek için mücadele ediyoruz.
Elbette ki, Büyükşehir Belediye Başkanımızın anlattığı ve İstanbul için hayata geçirmeye çalıştığı ve İstanbul’un iklimini, doğasını korumaya çalıştığı bir gerçek. Bu vesileyle ben hepinizin huzurunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza teşekkür etmek isterim duyarlığı dolayısıyla.
“İklim krizi sadece bizim değil, sadece İstanbul’un değil dünyanın ortak sorunu”
İki genç çocuğumuz konuştu, onları da büyük bir dikkatle dinledim ve tabi Birleşmiş Millet Genel Kurul salonuna giren dinozoru da. Aslında o animasyonun bütün televizyonlarda gösterilmesini isterim. Oradaki bir soru çok önemli. “Hadi göktaşı düştü ve biz yok olduk ama siz neden kendi sonunuzu getiriyorsunuz ve neden önlem almıyorsunuz” diyor. Aslında soru son derece haklı. İklim krizi sadece bizim değil, sadece İstanbul’un değil dünyanın ortak sorunu. Dolayısıyla mücadelenin de ortak sürdürülmesi lazım. Sadece devletlerin değil devletler dışında uluslararası kuruluşların da bu konuda yoğun çaba harcadıklarını biliyorum. Ama bu çabalar ne kadar başarıya ulaşıyor bunun da bir şekliyle sorgulanması lazım.
Ortak sorun derken tabi gelişmiş ülkeler var, gelişmekte olan ülkeler var. Krizle mücadelede gelişmiş ülkelerin sorumluluğu biraz daha fazla. Hatta birazında ötesinde çok daha fazla. Eğer bir fosil yakıtların sonlandırılmasını istiyorsak o zaman gelişmiş ülkelerin ve oluşturdukları uluslararası fonların gelişmekte olan ülkelere aktarılması ve belli koşulların getirilmesi lazım. Belli süre içerisinde, belli bir zaman dilimi içinde bu mücadelenin hem yapılması, hem denetlenmesi, hem sonlandırılması gerekiyor. Eğer bu yapılabilirse ortak bir çaba harcanabilirse dünya mavi gezegen olmaya devam edecektir. Yoksa kendi sonumuzu getirmiş olacağız.
“Yaşanabilir bir dünyayı kurmak zorundayız”
Uluslararası kuruluşların elbette ki sorumlulukları var, elbette ki onlarda çalışıyorlar, elbette onların raporları var ve biz bu raporları da büyük bir dikkatle okuyoruz. Bütün mesele yenilenebilir enerjinin sürdürülebilirliğidir ve bu konuda harcanacak olan çabadır. Doğanın bize sağladığı bu konuda olağanüstü imkanlar var. Belki bugün için maliyetler biraz yüksek olabilir ama gelecek kuşaklar için bu maliyetlerin hiçbir anlamı yok. Dolayısıyla biz yaşanabilir bir dünyayı kurmak zorundayız ve sürdürmek zorundayız.
Bu arada Akdeniz kuşağı. İklim değişikliğinden en çok etkilenecek olanın Akdeniz kuşağı olduğu ifade ediliyor. Bizde bir Akdeniz ülkesiyiz aslında. Kuşağın nasıl etkilendiğini son orman yangınlarından gördük. İspanya’dan Türkiye’ye kadar bir Akdeniz havzasında olağanüstü orman yangınları oldu. Pek çok canlı hayatını kaybetti. Aslında ormanların karbondioksiti nasıl yok ettiğini ve oksijeni nasıl artırdığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Ormanları korumak aslında mavi gezegeni bir anlamda korumak demektir. Bu bağlamda uluslararası kuruluşlardan söz ederken Akdeniz ülkelerinin de bir araya gelip iklim kriziyle ilgili mücadelede dayanışma göstermeleri gerekir. İtalya’da mı yangın oldu buradan da bizde destek vermeliyiz söndürülmesi için. Türkiye’de mi oldu Yunanistan’ın bize destek vermesi lazım. Dolayısıyla Akdeniz’de yaşanan iklim krizinin önlenmesi için Akdeniz ülkelerinin de bir araya gelip ortak hedefler belirlemesi lazım. Bunun içinde çaba gösterilmesi gerekiyor.
Finans desteği. Özellikle gelişmekte olan ülkelere finans desteği son derece önemli. Bu konuda ayrılan kaynakların gelişmekte olan ülkelere aktarılmasına hepimizin önem vermesi lazım ve izlemesi lazım.
Bir başka konu, sözlerimi ondan sonra bitireyim izniniz olursa. İklim krizi onlarca yıldır konuşuluyor aslında. Şu veya bu şekilde hepimiz bir ucundan tartışıyoruz. Ama gereğini acaba yapıyor muyuz? Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler acaba gereğini yapıyorlar mı? Paris İklim Sözleşmesini biz daha yeni kabul ettik parlamentoda oy birliğiyle. Paris İklim Sözleşmesi aslında bu sürecin ilk adımı. Asıl bundan sonra o sözleşmenin gereğinin yapılması lazım. Acaba ülkeler bu sözleşmenin gereğini ne kadar yerine getirecekler, biz ne kadar yerine getireceğiz? Bunun üzerinde durulması lazım.
Birleşmiş Milletlerin ve uluslararası kuruluşların bu konuda yazılmış 30 yılı aşkındır hemen her yıl yayınlanan raporları var. O raporları okuyunca insan biraz umutsuzluğa kapılıyor. Raporlar böylede 30 yıl geçti neden gereği yapılmıyor ve neden daha sağlıklı, daha tutarlı, daha kararlı adımlar atılmıyor? Uluslararası finans kuruluşları çok açık ve net şunu söyleyebilirler Paris İklim Sözleşmesine uymayan, gereğini yapmayan hiçbir ülkeye uluslararası finans kuruluşları kaynak aktarmayacaktır nokta. Bu yapıldığı zaman mücadelenin etkisi çok daha fazla olacaktır. Asıl bunun üzerine kilitlenmek lazım.
“Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecektir”
Efendim İstanbul, Ekrem Başkanımız güzel şeyler anlattı. Mücadele için neler yaptığını söyledi, hedefleri açıkladı. Bunlar son derece güzel şeyler. Diğer Belediye Başkanlarının da aynı çabayı göstermesi lazım. Çünkü birlikten güç doğar. Bir kriz var evet kriz var. Kriz İstanbul’un mu? Hayır. Türkiye’nin mi? Hayır. Akdeniz’in mi? Hayır. Dünyanın krizi, insanlığın geleceği. Bizim dışımızdaki bütün canlılarında aynı zamanda geleceği. O zaman bu mücadelenin her birimiz bir ucundan tutarak ve belli bir zaman dilimi içinde başarıyla sonlandırarak güzel sonuçlar elde edebiliriz. Bu çok önemli.
Kanal İstanbul’dan da söz etti Sayın Başkan. Sayın Başkan hiç meraklanma Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecektir. Bir daha ifade edeyim. İster içerden, ister dışarıdan bu coğrafyaya ihanet etmek üzere açılan bir ihaleyi birisi alıyorsa ve iklim krizinin bu kadar yaygın olarak konuşulduğu bir dünyada siz hala İstanbul’a ihanet etmeye devam edecekseniz ve bunun ihalesi açılacaksa o ihaleye giren ağır bedeller ödeyecektir. Bunu herkesin bilmesini isterim. Dolayısıyla bu ihaleye kimse girmeyecektir gönlünüz rahat olsun Sayın Başkanım.
Efendim hepinize teşekkür ederim, sağ olun, var olun diyorum. Gençlere borcumuz var, çocuklarımıza borcumuz var onun gereğini yapacağız. Birlikte yapacağız.”