Demirtaş: Erdoğan İktidarı Gün Sayıyor
“4 Kasım 2016 siyasi tasfiye operasyonu başta halkımızın ve zindanlardaki arkadaşların direnişleri, kararlı duruşları sayesinde önce boşa çıkarılmış, sonra da tersine çevrilmiştir” diyen Demirtaş, “Erdoğan iktidarı gün sayıyor. Gerisi, yeniyi inşa etmekle sorumlu demokrasi güçlerinin yeteneğine, cesaretine ve ferasetine kalmıştır” ifadelerini kullandı.
Ekonomideki durumu da değerlendiren Demirtaş, “Gelin görün ki, bu kez kazın ayağı öyle değil. Ekonomi çöktü ve yoksullaşan kitleler AKP-MHP iktidarını sorgulamaya, ondan kopmaya başladı. Artık değil bizi, tüm Meclisi de içeri atsalar bile tarihi bir seçim yenilgisinden kurtulamayacaklar” dedi.
HDP’nin tutuklu Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Evrensel’den Şerif Karataş’a konuştu.
AİHM kararına rağmen hâlâ cezaevinde tutulan Demirtaş avukatları aracılığıyla sorularımızı yanıtladı, “Halkın desteği ve dışarıdaki arkadaşlarımızın özverili çalışmalarıyla HDP’yi büyüttük. Tasfiye etmek istedikleri parti, şimdi AKP-MHP iktidarını tasfiye etme noktasına geldi” ifadelerini kullandı.
Yargıya da taşınan siyasi cinayet iddialarına değinen Demirtaş, “Böylesi kritik geçiş dönemlerinde her türlü provokasyon yaşanabilir. Provokasyonun nereden, kimden, ne zaman, ne amaçla yapılacağını bilemezsiniz, adı üstünde provokasyon. Ancak halkın olası provokasyonlara karşı dikkatli, tedbirli ve duyarlı olmasını sağlamak, siyasi öncülerin görevidir tabii. Provokasyonlara karşı halkı önceden uyarmak ve provokasyonlar hayata geçirilince de serin kanlı bir şekilde süreci yönetmek gerekir. Bunu yaparken halkın cesaretini, umudunu ve direniş isteğini kırmamaya özen göstermek gerekir” dedi.
“Öncelikle tüm Evrensel okurlarına ve emekçilerine içten selamlarımı iletmek istiyorum” diyen Selahattin Demirtaş, üzerinden 5 yıl geçen 4 Kasım’ın hangi saiklerle yapıldığına dair sorumuza şu ifadelerle yanıt verdi:
“Belirttiğiniz gibi, 4 Kasım 2016 siyasi darbe operasyonlarının üzerinden beş yıl geçti. Bu süre zarfında Türkiye, Ortadoğu ve dünya genelinde çok ciddi siyasal, ekonomik ve sosyal değişimler, gelişmeler yaşandı. Gelişmeler her alanda o kadar hızlı ki, bizim dışarıda bıraktığımız dünya ile bugünkü dünya aynı değil artık. Her şey ama her şey hızla değişiyor, dönüşüyor. Sömürü ve yoksullaşma küresel düzeyde katmerleşirken bir avuç zenginin serveti 7 milyar insanın toplam servetini katbekat aşabiliyor. Elon Musk denilen adam, yerkürenin ilk dolar trilyoneri olmak üzere. Yani sadece bu adamın serveti, Türkiye Cumhuriyeti’nin 2022 bütçesinin neredeyse 10 katı. Bir iddiaya göre, Binali Yıldırım’ın sadece Hollanda’daki serveti 26 milyar dolarmış. Buradan yola çıkarak bir tahmin yürütürsek bir avuç AKP yöneticisi ile beşli çete denilen şirketlerin serveti de toplamda 10 Türkiye’ye bedeldir. Peki bu AKP’li siyasetçiler, devletten aldıkları maaşlarla mı edindiler o servetlerini? Elbette hayır. Nasıl edindiklerini az çok biliyoruz. Elon Musk, Jeff Bezos, Mark Zuckerberg gibi küresel zenginlerin hem ticaretten hem de spekülatif para operasyonlarından servetlerine servet kattıkları açık. Peki, bizim “yerli ve milli” zenginlerimiz parayı nereden buldular? İşte bu sorunun yanıtı, bize yapılan operasyonun gerçek nedenidir.”
“On tane Türkiye kadar para, resmen çalınmış durumda”
Demirtaş devamında konuyu biraz daha açarak, “AKP yönetici eliti tarihimizde hiç olmadığı kadar yolsuzluğa ve rüşvete bulaştı. Eskiden devleti yönetenler devletten azıcık çalarlardı. Ama AKP döneminde devlet komple çalındı, geriye azıcık bırakıldı. Bu amaçla o kadar ağır ve ciddi suçlar işlendi ki, bir gün tüm gerçekler ortaya saçıldığında, ki mutlaka saçılacak, insanlar gördüklerine ve duyduklarına inanamayacak, şoke olacaklar. AKP’ye iyi niyetle oy vermiş olan seçmenler bu kadar büyük suçların ve günahların, bilmeden de olsa ortağı olmaktan hicap duyacaklar. Çünkü öyle böyle bir hırsızlıktan söz etmiyorum, on tane Türkiye kadar para, resmen çalınmış durumda” ifadelerini kullandı.
İktidara yönelik eleştirilerini sürdüren Demirtaş, “Tabii ki ülkeyi yönetenlerin tek ağır suçları bu da değil. Özellikle Suriye’de yaşa dışı şekilde desteklenen çeteler, içeride kurulan gizli paramiliter yapılar, seçim kazanmak için Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara’da patlatılan bombalar, hendekler ve barikatlar gerekçesiyle uygulanan abartılı şiddet, yakılan ve yıkılan şehirler, diri diri ateşe verilen insanlar ve bir de ‘sırrı’ henüz çözülememiş 15 Temmuz darbe girişimi. Dahasını da sayabiliriz ama bunlar bile iktidarın bulaştığı suçların vahametini göstermesi bakımından kan dondurucudur” diye konuştu.
Demirtaş devamla şunları ifade etti:
“İşte tüm bu gerçeklerin ortaya çıkmasını ve hesap gününün gelmesini engellemek için AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın hem iktidarda kalması hem de tüm gücü elinde toplaması gerekiyordu. Fakat gelin görün ki, önünde bir engel vardı, HDP. 7 Haziran 2015 seçimlerinde bu durum en net şekilde ortaya çıkmıştı. O halde AKP ve Erdoğan açısından ne yapıp edip o engelin ortadan kaldırılması gerekiyordu. Ancak kamuoyunun HDP’ye yönelik desteği ve sempatisi nedeniyle bir türlü operasyon çekemiyorlardı. Aradıkları operasyonun fırsatını 15 Temmuz darbe girişimi AKP ve Erdoğan’a, Allah’ın bir lütfu olarak sundu. Darbe girişiminin yol açtığı korku ve kaos ortamını planlarını hayata geçirmek için kullanan Erdoğan, önce OHAL ilan edip tüm yetkileri kendisinde topladı. Ardından kanun hükmünde kararnamelerle kurduğu düzeni kalıcı hale getirmenin adımlarını attı. Yine de yeterli değildi, Erdoğan kendisini halen tam olarak güvende hissetmiyordu. Tam o dönemde, ortağı Devlet Bahçeli ile yeni bir plan üzerinde gizli bir anlaşma yaparak tek adam rejimini anayasal değişiklikle resmileştirmeye karar verdiler. Bu gizli ve kirli anlaşmanın hayata geçirilmesi için referandumda yüzde 50 evet oyuna ihtiyaç duyuyorlardı. Bunun önündeki en büyük engel de yine HDP’ydi.”
“2023 seçimleri geliyor ve yine içeride olmamız için her türlü hukuksuzluğu, ahlaksızlığı göze alıyorlar”
Bahçeli’nin Erdoğan’dan esas talebinin içeride ve dışarıda Kürt karşıtı politikaları hayata geçirmesi olduğunu anlatan Demirtaş, “Erdoğan da 7 Haziran yenilgisini kendisine tattırmış olan HDP’yi tasfiye etmeye seve seve hazırdı zaten. Böylece ikisinin çıkarları uyuştu ve tek adamlığı alarak Bahçeli’nin kontrolüne girme pahasına iktidarını sürdürmek, Erdoğan’ın tek kurtuluş umudu haline geldi. İşte 4 Kasım 2016 tarihinde gece yarısı evlerimizden kaçırılmamıza böyle karar verildi. Bizi hapse atar atmaz da Bahçeli’nin anayasa değişikliği teklifi uygulandı ve nisan 2017’de tek adam sistemi referandumu, bizler içerideyken hileyle, hurdayla, şaibeyle kabul edilmiş gibi yapıldı. Ardından da 2018 seçimleri geldi. Seçimi kazanabilmek için yine bizi içeride tutmak zorunda hissettiler. Şimdi 2023 seçimleri geliyor ve yine içeride olmamız için her türlü hukuksuzluğu, ahlaksızlığı göze alıyorlar” dedi.
“Her türlü kirli hesaplarını ve sinsi planlarını her seferinde bozan güç HDP’dir”
Ekonomideki durumu da değerlendiren Demirtaş, “Gelin görün ki, bu kez kazın ayağı öyle değil. Ekonomi çöktü ve yoksullaşan kitleler AKP-MHP iktidarını sorgulamaya, ondan kopmaya başladı. Artık değil bizi, tüm Meclisi de içeri atsalar bile tarihi bir seçim yenilgisinden kurtulamayacaklar. Çünkü bizler içeride teslim olmadık, geri adım atmadık, direndik. Özgürlüğümüz pahasına meydan okuduk. Halkın desteği ve dışarıdaki arkadaşlarımızın özverili çalışmalarıyla HDP’yi büyüttük. Tasfiye etmek istedikleri parti, şimdi AKP-MHP iktidarını tasfiye etme noktasına geldi. HDP dağılmış olsaydı ortada muhalefet diye bir şey kalmazdı. Erdoğan da ömrü boyunca saltanat sürerdi. İşte Erdoğan ile Bahçeli’nin HDP’ye yönelik bitmeyen kini ve öfkesinin nedeni budur. Her türlü kirli hesaplarını ve sinsi planlarını her seferinde bozan güç HDP’dir” diye konuştu.
“4 Kasım 2016 siyasi tasfiye operasyonu başta halkımızın ve zindanlardaki arkadaşların direnişleri, kararlı duruşları sayesinde önce boşa çıkarılmış, sonra da tersine çevrilmiştir” diyen Demirtaş, “Erdoğan ve şürekasının yaşadığı şey tam bir çöküştür. Bizler daha şimdiden direnişin ve onurlu duruşun sembolü haline gelmişken Erdoğan tarihe otoriter, zalim bir şahıs olarak geçmeyi garantilemiştir. Bizi yirmi yıl daha içeride tutsalar bile bu durum değişmeyecektir. Durum netleşmiş, artık bitmiştir. Erdoğan iktidarı gün sayıyor. Gerisi, yeniyi inşa etmekle sorumlu demokrasi güçlerinin yeteneğine, cesaretine ve ferasetine kalmıştır” ifadelerini kullandı.
“Bir de gidin HDP’lilere sorun, kendilerini tarihsel açıdan kaybetmiş görüyorlar mı hiç?”
Geçtiğimiz günlerde “Erdoğan dağıldı ve 2015’ten sonra bir daha da toparlayamadı” şeklinde bir demeci olduğunu ancak Gazeteci Kübra Par’ın kendisinin yanıldığını, Erdoğan’ın o tarihten bu yana girdiği her seçimi kazandığını yazdığını hatırlatan Demirtaş şu ifadeleri kullandı:
“Böyle düşünenlere şunu hatırlatmak isterim; Erdoğan siyasete hangi davanın adamı olarak girmişti, şimdi nereye savruldu? Bir düşünün bakalım, Erdoğan’ın neleri kaybettiğini, hangi değerlere kaybettirdiğini ve nasıl darmadağın olduğunu daha iyi anlarsınız. Meselenin tarihini ıskalayıp bir iki seçime bakarak kazananı veya kaybedeni belirlemeye kalkmak yüzeysel olur. Erdoğan, siyasal İslam’ın bu coğrafyadaki yüzyıllık birikimini, kazanımını ve hayallerini tabiri caize şehrin çöplüğüne attı. Kendileri açısından yüzyılın en büyük tahribatını ve kaybını yaşıyorlar. Bir de gidin HDP’lilere sorun, kendilerini tarihsel açıdan kaybetmiş görüyorlar mı hiç?”
“O sandık er geç gelecek ve halk gereğini yapacak”
Yargıya da taşınan siyasi cinayet iddiaları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Demirtaş şu değerlendirmede bulundu:
“Böylesi kritik geçiş dönemlerinde her türlü provokasyon yaşanabilir. Provokasyonun nereden, kimden, ne zaman, ne amaçla yapılacağını bilemezsiniz, adı üstünde provokasyon. Ancak halkın olası provokasyonlara karşı dikkatli, tedbirli ve duyarlı olmasını sağlamak, siyasi öncülerin görevidir tabii. Provokasyonlara karşı halkı önceden uyarmak ve provokasyonlar hayata geçirilince de serin kanlı bir şekilde süreci yönetmek gerekir. Bunu yaparken halkın cesaretini, umudunu ve direniş isteğini kırmamaya özen göstermek gerekir. Bizi içeride, kimilerini dışarıda öldürmeyi göze alsalar bile halkın yürüyüşünün durdurulamayacağını, bu iktidarın halkın gücü ve iradesiyle alaşağı edileceğini herkesin bilmesi ve kararlı olması gerekir. Kimse halkın iradesi karşısında bir gün bile duramaz. O sandık er geç gelecek ve halk gereğini yapacak. Nokta.”