Merkez Bankası Politika Faizini Sabit Tuttu

Merkez Bankası (TCMB), piyasaların beklediği gibi politika faizini sabit tuttu. Banka, geçen ay politika faizini, 500 baz puan artışla yüzde 45’ten yüzde 50’ye yükseltmişti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası’nın (TCMB), Nisan ayı piyasa katılımcıları anketinde cari ay ve 3 ay sonrası için faiz beklentisi yüzde 45’ten yüzde 50’ye çıktı. 12 ay sonrası için politika faizi beklentisi de yüzde 36,96’dan yüzde 38,18’e yükseldi.

Türkiye’de enflasyon Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre Mart ayında yıllık olarak yüzde 68,50 oldu.

Paylaşın

Fed’den Faizi 23 Yılın Zirvesinde Sabit Tutma Kararı

ABD Merkez Bankası (Fed), beklentilere paralel bir şekilde politika faizini yüzde 5.25 – 5.50 aralığında sabit tuttu. Fed, Mart 2022 – Temmuz 2023 arasında toplamda 525 baz puanlık faiz artırım kararı almıştı.

Haber Merkezi / ABD Merkez Bankası (Fed) Açık Piyasa Komitesi (FOMC), faiz kararını açıkladı. FOMC, beklentilere paralel bir şekilde politika faizini yüzde 5,25 – 5,50 aralığında sabit tutma kararı aldı.

Karara ilişkin yapılan açıklamada, faiz indirimi için enflasyon konusunda daha fazla güvene ihtiyaç olduğu belirtildi.

Fed’in projeksiyonlarında büyüme tahminleri yukarı yönlü revize edildi. 2024 yılı büyüme tahmini yüzde 1,4’ten yüzde 2,1’e, 2025 tahmini yüzde 1,8’den yüzde 2’ye yükseltildi. Çekirdek enflasyon beklentisi de 2024 yılı için yüzde 2,4’ten yüzde 2,6’ya yükseltildi. 2024 için işsizlik oranı beklentisi yüzde 4,1’den yüzde 4’e düşürüldü.

Fed’in son 4 toplantıda olduğu gibi faizi sabit bırakması bekleniyordu. 30 gün vadeli Fed fon oranlarına göre Fed faiz kararı ihtimallerini veren CME FedWatch Tool’da Fed’in bugün faiz oranını sabit bırakmasına yüzde 99 ihtimal veriliyordu. Diğer bir deyişle piyasa Fed’in faizi sabit bırakmasına neredeyse kesin gözüyle bakıyordu.

ABD’de şubat ayında yıllık enflasyon yüzde 3.2 ile yüzde 3.1’lik beklentiyi aşmıştı. Beklentinin üzerinde gelen bu veri sonrası piyasalarda Fed’in vereceği reaksiyon merak edilmeye başlanmıştı.

Fed, bugünün ardından 1 Mayıs ve 12 Haziran tarihlerinde faiz kararını açıklayacak. Şu anda piyasalar ağırlıklı olarak Haziran ayında ilk faiz indiriminin gelmesini fiyatlıyor. Bu fiyatlamada bir değişim yaşanıp yaşanmayacağını Powell’ın açıklamaları ve nokta grafikte yer alan tahminler belirleyecek.

Paylaşın

Yabancı Bankalar, Türkiye İçin Faiz Beklentilerini Değiştirdi

Finans kuruluşları, şubat ayında enflasyon rakamlarının beklentilerin üzerinde açıklanması sonrası, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz artıracağına ilişkin beklentilerini değiştirdi.

Deutsche Bank, TCMB’nin mart ayındaki toplantıda 500 baz puanlık faiz artışının ‘yüksek ihtimal’ olduğunu ve faizin yüzde 45’ten yüzde 50’ye çıkabileceğini belirtti. Bank of America (BofA) “Nisan ayında 300-500 baz puanlık bir artırımı mümkün görüyoruz” açıklamasında bulundu.

JPMorgan da TCMB’nin nisanda politika faizini 500 baz puan daha artırarak yüzde 50’ye çıkaracağını tahmin etti.

Merkez Bankası (TCMB), Hafize Gaye Erkan’ın yerine göreve atanan Fatih Karahan başkanlığında yaptığı ilk toplantıda politika faizini yüzde 45 düzeyinde sabit tutma kararı almıştı.

Geçen yıl Mayıs ayındaki seçimler öncesi Türkiye’de politika faizi yüzde 8,50’ydi. Seçimler sonrası ise Haziran ayından bu yana parasal sıkılaşma politikalarının sonucu olarak Merkez Bankası politika faizini 3650 baz puan yükseltti.

TCMB’nin uzun süre faizlerin yüksek tutulacağına dair mesajlarına rağmen piyasada yıl sonuna doğru faiz indirimlerine başlanacağı beklentisi var.

Politika faizinin yıl sonunda yüzde 37,5 seviyesinde olması bekleniyor. Merkez Bankası’nın düzenlediği ankete katılan ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 36,25 oldu.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; Şubat enflasyonunun beklentilerin çok üzerinde gelmesi sonrası bazı yabancı bankalar Türkiye için faiz beklentilerini değiştirdi. Bu kapsamda ekonomistlerin bazıları, Merkez Bankası’nın (TCMB) bu ay veya gelecek ay faiz artışına gidebileceğini yazdı.

TCMB Para Politikası Kurulu ise Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan başkanlığında 21 Mart Perşembe günü toplanacak. Aynı gün saat 14.00’te faiz kararı açıklanacak.

Son olarak ocak ayında faiz artışı yapan TCMB Para Politikası Kurulu, son toplantıda faiz artışını pas geçmiş ve faizleri yüzde 45 seviyesinde sabit tutmuştu.

Ancak şubat ayında Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) şubatta yıllık olarak yüzde 67,07 artarak, yüzde 66’lık beklentiyi aşmıştı. TÜFE şubatta aylık bazda ise yüzde 3,8’i aşarak yüzde 4,53 artmıştı.

Enflasyonun beklentilerden yüksek seviyede seyretmesi ise son toplantıda faiz artışını pas geçen TCMB’nin tekrar sıkılaştırma hamlelerine dönebileceği ihtimallerini gündeme getirmişti.

Yabancı bankaların konu ile ilgili analizleri ise şöyle oldu:

Deutsche Bank: Türkiye’de enflasyon dinamiklerindeki kötüleşme nedeniyle politika faizi tahminini revize eden Deutsche Bank analistleri, TCMB’nin mart ayındaki toplantıda 500 baz puanlık faiz artışının ‘yüksek ihtimal’ olduğunu ve faizin yüzde 45’ten yüzde 50’ye çıkabileceğini belirtti.

BofA: Bank of America (BofA) ekonomistleri Zumrut İmamoğlu, David Hauner ve Claudio Irigoyen geçtiğimiz hafta Türkiye’ye yaptıkları gezinin ardından “Türkiye gezi notları: Artış döngüsü bitmiş olabilir ancak sıkılaşma devam ediyor” başlıklı bir not kaleme aldı.

BofA ekonomistleri son kaleme aldıkları notta, “Nisan ayında 300-500 baz puanlık bir artırımı mümkün görüyoruz, ancak bu henüz bizim baz senaryomuz değil ve mart ayı enflasyonuna bağlı olacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

JPMorgan: JPMorgan da TCMB’nin nisanda politika faizini 500 baz puan daha artırarak yüzde 50’ye çıkaracağını tahmin etti. ABD’li banka, daha önce TCMB’nin politika faizini yüzde 45’e yükselttiği faiz artışıyla faiz artışı döngüsünü sonlandıracağını öngörüyordu.

JPMorgan yayımladığı araştırma notunda, “Manşet enflasyon, şubat ayında aylık yüzde 4,5 ile bizim beklentimiz olan yüzde 4,2’nin ve piyasa beklentisi olan yüzde 3,8’in çok üzerinde gerçekleşti” dedi.

JPMorgan, yıl sonu politika faizi tahminini ise yüzde 45’te tuttu. Banka analistleri, TCMB’nin kasım ve aralık aylarında faizi indirebileceğini belirtti.

Morgan Stanley: ABD’li banka Morgan Stanley kasım ve aralık aylarında TCMB’den faiz indirimi beklentisini baz senaryosundan çıkararak TCMB’den ilk faiz indirimini 2025 yılının ilk çeyreğinde beklediklerini bildirdi.

Ekonomist Hande Küçük tarafından yazılan notta şubatta beklentiden yüksek gelen enflasyon verisi sonrası baz senaryoda değişikliğe gidildiği aktarıldı.

Açıklamada, “Enflasyonda genele yayılan ivmelenme, Merkez Bankası’nın enflasyon projeksiyonları için yukarı yönlü risk oluşturuyor. Bu da, verilere ve diğer politika tedbirlerine bağlı olarak 2024’ün 2. çeyreğinde politika faizinde yükselişe neden olabilir.” ifadesi yer aldı.

Küçük, TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın enflasyon raporu toplantısındaki söylemine de atıfta bulunarak, TCMB’nin ek faiz artırımından önce mart ayı enflasyon verilerini de görmek isteyeceğini belirtti.

HSBC: HSBC Orta-Doğu Avrupa, Ortadoğu, Afrika Ekonomisti Melis Metiner ise Türkiye ile ilgili hazırladığı raporda, seçimlerden sonra politikada büyük bir değişiklik öngörmedi.

Raporda, “Temel faiz oranının bu yıl yüzde 45’te kalmasını bekliyoruz ancak senaryomuzdaki riskler hâlâ daha fazla artışa alan bırakıyor. Enflasyon tahminlerimiz göz önüne alındığında, sadece 2025’in ilk çeyreğinden itibaren faiz indirimi için alan görüyoruz” ifadelerine yer verildi.

HSBC, 2024 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 47,9’dan yüzde 49,4 seviyesine yükseltirken 2025 enflasyon beklentisini ise yüzde 29 seviyesinde sabit bıraktı.

Paylaşın

Nebati’nin Faturası Ağır Oldu: Merkez Bankası’nı 900 Milyar Zarara Uğrattı

Eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati döneminde devreye alınan ekonomi politikaların faturası ağır oldu. Merkez Bankası’nın bu yıl büyük bölümü Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) olmak üzere yaklaşık 900 milyar lira zarar etmesi bekleniyor.

Kur Korumalı Mevduat’ı (KKM) ‘asrın buluşu’ olarak tanımlayan ve ‘epistomolik kopuş, heterodos para politikası’ açıklamaları ile sık sık gündeme gelen Hazine ve Maliye eski Bakanı Nureddin Nebati döneminde devreye alınan politikaların faturası ağır oldu. Bakan Mehmet Şimşek’in göreve gelir gelmesiyle bütçe açığını düşük göstermek için Merkez Bankası’na (MB) devredilen KKM, tüm hesapları altüst etti.

Sözcü’den Erdoğan Süzer’in haberine göre; Yıllarca bütçeye kaynak sağlayan Merkez Bankası’nın bu yıl büyük bölümü KKM’den olmak üzere yaklaşık 900 milyar lira zarar etmesi bekleniyor. İktidar Merkez Bankası’nın kötü günlerde kullanılmak üzere biriktirdiği ihtiyat akçesini bütçe yoluyla bol keseden harcadığı için zararın normalde Hazine borçlanmasıyla karşılanması gerekiyor. Ancak borçlanma yerine zararın gelecek yıllardaki kârlardan finanse edilebileceği belirtildi.

Yasa gereği yılın ilk 3 ayında genel kurulunu yapması gereken MB, her yıl olduğu gibi genel kurulunu nisan ayında gerçekleştirmek için olağanüstü toplantı daveti yaptı. Buna göre MB 28 Mart Perşembe günü saat 14.00’te olağanüstü toplanıp genel kurulun nisan ayında bir tarihte yapılması yönünde karar alacak. Seçimlerden hemen 3 gün öncesine denk gelen bu toplantıda Merkez’in devasa zararı ise kamuoyuna açıklanmayacak.

Merkez Bankası’nın 31 Aralık 2023 tarihli yıllık bilançosu henüz açıklanmadığı için oluşan zarar kesin olarak bilinmiyor. Bununla birlikte 29 Aralık 2023 tarihli haftalık bilançosu, MB’nin büyük bölümü KKM’den kaynaklanmak üzere 1.1 trilyon TL düzeyinde henüz realize olmamış zararı işaret ediyor. Veriler, Merkez’in artık alım gücünü büyük ölçüde yitiren madeni para basımından da 90 milyon liraya yakın zarar ettiğini gösteriyor.

Paylaşın

Deutsche Bank’tan 2024 Yıl Sonu Dolar Tahmini: 38 Lira

Dünyanın en büyük bankalarından Deutsche Bank, Türkiye için 2024 yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 41,1 olurken, bankanın 2024 yıl sonu Dolar tahmini ise 38 lira oldu.

Banka, Merkez Bankası’nın (TCMB) faizi iki kez 250’şer baz puan artırarak ocak ayında yüzde 45’e çıkaracağını tahmin etti.

BloombergHT’nin aktardığına göre; Deutsche Bank analistleri, enflasyon görünümü, potansiyel portföy girişleri ve ortodoks politikaya bağlılığın bir sonucu olarak 2024’te “iyi performans” sergilemesi için Türk lirasında alan görüyor.

6 Aralık’ta yayınlanan raporda, “Kümülatif enflasyonun tahmin aralığının alt sınırına (Yüzde 40-45) gelmesi durumunda bu, toplam getiri açısından TL’yi cazip hale getirir” denildi.

Banka, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faizi iki kez 250’şer baz puan artırarak Ocak ayında yüzde 45’e çıkaracağını tahmin etti.

Analistler TCMB’nin 2024 yılının son çeyreğinde faiz indirimine gitmesini ve politika faizini 2024 sonuna kadar yüzde 40’a çekmesini bekliyor.

Analizde, “Enflasyonun baz etkileri nedeniyle önemli ölçüde düşeceği üçüncü çeyrekten itibaren faiz indirimi olasılığını, özellikle de büyüme ve istihdam ciddi bir baskı altına girerse, göz ardı edemeyiz” değerlendirmeleri yer aldı.

Analistler 2024 yıl sonu için enflasyonun yüzde 41,1 olacağını öngörürken, Dolar/TL için de 38 tahminini yaptı.

Paylaşın

Morgan Stanley’den “Enflasyon” Yorumu: Mayıs 2024’te Zirve Yapacak

Morgan Stanley, Türkiye’de enflasyonun Mayıs 2024’te yüzde 67 ile zirve yapacağını açıkladı. Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, JP Morgan’ın organize ettiği, Türkiye Ekonomik Forumu’na katıldı.

ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’na yeni atamaların ardından Eylül sonrasında faiz artışı görülmesi olasılığının arttığını belirtti.

Aralarında Hande Küçük’ün de olduğu Morgan Stanley analistleri, TCMB’nin bu ay 150 baz puanlık artışla faizi yüzde 19’a çıkarmasını, Eylül’de ise 100 baz puanlık faiz artışı yapmasını bekliyor.

Bloomberght’te yer alan habere göre, raporda, analistler “Enflasyondaki yükselişe rağmen TCMB’nin faiz artırımlarına kademeli olarak devam etmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Analistler yılsonu TÜFE tahminini yüzde 62’ye yükseltirken enflasyonun Mayıs 2024’te yüzde 67 ile zirve yapmasını bekliyor.

Raporda “TCMB tarafından işaret edilen kademeli faiz artırım hızı göz önüne alındığında, kur ve vergi/yönetilen fiyatlardaki potansiyel ilave ayarlamalar enflasyon görünümü üzerinde yukarı yönlü riskler oluşturuyor” değerlendirmeleri yer aldı.

Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, JP Morgan’ın organize ettiği, Türkiye Ekonomik Forumu’na katıldı.

Bakan Şimşek’in forumda Türk ekonomisine ilişkin bir sunum yaparak çeşitli uluslararası yatırımcı gruplarıyla görüştüğü öğrenildi. Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın ise görüşmelere devam ettiği bildirildi.

Paylaşın

FED, Politika Faizini Son 16 Yılın En Yüksek Seviyesine Çekti

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Bankası (FED) gecelik politika faizini 25 baz puan artırarak yüzde 5-5.25 aralığına çekti. Böylece FED’in politika faizi son 16 yılın en yüksek seviyesine çıktı.

FED, mart ayında da 25 baz puanlık faiz artırımı kararı almıştı. Oybirliğiyle alınan son kararla beraber son 10 toplantıda politika faizini toplamda 500 baz puan artırmış oldu.

FED, bu kararla önümüzdeki dönemde faiz oranlarında artışa ara verebileceğinin sinyalini de verdi.

FED’in bu şekilde ABD’de son dönemde batan bankalardan kaynaklanan risklerin değerlendirilmesi, borç tavanına ilişkin siyasi tıkanıklığın aşılması ve enflasyonun seyrinin değerlendirilmesi amacıyla yetkililere zaman kazandırmayı amaçladığı belirtiliyor.

Karar ne anlama geliyor?

FED karara ilişkin yaptığı açıklamada, faiz oranlarını arttırmayı durdurduğu 2006 yılında kullandığı dile benzer bir dil kullanarak, “politikanın sıkılaştırılmasına yönelik hangi ilave adımların uygun olabileceğinin belirlenmesi konusunda yetkililerin ekonomi, enflasyon ve mali piyasaların önümüzdeki hafta ve aylarda nasıl davranacaklarını izleyeceklerini” belirtti.

Açıklamada kullanılan bu ifadeler, ABD Merkez Bankası’nın Haziran ayında yapacağı politika toplantısında faiz oranlarını sabit tutacağına ilişkin bir garanti vermiyor.

FED’in açıklamasında enflasyonun yüksek seyretmeye devam ettiği ve istihdamda elde edilen kazanımların hala güçlü bir hızda ilerlemeyi sürdürdüğü belirtildi.

ABD Merkez Bankası, ekonomik büyüme sürse de son gelişmelerin hem aileler hem de şirketler için daha sıkı kredi koşullarını beraberinde getirebileceğini ve ekonomik faaliyet, işe alım ve enflasyonun etkilenebileceğini kaydetti.

ABD’de bazı bankaların batmasının ardından baş gösteren risklerin yanısıra, Kongre’de Cumhuriyetçiler ve Demokrat Başkan Joe Biden arasında borç limitine ilişkin yaşanan anlaşmazlığın, FED’in mali koşulları daha da sıkılaştırmaya çalışma konusunda daha ihtiyatlı davranmasına neden olduğu belirtiliyor.

Powell’dan kararlılık mesajı

FED Başkanı Jerome Powell faiz kararının ardından yaptığı açıklamada, bankacılık sektöründe koşulların iyileştiğini, ABD’de bankacılık sektörünün sağlam ve dayanıklı olduğunu, bu süreçten doğru dersleri çıkarma konusunda da kararlı olduklarını vurguladı.

Enflasyon baskısının sürdüğünü belirten Powell, enflasyonun yüzde 2’ye çekilmesi konusunda kararlı olduklarının altını çizdi.

FED Başkanı Powell, fiyat istikrarı olmadan güçlü ve sürdürülebilir bir iş gücü piyasası sağlanamayacağını belirtti.

Önümüzdeki dönemde hangi para politikalarının benimseneceğinin gelişmelere bağlı olacağını vurgulayan Powell, faiz oranı konusundaki kararların da her toplantıda bu gelişmelere göre değerlendirilerek alınacağının altını çizdi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Altı Büyük Merkez Bankasından Dolar Likiditesini Artırma Kararı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Japonya, Kanada, Avrupa, Fed ve İsviçre Merkez Bankaları, finans piyasalarına güven vermek amacıyla, ABD doları akışını artırma kararı aldı.

Haber Merkezi / Bankalar, koordine bir şekilde “likidite karşılığının artırılacağını” ortak bir açıklama ile dünya kamuoyuna duyurdu.

Devreye sokulacak sistemle bankalar, FED üzerinden borçlanabilecek. Bu sistem, 2008 finans krizi sırasında uygulanmaya başlanmıştı. Kovid 19 sürecinde de uygulamaya konulan sistemin “en azından Nisan sonuna dek” devrede olacağı belirtiliyor.

Altı büyük merkez bankası tarafından yapılan ortak açıklamada, ABD doları fonlamasını sağlamada swap hatlarının etkinliğini artırmak için halihazırda dolar işlemleri sunan merkez bankalarının 7 gün vadeli işlemlerinin sıklığını haftalıktan günlüğe çıkarma konusunda anlaştığı bildirildi.

Açıklamada, merkez bankalarının arasındaki swap hatları ağının, küresel fonlama piyasalarındaki baskıları hafifletmek için önemli bir likidite desteği işlevi gördüğü ve böylece bu tür baskıların hanehalkı ve işletmelere yönelik kredi arzının üzerindeki etkileri hafifletmeye yardımcı olduğu kaydedildi.

Büyük merkez bankalarının likiditeyi artırmaya yönelik attığı adım, İsviçre’nin en büyük bankası UBS’in kriz yaşayan Credit Suisse’i satın alacağını açıklamasının ardından geldi. Söz konusu adım, ABD ve Avrupa’da finansal sistemdeki son gelişmelere ilişkin endişelerin derinleştiği şeklinde yorumlandı.

SWAP hattı nedir?

Swap hattı, merkez bankaları arasında geçici olarak, belirli bir zaman diliminde, bir varlık ya da yükümlülüğe bağlı faiz ödemeleri ya da döviz cinsini karşılıklı olarak değiştirmek için yaptıkları anlaşmadır.

Başlangıçta merkez bankaları tarafından belirli piyasa müdahalelerini finanse etmek için kullanılan swap takas hatları; son yıllarda finansal istikrarı korumak ve piyasada oluşan panik havasının, reel ekonomiyi etkilemesini önlemek için kullanılan önemli bir araç haline gelmiştir.

Paylaşın

Fed, Piyasaların Merakla Beklediği Faiz Kararını Açıkladı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Bankası (Fed), politika faizini 75 baz puan artırarak yüzde 3-3,25 aralığına yükseltti. Faiz artırma kararı oybirliği ile alındı. Fed, bundan önceki iki toplantısında da faiz artışına gitmişti.

Haber Merkezi / Piyasalarda, Fed’in enflasyonun 1980’lerden bu yana en yüksek düzeye çıktığı ülkede fiyat artışlarını dizginleyebilmek amacıyla faizleri bu yıl beşinci kez artıracağı ve bu artışın yüzde 0,75 olacağı tahminleri yaygındı.

Karar metninde önümüzdeki toplantılarda faiz artışlarının devam etmesinin uygun olacağı yönündeki yönlendirme yeniden kullanıldı.

Enflasyon hedefinin yüzde 2 olduğu tekrar edildi. Ağustos ayında ise enflasyon yıllık yüzde 8,3 olarak kaydedilmişti.

Banka faizlerin artmasıyla birlikte tüketimin azalmasını ve talebin düşmesiyle de fiyatların aşağı çekilmesini umuyor. Ancak ekonomide faizlerdeki değişikliklerin etkilerini göstermesi zaman alıyor.

Bir yandan da Fed faiz artışlarında fazla ileri giderse, bu kez de tam tersine ekonomik büyümeyi boğması ve işsizliği daha da artırarak, resesyon kaygılarını körüklemesi riski dile getiriliyor.

Fed, son faiz artışıyla enflasyonu aşağı çekme konusunda kararlı olduğunu gösterdi. Fed yönetim kurulu üyesi Christopher Waller geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada bunu “Enflasyonu indiremezsek sıkıntıya gireriz. O nedenle birinci önceliğimiz enflasyon olacak” sözleriyle anlatmıştı.

Waller işsizlik oranı yüzde 5’in altında kaldığı sürece faizler konusunda agresif olabileceklerini yüzde 5’i aştığı durumda bazı tavizlerin gündeme gelebileceğini vurgulamıştı.

Fakat Fed, borçlanma maliyetlerini bu kadar hızlı artırmasına rağmen fiyatlardaki artışı dizginleme konusunda henüz başarılı olabilmiş gibi görünmüyor.

Ağustos ayındaki yıllık enflasyon yüzde 8,3 ile bir önceki aydan biraz daha az gelse de beklentilerin üzerinde kalmıştı.

Petrol fiyatlarındaki gerilemeyle ikinci el otomobil ve uçak bileti gibi doğrudan etkilenen ürün ve hizmetlerin fiyatları düşerken gıda, kira ve elektrik faturaları gibi diğer temel harcama kalemlerindeki artış sürdü.

Paylaşın

Merkez Bankaları Neden Faiz Oranlarını Yükseltiyor?

Merkez bankaları, dünyanın dört bir yanında senkronize bir şekilde aylık rekorlar kırarak yükselen enflasyonu dizginlemek ve kontrol altına almak için temel faiz oranlarını yükseltiyor. 

Her şeyin fiyatı yükseliyor: Elektrik, mazot, sebze, internet, oteller, uçuşlar ve şimdi de faiz oranları.

Ukrayna’daki savaş, Çin’de zaman zaman uygulanan sokağa çıkma kısıtlamaları, süregelen elektrik sıkıntısı ve kesintiye uğrayan üretim zincirleri, mal ve hizmetleri sert bir şekilde vurarak arz ve talep arasındaki hassas dengeyi bozdu ve fiyatları rekor seviyelere taşıdı.

Hatta bankalar, faiz oranlarını yükseltmek için adeta birbiriyle yarışıyor.

Avrupa Merkez Bankası (ECB), para politikasını değiştiren kurumlardan biri oldu ve AB’nin kamu borç krizinin en kötü yıllarına kadar uzanan uzun bir negatif faiz dönemini kapattı.

ECB’nin Birleşik Krallık, İsveç, Norveç, Kanada, Güney Kore ve Avustralya’daki muadilleri de son aylarda göz korkutucu enflasyon rakamlarına tepki göstererek benzer adımlar attı.

Keza ABD Merkez Bankası (FED) da tek bir duyuru ile faiz oranlarını 0,75 puan artırarak 1994’ten bu yana en büyük artışını gerçekleştirdi.

Peki bu hamlenin ardındaki mantık tam olarak ne?

Merkez bankaları benzersiz nitelikte kamu kurumlarıdır. Bir ülkenin veya ECB örneğinde olduğu gibi bir grup ülkenin para birimini yönetmekle görevli bağımsız, ticari olmayan kuruluşlardır.

Banknot ve madeni para basma, yabancı rezervleri kontrol etme, acil durum kreditörleri olarak hareket etme ve mali sistemin sağlıklı olmasını garanti etme konusunda münhasır yetkilere sahiptirler.

Merkez Bankası, bankalara ihtiyaçları olduğunda borç verir veya bankalar nakit fazlalarını Merkez Bankasına yatırabilir.

Merkez Bankası bu işlemler için bir faiz oranı belirler. Bu oranı değiştirerek para politikasını oluşturur. Banka tarafından belirlenen bu faize politika faizi denir.

Bir merkez bankasının asıl görevi fiyat istikrarını sağlamaktır. Bu, fiyatlar yükseldiğinde enflasyonu, fiyatlar düştüğünde ise deflasyonu kontrol etmeleri gerektiği anlamına gelir.

Deflasyon ekonomiyi baskılar ve işsizliği körükler, bu nedenle her merkez bankası, kademeli, istikrarlı büyümeyi teşvik etmek için ılımlı, pozitif bir enflasyon hedefi (genellikle yüzde 2 civarında) belirler.

Ancak enflasyon hızla yükselmeye başladığında merkez bankasının başı büyük belaya girer.

Aşırı enflasyon, önceki refah yıllarında elde edilen karları hızla yok edebilir, özel tasarrufların değerini aşındırabilir ve özel şirketlerin karlarını tüketebilir.

Faturalar herkes için daha pahalı hale gelir: tüketiciler, işletmeler ve hükümetler ay sonunu getirmek için mücadele etmek zorunda kalır.

ECB Başkanı Christine Lagarde, bu durumu anlatmak için “Yüksek enflasyon hepimiz için büyük bir zorluktur” değerlendirmesinde bulunuyor.

İşte para politikasının devreye girdiği an budur.

Yüksek faizler borçlanmayı daha pahalı hale getirirken, bu tüketici talebi ve şirketlerin işlerini genişletmelerini baskı altına alarak ekonomik büyüme ve istihdamı yavaşlatır.

Bu kombinasyon, çalışanlar için daha zayıf ücret artışı ve şirketler için daha az fiyatlandırma gücüne dönüşerek sonunda enflasyonu aşağı çekebilir.

Merkez bankası ticari bankalara, ticari bankalar da bireylere ve işletmelere borç verir

Bir hesap açtırmak ya da kredi çekmek istediğimizde gittiğimiz ticari bankalar, en acil finansal ihtiyaçlarını karşılamak için doğrudan merkez bankasından borç para alır.

Ticari bankalar, bu parayı geri ödeyeceklerini garanti eden ve teminat olarak bilinen değerli bir varlık sunmak zorundadır. Hükümetler tarafından çıkarılan borç olan kamu tahvilleri, en sık kullanılan teminat biçimleri olarak bilinir.

Başka bir deyişle, bir merkez bankası ticari bankalara borç verirken, ticari bankalar hane halklarına ve işletmelere borç verir.

Merkez Bankası politika faizini artırdığında; bankalar kendi müşterilerine uyguladığı faizlerini artırır. Enflasyon ilemücadele algısı güçlenir. Döviz kurları düşer, ulusal para birimi değerlenir. Ayrıca kredi çekmenin maliyeti yükseldiği için de borçlanma ertelenir.

Ticari bir banka merkez bankasından aldığı ödünç parayı geri verdiğinde bir faiz oranı ödemek zorundadır. Merkez bankası kendi faiz oranlarını belirleme gücüne sahiptir, bu da paranın değerini etkili bir şekilde belirler.

Bunlar, merkez bankalarının şu anda enflasyonu kontrol altına almak için yükselttikleri gösterge faiz oranlarıdır.

Merkez bankası ticari bankalara daha yüksek faiz uygularsa, ticari bankalar da borçlanma ihtiyacı olan hanehalkı ve işletmelere sundukları faiz oranlarını artırır.

Sonuç olarak, kişisel borçlar, araba kredileri, kredi kartları ve ipotekler daha pahalı hale gelir ve vatandaşlar bunu talep etmekte daha isteksiz olur. Yani yatırım yapmak için düzenli olarak kredi talep eden şirketler, adım atmadan önce iki kez düşünmek sorunda kalır.

Daha sıkı finansal koşullar kaçınılmaz olarak çoğu veya tüm ekonomik sektörlerde tüketici harcamalarında düşüşe yol açar. Mal ve hizmetlere olan talep azaldığında, bunların fiyatları da düşme eğilimi gösterir.

Merkez bankalarının halihazırda yapmak istedikleri de tam olarak budur: enflasyonu düşürmek için harcamaları kısmak.

Ancak para politikasının etkilerinin ortaya çıkması iki yıla kadar sürebilir ve bu nedenle en acil sorunlara anında bir çözüm sunması pek mümkün değildir.

Bugün enerjinin enflasyonun arkasındaki ana itici güç olması ve ekonomiyle ilgisi olmayan bir faktör tarafından güçlü bir şekilde yönlendirilmesi işleri daha da karmaşık hale getiriyor: Rusya’nın Ukrayna’yı işgali gibi.

Benzin ve elektrik, maliyeti her ne olursa olsun herkesin kullandığı emtialar olduğundan, talebin hızlı bir şekilde düşerek fiyatları soğutması beklenemez.

Bu da Fed gibi merkez bankalarının ekonomiye zarar verecek olsa dahi neden bu kadar radikal adımlar attığını açıklıyor.

Agresif para politikası ip üstünde yürümek gibidir. Parayı daha pahalı hale getirmek büyümeyi yavaşlatabilir, maaşları zayıflatabilir ve işsizliği artırabilir.

Ekonomide bir gerilemenin mümkün olduğunu kabul eden ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell, “Resesyon yaratmaya çalışmıyoruz” diyor ve ekliyor “Bu konuda açık olalım.”

Powell’ın resesyona neden olmaya çalışmadıklarını belirtmesine karşın agresif faiz artışı ve tüketici harcamalarının zayıflamaya başladığına dair işaretler piyasalarda resesyon endişelerini körükledi.

Zira enerji ve gıda fiyatlarındaki artışlar dikkate alındığında enflasyonun yükseliş eğilimini koruması Fed’i, faiz oranları aracılığıyla hızla talebi zayıflatmaya zorladı.

Öte yandan finansal koşullardaki sıkılaşmanın arz ile talebin dengelenmesine yardımcı olması gerektiğini savunan Powell, temmuz ayı toplantısında da 50 veya 75 baz puanlık faiz artışının olası göründüğünü de kaydetti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın