AİHM, “ByLock Ve Bank Asya” Kararını Açıkladı: Türkiye’den Sert Tepki

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), “ByLock kullanmak”, “Bank Asya’da hesabı olmak” gerekçesiyle Fethullah Gülen (FETÖ) yapılanması davası kapsamında tutuklanan eski öğretmen Yüksel Yalçınkaya hakkında hak ihlali kararı verdi.

Mahkeme, kararında eski öğretmenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “adil yargılanma”, “kanunsuz ceza” ve “örgütlenme özgürlüğü”yle ilgili maddelerine aykırı biçimde yargılandığına işaret etti. Manevi tazminat talebini geri çeviren AİHM, Türkiye’den Yalçınkaya’ya mahkeme masrafı olarak 15 bin euro ödemesini istedi.

Karar, AİHM’nin 17 yargıçlı Büyük Dairesi tarafından alındı. Tarafların karara itiraz hakkı bulunmuyor. Karar, AİHM gündemindeki benzer 8 bin 500 dava başvurusu için doğrudan emsal teşkil ediyor.

Kararda AİHS’nin adil yargılanmayla ilgili 6’ncı ve kanunsuz ceza olamayacağıyla ilgili 7’nci maddelerinde ihlale hükmedilmesi, davacı Yüksel Yalçınkaya’ya yeniden yargı yolunun açılmasını gündeme getiriyor. AİHM, 7. maddenin ihlal edildiğine 6’ya karşı 11 oyla, 6. maddenin 1. fıkrasının ihlal edildiğine 1’e karşı 11 oyla ve 11. maddenin ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi.

Kararda, Türkiye’nin “terör suçlamalarıyla yapılan yargılamalarında” bilhassa AİHS’in 6. ve 7. maddesinin ihlali bakımından çok sayıda insanı ilgilendiren sistematik sorunlar olduğu kaydedildi.

Karara Türkiye’den sert tepki

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, karara tepki gösterdi. Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada ilk derece mahkemesinden, istinafa, Yargıtaydan Anayasa Mahkemesine her derecedeki yargılama makamlarının delilleri yeterli gördüğü bir dava hakkında, AİHM’in yetkisini aşarak delil incelemesi yapmak suretiyle ihlal kararı vermesinin kabul edilemez olduğunu belirtti

AİHM’in bir temyiz mahkemesi olmadığını söyleyen Tunç, mahkemenin “delillerin kabul edilebilirliği veya delillerin nasıl değerlendirileceğinin ulusal hukukun ve ulusal mahkemelerin yetkisinde olduğu”na yönelik kararlarını atıfta bulundu.

“Ulusal mahkemelerce yapılan hukuk kurallarının uygulanması, yorumlanması ve delil değerlendirmesinin kendi incelemesinin konusu olamayacağını vurgulamıştı. Ancak AİHM, bugün açıkladığı Yalçınkaya kararında, bu yerleşik içtihadından ayrılmıştır,” diyen Tunç “AİHM açıkça delil değerlendirmesi yapmak suretiyle yetkisini aşmış ve ulusal mahkemelerin hukuk kurallarının uygulanması ve delil değerlendirme yetkisini inceleme konusu yapmıştır. AİHM kendi içtihatlarında defalarca delilleri değerlendirme yetkisi olmadığını belirttiği halde, konu FETÖ yargılamaları olunca delil değerlendirme yoluna gitmiştir,” ifadelerini kullandı.

“Hükümetimizce ayrıntılı bir şekilde bilgilendirildiği ve itiraz edildiği halde, hakkında Türk yargısınca FETÖ üyeliği suçlamasından iki ayrı yakalama kararı bulunan bir kişiyi Büyük Daire duruşmasında başvuranın temsilcisi olarak kabul eden AİHM, tarafsız bir yargılama yapmayacağını en baştan belli ederek hukuka ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bir karar vermiştir,” sözlerini kullanan Tunç “Ülkemiz, ulusal mevzuata ve uluslararası yükümlülüklere uygun olarak yaptığı terörle mücadelesinde kararlılığını sürdürecektir,” yorumunu yaptı.

Ne olmuştu?  

Yalçınkaya, 6 Ocak 2017 tarihinde Kayseri Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede “TCK 314/2 temelinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmakla” suçlanmıştı. Suçlamaya gerekçe olarak “ByLock uygulaması kullanmak, Bank Asya’da hesap sahibi olmak (3 bin 110 TL), FETÖ-PDY bağlantılı dernek ve sendikalara üye olmak, OHAL döneminde yayınlanan Kamu Personeline İlişkin Önlemlerle İlgili 672 nolu KHK kapsamında işten çıkarılmak ve gizli tanık ifadeleri” gösterilmişti.

Yalçınkaya, 21 Mart 2017’de Kayseri Ceza Mahkemesi tarafından 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildi. İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay’a yaptığı temyiz başvuruları reddedildi. AYM’ye yaptığı bireysel başvuru da kabul edilemez ilan edildi. Yalçınkaya, bunun üzerine 17 Mart 2020 tarihinde hak ihlali iddiası temelinde AİHM’ye başvurdu.

“Tarafsız ve bağımsız mahkemeler tarafından adil yargılanmadığı, CMK’nın 134 ve 135’inci maddeleri ihlal edilerek ve Mahkeme kararı olmaksızın MİT tarafından kanunsuz yollardan elde edilen kanıtlar temelinde suçlandığı, kanıtların kendisine gösterilmediği, mahkemelerin sadece savcıların tek taraflı tezleri temelinde karar aldığı, bunun silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğu ve avukatıyla etkin iletişim sağlamasının engellendiği” tezlerini savunan Yalçınkaya, internet veri trafiği ve sendika ve dernek üyelikleriyle ilgili keyfi muamelede bulunulduğunu da iddia ediyor.

Paylaşın

Akşener Hakkındaki “FETÖ” Soruşturmasında Takipsizlik Kararı

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2016 yılında “FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) suçlaması” iddiasıyla başlatılan soruşturmada 7 yıl sonra kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar çıktı.

İYİ Parti lideri Akşener soruşturmayla ilgili 2019 yılında “Hakkımda yapılan soruşturmanın, ‘At izi mi, it izi mi?’ olduğunun tespiti, sürecin sorumlularının belirlenmesi ve FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması için soruşturma üzerindeki gizlilik kararının ivedi olarak kaldırılmasını ve ifademe başvurulmasını talep ediyorum” ifadelerini kullanmıştı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında, 2016 yılında “gizli tanık” beyanlarına dayandırılarak; “FETÖ suçlaması” iddiasıyla başlatılan soruşturmada savcılık, yedi yıl sonra kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. “Lekelenmeme hakkının, suçsuzluk karinesinin bir sonucu olduğunun” belirtildiği kararda, “Gizli tanık beyanının tek başına hükme esas alınamayacağı” değerlendirmesi yapıldı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında; Cizre’den “Yağmur” kod adlı bir gizli tanığın iddiaları üzerine, 2016 yılında, “FETÖ üyeliği” iddiasıyla ile soruşturma başlatmıştı. Soruşturmada gizlilik kararı alınmıştı.

Akşener, pek çok açıklamasında hakkındaki soruşturmayı anımsatmıştı. Akşener, “Siz devletsiniz, böyle bir iddiayı ciddiye aldığınız anda bile, gelip beni almanız gerekir. Ya gereğini yapın ya da bu saçmalığa bir son verin” demişti. Akşener, avukatı aracılığıyla birçok kez savcılığa başvurmuş, ifadesinin alınmasını istemişti. Akşener’in talepleri yerine getirilmemişti.

ANKA’nın haberine göre Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmanın açılmasından yaklaşık yedi yıl sonra, 22 Ağustos 2023’te kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi. Karar, bugün avukatı aracılığıyla Akşener’e tebliğ edildi.

Kararda, şu değerlendirmeler yapıldı: “Suçsuzluk karinesinin, adil yargılanma hakkının uzantısı olan temel bir hak olduğu, lekelenmeme hakkının da suçsuzluk karinesinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı gözetilerek,

… Gizli tanık beyanının tek başına hükme esas alınamayacağı, şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatlı olduğuna, örgüt ile hiyerarşik bağ kurup; süreklilik, çeşitlilik, yoğunluk içeren eylemlerde bulunarak silahlı terör örgütü üyesi olduğuna ve bunu son döneme tek sürdürdüğüne ilişkin hakkında kamu davasının açılmasını haklı kılacak nitelikte her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı bir delil elde edilemediğinden hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.”

“Terör örgütlerine asla geçit yoktur”

Bu arada İYİ Parti Sözcüsü ve Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, karara ilişkin bir açıklama yaptı. Zorlu’nun sosyal medya hesabından “Bir iftira ve kara propagandanın çöküşü” başlıklı açıklaması şöyle:

“Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener ile ilgili olarak, (sözde) bir gizli sanığın iddiaları ile 2016 yılında başlatılan, (sözde) FETÖ soruşturmasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 22 Ağustos 2023 (dün) tarihli kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Unutmamak gerekir ki, Genel Başkanımız, gizlilik kararıyla yürütülen bu soruşturmada ifade vermek için birçok kez Savcılığa başvuru yapmış; “Bu iddianızı ispatlayıp, gereğini yapın. Ben buradayım.

İspatlayamazsanız da şerefsizsiniz” demiş olmasına rağmen ifadesine bile başvurulmamıştı. Aradan geçen 7 yıl sonra çıkan bu karar, söz konusu soruşturmayı bahane ederek yalan ve iftira kampanyası yürütenlere, onların kullanışlı aparatlarına çok geçte olsa hukuk zemininde verilmiş net bir cevaptır. Bizim nazarımızda zaten “yok hükmünde” olan bir iftira resmi bakımdan da yerle yeksan olmuştur. Bir kez daha vurgulamak isteriz ki: İYİ Parti’nin ve Genel Başkanımızın olduğu yerde terör örgütlerine asla geçit yoktur… Saygılarımızla… “

Paylaşın

İsveç, Türkiye’nin FETÖ Bağlantılı Dört Kişi Hakkındaki İade Talebini Reddetti

İsveç ile Türkiye arasında gerilimi yükseltecek karar. İsveç’te mahkeme Türkiye’nin 2016 yılındaki darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantılı olduğunu iddia ettiği dört kişinin iade talebini reddetti.

İsveç’in TT haber ajansında dün yayımlanan habere göre iade talepleri 2019 ve 2020 yıllarında, yani İsveç, Finlandiya ve Türkiye’nin Ankara’nın iki İskandinav ülkesinin NATO üyeliklerine ilişkin kaygılarını gidermek üzere üçlü muhtıra imzalamasından önce yapıldı.

Haberde, İsveç yüksek mahkemesinin geçen yaz bu dört kişinin iadesinin yapılamayacağına karar verdiği ve hükümete bu karara uymaktan başka seçenek bırakmadığı belirtildi.

İsveç Dışişleri Bakanlığı bu haberin yazıldığı sırada konuya ilişkin açıklamada bulunmadı.

Türkiye, geçen ay yüksek mahkemenin gazeteci Bülent Keneş’in iadesini engelleme kararı almasını olumsuz bir gelişme olarak nitelemişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’nın İsveç’in NATO üyeliğini onaylanması için Keneş’in iadesini şart koşmuştu.

Finlandiya ve İsveç, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından NATO’ya katılmak için başvuruda bulunmuştu ancak üye olabilmeleri için Türkiye de dahil olmak üzere NATO üyesi 30 ülkenin onayı gerekiyor.

İsveç Başbakanı: NATO üyeliği başvurusuna karşı sabotaj olarak tasarlandı

Öte yandan İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, PKK/YPG destekçilerinin başkent Stockholm’de belediye binası önündeki provokasyonunu, İsveç’in NATO üyeliği başvurusuna karşı “sabotaj” olarak niteledi.

Ulf Kristersson, “Önde gelen iki siyasetçisi suikasta kurban giden İsveç’te, bir ülkenin demokratik yolla seçilmiş liderinin böyle sahte biçimde infazının gerçekleştirilmesi çok ciddi bir durum” ifadesini kullandı.

Kristersson, ülkesinin TV4 kanalına yazılı olarak yaptığı açıklamada, tarihi belediye binası önünde toplanan bir grup PKK/YPG destekçisinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a benzetilen bir kuklayı, binanın önündeki direğe asmasına tepki gösterdi.

Eylemin sorumsuzca yapıldığına işaret eden Kristersson, “İsveç’in NATO üyeliği başvurusuna karşı sabotaj olarak tasarlandığını söyleyebilirim. İsveç’in güvenliği için tehlikeli bir durum.” değerlendirmesinde bulundu.

Kristersson ayrıca, “Önde gelen iki siyasetçisi suikasta kurban giden İsveç’te, bir ülkenin demokratik yolla seçilmiş liderinin böyle sahte biçimde infazının gerçekleştirilmesi çok ciddi bir durum.” ifadesini kullandı.

İsveç’te 1986 yılında Başbakan Olof Palme, 2003’te de Dışişleri Bakanı Anna Lindh suikasta uğramıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan suç duyurusunda bulundu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın, bugün sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada İsveç’in Stokholm kentindeki görüntülerle ilgili suç duyurusunda bulunduklarını söyledi:

“İsveç’in Stokholm kentinde, terör örgütü PKK tarafından organize edildiği anlaşılan gösterilerde, Cumhurbaşkanımızı hedef alan ve suç teşkil eden eylemler nedeniyle failler hakkında soruşturma açılması talebiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.”

Paylaşın

Gazeteci Barış Pehlivan’dan “Meral Akşener’e Kumpas” İddiası

Halk TV’de yayınlanan “Sansürsüz” programında dikkat çeken iddialarda bulunan Gazeteci Barış Pehlivan, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında yürütülen bir ‘FETÖ’ soruşturması olduğunu söyledi.

Gazeteci Pehlivan, “Ben bu duyduklarımı İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz’a sordum. Dedi ki: ‘Çok daha büyük bir kumpas ve oyun var’” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, ‘FETÖ’ ile ilişkilendirildiği bir soruşturma yürütüldüğü yönünde iddiaları olduğunu söyleyen Pehlivan’ın açıklamaları şöyle:

“Akşener’i gözaltına alın talimatı mı verildi?”

6 yıldır kapanmayan Sayın Akşener’le FETÖ’yü ilişkilendiren bir soruşturma var. 2019 yılında gizlilik kararı alınıyor hala kapanmıyor. Biraz araştırdım.

Bu soruşturmayı yakından bilen yargı dünyasından bazı isimlerle konuştum. Deniyor ki: Meral Akşener’i o süreçte susturmak isteyenler vardı. Acaba ihbar mektupları mı yazıldı? Ayrıca cezaevindeki bazı FETÖ’cüler, belki bazı vaatler karşılığında Akşener aleyhinde ifadeler mi verdi? 15 Temmuz sonrası Akşener MHP Liderliği’ne oynarken; Akşener’in darbe öncesi ‘başbakan olacağım’ sözleriyle FETÖ ile ilişkilendirmek mi istenildi? Devletteki bazı görevliler evrak yakma görüntüsü mü oluşturmaya çalıştı? Acaba bazı yargı mensuplarının önüne bunların hepsi yığıldı ve Akşener’i gözaltına alın talimatı mı verildi? Akşener’in siyasi ilerleyişini engellemek için Akşener’i gözaltına aldırmak istendi.

“Dosya hala kapatılmadı”

2016 yılında Yeniçağ yazarlarına FETÖ operasyonları düzenlendi. Acaba dediler buradan mı yürüyelim? Yine karşı çıkanlar oldu. Bu da tutmadı. Birden fazla koldan Akşener’in susturulmasından bahsediyorum ve buna direnen bürokrat ve yargı mensuplarından bahsediyorum. 2016 yılında oluşturulan bu dosyanın hala kapatılmadığını hatırlatmak istiyorum. Hala açık. Hala Meral Akşener ifadeye çağırılmadı.

“Çok daha büyük kumpas var”

Ben bu duyduklarımı İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz’a sordum. Dedi ki “Çok daha büyük bir kumpas ve oyun var.”

Bir yargı mensubu bana, “Bu soruşturma bir kaplama iş. Kaplama iş uydurulmuş operasyonlara koyduğumuz isimdir” diye konuştu.

Paylaşın

Cumhur İttifakı’ndan Muhalefeti ‘FETÖ’ Üzerinden Vurma Hazırlığı

Ana omurgasını AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı, muhalefeti ‘Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’ üzerinden vurma hazırlığı yapıyor. HDP’yi “6’lı masanın 7. ayağı olarak tanımlayan” Cumhur İttifakı, seçimlere dokuz ay kala bu kez de sahada “8. ayak FETÖ söylemini” kullanacak.

AK Parti MKYK, önceki gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Toplantının ana gündemini seçim süreci oluştururken AKP’nin 2023 seçimlerinde yürüteceği propaganda da belli oldu.

Cumhuriyet’ten Selda Güneysu’nun haberine göre, toplantıda, CHP ve 6’lı masa gündeme geldi. CHP Milletvekili Gürsel Tekin’in “HDP’lilere bakanlık verebiliriz” sözleri üzerine Erdoğan’ın kurmaylarına, “6’lı masanın yedinci ayağı HDP, sekizinci ayağı ise FETÖ. Saha çalışmalarında bunu halka anlatın. Muhalefet artık açık açık HDP’yle işbirliği yapıyor. Bu da söylemleriyle ortaya çıkıyor” dediği kaydedildi.

“Küskün döndü” iddiası

Toplantıda, AKP’nin altı ay önce sahadaki durumuyla altı ay sonraki saha durumu da karşılaştırıldı. AK Parti yönetiminin hazırladığı raporlar, Erdoğan’a sunuldu. Muhalefetin henüz bir cumhurbaşkanı adayı belirleyememesinin yurttaşlarda “muhalefete karşı güvensizlik uyandırdığı” belirtildi.

Ekonomi nedeniyle “faturayı AKP’ye kesen küskün seçmenin yeniden AKP’ye dönüş yaptığı” savunulurken Erdoğan’ın da kurmaylarına, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de parlamento seçimlerinde de AKP birinci parti olacak. Sahada vatandaşla yüz yüze temasınızı artırın” talimatı verdiği de öğrenildi.

Paylaşın

Fenerbahçe Kumpas Davası: Gecikmiş adalet adalet değildir

3 Temmuz 2011’de başlayan ve 8 yıldır devam eden Fenerbahçe Kumpas Davası’nın 13. duruşması Silivri Ceza ve İnfaz Kurumu’nda devam ediyor.

20 gün sürecek olan 13. duruşmaya ilişkin açıklamada bulunan Fenerbahçe Kulübü Avukatı Naim Karakaya, sanık sorgularının devam ettiğini belirtti.

Ergenekon Davası’nın Gerekçeli Kararı’yla ilgili de konuşan Karakaya, “Gecikmiş adalet adalet değildir düşüncesiyle bu yargılamanın bir an önce bitmesi gerektiği kanaatindeyiz” dedi.

Naim Karakaya’nın konuya ilişkin yaptığı açıklamadan öne çıkanlar şu şekilde:

“13. duruşma periyodundayız. Her duruşma geçmiştekilerin bazıları 1’er hafta bazıları 2’şer haftaydı. İlk defa 1 aylık bir duruşma periyodu yaşıyoruz. Sanık sorgulamalarının gecikmesi dolayısıyla bu uzun süreçler gerçekleşiyor. Bizim ısrarlı taleplerimiz konusunda da mahkemenin kabulüyle bu süreç gerçekleşiyor. Gecikmiş adalet adalet değildir düşüncesiyle bu yargılamanın bir an önce bitmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Sanık sorguları halen yapılıyor. Şu anda sorgusu yapılmayan 28 sanık var. Tutuklu sanıkların sorguları genelde uzun sürüyor. Pazartesi günü başlayan sanığın sorgusu halen devam ediyor.

“Hukuk açısından önemli bir şeydir”

3 Temmuz sürecini yürüten ağırlıklı olarak buradaki sanıklar kolluk mensubu insanlar. Bu süreci hukuksuz, hukuka aykırı düşüncelerle FETÖ üyesi oldukları ve o örgütün bilgi ve direktifleri doğrultusunda yaptıkları gerekçesiyle bu dava açıldı. Hukuk açısından önemli bir şeydir.

Hukuksuzluğun hukuk önünde hesabının sorulması açısından son derece önemli. Bu sadece Fenerbahçelilerin davası değildir. Hukuka inanması gereken, inanan, hukuk konusunda hassasiyet gösteren herkesin davası olduğu için tüm Fenerbahçelileri, tüm futbol camiasını ve tüm Türkiye halkını bu davaya hassasiyet göstermeye bekliyoruz.

Naim Karakaya

Toplam 107 sanığımız vardı. Sorgusu yapılmayan 28 sanık kaldı. Bazı sanıklar sorgularını çok uzun yapıyorlar. Bunu hukuken eleştiriyoruz zaten. Hukuka aykırı evrakları okuyorlar, aynı ifadeleri tekrar tekrar okuyorlar. Bu süreyi ağırlıklı olarak geçirdikleri yönünde şüphelerimizi mahkemeye anlatıp bu sürenin hızlandırılması, sanıklara baskı yapılması yönünde taleplerimiz her duruşma mevcuttur. Ama yine de savunma hakkı açısından hassasiyet gösterilen bir durum olduğu için mahkeme savunma hakkını kısıtlamıyor. Bazı sanıklar bugün olduğu gibi 5 gün savunma yapabilir hale geliyor.

Firari olan 14 sanığımız var. O sanıklar için mahkeme yargılamanın sonuna kadar bekleyecek. Yargılamanın sonuna kadar yakalama işlemi gerçekleşmezse onların dosyalarını ayırıp onları yakalama hallerinin devamına karar verip bu davada karar vereceğini düşünüyoruz.

“Kumpasın tescili açısından çok önemli bir karardır”

İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nin Ergenekon Davası ile ilgili verdiği karar kumpasın tescillenmesi açısından önemli bir karardır. Bu kararda 3 Temmuz sürecine yönelik de bir takım tespitlerde bulundu. Bu sürecin hukuksuz başlatıldığı, oluşmayan bir suç nedeniyle suçun örgütünün kurulduğu gerekçesiyle başlatıldığı, kararların örgüt kurumu üzerinden alındığı, hukuksuz kararlar alındığı, yargılamanın hukuka aykırı yapıldığı ve Yargıtay sürecinin diğer dosyalardan ayrılarak hızlı bir şekilde onandığı ve yine gerek Yargıtay gerekse buradaki ilk mahkeme, 3 Temmuz sürecinin Ağır Ceza Mahkemesi üyelerinin önemli bir kısmının FETÖ üyeliği dolayısıyla ihraç edilmiş olması ve bir kısmının bu suçlama nedeniyle yargılanıyor olmasının gerekçelerini ortaya koydu.

Bu anlamda önemli bir tespittir. Kumpasın tescili açısından çok önemli bir karardır. Biz bu kararla cesaret bulduk. Bu kararı veren hakimler gerçekten cesur hakimler. Türkiye’de hukukun uygulanması açısından son derece önemli bir karar olduğunu düşünüyoruz. Bu mahkemenin de o karara değer vereceğini, dikkate alacağını, bu kararı isteyeceğini düşünüyoruz. Biz de bu kararın o mahkeme dosyasından getirtilmesini talep edeceğiz.”

Paylaşın