ABD’den Gazze’de ‘Kıtlık Riski’ Uyarısı

Filistin – İsrail savaşının 201. günü geride kalırken, ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Gazze Şeridi’nde, özellikle de bölgenin kuzeyinde kıtlık riskinin “çok yüksek” olduğu açıklaması geldi.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı ise son 24 saatte 32 artarak 34 bin 183’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 59 artarak 77 bin 143’e çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

VOA Türkçe’nin aktardığına göre; ABD’nin Ortadoğu’da insani meselelerden sorumlu özel temsilcisi David Satterfield, Washington’da gazetecilere yaptığı açıklamada, Gazze’de, özellikle de bölgenin kuzeyinde kıtlık riskinin “çok yüksek” olduğunu söyledi.

Satterfield, İsrail’in son haftalarda Gazze’ye yardımların girişine izin verme konusunda önemli adımlar attığını belirtti ancak hala yapılması gerekenlerin olduğuna da dikkat çekti. Satterfield, Washington’un, İsrail’in attığı adımlardan memnun olup olmadığı konusunda net bir ifade kullanmazken, “İsrail son iki buçuk haftada önemli adımlar attı. Hala yapılması gereken çok fazla iş var ama ilerleme kaydedildi” dedi.

Başkan Joe Biden bir süre önce yaptığı açıklamada, Gazze’deki insani krizi hafifletmek için harekete geçilmesi çağrısında bulunmuş, “net, somut ve ölçülebilir” bir dizi adımın hayata geçirilmemesi halinde ABD’nin yakın müttefiki İsrail’e desteğinin koşullara bağlanabileceği uyarısında bulunmuştu.

Birleşmiş Milletler, İsrail’in Gazze’yi yöneten militan grup Hamas’a karşı hava ve kara saldırılarına başlamasından bu yana geçen 6 aylık sürede yardımların bölgeye iletilmesi ve halka dağıtımında engellerle karşılaştığını uzun süredir dile getiriyor.

İsrail’in askeri harekatı 2,3 milyon nüfuslu Gazze’nin büyük kısmını enkaza çevirdi ve bölgede Ekim ayından bu yana insani bir felaket yaşanıyor. Savaş, Hamas militanlarının sınırı geçerek İsrail’in güneyindeki yerleşim birimlerine saldırması ve İsrail’in Gazze’de misilleme saldırıları düzenlemesiyle başlamıştı.

Satterfield, “Hamas’ın insani yardım çabaları”yla ilgili bir soru üzerine, “Hamas 17 yıl boyunca Gazze halkı için sağlanan her türlü kaynağı, kendi çıkarlarını korumak ve ilerletmek amacıyla insani yardım tesislerinin altına gömülü bir askeri tesisler ve tüneller ağı inşa etmek için harcadı. Hamas, 7 Ekim’de düzenlediği acımasız katliamın ardından binlerce masum Gazzeli’yi kurban etti. Hamas’ın insani yardım politikası, insani yardımın tam tersidir;
masum sivilleri kendi terörist askeri güçleri ve tesislerini korumak amacıyla kalkan olarak kullanmak ve her şeyden önce Filistinliler’i ve onların geleceklerini kurban eden komplo ve planlamalar yapmaktır” diye konuştu.

“Gazze’ye giren kamyon sayısı ortalama 200”

BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu (UNRWA) Başkanı Philippe Lazzarini, Nisan ayı başından bu yana Gazze’ye bir günde giren kamyonların ortalama sayısının 200 olduğunu, Pazartesi günü ise 316 ile bu sayının zirveye ulaştığını açıkladı.

Lazzarini gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bunun insan ürünü bir sorun olduğunu, sadece siyasi irade ve kararlarla çözülebileceğini her zaman vurguladık. Son birkaç gün, bunun mümkün olduğunu gösteriyor. Bunu ne kadar sürdürürsek, o kadar olumlu etki yaratırız” diye konuştu. Lazzarini ayrıca, havaların ısınmasıyla salgın hastalıkların ortaya çıkmasını önleme çabası kapsamında, özellikle Gazze’nin güneyinde çöplerin toplanmasına odaklandıklarını belirtti.

UNRWA, BM’nin üst düzey yetkililerince, Gazze’deki yardım operasyonlarının bel kemiği olarak görülüyor. Ancak bu yılın başlarında, İsrail’in UNRWA’nın 12 çalışanının Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarına katıldığını iddia etmesinin ardından kuruluşla ilgili inceleme başlatılmıştı. İsrail’in suçlamalarından sonra 16 ülke, UNRWA’ya fon desteğini durdurmuş ya da askıya almıştı.

Lazzarini, UNRWA’nın Haziran ayına kadar faaliyetlerinin masraflarını karşılayabilecek bütçeye sahip olduğunu belirtti. Bununla birlikte, UNRWA’nın yılda 300 ila 400 milyon dolarla en büyük destekçisi olan ABD’nin mali desteği, Kongre’nin kararıyla en erken Mart 2025’e kadar askıya alınmıştı.

Lazzarini, “Bu kalıcı bir askıya almaysa, kurum üzerinde kalıcı bir etkisi olacaktır. Eğer geçici bir askıya almaysa, bazı bağışçıların devreye girmesiyle geçici bir çözüm bulabileceğimizi düşünüyorum” dedi. UNRWA Başkanı, son altı ay içinde internet üzerinden yapılan bağışlar aracılığıyla 100 milyon dolar topladıklarını da belirtti.

Paylaşın

ABD’nin İnsan Hakları Raporu: Türkiye’ye Birçok Başlık Altında Eleştiri

ABD Dışişleri Bakanlığı, ülkelerin insan hakları konusunda değerlendirildiği yıllık raporunda, Türkiye’ye yönelik eleştirilerini sürdürdü. Raporun, geçen yıllara kıyasla daha kısa olan 86 sayfalık Türkiye bölümünde, seçimler öncesi getirilen kısıtlamalara dikkat çekildi.

İnsan Hakları Raporu’nu Dışişleri Bakanlığı’nda düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna açıklayan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Bugün yayınladığımız rapor, yaklaşık 200 ülke ve bölgedeki insan hakları kayıtlarının gerçeklere dayalı ve sistematik bir dökümünü sunuyor. Gelişmekte olan ülkeler olsun, rakipler, müttefikler ve ortaklar olsun her biri aynı standartlara tabi tutuluyor’’ dedi.

ABD Dışişleri Bakanlığı, ülkelerin insan hakları konusunda değerlendirildiği yıllık raporunu açıkladı. 200 ülke için ayrı ayrı değerlendirmeler bulunan raporda bu yıl Türkiye’ye 86 sayfa ayrıldı.

Raporun giriş kısmındaki özette geçen yıl Mayıs ayındaki Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri öncesinde toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlüklerine getirilen kısıtlamalar insan haklarını olumsuz yönde etkileyen bir gelişme olarak nitelendirildi.

Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı (AGİT) gözlemcilerinin, vatandaşların siyasi alternatifler arasında oy kullanma haklarını özgürce kullandığı ancak medyanın tarafsızlığı, toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar hakkında da eksiklikleri dile getirdiği raporda yer aldı. AGİT yetkililerinin, bu durumun eşit olmayan bir rekabet ortamı yarattığı ve iktidar için haksız bir avantaja katkıda bulunduğuna dair endişelerinin olduğu da raporda vurgulandı.

Türkiye’ye ilişkin önemli insan hakları sorunları arasında zorla kaybetme, hükümet tarafından veya hükümet adına işkence veya zalimane insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırma, keyfi tutuklama veya gözaltı, yargının bağımsızlığı ile ilgili ciddi sorunlar, siyasi mahkumlar veya tutuklular, başka ülkedeki kişilere karşı sınır ötesi baskı, gazetecilere yönelik şiddet ve şiddet tehdidi, gazetecilerin haksız tutuklanması veya yargılanması, sansür veya ifadeyi sınırlamak için cezai iftira yasalarının uygulanması veya uygulama tehdidi dahil olmak üzere ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğü üzerindeki ciddi kısıtlamalar, internet özgürlüğüne ciddi kısıtlamalar gibi pek çok başlık yer aldı.

Bu yıl raporda mülteciler ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet maddeleri genişletildi. Raporda mültecilerle ilgili bir devletin topraklarında hareket etme ve ikamet etme özgürlüğüne ve ülkeyi terk etme hakkına ilişkin kısıtlamalar, mültecilerin, yaşama veya özgürlüğe yönelik tehdit gibi kötü muameleler de dahil olmak üzere, işkence veya zulme maruz kalacakları bir ülkeye geri gönderilmesi, yerli ve uluslararası insan hakları örgütlerine yönelik ciddi hükümet kısıtlamaları veya taciz gibi başlıklara yer verildi.

Toplumsal cinsiyetle ilgili insan hakları ihlalleri kısmında ise aile içi veya yakın partner şiddeti, cinsel şiddet, iş yeri şiddeti, çocuk yaşta, erken ve zorla evlilik, kadın sünneti, kadın cinayeti ve bu tür şiddetin diğer biçimleri dahil olmak üzere kapsamlı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel, queer veya interseks kişileri hedef alan şiddet veya şiddet tehdidi içeren suçlar başlıkları yer aldı.

Raporda hükümetin insan hakları ihlalleri yapmış olabilecek yetkilileri tespit etmek ve cezalandırmak içinsınırlı adımlar attığıda ifade edildi. “Güvenlik güçleri ve terör örgütü PKK ve bağlı kuruluşları arasında çatışmalar devam etti, çatışmalar teröristlerin ve sivillerin yaralanma ya da ölümüyle sonuçlandı” ifadeleri kullanılan raporda, hükümetin operasyonlarla bağlantılı olarak sivillerin haksız veya kasıtsız ölümüyle ilgili personel soruşturmasına yönelik bilgi yayımlanmamasına dikkat çekildi.

Hangi sorunlar sayıldı?

Raporun özet kısmında “önemli insan hakları sorunları” şu şekilde sıralandı:

Zorla kaybetme;
Hükümet tarafından veya hükümet adına işkence veya zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırma;
Keyfi tutuklama veya gözaltı;
Yargının bağımsızlığı ile ilgili ciddi sorunlar;
Siyasi mahkumlar veya tutuklular;
Başka bir ülkedeki bireylere karşı sınır ötesi baskı;

Gazetecilere yönelik şiddet ve şiddet tehditleri, gazetecilerin haksız yere tutuklanması veya yargılanması, sansür veya ifadeyi sınırlandırmak için cezai hakaret yasalarının uygulanması veya uygulama tehdidi dahil olmak üzere ifade ve medya özgürlüğüne yönelik ciddi kısıtlamalar;

İnternet özgürlüğüne yönelik ciddi kısıtlamalar;
Hükümet dışı kuruluşların ve sivil toplum kuruluşlarının örgütlenmesi, finansmanı veya faaliyetlerine ilişkin aşırı kısıtlayıcı yasalar dahil, barışçı toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik ciddi müdahaleler;
Bir devletin toprakları içinde hareket ve ikamet özgürlüğüne ve ülkeyi terk etme hakkına getirilen kısıtlamalar;
Mültecilerin, yaşam veya özgürlük tehdidi gibi ciddi zararlar veya ayrı bir insan hakları ihlali teşkil edecek diğer kötü muameleler dahil işkence veya zulüm görecekleri bir ülkeye geri gönderilmesi;

Ulusal ve uluslararası insan hakları örgütlerine yönelik ciddi hükümet kısıtlamaları veya tacizleri;
Aile içi veya yakın partner şiddeti, cinsel şiddet, işyerinde şiddet, çocuk yaşta, erken ve zorla evlilik, kadın sünneti, kadın cinayetleri ve bu tür şiddetin diğer biçimleri dahil toplumsal cinsiyete dayalı kapsamlı şiddet;
Mülteciler ve Kürt azınlıklar gibi ulusal/ırksal/etnik grupların üyelerini hedef alan şiddet veya şiddet tehdidi içeren suçlar;
Lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel, queer veya interseks bireyleri hedef alan şiddet veya şiddet tehdidi içeren suçlar.

“Raporda tüm ülkeler aynı standartlara tabi tutuluyor’’

İnsan Hakları Raporu’nu Dışişleri Bakanlığı’nda düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna açıklayan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Bugün yayınladığımız rapor, yaklaşık 200 ülke ve bölgedeki insan hakları kayıtlarının gerçeklere dayalı ve sistematik bir dökümünü sunuyor. Gelişmekte olan ülkeler olsun, rakipler, müttefikler ve ortaklar olsun her biri aynı standartlara tabi tutuluyor’’ dedi.

Blinken, İsrail ve insan hakları söz konusu olduğunda ABD’nin çifte standart uyguladığı iddialarını ise reddetti. “Çifte standardımız var mı? Cevabım hayır” diyen Blinken, ABD’nin İsrail’in Gazze’de Hamas’a karşı yürüttüğü operasyonlarda insan haklarını ihlal ettiği iddialarını incelediğini söyledi.

Rapor yurtdışındaki insan hakları sorunlarına odaklansa da ABD’nin de kendi eksiklikleriyle karşı karşıya olduğunun farkında olduklarını kaydeden Blinken, “Bizimki gibi demokrasilerin gücü, bu kusurları halının altına süpürmeden açık bir şekilde ele almamız. Bu rapor, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde belirtilen hakların korunması için yapılması gereken çok iş olduğunu gösteriyor’’ diye konuştu.

(Kaynaklar: VOA Türkçe, DW Türkçe)

Paylaşın

ABD’nin Suriye’deki Askeri Üssüne Roketli Saldırı

ABD’li bir yetkili, Irak’tan Suriye’nin Rumeylan kentindeki koalisyon üssünde bulunan askerlere beşten fazla roket atıldığını ancak hiçbir ABD personelinin yaralanmadığını söyledi.

Yetkili olayı “başarısız bir roket saldırısı” olarak nitelendirdi. Yetkili, bunun ardından Irak ve Suriye’de ABD öncülüğündeki koalisyona ait bir uçağın fırlatma rampasına yönelik bir saldırı gerçekleştiğini söyledi.

Irak’ın Zummar kasabasından Suriye’nin kuzeydoğusundaki bir ABD askeri üssüne en az beş roket fırlatıldı. Saldırı, Irak’taki İran destekli grupların ABD birliklerine yönelik saldırılarını durdurduğu Şubat başından bu yana gerçekleşen ilk saldırı.

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani iki gün önce Beyaz Saray’da Başkan Joe Biden ile biraraya gelmişti.

İran tarafından desteklenen Iraklı Şii paramiliter grubu Kataib Hizbullah’a bağlı bir Telegram grubunda yapılan paylaşımda, Irak’taki silahlı grupların, ülkedeki ABD öncülüğündeki askeri koalisyonu sona erdirmeye yönelik görüşmelerde çok az ilerleme kaydedilmesi üzerine yaklaşık üç aylık bir aradan sonra saldırılara yeniden başlama kararı aldığı belirtildi.

Kataib Hizbullah’a yakın bir başka popüler Telegram grubu Sabreen News, daha sonra İran destekli grup tarafından resmi bir açıklama yapılmadığını söyledi.

İsminin açıklanmaması kaydıyla Reuters’a konuşan ABD’li bir yetkili, Irak’tan Suriye’nin Rumeylan kentindeki koalisyon üssünde bulunan askerlere beşten fazla roket atıldığını ancak hiçbir ABD personelinin yaralanmadığını söyledi.

Yetkili olayı “başarısız bir roket saldırısı” olarak nitelendirdi ancak roketlerin üsse isabet edip etmediği ya da ulaşmadan imha edilip edilmediği hemen anlaşılamadı. Hedefin, üssün kendisi olup olmadığı da net değildi.

Yetkili, bunun ardından Irak ve Suriye’de ABD öncülüğündeki koalisyona ait bir uçağın fırlatma rampasına yönelik bir saldırı gerçekleştiğini söyledi.

Irak’taki iki güvenlik kaynağı ve üst düzey bir ordu yetkilisi, arkasında roketatar bulunan küçük bir kamyonun, Suriye sınırındaki Zummar kasabasında park halinde olduğunu söyledi.

Bir ordu yetkilisi, imha edilen kamyona daha detaylı inceleme için el konulduğunu ve ilk incelemelere göre kamyonun bir hava saldırısı sonucu imha edildiğini söyledi.

Yetkili, “Bu saldırıyla ilgili bilgileri paylaşmak üzere Irak’taki koalisyon güçleriyle iletişim halindeyiz” diye ekledi.

Güvenlik bilgilerini yaymaktan sorumlu resmi bir kurum olan Irak Güvenlik Medya Hücresi yaptığı açıklamada, Irak güçlerinin Suriye sınırı yakınlarında failleri hedef alan “geniş çaplı bir arama ve inceleme operasyonu” başlattığını ve onları adalete teslim etme sözü verdiğini söyledi.

Saldırılar, 20 Nisan’da erken saatlerde Irak’taki bir askeri üste meydana gelen büyük bir patlamada Irak güvenlik gücülerine mensup bir kişinin ölmesinin ardından geldi.

Kuvvet komutanı bunun bir saldırı olduğunu söylerken, ordu olayın soruşturulduğunu ve o sırada gökyüzünde herhangi bir savaş uçağının bulunmadığını açıkladı.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

ABD’den İsrail, Ukrayna Ve Tayvan’a 95 Milyar Dolarlık Yardım

ABD Temsilciler Meclisi, Ukrayna, İsrail ve Tayvan’a güvenlik yardımı sağlayan 95 milyar dolarlık bir yasa paketini kabul etti. Yasa paketinin ABD Senatosu’nda onaylanarak ABD Başkanı Joe Biden’ın imzasına sunulması bekleniyor.

Haber Merkezi / Yardım paketi, ABD silahlarının, stoklarının ve tesislerinin ikmali için 23 milyar dolar da dahil olmak üzere Ukrayna 60,84 milyar dolar; 9,1 milyar doları insani ihtiyaçlar için olmak üzere İsrail için 26 milyar dolar ve Tayvan dahil Hint-Pasifik bölgesi için 8,12 milyar dolar ayrılmasını öngörüyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Bugün Temsilciler Meclisi’nden geçen hayati önem taşıyan ABD yardım tasarısı, savaşın yayılmasını önleyecek, binlerce hayat kurtaracak ve her iki ulusun daha güçlü olmasına yardımcı olacak” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise yardım paketinin ABD Temsilciler Meclisi’nde onaylanmasının ardından teşekkür mesajı yayımladı.

Netanyahu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, tasarının ABD Kongresi’nde “ezici çoğunlukla” kabul edilmesinin, İsrail’in ABD’de her iki parti tarafından da desteklendiğini gösterdiğini ve “Batı medeniyetinin savunulması” anlamına geldiğini ifade etti.

Beyaz Saray yaptığı açıklamada, “Dünya Kongre’nin ne yaptığını izliyor” demişti. Beyaz Saray’ın açıklamasında, “Bu yasa tasarısını geçirmek, çok önemli bir anda Amerikan liderliğinin gücü hakkında güçlü bir mesaj gönderecektir. Yönetim, Kongre’nin her iki kanadını da bu ek finansman paketini hızla Başkan’ın masasına göndermeye çağırıyor” denilmişti.

Geçen yıldan bu yana Kongre’ye Ukrayna’ya yapılacak ek yardımı onaylaması yönünde çağrıda bulunan Biden da bir açıklamada bulundu. Biden, “Bu yardım, İsrail’in İran’ın eşi benzeri görülmemiş saldırılarıyla karşı karşıya olduğu ve Ukrayna’nın Rusya’nın devam eden bombardımanı altında olduğu bu çok acil bir zamanda geliyor” dedi.

Paylaşın

Filistin’in Birleşmiş Milletler Üyeliğine ABD’den Veto

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Filistin’in BM’ye tam üyeliğine ilişkin karar tasarısı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından veto edildi. Tasarının ABD tarafından veto edebileceği öne sürülmüştü.

Filistin’in BM’ye tam üyeliğine ilişkin karar tasarısı Arap Grubu adına Cezayir tarafından hazırlanmıştı. İsrail ise, Filistin Yönetimi’nin devlet olmak için gerekli kriterleri karşılamadığını söylemişti.

Bianet’te yer alan habere göre; 15 üyeli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Cezayir tarafından Filistin’in BM’ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısı oylamaya sunuldu. ABD’nin “hayır” oyu kullandığı tasarı, 12 “evet” ve 2 “çekimser” oy aldı.

İngiltere ve İsviçre “çekimser” kalırken, Rusya, Çin, Fransa, Cezayir, Malta, Ekvator, Guyana, Slovenya, Sierra Leone, Mozambik, Güney Kore ve Japonya “evet” oyu verdi.

Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin “hayır” oyu kullanmaması ve toplamda 9 “evet” oyu alması gerekiyordu. Karar tasarısı metninde, “BM Genel Kuruluna Filistin’in tam üye olarak kabul edilmesi tavsiye edilir.” ifadesi yer alıyordu.

Filistin’in üyelik başvurusu

Filistin, 2011’de de BM’ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK’da gereken desteği alamamıştı. Filistin 2012 yılında BM “daimi gözlemci statüsü”ne kavuştu.

Filistin’in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan’da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e bir mektup göndererek, üyelik başvurularının yeniden ele alınması talebinde bulunmuştu.

Guterres de 3 Nisan’da BMGK’ya mektup yazarak, Filistin’in talebinin gündeme alınması çağrısı yapmıştı. BMGK ise 8 Nisan’da Filistin’in talebini “Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi’ne” iletmişti.

BMGK’ya üyelikle ilgili dönüş yapması gereken Komite, iki toplantının ardından mutabakata varamadığını duyurmuştu. Bunun ardından Cezayir, Filistin’in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açmıştı.

Paylaşın

ABD Ve Avrupa Birliği’nden İran’a Yeni Yaptırımlar

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB), geçen hafta sonunda İsrail’e saldırıda bulunan İran’a karşı yeni yaptırımları devreye sokmaya hazırlanıyor.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan yeni yaptırımların İran’ın füze ve insansız hava aracı programı ile birlikte, Devrim Muhafızları ve İran Savunma Bakanlığını da hedef alacağını söyledi. Sullivan, “Müttefiklerimiz ve ortaklarımızın da yakında kendi yaptırımlarını uygulamaya koyacaklarını tahmin ediyoruz” diye ekledi.

AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, bazı üye ülkelerin İran’a yönelik yaptırımların genişletilmesini talep ettiklerini söyledi. Josep Borrell, AB’nin yetkili mercilerine “yaptırımlarla ilgili gerekli çalışmaları başlatması” için bir talep göndereceğini ifade etti.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB), İsrail’e yönelik saldırısının ardından İran’a daha fazla yaptırım uygulamayı düşündüklerini açıkladı.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Washington’un yaptırımlarının İran’ın füze ve insansız hava aracı (İHA) programını, İran Devrim Muhafızları’nı ve İran Savunma Bakanlığı’nı hedef alacağını duyurdu.

Açıklamasında, “Yeni yaptırımlar ve diğer önlemler, İran’ın askeri kapasitesini ve etkinliğini zayıflatmak ve sorunlu davranışlarının tamamınına engel olmak için aralıksız baskıyı devam ettirecek” diyen Sullivan, ABD’nin müttefikleri ve ortaklarının da benzer önlemler alacağını düşündüğünü dile getirdi.

ABD Hazine Bakanı Yellen, “Önümüzdeki günlerde İran’a karşı ek yaptırım önlemleri alacağımızı umuyorum” dedi. Yellen, “Yaptığım görüşmelerde, İran’ın terör finansmanını engellemeye yönelik tüm seçenekler masada olmaya devam ediyor” diye konuştu.

İran’ın petrol ihracatının da söz konusu yaptırımlar arasında olabileceğini kaydeden Yellen, bu konuyla ilgili olarak, “İran bir miktar petrol ihraç etmeye devam ediyor. Yapabileceğimiz daha fazla şey olabilir” ifadelerini kullandı.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de İran’a yönelik yaptırımları genişletmek için çalışmalara başladıklarını kamuoyu ile paylaştı. Brüksel’de yapılan AB Dışişleri Bakanları toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Borrell, hazırlanan yeni yaptırım paketinin, İran’ın Rusya’ya insansız hava aracı tedariğini de kapsayan silah ihracatına yönelik olacağını bildirdi.

Kendine bağlı yetkili kurumları, yeni yaptırımlarla ilgili çalışmalara başlamaları için görevlendireceğini ifade eden Josep Borrell, AB’ye üye ülkelerin İran’ın saldırısını bir kez daha kınadığını ve İsrail’in kendini savunma hakkını desteklediğini vurgulayarak, “Uçurumun kenarından uzaklaşmalıyız” dedi.

İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz, sosyal medya hesabında yaptığı bir paylaşımda yaptırımlarla ilgili mesajları memnuniyetle karşıladıklarını yazdı. İsrail, bazı ülkelere mektup göndererek İran’a yaptırım uygulamalarını ve Devrim Muhafızları’nı “terör örgütü” ilan etmelerini istemişti.

Mevcut yaptırımlar

ABD’nin İran’a yönelik yaptırımları nükleer kapasitesini, enerji ve savunma sektörlerini, hükümet yetkililerini, bankaları ve İran ekonomisini hedef alıyor. ABD, İran Atom Enerjisi Örgütü ve İran’ın nükleer programıyla bağlantılı olduğunu söylediği diğer şirketlerin yanı sıra İran Merkez Bankası da dahil olmak üzere düzinelerce bankaya yaptırım uyguluyor.

Washington ayrıca İran’ın enerji sektöründen elde ettiği geliri engellemek amacıyla Ulusal İran Petrol Şirketi ve Petrol Bakanlığı’nın yanısıra İran hükümet yetkililerini de hedef alıyor.

Paylaşın

Fed’den Faizi 23 Yılın Zirvesinde Sabit Tutma Kararı

ABD Merkez Bankası (Fed), beklentilere paralel bir şekilde politika faizini yüzde 5.25 – 5.50 aralığında sabit tuttu. Fed, Mart 2022 – Temmuz 2023 arasında toplamda 525 baz puanlık faiz artırım kararı almıştı.

Haber Merkezi / ABD Merkez Bankası (Fed) Açık Piyasa Komitesi (FOMC), faiz kararını açıkladı. FOMC, beklentilere paralel bir şekilde politika faizini yüzde 5,25 – 5,50 aralığında sabit tutma kararı aldı.

Karara ilişkin yapılan açıklamada, faiz indirimi için enflasyon konusunda daha fazla güvene ihtiyaç olduğu belirtildi.

Fed’in projeksiyonlarında büyüme tahminleri yukarı yönlü revize edildi. 2024 yılı büyüme tahmini yüzde 1,4’ten yüzde 2,1’e, 2025 tahmini yüzde 1,8’den yüzde 2’ye yükseltildi. Çekirdek enflasyon beklentisi de 2024 yılı için yüzde 2,4’ten yüzde 2,6’ya yükseltildi. 2024 için işsizlik oranı beklentisi yüzde 4,1’den yüzde 4’e düşürüldü.

Fed’in son 4 toplantıda olduğu gibi faizi sabit bırakması bekleniyordu. 30 gün vadeli Fed fon oranlarına göre Fed faiz kararı ihtimallerini veren CME FedWatch Tool’da Fed’in bugün faiz oranını sabit bırakmasına yüzde 99 ihtimal veriliyordu. Diğer bir deyişle piyasa Fed’in faizi sabit bırakmasına neredeyse kesin gözüyle bakıyordu.

ABD’de şubat ayında yıllık enflasyon yüzde 3.2 ile yüzde 3.1’lik beklentiyi aşmıştı. Beklentinin üzerinde gelen bu veri sonrası piyasalarda Fed’in vereceği reaksiyon merak edilmeye başlanmıştı.

Fed, bugünün ardından 1 Mayıs ve 12 Haziran tarihlerinde faiz kararını açıklayacak. Şu anda piyasalar ağırlıklı olarak Haziran ayında ilk faiz indiriminin gelmesini fiyatlıyor. Bu fiyatlamada bir değişim yaşanıp yaşanmayacağını Powell’ın açıklamaları ve nokta grafikte yer alan tahminler belirleyecek.

Paylaşın

ABD Ve G-7’den İran’a Rusya Uyarısı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve G-7 grubundaki müttefikleri, İran’ı Rusya’ya balistik füzeler ve ilgili teknolojileri sağlamaması konusunda uyardı. ABD ve Avrupa, halihazırda İran’a karşı kapsamlı yaptırımlar uyguluyor.

İran’a yönelik uygulanan yaptırımlar, binlerce kişi ve finansal hizmetler, enerji, teknoloji ve diğer sektörleri hedef alıyor.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; Joe Biden yönetimi, Ukrayna ile savaş halindeki Rusya’nın azalan silah stoklarını yenilemek için çaba harcadığını ve bu çerçevede İran’dan yakın menzilli balistik füzeler talep ettiğini iddia ediyor.

Washington, henüz füzelerin İran’dan Rusya’ya geçtiğini teyit etmedi. Ancak ABD’li yetkililer İran makamlarının bir anlaşmanın yakın olduğu yönündeki açıklamalarından endişe duyduklarını dile getiriyor.

Biden yönetiminden üst düzey bir yetkiliye göre, G-7 ülkelerinin üzerinde düşündüğü yaptırım eylemlerinden biri, İran’ın ulusal havayolu şirketi Iran Air’in Avrupa’ya uçuşlarını yasaklamak.

Aralarında ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Japonya’nın bulunduğu G-7 grubu ülkelerinin liderleri, yaptıkları ortak açıklamada, “İran’ın Rusya’ya balistik füze veya ilgili teknolojileri teslim etmeye başlaması durumunda, önemli yeni yaptırımlar da dahil olmak üzere hızlı ve koordineli bir şekilde karşılık vereceğiz.” dedi.

İran’ın BM Misyonu ise geçen ay yaptığı açıklamada balistik füze satışını engelleyecek herhangi bir yasal kısıtlama bulunmadığını ancak “Rusya-Ukrayna çatışması sırasında savaşı körüklememek için silah ticaretinden kaçınmanın ahlaki bir yükümlülük olduğunu” belirtmişti.

ABD ve Avrupa halihazırda İran’a karşı bireyleri hedef alan ve Tahran’ın ticaret, finansal hizmetler, enerji, teknoloji ve diğer sektörlere erişimini sınırlayan kapsamlı yaptırımlar uyguluyor. İran’a yönelik yaptırımlar, ABD’nin şu ana kadar herhangi bir ülkeye uyguladığı en geniş ve kapsamlı yaptırımlar olup binlerce kişi ve kuruluşu hedef alıyor.

Biden yönetimi, ocak ayında yaptığı açıklamada, ABD istihbarat yetkililerinin Rusya-İran anlaşmasının tamamlanmadığını tespit ettiklerini ancak Rusya’nın İran’dan füze almak için yürüttüğü müzakerelerin aktif bir şekilde ilerlediğinden endişe duyduklarını kaydetmişti.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bugün Viyana’da düzenlenen bir basın toplantısında “İran’a bunu yapmaması için çok net mesajlar gönderdik, bu konu birçok ülke arasında önemli bir tartışma konusu” diye konuştu.

Biden yönetimi Kremlin’in Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşta ihtiyaç duyduğu silahlar için İran ve Kuzey Kore’ye bağımlı hale geldiğini öne sürüyor. Bu iddialarını istihbarat raporları ile kanıtlamaya çalışıyor.

Rusya, Kuzey Kore’den balistik füzeler satın aldı ve Ukrayna’ya karşı kullandı. Ukraynalı yetkililer ise, Rus güçleri tarafından konuşlandırılan Kuzey Kore füzelerinin sık sık hedefi ıskaladığını öne sürüyor.

İran önce Rusya’ya insansız hava aracı tedarik ettiğini reddetti. Daha sonra Rusya’nın Ukrayna işgali başlamadan kısa bir süre önce az sayıda sattığını kabul etti.

Paylaşın

ABD’den Türkiye’ye F-35 Şartı: S-400

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü, S-400 konusu çözülürse ve çözüldüğünde, ABD’nin F-35 programı konusunda Türkiye ile yapılacak bir görüşmeyi memnuniyetle karşılayacağını belirtti; ancak bu konuda yapacakları yeni bir açıklamanın olmadığını da belirtti.

2019 yılında Rusya’dan S-400 sistemi satın alan Türkiye, Rusya ile kapsamlı savunma işbirliği yapan ülkelere yaptırım öngören ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında yaptırım uygulanan ilk NATO ülkesi olmuştu.

VOA Türkçe’den Begüm Dönmez Ersöz’ün haberine göre; ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 füze savunma sistemi konusunda duruşlarının değişmediğini vurgulayarak, “S-400 sorununu çözersek ve çözdüğümüz zaman, ABD Türkiye ile F-35 konusunda bir görüşmeyi memnuniyetle karşılar” açıklaması yaptı.

Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk Perşembe günü bakanlıkta düzenlenen basın toplantısında, Türkiye’nin ABD üretimi savaş uçağı programından çıkarılması ile ilgili, “F-35 için ödediğimiz parayı geri alabileceğimizi düşünüyoruz. Bu konuda da görüşmeler devam etmektedir” demişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü VOA Türkçe’nin bu açıklamaya ve Türkiye’nin F-35 programına dönüş olasılığına ilişkin sorusu üzerine yaptığı açıklamada, Rus S-400 sisteminin NATO teçhizatı ile uyumlu olmadığını ve bu sistemin NATO teknolojisinin güvenliğini tehdit ettiğini vurguladı.

Amerikalı sözcü sistemin Türkiye’nin NATO müttefiki olarak taahhütleriyle uyumlu olmadığının altını çizerek, Türkiye’ye S-400 sistemini muhafaza etmemesi çağrısını yineledi.

Sözcü, S-400 konusu çözülürse ve çözüldüğünde, ABD’nin F-35 programı konusunda Türkiye ile yapılacak bir görüşmeyi memnuniyetle karşılayacağını belirtti; ancak bu konuda yapacakları yeni bir açıklamanın olmadığını da belirtti.

ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Victoria Nuland Ocak ayında Türkiye ziyareti sırasında verdiği bir röportajda F-35 sorusunu yanıtlarken, CAATSA yaptırımlarının Türkiye hükümetinin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alma kararıyla bağlantılı olduğunu hatırlatmıştı.

Nuland, “S-400 sorununu aşabilirsek ki aşmak istiyoruz, ABD Türkiye’yi yeniden F-35 ailesine almaktan memnun olur. Ancak önce bu diğer konuyu halletmemiz ve bu konuyu hallederken aynı zamanda Türkiye’nin güçlü bir hava savunma sisteminin olmasını sağlamak gerekir” ifadelerini kullanmıştı.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, Nuland’ın bu açıklamasının ardından Ocak ayı sonunda Beyaz Saray’da düzenlenen günlük basın toplantısında, VOA’nın sorusu üzerine, “S-400 kullanımının F-35’lerle uyumlu olmadığı konusundaki görüşümüz değişmedi. Bu konuda görüşmeler hala devam ediyor. Türkiye bu konudaki kaygılarımızı giderebilirse, o zaman F-35 programına geri dönüş konusunda hareket olabilir” demişti.

Türkiye, kurucu ortaklarından olduğu F-35 programından Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın almasının ardından çıkarılmıştı. Amerikalı yetkililer S-400’lerin beşinci nesil savaş uçağı olan F-35’ler için güvenlik riski oluşturduğunu belirtmişti.

2019 yılında Rusya’dan S-400 sistemi satın alan Türkiye, Rusya ile kapsamlı savunma işbirliği yapan ülkelere yaptırım öngören ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında yaptırım uygulanan ilk NATO ülkesi olmuştu.

Paylaşın

ABD’den Putin’e ‘Nükleer’ Yanıtı: Sorumsuz Ve Düşüncesiz

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Adrienne Watson, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ülkesinin güvenliğinin tehlikeye girmesi halinde nükleer savaşa hazır olduğu yönündeki sözlerine ilişkin açıklamada bulundu.

VOA Türkçe’nin aktardığına göre; ABD’nin nükleer duruşunda bir değişiklik yapmadığını belirten Adrienne Watson, Rusya’nın Ukrayna savaşı boyunca kullandığı nükleer söyleminin “sorumsuz ve düşüncesiz” olduğunu söyledi.

Biden yönetiminden üst düzey bir yetkili de, anladıkları kadarıyla Putin’in bu sözleriyle Rusya’nın egemenliğinin tehdit altında olması halinde nükleer silah kullanacağına ilişkin nükleer doktrine atıfta bulunduğunu ve bunun yeni bir yaklaşım olmadığını söyledi.

İsminin açıklanmaması koşuluyla konuşan yetkili, ABD’nin nükleer duruşunda yeni bir düzenleme yapmak için bir sebep görmediklerini ve Rusya’nın Ukrayna’da nükleer silah kullanmaya hazırlandığına ilişkin bir gösterge olmadığını kaydetti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ülkesinin tehlikeye girmesi halinde teknik olarak nükleer savaşa hazır olduğu konusunda Batı’yı uyarmıştı.

15-17 Mart’ta yapılacak ve kendisinin altı yıl daha iktidarda kalmasına imkan vermesi muhtemel seçimler öncesinde konuşan Putin, soru üzerine, askeri açıdan nükleer savaşa hazır olduklarını söylemiş; ancak şu anda bu aşamada olmadıklarını da belirtmişti.

“Ukrayna savaşı kontrolden çıkabilir”

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova’dan da ABD ve Batı ülkelerinin tepkisine yol açması muhtemel bir başka açıklama geldi. Zaharova, “NATO’da ve Avrupa Birliği’nde bir ya da iki üye devletin düşüncesiz ve provokatif eylemleri sebebiyle Ukrayna’daki savaşın kontrolden çıkabileceği ya da coğrafi olarak genişleyebileceği” uyarısında bulundu.

Maria Zaharova, bir ülke ismi vermedi ancak bu uyarı Ukrayna’nın komşusu olarak Moskova kaynaklı tehditten endişe duyan Polonya’nın Cumhurbaşkanı ve Başbakanı’nın Beyaz Saray ziyaretinin ardına rastladı. Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda ve Başbakanı Donald Tusk ABD’deki temaslarında NATO’nun doğu kanadının güçlendirilmesine yönelik taleplerini dile getirmişti.

Ukrayna savaşı Moskova’nın Batı ile ilişkilerinde 1962’deki Küba Füze Krizi’nden bu yana en derin krizi tetikledi. Putin daha önce de nükleer savaş riskine ilişkin uyarıda bulunmuş ancak Ukrayna’da nükleer silah kullanımına ihtiyacı hiç hissetmediğini belirtmişti.

Rusya’nın nükleer silah kullanımına ilişkin doktrini, Rus devletinin varoluşunun doğrudan tehdit altında olması ve Rusya’ya karşı nükleer ya da başka kitle imha silahlarının kullanıldığı bir saldırıya karşılık verilecek olması halinde nükleer silah kullanılmasını öngörüyor.

Paylaşın