İsrail’den Suriye’nin Halep Kentine Hava Saldırıları: En Az 38 Ölü

Savaşın başladığı 2011’den bu yana Suriye’nin farklı kentlerini hedef alan İsrail, son olarak Halep kentinin havalimanı ile şehirde yer alan savunma fabrikalarını hedef aldı.

Saldırılarda, en az 38 kişinin öldüğü, çok sayıda kişi yaralandığı duyuruldu. Kaynakla, ölenler arasında Lübnan Hizbullahı üyelerinin de olduğunu aktardı.

İsrail, Suriye’nin Halep kentine hava saldırıları düzenledi. Reuters’a bilgi veren iki güvenlik kaynağı, bu saldırılarda beş Hizbullah mensubu dâhil 38 kişinin öldüğünü söyledi.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ise İsrail’in saldırılarda Hizbullah’a ait roket depolarının yakınlarındaki bir bölgeyi vurduğunu, 36 asker ve altı Hizbullah üyesinin hayatını kaybettiğini duyurdu.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Suriye ordusundaki can kaybının, “İsrail’in bu ülkedeki hedeflere yönelik saldırılarında şu ana kadar kaydedilen en yüksek can kaybı olduğunu” belirtti. Gözlemevi, İsrail’in bu yıl Suriye’ye 26 hava saldırısı düzenlediğini bildirdi.

Halep’te yerel saatle 01.45’te gerçekleştirilen saldırılarla ilgili Şam’dan da açıklama geldi.

Suriye Savunma Bakanlığı, İsrail ve militan grupların Halep’e düzenlediği saldırılarında sivil ve askerlerin hayatını kaybettiğini belirtti.

Bakanlık, İdlib ve Halep kırsalından “terörist örgütlerce” düzenlenen insansız hava aracı saldırılarının Halep kenti ve çevresindeki sivilleri hedef aldığını ifade etti.

Ancak açıklamada ölen asker ya da sivil sayısına ilişkin bilgi verilmedi. Can kayıplarının İsrail saldırılarında mı, yoksa militanlarca düzenlenen saldırılarda mı yaşandığı da netlik kazanmadı.

17 Mart’ta İsrail’e ait savaş uçaklarının Kalamon bölgesindeki birçok noktayı hedef aldığı kaydedilmişti.

İsrail, savaşın başladığı 2011’den bu yana Suriye’de zaman zaman Halep ve Şam’daki havalimanlarına, İran destekli gruplara ve Suriye ordusuna ait askeri noktalara saldırılar düzenliyor.

Paylaşın

Uluslararası Adalet Divanı’ndan Dikkat Çeken “Gazze Şeridi” Kararı

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 175. günü geride kalırken, Uluslararası Adalet Divanı, İsrail ordusunun, Gazze’de acilen ihtiyaç duyulan insani yardımın ulaştırılmasını engellememek dahil, Soykırım Sözleşmesi kapsamında “korunan grup” olan Filistinlilerin haklarını ihlal etmeyeceğinin güvence altına alınmasını istedi.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölü sayısı son 24 saatte 62 daha artarak 32 bin 552’ye yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralı sayısı ise 74 bin 980’e ulaştı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Birleşmiş Milletler’in (BM) en üst düzey mahkemesi Uluslararası Adalet Divanı (UAD) oybirliğiyle, Gazze’deki Filistinlilere temel gıda tedarikini sağlamak ve yayılan kıtlığı durdurmak için gerekli ve etkili tüm önlemleri almasını emretti. UAD yargıçları kararlarında “Mahkeme Gazze’deki Filistinlilerin artık sadece kıtlık riskiyle karşı karşıya olmadığını (…) kıtlığın baş gösterdiğini gözlemlemektedir.” dedi.

Yeni tedbirler Güney Afrika tarafından, İsrail’i Gazze’de devlet öncülüğünde soykırım yapmakla suçlayan ve devam etmekte olan davanın bir parçası olarak talep edildi.

“Karara bir yürütme mekanizması eşlik etmeli”

Hamas, Uluslararası Adalet Divanının kararının ardından yazılı açıklama yaptı: “UAD’nin, Gazze’ye yardım girişini öngören kararının ölü bir mektup olarak kalmaması için açlığı sivillere karşı bir silah olarak kullanan faşist işgale bu kararı bir an önce hayata geçirme zorunluluğunu getirecek uluslararası toplum tarafından dayatılan bir yürütme mekanizması eşlik etmeli.”

Karara rağmen İsrail’İn Filistin halkına yönelik “acımasız soykırım savaşını” sürdürdüğü açıklandı: “İsrail, tüm uluslararası kararları görmezden gelmeye devam ediyor. Bu davranış, Gazze Şeridi’nde çocuklara ve savunmasız sivillere karşı işlenen tüm suçlara ortak olan ABD yönetiminin kendisine sağladığı kılıf sayesinde bu terör örgütünün hukukun ve sorumluluğun üstündeymiş gibi davrandığını teyit etmektedir.”

İsrail’den yorum gelmedi

Gazze’ye insani yardımların karadan, havadan ve gemilerle Akdeniz kıyısından erişimini genişletmek için çaba sarf ettiğini belirten İsrail’den karara ilişkin bir yorum gelmedi.

İsrail ordusu, bir haftadan uzun bir süre önce Gazze’deki Şifa Hastane kompleksine saldırdıktan sonra çevresinde operasyon yapmaya devam ettiğini bildirdi. Açıklamada ordunun yaklaşık 200 silahlı kişiyi öldürdüğü ve operasyonun başlangıcından bu yana “sivillere, hastalara, sağlık ekiplerine ve tıbbi ekipmana zarar gelmesini önlediği” belirtildi.

Güney Afrika kararı memnuniyetle karşıladı

Güney Afrika Perşembe günkü kararı memnuniyetle karşılayarak “önemli” olarak nitelendirdi. Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, “Filistinlilerin ölümlerinin sadece bombardıman ve kara saldırılarından değil, aynı zamanda hastalık ve açlıktan da kaynaklandığı gerçeği, grubun var olma hakkının korunması gerektiğine işaret ediyor” dedi.

Bu ayın başlarında, Güney Afrika’nın daha fazla önlem talebine yazılı bir yanıt veren İsrail, Güney Afrika’nın iddialarının “tamamen asılsız”, “Soykırım Sözleşmesi’nin ve Mahkeme’nin kendisinin istismarı” olduğu görüşünü savunmuştu.

Savaşın ilk günlerinde Gazze’ye açılan sınır kapılarını kapatan İsrail bir süre sonra insani yardım malzemelerinin girişine izin vermeye başladı. İsrailli yetkililer, Gazze’ye girmesine izin verilen insani yardım miktarına herhangi bir kısıtlama getirmediklerini söylüyor ve BM’yi teslimatları düzgün bir şekilde organize edememekle suçluyor.

BM ve uluslararası yardım grupları ise, teslimatların İsrail’in askeri kısıtlamaları, devam eden çatışmalar nedeniyle engellendiğini söylüyor.

Uluslararası Af Örgütü: UAD, kıtlığın başladığının altını çiziyor

Divan’ın yeni tedbir kararlarına ilişkin Af Örgütünün sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “UAD’nin Güney Afrika tarafından başlatılan soykırım davasında aldığı ek tedbir kararları, Divan’ın son kararından bu yana koşulların feci şekilde kötüleşmeye devam ettiğini ve işgal altındaki Gazze’deki Filistinliler için tehdidin arttığını vurguluyor” dendi.

İsrail’in Divan’ın açıkladığı hükümlere uymadığı belirtilen açıklamada, “UAD, Gazze’deki Filistinlilerin artık kıtlıkla karşı karşıya olmadığını, kıtlığın başladığının altını çiziyor” değerlendirmesi yer aldı. Açıklamada UAD’nin hükümlerinin başka ülkelere de mesaj verdiği, tüm ülkelerin UAD kararlarının tamamen uygulandığından emin olması gerektiği vurgulandı.

Tüm ülkelerin Gazze’deki katliamı önlemek için elinden geleni yapması ve İsrail üzerindeki etkisini kullanması gerektiği kaydedilen açıklamada, “Acil ateşkes, Gazzelilerin acılarını dindirecek ve UAD kararlarının uygulanmasına imkan verecek en önemli çözüm olmaya devam etmektedir” dendi.

Açıklamada ateşkes çağrısı yapmayan UAD hakimlerinin Divan kararlarının uygulanması için İsrail’in askeri operasyonlarını durdurmasının gerekli olduğu yönünde açıklamalar yaptığına işaret edildi.

Paylaşın

Taliban, Kadınların Hayatını Cehenneme Çevirmeye Kararlı: Kırbaçlayacağız, Taşlayacağız

2021 yılında Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban’ın Lideri Heybetullah Ahundzade, “Yakında zina cezasını uygulayacağız ve kadınları alenen taşlayacağız; kadınları alenen kırbaçlayacağız” dedi ve ekledi:

“Allah’ın dinini sürdürmeyi ve bu dünyada şeriatı uygulamayı hedefliyoruz. Amacımız sadece Kabil ve vilayetleri kontrol etmek değil; aksine şeriatı aktif olarak uygulamaya kararlıyız”

Cumhuriyet’in Amu TV’den aktardığına göre, Taliban’ın Lideri Heybetullah Ahundzade, Afganistan’da şeriat yasalarının yürürlüğe girmesiyle kadınların “taşlanma ve dayakla karşı karşıya kalabileceğini” söyledi.

Ahundzade, “Şimdi pratik olarak şeriatı uygulayacağız, Allah’ın hükümlerini uygulayacağız” dedi. “Zina yapan kadınları halk önünde taşlayacaklarını” belirten Ahundzade, şunları kaydetti:

“Yakında zina cezasını uygulayacağız ve kadınları alenen taşlayacağız; kadınları alenen kırbaçlayacağız. Bu eylemler sizin demokrasinize aykırıdır ve bunları tartışacaksınız. Ayrıca insanlık için savaştığınızı iddia ediyorsunuz; ben de aynısını iddia ediyorum.”

Ahunzade, “insanlık için savaşlarının” Allah adına olduğunu ileri sürerek, “Allah’ın dinini sürdürmeyi ve bu dünyada şeriatı uygulamayı hedefliyoruz. Amacımız sadece Kabil ve vilayetleri kontrol etmek değil; aksine şeriatı aktif olarak uygulamaya kararlıyız” diye konuştu.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Ölü Sayısı 32 Bin 552’ye Yükseldi

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 174. günü geride kalırken, Gazze’de İsrail saldırılarında ölü sayısı son 24 saatte 62 daha artarak 32 bin 552’ye yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralı sayısı ise 74 bin 980’e ulaştı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan Hamas, başta Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) olmak üzere tüm uluslararası yargı kurumlarını ve Birleşmiş Milletleri, Filistin halkının sistematik olarak öldürülmesini durdurmak için acilen harekete geçmeye çağırdı:

“Al Jazeera’de yayınlanan ve işgal devleti askerlerinin beyaz bayrak taşıyan iki silahsız genç sivili soğukkanlılıkla öldürmesi ve ardından bu iğrenç suçu gizlemek için vücutlarını buldozerle sürüklemesi şeklindeki suçunu belgeleyen görüntüler, katil siyonist faşistlerin işlediği suçların boyutunun bir başka kanıtıdır.”

Hamas, İsrail’in Gazze Şeridi’nde “Filistin halkına yönelik vahşi bir soykırım savaşı” yürüttüğünü belirtti: “Başta UCM olmak üzere tüm uluslararası yargı kurumlarını ve Birleşmiş Milletleri, halkımızın sistematik olarak öldürülmesini durdurmak için acilen harekete geçmeye, çocuklara ve savunmasız sivillere karşı işledikleri suçlardan dolayı bu haydut rejim ile onun terörist savaş suçlusu liderlerinden hesap sormak için gerekli tedbirleri almaya çağırıyoruz.”

Katar merkezli Al Jazeera kanalında önceki gün yayınlanan görüntülerde, İsrail askerlerinin, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki evlerine dönmeye çalışan iki Filistinliyi ateş açarak öldürdüğü yer aldı. Haberde, İsrail askerlerinin, iki Filistinliyi buldozerlerle sürükleyerek kuma gömdüğü aktarıldı.

Ayrıca Birleşmiş Milletler (BM) Sözcüsü Stephane Dujarric, Gazze’deki duruma ilişkin soruları yanıtladı. Sahadaki insani yardım çalışanlarından edindikleri bilgiyi aktaran Dujarric, BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisinin (OCHA) İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki İnsani İşler Koordinatörü Andrea de Domenico’nun Gazze’nin kuzeyinde kısmen hizmet veren 4 hastaneden birine gittiğini belirtti.

De Domenico’nun aktardığı bilgiye göre hastaneye her gün yaklaşık yetersiz beslenmiş 15 çocuk vakasının geldiğini ifade eden Dujarric, çocukların hayatını kurtarmak için kesintisiz insani yardım sevkiyatının gerçekleşmesi gerektiğinin altını çizdi.

Dujarric, Dünya Gıda Programına (WFP) göre Gazze’nin kuzeyinin yaklaşık yüzde 70’inin korkunç boyutta açlıkla karşı karşıya olduğunu belirtmesine rağmen buraya insani yardımın engellenmeye devam ettiğini dile getirdi. WFP’nin bu ay Gazze’nin kuzeyine sadece 11 konvoy yardım gönderebildiğini aktaran Dujarric, kıtlığın önüne geçebilmek için günlük sevkiyatın gerekli olduğunu vurguladı.

Dujarric, temel sorunun, yeterli gıdanın girememesi ve giren gıdanın dağıtımına ilişkin sıkıntıların devam etmesi olduğunu söyledi. Gazze genelinde güvenlik, İsrailli yetkililerle işbirliği eksikliği, yetersiz yakıt ve kamyon sayısına ilişkin sorunların sürdüğüne işaret eden Dujarric, “Yardım dağıtabilmek için çok büyük sorunlarla uğraşıyoruz” dedi.

Dujarric, BM Güvenlik Konseyinde 24 Mart’ta kabul edilen ve Gazze’de acilen ateşkes talep edilen kararın uygulanması gerektiğini belirterek, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve yetkililerin en başından beri ateşkes mesajı verdiğini hatırlattı.

Gazze’de çatışmalar devam ediyor

Ayrıca Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Gazze’de ateşkes çağrısı içeren karar tasarısını kabul etmişti. Karar, Amerika’nın çekimser kalmasıyla kabul edilebilmişti.

Güvenlik Konseyi (BMGK) kararına rağmen Gazze’de çatışmalar devam ediyor. Görgü tanıkları İsrail savaş uçaklarının Refah’ı bombaladığını, Han Yunus ve Gazze merkezindeki hastaneler çevresinde şiddetli çatışmaların olduğunu belirtiyor.

Gazze yakınındaki İsrail kasabalarında da roket uyarı sirenleri çalıyor. Bütün bu gelişmeler yaşanırken bir yandan da İsrail ve Hamas’ın temsilcileri Katar’da arabulucular aracılığıyla ateşkes müzakesi yürütüyor. Görüşmelere Katar ve Mısır arabuluculuk yapıyor.

Mossad’dan yetkililer müzakereler için Doha’da. Mossad ekibinin bir kısmının ise istişarelerde bulunmak için İsrail’e döndüğü belirtiliyor. İsrail, dolaylı ateşkes müzakerelerinde Hamas’ı hayali isteklerde bulunmakla suçluyor.

1 milyondan fazla Gazzeli, bölgenin güneyindeki Refah’a sığınmış durumda. İsrail Refah’a hareket başlatacağını belirtirken, Amerika ve uluslararası toplum, sivillerin can güvenliği için bir plan olmadan bunun yapılmasına karşı çıkıyor.

Paylaşın

Her Gün 1 Milyardan Fazla Öğün Yemek İsraf Ediliyor

Dünya genelinde yaklaşık 800 milyon insanın açlık çektiği bir dönemde, her gün 1 milyar öğünden fazla gıda israf edildi. İsraf edilen gıdanın yıllık maliyeti 1 trilyon dolardan fazla.

Haber Merkezi / Birlemiş Milletler Çevre Programı (UNEP), “Uluslararası Sıfır Atık Günü”nde, Gıda İsrafı Endeksi 2022 Raporu’nu yayımladı.

Rapora göre, yaklaşık 800 milyon insanın açlık çektiği bir dönemde, her gün 1 milyar öğünden fazla gıdanın israf edildiği ifade edildi. İsraf edilen gıdanın yıllık maliyetinin ise 1 trilyon dolardan fazla olduğu belirtildi.

Raporda, “milyar öğün” rakamının “çok ihtiyatlı bir tahmin” olduğu ve “gerçek miktarın çok daha yüksek olabileceği” vurgulandı.

2022’de israf edilen gıdaların, yüzde 28’inden restoran, kantin ve otel gibi hizmetler sunan işletmeler, yüzde 12’den market, kasap ve manav gibi perakende satış yapan işletmeler, yüzde 60’ndan ise haneler sorumlu.

Raporda, gıda israfının sadece “zengin ülkelerin” sorunu olmadığı, aksine dünyanın her yerinde gözlemlenebildiği belirtildi. Raporda, gıda israfının insanlar ve gezegen üzerinde “yıkıcı etkileri” olduğu vurgulandı.

UNEP İcra Direktörü Inger Andersen, rapora ilişkin yaptığı açıklamada, dünya genelinde yapılan gıda israfı nedeniyle milyonlarca kişinin aç kalacağını söyledi. Andersen, ülkelere israfın önüne geçilmesi çağrısını yaptı.

Paylaşın

Putin’den F-16 Açıklaması: Meşru Hedef, Yok Edeceğiz

Batı’nın Ukrayna’ya temin etme sözü verdiği F-16 savaş uçaklarıyla ilgili bir soruyu yanıtlayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Şu an tankları, zırhlı araçları ve çoklu roketatar dâhil diğer ekipmanları imha ettiğimiz gibi, bu uçakları da imha edeceğiz” dedi.

Vladimir Putin ayrıca, ABD’nin savunma harcamalarının Rusya’dan daha fazla olduğuna dikkat çekerek, Rusya’nın NATO ile savaşmayı planladığı iddialarının saçma olduğunu söyledi: “2022’de ABD (askeriyeye) 811 milyar dolar harcadı. Rusya Federasyonu ise 72 milyar dolar. Bu oranda NATO ile savaşa mı gireceğiz? Bu tamamen saçmalık.”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Tver bölgesinde Rusya Savunma Bakanlığı’nın ordu havacılık eğitim merkezini ziyaret etti. Burada, Rus hava kuvvetlerinde görev yapan pilotlara hitaben konuşan Putin, ABD öncülüğündeki bu ittifakın Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasından bu yana Rusya’ya doğru genişlediğini, ancak Moskova’nın herhangi bir NATO ülkesine saldırma planı bulunmadığını belirtti.

“Bu devletlere yönelik saldırgan niyetlerimiz yok” ifadesini kullanan ve Rusya’nın hiçbir NATO ülkesinde gözü olmadığını söyleyen Putin, “Polonya ve Baltık ülkeleri gibi başka bazı ülkelere de saldıracağımız düşüncesi, ki Çekler de korkutuluyor, tamamen saçmalık” dedi.

Batı’nın Ukrayna’ya temin etme sözü verdiği F-16 savaş uçaklarıyla ilgili bir soruyu yanıtlayan Rusya lideri, böylesi bir adımın Ukrayna’daki durumu değiştirmeye yetmeyeceğini savundu.

Putin, “F-16 savaş uçakları sağlarlarsa, ki öyle konuşuyorlar ve görünüşe göre pilotları da eğitiyorlar, bu savaş alanındaki durumu değiştirmeyecektir” açıklamasında bulundu. Rus lider “Ve şu an tankları, zırhlı araçları ve çoklu roketatar dâhil diğer ekipmanları imha ettiğimiz gibi, bu uçakları da imha edeceğiz” diye ekledi.

“Üçüncü ülkelerdeki hava sahalarında kullanılacaklarsa, elbette nerede tespit edilirse edilsin bizim için meşru hedef hâline geleceklerdir” diyen Putin, F-16’ların nükleer silah da taşıyabildiğini belirtti.

Putin, ABD’nin savunma harcamalarının Rusya’dan daha fazla olduğuna dikkat çekerek, Rusya’nın NATO ile savaşmayı planladığı iddialarının saçma olduğunu söyledi: “2022’de ABD (askeriyeye) 811 milyar dolar harcadı. Rusya Federasyonu ise 72 milyar dolar. Bu oranda NATO ile savaşa mı gireceğiz? Bu tamamen saçmalık.”

Paylaşın

Son On Yılda 63 Binden Fazla İnsan Göç Yollarında Öldü Ya Da Kayboldu

2014’den bu yana 63 binden fazla düzensiz göçmen, göç yollarında öldü ya da kayboldu. Veriler son on yılda düzensiz göçmenler için en ölümcül yılın 2023 yılı olduğunu ortaya koyuyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Göç Örgütü (IOM), 2014 ile 2023 yılları arasında dünya genelinde 62 bin 285 düzensiz göçmenin öldüğü ya da kaybolduğu bilgisini paylaştı.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; OIM yıllık raporunda, ölen düzensiz göçmenlerin önemli bir kısmının boğularak hayatını kaybettiği bildirildi.

Merkezi Cenevre’de bulunan kuruluşun yıllık raporunda, söz konusu tarihlerde öldüğü veya kaybolduğu düşünülen 28 bin 854 düzensiz göçmenin Afrika veya Asya’dan geldiği belirtilerek, bu kişilerin Akdeniz’i geçmeye çalışırken yaşamlarını kaybettiği tahmininde bulunuldu.

Rapora göre, kimliği belirlenebilenlerin üçte birinden fazlasının Afganistan, Burma, Suriye ve Etiyopya gibi silahlı çatışmaların yaşandığı ülkelerin vatandaşları.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM) verileri, son on yılda düzensiz göçmenler için en ölümcül yılın 2023 yılı olduğunu ortaya koyuyor.

Özellikle Akdeniz’deki ölüm sayısında yaşanan keskin artış nedeniyle geçen yıl 8 bin 541 düzensiz göçmen hayatını kaybetti.

Geçen yılki ölümlerdeki artışın en önemli nedenlerden birinin başta Tunus açıkları olmak üzere Akdeniz’de teknelerin batmasından kaynakladığı kaydedilen raporda, buna örnek olarak 2022’de 462 iken 2023’te Tunus kıyılarında en az 729 düzensiz göçmenin can verdiği aktarıldı.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM), daha önceki yıllarda Orta Akdeniz’deki ölümlerin önemli bir kısmını ise Libya kıyılarında yaşandığı bildirdi.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 32 Bin 414’e Yükseldi

Filistin – İsrail savaşının 172. günü geride kalırken, Gazze’de İsrail saldırılarında ölü sayısı son 24 saatte 32 bin 414’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralı sayısı ise 74 bin 787’ye ulaştı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, İsrail’in Gazze’de “soykırım” eylemleri gerçekleştirdiğinin belirlenmesi için “makul sebepler” bulunduğunu iddia etti.

“Bir Soykırım Anatomisi” başlıklı raporunda, İsrail’in BM Soykırım Sözleşmesi’nde belirtilen beş eylemden üçünü gerçekleştirdiğine dair net emareler bulunduğunu belirten Albanese, bu üç eylemi, “bir grubun üyelerini öldürmek, grubun üyelerine fiziki ya da ruhsal açıdan ciddi şekilde zarar vermek, grubun fiziki varlığını tümüyle ya da kısmen sona erdirecek yaşam koşullarına kasten tabi tutmak” olarak sıraladı.

BM Soykırım Sözleşmesi’nin 2’nci maddesinde soykırım tanımı yapılırken söz konusu üç unsurun yanı sıra “grup içinde doğumların engellenmesine yönelik önlemler alınması” ve “grup bünyesindeki çocukların zorla başka bir gruba aktarılması” eylemleri bulunuyor.

Cenevre merkezli BM İnsan Hakları Konseyi tarafından atanan ancak BM adına konuşmayan Albanese, raporunda “Gazze’de Filistinlilere yönelik soykırım eylemleri gerçekleştirildiğini gösteren eşiğin aşıldığına inanılmasını sağlayacak makul sebepler” olduğunu bildirdi.

“Etnik temizlik” uyarısında da bulunan Albanese, “İsrail’in Gazze saldırısının baskın mahiyeti ve çapının yanı sıra çektirdiği yıkıcı yaşam koşulları, Filistinlileri fiziksel olarak grup hâlinde ortadan kaldırma niyetini açığa çıkarıyor” ifadesine verdi.

Gazze’de çatışmalar devam ediyor

Ayrıca Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Gazze’de ateşkes çağrısı içeren karar tasarısını kabul etmişti. Karar, Amerika’nın çekimser kalmasıyla kabul edilebilmişti.

Güvenlik Konseyi (BMGK) kararına rağmen Gazze’de çatışmalar devam ediyor. Görgü tanıkları İsrail savaş uçaklarının Refah’ı bombaladığını, Han Yunus ve Gazze merkezindeki hastaneler çevresinde şiddetli çatışmaların olduğunu belirtiyor.

Gazze yakınındaki İsrail kasabalarında da roket uyarı sirenleri çalıyor. Bütün bu gelişmeler yaşanırken bir yandan da İsrail ve Hamas’ın temsilcileri Katar’da arabulucular aracılığıyla ateşkes müzakesi yürütüyor. Görüşmelere Katar ve Mısır arabuluculuk yapıyor.

Mossad’dan yetkililer müzakereler için Doha’da. Mossad ekibinin bir kısmının ise istişarelerde bulunmak için İsrail’e döndüğü belirtiliyor. İsrail, dolaylı ateşkes müzakerelerinde Hamas’ı hayali isteklerde bulunmakla suçluyor.

7 Ekim’de 1200 kişinin yaşamını yitirdiği Hamas saldırısının ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik hava saldırıları ve kara harekâtında 32 binden fazla kişi yaşamını yitirdi, yaklaşık 80 bin kişi de yaralandı.

1 milyondan fazla Gazzeli, bölgenin güneyindeki Refah’a sığınmış durumda. İsrail Refah’a hareket başlatacağını belirtirken, Amerika ve uluslararası toplum, sivillerin can güvenliği için bir plan olmadan bunun yapılmasına karşı çıkıyor.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den İsrail’e ‘Soykırım’ Suçlaması

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 172. günü geride kalırken, Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, İsrail’in Gazze’de “soykırım” eylemleri gerçekleştirdiğinin belirlenmesi için “makul sebepler” bulunduğunu iddia etti.

Haber Merkezi / “Bir Soykırım Anatomisi” başlıklı raporunda, İsrail’in BM Soykırım Sözleşmesi’nde belirtilen beş eylemden üçünü gerçekleştirdiğine dair net emareler bulunduğunu belirten Albanese, bu üç eylemi, “bir grubun üyelerini öldürmek, grubun üyelerine fiziki ya da ruhsal açıdan ciddi şekilde zarar vermek, grubun fiziki varlığını tümüyle ya da kısmen sona erdirecek yaşam koşullarına kasten tabi tutmak” olarak sıraladı.

BM Soykırım Sözleşmesi’nin 2’nci maddesinde soykırım tanımı yapılırken söz konusu üç unsurun yanı sıra “grup içinde doğumların engellenmesine yönelik önlemler alınması” ve “grup bünyesindeki çocukların zorla başka bir gruba aktarılması” eylemleri bulunuyor.

Cenevre merkezli BM İnsan Hakları Konseyi tarafından atanan ancak BM adına konuşmayan Albanese, raporunda “Gazze’de Filistinlilere yönelik soykırım eylemleri gerçekleştirildiğini gösteren eşiğin aşıldığına inanılmasını sağlayacak makul sebepler” olduğunu bildirdi.

“Etnik temizlik” uyarısında da bulunan Albanese, “İsrail’in Gazze saldırısının baskın mahiyeti ve çapının yanı sıra çektirdiği yıkıcı yaşam koşulları, Filistinlileri fiziksel olarak grup hâlinde ortadan kaldırma niyetini açığa çıkarıyor” ifadesine verdi.

BMGK’da Gazze’de acilen ateşkes talebi kabul edildi

Öte yandan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Gazze’de derhal ateşkes sağlanmasını ve tüm rehinelerin derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmasını talep etti. 14 “evet” ve 1 “çekimser” oyla kabul edilen tasarı için Amerika Birleşik Devletleri (ABD) çekimser oy kullandı.

7 Ekim 2023’ten bu yana Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK), ilk kez Gazze Şeridi’nde ateşkes talep edilen bir karar kabul edildi. Gazze’ye ilişkin 7 Ekim 2023’ten sonra çok sayıda oturum düzenlenen BMGK’de, bugün yapılanla 10 karar tasarısı oylamaya sunuldu. Bu kararla birlikte 2712 ile 2720 sayılı kararlar da kabul edildi.

BMGK, İsrail’in Hamas’a karşı savaş açtığını açıkladığı Ekim ayından bu yana ateşkes çağrısı üzerinde yapılan oylamalarda anlaşmaya varamamıştı. Oylama, Gazze’ye saldırı konusunda müttefiki İsrail’e tam destek veren ABD’nin tutum değişikliğine gittiğinin işareti olarak yorumlandı. Ancak Beyaz Saray kararın alınmasından kısa süre sonra, “oylamanın ABD’nin politikasında bir değişikliği temsil etmediği” açıklaması yapıldı.

Kabul edilen tasarı ne diyor?

Tasarıda, İsrail ve Filistinliler arasında acil ateşkes çağrısı ve tüm rehinelerin koşulsuz şekilde serbest kalması çağrısı yapılıyor. Tasarı Gazze’de, iki hafta içinde sona erecek Ramazan ayı boyunca ateşkes talebinde bulunuyor. Tasarıda, tıbbi ve diğer insani ihtiyaçların karşılanması için insani erişimin sağlanmasına çağrı da yapılıyor. Ayrıca, tarafların gözaltına aldıkları tüm kişilerle ilgili olarak uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmeleri isteniyor.

Karar, Gazze Şeridi’nin tamamındaki sivillerin korunmasını güçlendirmeye ve insani yardım akışını genişletmeye yönelik acil ihtiyacı vurgulayarak, büyük ölçekte insani yardımın sivillere ulaşması için tüm engellerin kaldırılmasını talep ediyor. Tasarı metninde “kalıcı ve sürdürülebilir ateşkes” ifadesi son anda “uzun soluklu ve sürdülebilir” ateşkes ifadesiyle değiştirildi.

BMGK daimi üyeleri Rusya ve Çin geçtiğimiz Cuma günü acil ve sürdürülebilir ateşkes çağrısında bulunan ABD liderliğinde hazırlanan tasarıyı veto etmişti. ABD bugün oylanan tasarının ABD, Mısır ve Katar aracılığında yürütülen müzakereleri sekteye uğratabileceği uyarısında bulunmuştu.

BMGK kararına İsrail’den tepki, Filistin’den destek

ABD’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield, BMGK’da kabul edilen ve bağlayıcılığı olan Gazze’de acilen ateşkes sağlanması kararı için “bağlayıcı olmayan” nitelemesini kullandı.

Kararda ABD’nin, eklenmesini talep ettiği Hamas’ın kınanması gibi bazı ana konuların yer almadığını belirten Greenfield, bu nedenle oylamada “evet” oyu vermediklerini kaydetti. Greenfield, “Ancak daha önce de söylediğim gibi, bağlayıcı olmayan bu kararın bazı kritik hedeflerini tamamen destekliyoruz.” ifadesini kullandı.

“Konseyin, ateşkesin tüm rehinelerin serbest bırakılmasıyla gelmesi gerektiğini açıkça ifade etmesinin önemli olduğuna inanıyoruz.” diye konuşan Greenfield, Hamas tarafından ilk rehinenin serbest bırakılmasıyla Gazze’de ateşkesin hemen başlayabileceğini söyledi.Greenfield’in BMGK kararı için “bağlayıcı olmayan” ifadesini kullanması sosyal medyada hızlıca tepkilere neden oldu.

İsrail, ABD’nin, çekimser oy kullanmasına tepki olarak Refah operasyonu için Washington’a gidecek heyetin ziyaretini iptal etti.

Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, “Washington’ın tasarıyı engellememesinin önceki pozisyonundan ‘açık bir geri çekilme’ olduğunu ve Hamas’a karşı savaş çabalarının yanı sıra Gazze’de tutulan 130’dan fazla rehinenin serbest bırakılması çabalarına da zarar vereceği” ifadelerine yer verildi. Ayrıca açıklamada, “Amerika’nın tutumundaki değişiklik ışığında Başbakan Netanyahu, heyetin ABD’ye gitmemesine karar verdi” denildi.

İsrail’in aşırı sağcı ulusal güvenlik bakanı Itamar Ben-Gvir, BM Güvenlik Konseyi’nde yapılan oylamaya tepki olarak “Birleşmiş Milletler çorak bir arazi” tepkisini gösterdi.

Filistin, BMGK’da kabul edilen Gazze Şeridi’nde ramazan ayında acil ateşkes talep eden karar tasarısını memnuniyetle karşıladı ve söz konusu kararın derhal uygulanması çağrısında bulundu. Filistin Devlet Başkanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, suçsuz insanların canlarının korunması için kararın derhal uygulamaya konulması çağrısı yapıldı.

Açıklamada, “BMGK, uluslararası fikir birliği ile alınan bu önemli kararın uygulanmasını sağlamalıdır” ifadeleri yer aldı.

“Saldırganlığın tamamen durdurulması, İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve İsrail işgal yetkilileri ile terörist yerleşimciler tarafından Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria’da işlenen suçların sona erdirilmesi yönünde doğru yönde atılmış bir adım” olarak değerlendirilen kararın daimi bir ateşkese ve sürdürülebilir olmaya ilerletilmesi gerektiğinin altı çizildi.

Paylaşın

Vladimir Putin: Moskova’daki Saldırının Sorumlusu ‘Radikal İslamcılar’

Moskova yakınlarında düzenlenen terör saldırısına ilişkin konuşan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, saldırının sorumlusunun, “Radikal İslamcılar” olduğunu dile getirdi.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Televizyonda yayınlanan konuşmasında Vladimir Putin, “Bu suçun, İslam Dünyası’nın da ideolojisiyle asırlardır çatıştığı radikal İslamcılar tarafından işlendiğini biliyoruz” ifadelerini kullandı.

“Rusya’ya ve onun halkına karşı bu suçu işleyen ellerin kime ait olduğunu artık biliyoruz, şimdi bunun emrini verenin kim olduğunu bilmek istiyoruz” diyen Putin, böylece daha önce doğrudan Ukrayna’yı suçladığı söyleminden uzaklaşmış oldu. Bununla birlikte saldırganların, olayın ardından Ukrayna’ya kaçmaya çalıştıklarını öne süren Putin, bunun neden böyle olduğu sorunun gündeme geldiğini belirterek, “Onları orada kim bekliyordu” dedi.

Vladimir Putin, hafta sonunda yaptığı açıklamada, şüphelilerin Ukrayna sınırı yakınlarında ele geçirildiğini duyurmuş ve söz konusu zanlıların Ukrayna’ya geçişi için bir zaman diliminin belirlendiğini dile getirmişti. Ukrayna ise Moskova’dan gelen bu yöndeki tüm suçlamaları reddediyor.

Vladimir Putin, konuşmasının devamında, “Kendilerini inançlı birer Müslüman olarak gören radikal İslamcılar, nasıl tüm Müslümanlar için kutsal olan Ramazan ayında böyle vahşice bir suç işleyebiliyor?” sorusunu dile getirdi. Putin ayrıca, “Radikal ve terörist İslamcı örgütlerin, çatışmaların patladığı Ortadoğu’da adil bir çözümden yana tavır alan Rusya ile gerçekten çatışmaya girmek isteyip istemediğini bekleyip göreceklerini” ifade etti.

Moskova’nın kuzeybatısında yer alan Krasnogorsk’taki Crocus City Hall adlı konser salonuna giren eli silahlı saldırganlar, Rus makamlarının bildirdiğine göre en az 137 kişiyi öldürdü. Olaydan kısa süre sonra IŞİD saldırının sorumluluğunu üstlendiğini duyurdu. Saldırıda yaralanan 180’den fazla kişiden 50’sinin evlerinde tedavi edilmek üzere hastanelerden taburcu edildiği belirtiliyor.

IŞİD-H nasıl kuruldu, kimlerden oluşuyor?

Peki saldırıyı üstlenen IŞİD’in Afganistan merkezli Horasan kolu kim, hakkında neler biliniyor? Horasan, IŞİD’in en kanlı kolu olarak görülüyor. Horasan, Antik Çağ’da İran, Türkmenistan ve Afganistan’ın bazı bölgelerini de içeren bölgeye verilen addı. Faaliyetleri bu bölge dışına da yayılan IŞİD-H, 2015’ten bu yana Afganistan ve Pakistan’da binlerce kişinin ölümüne yol açtı.

2014 yılında Taliban ve El Kaide üyeleri tarafından Pakistan ve Afganistan’da kurulan örgüt, 2015 yılında kendini resmi olarak IŞİD’in Horasan kolu ilan etti. IŞİD gibi IŞİD-H da sınırlar ötesi bir halifelik kurma hedefi güdüyor.

Analistler, IŞİD-H üyeleriyle diğer radikal İslamcı örgütler arasında yakın temas bulunduğunu ve El Kaide, Taliban gibi örgütlerin savaşçılarından sık sık IŞİD-H’ya geçişler olduğunu belirtiyor. Taliban’ın Afganistan’da iktidarı 2021 yılı Ağustos ayında yeniden ele geçirmesi öncesinde ülkede bulunan ABD askerleri ve Afgan hükümet güçleri, IŞİD-H’nın çok sayıda üst ve orta düzeyde yetkilisine operasyon düzenleyerek öldürmüştü.

ABD askerlerinin ülkeden çekilmesiyle güvenlik alanında oluşan boşluğun örgüte yeni bir ivme kazandırdığı düşünülüyor. Örgüt Afganistan’da yeni eğitim kampları açarken uluslararası ağlarla bağlarını da geliştirdi.

Afganistan’da iktidardaki Taliban, IŞİD-H’nın ülkedeki faaliyetlerini engellemeye çalıştığını belirtiyor ve iktidara gelişinden bu yana örgütün binlerce üyesini yakalayıp hapse attığını iddia ediyor. Ancak örgütün ülkedeki etnik ve dini azınlıklara yönelik saldırılarındaki artış, Taliban’ın imkanlarının, örgütü zayıflatmak için yeterli ve etkili olmadığını gösteriyor.

Birleşmiş Milletler de El Kaide ve IŞİD-H gibi örgütlerin, Taliban üyeleriyle olan bağlantıları yoluyla ülkede kalan gelişmiş NATO silahlarına erişebilecekleri endişesini defalarca dile getirmişti.

IŞİD-H, 3 Ocak 2024’te İran’ın Kirman kentinde 95 kişinin öldüğü bombalı saldırıyı üstlenmişti. İran’ın Devrim Muhafızları ordusunun eski komutanı General Kasım Süleymani’nin 2020’de bir Amerikan operasyonuyla öldürülmesinin yıldönümünde, kabrinde toplanan kalabalığın yakınlarında iki bomba patlamıştı.

Haber ajanslarına yansıyan bilgilere göre ABD istihbaratı, Tahran yönetimini saldırı planları konusunda uyarmıştı. ABD’nin Moskova Büyükelçiliği, 7 Mart’taki duyurusunda, aşırılıkçıların Moskova’da saldırı hazırlığı içinde bulunduğu uyarısı yaparak ABD vatandaşlarına kalabalık gruplardan uzak durmaları çağrısında bulunmuştu.

Rusya iç istihbarat teşkilatı FSB de 7 Mart’ta Moskova yakınlarındaki Kaluga bölgesinde bir sinagoga silahlı saldırı planlarını engellediğini duyurmuştu.

Paylaşın